14 Mart 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

14 Mart 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sağlık, Esenli Dört türlü Kişi Eski hekimlerin ellerinde analiz rs- porları yoktu, Sayramun duruşuna bir göz atarlardı, sayruluğu bir bakışta an- larlardı. Kişilerin kuruluşlarının çalımı- nı da anlarlardı, Kişileri dörde ayırmış- h Lenfahılar; Besklerı safralılar; sinirliler. Lenfahılar nl yorgundurlar. U- yandırılmak, gicrkl Ne kurumda, ne çalımda olursa olsun, her kişinin başına huylardan, düşünce- lerden gireli bir çelenk konmuştur. Kiminde bu çiçekler güzel ve göz alıcı- dır; kiminde cılız ve solgun... Gövdeler tarlandıkça çiçekler, de gelişir ve güzel- anfakdar ünl ve dağlara gönderi- lr, Yorgun ve dü denize; iyi soluk alamıyorlarsa dağlara... Gezmek, d yerler, yurtlar görmek yabancı kentlerde yabancı yüzler görmek onlar rın bir düzeye duyuş, düşünüş geçen ya- yışlarını değiştirir... Bunları arada bir bozmak, kişiyi o ka- dar değiştirir ki... MESİRE Lenfalı yemeğini bozmasın. Yalnız şar rap ve et ne az ve ne çok olmalı... orta... Her gece dokuz saat uyumalı. Kanlıları onların her nesneyi gü zel görüşlerine bayılırım. Geçmiş, gel- miş, gelecek © gözlerinde hep güzeldi Sağlıklarına güvenirler. Bir kez o i garından çıktı mı pusulayı şaşırırlar. O- burluk, aylaş (hareket) savaş, hepsine atılılırlar; gözlerini budakdan sakınmaz- lar, Bu iri ve güçlü kişilerin çoğunun böbrekleri bozuk, kan damarlarında tan- siyon yüksektir. Hekimin ağzından bu- va duyunca tasalanırlar. ki yecek... Yaşayışını değinmek. Bunla. m söyleyince ilk önce kızarlar ide çekeceklerinin ö geçmek için böyle yapmak gerekliğini anlatmalı... Safralılar, kuruntulu, kayguludurl. Çalışkandırlar; kanlılar gibi. Ama kin arzulara kapılırlar, parlak, olmuy, cak nesnelere söz dikerler. Bununla raber istekleri demir gibi çetindir, değ- me güce a eğmezler. Yavaş yavaş alr- e güvenirler. Tarihin bü- ır. Öfkeli * kunçtur. Şu var ki “yi sürmez, Öfkcele- rinin ardında büyük bir iyilik salelıdır. Sayluluktâ hekimin öğüdlerini ve salık- larını dinler ve yapar. Uykuları bölük ve tepreşiktir. Kendilerine yetişmez. Çok kez arıklıkları az uyumalarındandır. Ken dilerine verilen emden ) yararlık görseler de deği: isterler. Bu- yurmağa alıştıkları için bayuruğa gel- mezler. Emi (ilâcı) değiştirmeli, İlle de- dikleri olsun. Kurtulmak istedikleri sayruluk sikin- tıları hep sağlık koruma töreleri dışına çıkmadan ualarını, sinirlerini yormadan ileri gelir. Böyle müşterileri olan heki- min vay başıma gelenler! iy hapla, su ile geçmez. Sıkıntıları yorgun- luktandır. O yorgunluğu yapan neyse onu kaldırmalı, o işlerine gelmez. Hem kötülüğü yapan mim hem kötülüğü sığınmalı bunların öngüsünden (inat)... Sinirli beyinlerinden artık (fazla) işler. Baş işleri ayak, yüreklerinde bir iz, bir acı, bir yara bırakır. rı yaralıyıcı ve paralayıcı bir çenber için- de döner. Sinirli erkeklerse o bunlardan tutmuş oldukları yaşayış yolunun yük- seklerine çıkmış olanlarda bile bir ka- dın sezkinliği, duygululuğu vardır. V sanki erkeklik huylarını o onun üstüne kurmuşlardır. Gövdelerinde beliren ka- rışıklıklar, çok kez, senpatik sinirinden ileri gelir. Kişiye sezgilerin, duyguların düşünceli doğruldu. Fakat dafa faz la dayanamadı. Hiddetle, -- Merhaba akraba efendi.. — diye homurdandı — akrabanın ak- rabaya akrep etmez ettiğin... der- ler ya.. ne doğru sözmüş mağer. İçeriden ses gelmedi. Sonra bir iskemle gıcıudadı. Daha sonra bir kapı açılıp kapa, dı.. Ve Nazmi tek. rar gişe deliğine iğilince hiçbir şey > remedi. Şaşı bilet koçanlarını . belki de... bir tarafta durnt yarda alıp kirişi kırıvermişti. — Vay hergele! Şimdi gösteri- rim ben sana! Aleş püskürerek kapiya saldırdı. O zaman hayretl> gördü ki binanm kapısı da kapanmıştır. Derhal tekmelemeğe ve yumruk- lamağa başladı. İçeride komik pek tuhaf tekerlemeler yapıyordu her- halde... ki sürekli kahkahalar ve al- kışlar bu tekme ve e görül buka e SMM az... Sular duruluyor... Yunanistanda bulanan sular, du- rulmağa başladı. Venizelosun kal- dırdığı kazan; öyle — bir devriliş devrildi ki, altında kalan ocakta ateş değil, kül bırakmadı. Tarihte pek çok kanlı kalkınmalar görül müştür. Ancak, son Venizelos ayak. lanması kadar, boşu boşuna olanı, bir hiç için yapılanı yoktu. Gözlerini kan bürüyen kocamış Giritli yaptığı işten, iç sızısı duysa yeridir. Onun gibi, çürük tahtaya ayak basmamakla tanınmış bir dip- lomatın bu kadar — çürük iplerle, Girit dağlarında palyaçoluk ede miyeceğini önceden sezmiş olması ulus; yet- miş beşlik bir adamın arkasından, tepeüstü uçuruma yuvarlanacaktı. Başına bir milyon drahmi konu- lan Venizelosun son O günlerinde kendi yurduna yaptığı > fenalığı, hangi yararlığını öne sürerek öde- yeceğini kestiremiyoruz. Salâh, dd GÜNGÖR OLÜM inci nizamiye alayı kumanda- miralay Bay Ahmet Şük- tür, Cenazesi evvelki gün kal- dırılmıştır. Mevlâ rahmet eylesin. “YENI NEŞRİYAT Kızlarımız için Kıymetli hocamız, doktor Besim O- mer Akalın, şimdiye kadar memlekete yaptığ, laydalı neşriyata, yeni bir eser daha ilâve etmiştir. (Kızlarımız için)- ismini taşıyan bu yeni kitap, hakikaten bir boşluğu doldurmaktadır . Bu güzel cilt içinde, © gayretli ve kıymetli doktor, genç kızlarımıza, bil. meleri lâzım gelen bir çok kadınlık ve ok güzel bir önlerine lacak hayat yolunda takip ede- cekleri esasları işaret etmektedir. Doktor Besim (Ömerin bu kitabını siye ederiz. YARIM AY Geçen ay içinde matbuat #lemimize katılan ve çok büyük bir alâka uyan - diran Yarımay mecmuasının 3 üncü sa- yası — çıkmıştır . İçinde bir çok kıymet- li yazılar, üç renkli tablolar vardır. Parmak izi mecmuası Bu meraklı macera ve sergüzeşt mecmuasının altıncı sayısı da bugün çıktı. Okurlarımıza tavsiye ederi: kıntılarıdır. “Bunları savuşturmak için ne denli savaş ve uğraş ister. Ve ne çok gün... Şunu da söylemeli. Bu dört türlü ki- şinin huyları böyle ayrı ayrı olmaz, Bi- ribirine karıştığı da olur. Lenfalı görürsünüz. Yaradılışında © lan o aylaklık (tenbellik), uyuşukluk i- çinde uyuklamaz. Bakarsınız, sezingin- liği birdenbire bir hızla | parlar. Ama, çabuk geçi inmek üzere olan alevin yükselişi gibi... Kanlılar vardır, istek ve dilek saldırışını safralılardan iğreti al mış gibidirler. Ama, can sıkıntısını, kur- al iğnesile onları iğnelemediği yarı yoldan dönerler, başladıklarını bı. rakarak.. slüreklerm — izinde de en ben 14 sinirliler kadar keskin duygulu olanlar ve sinirleri gıcıklananlar varsa da hep- kendisine değer vermeye çalışır. rinde en yükselmişleri bile yüce kişiye yakışan tanı elde emek ister. Safralılar ise zeyrekliklerine ün ver- mekten artık başkalarından üstün gö rünmek için çalışırlar ve yükseklere tır. manırlar. Ve ondan sonra da tırmandık-. ları yerde tutunmak için çabalarlar ve bu onlar için beyinlerine saplanmış bir düşünce olur, kalır; korkunç bir iç a Müellifi: Nazmi ahah tülerini bastırıyordu. Sokaktan inadına kimse geçmi- yordu. Gözleri bir polis aradı. Evet hırsizı tutturmak istiyordu. O kö- şeye bu köşeye koştu! Bir polis. Bir bekçi... Fakat bu beyhude bir arama ol- du. Kanlı değirmen cinayetinin oynandığı mahallede bir kara kö- pek bile görünmüyordu. Bir binek taşının üstüne otura- rak bekledi. Geceyarısına kadar, kapalı kapı açılıp “tiyatroperveran,, ın biribirini itip kakarak karanirk- lara saldırdıkları zamana kadar bekledi. Sonra binaya daldı. Boş | gaz tenekeleri üstüne (konulmuş tahtalar, hasırları fırlamış iskemle- ler arasında sahneye ulaştı. Koca- man kıçlı iki kadın, takma sakalı- nı çıkarmak için sura'ıı. vazeline bulayan tahta-burun'u. bir *dama Me eee | Öz dilimizle | mutlaka okumalarını genç kızlara tav- | İ gencin kafasına fırlattı. Öbürü, da- OSNA SEVDALARI Tamamen Tüzkçe sözlü ve Şarkılı büyük film Eski Rumeli Halk Türküleri Eski günlerin Rumelisi Bosna - Hersek, Rumeli düğünü, Aşk, Yiğitlik, Heyecan Bosna sevdalarında Musa rolünü yaratan artist Bugün matinelerden Bu fim bugünden itibaren İzmir Bugünkü program ISTANBUL: a Inkilâp dersleri - Üniversiteden ma» > İzmir Saylâvı Prolehör Esat Borkurt. ie Muhtelif parçalar ve dans musikisi - 19,30: ek e Gavin kerim 19, Keman konseri. — Es 20,35: Plâk. 21: Hafif ork; Habarler. 22; Macar mi 118: Dns sanelki © Sürer, ZAN Fan sızca konfarana. MEKE MOSKOVA Yz4m 16,15: Çocuk neşriyat, 17.30: Fe yatı, 1825: Kesılord sarkılar, — bestekârlarm — eserler Kolkoz meariyat. Zt: Senfonik kanser. 22; Al seşriyat, 23; Fransızca, 24; Halyanca. yat, 852 Kh MOSK 17: İtalyan eserler kova oparnssndı Kis. LEİPZ gehergten nakil $ TE, 550 m. i. 19: Ders, 128 Bl Khz. BER 20: Dene plâklı berler, 21,10: D; Dansın devamı. 24 Sözler, 19, Sözler, 20,18: Haberler; 20,30: Ulusal meyri- yat, Zi: Keman konseri, 2130: Dvorakın eser. lerinden kora ve orkestra havaları, Kir. STOKHOLM, 43: 18,45; Mafif musiki, IDASI İl 204301 Sünler. Ama Senfonik Yarınki proğra ISTANBUL: salar. orkestrası, 22: Radye caz ve tango orkestra, Gü TEPEBAŞI Şekil ŞEHİR Tiyatrosunda ayram ( günleri satine 14,30 dadır. ece saat 20de MUFETTIŞ 5 perde komedi Yazan N. Gogol 1607 Fransız Tiyatrosunda Bayram günleri matine 14,30 dadır. Gece saat 20 de UÇ SAAT 3 perde Yazan : Ekrem Reşit. Besteli- yen: Cemal Reşit. 1784 ağıza alınmaz küfürler savüruyor- lardı. Kudurmuş gibi üzerlerine a- tıldı: — Süleyman nerede? — Şaşı Süleyman nerede? Kadınlar, evvelâ ondan” körka- rak geri geri çekildiler. Sonra has talıktan yeni kalkan bu sapsarı, $1s- ka ve traşı bir karış uzamış Naz- miyi dişlerine kestirmiş olacaklar dı ki ellerini kalçalarına dayayarak ve kafalarını fal bakan çingene ka- rıları gibi sallayarak, göbek çalka- yarak üzerine yürüdüler: — Biz ne bilelim.. Kerhaneci ka- çıp gitmiş işte... Bize ne bağırıyor sun? Alacağın varsa koş peşinden yakala... Bu sefer geri geri çak'kmek nö- beti Nazmiye gelmişti. Bunu gö- ren kadılar işi biraz daha azıttılar Biri ayağından iskarpinini çekince ha yakınında bulunuyordu; çenesi- ne bir yumruk vurdu. Zavallı deli- kanlı! Kaçayım derken de ayağı bir iskemleye çarpmaz mı? paldır küldür sahneden aşağı yuvarlanı- verdi, Fakat düşmesile kalkması bir oldu. Dağınık iskemleleri, pis kokulu havası ve sıvaları o dökük tavanında yankılanan sesleri Kırım | inakleri höğürüvormus vehm'ni ve- amaaan sali a İL İMİMİ MLİİ imami İİİ ft ia la halen ötenize ila ELHAMRA Alişim, Gelin kar; bütün dünya itibaren İPE K SUMER Sinemasında kre) Pehlivan Peşrevi, Fırsat bulsam | erkek yıldızlarının en yakışıklısıdır. de sinamasında da çeçiyor Garp Ceplinesimde KANLI HÜCUMLAR Türkün vatanma imanının nelere kadir olduğunu gösteriyor. Mutlaka görünüz. Baştan başa vatan sevgisi ve heyecanla dolu bir film Kanlı muharebeler - Tankların hücumu - Zebirli gazler vesaire... Sulh süngünün gölgesindedir. KOK JURNALDE: Yunanistandaki İsyan harekâti birinci safhası Teknigi, mizanseni, arüstleri ve musikisi itıbarle senenin en mükemmel filmi olan MOSKOVA GECELERİ Şaheserini görmeğe hazırlanınız HARRY BAUR ANNABELLA - - RİCHARD WİLM - Oynıyanlar : ROD SANDOR çıgan orkestrası ve DİMİTRİEVİTCH çıgan heyeti muganniyesi Yeni tilmecemiz 2145671 3 9101) SOLDAN SAGA 1 — Mülliyetin yeni adı (3). Fecir (3) Şer tak (3). 2 — Beygir (2). Ma siki ületi (3)- 3 — Aayada bir devlet 3. Türk skunun adı 3. 4 — Dem 3, Sonunu bir r konunca ateşle nir 2 5 — Yemin 3, Dakik 2 6 — Erkek, kahraman 2. Halk 4 7 5 Nota 2 8 — Basamak 4, 9 — Beri 3. Aksi, meşum 8. 10 < Patlar ha 5. 1i — Bir ağaç 5. Şikeste 5. YUKARDAN AŞAĞI 1 — Tulüu şems 3. Yet 2. Erken değil 3. 2 — Esp 2. Siyah 4. 3 — Nakus 3, Hücum & 4 — Gömlek 6. 5 — Seher 5 Erkek 2. Beyaz 2. El şakırdı sr alâmeti (3). Mu- Avrupsda bir in kenarında bulu © 11 — Misafir 5. Ömer Refik konseri ÖMER REFİK Konservatuvar or- kestrası refakatile 14 Mart 1935 | Muhtelifülcins ve eb'atta ampul Adet Perşembe 17,30 da Fransız ti- yatrosunda konserini verecektir. Şef Cemal Reşi ren şu cadaloz kadınlarile bir Bin- direk batakhanesini andıran işık- sız parterden bir mânialı koşu şam piyonu maharetile zıplayarak, hop- layarak kaçtı. O kadar tiksinmiş ve öyle ürkmüştü kü bilmediği yol- lardan bilmediği yollara geçe geçe Karaoğlan çarşısına ulaştığı zaman hâlâ dört nala koşmakta idi. Mühendis hanındaki odaya girin ce kan ter içinde olduğunu hissetti. Koşu kızıştırmıştı. Ceketini çıkardı. Dişlerini gıcırdatarak; — Hergele! — dedi — nasıl oldu da kaçırdım elimden... Hayvanlık bende. Fakat kadınların o cadılık- ları neydi? Kaltakları beni az kal- sın boğuvereceklerdi! Soyunmadan yatağa uzandı; — Bunun yarmı da var elbet. — diye düşündü — bu sefer kıstı- rırsam güç kurtulursun! Mel'un şaşı! Yarım... Yarın hangimiz için bir ümit, bir | içdesteği ve bir ümitsizlikten kur- | tulma vasıtası değildir? “Bugün azap içinde isek, yarın sevinebiliriz,, diye düşünürüz. Fakat hangi yarın dünden beter olmamıştı ve dünü aratmayan kaç yarın hatırlarsınız? Nazminin yarını da böyle olmuş- Bu akşam SARAY sinsmasımda ai T O Aferikanın çöllerinde çevrilmiş olan muhteşem aşk ve harp filminin ik iraesi münasebetile büyük gala müthiş figüranlar Oynayanlar: İBRAHİM MOLLA - BEN BRİCK - AYŞE | Dev.et Demir Cinsi Fren hava sevk borusu Somun Manşon Muhtelif raptiye MEHMED YUSUF - Sİ SAİD Hakiki bir lardr İTTO: memleketi kurtarmak için harbe tirak eden muharip bir kadındır İlâveten: FLAUTA ÇALGICISI cazip ve renkli bir SİLLY SENFONİ FOX JURNALDE: Yunanistandaki ihtilâl hareketleri yol ârı va Limanları işsâtma Umum idaresi ilânları Muhammen bedeli ile cins ve miktarı aşağıda yazlı mal - zeme 24-4-1934 çarşamba günü saat 15 de kapalı zarf usuli- le Ankarada İdare Binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 1275 liralık muvakkat taminat vermeleri ve kanunun tayin et tiği vesikalarla kanunun 4 üncü maddesi mucibince işe girmeğe mânii kanuni bulunmadığına dair beyanname ve tekliflerini ayni gün saat 14 e kadar komis* yon reisliğine vermeleri lâzım dır. Bu işe ait şartnameler par sız olarak Ankarada Malzeme dairesinden ve Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk müdürlüğün den dağıtılmaktadır. Miktarı Adet 4500 3600 600 4500 Muhammen bedeli ile mecmuu miktarı aşağıda yazılı telifülcins ve eb'at ampuller 28-4-1935 pazar günü saat 15 de kapalı zarf usulile Ankarada Idare binasıfda satın al, tır.Bu işe girmek istiyenlerin 1028.60 liralık muvakkat te: (1189) Muhammen be- deli Lira 17,000 1888 muh vermeleri ve kanunun tayin ettiği vesikalar ve işe girmeğe m8 nii kanuni bulunmadığma dair beyanname ve tekliflerle ayfi gün saat 14 e kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır Bu işe ait şartnameler Ankarada Malzeme dairesinde ve Ha” darpaşada Tesellüm ve Sevk Müdürlüğünde parasız olarak tevzi edilmektedir. tu işte... Yani şaşıyı arada bul. Bunu bir yarın daha takip etti. Sonra bir yarın daha oldu ve o gün saât on bire doğru handan çıkar- ken hancı genci odasına çağırdı: — Nüfus tezkerenizi lütfeder misiniz? — Hay hay... — Bunu bugün bizde bırakacak- sınız... Polişte muamelesi olacak. Hancı bu sözleri söylerken fak- fon tabakasını açmış, çiçek bozu- ğu suratlı bir adama bir sizara w zatmıştı. Bir tane de gence verdi. Genç bu sigarayı çiçek bozuğu su- ratlı adamın tutuşturduğu sigara- dan yaktı: — Allahaısmarladık. i — Güle güle Nazmi Bey. an Valalhi Naz- mi... becey! Gene bir saat kadar sokaklarda başı boş dolaşmıştı. pazarından geçerken çağrıldığını işitince başını çevirdi: Bir dükkâ- nm kapısından fırlayan karakal- paklı bir adam, koşarak geldi. — Nazmi?.. tanıyamadın mı? — Ooo! Merhaba Tahsin Bey.. - Bu ne hal Nazmi? Cepheden tn? Eski Saman- | mi geldin? Hastahaneden mi çık- | (1355) Muhammen bedeli Ki 27713 ğin anlaşılıyor. Ben de ama eşeği”? ba?. Senin gibi bir arslan bu baba günlerinde nerede olabili” — Afedersin. cepheden r — Elbette'cephödesi.. değil Sİ bisiiisiin nil ale i yeni çıktığın herhalinden Mill değeri hangisine © vap vetebilirdi? | *Cephedöbiii geldin? hastahaneden mi çıkt. dediği zaman susmuş olmasın! sin (cepheden başka nereden WE lebilirim?) mânâsına bir site bi tercüme edivermişti. TekziP pe meğe dili varamadı. Ona masil X., 21 varırdı da "efendi ben kırk le pishane dolaştıktan sonra İÜ, affedilmiş bir vatan hainiyim” yebilirdi? Tahsin bu kıyafetile yolu yer İ sa Ankaraya düşmüş bir Vi ; peretinin Jön Prömiyesi vi lirdi. Koyu kahve rengi k öyle usta bir makastan çıkamş Nazmi imrenerek yutkunar: ka kalmıştı. ği İpek gömlek, kar gibi bebe bir yaka, kendisi vişne

Bu sayıdan diğer sayfalar: