12 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

12 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TT SON POSTA Büyük resimil roman <aammmmae- 717 aa. Yazan; Sermed Muhtar Alus İKİ GÖNÜL BİR ÖOLUNCA.. Samanlık Seyran Olur! 12 - 4 « 9235 Paşa, Günden Güne Dertleniyordu.. Osu, busu yok, konağı böyle çilehane haline getiren sebep hiç şüphe yok ki yeni damadın kıde- mindeki uğursuzluk, netamelilikti. Herhalde düz tabandı ki evi böyle allak bullak etmişti. O ane kadar içinden inbisatlar, safalar taşan Ata Paşakonağı o kadar değiş- mişti ki bir müddet devam eden durgunluk, yels te ortadan kalk- mış, şimdi de her tarafta, her bucakta geçimsizlik, haraza türe- mekle başlamıştı Büyüğünden küçüğüne kadar herkes biribirlerile kedi köpeğe dönmüştü. Bunca #wenedir. biribirlerine : (Sevgili nimetlim!.. Canım paşa- cığım!) demekte olan paşafendile Hanımefendi boyuna çekişmede... Kendilerini bildiler bileli biribir- lerine uf dememiş olan iki kardeş, ortanca ile hemşiresi, — muttasıl kavgada... Kazık matmazel çoktan fer- tiği kırmış... Kâhya Zilhanım da piliyi pirtiyi toplamış.. Gülfem kalfa ile Dilberengiz kalfa, gü- nün 24 saati dalaşta... Harem ağaları gırtlak gırtlağa... Yalnız genç cariyelerle uşaklar kekâ... Her akşam: (Vakti kerahat geldi, ilâcımı alayım!) diye çi- lingir — sofrasına oturan, (Battı balık, doldurun bir daha şu te- resi!) diye karafakiler boşaltan, cariyelerin taksimlerini, şarkıla- rını dinleyerek pür keyif rakı parlatan — Paşa, şimdi — üçünçü kadehi — yuvarlar — yuvarlamaz irit,.. Öfke, hiddet, küfür... Tabakları, bardakları fırlat- malar; tepsiye, masaya tekmeler; Harem ağalarıma silleler, tokate lar... Dördünecü kadeh daha du- dıgındı iken — yerlere — tavus kuyrukları — çıkarmalar... Midesi boşalır boşalmaz yine gam ku- yuluğu: — Ne dert bu çattığım dert?.. Yarabbi beni ne vakit geberte- ceksin, lâşemi ortaya serip bu berzahtan — kurtaracaksın? Diye kafasını, — göğsünü — yumrukla- malar... Bu sıcağa kar dayanmayaca- Bedbaht Atâ Paşa, lololo yutmayız. Hele şöyle bir açıl bakalım, doğruyu saklama. * Yaşar, karısının kendisine olan soğuk tavurlarımı bir. müd- | det (öörööll At martiril.. Oyna- ma gündüzl)lerle savuşturmaya I çalışmış, fakat bakmıştı ki - kendi , presengi vechile - bu balık haki- katen başka balık; bu. gidiş | gidiş değil. , Kimbilir kimden akıl öğrem- . miş olacak ki günün birinde, | yepyeni —bir siyaset — tatbikine | Eve gece yarıları gelmek; ek- k seriy sabaha karşı düşmek. Bazan, gök kandilmiş gibi, yıkıla yıkıla | odaya girmek; karısını kıskandı- î racak sözleri tutturup kendi üıı- rine düşürmek. Gömleğinin, ceketinin üzerine kadın — saçları koymalar, Ten fanilasını, firenk gömleğini türlü levantalarla — bulamalar. Güya fazla içkililikten, — yayık ağızla, ashı astarı olmayan bir sürü atmasiyon: — Arkadaşlardan yaver Meh- metle Kristalde — idik. Çalgıcı karıların tam bitişiğinde, omuz başlarında — çakıştırırken... Rakı bu, şişede durduğu gibi durur mu, haydi aktrislerin yanını boy- ladık. Orada da çakıntı.. Sarhoş posulayı bilir. mi ne dersin otel Moderne gitmişiz. Orada da üç Tit iüki Yekta, kılı bile kıpırdam- — Rica ederim, vece konuş- tunuz? deyip müstehzi bir kah- kaha savuruyor, zıplaya zıplaya orta kata inip Zişanın yattığı odanın kapısını vuruyor, hemean kendini kanepeye alışcrdu. ( Arzıra we ) Bugün - HiİLÂL sinamasında Şehzadabaşı Bu gece — Bu senenin iki harika filmi birden PETERSBUR Almanca sözlü ihtişam, G GECELERİ musiki ve heyecan filmi. Ikinci fim : Dünya yüzme şampiyonu JONNY WEISSMULLER tarafından oynanılmış TARZAN VE EŞİi Matineler 11 den itibaren. Dühuliye 20 kuruştur. Bugln TÜR Mevsimin en hissi BiTMEYEN K Sinemasında ve heyecanlı filmi: İZTIRAB FRANSIZCA SÖZLÜ WALTER CONNOLLY - DORINS KENYON - ROBERT YOUNG BIR DAKIKALIK ZAAFI BEŞER - INANILMIYACAK BIR FEDAKÂRLIK 20 SENELİK HICRAN - ÖLÜMDEN BETER BIR Biga suih hukuk hakimliğin- den; Biga kasabasından — tuhafiyeci AL Haydarın Demetokadan — Ali oğlu Fehim ve Ahmet ve Mehmet ile İs- tanbalda Vernecilerde Hallâç sokağın- da 6 numaralı hanede Halil — ve ayni evde Kümile aleyhlerinde açtığı izalei şuyu davasından dolayı dava olunan tarlanın kabili taksim olup olmadığı- nn tayin ve tesbiti için keşif icrasına kazar verilmiş ve bunlardan Halll ve Kümilenin ikâmetgühi meçhul bulun. CEZA Dr. A. KUTİEL Karaköy Topçular caddesi No. 33 masini — hasebile — ilânen — tebligat icrasına karar verilmiş olduğundan Halil ve Küâmilenin $6-4-985 Cuma günü sanat 10 da keşif mahallinde hasır bu- lanmaları veya bir vekil göndermeleri aksi halde keşfin gıyaplarında yapılar cağı ilünen tebliğ olunur. Dünyaca meşhur B u ı K Otomobilinin gelmek üzere olan lüks 1935 modeli Osmanlıcadan Turkçeye Karşılıklar Kılavuzu 1 — Öz türkçe köklerden gelen #özlerin kargısına (T. Kö.) beldeği (slâmeti) konmuştur. Bunların her bir hakkında — sirası ile uzmanlarımızın (mütehansıs) yazılarını gazetelere ve- receğiz. 2 — Yeni konan kargılıkların iyi âyır€ edilmesi için, geregine göre, Frane dızcaları yazılmış, ayrıca öcnekler de konulmuştur. 3 — Kökü Türkçe olan kelimelerin bugünkü işlenilmiş ve kullamlan şe- killeri alınmıştır. Aslı ak olan hak, aslı Ügcüm olan hüküm, Türkçe “çek,, kökünden gelen şekli gibi. Müteharrik — Işler Örnek: — Buharla — müteharrik makine « Buğarla işler makine, Müteharrik izalihi — Kendi Müteharrik — bizatihi makineler, büyük bir terakkiye yasıta olmuştur - Kendi işler makineler, büyük bir ilerlemaye âraç olmuştur. Gayri müteharrik — Oynamaz kımıldamaz, hareketsiz Örnek: Gayrı müteharrik bir cisim gibi durdu - Kımıldanmaz (oynamaz) bir cisim gibi durdu. Kuvvei muharrike — İşletge- Fr. Force motrice Örnek: On dokuzuncu asrın kuvvei muharrikesi buhar idi; yirminci asrın kuvvei muharrikesi elektriktir- On dokuzuncu asrın işletgesi — buğar idi, yirminci asrıu işletgesi elektriktir. Tahrik — Harekete — getirme, kışkıtma, uyandırma, işletme Tahrik etmek — Iş etmek Örnek: Vapurun çarbımı tahrik eden buhardır- Vapurun çarkımı işleten ardır. Tahrik dm — Uyandırmak Örnek: Vatanperverlik hissiya- tını tahrik etmek, ( harekete getirmek) - Yurdseverlik duygu- sunu uyandırmak. Tahrik etmek — Kışkırtmak Örnek: — Fransada — mensucat ameles'ni tahrik edenler tevkif olunmuştur - Fransada dokuma Iş çiler'ni kışkırtanlar tatu'muştur. Tahrik etmek — Harekete getir- mek - Fr. Mettre en mouvement Örnek: Makineyi tahrik etti - makineyi harekete getirdi. Tahriâmiz - Kışkıtıcı Tahrikât — Kışkırtma Harf — Harf (T. Kö.) Harfendaz — Lâfatan Harhara — Hırıltı Hariç — Dış, dışarı Dahil — İç Harict — Dış Örnek: Harict cephe — Dış yö- ney - Hariciye Vekâleti — Diş Bakanlığı. Dahili — İç Örnek: Dahili cephe — İç yö> ney « Dahiliye Vekâleti — Iç Ba- kanlığı. Haricen — Dıştan, dışarıdan Harif — Güz Harifane (Bak: arifane) — Or- taklasa Hârika — Tansık Harıkavi — Tansılı Harikulâde (fevkalâde) — Görük medik, İşitilmedik, duyalmadık Örnek: 1 — Harikulâde (fev- le - avec üne clairvoyance extra- ordinalre. 2 — Görülmedik, şey - On ehose inovie. 3 — (konuşurken) harikulâde, fevkalâde yerinee — Olur şey değil - C'est extraordinaire — OF maz şey - C'est merveillueka, Harikülâde (fevkalâde) - üsnoma- Fr. Extraor - dinatre, — inoui, Merve - illeux Örnek: Hârikulâde bir sây — Üsnomal Bir çalışma - Un travail extraordinaire, Harim — Gizey, avlu - Fr. Sanc- tuaire, enceinte sacrte, enceİnte Örnek: Ev, insanın harimidir — Ev, insanın gizeyidir - La maison est le sanctuaire de |'homme, Mahrem — Gizli, özdeş - Fr. Confidentiel, intime Örnek: Mahrem evrak — Gizli kâğıtlar - Pieces confidentielles. Mahremiyet — Gizlilik, özdeşlik, içli dışlıkık - Fr. Confidence intimitt Örnek: Bu dosyanın mahremi- yeti — Bu dosyanın gizliliği. Iki krkadaş arasındaki mahre- miyet — İki arkadaş arasında- ki ördeşlik. Mahremane — Gizli olarak - Fr. Confidentlellement Örnek: Bunu size mahremane söylüyorum — Bunu size gizli olarak söyliyorum. Mahremi esrar — Gizdeş « fr. Confident Harir — İpek işitilmedik — Harta Hıı. mahsus — Özgi-fr. Propreâ Örnek: Onun kendine has bir yazısı var — Onun kendine öz- gü bir yazısı var- İl a une ma- nitre d'ecriture propre â İul Tahsis etmek — Özgülemek - fr. Affecter, consacrer, reserver, deştiner, allover Örnek: Bu mağazanın kirası vergiye tahsis edilmiştir — Bu mağazanın kirası vergiye öz- lemiştir — Le de ce =ııh est Öfeelıh’l.l'lm'ü Hassatan, bilhassa, alelhusus — Hele, yalnız Hassa, hasiyet, hususiyet — Öz- gülük -fr. Propritü, — particu- laritö Örnek. 1— Madenlerin hassası— madenlerin — özgülüğü - La - propriet& des metaux. 2 — Mesaiperverlik onun mi- zacındaki hususiyetlerden biri idi — Çalışkanlık onun özgü- Tüklerinden biri idi — L'amour du travail formalt un des par- ticularites de son caractere. Cevher — Öz — fr. Substance, Essence, fond Asliyet — “Özgünlük — fr. Ori- ginalite bir özgünlük görünüyor — On remargue de foriginalit& dans cet article. Asli — Özgün — fr. Original Husust, şahsi, zati — Özlü — fr. Personmalite, Örnek: Yüksek bir şahsiyet — Yüksek bir özlük — Une haute personnalitö, Hasad — Biçme Hasad etmek — Biçmek Hasar — Zarar (T. Kö.) Hasbihal — Söyleşi, söyleşmek, let ( Monoloğ anlamına =bıh£ıı etmek ( etmek ) — Aytışmak, çatışmak Mlkllııı)ı, muhavere — Konuşu, konuşma Münakaşa (Mubahasa) — Aytışma Muhabere — Haberleşme, yazızma Müzakere — Görüşme görüşü Müzekkere — Asbitik Taatil efkâr — Oylaşma) Tezekkür etmek — Görüşmek Tezkere (Tahrirat) — Bitik Hasbeliktiza (Bak : Iktiza) — Lüzumundan dolayı Hasebile — Dolayı, ötürü Örnek : Böyle olmak ı....u,ı. — Böyle olmaktan ötürü, böy- le olmak dolayısile Haseb ( Bak : Neseb ) Hased etmek ( Bak : Gıpta ) — Kıskanmak, gönülemek Örnek; 1 — Bana haset ede- ceğine sea de bir baltaya sap Beni kıskana- =ı=—dı bir baltaya sap olmağa çalış. 2 — Hased etmek, gıpta et- meğe benzemez — Gönülemek imrenmeğe benzemez. Hasud (Bak : Gıpta ) — Kıskançı günücü Hasıl olmak, husul bulmak — ( Devamı 9 uncu yüzde )

Bu sayıdan diğer sayfalar: