3 Eylül 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

3 Eylül 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

pe» ee m. e Yaz Temsilleri Beki devirlerde kış biter bit- mez, bahardan sonra yeni bir tiyatro sezonu açılırdı. Hele yaz ramazana tesadüf ettimi; bu ti- yatro sezonu çok parlak geçerdi. İstanbulun mesire yerlerine &er- pilmiş olan yaşlık bahçeler, her gece dolup beşalırdı. Hele ikinci Meşrutiyetten sonra bu yazlık ti- yatrolar daha çoğalmıştı. Sarayla yakından alâkadar olanların ekseri- yetle oturdukları bir semt olan Beşiktaşın meşhur Apolean varye- te tiyatrosu yaz ile beraber kaps- nır, buna mukabil yazlık yeri olan Şişlideki Osman bey gazinosu en kibar halkı kendine çekerdi. Küçük çapta bahçesinde bir Lung park olan Osman bey güzi- nosu © devirlerde başlıbaşına bir Âlemdi. Beşiktaş ve Nişantaşdan süzülen kupa arabaları ve payton- lar jale eözanesinin karşısındaki köşeyi döner dönmez, bu bahçenin önünde sıralanırlardı. Apdül Hâmi- din muzıkayı hümayuna &slarak sırtlarına uniforma ve göğüslerine “Alabanda, dan bir sahne 186 — Servetifünun — 2402 nişan takdığı gsan'atkârlar sarayın kendilerine itibar etmekle, halk nazarında değerleri artmışsa da Hamidin arzusuna göre Saray ti- yatrosunun sansöre tabi olması, san'atkârları hiç de memnun et- memişti. İkinci Meşrutiyetten 80n- ra Mehmet Reşadın tahta geçme- siyle hürriyete kavuşan san'atkâr- lar ilk fırsatda tiyatro trupları vucude getirerek halka (temsil vermeğe (başlamışlardır. İkinci Meşrutiyetten sonra irili ufaklı birçok tiyatro trupları vücude gelmiş garp tarzı temsiller veren ve ömürleri kısa olan bu teşek- küllere mukabil tulüat sahnesi daha eğlenceli ve her sınıf halka hitap etmesi bakımından en kuv-. vetli san'atkârlarını kaybedinçeye kadar, parlak bir devir yaşamıştır. 'Tüluatı tetkik edecek olursak onda bir revünün iskeletini gör- mek kabildir. Tülüatta, orta oyu- nundan gelme peşikâr ve kavuk. luya tesadüf edilir ki garpteki re- vülerde bu açıkca görülür. Tülü- atta düvetolar vardır. Bunlar ayrı ayrı tablolar teşkil ederler, mev. zularıda başka başkadır. Düetolarda raks beraberliğide vardır. Turşucu, leblebici, çoban ve saire düvetlerde bunu açıkca bize gösterir. Garp revüsünde bu çeşit düetlere tesadüf edilmekte- dir. Tüluatta solo ve kanto vardır. Aynı zamanda komik karakter kantoları ân vardır. Şarkılı oyun- lardâ koro ve rakıslar mevcuttnr. Bu ayrı ayrı saydığım İragmanları garp revüsünde görmek kabildir, Yalpız bunlar bizim tüluatta mon- te edilmeyip kısımlara ayrılmışlar- dır. Böyle olmakla berâber bizim tüluat san'atimizde garp revü- sünün ana hatlarını görebiliriz. Şu halde tiyatronun her janrında olduğu gibi hiç olmazsa Revü de ilk evvel garbi taklid etmeden bize yakınlığı ve pisikolojisi bakı- mından tüluatın ana hatlarından istifade ederek pek &lâ orijinsi bir revü janrı meydana getirebi- ALABANDA liriz. Ekrem ve Cemal Reşidin (Üç saat) opereti buna en kuvvetli bir misaldir. Bu yaz Tepebaşı bahçesinde gördüğümüz Ekrem ve Cemal Reşidin Alabanda revüsü oynanır- ken şimdide Maksimde Aşk rü- yası isimli yeni bir revünün tem- siline başlandı. Geçen Cihan harbi sonu Fransada kuvvetle kendini gösteren revü galgını yavaş yavaş bütün dünyaya yayıldı ve nihayet Amerikada en büyük tekâmül devrini geçirdi. Revünün fazla eğlendirici ve sür'atli olması halk tarafından fazla beğenilmiş, buhranlı yıllar geçiren dünya sahneleri büyük harpten sonra operet ve revüye ehemmiyet vermiştir. Şöyleki; tuhaflıklaria dolu olan gülünçlü vodvillerin 1916 dan sonra beğe- nilmemesi seyircilerin sözlerinin bile yorulmasına tahammül ede- memesindendir. Bu bakımdan de- koru, kostümü, balesi, korosu, muziği ile operet; hele revti janrı geçen büyük harpien zamanımıza kadar birçok tekömüller geçirmiş, beyaz perdede de aynı rağbeti kazanmıştır Revü kelimesi bizim tiyatro edebiyatımıza (O©Osman Cemalin Muammer Karaca,

Bu sayıdan diğer sayfalar: