6 Ocak 1931 Tarihli Serbes Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

6 Ocak 1931 tarihli Serbes Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Andreenin kutbu seyahatı Hava şeraiti ve rüzgârlar on- “Xartal,m Danes İslandan ) Oldiği görülüyor, kazara dü: müş olan dümen ipleri arkasın- da esrarları bir yol birakiyor. Balon şimalin beyazlıkları ne doğru ilerliyor, ve orada kaybo luyor. Andre ve arkadaşları tara- fından yazılmış notlar seyah: şöyle anlatıyor ( hulâsaten nak- lediyoruz ): Seyahlar seyir aletleri, torbaları, ve iplerle meşgul; lonlarının huylarını biliyor ve ona göre tertibat alıyorlar, Şimal kı- tasının buz yaylalarını görmeğe başlıyorlar, kuşları ve deniz ay- gırlarını not ediyorlar. Haber şişelerini atıyor ve muhabere güvercinlerini salıyorlar, Hava şeraiti ve rüzgarlar on- ları epey düşündürüyorsa da ye- mek yemeğe ve uyumağa vakit buluyorlar. Andre şöyle yazıyor: “Şimal kutup denizi üzerin- de uçmak az garip birşey de- gil, Burada balonla ilk uçan ol- mak. Acaba bizim izimizi takip edecek ne an çıkacak? Aca- ba bizi deli mi (o addedecekler yoksa gösterdiğimiz yoldan yü- rüyecekler mi? Her © üçümüzün de büyük bir iftihar hissi duy- makta olduğumuzu inkâr ede- mem, Fi at iftiharın endişeye in- kılâbı uzun sürmedi. © Balonun sevk ve idaresi gayri mümkün bir hale geldi; balon zit | hava cereyanları arasında (hedefsiz sürükleniyordu. Bazen temamile duruyordu. Uçma kabiliyetini de kaybet miye başladı. Sis basınca sık sik buz tabakasına vuruyordu. Safra atıliyor fakat balon han- ığını muhafaza ediyordu. Ni- hâjet TA temmuzda balonun buz tabâkasi üzerine inmesile seya- hat sona erdi. Üzerinde teşek- kül eden buz tabal balonu kımıldıyamıyacak bir hale getir- mış olduğu gibi seyyahlar da katleri, tükenmiş bir halde idi- ler. Altmış üç saattir rüzgâr önünde sürüklenmiş ve: hemen 83 üncü arz dairesine varmış- lardı. Şimdi ihtiyaten almış ol- dukları kızak ile bir kayığı kul lanarak bütün ağırlıklarile bera- ber geri dönmeleri lâzimdi. Spit zberg gurupuna dahil olan ( şi- mali garbi arazisi ) 190 mil mesafede idi; Franços Joseph daha uzaktı; o zi man haritacıların bile mevkii lâyikile gösteremedikleri Beyaz Adi pek az biliyorlardı. Anlaşılan Andre kutup cereyan- larının oraya varmasına hiç bir zaman imkân vermiyeceğini bil- diği için François Joseph arazi- sini hedef ittihaz etmişti. Buz ovası üzerinde bir yürü Yüş bütün kutup destanlarının kaydetti n büyük bir yürüyüş başladı. Onların tevsim ettikleri vechile bu “Memleket, bir keş- mekeş diyarı idi. Korkunç uçu- rumlar, kar, su oyukları, havuz- lar, aldatıcı yumşak buz hergün mücadele edilen engellerdi. Yavaş yavaş ilerleniyordu, Yürüyüş takat (bitirici idi, sü- rüklenerek, yuvarlanarak, buzlu sulara düşerek ilerlemeğe çalı şıyorlardı. Fakat neşelerini ve müşahede kuvvetlerini kaybet- miyorlardı. Andrenin hatıra def- teri buz tabakasi üzerinde kuş ve hayvan hayatı ve bir çok tabii hâdiseler hakkında notlar ile doludur. Yol esnasında her biri 50- uktan — hastalandı ise de açlık sıkıntısı çekmediler. Ayı vura- rak yiyecek ambarlarnı takviye ettiler, Etin donmasına mani olmak Şimal dre François Joseph arazisine varmaktan ümitlerini nasıl kes- tiklerini şöyle anlatıyor: Cereyanlara ve buza galebe çalmanın imkânı İyok, | arka doğru yolumuza devamla da bir neticeye varmamız ümidi kalma- dı. Binaenaleyh, yedi adalar ( Spitzberg açıklarında ) istika- metine doğru yürümeğe karar verdik. Buraya altı yedi haftada varacağımızı ümit ediyoruz. Andre daha ilerde şöyle de- vam ediyor: “ Genç arkadaşım benim kendi. tahammülüm hakkındaki tahminlerinden çok daha fazla mukavemet gösteriyorlar.,,17 ey- lülde şu notları yazıyı Bugün bizim için büyük hususiyeti haiz, çünki 11 temmuzdan beri ilk defa olarak bugün * toprak gör- dük. Uzaktan gördüğümüz bu yer şüphesiz yeni İzlanda olmalı,,, Yeni İzlandaya veya diğer ismile beyaz adaya ancak beş 17 Teşrinievvelde varabildiler. Teşrinievelde sesleri kesildi. mal kütbu bacını almıştı, Andre- esrarı bir efsane oldu. “Kartal, ın seyahlarının olü- müne sebep ne oldu? Şerinde tetkik eden iki he- yetin vardığı neticeleri ve An- drenin seyahati hakkında düşü- nülen şeyleri naklediyoruz: Andre heyetinin ( soğuktan öldüklerini - iddia edenler az değildir. Ve bu ilk bakışta ma- kul ve tabii görünür. ; Açlıktan ölmedikleri muhakkaktır. Çünkü kampta bir çok yiyeçek bulun- muştur. Fakat garip değilmidir ki kampta bir yığın. toplanmış yakılacak şey bulunduğu halde hiç ateş yokılmamış giyilmemiş bir çok fanileler olduğu halde |çoğuna , dokunulmamış ve | sey- yahların cesetleri çadırın içinde yerde bulunmuştur. Kampta bulunan kibritler bu gün bile yakacak kadar mükem- meldir. Üşüyen *bir adamın ateş yakmasından, arkasına fazla yün giyecek © geymesinden, | ve nihayet yatağına girip |osi- kıca © örtünmesinden © daha tabii ne olabilir ve sey- yahların içi kürklü mükemmel torba yatakları vardı, seyyahların bu yataklarda ölmemiş, arkala- rna fazla şey giymemiş ve ateş yakmamış olmaları soğuktan öl- müş“olmaları “ihtimalini silmek- tedir. Yemek pişirmek ve çadırı ısıtmak için kullandıkları gaz obalarında da hâlâ gaz vardı. Bu düşünülürse / ölmüşleri için iki ihtimal kalıyor. Çadırın altıda bez kaplı olduğ için ça: dir bir torba vaziyet'ndedir: So- ğuk bir havada kapısı basıkca örtülecek ve bir kar fırtinası da delik'deşiği eyice tıkayacak olur- sa çadıra hava girecek veya ça dırın pis havası çıkacak bir yer yoktur.Ufak çadırda iki kişi bulun du gibi (arkadaşlardan biri, ağ- lebi ihtimal ecelile, önceden öl- müş ve Andre ile diğer arkadaşı tarafından gömülmüştür. ) Çok miktarda oksijen yakan ve ha- mızı karbon neşreden bir de gaz söbasi vardir. Yerde cesetlerin birinin yaninda içinde yarı yen: miş yemek bulunan bir de tabak bulunmuştur. o Muhtemel değil midir ki fırtınalı bir günde se- yahlar çadırlarını sıkıca kapıya rak içeri, çekilmiş ve çadırda tedricen artan hamızı karbonun farkına varmamış ve yemek ye- meklemeşgulken | kendilerinden geçmiş ve ölmüş olsunlar; gaz ocağının da hamızı karbon do- layisile içindeki gaz bitmeden sönmüş olsun | İkinci bir ihtimal çadırın ya- macında bulunduğu tepeden bir işin vücutlarına bağladılar. An- çığ parçasının yuvarlanarak se- yahları gömmüş olmasıdır. 3 Cü huriyet Sir “tetkikler: — 1 Memleket yine gürültülü bir fırkacılık hayatına girdi. . Siyasi terbiyesi noksan; içtimai akide- lerden mahrum, iktisadi istirabı hudutsuz memleketlerde fırka- cılık © mücadelesi anif olur ve onun © unfü şiddeti içinde en mübrem meseleler bile | ihmal edilir. Maalesef, memleketimiz o memleketlerden — biri olduğu için biz de siyasi mücadeleler, bazen hiç kimsenin arzu etme- asi mülâhaza, diğer her nevi mülâhazalara ( karşı tahakküm ediyor. Memlekette fırkacılığın yeni- den nükstmesinde Fethi beyin, demokratik bir fikirle ortaya çıkarak demokrasi hürriyetlerini tahkime meyyal ve yumuşak elli bir siyaset fikrinin hararetli ve heyecanlı bir naşirliğini yapmak vazifesini deruhte etmesi sebep oldu. Ancak bizde meydana atı- lan eni güzel fikirlerin felâh bul- maz politikacılar elinde tered- diye uğraması mutat olduğundan bn defa da Fethi beyin hareketi her iki mukabil siyaset kutbu arasında anif bir omücadaleye doğru tereddi etmektedir. Bizim gibi politikacılığı sev- miyen, havat mücadelesi mey- danında tuttukları saflar arasin- da politikacılık gürültüsünü ka- rıştırmıyan kooperatifçiler, © bu mücadeleye yalnız uzaktan ba- karlar ve her türlü hayat | fey- zinden mahrum olan bu akim didinmeden dolayi (o mütelehhif olurlar. Politikacılık girdabı için- da kıvranan fikirler. içinde ya- şadığımiz hâyatın © ıstıraplarıni tahfif edecek şartlar düşünmeğe fırsat bulmıyorlar ve memlekette iktisadi rap mütezayit bir şiddetle artmakta devam ediyor Bunun için istiyorum ki bu gü rültüler arasında bir koöperatifçi de, her ne endişeden âzade olarak, gürültüye mevzü teşkil eden meselelerden © biri hakkında düşündükleri kehdi düşündüklerini operatif sisteminin düşündüğünü söylesin; ... Mesele liman inhisarları mes- elesidir. İnhisarların . taraftarı veya aleyhtarları olmak, bunların leh ki Andre heyeti soğuk veya aç- hk gibi mutat kutup: *sayahati biri Eğer kazaya kurban olmuştur. olmasaydı dünyaya dönmesi pek âlâ kabil olacaktı. Şu da muhakkaktır ki Andre gibi eğilmez bir azim, hudutsuz bir hayal, çelikten bir. itimadı nefis sahibi olan büyük bir fen adamı “Kartal, gibi çok iptidai bir balon yerine Amiral Byrdin. ki gibi bir tayyareye veya Amud- seninki gibi bir kabili sevk balo> na malik bulunsaydı, bundan 33 sene evvel bugün hâlâ tamam- lanmamış olan birçok işleri bas şarmış bulunacaktı. v Andre heyetinin kampı bu ağustosun beşinde iki genç ba” lina balığı tayfası tarafından bü lunmuştur. Bu iki tayfa bir deniz aygırını takip ile beyaz adaya çıkmışlar ve orada içecek su ararken bir alüminyom kapak bulmuşlardır. . Oİnsan © ayağı basmadık yerlerde alüminyom. bir kapağın bulunması hayretle- rini celbetmiş, etrafı arayınca bir bez kayık bulmuşlar. sonra gez) len heyet de kampı ve cesetleri bulmuştur. Cesetlerden biri bir kayaya dayanır vaziyette bulun- muştur, derecede anif oluyor vej Liman işlerimiz - Nasıl Tanzim Edilmelidir? veya aleyhinde bulunmayı icap eden sebepleri mütalea ve mü- nakaşa etmek meselesini bir tarafa bırakarak yalnız Liman İnbisarı mestlesini tetkik etmek istersek evvelemirde meselenin mevZuunu tayin etmek lâzımdır. Liman inhisarı ne demektir ? İstanbul ve İzmir gibi liman- larımızda tesis edilen (inhisar, bu hususa dair neşredilmiş olan bir kanuna istinat eder. Bu ka- nunun maksadı ve ruhu ne ise liman inhisarlarının ilgası veya idamesi / fikirlerinin oOleh ve aleyhinde bulunmakta bu mak- sat ve ruhun leh ve aleyhinde bulunmak, yâni meselenin mev- zuunu tayin etmek olacağından evvelâ o bu maksat ve ruha bakalim, Bu maksat ve ruh vazih bir program halinde tesbit edilmiş değildir. Ancak bu mesele hak- kında vaktile neşredilmiş kanun gazetelerde yazılmış makaleler ve alâkadar zatların beyanatla- rından çıkan mâna şudur ki, bir zamanlar kurunu vustai. bir teşkilât elinde, sonra bu teşki- lât ile ecnebi vapur acentaları arasında mahdut bir menfaat kitlesinin kazanç vasıtası olan tahmil işlerini asri ve Avrupai bir şekle © ifrağ etmek (üzere anonim şirket halinde bir takım teşekküller vüdüda getirilmiştir. Bu anonim şirket limanlarda tahmil ve tahliye işlerinin mun- hasıran bir elde toplamak, bunu memleketin umumi hizmetlerin- den biri halinde telâkki ederek liman işlerini en kolay, en kısa bir şekilde ve en ehven bir üc- İret mukabilinde ifa etmek için kurulmuştur. Münakale vasitaları nı millileştirmek istiyen sosyalist Bazariyesinin pek ziyade sevdiği bu esasın elbet makâl bir tarafı vardır. Yapılan işin ruh ve esa- sı da bundan ibarettir. Mesele- nin ruhu bundan ibareltir. Me selenin ruhu bundan ibaret olun- ca konulan “ İnhisar , ismi yanlıştır. Siyasi iktisa ilmin de (İnhisar) ıstılahı ancak ticarat meseleleri “ İhakkında kullanılır. Halbuki, li- man işi bir ticaret meselesi de- gil, belki de birn sidir. Nafia meselesi olunca da onun ismi “İnhisar, değil “İm- tıyaz olmak lâzım gelir. Şu hal- de bugün etrafında iki fırka ta- raftarlarınca bir hayli | gürültü yapan bir meseleyi | kolaylıkla ediyermek için kelimeyi dü- zültmekten yani ıstılahı tashih etmekten başka yapılacak — bir şey o yoktur. o Limanlarımızda jmevçut olan idare bir | inhisar değil, bir imtiyazdır. Fakat, maalesef, iş kelimede değildir. Çünkü inhisar ile imti- yaz arasındaki fark, bir kelime farkından ibaret bulunuyor. Ara- da sıkı bir müşabehet ve hatta mümaselet vardır: İnhisar ve im: tiyaz eyni şeylerdir. Yani İnhisarda imtiyazdır, imtiyazda da inhisar vardır. Şu halde niçin inhisar ve imtiyaz Ayrı ayrı şeylermiş gibi ayrı ayrı ıstılahlar vardır. Şunun için İnhisar ticari mu- ameleler yapmak hakkını bir elde toplamaya mahsus olan hu- kuki bir imtiyazdır. İmtiyaz ise, sırf Nafia tesi Vücuda getirmek içi bu tesi yapacak müteşebbislere temini zaruri olan bir inhisardır. Ticaret işinde inhisar zaruri surette elzem değildir. Fakat Nafia tesisatında imtiyaz, aynı inhisarı gayri kabili içtinap bir zarurettir. Ticaret işinde inhisar, eğer hususi sermaye sahiplerine ve- rilmiş bir hak ise, ekseriya umu- mun menafiine muhallf ve bina- enaleyh millet ve memlekete muzır, olur. Devlet eline miş bir hak olduğu zamanda: Devletin tatbikatına göre, bazan faideli ve bazan da muzır olabi- lir. Meselâ bolşevikler bütün ti- cari muameleler inhisarını dev- let elinde toplamışlardır. Bundan umum itibarile faide mi, mazar- rat mı hâsıl oluyor. Biz koope ratifçiler bu müfrit ticari inhi- sardan faide değil, zarar hâsıl veril- olacağına ka inhisarlar vardır ki daima faideli Mesel, yalnız Rusya'da edilen sinema | inhisarı Faide ve mazarrat ihtimal- ında bulunmak, Nafia leri imtiyazları hakkında da vardır. Ancak umumi hizmetlerin sına mahsus nafia tesisatı mut- laka imtiyaza muhtaçtir. Zam nımızın siyasi iktisat umdeler ne göre inhisarsız ticaret kabil- dir; ancak imtiyazsıu nafia te- sisatına imkân yoktur. Ezcümle nakil vasıtaları şeklinde vücuda getirilecek mafia tesisatı a: imtiyazsız olamaz. Meselâ mem- leketin bir noktasından diğeri- ne çekilecek bir demiryolu, hut bir şehire akıtılacak bir su tesisatı ve saire her bangi im- tiyaza istinat etmiyecek olursa bu işleri yapmıya hiç talip çık- maz ve bu nafıa tesisatını vü- cude getirmiye imkân olmar. Ticarette sermaye serbest se yal ve bikarar bir harekete sa- hip olduğu için ne inhisara, ne de imtiyaza niuhtaçtır. Nafia: ise sermaye muayyen bir te: sat halinde ve bir daha kolay- lıkla. değişmesine imkân olmı- yacak bir tarzda her hangi bir işe yatırılmak mecburiyetinde- Böyle olunca, ona her hangi bir istifade temin edecek bir imti- yaz, yani bir. inhisar vermek zaruri değil midir? Bir şehrin herhangi tarafında olursa « olsun: herkesin tramvay yapmak hürriyeti tabil bir hak olursa o şehirde tramvay yapı- lamaz. Bunun gibi, eğer bir li- manda herkes, rıhtım yapmak dok inşa etmek, demiryolu dö- şemek, vinç'koymak hakkin ha- iz olursa o liman bizim limi larımız gibi, şu muazzam fen as- rında her nevi fenni te'sisattan mahrum kalır. “. Bu umumi malümattan sonra şimdi fbizim Liman İnhisarı me- selesine geçebiliriz. Eğer Bizde tesis edilen Liman İnhisarları, memleketin umumi iktisat hareketlerinin merkezleri olan noktalarda bu hareketleri teshil ve tehvin edecek Nafia tesisatı vücuda getirmek mak- sadının eseri ise, bunların esas- ları doğru; kelimesi yanlıştır. Yok, eğer, böyle değil de, mak- sat, vaktile şunun ve bunun elin de bulunan şu veya bu tarzdaki kazanç aletleri olan mavna, du- ba ve romokörleri bir eldetutma yıp bunlardan hâsıl olacak ka- zancı o ele hasretmek ise, bu takdirde de işin esası fena ve yanlış, kelimesi doğru olur. Biz o fikirdeyiz ki, hükümet bundan altı sene evvel bu inhi sarın tesisini düşünürken mak- sadı, limanlardaki tahmil ve tah işlerinden filan ve filanın değil de falan ve filanın istifa- desini temin etmek değildi. Mak- sat, Türkiyenin büyük münakale merkezlerindeki nakil hareket- tanbul, ne de İzmir limanlarındı fıa noktai nazarından hiç bi salk vE tekâmül alâmeti en. Demek oluyor ki . hükümet işe yanlış başlamış ve işi yanlış kurmuş ve yanlış idare etmiştir. Yanlış, evvelâ isimden baş- iyor. Sadece imtiyazlı bir liman şirketi yapacak yerde bir inhi- sar şirketi yapmıştır. : Fakat, eğer hata yalnız kelimenin inti- habına münhasır kalsaydı ve du manı doğru çıksaydı, gaye si- yasi iktisat ilminin ıstılahlarına hörmetkârlik almadığı için, bas canın iğriliğine karşı hiç bir vicdan azabi duymadan göz ka- pıyabilirdik. Hata kelimede de- Ancak bazı (ğil, işin esasındadır. Hatanın esası şuradadır: Li- man hizmetleri umumi hizmet- lerden olduğuna göre, bunun hallinde muhtelif şekiller vardır. Bu yolları tetkik edelim ; 1 — Hususi sermaye elinde şliyen bir imtiyazlı liman ve dok irketi vücude getirmek. Meselâ, İstanbul ve İzmir'de mevcut rih- tım şirketleri böyle bir işi çok büyük bir memnuniyetle üzerle- rine almaya hazırdırlar. Ancak, memleket iktısadiyatının can nok- talarnı böyle hususi bir serma- yenin kazanç vasıtası haline ge- tirmek büyük bir hata olurdu. Bu gibi hatalar bazari zaruri 0- larak ihtiyar edilir; fakat, bunun için yapılacak işin, yani kurula- cak Nafia te'sisatını ne küçük halk, ne de devlet sermayesile başarabilmesine imkân bulunmı- yacak derecöde büyük ve mü- him şeyler olması lâzımdır. Fa- inşası pek büyük serma- yelere muktezi bulunan büyük demiryolları gibi Bu liman te'- sisatı o kabilden değildir. Bunun için hükümet bu yoldan gitme» miştir. 2.— Sosyalist nazariyesini takip ederek, devletçilik yolun- dan gitmek ve işi doğrudan doğruya devletine: eline almak, limanlar idaresi diyerek bir idare vücude getirip bu idareyi büt- çeye koymak, sonrada bugün nasıl demiryolu yapıyorsa o 8u- retle limanlar vücude getirmek, Bu, sosyalizm için. hazırlanmış bir memlekette belki fena olma- yan bir usöldür. Fakat, sosya- lizme bizden daha pek eyi, pek çok eyi hazırlanmış olan Rusya- daki tecrübelerin bir muvaffakı- yet verdiği sabit olmadan: bizde devletçiliği bu kadar ileri götür- mek fazla cesaretlilik olurdu. Galiba, hükümet kendisinde bu cesareti hissetmemiş olacaktır ki bu yoldan da gitmedi ve eyi etti. Bu iki yoldan: gidemeyince ne biri ve nede diğeri olmıyan karışık bir usüle müracaat etti, Bu hareket tarzı sistemsizlik tarzı idi. Öyle inhisar şirketleri vücude getirdi ki bunlar ne hu“ susi sermayeyi temsil ederler, binaenaleyh her hangi bir şart- namenin mecburiyetleri ile mü- kellef ve binaenaleyh her hangi bir hükumet kontolüne tabi de- ğildir. Zahirde bunlar var gibi rünürse de hakikatte bu kont- rol yok hükmündedir. Ayni za- manda bu inhisar şirketleri, doğrudan doğrüy hükümet ida- resini de temsil etmezler ki.dev- let içinde yerleri bulunsun ve bundan hükümet mes'ul olsun, parlamentoya cevap vsrsin. İşte, bu hal, yani zahirde bir jirket olmak, batında devlet sermayesini kullanmak ve bu zahir ve batının idaresi de neha- zetülemir gayrı mesul ve nevima memurlardan mürekkep bir idare leri işini deseri bir şekilde te- min etmek idi. Ancak maksadını temin ede- cek vasıta ve tedbirleri yanlış cem ve te'lif eylemiştir. Bunde şüphe olmaz, çünkü eser mey. neclisi elinde toplanmak, ortaya ae uçmakta, nede konuşmakta mahir bir Deve kuşu varlığı şikarmıştır. Asıl hata buradadır! Muhittin (Sonu var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: