2 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

2 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Diyarıbekirin tarihi sur- | ları tamir Mimar Sedatla Mimar namına surları ve diğe ettirilecek Macit Kültür Bakanlığı r anıtları tetkik ettiler, raporlarını hazırlıyorlar Diyarıbeikr (Özel) — Diyarıbekir sur- larının tetkiki için Kültür Bakanlığınca #ehrimize gönderilen mimar Sedatla Mimar Macit incelemelerini - bitirmiş ve Ankaraya hareket etmişlerdir. Mimar Sedat tetkikleri hakkında demiştir ki: «— Diyanbekir şehri tarihin pek enginlerinde yer almış bir şehirdir.| Bilhassa Türk kültürü bakımından gerek surlariyle, gerek surlar içindeki Hüymetli anıtlariyle çok güçlü ve zen- Bin bir Türk müzesidir. Diyarıbekir tenince onu böylece bilmek gerektir. Surların tamiri işi çok nazik ve ö- nemli bir iştir. Kültür Bakanlığı buv İşle ilgilidir. Binacnaleyh bu mesele - “Bin sonu en uygun bir noktada takar- | tür edeceğine müsterihane intizar edi- | İebilir. Türkün muhtelif devreleri - tarihini Yaşatan bu anıtların tamiri inşaatla Meşgul olan her kontürüktörün başa- — Mimarlar Diyarıbekirde eserler üzerinde ihtisas peyda etmiş mimarlar eliyle yapılabilir. Bunların tamiri rastorasyonu ve bunların proje ve şartnameleri de bu gibi mütehassıs mimarların eliyle hazırlanmalıdır. Bu esasa aykırı hareket fena neticeler verir, - Kültür müzesi bugün bir müze de- posu halindedir. Eserler çağaldıkça bunun da kıymeti artacaktır. Mevcut eserler tasnif edilmemiştir. Muhak - |kaktır ki günün birinde Diyarıbekirin de çok kıymetli bir müzesi olacaktır. |Çünkü bu müzeyi dolduracak olan bu havali çok derinlere giden bir tarih ya- Kızılcahamamda | bir otobüs kazası Kızılcahamam, (Özel) — Ankara şehremaneti şehrin henüz bahçeler tamamlarmamış sanit olduğu — bittecrübe kazamızın münasip yerlerinden manları seyrekleştirmek — suretile lü- zumu kadar çam fidanı alınaktadır. Bunun için havaların müsaait za- manlarında teşcir mevsimi olmak do- layısiyle bahçeler müdüriyetinin em - rindeki otobüslerden birer tanesi mü- navebe ile Kızılcahamama gelip gider- ler. Ve bu arabalara işten anlar memur ve amele de terfik edilir. İki gün evvel de kazamıza şoför Hikmetin idaresinde gene böyle bir |kamyon gelmişti. Fidanları sık mınta- kalardan ayırmak için yukarı Soğuk- su taraflarına gitmişlerdir. Kamyon Soğuksu yolundan avdet ledip te kasaba içindeki tavakkuf ma - ,halline yaklaştığı sırada şehremaneti- İnin memurlarından Boğazliyanlı Na- Jim arabadan çamurluğa geçmiş ve o sırada her nasılsa başındaki şapkasını İrüzgâr alıp uçurmuştur. Arabanın kenarını üç parmağiyle |lâkayt bir halde tutarak, uçup arkada kalan şapkasına bakan Naim otobü - sün yaptığı an? bir sarsıntı üzerine müvazenesini kaybederek yere yu - varlanmış, daha düşer düşmez ölmüş- |tür. Vak'ayı müteakip koşup gelen halk bu feci manzara karşısında çok müte- essir olmuş ve hattâ ağlamışlardır. Tireda bir kişi boğuldu Tire — Geçenlerde Urfalıda yağan şiddetli yağmurlar esnasında —husüle İgelen sellerde bir kişi boğulmuştu. Fa- |kat o zaman yapılan uzun araştırma « |lara rağmen boğulanın kim olduğu tesbit edilememiş ve cesedi bulmak müdüriyeti bazı yerlerini de güzelliştirmek gayesi — ile kuvveinbatiyesi Ankara iklimine mü- anlağılan or- Son Posta , Benden tramvay kazası hakkında bir makale istiyorlar, Yerinde tetkik- lerde bulunmadım. Bu feci kazaya ait deliller yok. Bu delilleri arayacak va- ziyette olmadığım gibi şimdilik ara « madım da.. Bu işle uğraşan, doğru - dan doğruya alâkadar olan arkadaş gibi onların verecekleri kararların doğruluğundan da şüphe etmiyorum. Frenlerin randımanına ait olan bu satırlarda ben bu gibi kazaların hangi şartlar altında vukua geldiğini göster- meğe çalışacağım. Nakil vasıtalarında frenler araba - nın veya trenin harekt kudretini za - ruri işe kalbetmek ve bu vasıtaları durdurmak için kullanılır. Frenler te- Bu esnada nakil vasıtasının kudreti | fren pabucu ile tekerlek arasındaki delk mukavemetine karşı" koymakta | sarfedilir. Delk mukavemeti - emsali| başlıca iki türlüdür. Kayma delki, yu- varlanma delki. Muayyen iki cisim a- rasındaki yuvarlanma delk emsali, kay- ma delk emsaline nazaran daha küçük | olduğundan nakil vasıtalarında teker- lek kullanılır. Trenlerde veya tramvaylarda fren pek sıkı tatbik edilirse tekerlekler dön- mekten menedilir. Bu sefer tekerlek- | |ler ray üzerinde kayar, yani kızak yas| par. Düz raylarda bu o kadar mahzur- lu değildir. İstasyonlarda veya icabın- da durdurmak için bu usule müracaat | edilirse de bayır aşağı tekerlekleri dön- mekten menetmek doğru değildir. Çün- | ü bayır yüzünden araba ağırlığının | arabaya verdiği tâcil, sür'at ve binneti- ce kudret böyle imha edilemez. Te -| kerlekleri — dönmekten- menetmekle| fren tesiri kayan tekerleklerle raylar | arasındaki delke inhisar eder. Eğer bi K için yazdığı İların ilmi kifayetlerine emin olduğum | kerlekler dönerken tesirini icra eder. | ZMıİt_ BON İ2STİ t Sayfa B Tramvay kazaları neden olur, nasıl önüne geçilir * * » Değerli fizik âlimimiz Salih Muradın makale | Salih Murat lâsa bayır aşağı giderken frenleri tam sıkmayıp tekerlekleri yavaş yavaş dbn- dürmek icap eder. Bunun için bayır başına ve dönen yerlerine gelmeden evvel sürati sıfıra indirmek zarurldir, Nitekim böyle yerlerde «Vatman durl» emrini veren levhalar asılıdır. f Dönen tekerleğe tatbik edilen pa « buç ile tekerlek arasındaki delk em - sali tekerlek ile ray arasındaki delk İcmanlinin ayni ise pebücun takarlağı tatbik edeceği kuvvet tekerleğin raya tatbik edeceği kuvvet (yani araba a- ğırlığının tekerleğe isabet eden mik « tarı) ndan çok büyük olmamalıdır; aksi takdirde kayma fi'li başlar. Te- kerlek ile yol arasındaki delk emsali tekerlek ile pabuç arasındaki delk em- salinden küçük ise frenin pabucunun raya tatbik ettiği kuvvet tekerleğin ra- ya tatbik ettiği kuvvetten az olmasile tekerlekler dönmekten menedilir. $Şu hesaplara göre tekerleklere tat- bik edilen frenin fi'lni yapıp yapma- ması tekerleklerin kızak yapmasile tahdit ediliyor demektir. Böyle hal nni ? şayan bir beldedir. Müzenin nakli keyfiyetine gelince şehir - içindeki mevcut anıtlar içinde bu işe çok elve - tinli dalin büğlü binaler da “ vardır. Atatürk heykeli için mevki ararken m: surlara sokulmanın doğru olmadığı - Kültür Bakanlığının mütaleasına mü- dığına kanilim. Bu yeni anıtımız için racaat etmeldir. Diyarıbekir tetkikatı- 'mümkün olmamıştı. Bu defa öğrenil - diğine göre ceset tanınmıyacak bir şe- |kilde bulunmuştur. hal rayların veya tekerleklerin kenarı -| vukuunda arabanın hareketini idare ve mın yağlı bulunduğu, yahut yağmur |kontrol etmek üzere bir ihtiyat freni- başlangıcında, sisin açılması zamanla-|ne mutlak şurette lüzum vardır. Bu- rında olduğu gibi ray üzerinde ince bir | nun için yokuş yerlerde elektrik cere- da İsu tabakası bulunduğu sıralarda vaki| yanile çalışan miknatist frenler kulla« Çolursa kayma fi'li daha kolaylaşır. Bu sefer frenler tekerlekler mutedil bas - nilir. Ne olursa olsün inişli, yokuşlu daha uygun bir yer aranmalıdır. Eğer Tabileceği bir iş olmayıp ayrıca klâsik ıv.'m(mfıh : —-—72- Bu müslüman yazısi olur miydi? Gazetelerin tekmil yeni — harflerle tığı gün Hatip, iğrenç, kirli bir şeyi h eyerek tutmuş gibi olinden h- tta : — Al bir gâvur icadı dahal Diye haykırdı. ü Bu işe doğrusu Müderris te şaşmiş- Kaç aydır bu Arap, Türk harfleri işi Söylenip duruyordu. Fakat böyle bir- Hdenbire işin sahileşeceğine ihtimal ve- Temiyorlardı. Bu gazeteciler de amma vuk şeylerdi. Sap demeden sa- maz oldular, biliyorsun. Benim idadi | Tan anlıyor, leb demeden — leblebiyi Betiriyorlardı. Hem kimse ortaya — çı- İıp ta bu güvur harflerile değil kür'an | h*il abdest, namaz surelerini bile yı-ı Tp öğrenmek günahtır, demiyor. Bu Te iş yahul - Hatibin telâşına Müderris te katı- 'Ordu. Bu artık işin bam teliydi. Ellerindeki son müdafaa silâhı da mış demekti, h İki derd ortağı o gün ihtiyatı temki- yi Unutmuşlar, coşmuşlardı. Yüksek konuşuyorlardı. d.—?övle ileri geri söylenirken mey- 1 Kara Recep seslendi: alın ö N YÜR — Bürhan Cahit — İbi sura sokulmak bir zaruret halinde t | £-8- 936 — Hey hocalar, şurada bir iki ayı- nız kaldı. Pek gevezelik etmeyin ka- rışmam bir altı ay daha yersiniz! mızı Kültür Bakanlığına bir müşte - irek raporla bildireceğiz. İefendimizle dağlarda, kovuklarda — ya- şadılar. Fakat sonunda ne oldu. Yine müşrikler allahın İânetine — uğradılar. rezilü bednam oldular. Putlarını ken- di elleriyle kırdılar, Müderris derin derin Gözleri dalmıştı. Aarısaadeti düşünüyor gibiydi. Fakat bu asrisaadet, Arapların kız çocuklarını diri diri toprağa göm- içini çekti. ';zdi gün yedi gece hazreti Ebu Bekir | kıdan fazla baskile tatbik edilmeden vatmanın kum dökmesi icap eder. Hü- lardı. Artık iltica edecek yerleri kalma - mıştı. Yapılan işleri hazmetmelerine im - kân göremiyorlardı. Artık ok yaydan çıkmıştı. İ Hele bu yeni harfler son ümitlerini de kırmişti. D İnkılâbi hazırlıyan, yayan ve yürü-| 'ten kuvvet artık önüne çıkacak en - 'gellerin yuvasını, genç ve yeni fikirleri Bu ihtar son hızla alıp giden iki ho- dükleri cehalet devrinden sonra gelen 'boğacak ihtirasların inini bulmuş gi- caya firen tesiri yaptı. Sustular. Sustular, fakat kendi kendilerine fısıldaşmakta devam ettiler. Müderris Hafız Nuri, sakalı avuç- larının arasında: — Bu işin sonu gelmiyecek gibi gö-| rünüyor hazret, diyordu. Zaten — kaç zamandır mekteplerde din dersi okut- mektebinde hocalığım vardı. O da el- den gitti. Arapçayı kaldırdılar, tecvidi, mızraklı ilmühali silip süpürdüler. Şim- di artık ecdadımızdan beri, hazreti A- demden beri müslümanlık âleminin ettiler. Hatip Ak Osmanın tesbih tanesi gibi cansız göz bebekleri büyüyordu: — Sen kalbini ferah tut hazretim, dedi. Zamanı saadette müşrikler de hazreti peygambere böyle eziyet et- mişlerdi. Hattâ taşa tutmuşlardı. Mek- kei Mükerremeden Medinei Münevve- reye giderken müşriklerin — şerrinden peygamber aarı değildir. Onların asrı saadeti (Cemiyeti sofiye) nin — valiye duman attırdığı, istilâ devri idi. O za- man kasabaya iki tabur asker çıkaran düşman bile onlara saygı göstermişti. |bi onlar daha harekete geçmeden yol- larına bir sürü engeller çıkarıyor, kı- mıldamalarına fırsat vermiyordu. Bu yeni harfler öyle hesaplı bir ile- ri adımdı ki geri gitmek istiyenlerin yerlerde çalışan arabalarda ihtiyat fre- ni tekerleklerin dönme E'line istinat et- miyen tipten olmalıdır. Salih Murat Vâkiâ on beş yirmi yıl medresede a« rapça okumuslardı. okumuşlardı am - ma «selâmünaleyküm» den başka ko« nuşacak kelime öğrenmemişlerdi. Bü- tün bildikleri ağızdan kapma dualarla, kur'andan — ezberledikleri — surelerdeni ibaretti. Hem Arabistana gidip te dimi dersi mi vereceklerdi. O araplar ki şimdi Fransız ve İngiliz bayrağı altın- da garbin yalnız zevk ve şehvet âlem- lerini taklit ederek derin bir sefahat has yatına dalmışlardı. İki arkadaş bütün bunlari düşüne düşüne içlenip duruyorlardı. Hapis « hanenin bunaltıcı hayatı ikisini de za- yıf düşürmüştü. Ellerindeki avuçların- Bu hükümet ne müşrikti ki değil| yakasına yapışıp sürüklüyor, inat & ( yi para da tükenmişti. Hele müder« cemiyetlerini kapatmak, — başlarına şapka geçirip mekteplerden Arapçayı İkaldıracak kadar zalimlik etmişti. |— Şimdi de Arap harfleri diye kalü belâdan beri ulemayı dinin ümmeti muhammedin bilip öğrendiği - barfleri kaldırıyorlardı. Bu iş böyle gidemezdi. Cenabı Hak- kın azametine, Peygamberi zişanın ru- cekti. Hatiple müderris başbaşa dertleş - tikçe açılıyor, açıldıkça kinleri kaba - ryordu. Artık hapishanedeki felâket arkadaşlarından ayrı, kendilerine ve - rilen işleri görüyor, ibadetlerine baş - lıyor. Gecenin ilerlemiş saatlerinde, ö- tekiler esrarttı zaman onlar başbaşa verip dertleşiyor- denleri boğuyordu. Ya bu deveyi güt-' mek lâzımdı, ya bu diyardan gitmek. ! Hatip Ak Osmanla müderris bunu ağamakıllı köğttemöylerdi. | Kestirmişlerdi. amma bu diyardan gitmek işlerine gelemezdi. | Nasıl gidebilirlerdi; nereye gitseler İaç kalırlardı. İnkılâptan sonra Bulgar- ya, Yunanistana, Türkler arasına giden iği harfleri de değiştirdiler. Öyle buna ağır gelecek ve bir semavi âfet- hocalara oralarda kimse yüz verme - görünüyor ki bunlar bize âdeta kasd|le bütün bu bid'atların cezası verile -|mişti Ora Türkleri daha uyanıktı |Türk yüzlerce yıl geri " bırakan, Bulgar, Rüm raayası yanında yanaş - ma, işçi haline getiren, fakir düşüren hep o kendilerine ülema süsü veren hocalar okluğunu onlar daha acı tec - rübelerle anlamışlardı. Arabistana, Mekkeye, Şama gitse- leri arapların dilini beceremiyorlardı. | risin hali daha fenadı. O zaten pek dünyalık tutan bir adam değildi. Şimdi Hatibin ailesinden arasıra ge- len hazır parasını beraberce yiyorlar « dı. İki dert ortağı doksan dokuzluk tesbihlerile günde beş bin (ya sabur), on bin kelimei tevhit çekiyor; angar - yadan kurtulmak için de boyuna nafile namazı kılıyorlardı. Kendilerini böyle koyu bir riyazata vermekle dertlerini unutuyorlardı. Nihayet haftalar ve aylar geçti. Cezaları tamam oldu. Mevkuf kaldıkları müddet te hesap edilerek tutulduklarının tam altıncı a» yında serbest bırakıldılar. Hapishaneden çıkış pek firaklı ol - uykularına — daldıkları ler.. Fakat yıllarca meddahlığını ettik- du, ( Arkası var ) Psry e ZŞA —a aermeea KETMSIERİ K A ha aa aei aBa aG D SD ha c c rar —— YA alanataenele

Bu sayıdan diğer sayfalar: