18 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

18 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CANAKKALE | | dır. Bu arada B Ba Fransız Kıtaatı Boğaza Doğru İniyordu Yeni harekât esnasında geçi- lecek arazi, göründüğünden çok daha karışık ve arızalı idi, 472 | rakımlı tepe ile Abibaba sırtının | cetubu garbi taraflarında, arazi hafif ve tedrici bir meyil ile şibihcezirenin — Helles — tara- findaki sahiline — doğru — iner. Seddülbahir tarâfından bakıldığı takdirde bu arazi her ne kadar arızasır gibi görünürse de, haki- katte biri boğaza ve üçü de Akdenize dökülen dört dere ta- rafından müteaddit aksama ay- rılmıştır. Şimalden Cenuba doğ- rü bu dereler sırasile, tarif edilen Zığın dere, Kirte ci- varında başlayıp Kirte dere ile Kanlı dere namı altında iki kola ayrılan ve Morto körfezine akan dere ve nihayet, tabya ve sevkut | ceyiş noktai nazarından en mühim- evvelce | | mi bulunan ve Fransız cephesi- | nin önünde bulunan Kereviz de- residir. Ahibaba tepesinin altı- dan başlayan bu sarp ve kor- kunç dere bir müddet Cenubu Garbiye doğru aktıktan sonra | S sahilinin bir buçuk mil şimalinde denize dökülür. Bu derelerin araziyi taksim | ettikleri parmak veyahut mahmuz | seklindeki kısımların, bütün mu- | harebe müddetince hiç bir ismi yoktu. Fakat ikinci Kirte muhare- besini daha kolayca tasvir et- mek için İngiliz kıt'atınm bu- ralara — verdikleri isimleri — tarif etmek — lâzımdır. Adalar denizi ile Zigin dere arasındaki yüksek araziye Zigin dere —mahmuzu, Zigin dere ile Kirte deresi ara- sındaki araziye Ç ağacı mah- muzu ve mütebaki iki parça ara- ziye de Kirte ve Kereviz mahmuzu isimleri takılmıştı. Bu dört parça arazinin en darı bulunan - Zigin | dere mahmuzunun genişliği rubu mil ile yüz yarda arasında tehalüf etmekte ve kısmı azamı çıplak olup bilhassa Y sahilinin cenup Yısınındaki parçası — her - türlü vüperden mahrum bulunmaktaydı. | Çam ağacı — mahmozu — ise, | Kirte dereyine akan küçük küçük dereciklerle katedilmekte ve bu | dereler, cenup tarafı müstesna | olmak üzere, ilerleyecek herhangi avcı kıtaatına gayet mükemmel siper teşkil etmektedir. / 1000 ) yarda kadar geniş olan bu ara- | zide müteaddit çamlıklar — vardı. < Hiç bir tarafında genişliği yarım mili tecavüz etmiyen Kirte mah- Resim Tablatinizi — öğrenmek — istiyorsanız | sesninizi & adet kupon l bi | likte gönderiniz. Rasminiz sıcaya dâbilir. ve lade edik a. | | — isim, wmeslek veya san'al? | teaddit | rindeki | ileri | garbiden Ahibaba sırtına, Fran- | & | malümat İugiltore — Hükümotli taralından Gar Rr. we bediyo ödilat esezin terelimest Yazan: Ceneral Oglander | muzu ise daha açık ve daha arızasız olup, şark tarafından ve Kanlı dereye yakın bir mevkıden, Seddülbahirden Kirte — köyüne giden yol geçmektedir. Bu zikre- dilen mahmuzlardan en yükseği şekil itibarile en gayri muntazam ve baddı zatında en mühim olanı Kereviz mahmuzudur. Fransızların © zaman işgal ettikleri mevzilerin önünde cenuba doğru — inhina eden —bu arazi - Kirevizdereyi gözden tamamile kapatmakta idi. Jeneral Hunter - Weston - ve Jeneral D'Amade ile yapılan mü- | müzakerelerden sonra 5 mayıs gün saat 1,45 te 6 mayıs günü yapılacak mubharebeye dair karargâhi umuminin emirnamesi intişar etti. Bu emirnamede düş- manm çok ağır zayiat verdiği zikredildikten sonra elyevm Ahi- baba sırtlarının önünde cenubu şarki ve şimaligarbi istikametle- mevzileri işgal etmekte ve Kirevizderesi boyu ile Kirte | bulundu- ğu izah edilmekte idi. Hücumun | hedefi Ahibabadaki esas müda- faa hattını zaptetmekti. Asıl hü- | cum 29 uncu fırka tarafından garp ve garbi — istikametinden ettirilecekti. önünde de ileri hatları yapılacak — ve cenubu inkişaf İleri hareketine sabah saat il de- başlanacaktı. — İngiliz ve | Fransız kıtatı arasındaki hatlı fa- sıl kanlı derenin sol, yani şark yamacında ve Ahibaba tervesinin şark tarafına kadar müstakim üzerinde Muharebenin — birinci safhası | olarak ileri doğru bir mil gidile- cek bu süretle Fransiz kitaatı | sol cenahları Kereviz mahmuzu üzerinde ve sağ cenahları Kere- vizderenin olan —hattı | bulunacaktı. sol yamacında olmak | üzere Kerevizdere üzerinde mev- zi alacacaklar ve burada siper kazıp her ne- bahasına olurma | olsun muharebe müddetince bu- rada tutunacaklrı. Bilhassa — 29 uncü — firkanın hareketine —mihver - teşkil edecek olan Fransiz sol cenahma | ehemmiyet verilmekte idi, Yuka- rıda tarif edilen —mevziler - işgal ve tahkim edilir edilmez, 29 uncu fıtka” Framsızların — sol - cenabıni | mihver ittihaz ederek sağa çark | edecek, Kirteyi zaptettikten sonra köyün şarkında ve takriben şimal ve cenup istikametlerinde bir hat | tatacakti. Bu, muharebenin ikinci hedefini teşkil etmekte idi. Bun- dan sonra 29 uncu fırka cenubu * kıtaatı da ayni zamanda Ahi- baba zirvesinden boğazlara doğ- | ru inen sırta bücum edeceklerdi. Bulunduğu memleket edecek m. ? Reslinin Kligesl BO — kurupluz Pal mukadilinde gönleriler. (Arkan var ) ——— ——— 29 Teşrinlevvel Veramla Mücadele Günüdür, Pişa | Çünkü b | Bu parayı alan centilmen SON POSTA Sahte Diplomafm | Macerası ( Baştarafı 1 iaci sayfada ) im bir alış veriş meselesi var- centilmen — diplo- Efendi — arasında Kenan Bey matla Şükrü tercümanlığı eczacı yapıyor. Busırada oradan mühendis | Vahit Beyin geçtiğini gören ec- zacı Kenan Bey derhal kendisini çağırarak : — Buyurunuz. — Vâhit Bey, diyor, tam sizin için güzel bir Bu zat Arnavutluk hijkümeti diplomatlarındandır. Mükemmel bir bina arıyor. Sizin apartıman bu iş için biçik miş bir kaftandır. Bu diplomatla Vâhit B. mükâlemeye başlıyor ve ilk görüşmelerde bir itilâf bâsıl olduğu için Vâhit Beyin centilmen diplomatı alarak bina- yı göstermiye götürüyor. Vâhit Beyin apartımanı haki- katen — centilmen diplomat - için tam manasile biçilmiş kaftandır. n görür görmez be- ğeniyor ve satın almıya karar veriyor. Bu iş bittikten inen diplomat o akşam Eskişehi- re geleceğini söylediği konsolosu istikbal için Vâhit Beyle birlikte istasiyona gidiyor. Fakat centik men diplomat seyahat esnasında birçok para — sarfetmiştir. Cek defteri bittiği gibi yanımnda da para kalmamıştır. Bu sebeple Eskişehirdeki ufak tefek masraflarını ödemek için Vâühit Beyden (250) lira istiyor. Vâhit Bey, karşısındaki adamın tavırlarından biç şüphlenmediği için kendisine derhal 250 lira vermekte bir mahzur görmüyor. diplo- mat Vâbit Beye şunları söylüyor: “— Ben şu trene atlayıp konsolosu - istikbal için Çukurhi sara kadar gitmek — istiyorum. sonra centik geleceğiz. Siz bizi bekleyiniz.,, Vâhit Bey bu sözlerin de doğ- ruluğundan şüpbe etmiyor filhakika — diplomat — Ef, — trene atlıyarak gidiyor. Fakat gidiş o | gidiştir. Akşam üzeri treo geldiği vakit ne diplomat, ne de kon- solos çıkmamıştır. Vâhit B. Her ihtimale karşı yirmi dört saat daha, yani ertesi gönkü treni de bekliyor. Fakat ne gelen var, ne gidenl Bunun üzerine çok mahirane kurulmuş bir dolandırıcılık tuzağı- Polis derhal takibata girişiyor v yukarıda bildirdiğim gibi, kendi- sine — diplomat ve memaru süsü veren Milo Briç Ef, yakayı ele veriyor. Milo Beiç'in . bir aralık. Arna: vutluk Sefarethanesinde kısa bir | müddet kâtiplik yaptığı anlaşıl- miştir. Şimdi müstantik Bey bu adamı isticvap etmektedir. aa yt ——— |Fenzin Ve Gaz İşinde Cam- bazlık Nasıl Yapılmış ? U Baş tarafı ( inci sayfada ) ııiıııııııliy:t Hatımı Yazla göster- mek suüretile kazançlarını arttır- mışlardır. Diğer taraftan aldığımız ma- lümata göra, kompanyaların Tica- | ret Odasına ve diğer bazı resmi müesseselere bu şekilde yanlış vermeleri de - takibatı icap ettiren bir hareket olarak sayılmaktadır. Resmi muameleye esas olecak malümatı yanlış vermenin cezayı mucip - olacağı — söylenmektedir. Bu nokta tahakkuk| ettiği takdir- de Müddeiumumiliğin kumpanya- lar hakkında bu naktadan da ta- kibat yapması muhtemel görül- mektedir. teklif üzerine centilmen | ve | sefarethane | Bu Sütunda Hergün Rusçadan: Naci Sadullak KÜPELER Arkadi, Olga ile bundan tam bin dört yüz altmiş gün evvel evlenmişti. İzdivaçlarının ilk ye lnda çok mes'ut bir hayat ge- çir. işl rdi. O gön ömrünün yaşatmış olan sevgili evlenmelerinin senesi olması şe- refine dostlarına bir ziyafet çek- mişti. Fakat sonra, izdive.çlarının takriben dört yüz, dört yüz be- şinci günlerinde bir manto me- selesinden başlamış olan uygun- suzluk — hayatlarını, şekeri az konmuş çaylar gibi yavanlaştır- mıştı. Fakat bu yıldönümü ziya- feti bir kere nasılsa âdet edi- nilmişti işte. O, her sene ayni günde mütlaka verilecekti. Ar- kadi ikinciyi üçüncüyü ve nihayet bu akşam bin dört yüz altmışıncı günü akşamı dör- düncü de — veriyordu. Dostlar olunmuştu. — Bu ilmi bir bir. kon- Ferans, bir tatsız vazife, kavga, döğüş değildi ki herkes gelme- Arkadi, - kendisine en bahtiyar günlerini ziyafeti davet içtima, fenni mezlik etsin. Muayyen saatte, bir kişi eksik olmamak - şartile, ber- kes toplandı. Arkadi misafirle- rini az yemek yemekle tanınmış olanlardan seçmişti. Fakat bu hesabi. böşa - çıktı. Akşam üzeri konsolosla beraber | yer,, diye nam vermiş davetlile- | rin oburları bastıracak gibi te kındıklarını görünce zavallının ağzı açık kalmıştı. Zira onlar bu ziyafete — iştihalarını lendirmiş de gelmişlerdi. * Yemeği turuyorlardı. Bir aralık çıkmış olan karısı salona geldi. Rengi sapsarı, yüzü kuvvetli bir a V astırabın . çizgileri ile rişandı. | na düştüğünü anlıyan Vâhit Bey | ÇZ K | polise giderek meseleyi anlatır. Kocasına işaret etti. Arkadi de | onun arkasından çıktı : — Nen var, ne oluyorsun? — Ne olacak, elmas küpele- | rim yok ortada! Şimdi sararmak, solmak sırası ona sirayet etmişti: — Sahi mi söylüyorsun? dedi. — Tabit ahi söylüyorum. Yü karı çiktimd. Bic de baktım dolap kapağı ardına kadar açıl- mış, - mahfaza . yatağın - orlasına | atılmış, içinde küpeler yok. Öyle zamanlarda olduğu gibi Arkadi'nin hallerine, sözlerine az | mantık, çok telâş Arız olmuştu. Salona girdi, metliste en yakın, en görgülü. ve en şayanı hürmet misafır Göspodin İvanoftu. -Ona | doğru yürüdü ; — Karimın küpeleri çalınmış! dedi,.. Göspodin İvanof hayretle: — Ne söylüyorsunuz?! dedi... Arkadi : — Evet! cevabını Ve karısının işia nasıl farkına varmış olduğunu anlattı. Göspodin İva- nol: — ODoo.. verdi. Bu fecilll dedi. karısile * verdi. | | Bulunamadı “Az. yemek | getirecek | uzunca bir açlıkla midelerini din- | | tezyiflerle mütcakıp salonda ©- | dışarı | || tar. Birar düşündükten sonra ilâve u! — Herkesin üzerlerini yalım!! arr — Aman rica ederim, bea ©o mantaya söylemedim. Muhte- rem — misafirlerimin — hiçbirindea şüpheli: değilim!! Mizafirlerden biri : — Arkadil dedi.. Gospodin İvyanofnn hakkı vardır... Madom ki bu rezalet bizim burada bulunduğumuz — bir sırada we kubulmuştur. — İşa — zabıta da müdahale — etmiş — olsa ilk iş olarak hepimizin üzerlerimizi arr yacaktır. Biz işin bu kısşmını ol- sun kendi aramızda halledelim. Daha doğrudur. Arkadi mahcup: — Nasıl olur!! diye mırılda- nıyordu.... Karar verildi ve sıra ile herkesin üzerleri arandı.. Ne olduğunu tahmin buyurursunuz? Arzedeyim: Küpeler bulunamadı... amma |.. — İsimlerini neşretmiyeceğim, bu yaman mi- safirlerden kimisinin cüzdan ce- binden gümüş çatallar, kimisinin iç cebinden gümüş kaşıklar, ba- zılarının — pantalon — ceplerinden tuzluklar, biberlikler, ufak - kıy- metli vazocuklar, hatta bardaklar, neler, noler çıktı. Bir aralık Ar- kadi yalnız bulduğu — karısının kulağına eğildi: — Ben küpeleri buldum. Hiç zsesini çıkarmal| dedi... x Hirsizlar; küfürler, tellenmiş tahkirler, pullanmış | birer affa mazhar kılımnıp kapıdı- şarı edildiler. Namuslu misafirler de bu hâdisenin yarattığı tatsız | havada fazla oturmayıp dağıldılar. O zaman Arkadi karısına: — Yaaa karıcığım... İşte böy- lel dedi... Ben sonfrada hangisi- nin kaç çatal, hangisinin ne ka- dar kaşık, velbasıl kimin ne aşır- dığının hep farkındaydım. Senin küpeleri bu arama tarama ameli- | yatına bir. vesile yaratmak - içim ben — sakladım. — Nazaridikkatinl çabuk — celbetsin diye mahsus — dolabı açık; ve. mahfazayı yata- | gn ortasına biraktım. Hayretten — ağmı bir - kardış açılmış olan Arkadi küpelerine kavuşmanın sevincile gözleri par- hyarak zekâsına — ve — dikkatine hayran kaldığı kocasının boynuna — sarıldı: — Yamansın vallah!!... dedi ğ Kiralık apartıman Osmanbayda Tramvaya bir dakika Şişlide Osmanbeyde Afitap sokağında 18 nu- maralı Araksi 'apartıma- nınin 6 numarası kiralık- 5S oda, bir sofa, elektrik, havagazı, güneş ' ve hava Kapıcıya asüracaat edimiz su,

Bu sayıdan diğer sayfalar: