27 Ağustos 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Ağustos 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Seyahat intibaları :8 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Italyanın asfalt yolları otomobil sey- | yahları için eşi bulunmaz yollardır.. İtalyan Poli ne insan ismini nasıl anlatır ve Beyliği nasıl izah eder? Yugoslavyayı Italyadan ayıran köp:ünün Yugoslav başındaki güm- rük ve pasaport muamelesi iki da- kika içinde bitti. Ne eşyamıza baktı lar. Ne paramızın nevini sordular. Yugoslavyaya girdiğimiz zaman o- «tomobilin iki yerine birer mübür as- mışlardı. Bu mühürlere (o bile bak- * madı Bizi oğurladılar. İstan- buldan hareket ettiğimiz günden tam bi. hafta sonra Yugoslavyadan çıkıyorduk. Bu yedi günün bir gü- nü Edirneye gelirken, bir günü Sof- ya yolunda, bir günü Sofyada dört günü de Yugoslav yollarında geç- mişti, Yugoslav. gümrük ve pasaport memurlarile z bittikten sonra otomobili köprünün (o öteki ucuna kadar sürdük ve İtalya gümrük ku- lübesinin önünde durduk. Her gün yüzlerce otomobilin girip çıkma muamelesini yaptıkla:andan alelâ- de bir rutin halini alan kaydı yap- mak için gümrük memurları önü- müze çıktıklarında arabanın üstün- de İSTANBUL plâkasını görünce hayret ettiler. Bu huduttan hergün yüzlerce otomobil girip çıkıyor a- | ma, İstanbul arabası pek nadirdir. Yağma biri ötekine mırıldan- > Turko, dedi. ıtlarımızı alarak gümrük da- iresine girdik. Şişman bir İtalyan pasaportumuzu tetkik etti. Biliyorum dedi. Türkiyeden gelenler için vize lâzım değildir. İlalyaya hoş geldiniz. Bununla be- raber, pasaportu kaydetmeğe baş- Tadi, benim ismimin “bey,, olarak ni görünce tashih et- ey,,in bir ünvan olduğunu ak istedim. İtalyan memuru bir türlü alamıyordu . Sinyor demektir dedim. Me- se â Sinyor Mussolini diyeceğimiz de bizim memlekette Mussolini Sinyor derler. Italyan kafasına dank dedi, ve gülerek: Şükrü Sinyor dedi . Pasaportu bize iade edince, geç- imiz memleketlerde olduğu gibi Iyada da o üstümüzde bulunan biyonun pasaporta kaydı lâ- zımgelip gelmediğini sorduk. Ital- yada mali vaziyetin iyi olduğunu anlatmak istermiş gibi, — Bizim memleket öyle kayıt- larla seyyahların rahatsız etmez. İs- tediğiniz kadar para get diğiniz kadar o çıkarmnız. talyadan çıkarken yanınızda çok İtalyan lireti bulunmasın, o kadar. Bu kayıttan kurtuldı sevindik. Gümrük ve triptik mua- melesini yapan memur bu muamele i bitirince bizden beş liret harç iretim olmadığını söyleyin. ce dinar'a razı oldu. O da yoktur deyince, İtalyan memuru endişe etmeğe başladı. A. saba Italya devleti üstüne yük ola- cak züğürt yabancılar karşısın: tiraf eder gibi olmuş. Sansaros kıkır kıkır gülüyordu. Üç kişi dedikleri hırsızlar ancak Bir tek Sansaros'tu. Başka eşi orta- Bi yoktu. Daha doğrusu eve girer- ken beline sardığı bir çift çarıkla bir çift nalçalı pabuç vardı. Yapa- .cağını yaptıktan sonra bunları ay- rı ayrı giydi ve sofadaki testiden tabanları ıslattı. Odaları dolaştı. İz leri yaptı ve çıktı gitti. Hattâ üç çeşit parmak izi buldu- lar. Biri küçük eldivenle, biri orta, biri büyük eldivenle tozlu yerlere yapılmış el, parmak izleri. Yalnız Sansaros'un bir üzüntüsü vardı. Beş odada yüz yirmi kâğıt lira bulmuştu. Ötekiler Adana, Ha. lep işi ince bileziklerle Felemenk taşı bir kaç yüzük ve küpe, — Bunları Emine'ye saklarım. Bir gün lâzım olur. Paralara pek memnundu, hepsi de birlik beşlikti, Büyük parayı boz Yazan: AKA GÜNDÜZ durmak zer olurdu. Firas “nakle | “SX gezi mı idi? — Fakat hewhalde üstünüzde bir çeşit para olmalıdır, dedi. — İngiliz lirası vardır dedik. Memur müsterih oldu, dedi ki — Bu İtalyada çok paradır. Şu karşıki zamanda saraftır. Oradan liret ala- bilirsiniz. İngiliz lirasını bozdurup ta beş lireti ödedikten sonra Fiume şehrine girdik. İtalya yollarınm se- nasını çok işitmiştik. Bir haftadan- beri fena yo:lar üstünde sallandık- tan sonra susamış insanın su aradı- ğı gibi, biz de rahat seyahat için i- Yi yol arıyorduk. Bize tarif edildi- ği gibi tramvay hattını takip ede- rek hiç durmadan şehrin içinden geçlik. Asfalt yola varmak üzere iken bazı memurlar bizi durdurdu. Yeni bir hududa gelmiş gibi bir va- ziyet karşısında kaldığımızı göre- rek hayret ettik. Filhakika öyle i- miş. Fiume serbest bir şehirdir. Şe- hir hududu geçildikten sonradır ki, Italyaya giriliyor. e Fiume serbest şehir olduğundan gümrüğe ve res. me tâbi olmadığı için her şey w- cuzdur. Burada benzinin litesi on kuruyştur, Siğara, içki, yiyecek gi- yecek şey de ayni nisbette ucuz. | Bunun içindir ki yolcular Fiume” den geçerken öteberi satın alırlar. Biz bunun farkında bile olmadan şehirden çıktık. Önümüzü kesen memurlardan bunun mânâsını sor. düğumuz zaman, Fiume'nin ser. best mıntaka olduğunu bilmiyecek kadar saf olan insanlarla meşgul olmak istemedi. Geçebileceğimizi söyledi. Fakat ISTANBUL plâka- sını gö:ünce, yanımızda Türk tütü- nü olup olmadığını sormaktan ken- dini alamadı. Menfi cevap alınca elile geçebileceğimizi işaret etti. Buradan ayrıldıktan birkaç da- kika sonra kendimizi geniş, düm. | düz bir asfalt yol üstünde bulduk. | İtalya, otomobil seyahınm cenneti» dir. Bu memleketteki yollar şu kı- sımlara ayrılır: 1— Evvelâ yalnız otomobiller için yapılan ve üstünde araba, hayvan, bisiklet gibi o otomobilden maada hiçbir nakil vasıtasınm yürümesi. ne müsaade edilmiyen “Avtostra- de,, ler yani otomobil yolları vardır. Bunlar virajsız ve inişsiz yokuşsuz denilecek kadar dümdüz asfalt yol. lardır. Bu yolları | kateden diğer yollar ve şimendifer hatları daima ya bir köprü ile yolun üstünden, yahut ta tünel şeklinde altından ge- | girilmiştir. Burada sürat için hu- dut yoktur, 2 — Ikinci kısım © geniş asfalt | yolarıdır ki “Avtostrade,, lerden farkları, bunlardan araba, kamyon, bisiklet gibi vesaiti nakliyenin de istifade etmeleridir. Bunların ba- zan ortadan beyaz çizgi ile gidiş ve geliş tarafları ayrılmıştır. Kenar- larında siyahlı beyazlı çizgiler ve bazan da taşlar yolun genişliğini bir bakışta gösterir. En hafi ötekilere olan © yetmi; kul borcunu ödemedi. izm | Ödeseydi, hırsızlığın havadisleri henüz unutulmamıştı. Belki bir şüp he uyandırırdı. Emine'ye zaten böy ! le işleri açmazdı. e Aradan beşon gün geçince: — Emine Abla! dedi. Öteyüz'de ! bir oda buldum. Kırk şeytan bir a- raya gelse seni bulamaz. Yalnız de. diklerimi yapacaksın. | Emine'ye yedi sekiz lira verdi. Emine Samanpazrındaki Allem - kallem hanına gitti. Burası bitpaza rı idi. Kendisine giyilmiş bir enta- ri, atmalı bir iskaupin ve öteberi al. dı. Ayrı sokaklardan giderek, Öte- yüze sapan köşede birleştiler. Dar bir sokağın içinde ve toprak avlu- nun dibinde iki yer odalı bir eve girdiler. İhtiyar bir kadıncağız ge- İenleri görünce Sansaros'u tanıdı: — Buyur Mehmet Efendi oğlum, buyus. Nasıl Pazarlıkta uyuştuk mu? Eğer ablan Emine Hanım da benim gibi kimsesiz olmasaydı ay. ' ME | Biz inanmısız! l Ulu Başbuğumuza Nice yıllar var ki, od (1) e yanmışız, Boşta oturanı yüce sanmışız, Olmuş Anadolu bir arık (2) tarla Arpa ekmeğini tuza banmışız! Gezemez olmuşuz dağda korkusuz, Oğru (3) lar elinde biz kamanmışız(4) Yabancı ulus (8) lar almeş, yürümüş, | Biz ise yürüyen, düşer sanmışız? Binmiş dalımıza Rumu, Bulgarı, Kim der ki, bu yurdu koruyanmışız! Yemiş başkaları, kazanmışız biz, Toprakta yaşayan solucanmışız Gitmiş benliğimiz, öyle olmuş ki, Türke Türk demeği kargış(6 )sanmışız Savaşta ölen biz, yaşayan onlar, Damarda durmayan kızıl kanmışız! Gasi erişince anladı acun (7) Ortalığı kasıp kavuranmışız! Türke böyle bir alp(8) gerekti çünkü nunla öğrendik, ne yamanmışız! Gazi çocuğuyuz, on sekiz milyon İnanmayan Tangan (9) biz inanmışız! | Gazi sevgisidir günün türesi, Biz ona bağlanmış, ona kanmışız! M. SALAHADDIN (1) Od - Ateş. (2) Arık - Çorak, ekilmemiş. (3) Oğru - . (9) Kamunmak - muhasaraya girmek, Ka- manmış - Maksur. (5) Ulus. Millet. (6) Kargış - Küfür, beddua. (7) A- cun - Dünya. (8) Alp - Kahraman, (9) Tangan - Kâfir. İRTİHAL Rüsumat heyeti teftişiye reisi merhum Ibrahim Ethem beyin kerimesi ve Tütün inhisarı memurlarından o Cevdet beyin hemşiresi ve Şüküfe İtriyat imalâthanesi sahibi Ekrem ve Ankara vapuru ser çarh- | çısi Ethem beylerin halası ve Şirket hay- riye işletme müdürü Sadi beyle meclisi idare (o baş kâtibi Asaf ve ri ve Ziya (e beylerin Ülfet hanım Uzun zamandan müpteli olduğu hastalıktan rehi mmiyarak dünkü pazar günü rahmeti rah- mana kavuşmuştur. Cennzesi bugün sa- at 11 de Taş kasapta Deve boyunu çe: mesi sokağındaki hanelerinden kaldır rak Topkapıdaki aile makberesine defne- dilecektir. Merhume fazilet timsali denecek bir nadirei hilkatti. Allah rahmet eyl ki diğer bir yol veya şimendifer hattı iki yüz met- re ileriden bir işaretle gösteriliyor, 3 — Üçüncü bir sınıf yollar var. dır ki bunlar binmisbe dar olan ş0: selerdir. Bunlar da daima çok iyi ve en müşkülpesent seyyaht tatmin edecek vaziyettedirler, Italya bu yollar için milyarlar sarfetmiş olmalıdır. Yapılması şö le dursun, bunların iyi bir halde i- damesi bile milyonlarca masrafa mütevakkıf bir iştir. Her geçtiği- miz yolda daimi tamirat amele ve süpürücüler gördük. Bunun dir ki yollar daima ayna gibi düm- düz ve temiz muhafaza edilmekte. dir. Italyan otomobit kulübünden te- dasik edilen bir haritada yukarıda saydığımız yollar ayrı ayrı renkler- le gösteriliyor. Avtostradeler yeşil dir. Birinci sınıf asfalt yollar mavi ve kırmızı, şoseler ise münkati hat- larla gösterilmiştir. Fiume'den Triyeste'ye kadar bi- zim takip ettiğimiz yol ikinci sımdan yani bisinci smıf asfalt yol idi. Altmış yedi kilometrelik olan bu yolu bir saatte katettik. Yolda yüz'erle, binlerle otomobile tesadüf | iyor. Fakat hepsi için yol var- Boru bile öttürmeksizin her- yolunu tutmuş gidiyor. Şimdi- adar böyle uzun lığını altı kaymaya vermezdim. — Ablamla konuştum, mutabık kaldık. Ama dün de söyledim ya Hacinne. Ben Konyada, Çorumda gezginci çalışırım. Buraya ayda bir uğrarım, o da bir iki saatlik. Ne yapayım? Kazanıp geçineceğiz. Her gelişimde sana peşin peşin altı kayma vereceğim. — Ablamın | benden başka kimsesi yok. — Bana da o lâzım, — Merak etme. Aklına gel gelmesin. Benim ablam gül gibidir. El kapısına işe gitmez. Belki bir kadın terzisine falan giderse.. © da dikiş öğrenmek için. — Peki Mehmet Efendi oğlum, peki. Ben de ona rahmetli öz kızım gibi bakarım. Benim sözümden çık masın, ben onu hanımlar gibi ya - şatırım. Yemeğini de pişiririm, ça» maşırını da yıkarım. — Ben onun için de para bıraka cağım. Beraber yer içersiniz, İhtiyar kadın o bu son söze alır kaymadan çok (o keyiflendi. Ne iyi kardeşlerdi. İkisi de £ uzaklardan gelmiş gurbete düşmüşler. Erkek çalışıyor, ablası besliyor. Ertesi gün akşam karanlığı çö- kerken —Bu bir ihtiyattı — Emi- ne küçük sandığını — sepetini nesi varsa Sansarosun küfesine yükle. Yip geldi. Odasma yerleati, Va “» ul (Mehmet efen MİLLİYET PAZARTESİ (27 AGUSTOS 1934 ULA —— — > | Bugünkü program ISTANBUL: 18,30: Fransızca ders. 10: Operat Boy taraf r Doçent boran ah orkestrası Stüdye caz mi harp hatıraları 23, 688 Khr. BELGRAT, 20; Kahvehane kere: 8 Dama musikisi, inin “LA BOHEME, o; rası, Müteakiben: Plâk ile dans. 823 BUKREŞ, 364 m. 15 - 18 Gündür 4. 19: Haberler. vu 3 Viyolonsel, 23: Haberler. musikisi (onki). ergiden nakil, 23: Ha- 2330: Haberler. 23, lerde meyriyat. 832 Khx, MOSKOVA, (Stalin) 381 e 15: Rus iktilâlinde kadınlar, 2230; Dans mw Kl. PRAG, 470 m 21,30: “İSTNBUL ya mı 23: Sant — Haberler 848 Khx BUDAPEŞTE 550 m 20/45: Sigan musikisi. 21,50: Haberler. 22,10: Rayterin idar pera erkentrmat, 2330: Dans musik Salon orkestrası. $60 Khz. BRESLAU, 316 m.. 21: Haberler. 21,10: Sergiden aklen mus kili neşriyat, 592 Khz. VİYANA, 507 m habe, 2025: Hi ayarı, — er radye or Orknstra kon- 2050: Gece 1). 2330: Haberler. > “diye bahçesinde Keanbut Beliğ 308934 Persem- ŞehirTiyatmosu — V:, sö sem in il nat YALOVA TURKUSU 3 Perde Büyük Operet Nakili 1. Galip Besteliyen H. Ferit etmek gibi bir tecrübe geçirmemiştik. Geniş asfalt yol üs- tünde bazan yüz yirmi kilometreye | varan süratle yürürken, karadan ayrılarak havada uçuluyor gibi bir his altında kalınmaktadır. Sık sık | fasılalarla ayni süratle ge'en bir otomobil, kurşun gibi geçiyor, Markasını ve numarasını O- kumak kabil olmadığı gibi, araba- nın açık mı kapalı mı olduğu zor- la görülüyor. Bazan da dahasü. ratle ilerliyen bir araba arkadan gelip geçiyor. Asfalt yola gelince benzine bas- tık. Bir haftalık sallanmanın acr- sını alacaktık. Kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, yüz, oyüzon beş, bir aralık spidemetrenin yelkovanı yirmiyi geçti, fakat bu ancak birân için mümkündür. Uzun müddet de. vam edemez. Uzun bir yolda kate- dilecek mesafe normal olarak nihayet saatte yetmiş kilometredir. Biz bu yolu bir saatte katettiğimize göre vasati altmış yedi kilometre üstünden yürümüşüz. Triyeste Ital- yada vardığımız'ilk merhale idi. Dalmaçya yolculuğunun yorgunlu- ğu ve bu yollarda zorlanan otomobi li yağlamak ve temizlemek lüzumu karşısında bir gün bu şehirde de is- tirahat etmeğe karar ver. karşıdan vızıldıyark oğlum) olan San- saros ikisi ile helâllaşarak Konya tarafına doğru işe gitti. (Gündüz hava çok sıcak olduğu için gece yo- la çıkacaklardı. Sansaros artan paralarla bilezik- leri falan İlki Yengenin kömürlü- ğündeki gizli / deliğe saklamıştı. Burasını İlki Yenge bile bilmezdi. Bu paralardan bir lirasını bile ken- di harcamayacaktı, Hepsini Emine ablası için ayırmıştı. Altı kâğıt ev kirası on lira da yemek masrafı, e- der onaltı, dört kâğıt ta cep harç- lığı yirmi. Önceden yirmisini har- camışlardı demek ki kalan yüz lira ile Emine ablası beş ay rahat rahat yaşayacaktı. Hırsız Sansaros, hirsiz kızı Emi» neye yaptığı bu işten pek keyifli idi. Hele onu bir de yeni kadın ter« Şpşıp hanıma kapılandırıp di- kiş öğretebilirse... moda terzisi o- lan Şehper hanıma sosyetenin bu tarafı Şıpşıp hanım diyordu. Şehi- per Mehper demesini beceremedi. ği için, Evden çıkmca doğru İlki Yenge- yı Ibitiyar kadın Sansarosu sevinçli görünce: — Gene ne var? Pek keyiflice. sin, dedi. — Elbette, O avratlarm evindeki Berre | simli “PROVİDENCE” ruz Bu yeni hatlar Mesajeri Maritim küm- panyasınn en Og “FELİX ROUS ile başlıyacaktır. 18.000 ton hacminde ve İstanbul aha- lisinin pek çoğunun tanıdığı — güzel ke- vapurunun bir bulunan bu “FELİX dındaki gemi her sınıf yol- Eylülün 12 nci gününe rast gelen Çarşamba günü akşamısı saat 18 de Galata rıhtımından hareket edecektir. FELİX ROUSSEL 1930 senesinde istirahatile refah ismindeki vapuru buçuk boyunda ROUSSEL” cusu alı yapılmış ve yolcul | ve safalarını temin edecek her türlü kon« | foru havidir, Bir çok LUKS dairelerinden maada de- mize bakar hususi balkonlu Kamaraları dahi mevcuttur. İçersinde deniz hamam- ları ile nizami mikyasta tenis için kört dahi vardır. Mesajeri Maritim Kumpanyası her tür- lü fedakârlıklara katlanarak bu vapur i- çin yolcu navlun ücretlerine hiçbir zam yapmamış ve şark hatlarma işliyen va - purlarının alelade navlununu bu vapura tatbik edecektir. FELİX ROUSSEL'i ziyaret etmek ii teyenler, resmi makamların ruhsatiyesini hamil oldukları takdirde Mesajeri Mari- tim Kumpanyasının Galatada Çinili Rıh- tem hanındı erkezine müracaat ede- bilirler. Merkezin yolcu şubesi vapurun ziyareti için kendilerine her türlü kolay- lıkları yapacaktır. Caz ae f Yaltllaye Asrm umdesi “MİLLİYET *İ “ABONE ÜCRETLERİ 3 aylığı Merkez bir mevkide kâii Büyük bir müzssei “Otel ve Lokanta,, devredilecektir. İş sağlam ve kârlıdir. Vasıta kabul edilmez. Tekliflerin Beyoğlu 2096 nursi posta kutusu ndresine gönderil Usküdar Icra dairesinden: Bir borçtan dolayı mahçuz ve çevrilmesi mukarrar 6 parça oda bir portmanto 3 tül perde ve bir adff' ve bir miktarda dişçi takımının 2 - 9“ tarihine müsadif pazar günü saat 9 10 na kadar kadıköy mühürdar © sinde 52 NO. lu dişçi © atalyesinde arttırın suretiyle satılacağından tali? lanların mahilinde hazır bulunacak mura müracaat etmeleri ilân olunu”” (2190 4 Giresonda Piyade Alay Satınal? Komisyonu Reisliğinden! 1 — Gireson Garnizonmda bulunan ve bulundurulacak” lan kıtaat ve müessesatın bir senelik ihtiyacı için 60,000 Sığır eti kapalı zarf usulile mü nakasaya konulmuştur. ihalesi 24 - 9 - 934 P azartesi günü saat 2- 14 tedi Merkezi ihale Kumandanlık D airesindeki Satınalma Komli$" yonu reisliğinde icra edilecektir. 3 — Talipler şeraiti öğrenme ve şartnamenin sureti mü” saddakasını almak arzu edenler her gün Komisyona müracö ruştur, İ edebilirler. Bedeli ihalenin muv akkat teminatı 832 lira 50 kW” 4 — Münakasaya iştirâk edecek olanlar teklifnamesini P zarf içerisine koyup mühürledikten ve üzerine ismini yaz tan sonra bu zarf teminatı mu vakkateye ait makbuz ilmüb* beri veya Banka kefaletnamesi le diğer mühürlü bir zarf içer sine koyup üzerine teklifname sinin ne işe ait olduğu işarel madde ikide yazılı tarih ve saatin bitiminden evvel Komis” yona makbuz mukabilinde ver meleri ve taliplerin ihale saa! 0) den evvel Komisyonda hazır bulunmaları ilân olunur. (SİZ7İ| Istanbul Limanı Sahil Sıhhiye Merkezi Eaştabipliğinden: Dört kalem itlâfıfar malzemesinin münakasasmda veri al len fiat gali görüldüğünden bir hafta müddetle 1 Eylül 9 Cumartesi günü saat 14,30 da Istanbul Limanı Sahil Sıhhi? Merkezinde müteşekkil Komisyonda tekrar münakasası yap" lacaktır. İsteyenlerin mezkür Merkez Levazım Memurluğ* na müracaatları. (5129) 4 Ankara Jandarma Satınalma Komisyonundan: Jandarma ihtiyacı için 43 630 çift kundura 6-9-934 saat onda kapalı zarf usulile satım almacağımd şerait ve evsafı öğrenmek üzere her gün ve mi per kasaya iştirâk için demünakasa gün ve saatinde 15052 b 35 kuruşluk muvakkat teminat makbuzu ile Jandarma Mü takil Tabur karargâhında müteşekkil Komisyona müracâ”' la İşte onda benim suçum (o olmadığı büsbütün anlaşıldı da kısmıâdli re- isi bana aferin dedi. — Ah, ah, hiç yapmasan olmaz- mı ki? — Zanat Ilki Yengem zanat! In. san zanatını bırakırsa adam olmaz, serseri olur! Ve o gece ( sevincini İlki Yenge ile sabaha kadar paylaş- tı, İlki Yenge o kadar memnundu ki sabahleyin Sansarosa temiz ça- maşır giydirdi. Bunları mümeyizin hanım vermişti. Güya İlki Yenge- nin bir yeğeni varmış ta... Beş ay soma paralar bitecek ve kışın tam ortasına geleceklerdi. Ne olacaktı o zaman? Herhalde bir iş bulmalı. İş baş- ka hırsızlık başka. İşten daha kârlr bir vurgun bulunursa aralıkta onu da beceriverir, gene işine gücüne bakardı, Kabardı (gabardin) elbiselerin, pardesülerin modasıydi. Düğmeleri de ne parlaktı. Neye yarar ki bir tanesini koparıp kenefe atamamış- fı. Fakat bir adamın kısmeti açı- Imca açılır. Hava bozmuştu. Yağ- mur gelecekti, Sokakta kısmıâdli reisini gördü. Reis: —Sansaros! dedi. Bir koşu e- ve git te benim yeni pardesüyü al gel. Ama dur, bir pusula yazayım. Seni evden tanırlar. Pusulasız ver- (4748) mezler. Sansarosun inceden incey€ ! yandı, fakat bir şey söylemedi, mıâdli reisinin Sansarosa büyü likleri vandı. erildi, İbitiyarsız pardesünün son düğmesin? nde, dı, dikiş yerini tırnağının düzeltti. — Getirdim reis bey! Reis kopmuş ğı kopmuş olduğunu hiçbir 2: şünmedi, aramadı. Sansaros pardesüyü (ast! çıkıp gitmedi. — Ne duruyorsun ? — Bir şey söyliyeceğim. — Söyle bakayım. Yols8 bir suçun mu var? — Hiçbir şeyim yol. — Hadi söyle, iv — Ben artık hırsızlık €! ğim. ars söylüyo on a

Bu sayıdan diğer sayfalar: