19 Haziran 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

19 Haziran 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 4 temmuz Nihayet “Nayn,, kasabasına vardık. — İstanbulu — terkedeli tam iki ay olmuştu. Hintli prens ile Bereketullah Efendi ve doktor Bekör İIsfahan tari- kile (Fon Hentik ) ise Tahran u ile ve arabalarla bura! deen çok evvel vııııı;lnâ- Hemen bir aya yakin bir ay- rılıktan sonra sağ ve salim bu- luşmak hepimizi de memnun etti. Kafile Yine: Tamamlandı Arkadaşlarımız bizden evvel Kârvansaraya — yerleşmişlerdi. Bittabi bizde oraya gittik. İlk işim derbal su getirterek tozdan ve topraktan tanınmaz bir bale gelen yüzümü yıka- mak, sonrada bir duş yapmak oldu. Bunu müteakip prensin ikram ettiği ayranı içince yor- gunluktan eser kalmadı. Ak- şama doğru büyükçe bir ha- vuz keşfederek atımı da yıkat- tım. — Hayvancağız - keyfinden zp zıp sıçrıyordu. Akşama doğru büyükçe bir kafile halinde geride kalmış olan yüzbaşı Nider Mayer de bize iltihak etti ve kafilemiz hakikaten büyük bir kafile halini aldı. Alman Müslüman Oluyor Bu yüzbaşı Mayer kafilenin dikkate —şayan bir siması idi. Evvelce İranda birkaç se- ne kalmış. Muteadit seyahatlar apmış, hatta (Gevir) çölünü ir baştan bir başa geçmiye ınuvıfhk olmuştu. AÂz çok Acemcede biliyordu. Yüzbaşı Mayer bu memle- kette bahallerin malik olduk- lart büyük nüfazu bildiği için bu defa gelişinde (Akâjya uğrayarak Bahat mezhebinin büyük reis ile görüşmüş, Müsluman olarak bu m kabul etmişti. Eğer“Mayer,inİran ahvaline vukufu dolaysile tam yerinde ve isabetli olarak aldığı ted- birler olmasaydı muhakkak başımıza — birçok — müşkülât gelecekti. Bir defa “Nayn,, kasabası ile Afgan hududu arasında ka- lan İran tokrağı İngilizler — ile Rusların nüfuzuna tabidi. Düş- manlarımız. bu sahada - bizi tutmak ve imha etmek için birçok tetbirler almışlardı. Bu tedbirleri boşa çılıırııııyı az çok| ( Mayer )e medyunuz, dersem ::bılığı etmiş olmam, zanne- bi YAZAN: KÂZIM dsurası İranın meşhur şehirlerinden Meşhet şehridir. Efganistana giden yol buradan geçer. Fakat biz seyahate çıktığımız zaman bu şehir Rus nüfuzu altında idi. Oradan gidersek tevkif edilmekligğimiz muhtemeldi. Onun için cenup çöllerini - tercik ettik. nin yanında mühimce bir kuv- veti de vardı. Vakia bu kuvve- tin büyük bir kısmını ücretle tutulmuş olan İran atlıları teş- kil ediyordu ve kendilerine güvenmek caiz değildi. Fakat zahiri bir mevcudiyet göster- meleri de yine — büyük bir fayda idi. Çekirgeye Karşı Mücadele “ Nayn ,, kasabasında bir ün daha kaldıktan sonra yola çaktık, zannederim “ Nayn , kasabası bizimki kadar muaz- zam bir kafileyi son senelerin tarihinde görmemiştir. nın son evlerini arkada bıra- kıpta tarlaların arasından ge- çen bir yola saptığımız zaman sağdan soldan, önden ve arka- dan birçok davul sesleri geldi. — Ne var, ne oluyor? Halkın bizi davul ve düm- belek ile teşyi ettiğine zahıp olmayınız. Meğer memleketi çekirge kaplamış ve rençber de davul çalarak çelnrulerl kovalamıya koyulmuş.. Hakikat halde d’ı- vul sesinden ürkerek bir bulut halinde kaçışan çekirgelerin hali görülmiyecek birşey de- Alelhusus bu Alınııı ıılııti- ğildi. İNGİLİZLERİN YAKIN ŞARKTA CASUS TEŞKİLÂTI - Yazan: Makenzie - ğini anlamıştım. Bittabi Falkenhausen — kırala — kendi gönderdiği casuslardan bahis bile etmişti. Zaten oda bu işlerde okadar muvaffa olama- mıştıki. — Alman — ataşenavalı Baron dö Graney'ye gelince, oda Falkenhausen'den fazla bir iş yapamamıştı. Buna rağ- men her ikisi de tıpkı bizlm acemice faaliyetlerini — tahdit etmiye çalıştığımız gibi, ace- No. 59 mice casus ihracına 'or- glde' çalışıyı Von Falkenbause'nin kıra- hn Üzerinde büyük nüfuzu olduğunu — söylerlerdi. Şayet kıralın, harbe girmemek husu- sundaki gittikçe artan inadı bundan ileri gelmekte idise Falkenhausen vazifesini bihak- kım yapmıştır diyebilirim. Fakat bana kalırsa bu hu- süsta tohumdan ziyade, zemin müsaitti. ( Falkenhausen ) in | Seyahatimizin bu kısmında ilk gün altı fersah yürüdük va ı ılqıın geç vakit “Cahı Faris, adını taşıyan suyu tuzlu bir kuyunun başına vardık. Burada bina namına sadece iki tane ahırdan başka ktu. Ve ben vırdığııııbürı(ııı:o ka- filenin ileri müfrezelerini teşkil eden İranlılar buralarını çoktan işgal —etmiş — bulunuyorlardı. Maamafih bu binaların * derece müteaffün idiki Bö bulsam bile içine gircek dü- gildim. Prons ile birlkte battaniye- lerimizden bir gölgelik yaparak açıkta yatmayı tercih ettik. (Fon Hınh.lı)o gelince: Bu zat kendisine mahsus küçük bir çadır kurdurarak içine gire miş, yüzbaşı (Mayer) de ar- ludı.lvınıı vı( lıen’dk)lnı mah- sus çadırlar kurdurarak istira- hate koyulmuştu. Gece soğu- yan ve gsabahleyin tedricen ısınan kumun üzerinde yalnız biz kalmiştık. Her ne ise geceyi iyi kötü geçirdik. Asıl facia sabahleyin başladı. Güneşte Kebap Yanımızda — götürdüğümüz tatlı ıuyu tamamen bitirmiştik. ataşenaval ile birlikte meşgul oldukları en mühim İş Alman posta çuvalını |Yunanistandan çıkarmak meselesi idi. Bir-de bu postayı ele geçirmek için türlü türlü pilânlar kurmakta idik. Nihayet birçok muvaffa- kiyetsizliklerden sonra bir gün bu postayı da ele geçirdik. Baron de Graney, Atinaya benim geldiğim sıralarda gel- mişti. Çok cazibeli, çok hoş bir adamdı. Uzun boylu, sağ- lam yapılı, yumuşak sakallı idi ve bir bıhnyc zabitinden ziyade bir şaire benziyordu. Rivayete — nazaran — Kıraliçe Sophie ile araları çok iyi idi. — Şüphesiz ki — Kıraliçe onu gayet sadik ve emin bir bende olarak tanıyordu ve Gideceğimiz Yer“Onareg,,İsmmdeBır Kasaba İdi. Fakat Mübareki Bir Türlü Bulamayorduk M. Tulumların içinde katra bile kalmamıştı. Kuyuyı müracaat ettik. Fakat suyu içilecek gıbi değil, deniz ıııyıımf da ber- battı. Dilimiz, damağımız ku- rudu. Kızgın güneşin altında derimiz henüz kızarmıya b mış bir et manzarası arzı Lordu. Bununlaberaber — yapı- cak birşey yoktu. Battanyelerin verdiği yarı gölgeye — mümkün — mertebe sığınarak ikindiye kadar bek- ledikten sonra bitkin bir vazi- yette hayvanlarımıza atladık: — Bir akşam olsa elbette biraz serinleriz, diyorduk, Fa- kat karanlık çökünce derman- sızlığımız daha ziyade arttı. Bir zaman geldi ki atın üze- rinde duramıyacak bir hale geldim. O vakit boş semerli bir at istedim. Bir kervancıyı taklit ederek üzerine uzanacak, ayaklarımı boşa sallıyacaktım. Yaptım, daha doğrusu yap- mıya çalıştım, fakat bir türlü rahat edemedim. O sırada kafiledenbiri ayrılarak yanıma geldi. Bu ( kanlı boğaz ) daki seyyar tekke arkadaşım Ab- dürrahman Handı. (Mabadı yarina) yine şüpbesiz ki kırahçe ile baş başa vererek — itilâf devletleri aleyhine entrika çevirdikleri rivayeti asılsızdı. Kıralice hak- kındaki bu rivavetlerin hiç birine İnanmaz ve nerede işitsem derhal tekzip eder ve intişar etmesine — mümansat ederdim. De Graney nin başlıca va- zifesi tahtelbahir istihbaratı idi. 1915 mayısında Adalar denizine gelebilen birkaç tah- telbahirin, Yunanistanda ve yahut — Yunan vapurlarından yağ tedarik ettiğine şüphe yoktur. Fakat bilâhare Poladan büyük Alman ve Avusturya tahtelbahirleri üssübahrilerine avdet etmeden iki ay seler edecek kadar yağ taşıyabilecek S. H. Beyı Vakurdur. Fiil ve hareketleri- ni beğenir, ten- kit ve ihtardan GA RST LHS Almanya Hariciye Nazırı- dır. Son zamanlarda Alman- yanın harici siyasetinde mü- him muvaffakiyetler temin etmiş, bütün dünyayı biribi- rine katmıştır. Curtiusün bu mühim mu- vaffakiyetlerinden biri Avus- turya ile aktine muvaffak olduğu gizli gümrük itilâf- namesinin imzasıdır. Bu iti- lafname — bilhassa Fransayı müthiş surette kızdırmiş ve beynelmilel bir hâdise ol- muştur. İkinci — muvaffakiyeti de İngiltere ile husus! bir anlaş- ma teminine muvaffak ol- masıdır. Bu muvaffakiyet te beynelmilel bir hâdisedir ve ayni zamanda Almanyada kabinenin vaziyatini de kuv- vetlendirmiştir. Curtius son zamanda or« taya çıkmış yeni bir diplo- matlır. kabiliyette bunların Yunan - sahillerinden yağ tedarik etmiye kalkışmak budalalığında — bulunacaklarını zannetmek, çocukluk - olurdu. Buna rağmen © zaman bizi üzen, yoran bir iddia, adeta bir kanaat hasıl olmuştu. Sözde bütün Alman ve Avusturya tahtülbahirleri Yunan liman- larında levazım tedarik ediyor- lardı! Maalesef İngiltere sefareti de Yunan sularında bir düş- man tahtülbahrini yakalamağı temin — edebilecek — malümatı verebilene ikibin İngiliz lirası mükâfat — verileceğini vait ve ilân etmişti. Maalesef diyorum, çünkü bu paranın kimse ta- rafından kazanılmamış olması, Resminizi Bize Gönderiniz, * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... “SON POSTA,, nin Yeni Müsabakası 2000 Lira Nakit Ve Hediye Dağıtıyoruz Dünyayı Kimler İdare Edıyor. Müsabakamız 40 G Devam Edecektir yıpıldıklırındınî | * Mehmet Emir; bey: AğI” başlı ve seff sizdir. nefsini — korul: * | Başkalarınk minnet şe eder. Muhk tine kolaylıkla uymaz, müçte” nip ve çekim gen kalır. P sayı hlıulhüıı:l etmesini bilir Ahmet Sabih bey: Mesle” “ginde azim dır. — Verileb işi yarıda bi rakmak — ister mez. Kendii saydırmak arzü 5 eder. Sert mir ameleden Ç# buk mütcessif “ olur. Haris v& müsrif değildir: Tükt D _.,./ ©o v.ıkıllu ıuphclenııuull ne w dar haksız olduğunu bi surette göstermiş ve hlf“h yişar Venizelist gaıe!elerılo intiş Dlari den büyük — ilân "ı'g haylı güldürmüş ve eğiınd"' Maamafih bu ilâmn n!-l”v“u iki şeye de yaramıştı. D” bu vesile ile, bizi fena ı“'“' de müdafan eden biraz para vmbılmoW verebilmişti. — Diğer ilân ile beraber ı:ı!ı#*ır '_.J mıştı İt 5610? büyük bir kıhlelhıll'l' o kadar yanlış yapılını iki bin lirayı almak için malümat — getiren bir“h' tariflerinden hakikaten alnız Gi Filbir 1 : telbahir mi, yah;aryıııü! var) tedeki resmi mi larını rınlıyıblliY"d"k' (Arkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: