3 Mart 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

3 Mart 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p 3 Mart Ziraat Bilgisi Koyunlarda Dalak Hastalığı Bize ziraat husucundaki müşküllerinizi soranuz. 8on Poşta'nın «Çiftçis el sizi göüçlükten kurtaracaktır. Memleketimizin birçok yerle- rinde ezcümle Meriç, Samsun havzalarında çokça bulunan bu bastalık her sene sayılı telefat verir, Fen lisanında “Antraks, diye tamlan işbu hastalığa Franszlar *Şarbon. Türkler de “Dalak,, hastalığı demişlerdir. Filhakika hastalığın göze çarpan arazi ka- | nin siyah bir renk iktisap etme- Si İle pıhtılaşması, ve dalağın tiyade büyümesi ve katran gibi çamurlaşmasıdır. — Hastalık — bir mikroptan ileri gelip bu mikroba: * Basilüş antrasis ,, denir. Da- lak mikropları hayvanların gaita ve ifrazatı ile mer'alarda toprak ve otlara bulaşınca şeklini de- trerek mukavim bir hal alır- r. (İspor) bu takdirde senelerce yaşayarak böyle yerlerde otlayan koyunlara — hastalığı — geçirirler. En ziyada rutubetli, su tutan bar taklık arazi, Dalak hastalığının yatağıdır. Bu gibi yerlerde otla- tılan koyunlar, otlarla beraber mikropları da uldıklarından hemen her sane dalak hastalığı görülür, Hastalık haricen de kolaylıkla tanılabilir. Çobanlar koyunların burunlarını sıkmak suretile hay- Yanı İşetirler. Hasta bayvanlar'o zaman kanlı bir sidik işerler. Ma- mafih hastalığın seyri birkaç gün olduğundan telefat ila de anlaşılır. Yağmurlu ve selll senelerde —I!İlığmdılıı ziyade genişleyerek bütün mer'ayı kaplar. Solucanlarda — toprak — altına karışan mikropları yer yüzüne çe karırlar. Böyle yerlerde birkaç sene koyun otlatmamak zarurldir, * Dalak bastalığı bu hastalığa lutulmuş koyunların etlerini yiyen İnsanlara da geçer, Hasta hayvan- ların — derileride — mikropludur. Hatta bu derileri tuzlamak, ku- rutmak ta mikrobun hayatına Mmilessir değildir. Binaenaleyh bu rece mukavim bir mikrobu ©- lan bu baslalığın ölülerini iki metre — derinliğindeki — kuyulara gömmek ve kireçle örtmek şarttır. Dalak hastalığı bir sürüye gi« rince ar zamanda çok telefat verir. Buna karşı koruyucu aşılar icat olunmuştur. Tedbirli koyun- cular her sene ilkbaharda bulun- dukları yerin baytarına mürsca- atla koyunlarımı aşılatırlarsa has- talık görmezler. Her sene aşılân- mak suretile koyunların mukave- met kazandıkları bittecrübe arla- tar, Türkiyede ikl türlü —dalak apıs: kullaaılmaktadır : Biri Pastör mücssesesince ha- zırlanıp avrupadan gelen - aşılar, diğeri de Ankara ve Pendik la- boratovarlarında yapılan aşılardırı Pastörün aşısı dafada - yerli apılar bir dalada kullanılır. Bü aşıların bir şantimetre mix'abı sekiz koyunu aşılamaya kâfi gelir. Aşı koyunun art bacaklarının h ı’:l:la“dl" c;eıiıinhı ı=ı edimme ilir. Bunun için o ııımlıılllı evvelce :::ı edilip silinmiş olması lâzım- Aşılanan koyunlar ertesi we- teye kadar hastalıktan muafiyet zanırlar, Koyuncularımız, hayvanlarını Aşılatmakla beraber bulaşık mer' alardan uzaklaşmalı, sulak araziyi ziraatle islâh etmelidirler. Dalak N al ginın — hükümete — ihbarı MESOee a. c OK ah YAF Y g SÖON POSTA 20 SENELİK HASRETLİLER.. Emine Hanımın Altı Yaşında Evlâtlık Diye Verdiği Kızı Nerede? Senelerdenberi Ayni Şehirde Yaşıyorlar, Fakat Ana Evlâdını Ve Evlât Anasını Bir Türlü Göremiyor... Yirmi aenedir — biribirlerinin hasretliğini çeken iki ana evlât... Ayni şehirde yaşıyorler, fakat ana evlâdını, evlât anasımı görer miyor. Niçin mi? Onu benden değil, ihtiyar ananın ağzından dinlemek daha doğru olur. Emi- |" ne H., bana yanık yüreğinin der- dini şöyle döktü: Biz asıl Dedeağaçlıyız. Kocam saraçlık ederdi. Kimseye muhtaç olmadan geçinip gidiyor- duk. Balkan mubarebesi kopunca bizim de ağıımızm tadi - kaçtı. Bulgarlar bir gece evl bastılar, Kacamı alıp gözümün önünde | parçaladılar. Zahir ecelim gelme- miş. Ben nanlsa kurtuldum ve oğlumla kızımı yanıma alıp bir Rum kilisesine siğmabildim. Ta> mam oa gün bu kilisede aç susuz, kapalı kaldık, Katliamın arkası alındıktan sonra meydana çıkarak bir mektebin boş odasır na yerleştik. Oradan bizi kaldırıp Çanakkaleye gönderdiler. Bize bir cami göstermişlerdi. Orada yatıp kalkıyorduk. Yatıp kalk- mak., İşte hepsi o kadar... Çüm kü yeyip İçecek paramız yoktu. Satmadık bir şey bırakmamıştım. Tam bu skıntılı günlerimde idi, Bazı beyler, evlâtlık aramak için cami cami dolaşıyorlardı. Gelip benim kızımı da gör düler.. Rukiyeciğim, daha o xa- manlar, altı yaşında var, yok.. Zühtü Paşa İsminde bir doktor için onu benden evlâtlığa istedi- ler. Vermem desem, çocuğu boy- numa alacığın. Kendim aç çıplak kalmışım, zararı yok.. Fakat —dünyayı yeni görmiye başlıyan körpe kuzuyu da aç, çıplak bırakmak doğru mu? Canımdan can koparır gibi Rukiyeciğimi bu Zühtü Paşa konağına evlâtlık verdim. Fakat bir şart koşmuştum. Çocuğumu ne zaman istersem gçidip göre- bilecektim, Oolar da buna kar- gılik $ — Elbette, dediler, anası değil misin? Görmek te hakkın, öpüp okşamak ta.. Birkaç gün sonra doktor Ertineye giderken bizim camie uğradı * — Kızına şöyle bakıyorar, böyle bukıyoruz. Sen hiç merak etmel diye birçok teminat verdi. Ben de gözümün yaşını içime tindirerek : — Allah tuttuğunuzu kolay getirsin! Diye dualar ettim. Dok- tor gitti. Ertesi hafta, — çanakkaleden Geliboluya giderken yolda haber aldım ki — kizımi 'alıp İstanbula götürmüşler. — Sefalet yüzünden yaptığım İşe, çoktan pişman ol- muştum, — Bahtsız — yavrucağıma kimse anası gibi bakamazdı, Ab, ben nasıl oldu da Rukiye- ciğimi yabancılara teslim etmiş- tm, Elin evlâdi insanın kendi evlâdı gibi olur mu?.. Artık deli seyyah gibi idim, Baş vurmadık yer bırakmadım. İstanbulda tamıdık, bildik kim varsa mektup mektup Üstüne., Hiçbirinden cevap — alamayınca kendim kalkıp İstanbüla geldim, Koca memleket.. A (£ Emine H. Rukiyenin kim bilecekkl nerede olduğunu., Fakat ben aramaktan usanma- dım,Nihayet bir gün Kızıltoprakta, İhlamur — caddesinde bir evde oturan Zühtü Paşa isminde bir doktor olduğunu haber verdiler. İasan sora sora kâbeyi bulur muş ben de İhlamur caddesinde, Gazhane karşısındaki evi elimizle koymuş gibi buldum. Yanımda bir kaç ahbap da vardı. Hep beraber kaçıyı çak dik, Ben kendimi tamtınlyacak, misafirliğe gelmiş gibi bir kenar- da oturarak kızımı görecektim. Fakat doktorun Hanımı beni ta- nıdi, Tanıyınca da renkten rem- ge girerek fena halde bozuldu. Kızmı kenardan. köşeden göre- bilir miyim, Diye boş yera etra- fiıma bakındım dürdüm, na müm- kön... burnunun ucunu bile göz termediler, Bir kaç gün #sonra, bu sefer yalnız başıma tekrar gittim, İçimden: — Belki merhamete getiririm! dedim mne olursa olsun işi kendi- lerine açayım... Dedtğim gibi de yaptım. Yu- karı çıkar çıkmaz, hanımın ayak- larına kapandım: — Kulun kurbanın olayım, Hanımefendiciğim... Elâdımı, ba- na dünya gözile bir kere olsun gösteri diye yalvardım banım, fena halde şaşalamıştı; — Bizde yek.. Yok bizde senin kızın., Deyip duruyordu. Ağlamıya başladım: — Allahın dediği olur, ha- mamcığım.. —Öldü ise de kaldı ise de bana baberini ver?.. Hanımefendi, ne öldü diyor, ne kaldı. diyor. Anladım ki ne kadar göz yaşı döksem, bana kızimi - göstermiyecekler. Daha birkaç defalar el altından İskate dil ettim. Hepsi faydasız oldu. Rukiye Müzeyyenciğimi benden bucak bucak kaçırıyorlar. Aradan tamam yirmi #sene geçti. Altı yaşında biraktığım yavyrucuğum şimdi tamam yirmi nitısında... Ben daha yaşasam, yaşasam kaç sene yaşarım? evlâdımı bir kere doya doya göreyim, yine onların olsun. Rahatı İyi ise, kendi! keyfim için kızımı, alıştığı evden ayırmak istemem, Birkaç ay evvel, Üsküdar Müddeiumur miliğine bir istida İle müracaat ettim. yanıma memurlar katarak beni eve soktular, Fakat burada bana gösterdikleri kızların içinde Rukiyeciğim yoktu. Sonradan anladım ki onu baş- ka bir eve göndermişler. Bu hasretlikle evlât delisi bir kadın oldum. Yolda bir yetişmiş kız görsem, “ Acaba benimki mi? ,, diye yüzüne bir kere bakıyorum. Eskiden konudan komşudan biç olmazsa selâmını olsun alıyor- dum. Kaç senedir ne selâm, ne subah... Yalnız geçenlerde birisi - bi mem sahi bilmem yalan - “ Ah, anac ğum.. Kimbilir ne haldedir?,, diye onun da benim için ağladr ğını haber vermişti. Biz böyle ana evlât daha ne zamana kadar ağlaşacağız ? . Emine Hanımın acıklı mace- rası burada hıçkırıklar arasında boğuldu. ** Abdülhamit'in Mavi Elması Abdülhamit'in elmas kollek- siyonunda mevcut mücevherler- den olup mavi taş denmekle ma- ruf olan elmas, Yıldız sarayı yağ- masından sonra Âvrupa'ya götü- rülmüş ve satılmıştı. Bu taş, son zamanda Londra'da bulunuyordu ve satılığa çıkarılmışti. Fakat bir müddet sonra taş mezattan geri alınn g ve sahibi elması satmak istemediğini ilân etmişti. Verilen malümata göre mavi elmas, ee rarengiz bir surette — ortadan kaybolmuştur. Çalındığı muhak- kaktır. Hatta çalan adamın kim olduğuna dair bir takım şüphe- ler vardır, bu adam zengin bir ecnebidir. Taşı satın alınıya talip çıkmış, fakat alamayınca — #on derece mütecesir olmuştu. bun- dan dolayıdır ki taşı çaldırdığı zannödiliyor ve bir kadın vasıtas sile İngiltere baricine çıkarttığı Ni < İçiğ L A DA * b 1Geçen Bilmece- mizi Doğru Halledenler ( Baştarafı G macı — sayfada) den 441 Nüzbet, Düzçe Azmımilit Ük mektep talebesinden Bi Kemal, Ankara Nocati Bey — İlkmektebi talebesinden 243 Sadi, Karagümrük 27 inci İlkmek- tep talebainden 180 Bahri, Ankara, Gazi ilkmektebi talebesinden 164 S8t- leyman, — Burta Maliye İora Memuru Riştü Bey kızı Güzin, Eyitp Ortamek- talebesinden 184 Halit, Feriköy Puya mahallesi Miralaykâmilbey sokak £ No. da Hasan, Beşiktaş vum mekte- bi sokağı 16 No, hanede Mehmet, Ka- regümrükte £7 imel İlkmektep talebe- sinden ÖS1 Pakiıze, — İstanbul birinel İlkmektep talebesinden 248 Sabahat, İstanbul — ikinci mektep tal«besinden 128 Cahide, — Çemberlitaş Doğramacı sokağında 1 numaruda Nejat, Beyoğ- lu Esayan mektebi talebesinden Koko Hovnanyan, Aksaray Şeyhosman so- kağında 9 mumarada Zehra, İstanbul kıt — Örtamektebi — talebesinden 200 Macide, Ankara — Mimarkemalettin mektebi — taleb sinden 843 Muzaffer Atıf, Adana erkek İisesl talebesinden B3 Oğuz, BEakişehir. Temyiz Mahke» mesi Azasından Abmet Fuat, Adana Seyban ilkmektep — talebesinden 231 Hamza BSalih, — İstanbul 44 üncü ilk- mektep talebesinden 869 Kemal Bey va Hazımlar, | , ee Tn S Çocuk Beslemek Yeni Doğanlar Nasıl Beslenir ? Doğumdan ikl yaşma kadar; Bir ananın İlk vazifesi bebe» ğini kendisi emzirmektir, ana #ütü bebağe aittir ve bebek için yaratılmıştır, ana çocuğunu ene zirmekten ancak hekimin tavık yesile vazgeçebilir. Sun't irda ile beslenen çe cuklarda ölüm ana sütile besler nenlere nisbeten — dört — defa fazladır, Ana sütile besi; Tabil sıklette (3 K. 250 gr.) doğan bir bebek her Üç saatte bir emzirilmelidir. Emzirme saatleri: 15, 18, 21, 24 İlk ayda çecuk gece yarimı bir defa emzirilir, ikincdi ayda ( debil çocuklar müstesna ) altı meme kâfi gelir. Emzirme müddeti ; Her emzirme 10- 15 dakika devam eder, çocuğa her iki meme münavebe ile verilmeli ve iyi nefes alabilinesi için burun deliklerinin kapanmamasına dik» kat edilmelidir, hekimin tavsiyesi olmaksızın çocuğa — memeden başka bhiçbir şey verilmemelidir. Her emzirilişteki sütün mik- tarı: Bu miktar çocuğun tartılmas sile anlaşılır. Eğer bebeğin vezni muntazaman artıyorsa gıda kâfi geliyor demek olduğundan eme zirme müddeti arttırılmamalı ve gocuk haftada bir defa tartık malıdır, şu cetvele dikkat edinizı EE_“L_. adedi Miktar Gr, Tinci güne kadar 7 aya »« " 6, ©, 12, 110 ©ĞU DUAR UA a00a00c0c00acs DA U Muhtelif irda: Ananın kâfi miktarda sütü yoksa çocuğa 1-2 emzik veri» kebilir. Sun'1 irda: Ana çocuğunu herhangi bir sebep tahtı. tesirinde kat'iyen emziremezse ancak o zaman bu vaüle müracaat edilir, yukarıdakl cetvelde yazlan snatlerde ber Üç saatte bir emzik verilir. Miktar: Yaş Emaik adedi eÜi gr. va gr. mecmu mük, Tügüne kadar? 40 — 35 75 Daya » 7 50 320 B0 A ac> u. 2:00 30 80 .- a7? 00 30 no Ü e. 5:7 M BO S 5 w T M AM y tt0 6 & w © 13008f vüt 7 » » 8 M0 d A 9 . ,.ll“ Süt şekerli su İle (her emziğe bir parça şeker) karıştırılır, Dokuzuncu ayda çocuğu ted- ricen memeden kesmiye başlar ma'ıdır. Evvelâ bir, sonra iki emzik hazfolunur ve bunların yerine (bouillie) ikama edilir. Bebeği ayda bir defa mütlakş hekime göstermelidir. Süt: Kesilmemiş, su katılmar mış, yağı alınmamış, kirlenmemiş halis süt olmaldır. Dr. Kudei (Yaşamak Yoluj

Bu sayıdan diğer sayfalar: