21 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

21 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

/ | Felsefi bahisler | En meraklı meselelerden: Hayatın Üzerinde doğduğumuz, büyüdü: | ğümüz ve nihayet gene. içine gir- diğimiz bu topraklarda hayat ev- velden beri var mıydı? Sonradan başlamışsa, ona bu hayat nereden gelmiştir? Denizlerde ve ilk kara topraklarda (o zuhur eden birinci mahlüklar ne gibi ve ne i şeylerdi? Bu mesele de zihinleri en çok işgal eden en çetin muam- malardan biridir. Halledilmiş mi dir? Vakıa bir çok tahminler yürü- tülmüştür. Fakat üzerinde durul- muş bir faraziye yok gibidir. Madem ki yer, güneşten » kop- | muş ateşin bir küre idi. Böyle kıp- kızıl bir ateş kütlesi üzerinde ha- yat tohumları nasıl olabilirdi? Şu halde jeclojiki devirlerin birinde, arza hayat tohumları hariçten di- Zer seyyarelerin birinden tesadü- fen düşmüştür. İşte bu tohumlar arza hayatı telkih etmiştir. Arza hayatın böyle ekvanın bir tarafım- dan geldiğine müteallik (olan bu tasavvuru bir çok mühim âlimler kabul ve omüdafaa (etmişlerdir. Büchner ve Moritz Wagner, Hel- molz ve Sir W. Thomson onları dır. Ara sıra yer yüzüne gökten dü şen iri taşların bile hayatı kevniye- nin amilleri oldğuna zahip olanlar vardır. Zira bu taşları (okimyaca tahlil ettikleri vakit içlerinde uzvi cevherlerin vücuduna tesadüf olun maktadır. Vakıa bu uzvi cehver- ler hemen ekseriya karbonize ya- ni kömürleşmiş b'r halde ise de, © taşların tam merkezinde bozul- mamış bir halde (bulunması da mümkün olabileceğini Helmoltz tahmin ediyor. o Binaenaleyh, bu faraziyeye göre, ağası haya- un mülâhazasma göre, yeryüzüne düşmüş ilk zihayat tohumların men şeini fezada temevvüç (eden, ve fevkalâde bati olarak düştükleri için semavi taşlar gibi pek şiddetli bir tesehhüne maruz olmıyan mik yani kevni tozlarda aramak lâ- zımıdır. Ancak bu faraziyelere mütead- dit itirazlar serdedilmiştir. Bunla- rın en kuvvetlileri Errera ile Wer- vor ; di göre evvelâ yıldızlar ezalarda hayatın mev- cudiyeti sabit değildir. Bununla beraber o kevni tozlara zihayat to- humlar karışmış bulunsa bile bu to vakit içinde şuaat altında mahvolma ları icap eder. Filhakika diğer bir çok tecrübe- ler arasmda bilhassa Roux ve Paul Becguerel'in yaptıkları araştırma- lar neticesinde ultra violet şuaları- nın zihayat mevcudat üzerindeki muzır tesiri, açık bir surette, sabit olmuştur. Buna binaen Becguerel “dünyalardan birinin diğerine ha- yat aşılaması, muhaldir, neticesine varıyor. Verworn'a gelince, bu â- Em de keyni tohumların mevcudi- yeti faraziyesini tekâmül kanunla- rile gayri kabili telif görüyor. Filhakika, yer yüzüne eğer ha- yat başka bir dünyadan gelmişse, bunun bir defaya mahsus olmama- sı icap eder. O halde bu dünyaya muhtelif zamanlarda, muhtelif to. humların gelmesi sebel zünde uzviyetleri bi lif cesit cesit mahlı Yazan: Sıslan ZWEİG a menşei masr lâzımgelirdi. Halbuki yeryü- zündeki mevcudat arasında böyle bir ayrılık olmadığını Anbriyoloji i ahvali cenin, mukayeseli teşrih ilmi ve Jeoloji gösteriyor. Bundan başka, o faraziyeler tev- cih edilebilecek diğer bir itiraz da bunların kâfi derecede ilmi bir e- sastan mahrum olmalarıdır: Fara- ziyenin mahiyeti icabınca hakla- rda ilmi bir kontrol yapmıya im- kân olmadığı gibi faraziyeyi ispa- ta medar olacak istibsar hadiseleri de mefkuttur. Şu halde bu farazi- yeler aklı tatmin edecek mahiyet- te görülmüyor. Fizyoloji âlimlerin- den W. Preyer tasavvur ettiği py- rozoer faraziyesi ise daha garip- tir. Bu âlime göre, kim demiş ki yeryüzü hayattan mahrumdu. Ha- Yır, varolduğu günden beri, hattâ ateşin bir küre halindeyken bile hayat vardr. Yalnız o devirlerdeki hayat bugünkü şekillerine göre mü tecelli değildi. e Birinci zihayatı mevcudat yani onun tabirince py- rozoer'ler ateşten zuhur ve iştikak ediyordu. Fıkır fıkır kaynıyarak erimiş bir halde olan bu ateş kütle- leri hususi bir hayat yaşıyorlardı; hali hazırdaki gevşekliğile hayat, işte bu nari mevcudatın maruz ol- dukları tahavvülâtâ neticesinde ha sıl olmuştur. Bu nazariye, tekâi lü kürei arzın malzem. memiş ve işitilmemiş bir şel tatbikten ibarettir. o Breyer'in bu faraziyesi bana bizim eski kitapla- rımızda yazılı olan Can kavmini hatırlatıyor. Adem babamızın ya- ratılmasından evvel yeryüzünde Tanyn insanlar yala rağ liyelim, ateşten yaratılmışlar. Bun ların adı Can kavmi imiş. Sonra bunlar mahvolmuş. Malüm ya İblis Cenapları da ateşten mahlük ol. duğu için çamurdan yaratılmış ade- mı beğenmiyerek kibir etmiş! Ve hâlâ yakamızı bırakmıyor! Acaba W. Preyer'in tasavvur ettiği o ateş mevcutlar pyrozoer'ler bu kavmi cân olmasın! Alimlerin bazılarına göre, ha- yat, birinci defa olarak, kendili- ğinden ve harici bir sebep olmak- sızın, ve bizzarure gayri zihayat cevherlerin zararına, ve ihti Pi Suretine zâhir ol- muştur. İlim dilinde buna gönörat- ion spontanee yani binefsihi tevel- lüt, türkçesi kendiliğinden doğuş, diyorlar. İyi ama hiç bir şey bir to- humsüz, bir aşısız doğabi! mi? Bu seteple, bu faraziye üzerine alimler arasmda uzun müddet pek i ve pek şiddetli mü- yapılmıştı. Nihayet meş- bur Pasteur'ün yaptığı kat'i tecrü- beler bu münakaşa kapısını kapa- mıştır. Çünkü Pasteur ispat etmişti ki (şeraiti hazıra dahilinde, ve bil- cümle ihtiyati tedbirler | alındığı halde, ve tamamen sterilise bir mu- hit içinde, harici bir sebep ve to- hum olmakvızın doğuş mümkün değildir). Bununla beraber, bugün dahi, bazı ilim adamları Pasteur'- ün vâsıl olduğu bu neticeyi kabul etmemekte inat ediyorlar, İngiliz âlimlerinden Sir Charlton Bastian bu mesele üzerine yazdığı, hemen hemen sert mekalelerde Uasteur'- ün vardığı neticeyi niçin beğenme. ermektedir. Bu cihetle ıbir takımı Pasteur'ün na- Tercüme edeni ismail MUŞTAK 4 sonraya kadar sokak kapısına ara- baların yanaştığımı ve sesizce uzak: laşıp gittiğini duyardı. Ancakher #eye karşı o kadar lâkayit idi kibu gelip giden arabaların kimleri taşı- dığını görmek için olsun pencere- den bakmazdı. Sanki bakıp tane olacaktı? Onun bu evle bir alâkası kaldı mı ki?.. Odasına ara sıra kö- peği çıkar ve yatağının ucuna uZa- yatardı. ... Artık ölen kalbinde acı namına bir şey kalmamıştı. Yalnız vücudu- nun içini siyah bir köstebek müte- madiyen oyuyor, çırpman telerini kanatarak yırtıyordu. Kum sancı- sı nöbetleri haftadan haftaya sık- Taşıyordu. Nil * ıstırabı o derece çoğaldı ki kendisini tedavi eden doktor ayrıca bir mütehassısa gidip konsultasyon yaptırılmasını teklif etti. Bu mütehassıs o muayeneden sonra ciddi bir tavır takımdı. Has- tayı birden bire korkutmamak için ihtiyatlı bir ifade ile tedavi yolunu gösterdi, behemehal ameliyata ih- tiyaç olduğunu söyledi. Ihtiyar Sa- lomon bundan hiç korkmadı, sade- ce dudaklarında acı bir tebessüm belirdi: Allaha çok şükür, bu işin Ihtiyar bunu hissetmişti. Karısına bir şey söylememesini doktora ten- bih etti, ameliyatın yapılacağı gün tespit olundu, ihtiyar adam buna göre hazırlanmağa başladı. Son defa olmak üzere ticaretha- i . Artıkhiç kimsenin beklemediği bu yazıhane de memurlar ona bir yabancı naza- rile bakıyorlardı. Otuz sene zarfın- da binlerce ve binlerce saat üzerin- de oturmuş olduğu siyah deri kap- lı yüksek ve eski koltuğa bir kere daha oturdu. Bir çek defteri getirt- ti, İçinden bir yaprak © kopararak Tediye ine hayır işlerine ve MİLLİYET ÇARŞAMBA 21 hayatın yer yüzünde spontane ya- | ni kendiliğinden ve tohumsuz ola- rak zuhur ettiğine kaildirler. Çünkü, hali hazırda, kendiliğin- den doğuş muhal görülse bile, bun- dan hayat hadisesinin zuhuruna müsait şerait ve ahvalin (o vaktile tahakkuk etmemiş » olmamasını bizzarure istidlâl etmek doğru ola- az. Sıhhat bu gibi'şerait ve ahva- lin ileride de tahakkuk etmesi ih- timalden bait değildir, diyorlar. Jeolojik tetkiklerin eriştiği ne- ticeler gösteriyor ki arzım tarihinin başlangıcında hayatım umumi şart. ları, hayatın bugünkü şartlarma | hiç benzemiyormuş. Arzın hararet derecesile havayi nesiminin rütu- beti ve hattâ havanm terkibi baş- ka türlü idi, Binaenaleyh o zaman- ki şeraitin pek basit bazı hayat şe- killerinin binefsihi zuhuruna mü- sait bi rhalde olduğunu tahayyül etmek neden mümkün olmasın? Bu kendiliğinden doğuş nazari- yesinin gayrtini güdenler son se - nelerde meşhur Alman natüralisti Haeckel'in şahsmda kendileri için pek kuvvetli bir muzahir (o buldu- İar. Zira bu natüralist ilim âlemin- de müstesna bir mevki sahibi ol- makla beraber, Protist yahut Mo- ner denilen pek hususi bazı hay- vanları keşf ve tetkik etmiştir ki tekâmülcülerin nazariyeleri için onlara pek mühim bir rol gördü- rülmesi. mümkündür. Filhakika, © hayvanlar keşfedilinciye kadar, malüm olan en batit mevcutlar tek höcreli mahlüklardı. Halbuki kendi protoplasmasmik kütlesi ve kendi karışık nüvesile höcre höcre zaten nesçi pek müuhtelit bir ensi- celi bir mevcut idi; fazla olarak eytologie'nin ilerile derecede, eğer haki ilk zihayat mevcu- dat kendiliğinden doğuş tarzı il zuhur etmişlerse, onların tek höc- reli suretinde zuhur ettiklerini tes- lim ve kabul etmek daha (ziyade müşkül oluyordu. > Çünkü bu tek höcreli mahlükatın ensicelerinde- ki nisbi mürekkebiyete nazaran hayli uzun bir tekâmülün mevlü- du olması icap ederdi. İşte Haeck- el'in keşfi evvelce hatıra gelen bu mülâhazaları teyit etmiş ve en ba- sit hayat şekillerini (o tek höcreli mevcudatın ötesine atmıştır. Filha- kika bu Alman âlimi bazı deniz koyların çamuru içinde, bir ne- vi şeffaf pelte şeklinde arzı vü- cut eden bir takım Zihayat cevher gışai muhatisi ve n& nüvesi temyiz edilmiyordu. Demek ki gayet basit protoplasma karşısında bulunulu. yordu ve bunlardan daha iptidai mevcutlar tasavvur edilemiyordu: Yani hayatın en iptidai şekli bu idi. Bu keşfi Heackel'e o kadar mü- him görünmüştü ki Moner yahut Protiste ismini verdiği bu mahlâ. katın başl ibaşma © hususi bir s- nıf, bir mevlit teskil ettiğine ka- naat etmişti. Nihayet Heackel bu zihavat mahlüklarm © gayri uZvi maddeden kendiliğinden doğduğu- na hükmeylem Fakat onun bu hükmü uzun müd det kıvmetini muhafaza edemedi. Zira Cvtologie'nin mazhar olduğu terakkiler sayesinde Protiste'ler'n coğunda bir nüve olduğu kesfedil. di. O halde bunlar da hayatın en basit sekilleri değilmiş! , Pekâlâ ama hayat nasıl ve nere- den çıktı? Acaba kimyavi uzvi sa- yesinde suni zihayat bir höcre ya- pılması mümkün mü? Bir defa bu- na muvaffakıyet hasıl olsa mese- leni im bir kısmı halledilmi: mezarma sarfolunmak üzere bırak tı. Çeke büyük bir meblağ yazıl. ki belediye reisi âdeta ürktü. Bu cömertlikten dolayı belediye re- isinin teskin etmesine mahal bırak- mamak için kalktı, sendeliye sen- deliye çıktı; o kadar telâş içinde idi ki o aralık kaybolan şapkasını aramak için yere iğilmeğe bile lü- zum görmemişti. Hastalıktan bu- ruşmuş ve sararmış yüzünde gamlı bakışlarla, baş açık, yoldan geçen- lerin mütehayyir nazarları önünde ufak adımlarla hızlı hızlı yürüye- rek kabristanda anasının babasının mezarını ziyarete gitti. Mezarlıkta bir kaç ziyaretçi daha vardı, ihtiya rın hali bunların da dikkat ve hay- retini celp etmişti. (Salomon) bu mezarlar önünde durdu, sanki in- sanlarla konuşmuyormuş gil ke rık dödük taş parçalarına kısık bir sesle ve uzun uzun bir şeyler söyle- di. Acaba ne söylemişti? Yakında kendisinin de oraya geleceğini mi haber vermiş, yoksa onların hayır duasını mı istemişti? o Bu sözleri o kadaf hafif sesle £ söylemişti ki kimse bir şey işitmemişti. Yalnız dudakları kimıldıyor, başı mutta- sıl sallanarak gittikçe daha çok iği- liyordu. Mezarlıktan çıkarken dilenciler pek iyi tanıdıkları bu ziyaretçinin EW Bugünkü program ISTANBUL: Plak neşriyatı. Ajans habörleri, Muammer Bey tarar 's 19 i hey'eti tarafmdan neşriyatı, (Semiha H. ANKARA: 1230 Gramofon, 18 Orkestra : Keman konseri (Ekrem Zeki Bey tarafından). 18,45 Dans musikisi. 29 Ajanı haberleri, VARŞOVA: 5m konser, 17.10 Çocuk prog- 22 Masuhaba, 2220 Mu- Crimes, 23,15 Konfe- BUDAPEŞTE 550 m. 18 Berend Salon takımı, 19,30 Konferans, 19,50 Mir. Karolyi tarafından piyano konseri, 21, Berlinden hakil, 22,05 Hâberler, © 2315 Odeon ve Parlofon plâkları, 2220 Bura Si- çan takımı; 24,30 Britanya otelinden naklen dama musikisi, VİYANA 507 mı 18,15 Viyana müsikisi (yeni bestelerden), 19,0 Badem ve hastalıkları, 19,30 Müsahabe, 20 Avusturyadaki Alman Halk ( dameları, 2050 Saat ayarı ve. 21,05 Radyo dontları he- yeti tarafmdan senfonik konser, 2310 Som haberler, 23,30 Esperantoca ecnebi haberleri, 245 Akşam konser3i plâk ile, BÜKREŞ 1575 mi 13 Borsa, plk, 14 Haberler, plâk, 18 Rad- yo orkestrası, 19 Haberler, 19,15 Râdyo or kestranı, 20 Üniversite radyosu, 20,20 Plâk, 045 Konferans, 71 Bala Bartok tarafından iyano konseri, 21,30 Konferanı, 21/45 Mel Alis Nikolanıku tarafmdan © şarkılar. 2248 Habarlar, 23 Cina restoranindan saklan kon ser. BRESLAU M6 m: 18 Hafif masiki, Yeni şülrler, 19 Kültürel neşriyat, 19,20 Solo harpa konseri, 19,45 Mü- sahabe, 20 Buck, Mozart ve Beşthoven'in e serlerinden terekküp eden konser, 21,10 Ay» hik Dünya haberleri, Spor haberler va. 2230 berler . 23,05 Gece musikisi Koro konseri, Holivut Holivudun dördüncü sene dokuzum- cu sayısı çok güzel resimler ve zen « gin sinema haberleri ile intişar etmiş - ir. ——————— e olacak ve adamın salsaldan yani türkçesi çamurdan yapıldığı hakkındaki itikat büsbütün yeni bir mana alacak! Bunu da bundan sonraki mekalemizde izaha çalışa- cağız. Ordinaryüs Mehmet Ali AYNİ tüne üşüştüler. Salomon eli: bine saldırdı ve orada ne kadar pa ra, banknot buldu ise hepsini dağıt ta. O aralık buruşuk yüzlü ihtiyar kadın geldi. Ayağı topalladığı için geç kalmıştı. Bu kadın da bir sadaka istedi. (Salomon) bu man- zaranın verdiği teessürle | ellerini tekrar ceplerine saldırdı, aradı, ta- radı, fakat verilecek bir şey kal- mamıştı. Yalnız parmağında ağır ve yabancı bir cismin tazyikini his- sediyordu: Bu, izdivacmın nişan halkası Bir hatıra gözünün ö- nünden geçti ve derhal parmağın- dan halkayı çıkarark hayretle ba- kan ihtiyar kadına verdi. Ve böylece yer yüzünde hiç bir şeyi kalmadıktan, bütün varını yo- ğunu dağıttıktan sonra ameliyatha- neye gitti, ihtiyar vücudunü opera- tör neşterine teslim etti. Ameliyattan sonra ihtiyar adam, ilâcın verdiği baygınlıktan son de- fa olarak uyandığı zaman vaziyetin vehametini gören doktorlar karisi- le kızını hastahaneye çağırdılar; Esasen ameliyat yapılacağı gün ih- tiyaten onlara malümat verilmiş- ti, Salomon, mavimtrak bir gölge- nin kuşattığı gözkapaklarını güç- lükle açıp ta şimdiye kadar hiç gör- mediği bu odanın yabancı il karşılaşınca: i Buakşam MELEK sinemasında bu sene gördüğünüz Fransızca sözlü ve şarkılı filmlerin en güzeli KIZ MISIN, ERKEK MİSİN? MEG LEMONNİER Size iki saat güzelliğin ve neş'enin bütün zevklerini bahşedecektir. Konferans GALATASARAYLILAR CEMİYE- | TİNDEN: Galatasaray muallimlerin — | den Dr. İbrahim Safer Bey şubatın 25 inci pazar günü saat on sekiz buçukta Saray Sineması fevkindeki cemiyetimiz merkezinde “Stratosphere,, ve profesör Picard'ın tecrübeleri hakkında ilmi | bir konferans vereceğinden cemiyetimiz | azasının ve henüz cemiyete kaydedil - memiş oan Galatasaraylıların teşrifleri rica olunur. IRTIHAL Halil Hamid Paşa zadelerden mer- hum Rauf Beyin oğlu ve Suphi Paşa ie merhum Sami Beyin | hafidi Av Bey henüz yirmi iki yaşında oldu- ğu halde irtihali daribeka eylemiştir. İ Allah rahmet eyliye. (13517) İSTANBUL BELEDİYESİ | Şehir Tiyatrosu Ru akşam i. Saat 20 de KURTLAR Piyes 3 Perde Yazan Cevdet Kudret. Üniformalı zabi- tana tenzilât var. dır. 1041 MILLI MAHRUKAT T. A. Şirketi hissedarlarına Şirketimiz hissedarlar umumi heyeti- Bin adiyen 21 Mart 1934 çarşamba günü saat üçte içliman daveti kararlaştırılmış. tar, Ön veya ondan fazla hisseyi hamil olan hissedarların toplanma inünden bir hafta evel hisse senetlerini bir ban- kaya veyahut şirket veznesine bıraka” rak dühuliye varakası almaları ve tayin olunan gün ve saatte şirket merkezi 0- lan Galata'da Havyar Hanında İl nu- maralı dairenin ikinci katına gelmeleri rica olunur. Ruznamei müzakerat : 1 — Idare Meclisi Ve Murakıp rapor- larının okunması, 2 — Bilânço ve kâru zarar hesapları- nım tasdiki ve Meclisi idarenin ibrası 3 — İsimlerine kur'a isabet edecek intihap yapılması, 4 — 1934 senesi : için mürakıp intir habı ve ücretinin tayini, idare meclisi azasının yerlerine yeniden Meclisi Idare Kumpanyasına bir kere — Ben neredeyim? Demek istiyen sabit bir nazarla bakındı. O dakika yarına gelmiş olan kızı elini uzatarak zavallınm perişan çehresini okşadı. Bu temas bu okşayış ihtiyarın bir kör halini andıran ( gözbebeklerinin âni bir raşe uyandırdı; sanki o, yüzünü ok- sıyan bu elin sahib'ni | tanımıştı. Gözünün ta içinde bir aydınlık, ha- fif bir ziya parladı. Evet bu el onun eli, çocuğunun eli, sonsuz bir mu- habbetle sevdiği o yavrusunun, o güzel ve şefkatli Erna'nm eli idi. Acı bir tekallusla gerilen dudakları ağır ağır gevşedi, bü, kapalı dudak- lar uzun zamandan beri alışık ol. madığı hafif bir tebessümle gülüm- sedi. Enra babasının bu mihnetli mem- nuniyetten duyduğu heyecanla o- nun kansız yüzünü öpmek için bi- raz daha iğildi. Fakat kızının vü- cudündan intişar eden tatlı koku- nun tesirile mi, yoksa unuttuğu o meş'um hatırayı şimdi yarı uyuşuk dımağı birden | hatırladı da onun için mi her nedense ihtiyarın yü- zünde bir dakika evvel geniş bir (13507) | Harik Hayat Kaza ve Otomobil Sigortalarnızı Galatada Ünyon Handa Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan Telefon : Beyoğlu 4.4888 (13519) Münir Nurettin B. ve arkadaşlarının 3 üncü kon- seri. Klâsik eserler - Yeni şar- kılar, yeni halk türküleri ve ayrıca programa ilâveten “LEYLA,, şarkısı Bu akşam İPEK Sinemasında. Biletler şimdiden alınabilir. şaman (13521) Bugün Pangaltı TA N Sinemasında Fransızca sözlü İKİ YETİME Oynıyanlar: GABRİEL GABRİO EMERY LYNN İlâveten: FOX JOURNAL Tel. 43374 may (13511) IHTIRA İLANI “ Portatif otomatik eslâhai nari ye” hakkında istihsal olunan i Mart 1932 tarih ve İ3İ9 numaralı ihtirn beratı bu defa mevkii file konmak ü- zere devrüferağ veya icar edileceğin” den talip olanlarm Galata'da; Çini: li Rıhtam Hanında Robert Ferriye mü* racaatları ilân olunur. (13497) milliyet racaat edilir. liyetini kabul etmez. sigorta yaptırmayınız. 637 e koymak istiyormuş gibi kımıld8” mağa uğraşıyor, yaralı vücudü biğ” detten titriyordu. Solgun ağzı açıldı, telaffuz ol” mıyan bir sesle iki kelime çıktı? — Çekil, çekil! i Yüzünün tekallus eden çizgi rinde nefret ve istikrah o kağ?” yarı bu âciz hamlesinden daktor ei #eye düşerek kadmları geriye Gİ ti — Sayıklama başladı, şimdi 09“ yalnız bıraksanız daha iyi olur çık Dedi. Ana kız odadan çıkar maz ihtiyarın muhteliç sima. birden bir gevşeme, bez yuşukluk geldi. Teneffüs hâlâ de uk ii yatın ağır havasını Ha bu ; ha; , yan göğsünde derin bir ihtisar hav lamıştı. Fakat çok © 8€€ denilen bu acı gıdayı yutmak?” göğüs insanların bu gıdayı yoruldu. ö Biraz sonra doktor, hastam ii cudunü dikkatle © muayene zaman bayat sönmüş, (yıka, kalp) ihtiyar adamı azaptan mış bulunuyordu. Ğ BITTİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: