27 Temmuz 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

27 Temmuz 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

160 SERVETİFÜNUN İ.R-B E Yeni Arayışlar — 148 inci sayıfadan devam — da hepsi de güzel birer örnek olan şiir denemeleri yabana atılacak şeyler değildir. Yeniyi sevenleri snob olmakla d& itham ediyor- lar. Gerçi yeni sanat üzerinde israr ederken mühim bir nokta da snobisma'ya düşmemektir. Fakat şura- gını itiraf etmelidir ki, snobisma'dan çekinmek kay- gısı ile yeniden kaçanlar ekseriya kıymeti olanı görmemeğe mahkümdurlar. Her yeni olanı gevmek, moda olan her şeyi kıymetli saymak lâzımdır de- mek iştemiyorum. Fakat sırf aklıselime, eskidenberi devam edegelmiş olan kalıplara körükörüne bağlan- mak da ölmek değil midir? P, S8. — Uyanış'ın 5662 inci sayısında çıkan Pearl Buck Türkçeye çevriliyor adlı yazımda mühim bir tertip yanlışlığı olmuş ve müsvettemdeki bir satır atlanmış, dizilmemiştir. Sayıfa 103, sütun 2, satır 13 deki “onu yazan, kelimesinden sonra “muharri- rin adını burada yazmak istemiyorum; fakat gunu da söylemek lâzımdır ki, Pearl Buck'un aleyhinde yazan bir, kısmı gelecektir. Hüsameddin Bozok No. 2240 —355 Soracağım ! — Gavsi Halid Ozansoy'a — Dalıyorum, karşımda: «Yüce Süleymaniye>n| Dalıyorum, bir Kâbe tavafcısı gibi ben. Kendimden geçirtiyor attığım her göz ucu.. n Nedir şu toptaş medhal, nedir şu oflas sütun! Nedir şu ulu kubbe, içersinde bulutun? Sinanım, soracağım: Bu aşkı nasıl buldun? Böyle işliyememiş, inan, «Pidyas»ta tuncu. > Bir «Nedim» gazelinden daha ince şu kemer! Avcunda köpükleşen bir balçık olmuş mermer.. Saygısıymış, elini öpmediyse <Kanuncu>... Basri Gocül ÜÇ KARDEŞLER lirmiş olduğunu söyledi. Vay sen misin böyle diyen, birden üçü de yılasım geliyor. Gemi bir dubay- mış gibi denizde yüzde durdu. — 155 inci sayıfadan devam — layışı yok mu her zamankinden ziyade dipdiriydi. Neler olup bitti- ğini onun ağzından duyduk. «İlk önce her işimiz yolundaydı. Hava güzeldi, Hele deniz!.. Sonra işler bozuldu. Bir fırtına oldu, kayığın başaltına istif edilen komanyalar, başı basıyordu. Biz de canımızı kurtarmak için komanyaları denize attık» dedi, Sonra zaten duymuş olduklarımızı anlattı. Sonra duyme- mış olduğumuz şeyleri nakletti. — «Demekki bir ben, bir Afe- rin Ali, ve bir de Barkaların Yu- nus şeytanı temsil eden düztaban- lardık. Aferin Aliyi yalnız olarak kıçda yakaladılar. Aferin Aji, Gâ- vur Süleymanın yüzüne karşı de- başına üşüştüler. Alinin başını de- mir çubuklarla döğerek patlattılar. Güverteye beyin parçaları dağıldı. Tayfalar beni hemen başaltına sak- ladılar. Barkanın Yunusla biri da- ha denize atladılar, Gâvur Süley- man denize atlıyan ikinci tayfanın ben olduğumu sandıkları için be- ni aramaktan vaz geçtiler, Ondan sonra kayığı temıleyoruz diye üç kardeşler, kavığın bütün seren ve direklereni al aşaya ettiler, kırdı- lar geçirdiler, Bütün tayfa bir kö- şeye sinmiş, etmeyin eylemeyin diye yalvarıyorlardı. Hem aç, hem de şusuzduk. Aferin Alinin patlak başı ve kadavrası gözümün önüne gel- dikce, tiksintiden istifra edip ba- Sonm bir gemi gelip bizi aldı kurtardı. Amân anne cehepnemi gördüm desem vallah yeridir. Bu- raya kadar anlatan çocuk kendini zaptedemedi, yere diz üstü düşüp hıçkırıklarla ağladı. Fatma çok şükür kurtulduk. Denizin de ne olduğunu anladın dedi. Oğlan birden başını kaldırdı, Gözleri yaşlarının içinden parıl parıl parizyordu. «Yok hayır! Denizin ne kaba- hati vardı f Deniz güzeldi! Ben birkaç gün sonra beşka bir ka- yıkla açılıyorum» diye bağırdı. Halikarnas Balıkçısı GELECEK Cümhuriyet gazetesinde 27 - 7 - 1939 Kadircan Kaflı SAYILARDA Arkadaşımız Rıza Çavdarlının “HIRİSTİYAN TÜRKLER,, hakkında bir yazısı. tarafından neşredilen bir yazıya cevab... AHMED İHSAN Basımevi Ltd.

Bu sayıdan diğer sayfalar: