5 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

5 Haziran 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan : n Teikü & Deli Aslan Pae No, su Seyfi “ Her Taraf Derin Bir Sükün İçindeydi.. Maral Hanım bir az durduk- tan sonra - fakat bu defa gö- rünür bir teessürle - yine söyle- meye başladı: — Dediğim gibi, yirmi yl önce, babanla yine bu odada, yine böyle bir gecede otururken ondan bir şey ya'varmıştım: —“Benl Aslandan önce öldür!,, demiştim. Şimdi de yine bu oda- da senden rica ediyorum, beni kız kardeşin yıldızdan evvel öl- dür ve onün haberi olmadan öl- öldür! Onun düğünü görmeyeyim, bilmeyeyim! Bu korkunç, feci sözleri, ihti- mal — beşeriyet — tarihinde asla söylenildiği — işidilmemiş sözleri, onlardan daha korkunç ve daha feci bir süküt takip etti.. Arlık Aslanın annesi de ha- rikulâde —metanetini — kaybetmiş gibi idi. Duvardaki garip şekilli saat bile bu meşum sükünetten bıkmış, artık bu hale tahammül edemi- yormuş gibi birdenbire ürperdi, silkindi; o kurşun gibi sükünetin yüzüne haykırmak için birkaç dafa hırıldadı. Aslan Bey minderin Uzerinde mermer bir heykele dönmüştü, birşey duymuyor ve birşey İşit- miyordu. Maral Hanım daha oğlunun yanında — oturuyor, parmaklarile oğlunun saçlarım yavaş yavaş okşuyordu. Milyonlarca insanda bir insa- mın başına gelmeyen ve gelmeyecek bir keder ve acı içinde ezilen, kahrolan zavallı delikanlıyı biraz kendi haline bıraktı. Sonra yavaşça dedi ki: — Aslan, artık yeter; çocuk mu olacaksın? Bu işi artık konuş- tuk, bitirdik; şimdi — tutsak ( Na- dolni) ye gelelim... Aslan Bey ( Nadolni ) lsmini İşidince gövdesi baştan aşağı elektriklenmiş gibl tekrar titredi ve kan içinde kalmış İri gözlerile annesine baktı. Bu gözlerde şu aralık pek az akıl, ancak nâmütenahi bir kin ve ih- tiras var gibiydi. Bir an için sesi- ni çıkarmıya kudreti kalmamış gibi durdu, sonra hızla ayağa kalktı: — Evet iyi aklıma getirdin anne, (Nadaolni) ye gelelim! Şimdi gideceğim, bu yılan yavrusunu ellerimle boğacağım; Türk kanı içmekten doymıyan bu kahbe, meş'um (Nadajdi) soyunun cılız piçini, başım duvarlara çarpa çar- pu, öldüreceğim. Ve sarhoş gibi sallanarak oda kapısına doğru yürümek İstedi. Fakat annesi çevik bir atığla onun önüne geçti ve ellerini tuttu. Kızgın hattâ çıldırmış delikanlı manya- tizme edilmiş gibi bu metin kadımıa manevi nüfuzu aitında duralamıştı. Maral Hanım inandırıcı ve çok tatlı bir sesle: — Sus, yiğit aslanım, dedi, kendine iftira etme, sen cellât değilsin, sen bu İşi yap- miyacaksn; silâhsız ve elinde esir kalmış bir zavallıyı öldürecek bir nâmert bizim soyumurzdan yeti- şemer. Sen kahraman babasının mezar toprağını acı ve utanç ile titretecek oğul değilsin! Öfkeni önüne geçecek binlerce silâhü, savatlı düşmana sakla; arkasında bir anıte ağlayan bu Nadolniyi bırak gitsinl. Erkek olduğun için derin duygularını anlayamıyacağın annelik yüreğini bugün ben sana karşı koruyorum ! Bu sözler Aslanın aklını biraz başına getirmişti; elini ter içinde kalmış alnının Üzerinden geçirdi ve bitkin bir sesle dedi ki; — Adacığım, anacığım; beni utandırdın ve delilikten, alçak- lıktan kurtardın. Nadolniye do- kunmıyacağım, Fakat onu bırak- mak meden? Nadolni elimizde olursa seninle Yılcızı olsun bu kaleden sağ çıkarmıya Nadajdiyi kandıramaz miyiz? Maral Hanımın yüzünde acı bir gülümseme görlündü : — Ne çıkar oğlum? Ben ve Yıldız gibi, iki âciz ve hayatta blüsbütün kimsesiz kadının kurtulmasının ne değeri var? Bu kâalenin içinde aile cennetlerini — alevler sardığı ve binlerce — gelinlik — kızların, masum yavruların kendi sıcak kanlarile yıkanarak kara toprağa uzandığı, Aslan Beyin Subuska ovasında beş on yara İle düşüp başı bir Macar mızrağı ucunda sovinçle gezdiği günde, yalnız ben ve yıldızı mı kaleden kolları- mızi sallıyarak kurtulduk - diye çıkacağırz? — Büyük babamızın, kılıçla aldıkları bu kaledeki me- zarlarında, bu iki kadına Ür yer yok mu? Hayır, sevgili Aslanım, hayır; sen kader ve kısmetin zo- rünüu — tanımamıya çalığıyorsun ; fakat onun kolunu bükmek çağı artık geçmiştir. Sen benimle kır- kardeşini koyun koyuna babanın sus | yanına gömersin ; senin de Allah yardımcın olsun | Delikanlı atılarla dili tutulmuş, ne söyliyeceğini, ne yapacağını şaşırmış duruyordu. Maral Hanım devam etti; — Hem Aslan; dediğin zaten olacak şey değil; sen (Nadajdi) , (Rezin oğlu) gibi heriflerin sözle- rinde duracaklarına nasıl inanı» yorsun, ( Arkamı var) Emlâk ve Eytam Bankası ilânları İstanbul Dördüncü İcra Memurluğundan; Evvelce Beyazıtta Mithatpaşa caddesinde 1 No. li hanede muklim iken şimdiki Ikametgâhi meşhbul Bay Bekire Emlâk ve Eytam Bankası İstanbul Şubesinden, maaşınızı lakon- to ettirmek suretile borç aldığınız 45, 50 - Kırk beş lira olli kuru- şun yüzde 9 faiz ve yüzde 5 Ücreti vekâlet ve İcra mavraflarile brlikte tahsili için mezkür Banka vekilinin verdiği takip ve talep Üzerine açılan 934/4709 No, lı dosya İle tarafınıza gönderilmiş Bde- me emri ikametgâhınızın meçbuliyetine binaen tebliğ edilememiş ve bu kerre ilânen tebligat Ifasına karar verilmiş olduğundan İlân ta- ribinden itibaren 20 gün içinde yukarıda yazılı borcunuzu ödeme- niz veya bir itirazınız varsa bildirmeniz ve yina bu müddet içinde mal beyanında bulunmanız; ödeme cmri tebliği yerine geçmek Üze- re ilân olunur. (135) kalacak iki | SON POSTA Men 'Çigüyem... — Demek benden bir parça ekmek İstiyorsun ha ?.. Ben sana bir portakal vereceğim. Doktor- lar vitamini var diye hep porta- 1.T. L için 1.T.L. için Nev < yerk 0790935 | Viyana 42162 Parla 1206 — | Müadrit 5,81 Mrtre 9,4380 | Berlin Lons Brüksel 4,7015 l Varşova « 2162 Atima BAçAs Peşte 450 Cenerre 2,4400 | Bükeeş TEAS Sofya 64, 8608 t 33,19 Ameterdam — (,İJT8 a Kr. 616,50 Prog 19,0778 ova ,, 10490,50 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira | Lira İş Bank.(Nama) 950 Bomon'l B » İHümilej 9,0 | 107 vanı — Yö— Jati cramı Dahllt 94,24 Düyasu Mul — M— Belkaik — ) 5— Bağ.al tertip 14470 Şi keti Hay.iye 15,50 zi . Ü 4470 H llş 10,50 | Reji z26 | Anadolu WGOV. 24,98 | Tramvay 00— .« N SİP. 2610 — Rehtim ll— Anıe'u K 00V 4230 - Üsküdar va — Müç— Şark D V. — Üğm bi le , Trsmvap — 2, İş: Oakldar s4 805 | . » . SN 87 0 Teker 19, PC Havagasi W | Eroktrle - Telefon K,10 MESKÜKÂT P| Kuruş Kuruş Tük alm 938 | (Ham'ış €s laği . 1046 | (Rezat) Süde Ve -< 838 | (Vahit) 4624 ::uı' 1078 | İnce beşiblr'ie « iye W T Cinkmrte> Mazk.at(Os.l. : 230 :â'_':"n""_':_'__ di al n beşibiri.s silsa | B Çat) , S08) Cümkriy e) — a0as | Vahit) eli YAva) «125 | Ci Borsa hat — || | Ünitürk Ve Anadolu Tahvilleri Borsada dün Ünitürk ve Ana- dolu tahvilleri tekrar yükselmeye başlamıştır. 28 lira yedi buçuk ku- ruştan açılan Ünitürk 28 lra 45 kuruşa kadar yükselmiştir. gYA DETOANLET T AA YanE OSMANLI BANKASI TÜRK ANONM ŞİRKETI TESİS TARİHİ: 1868 İSermayesi: 10,000,000 ( ugiliz lirası Türkiyenin başlıca şohirlerile Partia, Marsilya, Nis,Londra ve Mançester'de, Misir, Kıbris, İrak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunaniatan'da Filyalleri vardır. Her tüzlü banka muholefıri yapar Dr. ibrahim Zati Belediye karşısında Piyerloti eaddesinde No. Zl Hergün öğleden sonra has'alarını kabul eder. | olacaktır. YA ST y e P OK T CO T AO SKK AD SDT Haziran 5 BİKÂYE Almancadan nakleden : Hatice Hatip —— BAHSE TUTUŞANLAR Bu akşam da küçük şehrin bütün borjuvalari kahvede her akşamki — masalarında — toplan mışlardı, avukat: — Yanılıyorsunuz dostlarım, di- yordu. Her gün elimin altından geçen binlerce davaların içinde sizi alâkadar edebilecek hiçbir şey anlatamıyacağım. Çünkü zaman- mızda hayal kudreti yoktur. Es- kiden hırsızlar bile Iyi san'atkâr- lardı. Düşünürler ve büyük vur- gunlar yaparlar. (Elegant) şeyler... Halbuki şimdi, bütün hırsızlık vak'aları, bayağı, adi şeyler. Ce- saretli ve kurnazca hazırlanmış birşey ğörmiyorum. Bu sırada yan masada otu- ran bir genç yerinden doğrularak: — AHedersiniz efendim, dedi. Bana Öyle geliyor ki yanılan siz- siniz. Bana müsaade ediniz. ben size bunu isbat edeyim. Masadaki insanlar birbirlerine hayretle baktılar. Böyle konuşan çocuk fevkalâde iyi giyinmiş olan bir insandı. Üstelik de fevkalâde kibar tavurları vardı. Eğilerek kendisini masadaki- lere takdim etti. İsmi; tanılmış bir aristokrat ailesinin lsml İdi. Müddeiumumi: — Bu şey hepimizi alâkadar eder Her Baron, diye cevap verdi. Sizin kurnazlığınızı ve cesaretinizi denemek isterdik. Fakat söyleyin'z bakayım bana.. Hangimizin cep saatini belli etmeden çalacaksınız? Sulh mahkemesi reisi: — Benim saatim bilezikli bir saattir, diye güldü. Fakat dostu- muz eczacı efendinin ceplerinde bir. dolaşmak epey kârlı bir iş O, bizim şehrin en zengin inganıdır. Hepsi gülüşüyorlardı. Ve ecza- cıbaşı suratını asıyordu. O da bütün hasis insanlar gibi herkesin karşısında servetinden bahsedilmesini sevmezdi. Del kanlı: — O halde, dedi, size bahse tutuşmamızı teklif edersem ka- bul eder misiniz. Ben iki snate kadar eczacı efendinin karısının inci gerdanlığını çalıp buraya getireceğim, Getirmezsem — size bir para vereceğim, Getirirsem siz bana verirsiniz. Eczacı kendisinden geçmişti: — Benim evil olduğumu ve karımın i ci gerdanlığı bulundu- ğunu nereden ” biliyorsunuz? Diye sordu. — Einizdeki nikâh halkasın- dan. Tek taşlı bir pırlanta yüzü- ğüön a'tında duran nikâh yüzüğü- DÜ işaret ediyordu: — Tabit sizin zevcenizin inci gerdanlığ: muhakkak vardır. — Ben böyle şakalardan ve bu nevi bahs'erden hoşlarmam. Dedi, eczacıyı kimse dü leme- d. Baron hazretlerile — yap.lan bahsi bir kâğıda yazdılar, hepsi imzaladı. Eczacı sinir içindeydi. Böyle birşey yapılır mıydı hiç? — Diye düşünüyordu, Bu yabancıya üste- lik bir de evinin adresi verilmişdi. x Genç Baron hepsini selamladı. Tam kapıdan çıkarken eczacı arkasından: — Baron hazretleri, diye ba- gırdı. Size bir şey ihtar etmek isterim. Eğer evimin İlk katında merdivenin karşısındaki kapıdan ( içeri girerseniz, bana cevap ver- mek mecburiyetinde — kalırsınız. Orası karımın yatak - odamıdır. Mücevherleri oraya koymayacağı- ni elbet da tahmin edersiniz. | Kiymetli mücevher yatak odasın- da saklanmaz. Masadaki insanlar heyecanlı idiler, Bu küçük şehrin yeknesak hayatı içinde küçük bir macera onlara pek hoş geliyordu. Amma, Bu macera için bir de tehlikeye düşmüş bulunuyorlardı. Maamafih hepsi beklediler. * Baron —kahveden çıktıktan sonra doğru şehrin küçük parkına gitti. Tam bir saat bir bahçe kanapesinin Üzerinde oturdu. Ve kolundaki saat on biri gösterdiği vakit yerinden kalkarak yine ayni sakin adımlarla kahveye girdi: — Efendiler, dedi, hakkımız varmış, hırsizlik, kurnazca hırsiz- lik kolay birşey değlimiş, eczacı nin evine giremedim. Bahsi kay- bettim. Buyurunuz çeki. Cebinden bir çek çıkararak hiç tereddüt etmeden imzalamıştı. Ve sonra: " — Neden çalamadınız, diye soran eczacıya: — Eve girdim fakat mücev- herleri ele geçiremedim, demişti. — Karımın odasına da girdi- niz mi?.. — Hayır.. Sztanbih etmişti- nİZ ya.. Bu defa eczacı İçinden gülü- yordu : — Tabii efendim, diyordu. Size ben öyle söylerim. Siz d bana inandıktan sonra nasıl sıl.ık edebilirsiniz? Görüyorsunuz ya bugünkü günde, avukatın söy” iediği gıbi cesaret, cür'et V* kurnazlık ortadan kalkmış. Genç adam omuzlarını silke” rek: Ş — Ne Yapalım, dedi, bahit ( Devamı 18 Gncü yüzde )

Bu sayıdan diğer sayfalar: