15 Şubat 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

15 Şubat 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i Tıp Vak'aları “ HEYECANLI TE- ÇATALCADA ÖLDÜRÜLEN GEN- DAVİ HADİSELERİ| CİN KATİLLERİLE MULAKAT Kadri Raşıt Paşanın Mühim Mütaleaları (Baş tarafı 1 inci sayfada| Doktor (Kalmot) isminde biri de yine bir arkadaşile birlikte vereme karşı bir aşı bulmuş- tur. Doğar doğmaz — bunucla aşılanan çocuklar verem mik- robu tesirinden masun kal- maktadır. İştebir doktor için hakiki he- şecan budur. Bizim, tedavi es- nasında geçirdiğimiz heyecanı mutlak bilmek isterseniz bil- hağsa çocuklar, tedavisinde bu heycan alelekser çok hüzün- lüdür. Çocuk yürür, güler gözünüzün içine bakar, konu- şur ve birdenbire ölür. Böyle bir çocuğun öleceğini daha bırknç saat evvelden bildiği- miz pek tabidir ki bizim için hüzün verici ve elemlidir. Vak'a epey eskidir: Takriben on bir sene evvel Etfal hastanesine bir çocuk getirmişlerdi. Annesiz babasız büyümüş olan (2,5) yaşların- da bir yavru idi. Bu — çocuğu muayene ettim. Bir iki saat sonra — öleceği — muhakkaktı. Halbuki gülüyordu. Aile ben- den imdat bekliyordu. Her ihtimale karşı bazı tedeviler yaptım. Yavrucak tatlı tatlı konuşuyor ve her an ölüme doğru - ilerliyordu. Sordum: “ — Birşey ister misin yav- vum? Hastabakıcıyı — göstere- reki “ — Teyzem bana ninni söylesin? dedi ve kadıncağız köylü ağzile hazin hazin ninni seylemiye başladı. Yavrucak memnundu. - Birdenbire kalbi durdu ve gözlerini kapadı. İşte bu vak'a ruhumda hiç unu- tulmaz bir tablo olarak kal- mışlir. Çocuk, — tababette — bazan mucizevi vak'aların zühuruna da sebep olur. Bir gün üç aylık bir çocuk getirmişlerdi. Za- türrieden — muztaripti. Birçok doktorlar bakmış, herşey ya- pilmiş, artık ümit — kesil- mişti. Düşündüm ! Ne yapayım? Âni ularak birşey aklıma gel- di: Çocuğu evvelâ 40 derecei hararette banyoda beş daki- ka tuttuktan sonra hemen soğuk suya sokmak — suretile kurtarmak. Derhal tatbik et- tim ve çocuğu kurtardım. 25 sene evvel yine mühim bir vak'aya tesadüf etmiştim. Bunu da hiç unutmam : AÂli No. : Tanhı Te/rıka | Çı!ılcıdı bir cinayet mey- dana çıktı. On sekiz ya- şında Hüseyi isminde bir delikanlı ile — Ali|j çavuş is- minde bir adam, bu delikanlı- nım kaymbiraderini — parasına tamaan öldürdükleri için tutul- dular, İstanbula getirildiler. Yolda, bu mevkuflarla ayni trende seyabat eden bir mu- harririmiz, her iki katil ile görüşmüştür. Muhavere ve mü- şahedesini — aşağıya — nakledi- yoruz : Hüseyin 18 yaşlarında sa- rışın, uzun boylu bir gençtir. Çatalcanın Arnavut — köyüne yerleşmiş, Dırama — muhacirle- rindendir. Anası, babası sağ- dır. Çiftçilik — yapıyorlarmış. Altı av evvel komşularından Halil çavuşun kızı Fatma ile sevişmişler, birbirini çıldırırca- sına seven bu iki genç nikâhı beklememişler.. Bir gün kız gizlice Hüseyinin evine kaç- mış, beraber yaşıyorlarmış. Nikâhları — yapılacağı — sırada Hüseyin yakalanmış. — Kızın babası müstakbel — damadını sevmez ve konuşmazmış. Fa- kat Fatma Hüseyini çok sevi- yor. Tevkif edilip Çatalcaya getirildiği zaman arkasından gelmiş ve teşyi etmiş. Buraya da gelecekmiş. Hadise Nasıl Olmuş? Hüseyin kendilerini zındana sürükliyen hadiseyi şöyle an- lattı : — Bir gün köyün gençle- rinden Rüstem, İsmail, İbra- him, Himmet mandalarını ot- Paşa denilen bir zatın toru- nunu getirdiler. (1,5) yaşında birşeydi, Birçok doktorlar, bir ay tedavi etmişler, konsültaş- yon yapmışlar, nihayet çocu- ğgun hayatından tamamen kat'ı ümit etmişlerdi. Ben de henüz Avrupadan — yeni — gelmiştim. Tesadüfen beni de bir tecrü- be etmiye karar vezmişler. Vaziyeti tetkik ettim. Çocuk ölüme mahküm, yalnız kat'i sebep yok. Gördüm ki çocuk bir aydan beri mütemadiyen 27 derecei hararette tutulmuş. “ — Mademki — çocuğunuz ölecekmiş. Bana bırakınız, ben- de ölsün!, dedim. Muvafakat ettiler. Mart ayı ve oldukça serindi. 40 derece ateşle ço- cuğu pencere önüne koy- dum ve bekledim. Yarım saat sonra kızın ateşi 37 ye indi. Bugün iki çocuk valdesidir. Kadri Rışıl Paşadan sorduk: Yazan— OLUÇ ALİ ıu:ls 4Ali Paşanın Hatıraları Gemilerimiz çok muntazam bir şekilde açılmış ve düşmanın sağ — cenahına — yüklenmişlerdi. Malta şövalyelerinde ise bariz bir şaşkınlık başlamıştı. Toplarını rasgele ateşliyorlardı. O zaman- lar Maltalılar '—ruhyın dünyası- min en cezur, en bilgili leri idi. Ne çare k/ Turgudun kar- şısında daha ilk hamlede boca- lamışlardı. ©p endahtının — savurduğu | barut dumanları gök yüzünü simsiyah yapmıştı. Düşman saf- ları arasında cayır cayır yanan gemiler fazlalaşıyordu. Kavganın en kızgin - zamanı... Bizim geminin — birkaç — defa olduğu yerde döndüğünü ve ileri geri gidip geldiğini hissettim. Koca gemi, Turgutun meharetli eli altında bir oyuncak gibi dönü- yordu. K an en kızgin bir Zzamanında latmak için köye yarım saat mesafedeki koruluğa gitmişler. Kendileri, yere oturup sohbet ederlerken mandaların bir ye- re toplanarak acı aci böğür- düklerini — görmüşler. Meğer mandalar cesedi kokudan sez: mişler... Gençler mandaların yanına koşmuşlar. Ortada bir yırtık pantolon, yağmurlardan solmuş bir mintanla bir kafa tası ve on parça kemik bul- muşlar. Köye dönerek - ihti- yar heyetine haber vermişler. Bu elbiselerin ve kemiklerin üç ay evvel kaybolan ve bir türlü bulunamıyan Salihe ait olduğu anlaşılmıştır. Salih Kim İdi? Salih (15) yaşında bir ço- cuktu, — komşularından ( 13) yaşındaki — arkadaşı Naimle İstanbula gelerek Çakmakçı- larda Tığcılar sokağında ( 53) numaralı Vasilin ahşçı ve çor- — Çocuk tedavisinde daha bazı yenilikler var mıdır? Paşa dedi ki: — “Terakki beklemek için tedbir almak lâzımdır? Fakül- temiz dağ başındadır. Oraya gitmek için kıymetli vakitleri- mizin (2-3) saatiniğ yolda sar- fetmekteyiz. Orada hasta bul- mak ta meseledir. Hastanın oraya kadar gelmesi de ol- dukça bir fedakârlığa muhtaç- tır. Mektebin vesaiti de bizi tatmin edemezse istediğimi terakkiyi beklemek imkân da- hilinde olamaz.., Haber aldığımıza göre Kad- ri Raşit Paşa romatizmanın Şark memleketlerindeki eşkâli muhtelifesi hakkında mühim bir eser yazmıştır. Bu eserde romatizma hastalığı tasnif e- dilmiştir. Pariste Fransızca o- larak neşredilmektedir. gürlüyor, cehennem ateşi fışkır- tıyorlardı. Birdenbire dağ — gibi bir kalyol arşılaştık. Tergut, an aklının çok güç anlıyabileceği bir kurnazlıkla he- sapsız. manevralar yapmiş ve yüzlerce geminin arasından sıy- rılarak düşman amiralhı Lâvale- tin gemisine rampalamıştı. Ben, bu . insan fevkalâdelikleri kar- şısında kendimden geçmiş, adeta afallamıştım. —Ansızın — Hasan Kellenin sesi haykırdı: — Kılıcını çek serseml... Birden sıçradım, Heyecandan mı, yoksa korkudan mı— nedir, elim, ayağım zangir — zangir tit- ıiyoıduy. ıSıaım. K NU üşü- yordum. Kelle: SN te Lüvalet! diye h!ırlı. Başımı kaldırdım: Rampa ol Katil Çavuş Ali ve Hüseyin bacı dükkâmına garson yazıl- mışlar. Burada çalışırlarken bir gün köylerinden çavuş Ali kamyonla İstanbula gelmiş. Edirnekapı- sında Hüseyin Efendinin kah- vebanesine imisafir olmuş. Salih ve Naim ile arkadaşları Hüsnü, Vasil Efendi uyurken cebinden ceüzdanmı ve senetlerini çab mışlar, kaçmışlar. Vasil Efendi bunların Arnavut köylü olduk- larıni tahkik etmiş ve hemşeri- lerini aramıya çıkmış. Hüseyin Efendinin kahvesine - gitmiş, orada çavuş Ali ile görüşmüş O da: — Çocuklar burada idiler Şimdi gereye— gittiklerini bil- merâi;Maamafih bana bir para vadeğlersen onları sana bulu- “demiş ve çocukları Ra- miste — bulmuş, fakat onlar inkâr etmişler.. Çavuş Ali teh- dit yeisrar ile yorulduğunu öne sürerek — Vasil Efendiden 11 lira almış ve çocukları ir kamyona koyarak köye z ;vu'ş Ali Anlatıyor Çavuş Ali uzun bıyıklı, dev gibi iri yarı, 37 — yaşlarında korkunç bir adamdır! Anla- tiyor: — Ben cezamı biliyorum. İdamlığım. Ama iftiraya uğra- dim. Ah şu Hüseyin!. Bana evvelce söylediği gibi söyle- seydi, Ben kurtulurdum, o da yaşı| küçük — olduğu için yarım| ceza yerdi. Fakat bir arada iken söylediklerini değiştiriyor. Allah aşkına şu kanunun 448 inci maddesinde ne yazar? Ben © cezayı yiyecekmişim! Çavuş Ali sonra hadisenin iç yüzüne geçti: — Çocukları ben buraya gö- türdüm. Salih hırsızlık yaptı- müf geminin üstünde yeleleri ka- barmış, siyah elbiseli, göğsü zırhli bir şövalye, mağrur bir tavırla bacaklarımı germiş, birtakım emir- ler. veriyordu. İki taraftaki tayfalar da elle- rine kocaman kancaları almışlar, gemilere kanca takmıya çalışı- yorlardı. En müthiş dakikaları yaşıyor- dük, Tepemizden aşağı oklar, denizde sönmiyen Rum ateşleri, kızgın yağlar ve kurşunlar ya- gıyordu. Güverteye kum — döşeli idi. Bu ateşler geminin içine düştüğü zaman bir yeri “tutuşturmasına vakit ve fırsat kalmadan sön- dürüyorlardı. Turgut reis, elinde bekliyordu. Keslân xozleri fıldır aher, | fıldır dönüyordu. İki gemi vanya- l ğı için )ıııdırmılır aramış, korkusundan babasının evinde nüfus kâğıdımı, ceketini, şapka- sını bırakarak kaçmış. Ondan sonra da bulunamadı. Babası beni dava etti. Yakaladılar. Fakat ben öldürmedim. — İşte Hüseyinin — yüzü.. Hüseyine hitap ederek: — Öyle değil mi? diyordu. Hüseyin — susuyordu. Çavuş Ali — jandarmalar — tarafından yakalandıktan sonra hakikati saklamış, fakat li cinayet —mahalline Hüse beraber götürülmüş, müddei- umuminin zaptına göre serbes bırakılmış ve: — Haydi cesedin yerini bul bakalım ! denmiş. (iıvuş Ali şoseden uzak fundalıklar arasından — geçerek cesedin yerini bulmuş ve bir saat ka- dar da dili tutulmuştur. Ayıldı- gı zaman yine inkâr etmek istemiş, fakat hakikat anlaşı!- mış. Hüseyin çavuş Aliden çe- kiniyordu. Ayrı görüştüm, ku- lağıma şunları söyledi : — Salih benim kayınbirade- rimdi, kendisini severdim. Bir- gün çavuş Ali beni dağa odun kesmiye davet etti: “Kayınbi- raderini de beraber getir,, dedi. Götürdüm, odun kesiyorduk. Salih —uyumüştu. uş Ali derhal vaziyeti değiştirdi. Ta- bıncıımı çekti. *— Ben Salihi öldüreceğim fakat gen kimseye söylemiye- ceksn. Yemin et, yoksa öldü- rürüm! Dedi. Yemin ettim. Oda gırtlağını elile sıkarak öldürdü. Sesimi çıkarmadım. Çünkü beni de tehdit ediyor, ve. — Öldürürüm ha! diyordu. Hakikati söylemmeiştim. — Jan- darmaya . *— Balta ile öldürdük! de- dim. Çavuş Ali, *Sılilıi kandıra- rak Vasilden çaldığı 210 lirayı elinden almış ve jandarmalar tarahından çocuğun aranıldığını ve hakikatin meydana çıkaca- gını gördüğü için dağda öldü- Üürvermiştir. Maliye Müsteşarı Beyanalta Bulunmamıştır Ankara, (13 (H. M.) — Bir sabah gazetesindeki beyanat içi maliye müsteşarı bana; “Muamele vergisi hakkında bir sabah “gazetesinde bana atfedilen bir beyanat gördüm. Ben böyle bir beyanatta bu- lunduğumu hatırlamıyorum U- mum vergilerde olduğu gibi bu vergide de sanayi erbabı lehine tadilât yapıldığını söy- lemedim, bana alfen yazılan bu beyanat doğru değildir.,, dedi. nA yapışmış gibi idi. Artık kıya- metin kopmazı için birşey kalma- mişti. Fakat o atlamadan, bizler hiç birimiz düşman gemisine gire- mezdik. Bu gürültü sahnesi ara- sında çok tiz bir ses kulağımın içinde patladı: — Bayrağı çekin!. Bu ses, Turgudun müthiş ku- mandası idi. Tabil re emri hemen yeri- ne getirildi: Trenketeye Turgudun kırmızı - beyaz zemin üstüne mavi hilâlli bayrağı çekildi. — Allah Allahi, Allah Allahi.. Sedalarından her taraf inim inim inliyordu. Doğrusu o dakikada yüreğimin mertlikle coştuğunu — hissediyor- dum. Ben de mütemadiyen tekbir MATMAZ Tatyos Tatyos Cengizyan açıkta kalmış. bir ailenin yamna ilti İstiyor! Mahkemelerde , ÇOÇUKLU BİR H TazminatAlm! (50) yaşlarında, fakat g i bir adamdır. YAY reti — bozulmüşı Galatada ipekçilik ve d cılık yaparak kayatlarını İi ailenin ufak tefek i: lerini rür ve tufeyli bir hal dc mış. Şimdi Tatyos Ef. cı hukuk mahkemesi Hüb. bağırdı: jin... İçeriye, kucağında şırda — düğün evine gibi süslenmiş torubul küne geçti. Yanında Ytt bif cuk sıkan hafif, ince bir kadın girdi, davaci vekili vardı. Reis sordu: —.Ne istiyorsun Mi — Tatyos Efendiyi almıştık. Sonra ni: Nişanlı iken bir günah Sonru bu çocuk oldu. altı aylık olduğu halde kıp kaçtı. Buradamatmazelin vekili © karışarak davayı anlattı* © — Reis Beyefendi, çocuğa bir baba |i —Tatyos Ef., Mıhnldl çoti Z Efendi nikâha yanaşmadır ” Cerken Vır)ınıu ku:li' * nevzat, çetrefil sanki mulnkemıyı ınh bir baba ihtiyacı hissediy0” — Baba baba, babaat ye söyleniyordu. Reis muhakemeye Matmazele ihtar etti. hemşiresine — verdi, döndü. girilemiye€ Vekil devam edıyord" — Evet çocuğa bir lâzımdır. Evvelâ bu bakasının Tatyos Efendi © tesçil — ettirilmesi, del masrafı olarak 200 lirâ ması, küçüğe yevmi nafaka, 1900 lira da tazminat verilmesi muvi dille gİ b * | Reis — Ne tazminati — yorsunuz? Diye sordu. Vekil — Müekkilem . çocuklu bir kızdır. kızın evlenmesi çok kolAf j mümkün, fakat çucukl' kızın evlenmesi zordu. görülmemelidir. verdiler. Vekilin bu kabul etmişlerdi. larının farkında değildi. güdün meşhür arması görünce düşmanın amiri berkes birbirine girdi Lâvalet bile mağrurane ladı. Şimdi kaygusuna düşmütü. O zaman anladım Kİ Fakat — kim Bayrağı tam vaktinde çek H. Bu vaziyet Hasal de pek hoşuna gitli: getiriyordum. Arkasi ve maneviyeti öldurlılw“ kadına bin lira tazmini Malta şövalyeleri, şu d kadar koca Turgutla kar$! Fakat çekilen bayrağif sinde müthiş bir kargaşalık Ö terketti, derhal bulunduğU sek yerden inerek bir süf ma karışık emirler mw;uîhl. düşman gemisinde berF at 1 Hâkimler heyeti gıylP talebini - f| reis yaman bir kuman' IW) 'İı s Efde

Bu sayıdan diğer sayfalar: