29 Eylül 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

29 Eylül 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TANBULDAN INDİSTANA Samrada Ceneral Franzenin Yaveri Beni Karargâha Çağırdı. YAZAN: M. KÂZIM a:' Çarlık zamanında maruf aktris Kçossinskayın evi şimdi büyük Erkânı harbiye dairesidir —İ10— 24 Teşrinicevel 919 Sabahleyin Abdürreşit Ef. ziyaretime gelmişti. Kendisine *“Çiçerin, nezdinde yaptığım teşebbüsün verdiği — neticeyi anlattıktan sonra bugün öğle- den sonra Türkistana dönmek arzusunda olduğumu söyledim. Pek müteşebbis ve yılmaz bir zat olan Abdürreşit Ef.: — Hakkın var, Ruslardan birşey beklenemez, cevabını verdi. Fakat Türkistana gide- ceğine seninle birlikte bir Japonya seyahati yapsak na- sıl olur? Belki orada Asyalı- larin derdine bir derman buluruz. Düşündüm, -bu teklif, üze- rinde durulabilecek mahiyet- te olmakla beraber etra- fımda beni tarassut eden adamların ellerinden kurtulup Japonyaya ayak basabilmek çok güç bir şeydi. Sonra firari vaziyette — Sibirya — buzlarını aşmak ta aşağı yukarı im- kânsızdı. Binaenaleyh: — Teklifiniz.. çok makul- dür, dedim. Fakat tatbik edi- lebilmesi güçtür. Abdürreşit Efendiye veda ettikten sonra Ffgan heyetini görmiye gittim. Heyetle bir- likte Moskovaya gelmiş olan Efgan kıraliçesinin dayısı Şamlı Edip Efendi ile heyetin kâtibi Feyz Mehmet can bir gün evvel bâr otomobil müsademesi esna- sında yaralanmışlardı, binaen- aleyh hem — sıhhatlerinden haberdar olmak, hem de ken- dilerine veda etmek istiyor- dum. Bu vazifeyi yaptıktan sonra otelime döndüm. Eşya- larimızı bir arabaya doldurduk. kendimiz de diğer bir arabaya binerek istasyona gittik. Bize birinci mevkide bir kompar- timan tahsis etmişlerdi. Yer- leştik. Tren saat (3) te Taş- kend istikametinde hareket etti. 27 Teşrinlevvel 919 Moskovada bulunduğum sı- rada hava hep kapalı geçmişti. Fakat bu memleketten çıkıp ta yine uzun bir seyahate atıldığımız zaman güneşe tek- rar kavuştuk. Yolculuk evvelce ıürdhgümnı yol — üzerinde, yıııı ıynı pkildı g;çti Yalnız kaydedeyim: Katar “Samra,, İstasyonu- na vardığı zaman ilk geçişte tanıdığım mevki kumandanı Jeneral “Fronze,, nin yaveri vagona geldi: Amiri namına beni rargâha davet ediyordu. ren burada bir hayli du- racağı için gidebilirdik. İstas- yondan dışarı çıktık, kapının önünde otomobil bekliyordu. Fakat ben de mütemadiyen düşünüyordum : umandan benim Mos kovadan ayrıldığımı, hele bu trende bulunduğumu nereden haber almıştı. Mutlaka Mos- kovadan — bildirmişlerdi. Şu halde bana söylenecek birşey olacaktı. ile karşılaştık. ka- Kumandan Muhatabımın etrafında fevka- lâde bir hava yoktu. Demek ki yapacağı tebliği söz ara- sında nimresmi surette — yaj, mak için emir almıştı. Vazi- fesini kolaylaştırmak için bah- si genişlettim: — Rusyanın Şark işlerinde en büyük fırsatı kaçırmak üzere olduğunu söyledim. Aldığım cevap şu oldu: — Bizim hudutlarımız ha- ricinde aranılcak hiçbir men- faatimiz yoktur. Ve hudutla- rımız haricine bakmak emper- yalistliktir. Programımıza mu- vafık değildir. Bu dakikada bizim için mühim nokta harp- ten evvleki hudutlarımızı elde etmektir. Bir defa oraya var- dık mı duracağız, gözlerimizi harice değil, dahile çevire- ceğiz.,, Kumandan bu gözleri ile bana güya Moskovanın resmi cevabını tebliğ etmiş oluyordu. — Pekâlâ, dedim, orası sizin bileceğiniz şeydir. * ( Samra ) dan akşam üzeri ayrıldık. Ve teşrinisaninin ilk günü ( Taşkent ) e vardık. Daha ilk bakışta burasını baştanbaşa değişmiş bulduk. Kabine düşmüş, Reisicümhur İda yerini bir başkasına b-? rakmıştı. 'SON POSTA — ÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri : Safiye Peyman RAKİBE Nedime — babasından bir telgraf aldı ve annesinin ağır hasta olduğunu haber veren bu kâğıdı okur okumaz, ça- bucak hazırlandı, evden çıktı. Nişantaşında — Kadıköyüne giden yol ona her zamankinden daha uzun gelmişti. İskeleden eve otomobille gitti ve yemek odasında babasile karşılaştı : — Annemin nesi var? Diye sordu. — Soğuk almış. Bu üçüncü gün. Fakat vaziyeti iyi değil. Doktor hissetirdi bana. — Dinle, baba, ben anne- me bakarım. Hattâ geceleri de. Sen işine git, meraklan- ma. Nedime, azimli, küçük, tatlı yüzünü babasının yaşlı, yor- gun, endişe ve korku ile dolu yüzüne kaldırdı. Kısa bir ba- kııkın sonra ayrıldılar. Babası işine gitti, Nedime de hasta- nın odasına, Annesinin — yatağının baş ucuna oturdu ve onu seyretti: Hasta, yatağının içinde ince- cik, nöbetten pembeleşmiş, sarı saçları dağınık, uyuyor zlerinin etrafındaki ha- fif buruşuğa, yanaklarının çu- kurundaki hazin gölgeye ra- ğmen genç görünüyor, Nedi, menin annesinden ziyade ab- lası imiş hissini veriyordu. Hasta, kızını günneııuşd. Nöbetten yanan eli, Nedimes nin avucunda eriyordu. Biraz sonra, Nedimenin ko- cası Muhtar da içeri girmişti. Yüzü çok kederli görünüyor- du. Hastanın uyuduğunu gör rünce dışarı çıktı. Bütün gece, Nedime, bir koltukta uyuklıyarak hastanın baş ucundan ayrılmadı. Sabah- leyin doktor geldi; hastanın derecesi, yakılar, — vantuzlar hakkında malünlat aldı, iki şırınga yaptı ve endişesini gizledi. Hasta çok halsizdi. Öğleden sonra yine uyuk- lar gibi dalmıştı. Gurup vakti, yatağında hiç kımıldamadan parlak ve çok muhabbetli bir sesle bağırdı: — İhsan! İhsant Nedime, hayretle - dikildi. lhııncığıın.. hastanın — üstüne — İhsan... Nedime iğildi: — AÂnne, anneciğim, benl tanımıyor musun ? Fakat, kızının sözleri, an- nesinin yıkılmaz bir şuursuz- luğuna çarpıyordu. Nedime kendini tanıtamadı ve hasta- nın ağzından evvelâ damla damla, sonra bir çağlıyan kadar bol bol akan şuursuz, başı boş sözleri, dikkat, hay- retle dinledi. Bir hastanın ölüm döşeğin- de iken — yakınlarını, sevdik-« lerini etrafına çağırması tabil idi; fakat ötekiler, kocası ve kızı dururken, bir yabancı ismi ısrarla çağırması ne demek Git gide, kelimeler hastanın ağzından daha ağır çıkıyordu: an... meığım.. Nedimeyi müthiş bir merak ve korku yakaladı. Annesile bu meçhul İhsanın arasında ne vardi? Nedime evvelâ babasının sonra Mubtarın yüzlerini göz Öönüne — yetirdi ve Ürperdi. Odaya akşamın gölgeleri dol- muştu, Biraz sonra Nedimenin babası odaya girebilirdi. Ya hastanın bu sayıklamalarını duyar da şüpheye düşerse? Nedime, bu patavatsız ağzı susturmak için yerinden kalktı, ilâçlar arasında müsekkin va- zifesini gören bir şişeyi aldı, hastaya bir kaşık içirdi. Yavaş yavaş, sözlerin çağlı- yanı kesildi, hasta uyuştu ve nihayet sustu. Tam zamanıydı. Nedimenin babası ve kocası gel- diler. Nedime Muhtarı bir işaretle dışarı çekti. Yüzünün sarılığı, titremeleri, perişan hali kocasının dikkatine çarp- Nedimenin elini avucuna alarak dedi ki: — Yorgunsun, sen de hasta olacteksın. Biraz dinlen. Bu sesin tatlılığıı bu par- makların teması, bu bakış, Nedimeyi sarstı. Muhtarı ne kadar sevdiğini ancak o ande bir daha ölçebilmişti. Susmak, birşey sormamak, yaşamak ve Gözlerini açan annesine baktı: — Anne, dedi, kimi gör- mok istiyorsun ? Hasta sayıklıyordu : kaderin son kararım bekle- mek icap ettiğini anladı. Ve kocasının omuzuna hıç- kırarak başını koydu. Resminizi Bize Gönderiniz, * * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... lim Doğc - bey: Hatır- | may sinastır.. Gü- | e - rültücü ve kav- gacı değildir. | İsraftan — içti- nap eder. Eş- ya ve para kıymeti bilir. fararlı ve mes- diyetli — işlere .İirişmez. Hariciye masasında ise o |47 Salih Fcoıl bey: bildiğimiz Musevinin yerinde şimdi (Dursun Hoca) isminde bir Türk oturuyordu. Alelüsul sırası ile dolaşarak birer defa hepsinin de kapı- larını çaldık. (Mabadı yarın) — Fotoğrafının dercini lstemiyor — Yumuşak başlıdır. Ev ida- rd::ll::r ııâeııiı 'îu hâkim lerşeye karışmaz, arada bir pııl.ı.: ’hkıl =ulıı-ı bele nce derhal ric'at eder, kanar ve inanır. Refik bey: İntizamperver- dir. Kendine kıymet ve shemmiyet verilmesini is- ter, muamelâ- tında ciddiye- te tema yül sder. Samimi- yeti devamsız ve renksiz de- gildir. 142 S. Viçan Ffendi: (Fotografı dercedilmiyecektir) Kesirülahbap ve olgundur. Nadiren müteessir olur. Bo- ğazını fazla sever, gamlı ve ederli şeylerden daima uzak Eılm.ılı ister, bir bâlâ- pervazdır, çok vadedi SINEMALAR Yarın akşam MELEK — SİNEMASINDA MARY GLORY ve JEAN MURAT'ın temsili muhteşemleri olan KÜÇÜK DAKTiLO müstesin — filmi münasebetila verilecek birinci gala için yerlerinizi evvelden temin ediniz. Bu filmin lâtif musiki parçaları herkesin ağzında dolaşacaktır. Bir. madende İnhidam vukubuluyor .. ç kişi ( Zevç, Zevce, Âşık ) hapsediliyor .. İşte bu estarengiz muammayı Yarın akşam OPERA sinemasında CECİL B. ,DE MİLLE'in son şaheşeri olan DEİNSASMIL Almancıa sözlü, sesi — ve şarkılı Filminde halledeceksiniz. CONRAD NAGEL ve CHARLES BİCKFORD tarafından Bu Akşam Neler Dinliyeceksiniz ? (29 Eylül Salı ) Ostrava 263 metre, 11 kilovat : Gün haberleri 19 30 * Konser 22,15 : Bratalavadan nakelen dans havaları Heiselberg 276 metre, 75 kilovat 19,20 : Örg konseri 20,10 * Edebi konferans 20,35 : Klüsik kongşer Mühlaker 360 metre, 75 kilovat 19,45 : Freiburg — klübünden maklen halk konseri 20,30 : Alman mudhikesi 21 —: Gece könseri Bükreş 394 metre, 16 kilovat 20 : Radyo darülfünunu ZI —: Radyo orkestrası Belgrad 429 metre, 25 kilovat | 19,30 : Konferans 20 : Radyo orkestrası 20,30 : Zağrepten nakil 19,45 : Gün haberleri 20,35 : İngilizce ders 21 : Koönser Viyana 516 metre, 20 kilovat 20,35 : Konser 22 : Dans havaları Peşte 550 metre, 23 kilovat iyatro Ve Sinemalar ALKAZAR — Vahşiler geliyor ALEMDAR — Cennet yolu ARTİSTİK — Yalnız Sen ASRİ — Ölüm makinesi EKLER — Volga, Volga ELHAMRA — Hüküm gecesl ETUVAL — Riyo Rita FERAH — — Muhtelif temsiller GLORYA — Cephede bir gece KEMAL B, — Radyo esran MAJİK — Dilevciler Kıralı MELKE — Fraklı Adam OPERA — Calp fener ŞIK — Aşk Valsi Üsküdar Hüle — Bahar neşideleri Taksim bahçesi — Varyete Çillikparkı — Saz Kız külesi parkı — Darüttalim Müddeiumumiliğe Davet İstanbul Müddetumumiliğinden: İstanbulda bulunan ve fakat adresi meçhüul olan Mudanya dcra memuru Kâzım Beyin âcilen memuriyetimize müracaati. eee 11,30 : Peşte oporasından nak- len Falstaf Varşova 1411 metre, 158 kilovat 19,25 : Gramofon 20,15 : Muktelif opera havaları Königsvüsterhavsen 1635 metre 75 kilovat 19 : Çocuklara Fransızca dera 19,30 * Halk konserl 21 : Stüdgarttan nakil mahsne ÂArtık Spor Seyahat lerini Bırakmalıyız (Baştarafı 1 1nci sayfada ) gelmemesinin yegâne sebebi de bu istikrarsızlıktır. Bir ta- kımın istikrarı da kısa bir zamanda temin edilemez. Ye- tişmiş ve üstüne az çok kat- iyetle ümit bağlanabilecek takımlar da beş altı senede vücuda geliyorlar.., Federasyon Reisi Hamdi Emin Beyin fikri yalnız teknik taraftan tetkik edilmek şartile | | tahsisatındanbir miktar ayır- doğrudur. Yalnız tevali eden seyahatlerde mütemadi mağ- lâp olmak neticesi efkârı umumiyede -hâsıl olan Ffena edebilmek bağlıyabilece- izale ümit tesiri üstüne ğimiz gibi bir takım çıkara- | madan seyahatlere veda et- memiz İâzımdır. Mademki iyi bir takım beş senede — yetişecekmiş bizde Gbütün spor şubelerimize beş L ı' V ıenelik bir çalışma programı | çizerek hazırlanmalıyız. Bey- !ııelımlel temarlara o temasla- Erı yapabilecek seviyeye yük- selmeden teşebbüs etmek her noktadan zararımıza neticele- | niyor. Hiç olmazsa balkanlar- da en geri biz. olmamalıyız. için | Bu beş senelik çalışma programının ciddi bir şekilde tatbikima ait verilecek acil kararları sporuna en yükseki idare makamı olan merkez umulul riyasetinden bekliyoruz. Çünkü artık seyatlere bir fasıla vererek — çalışmak - za- manı gelmiş ve — geçmiştir. Spörcuların behemehal seya- hatleri şart ise, bir seyyah gibi gidip görmeleri için spor mak bugünkü şekilden daha hayırlı olur zannındayız. SONPOSTA İdare : İstanbal Nuruosmaniye Şere/ sokağı 35 - 37 Telefon İstanbul - 203 Posta kutusu : İatanbul » Tet Telgraf : İstanbul SON POSTA ABONE FİATI 4 türkire — —KoNt 1400 K, 270) K6 750 » M0) » L 300 1 Sene 150 , Gelen evrak gçeri verilmek: Hânlardan mas'uliyet ılıın" Adres detiştirlmesi (20) kuruştak

Bu sayıdan diğer sayfalar: