5 Ocak 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

5 Ocak 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Apoo ile Hekate Şevket Hıfzı'yı şimdiye kadar yalnız ötküleri ile, daha acemi - likten kurtulamamışsa da günden güne ustalaşan ve Cahid Srdkı ile Ahmed Muhib'in yanında yer ala- bilecek bir ozan olarak tanıyor - duk, Varlık cöngünün 36 ncı sa- yısında çıkan “Aydınlık ve karan- lık” adlı yazısı onun kritikte de bi- ze çok güzel yazılar verebileceği- i teriyor. Bilirim, bir ozanın salt içinden gelen dayanılmaz istekle, dalda ö- ten bir kuş gibi (ne yaptığını, ne yapmak istediğini pek düşünme - den ötküler söylemesini daha iyi. bulanlar çoktur. O kadar çoktur ki kişi oğlunun bütün güzel ve ölmez işleri gibi erdem ürgüdlerinin gö - nülden ( değil, ustan doğduğunu söylerseniz bu aykırılığı apaçık karşılanır.Erdemin salt olduğu sanımı o kadar yayılmıştır ki ozan için bilgisizlik, oyları biribirine karıştırmak bir değer sayılmağa başlamıştır. O sa- nrm Paul Valöry'ye: “Ne yaptığımı bilmeden bir usta - işi ortaya koy- maktansa ne yaptığımı bilerek az değerli bir ürgüd vermeği daha iyi bulurum” dedirtecek kadar gerçek olduğuna şek kimseyi inandırmış- tır. Oysaki “ne yaptığını bilmeden usta - işi yaratmış, adam yoktur; belki tanrısal tanrıları değil, ki yoruz ve herhangi bir tanrıdan de #il, kendi içinden, kendi usundan aldığı gücle yaratan adamları sevi- yoruz. Bir Ata sözü: “Yara dan dediğimiz yaratıcı adamdı ye kişinin tanrılardan yüce! öğretiyor. Kişi oğlunun en öj celiği yücelik ise, Pascal'm dediği gibi, usunda, düşünme, bilme gü- cündedir. Bunun içindir ki ozanla- rın kritik yazılarmı sevinçle karşı- larım ve ne yapmak istediklerini pek anlatamıyanları sevmem. Bu sözlerim Şevket Hıfzı'nın “Ay- 'dınlık ve karanlık” adlı yazısında söylediklerinden, ilk bakışta sanı- labileceği gibi, uzak değildir. O, ozanların çoğu karanlığı sevip ©- nu söylediklerini anlattıktan sonra Ahmed Hamdi'nin bir aydınlık o- zanı olduğundan söz açıyor. Ah - med Hamdi'nin ötküleri daha de - ğer'eri kadar tanınmamıştır; okun- dukları gün onlardaki gözkamaş - tırıcı ısık acununun son çağlarda- ki Türk saverdeminde ne yüksek ve ne yükseltici bir yer olduğu an- laşılacaktır. Şevket Hıfzı şimdilik yalnız onun Haşim'den, Necip Kısakürek'ten ayrıldığı yönü gös- termekle kalıyor. Aydınlık ve karanlık... Apollo”. nun acunu ile Diana'nın acunu; Diana'nın, daha doğrusu korkunç, içlere ürperme veren tanrıça He - kate'nin acunu. Niçin son çağlarda. ozanlar Apollo'dan ka-ıp Diana'ya Hekate'ye gittiler” #ümeşin güzel- liği daha mı azdı? onda kişiyi ken- dine çekecek, düşünmeğe, yaratı - cılığa götürecek gizler yok muy - du? Bir öğle üstü sularda, toprak- larda ışığın oyunlarma bakm: her dokunduğu yerde bir kaynaşma, durmadan değişen ve değiştikçe ar- kası gelmez zenginlikler sezdiren bir kaynaşma görürsünüz . Ondan kaçıp Hekate'ye gitmek ustan u - zaklaşmak, güzelliğ n an.ük kişi. nin yüreğinde, yüreğin korkan, kor ! VII tefrika: 60 Yerde, dağılan Mya arasın- dan bir resi resmi ala- yak doğruldu. Işığa yer dikkat- İe baktı, Baktıkça hayretten göz- leri büyüdü; — ne benzeyip... bu ne ben- zeyiş Sonra birden; — Acaba? — diye haykırdı — sakın... o olmasın? Resmi evirip çevirdi. Üstünde ne bir tarih, ne bir ithaf, ne de bir | imza vardı. O zaman bu resmin dört beş gün evvel diği zarflardan birin kart postal olabileceğini düşündü. Hemen yerde ne kadar kâğıt var - sa, hummalı bir telâs | ile topladı. Maşanın üstünü aradı, Çekme'eri açıp baktı, hayır. o zarftan çıkan DELAL (ör mile 2) Mangal başından ayrılmak gerek... Karakışa gireli üç beş gün oldu. Soğuğa karşı öyle dayanıksızız ki , odalarımızın içinde bile çeneleri- se İÇErİK si soğuyacak... diye haykırıyoruz. Sokakta yürürken, eldivenli elimi- zin parmakları mosmor kesiliyor sırtımızda kalın fanilâlar, yünden örülmüş yelekler varken, gene tir- #ir titriyoruz. Afrikanın göbeğinde yaşamağa alışmış kara derili insanlara dön- dük. Havayı, biraz poyrazlı görün- ce, iliklerimize kadar donuyoruz. Biz, böyle göbektaşı kadar stca- cık, evlerimizde; | titreşirken batı beldelerinde, karlı dağların tepesi. ne çıkıp koşmaca oynayan, kızak kayanlar var. Eloğlu, yazın olduğu gibi kışın da tadını çıkarıyor. Biz ise, soğuklar başladı mı, kül kedi- ( si gibi mangal başından ayrılâmı- yoruz. Bırakalım, şu düşkünlüğü de, azı cık, kış sporlarına kendimizi alıştı- ralım, Bu gidişle damarlarımızdaki kan bile donacak. Bir kaç yıldanberi, Bursanın Uludağında ufaktan baş- | layan kayak gezmeleri yapılıyor, Ancak bu gezmelere (o kendilerini alıştıranlar, o kadar az ki... Karlı günlerde, İstanbulun yakın dağla. | rına, kısa gezintiler yapılsa,de. | mek istiyorum. Beyoğlu gazinola- rında, buğulu cam arkasından bir türlü çıkamayan genclerimizin böy- lelikle damarlarında biraz kanları oynatılmış olar? Salâhaddin GUNGÖR YENİ NESRİYAT MÜLKİYE “ Siyasal bilgiler ,, muntazaman çıkan “Mülki- ye,, mecmuası 45 İnci sayısını özenli ya- zılarla çıkardı. Bundan sonra siyasal bil- ile çıkacak olan bu kıymetli fi- İçi mecmuasının bu sayısında bu günkü amm siyasal ve soysal felsefesi Mehmet Ali Şevki beyin “Bel - delerimizin müstakbel plânları ve bü - yük şehirli Türkiye,, veraset ve tekâmül çocuk yetişimi belediye idarelerinde yo- Bi cereyanlar, iş şartları ile savaş işsiz- — ve İngiltere aym siyasası yazıları var lr. Bu kıymetli fikir ve bilgi mecmu- asımı bütün münevve umalı » dır. “ Tavukçu'uk bark g hattâ ulusal ö - innmle ar yün laç bimde Ki vanatınım verimlerinden teknik usuller- le istifade etmek #ollarını gösteren kıy» yeti yazılarla ayda bir defa Ankarada İArı ve kümes hayvanları © yetiştirme kw. genel merkezi tarafından çı - Eli Senelik © abone karşılığı 120 kuruştur. kutan karanlıklarında bulunacağı» ni sanan romantikler çıkardı. Apollo ve Hekate... Öz güzellik Apollo'dadır. Hekate'de hiç bulun- madığını söyliyemeyiz; çünkü bu- Bu yaparsak kendi. kendimizden bir yeri koparmış oluruz. Ancak yalnızlığımızı değil, benzerliğimi karıştığımız saatlerin gü dür. Çünkü günün o çağlarında ki. si oğlu usu ile de çalışır. Nurullah ATAÇ Nazmi Şehap meydanda yoktu. Mektupları bir daha elden geçirdi. Bükülüşünden şılan bir beyaz kâğıdı bulunca de- rin bir yese düştü; — O olacak.. Mutlaka o olacak. tan çıkan resim bu olacak... Şu mektubu bulalım bakalım... acaba... acaba Fahrünnisa onun ismi mi? Mektubun bulunması uzun sür- medi ve son satırının altına bakın- ca gözlerini, bir yılan gibi kıvrıl. mış duran imzadan bir müddet a- yıramadı; — O imiş... Zavallı Galip! za- vallı Galip! diye söylendi — ona karşı zaman zaman sini-lenin hiddetlendiğine de bir | İtilâfçının oğluna gelen mektup- | Pişmanlık duymağa başlamıştı: MİLLİYET CUMARTESİ 5 IKİNCİKANUN 1935 BIR TELEFON KAFIDIR n- Malınızı rum Bırakmayınız Geniş omuzları vardır. Hele yü- zündeki o saflık! İlk bakışta bir ko- ca bebek sanırsınız. Zavallı Galip. iz hademe Alinin rekibi olasın a. Fazla duramadı. Derhal odadan çıktı hayretle baka kalan babasile misafirlerinin yanından paldır içer geçti. Aşağı inince taşlıkta bisikleti aradı, bulamadı. — Belki yemek odasına bırak- mıştır. — dedi — Fakat orada da bulamadı. Bu sr- rada kardeşile Ayşe sokak kapısın- dan içeriye girmişlerdi; — Bisikleti nereye koydun? Der demez kardeşi bodruma i- nen merdivende gözden kaybolu- verdi. — Yaa? demek bu sefer makine- yi adam akıllı benzettin öyle mi? Şimdi gösteririm ben sanı Ve derhal bodruma in. Burada bir mutfak, bir kömür- lük, bir hamam, bir de aşçı kadı- nın odası vardı. Hamam kapısını açtı; bir şey göremeyince yanın- daki tokmağa el attı. O anda mut- faktan aklını kaçırmış gibi fırla- yan ahçı kadın; | sakallı bir adan göğürermişi. SUMER Bayram münasebetiyle « Yarın saat İİ matinesinden itibaren SİNEMA SINDA 2 büyük ve muhteşem film birden: MAHŞ Barometrolar düşüyor... sarsıyor... ler, göller karışıyor... vamot kopuyor... KULAK DAF Uğursuzluk kimde? Yılbaşının (500,000) liralık ik- ramiyesini kazananlar arasında bir de seyyar,satıcı var. Hepiniz duy- dunuz ya, bu adamcağız, paralara kavuşmazdan bir kaç saat önce a- nasını kaybetmişti. Arkadaşlar sanki zenginin malı, züğürdün çenesini yorar sözünün doğruluğunu perçinlemiş olmak i- şin, durup durup bu seyyar satıcı- nen lâfını ediyorlardı. Bir aralık, içlerinden biri : — Yazık, dedi, uğursuz para imiş; zavallı seyyar satıcı, paraya kavuştu ama, anasını kaybetti! Öteki güldü: — Uğursuzluk bence parada de- Zil, seyyar satıcının o anasında... Hep birden sordular: — Neden uğursuzluk ana da olu- — Kadıncağız, yaşadığı müddet- çe oğlunu seyyar satıcılıktan kur. taramamış. Kendi öldüğü gün, oğlu elli bin liraya kavuştu. Uğursuzluk, parada mı, anada mı, siz kendiniz düşünerek bulin!.. ” — Kulakmisafiri Öz Türkçe ile Bilmecemiz : Bilmecemiz 1234567891011 1 — Beyaz (2), Kehle (3) Rabat oda Z YUKARDAN AŞAĞI oyununda bulumur (3). Şalsal Akar bir s4 6. Nota Hiddet 3. Valide 3. Esp 2. kil. ş — Allahımı seversen küçük bey« bana bağışla. — Odanda sakladın değil mi? — Allahını seversen küçük bey... çok seviyorum... bana bağışla! Ahçı kadın o kadar çok yalvarı- yordu ki; Nazmi biraz gevşeyiver- mişti. Fakat onun çok seviyorum demesine bir mânâ verememişti. | Kardeşini bu kadın ne diye bu ka- dar sevecekti. Bir şefkatten değil bir aşktan bahseder gibi ağız dolu- su “seviyorum,, (diyordu. Zaten biddeti geçmişti; peki... — dedi — Sana bağışlayorum. Yalnız aç kapıyı bir kere göreyim... Bir şey söyliyece- — Peki... ğim. Ahçı kadın doğrulunca Nazmi o- nun iki gözü iki çeşme ağlamakta olduğunu da görünce hayreti büs- bütün arttı. Hele kuşağında salla- nan anahtarla kilidi açıp kapıyı ar- kasına dayayınca az kalsın dilini yutuverecekti. Şaşırıp kaldı. Nazmi, nasıl olur da hayret et- mez ve şaşırmazdı ki, ahçı kadının odasında, bir yatağa sırtüstü uzan» mış, horul horu uyuyan upuzun yl Zelzeleler dünyayı Yağmurlar, tufanlar başlıyor... Denizler coşuyor... ER Nehir- Kı ŞAHANE VAL Görülmemiş muvaffakiyet Oynıyan: MARTHA EGGERİ Bu akşam saat 9 da İPEK AYSE sinomasında büyük müsamere olarak biricik Türkçe sözlü şarkılı memlekel Bataklı D mın Kızı Filmi yapan: Ertugrul Muhsin Yazan Hasan C Müzik: CEMAL REŞİT - Orkestra: KONSERVATUYİ 40 kişilik yaylı sazlar heyeti Oynıyan'ar: BEHZAT - 1 GALİP - HAZIM - MAHMÜ TALÂT - FERİHA TEVFİK - CAHİDE - NAFİA! DİKKAT: Bu akşım m'isamere için fiyatlarda zam yo ve biletler İPEK Sin sında satılmaktadır. Bayram günleri saat 1l de tenzilâtlı matineler AYSEL: İzmirde Bayramın birinci gününden itib ELHAMRA Sinemi İttihadı N Milli Türk Sigorta Şirketi Hurik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyl Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadıf: Telefon * Buğükkül program 1730 Takilip dereleri, üniversiteden maki, C.H. F. genel yazanı, 18,30 jim Aznda, 18,80 Dans musikisi plâk, ler, 19,40 Spor Eşref Şefik, 20 Şehir tiyatre- Gif orkestrı . Tl Siyer, 3 Makim - — — Dune, — Sözler. — Das 1631 Kh KONLOSBERA MR 686 Khe BELGRAT, 457m. 6; Şarkılar, — Haberler. — 20,30: . 21; Keman konseri, 21,30: Sözler, ar, 22,18: Genel Avrupa konseri. (ı Muhtelif, 18,10: Din vier heiliyen dı we «simli skeç 20: Plâk. 20, k haberler. 21.10: il aberler. 23,10: ram harici, Zd 19/05: Almanen meş Plâk, — Aktualite. 20,25:* Taç 21.54 Öperer mailini. 22 » Genel Avrupa | konu herler, — PİR 280: Or beri ARIS, (Kara dalgay 19 14 Komser nakli. 18 Haberi gilizce haberler. 15,45: Denir du. Ahçı kadma; — Sen bunu mu seviyorsun? — dedi — — Evet beyim... — Demek benim sana bağışla- dığım budur. Mesele yok öyleyse... kardeşimi döğmeme karışmıyor. sun öyle mi? SEE Kadm bu son sualden bir şey an- detle aşağıya indiğini ( görünce, lamamıştı. Çünkü © Nazenin Bid- keşfedilmesinden korktuğu sevgili- ! si için kendini ortaya atmıştı. Nazmi uyuyan adama dikkatle bakınca, onun saç ve sakalının toz toprak içinde olduğunu gördü. Ka- pıyı çekip dışarı çıkınca; | — Kilitle kapıyı... — dedi — Ahçı kadın bu emri tekrar ettir- | medi. O zaman Nazmi lu: :— Peki ama, bunu saçı sakalı, neden böyle toz toprak içinde? Kadın derin bir göğüs geçirdi: — Ne olacak beyim, on iki gün İ toprak altında kaldı. — Toprak altında on iki gün na- sıl yaşar bir adam? köstebek mi bu? — Benimle alay etmeyin... Bik 4.4887 pe Sr ei gölliy Asrm umdesi “ MİLLE ABONE ÜCRETİ Gelen evrak geri verilmez — Esçen nüshalar 10 kuruştur. — matbaayı e ler in mi at edilir. Gazetemiz il yetimi kabul etme. Sözler. 16301 Şundan, bundan. consar. 841 Khz. BERLİN, 356m4 17: Küçük orkestra. 1848 Karya vaa, la e Halk musikisi. 48 Akti, nakil, 23: Haberleri SE BUDAPEST Koro koni Fiyana onur, SAZI 40; Haberler. 23: Çingene mi Hi şarkılar, 574 Kh. STUTTGAR Ti) Hakarler. 2520, Dans muse 1195 Khz FRANKFUR 172 Hafif musiki, 10: Haberler 582 Khz. VİYANA, S07 m 18:.Dera. 18,15: Mandolin ri 24,45: Kaartet konseri Vadi arkadaşı varmış... muşlar. Bu bana geldi. Ne yapayım? seviyorut Nazmi tabakasını çık! — Al bir sigara baki hut al şu paketi... yok keti bana... Bu saatte $i mam, bu adam evvelce dı? — Evet beyim... 4 — Öyle ise Ayşeye söj! jiletimi versin. Bir p pe Geri kalanlara ... Anladın mı? hem ku? bir köyd —Y du. Senin odandan bak odadan e gözü kızları, sen de erkekleri duruyorsun, ne müb: bu... her ne hal ise sonff kızdır, bu adamı yıka. Bi benekli elbisem vardır. şe versin sana. Soran 0'0 bey göndermiş dersin. V bulduk der, evdekilere

Bu sayıdan diğer sayfalar: