7 Aralık 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

7 Aralık 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» # İ v l DA Eski Kışlar Kış Değil, Eğlenceydi. Eski Ve Yeni Kışlar Gürül, Gürül Yanan Soba Başında Kuru Kış Meyvalarını Yiyemez O — SON POSTA £ y & _Şimdiki Kışlar Bir Nevi İstirap Oldu _:— içinde yatsın, benim bir büyük an. t ,:::l Lop yanaklı, tıknaz, taze yüzlü d Sün.. Kış bastırdı mi, onun odasın - .._'.L“—- elma, armut kokularından geçil- &, __d"“f"'l-'- sarı sarı kış kavunları a- l—..._n""“' pamuklar içinde elmalar, , ayvalar saklardı. Geceleri ka- ğ her keten helvacıyı çağırır : Hu”' oğlum, ayol canım çekti. —Birer Ban boza içsek sanki.. h_';u'“'“*" ük halimle büyük —anmemin ları meresine sığdırdığını bir türlü -ııh Sofradan kalkar - kalkmaz 'alt başına, Ankara keçesi üstüne xı' bağdaş kurar: KSi 'NK“'T'- şu kahve takımını uzatın, kal- S..__':"" yokl! diye seslenirdi. Sonra cezveye tıka basa kar doldurtur, | <V srcakmla ua ci — ——— —a Şehir Tiyatrosunda Iduk! e | « Ben bu «Hülleci komedisini İhalkı biraz güldürüp eğlendirmek için yazdım, Anadoluda dolaşan tulüat kumpan- yaları zannedildiğinden çok — fazladır. Onların uğramadığı kasaba yok — gibi- dir, Günün yorgunluklarından — sonra bir parça dinlenmeğe ve eğlenmeğe ih- tiyaç duyan halk bunlara oldukça rağ- bet te eder. Tulüat kumpanyalarının öyle uzun boylu hazırlığa, masrafa da |ihtiyaçları yoktur. Kışın bir büyük kah: ve yahut gazinoda, yazın bir yazlık bahçede üç beş eski tahta ile çakılıver: miş bir sahne, bir iki boyalı perde, çan- larını alır. Elverir ki gönüller şen ol sun,» şehir tiyatrosunda seyrettik.. —Reşat Nuri Hülleci'yi yazmakla nasıl önem: li bir işe girişmiş oluyorsa Şehir tiyat- rosu da Hülleci'yi oynamakla bu işde İhissesine düşen borcu ödemiş oldu Mücllif de esasen anlatıyor: Hülleci tulâat kumpanyalarının be- nimseyeceği bir komedidir. Hülleci'yi sahneye koymak — büyük masraflara kapı açmaz: Bir oda dekoru, bir iki cüppe, bir iki entari Hülleci için kâfi gelir. Hülleci'yi oynamak güç degildir. Esasen tulüat kumpanyalarında hoca, 'kuynann. gelin, alık tiplerine her va- 'k'ıı rastlanır, Hülleci'deki * tipler de bunlardır. Bu tiplerin makyajları, gi- yinişleri, sahnede aldıkları yerler için de Şehir tiyatrosundaki Hülleci tulâat |kumpanyalarına mükemmel bir örnek olabilir. *Ek «Hülleci» de mevzu Cumuriyet ::. türmeden içine şekerini, kahvesini a- Za ortasına bit Ça ü Byle bir ı._...,,:: AM Şimdi çocuklar kışı sokak larda aramağa çıkıyorlar. devrinden evvelki hayata aittir: ç’—-a. Ka yağea, Batelü ei (banü' Te e çek Dllpalosaayorun. “ Çalka |leri Klkimazıni çok severlerdi. Fakat baı| — Rukiye hanımın iki oğlu — vardır. N, Tamlar yıkılsın, benim büyük anne - fetjhat ve Terakki ile umumi harpten T k İgeceler de tesleri kısık kısık çıkmağa bar |Biri hâfız Halil, öteki de Şerif.. Hafız K:'.'Pik duymazdı. Henüz kahve -| / gerlerdi. En çok hatırımda — kalan isim, layınca, içlerinden biri: “cellla Kl cerre çıkmış; karısı Meleği, an lvesi kurumadan ahlıya oflıya oda-| payer Paşa idi. Çünklü © sıralarda sokakta | — — Hadi evlâdem, senin uykun geldi!. di- | nesiyle Şetifin yanında — birakmiştir. aa Sirer, kapıyı arkasından kapar, töyle |i a Lak oynuyan çocuklardan lit birde|ye beni kapı dışarı ederlerdi. Şerifin borcu çoktur. Alacaklı Selâhi İ ü * molla borcunu ödemezse evdeki eşya- p atatçik içeride kaldıktan sonra elinde 'A, elma, limon kabuklarile dolu bir OA çıkardı. ı_::ınh. hali, pamuklu iç hırkası, beyaz * ve siyah feracesile büyük annem fam bir sembolü idi, k ü € Ü — Aman 'efendim nı.ıılııd_!. Vallahi tanıki kiş gecelerini anlatmak için inşanın | bunlar fuzuli yeyler v7 z laka gozla itirazlar belirii (Enver Paşa) ismi Kahveler içildikten sonra ağabeymin e- içeri girince etrafta şöy lurt aç 9 küçülüp küçülüp sekiz yaşına ka- ;:e-'u_...,..;,,_ Buz gibi elma, kütür kütür sulu kış ar - ıııı!ırılllıoy—ıd_mdlıhhhiu' evimiz iki katlı, geniş gövdeli, on iZ çisdLaiş SUU SA REL Ai böyle tipili günler de mahalle mekteplerine giderdik. :ıbı'de,. biz teydi. Kar yağdığı zaman caddeye yörninenin ateşi içine atardı: Te ._d:evılıv..ı.- ı.’,.... önü ta pencerele-| — übareğin kokusu iyidir, odanın ha- Be '“-Mıcx.ı..i,.aw.uı—m--çıtw SN LA w eyYeCİ İagap Mbazlara giderdik, yahat ta evde tand; Evde kalmak ayrı bir ömürdü. Dr -|beklediğimi söxleret z ".ır'."nıırıışn karlar, rüzgârlar, yağ -|ma, 3 için değil hat Ayrt S SöPUkça, bizim dört köre Mi İbirmerak içi r—'uh gürül, gürül yanardı. Komm- | Çü meyvalar 10 & bu oda, dınlar gelir, bütün hesım akra- | misaficlerden biri: ; :" y.ğd'.'d"üd.'d“.u—x —El.nd'ııı.ıııudı.&diiı de ayının | < İ menanerileyre cila vardı | Diyayesi oklna geldi. Vaktile adamcağ'ım | hç danın ıu;ıîry':':__î'm" diye başlayınca, tömine ateşi karşı -| ::..:.:' yanan odunların ikide birde dev- verirdi. fıkralar birbirini takip e- linde büyücek, çiçekli, mermer bir tepsi| daki kış le bir oynaşmalar O-|zel, genç, şakrak k diye telâşlamırlardı. Bir de caddeye bakan misafir odasın - azların birbirinin alama fincan karasi sürmesine - bayılırdım. Yü züğü bumak ta ayrı bir heyecan uyandırır. dı. Köşede iskambil falı açarlar, ileride ih- tiyarlar yudum yudum ayva şarabu içer - kerdi. Ya o arasıra uğrayıp ta, erbere Ley- lâ ile Mecnunu okuyan Çerkes kadın... Diz- lerine yaydığı kitaba şöyle gözucile baka- rak: — Aldı Mecnun, bakalım ne dedi... diye ahlı, oflu şüirler okurdu. Nedense, bu Ley- V4 ile Mecnun hikâyesi bütün kızları oyun - larından alakordu. Hepsi de Çerkes kadının etrafına toplanarak hayran hayran dinler lerdi. Ben bütün bu kalabalık içinde kaybol - duğum için ara sıra sofaya çıkardım. Her çı- kışımda da sofada seccadesini kurmuş, na- maza durmuş beyaz başörtülü kadınlar bu- kardum. Bazıları musluk başında kallarını svayarak o, buz gibi sularla aptest alır » lardı. Halara o küçücük boyila keridi edamnin bir minderine şöyle yarım saat büzülüp, s0- guktan türiyerek kur'an akurdu. Asıl beni canlandıran, kış geceleri geç wakitlere kadar uyutmıyan şey, simitçilerle mısırbuğdaycılar ve bozacılardı. Hele Ar mavut bozacının : diye çatlak sesi duyulunca kadınlar : 1 zayl. n £ saat on bir, bozacı geçiyor!. —A yol ve Dlıih'lırınwhich'ımkıü İ Bereketi kalmadı. Şimdi kim kime gidiyor da tabak tabak elma, armut, portakal yi - yor. Hanım kızla: kadınlarından Ley' sini dinliyorlar mi kır düşmüş, deyin ük annelere de, yumız ilâmaşaliah, hiç Çerkes lâ ile Mecnunun hiküye- ?.. Greta Garbonun saçı 5 bakın, nasıl size fet- va okurlar. Büyi şömüneli konaklarda da, mısarbuğ' iyku hemen kaçı -| R heyecanla — beklerdim. *ür_._':"hm bir köşesine oturur, erkek Beya, kıa:' biri sandalyeye, öteki kana: Tin hii Kİ mindere ilişir, bazan ayakları Ütaşapi allarma alıp, tesbihlerini şıkır » konuşurlardı. Neler konuşurlardı?. Artık hikâyeler, derdi: u — Efendim, Bektaşinin biri böyle bir| kışta, kar allında yürüye yürüye... demek, veya başkalarının geçen hikâye « miyet veren kalmadı. Eski kışlar kış değil, eğlenceydi. Şimdiki kışlar bir pevi aztırap. oldu. REŞİT ŞEVKET “|zanı gecel Si — Eccece buvuuuzay!.. Tatlilivar buvu- | daycılara da ehem- | yı haczettirecektir. Oturdukları evin katında oturan ev sahibi Adile du du da tam on bir aydır kira almamış- |tır. O da kirayı ister. Şerifin bir yerde ümidi vardır. Kar | deşi cerden herhalde eli boş dönecek değildir. | — Bit vaad Adile duduyu iknaa kâfi |gelmez.. Adile dudunun isteği yalnız aylık değil, kiracıların evden çıkmala- 'ndır, Çünkü kızı Zehra hafız Halile â İşık olmuştur. Hafız Halil evli olmasa İkizını verir; amma Hafız Halil evli.. 'Hem 'daha başka sebepler 'de var; Kı leri bir evliya ziyaret ediyor- İmuş Hafız Halil cerden döner, gelirken lona zemzem diye rakı içirmişler, sar- kos olunca paralarını çalap — kaçmış- lardır. Şerifle annesi paranın gittiğini öğ- bulmak için bir çare dü- şümürler. Bu çare, hafızı karısından a- yarıp, Adile dudunun kızı ile evlendir Sek ve Adile dudunun parasından is- tifade etmek. İmamın çevirdiği dalaverelerle Me- lek; kocası hafızdan talâkı selâse — ile boş düşer. Boş düşer amma biraz son- ra gelen bir telgraf bu işin iyi olmadı- jını ortaya koyar: Meleğin Konyada- İki zengin amcası ölmüş, Meleğe on bin lira miras bırakmıştır. Kâtipken işinden çıkarılmış, aç kal: İmiş, sonra bir hırsiza tesadüf —etmiş, Hilmi Efendi; ilk hırsızlığını yapmak |üzere Şerifin evine girer, ve _vıkalınıı.l Serifle annesi, Hilmi Efehdi ile Mele- | wi(e hülle yapup, Meleği yeniden Hafı-| | za alacaklardır. Nikâh kayılır, herkes çekilir: - Mes| lekle Hilmi efendi kalırlar. Hilmi gelen telgrafi görmüştür. Mel Anlaşmışlardır. î renince para | & fendi leğe vaziyeti anlatır. Ertesi günü Hilmi Efendi; Me cağını söyler. Adile dudu da Evliyadan altı — aylık | | | leği boz| şamıyat i meydana çıkar. sırf talarındaki bir iki kostüm onların can- Bu maksatla yazılan «Hülleci» yi ülleci Hüllociyi Yazan Reşat Nuri Gintekin Diyor klı İmam rolünü yapan Be! zat İgebe kızı şimdi ne olacak? Hilmi efen- di evliyanın ki molduğunu Adile du- duya gösterir. Evliya, Şeriften başka- s1 değildir. Zehrayı Şerife verirler, Hilmi Melekle beraber gider, Yalnız Hafız açıkta!.. * * Hülleci'yi çok güzel temsil ettiler: İmam rolünde Behzad, tam manâsiyle bir imam olmuştu; Rukiye rolünü ya- İpan Bedianın makyajı ve hareketleri fevkalâde idi. Onu çok iyi tanıyanlar bile perde açıldığı zaman, bu kim? di- ye biribirlerine soruyorlardı. Şerif rolünde Hazım, Hafız Halil Tolünde Vasfi bu iki tip için - biçilmiş |birer kaftandılar ğ Galtp; Hilmi efendi de bir eski me- mur tipi yaratıyor, Feriha saf bir ka- dirü iyi temsil ediyordu. VNeyyire Neyyir, Adile dadunun Ha İçekterini gerek konuşmaları, gerek /tayırları ile canlandırdı. Emin Beliğ, Malımut, Samiye, ha- fif olan rollerini aksatmadan yapıyor- |lardı. ;M;îlkiye Mektebi |Altmış Yaşına 'Girmek Üzere! '| (Bağ tarafı $ inci"yüzde) ar olmamanın ni olacağını Ha - fız Paşa gibilerin gikâyeti üzerine anliya - biliyorlardı. Fakat 6 okuma yazma bilmi » kaza ve bir sancak buşında bu. lanmalarında hiç bir mahzar görmüyorlar dı. | — İşte Mülkiye mektebi, bugüne Verdiği (1950) mezün ile idare makinesini la değil, ahtapotlar © - kadar yozundan; postn di linden kurtardı. Ne acıklı hatıradır ki söz- de işıkli bir devir olan meşruliyet sidare nin mektebi olmaze fetvasile bir zaman bu bayırlı mücsseseyi kapamıştıl. M. T. Tan TAKViİM BİRİNCİ KÂNUN Rami sene | | Arabi sene 1351 z 1354 vi ÜBi Kacın — İR ami senej £ Bailepin w0 1935 | M CUMARTESİ BAHANN | İMSAK Zesat |Ramazan | t" s|Diİ 8 |D 2.e) N | 12 ( 4s 1 | $ ( 26 Yata | S. (D.| b . a

Bu sayıdan diğer sayfalar: