4 Aralık 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

4 Aralık 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

di ban zde ara blr ara de aya nde yere bu her at ire, da- akt lt dde nek Dek saki inin ne sın, ıda ırın beği yar Fa- rile srar man dar yat ra- FERKFA PFF -— 3 5 254 Londra Aydışla- rına Berlinin Kprşılığı İagiliz Kıralının Avam Kâmarasını #çiş aydışına (nutuk) verilecek karğı- Hıktan — ötürü muhafazakâr fırkanın ileri gelenlerinden M. Çörçilin Alman l hakkında —bu — aydışa istediği cümleleri biliyoruz. Ajansın tel yazıları, bunları bize, birkaç gün Öözace İletmişlerdi. Bu yüzden, gerek muhafazakâr fırkanın lideri M. Baldvin, gerek İngiliz Dış Bakamı Sir Con Simon dü karşılık aydışı söylediler. M. Baldvinin dedikleri, başlıca göze çarpan, Alman silâhları için M Çörçillin verdiği sayıları hakikatin #stünde bulmak, fakat Almanyanın silâhlanmasını kabulde onunla beraber olmaktı. Bu münasebetle M. Baldvin hava silâhlarının aldığı ehemmiyete dokunarak — bu allâhlar karşısında sınırların kısaldığını İleri sürdü ve fagilterenin, bu bakımdan Almanya- dan hiç Bir zaman aşağı kalamıya- çağımı söyledi Sir Con Simonun dediklerinde ise, bu — silâhlanmanın yarattığı rahatsızlığa büyük bir yer verilmişti. Sir Con Simon, diyordu kk *“Bu rahetsızlık bir fenalığa gitma- den işin Önü alınmak gerektir. Geriye gitmek to kabil olmadığına” göre bugünkü vaziyet konuşmalara — bir esas olabilir. Şimdi bu aydışların akislerini Berlinden gelen haberler bize getiri- yorl. Almanya ve onun namina konuşanlar diyorlar ki : Diğer uluslarla #ayni bak sahibi olduğumur kabul edilmiş, fakat si- lâhlanma sa'âhiyetimizi kullanmama- miz istenmişti. Şimdi, biz, herşeye rağmen bu salâhiyeti kullaniyoruz. Müdafan ezasına dayanan — silâklan- mamızı — nisanda [Iümı[lı o zaman Sar meselesi de hallödilmiş olacaktır. O zaman daha iyi ve mü- #avi gartlar içinde konuşabileci birer * SinÇöfdrada M, Baldrin ile Sir Com lmonun söyledikleri aydışların çim- dilik — Berlinde — bıraktıkları — akislar bundan ibarettir. Ayni tas, ayni tarak Ve ayakı hamam, — Süreyya yilünürçidn Bir Sar Anlaşması Londra, 3 (A. A.) — Sar meselesi hakkında Fransiz - Alman anlaşması Romada imaalanmıştır. Edebi HARİCİ Uzak Şarkta Japonya Pris, 3 ( ALA. ) — Tan gazetesi, Japon siyasamını aöz gelişi ederken, Uzak garkta Japanyanım diğer dovlet- lerin nüfuzlarını altüst etmek Üzere olduğunu, Asyada hakimiyetini kuv- vetlendirmek yolumda uğraştığını ve genişlettiğini yazdıktan sonra diyor klı * — Japonya Dış Bakanısın son nutkuna göre, uzak garkta silâhlı bir ihtilâf yakın değildir. Çünkü Japonlar diplomatınca yoldan 'ağır, fakat yetla ilerleyorlar. Japonya ile Sovyet Rusya arasındaki münasebetlere ge- Hince; Sovyet«Japon dostluğu, birkaç ay evvelki gerginliğin yerine faydalı bir suretta geçmektedir. Fakat uzık garktaki Rus-Japon sıyasalı meselesi olduğu gibi durmaktadır. Japonyanın bakiki isteği kuvvetli bir filodur ve bu (i yerine getirecek bir deniz Japonyanın iste- n vazgeçmemik ve gayretlerini yalnız zamasın Jeabla- tına uydurmak, A vustralya Fırtınası 6000 Kişi Yersiz, Yurtsuz Malbrurna (Avustralya) 3 — Vik- torya eyaletini kasıpkavuran yaman fırtınalar yüzünden 6000 kişl yersiz kalmış, 20 kişi ölmüş, bir vapurun parçalanması yüzünden de 17 kişi kaybolmuştur. Zarar bir milyon İngiliz lirasıdır. Su baskını yüzünden bir çok köprüler yıkılmış, bir şehir boşaltıl- miş, bölk yanı çıplak — ve sıril siklamm trenlerle taşınmışlır. Harab olan yerlerden, tüyler ürper- tici haberler geliyor. Kuverapta, dam- ları Üzerine sığınan ahali, bütün gece, suların İçinde yüzen yılanları uzak- laştırmakla uğraşınışlardır. Hastahane- yi de su basmış ve bhastalar damda açdan bir delikten kurtarılmışlardır. * Manilla (Filipin adaları) 8 — İki ayda altı kere baş gösteren Tayfun, şimdi de Cenubu tehdit ediyor. Beşinci Tayfunda 18 kişi ölmüş, 70 kişi kay- bolmuş, 15.000 kişi de açıkta kalmıştır. Sevmediğine —— ——— 4 /02/ 9k4 — Bir kere görmüşsün, sonra da konuşmamışsıa hiç! bu kadar kat'i hüküm verilir mi? — delilik ediyorsun! Beyhan, omuzlarını kaldırdı: — Bilmiyorum!.. — O, Hârun Şinasi, — sinirlerime — “dokunuyor. Gelipte elimi tutacak olsa sinir- den, şark diye muhakkak düşer bayılırım! — Senin bugün hakikaten si- nirlerin bozuk... Başka gün ko- nuşalım ! Fakat Türkân, bunu söy- lemekle — beraber - etrafına ba- kınıyordu; Beyhan, kuşkulandı : — Eirini mi bekliyorsun ? Türkân, inkâr etti : — Hayır... Sana canım sıkıl- dı da... — Niye Harun Şinasiye ta- r olüyorsun. Türkân, — Beyhanın ellerini tuttu; sesi kadar, bakışları da Yalvarıyordu 1 — Bunda, benim ne menfaa- tim olabilir ? Ben, seni duşünü- yorum. Harun Şi her cihetce senin küfüvvün... Sinan — Tahsini birakalım senin ona karşı ciddi bir zaafın olmadığı belli.., Kalb ] boşken, insan hayallerle avunur. Sen, bir kere Harun Şinasi ile konuş, çok geçmeden anlaşacak- sın. — Niye bukadar bunun - tüne düşüyorsun | Türkân, arkadaşının ellerini bırakmıyordu : — Sana, onu da anlatayım... Ben, bu çocuğu şirkette tanıdım. “Ailece falan bir — yakınlığımız, hususiyetimiz yok... — Terbiyesi, bilhassa nezaketi koşuma gidi- yor... Öbür gençler gibi iddiali ve küstah değil.. Kendi ha- Hinde sessiz.. Ahbab — olduk, ve arkadaşlığımızı - bildiği — için bana, senden bahsetti. Öyle yalvardı, öyle yalvardı ki acın- dirde kendine.. Pekil demeye mecbur kaldım. Beyhan, — ellerini — Türkânın avuçlarından çekti, silkindi: — Niye, pekil dedin! Türkân, suçlu suçlu boynunu bükmüştü: ; — Beai, Beyhan Hanımefendi e tanıştırır. mısınız? Dedi. Ev- velâ, bayret ettim; sahi, tanım- yor musunuz? Diye sordum. Tanımı- yoruz amma, pek resmi, dedi. ĞAA LO BON TELGRAFLAR | Yunan Ve Arnavutluk M. Venizelos, Son Hâdiselerden Ötürü Tehdidkâr Sözler Atiaa, 3 (ALA.) — Eski başvekil M. Venizelor — garetelere — günlüri söylemiştir: “—U'uslar derneği Arnavutluktaki Yunan azlığının mekteb haklarımı tanımadığı tekdirde Cenevre derne- ginden çekilme ve hattâ şimal Epi- rinden Yunan halkına iskâr edilen haklara riayet ettirmek için kuvvate müracanta gel olan bütün muahe- den geri dönmek Yunanistan için bir vazife olur. Bunun Üzerine kendisine müracaat eden gezetecilere başvekil M. Çaldaris: “— Yunanistanın uluslar derneğin- den memnun olmaması için şimdiye kadar hiç bir sebeb olmamıştır.. demiştir. Fransız - Alman Münasebatı Vi 3 — R sAmA AA t * Parls, 8 (A A.) — Harlciye Bakanı M. Laval, Alman büyük elçisinin İsteği üzerine M. Hitlerin hususl ada- mı Fon Ribbentropu kabul etmiş, l sonra Cenevreye gitmiştir. g | | | | | Söylüyor sardenbire tehdit edici sözler söyliyen M. Venizelos Komünist Telmanı Fransada Müstem- Kurtarmak İçin Paris, 8$ (MA) — Eski Alman komüniat fırkasının lideri olan Tel- ft h maon gim M iyanet suçile ediliyor. Bu dava etrafında mak Üzere — burada toplanan slar arasi hukuk — kon- feransında — Sar avukatlarından M. Sender demiştir kl: “— Sar Almonyaya geçeçek olur. #a mem'eketi bırakacak olan on bin Sarlı ne olacaktır? orada Almanyanın karku saçınasına karşı bütün haik ko- runuyor. Konferens re'si, Telman das vasına karşı bütün insanlık kuvvetle- rinin seferber edilmesini dilemiştir. Beyhan, hiddetle ayağa kak mıştı: * — Yalan! vallahı yalan! © da yalani Türkân, — kolundan — Çekerek zorla Beyhanı oturttu: — Dur, parlama birdeni.. Te- vil noktası olan bir yalan! — Ne gibi tevil noktası? — ÜÖyle ya.. Bir şirkette ça- hışımyor muyuz? Hör memur, öbür kalemlere de girip çıkıyor.. No- zaketen selâmlaşmıyor muyuz? Ba- zan İş icebi, konuşmuyor muyuz?, » Beyhan, dişlerini — sıkmasına rağmen biddetini yenemiyordu: — Zırva tevil götürmez. Ben, onunla ne bir kere - selâlaştım, ne de bir kelimecik olsun ko- nuştum! © Türkân da yavaş yavaş sinir- — Sen, bü kadar nezaketsiz değilsindir amma... Beyhan, — güncenik — gücenik baktı: — Nasıl, beni, bir yabancı nam — ve besabına — kırıyorsün, öyle mi? Fakat — arkadaşının yüzünde beliren iç sızıları kırışıklarımı gö- rünce sesi ve tavru gevşedi: — Sana, kalbimi, olduğu gibi açayım, Türkâni. Kimseyi sevmi- yorum, kimseye ayrı bir tevec- cüğüm yok... Ben, hiss'z, donuk bir. kızmıyım? Hayır, değil mi? Hatta sevmek istiyorum.. Başımda, leke Konferansı Paris, 3(ALA.) — Fronsa ile müstemlekeleri arasındaki ökonoml zorlukları ortudan mak makaa. dile burada bir müstemleke konfe “ansı açılmıştır. 200 murahhaa bazır bulu- muyor. Asıl maksat Fransa ile müs- temlekeleri arasında - ticaret , birliği temin etmektir. Fakat ecnebi mem- lekotler'e Fransa müstemlekeleri ara- sında tÜcaret sorbest kalacakbır. ÜALEERUR AAAT Harici Haberler Burada bitmedi. Lüyfen TI inet sayfayı çeviriniz. — < macera rüzgârlarının esişmeğe baş- ladıklarını — duyuyorum.. — Sinan Tahsini sevebilirim . Bizlm ka- lemdeki — çıyan Pertev Nejat, yok mu?. Sevebilirim!. Mukayyid Nafiz Yusuf Efendiyi sevebi'irim!, Haita, hatta kalem amiri Şevket Yahya Beyi dahi sevebilirim! şir- kette veyahud hariçte, yaşlı, genç, çirkin, güzel her erkeği sevebili- rim! Fakat Allah aşkına, bana, Harun Şinasi Beyden bahsetme... Türkân, taaccüble dinliyordu: " — Ne anlaşılmaz çocuksun! Beyhan, yumrukklarını masaya dayadı; gözlerini, karşı kıyıların güneşin son ışıklarile yanan ağaçı larına, — renk renk — tepelerine dikti; sesinden evvel, tavru ko- nuşuyordu: — Bunda, muammalık - birşey yok! Gayet açık.. Müdürün hiçbir gizli kasti, niyeti olmayan söyle- diği sözler, beni havalandırabi- liyor.. Demek ki, bon de herkes Ö gibi, yahut birçokları gibi sev- mek ve sevilmek ihtiyacındayım.. Karşıma bir âçık çıkıyor, bunu reddediyorum! sana tuhaf, garip görünüyor, öyle mi? Türkân, arkadaşının — vaziyer tinden istifade ederek etrafına bakmakta idi: — Hayır, garip, tuhaf görün- müyorl! evet, sevilmiş olmak, sa- de, bayağı, adi birşey görün..yor. Kendini vclrmek - İstiyorsunl.. Pekâ'â.. Ben, ısrardan vazgeçtim. Yalnız bir tek ricam var. Şimdi i Güzellikte Ölçü Yoktur.. “Ah teyzeciğim, bu Daloya git- mekle, gitmeyi istemekle, nişanlımı da sürükleyip gütürmekle ne büyük hata ettim, bilsen! Şimdi bir taraftan için için üzülüyorum, bir taraftan da lıeııgl. kendimi teselliye | galışıyorum. Orada çok eski bir arkâdaşıma — rastgeleceğimi, ganlıma takdim etmek mecbu- riyetinde den bilecek- tim. Her im diyeyim, beğenir, fa- yanlardanım, muhakkak bendea güzeldi, daha da iyi gi ti. Ne de iyi konuşuyordu. hep onunla meşgül oldu, sonra da dönerken hep ondan bah- settik Teessürümü — belli — etmedim, nişanlımın bol bol sarfettiği medhi- yelere de iştirak öder göründüm, fakat şimdi korkuyorum, nişanlımı, | sevdiğim nişanlımı elimden kaçırmak ihtimalile işanım.,, Ben bı"ıı.:' _;ıxı. bir. düşman karşısında, bem de muharebeyi ilân etmeyen bir düşman karşısında, tek kurşun atmadan ordusunun mağlüp olacağını düşünen bir kumandana benzetiyorum; — bir. defa — karşısına çıkan genç kız onun elinden nlişanlı- #ımı alınıya teşebbüs etmiş değildir, sonra da bu mişanlının birdenbire fiklr değiştirmesi için ortada bir seheb yoktur. Karşılaşılan genç kızın daha güzel, daha geyimli olmanı meselesine gelin- €e, mümkündür. Fakat unutmamalı ki ruhların yakınlığı, kafaların yakın- lığı, his beraberliği, düşünce beraber« lği, menfaat beraberliği, güzelliği Mautturan Amillerin bamlarıdır. Kalk- dı ki güzelliğin bir ölçüsü yoktur, sizin güzel bulduğunuz bir yözü ben soğuk, donuk, manasız - bulabilirim, heykelin — güzelliğine benzetebilirm. bu, böyle olmasaydı orta güzellerin, hattâ çirkinlerin mes'ud olm mes'ad etmemeleri lâzım gelirdi buki etrafınıza bakınız, güzel yeremiyeceğiniz kaç kadının erkek- Terini sonsuz bir :ık içinde yaşat- tıklerını görürelini Fakat bütün bunlarf söyledikten, ümild ederim yersiz bir endişenin önünü aldıktan sonra, ihtiyatlı bulun- mayı da lüzumsuz görmem. Bence bu Ahtiyatın ilk basamağı, bir genç kızın Bişinbenı, harlci Glemden mümkün mertebe alıkoymasındadır. Balo, mü- samere, eğlence, her zaman İştirak edilecek topluluklardan değildir. TEYZE buraya Harun Şinasi gelecek.. Beyhan, elektrik cereyanına tutulmuş — gibi — çarpılarak — don- muştu: — Buraya mı gelecek? Demek, beni, bilhassa buraya, bunun için getirdin? Teşekkür ederim, çok dostmuşsun! O, ayağa kalkacaktı, Türkân, şiddetle mani oldu: — Beyhan, manasız - densiz- liğin lüzumu yok.. Senin, ondan bu kadar nefret ettiğini biliyor mıydim? O, pek yalvardı. Alelâde bir arkadaş gibi, burada buluşa- bileceğimizi söyledim. Bunu gö- zünde büyütmek —ve dostluğu ihanetle —ittiham etmekte hak- sızsın! Beyhan, Türkânın doğru ve akla yakım sözlerine cevap ver- medi, sadece içini çekti. Türkân, homurdanıyordu: — Senin huysuzluğunu, sinir- lerini —anlıyorum. Keşki birini sevsen... Gönlünü bir aşka kap- tıracak olsan, bütün hırçınlıkların geçer! Beyhan, gözlerini kapamıştı: — Belki! Marmaradan kopup gelen ılık meltemi içiyor gibi nefes alıyordu: — Yalnız, bu İşkence çok uzamasın... Esasen vapuruma da pek vakit yok... Türkân, — uysal gülüyordu: bir — tavırla (Arkası var H dE ÜN ser ü LAİ LA , & L LA D AA A Kİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: