17 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

17 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İtalyanlar AR alakayı 21 nisanda alabilecekler mi? Askeri hareketler münhasıran askeri lüzumlara, askeri mantık ve muhakemeye istinat ederek yapılırlarsa muvaffakiyet vadederler, aksi halde akibet hüsran ve serap olabilir ( Son Postanın askeri muharriri yazıyor ) GE ww Deyela' gölet Dessie'nin İtalyanlar tarafından Es edildiği mareşal Badoglio'nun dün gece gelen 186 sayılı resmi tebliğiyle de ilân ©- Tunmuştur. : Buna mukabil Habeşlerin bu keyfiyeti kat'i surette tekzip ettiklerine dair 16 Bi sanda Adisababadan çekilmiş olan bir tek graf ta gelmiştir. Okuyucularımız bu iki aykırı haber karşısında şaşıracaklar ve bel- ki de Habeşlerin doğru eöylemedikleri zan- nins düşeceklerdir. Vaziyeti izah edelim: Dünkü yazımızda İtalyanların bu son hareketlerinin kendileri için çok tehlikeli olnbileceğini söylemiştik. Filhakika (gece yarısından sonra gelen bir telgraf Habe İmparatorunun, Aşiangi gölünün cenubu (mevki malüm değil) emünfe- sit bir İtalyan koluna karşı muvaffakiyet kazandığı ve İtalyanlara 2400 telefat vers dirdiği» haberini getirdi. Bu baber bizim dünkü yazımızda ileri sürdüğümüz ve İtal yanlar için ne kadar tehlikeli olabileceğini ilâve eylediğimiz mütaleayı teyid etmekte- dir. ( Gelen haberler Dessicye giren kuvs/ vetlerin kamyonlarla makledildiğini de ilâ- ve ediyorlar ki biz bu ihtimali de dünkü Yazımızda ileri sürmüştük.) Bu İtalyan ko- unun 2400 maktul verdiği doğru ise 6-7 bin mecruhu olacağını da tahmin etmek iktiza eder. Bu işi başaran Habeş kıtantı Bin şimdi başka bir münferid kol arayacak- ları şüphesizdir. Bir taraftan makinelerinin bütün sür'atleriyle yollardan ilerleyen İtal- yanlar Dessie'ye girerlerken diğer taraftan —dağlara çekilmek suretiyle İtalyan kuv-| vetlerinin yan ve geriletinde kalan— Ha- beşler de İmparatorun yaptığı / baskınları tekrar etmekte devam ederlere 21/ nisanda o Adimbabaya girmek isteyen #alyanların bu sefer geriye | nasl döneceklerini o düşünmek mecburiye- tine düşmeleri ihtimali yok değildir. Bu noktayı işaret ettikten sonra şimdi Habeşlerin «Dessie'nin düştüğünü kari #urette tekzip etmeleri» nin sebebine ge- lelim: Onlar diyorlar ki «Dessiz düşmüş olamaz; çünkü imparator hâlen, ordusuy- la beraber, Aşiangi gölü civarındadır». (Nitekim Habeş imparatorunun kazan» dığı muvaffakiyet te bunu teyit etmiştir.) Şu vaziyete nazaran İtalyanların son Yaptıkları ve kendileri için tehlikeli olan akının vukuuna Habeş salâhiyettar şabsi- yetlerinin de ihtimal vermedikleri unlaşılı- yor. Dessic'ye giren kıt'alar 100 kawyon ile nakledildiklerine göre bunların takvi- Yeli bir alay kuvvetinde olmaları muhte- meldir ki bu teşebbüsün mahiyeti ancak (skin) tabiriyle ifade olmabilir. Bu kadar zayıf bir kuvvetle bu işe girişilmenin do- İuracağı tehlikeler ise aşikârdır. Her ne- kadar bu kuvvetlerin gerilerinden İtalyan (büyük kısım) kıt'alarının da ilerledikle- ri şüphesizse de yaya yürüyenlerin motör sür'atiyle ilerliyemiyecekleri tabiidir. Bun- dan başka İtalyanlar ileri hareketin cere- yan ettiği yolun iki tarafındaki, hiç olmaz- sa mücavir, dağları da taramak ve erni yete almak mecbüriyetindedirler. (Motörlü kıtaatın zırhlı alev makineleri himayesinde geçip gitme- İleri bunun aksine delil olamaz. Nitekim İmparatorun son kazandığı muvaffakiyet |, #nesbriyeti tebarüz ettirmektedir.) stomobiller, Yolların iki tarafındaki dağlardan iler- liyecek kıtaat buralarda emniyet tesis etmeden ise yol üzerindeki aksamı ileri lememek zarureti karşısındadırlar; © aksi halde baskınlara maruz kalırlar. Binaena- leyh yoldan ilerleyenler dağ ve tepeler- den hareket edecek kısımlara tabi bulu sacaklardır. Bu ise hareketin ağır cereyan neticesini doğurur. Bu neticeye göre de en önden motörlerle hareket eden (ma- kineli akıncı) lar uzun müddet yalnız baş- Jarma kalmış olacaklardır. Her ne kadar onları ileriye sevketmiş olan kamyonların tekrar geriye dönerek başka kıtaatı da nak- Je çalışmaları tabii ise de bunların boş ©- larak dönüşleri sırasında Habeşlerin bas kınlarına maruz kalınaları; yolların bilhas- sn dönemeçlerinde yapılacak tahribat se- bebiyle, hiç geriye dönemeteleri ihtimal- leri de mevcuttur, Şüphesiz İtalyanların bu cephede yal niz 100 kamyonları bulunduğunu zannet- mek doğru değilse de beklemedikleri böy- Je bir akının vukuunu görmüş olan Habeş- lerin —makineli akıncılar ise büyük kısım arasında kalan yollarda tahribat icram su- retiyle— yeni İtalyan kuvvetlerinin de ön- dekileri takip etmelerine mani olmağa ça lışacaklarını tahmin edebiliriz. Yüzlerce kilometrelik yolun her nokta» sında ise kuvvet bulundurmak, binaensleyh bu gibi teşebbüslere mani olmak mümkün değildir. İtalyanların bu akında motörlü kıt'ala- eu tayyürelerden paraşütlerie atılan “er- zakla besledikleri dünkü haberler arasında okuyucularımızın nazan dikkatlerini cel- betmiş olsa gerektir. Bugün Habeşin meş- hur yağmurları henüz başlamış değildir. Bunlar bir defa başlar ve İtalyanlar da © zamana kadar (büyük kısım) kuvvetlerile hedeflerine varmazlar, muvasale yollarını emniyet altına alamıyacak olurlar ve mo- törlü kıt'alarını da geri çekemezlerse iş yu neticeye varır: etmesi İ moda di ile başlıyor. valetlerine başlıyor; gece esvaplarında diğer esvaplarda oldu- #undan çok gösteriyor. I — Tayyareler uçup İleriye erzak ve! cephane yetiştirâmezler (Amba Aradam muharebesinde bile sin ve yağmurdan do- layı uçamamışlardı). 2 — Karadan göndermeğe teşebbüs et- decekleri erzak vesnire Habeşlerin © eline seçebilir veya yolda imha edilmek mecbu- riyetine maruz kalır. 3 — Münferid bir şekilde ilerlemiş o- lan (makineli akıncı) Jar Habeşlerin eli- ne düşmekle Faşizm uğruna fedayı can etmek şıklarından birisini tercihe mecbur (Faşist) lerin (Roma) © ya girdikleri günün senei devriyesi olan 21/ nisan Adi- sababaya varmak fikrine kapılan mareşal Badogtio'nun bu hareketi sirf siyasi sebep- lerden ilham almış görünüyor. o Halbuki askeri hareketler münhasıran askeri OJü- zumlara, askeri mantık ve o muhakemeye inad ederek yapılırlarsa (o muvaffakiyet vadederler, Aksi halde âkibet (husran) ve emeller (serab) olabilir. Bu hükmün bi- zim indi bir mülâhazamız e: eğil, das» keri tarihin) dir. Öyle bir hüküm ki onun sümülünden —|812 Moskova selerinde— (Napolyon) bile kurtulamamıştır. © D. İ SON POSTA 08 ç / Moda âlemine emprime hâkim Tabiatın baharı açık hava, çiçekler ve renklerle başlarken, kadınların baharı olan & gözlere neş'e veren emprimeler Bu mevsim moda âlemine hemen he men emprime hâkim. Emprimeler en büyük terzilerin koleksiyonunda geniş bir yer almaktadır. Şekiller o kadar değişik, o kadar hoş ki... Kumaşlar üzerinde hendeği çizgiler, siçekler, sebzeler, yemişler, kuşlar, küçük tavşanlar, müzik âletleri, notalar anahtar lar, mektuplar, ve serpilmiş alfabeler. i Günün her saatinde; her cins elbise i- şin emprime kullanılıyor, Size onları ayıra: ğnm. Bugün gece tu- Emprime güzelliğin Bu desenlerin çiçekleri, tabii çiçek bü- yüklüğünden 20 defa büyüktür. Renkler, gece tuvaleti ekseriyetle siyah üzerine kızıl güller, san papatyalar, alâimisema renkleri, (o karışık canlı renkler. Fakat, bu karışıklıkta bir &- henk var, Pratik kimseler için, kareli, geniş çiz. ME AZ Mavi beyaz tahtadan genç kız gece luvaleti gili desenler daha iyidir. (Mavi, beyaz), (siyab, beyaz), (beyaz, kırmızı), renkler çok saodadır. Hem bular çabük geçmiyor» lar, Bilhassa genç kızlara kareli şekiller büyük çiçeklerden ziyade yakışıyor ve on- lara yaşlarına, ruhlarına uyan bir tevazu veriyor. M İlmi bahisler İçimizde yaşayan gizli kuvvet: Tahteşşuur Bir çok asabi hastalıklar, urun tesiri ile husule geliyor. İlim adamları bu anlayamadığımız gayri maddi varlıkla bugün her zamankinden fazla me: “xw sinir buhranları tahteşşu- | Il olmaktadırlar. İnsanların günlük meşguliyetleri içine |lar kimyevi ilâçlarla tedavi olunmağa çalı de düşünmeğe vakit bulamadıkları bir ta | şılıyordu. kım meseleler vardır. İşte biz farkında ol), madan harekâtımızı idare eden, gizli bir el gibi bizi sağa sola sevkeden kuvvet te bunlardan biridir. Bir zamanlar üzerinde hiç durulmamış olan bu (gizli şeytan) bu- gün ilim adamlarının zihinlerini tırmalıyor. Onları devamlı bir surette bu muammayı gözmek için çalışmağa sevkediyor. Filhakika hepimiz «kendi karakteri mizden» «canımızın istediklerinden» bah- seder, dururuz. Fakat hiç bir zaman bu mefhuniların neler ifade ettiğini, (bizi mukadderatımıza hökim olan bu hakiki «kuvvet» in nereden geldiğini düşünme- yiz. Zaman olur, istemediğimiz bir hareke- ti yapmış olmanın sıkıntısı ile bunalır, ve yine bir an gelir ki hiç arzu etmediğimiz bir sözü söylemekle büyük bir ugafn ya- parız.. bu hal hayatımızda bir çok defa lar, belki hergün, böylece tekerrür (o edip durur. Fakat biz ona bir çare bulmayı ak- kmızdan geçirmeyiz. Yahut geçirsek de 6 çareyi bulmaya ekseriya muvaffak olama- yız. Acaba hakikaten zaman zaman insan- ların başını derde sokan, arzu edilmeyen vaziyetler ihdas eden bir gizli «hâkim» in esiri miyiz? Yoksa bütün bunlar sadece basit bir «tesadüf» eseri midir?. Hayır burada tesadüften bahsetmeğe lüzum yoktur. Bize hâkim olan, farkında olmadığımız halde, çalışan işleyen bir kuv- vet, ruhumuzu saran bir muamma mev- cuttur, Bunun adına âlimler: o stahteşşu- ür» diyorlar. Yeni hakikatte (zihnimizin bir köşesini işgal eden, biz onunla hiç maş- gul olmadığımız halde gece gündüz. kuda veya harekette iken daima çalışan bu gayri maddi varlık belki de bizim zu- hi dediğimiz halleri yaratan, ve idare eden en büyük âmildir. Bir insan daha dünyaya gelirken ebe- |veyninden tevarüs ettiği bir sürü meziyet ve kusurları da beraberinde getirir. Bunlar gocuk büyüyüp, idrak ve temyiz kabili- yetini elde edinceye kadar gizli kalır. Fa- kat vaktâ ki zihin ve dimağ tam manâsi ile işlemeğe başlar işte o zaman (o tahteşşuur saklı yatan âmiller günün birinde tesirini gösterir ve bizi irademizin haricinde işler yapmağa sevkeder. Tahteşşuurda gizli yatan âmiller yalnız sbeveynimizden tevarüs ettiklerimizden i- baret değildir. Bir çocuk doğduğu andan itibaren harici âlem ile temasa başlar. Ha- yat denilen karışık yolda yürürken bir sü- rü şeyler görür; hisseder... Bunların — bir kısmı hatırında kalır, bir kısmı ise tahteş- ,uura süzülür veya hapsedilir. Biz onların varlığından şüphe bile etmeyiz... Unuttu- ğumuz şeyleri büsbütün zihnimizden attık zannederiz. Bir çok kimselerin başına (| gelmiştir: Karşılaştığı bir tanıdığının elini mkatken: «Merhaba» yerine, sallahaimmarladık» der. Bunu bir dikkatsizliğe bir dalgınlığa verip geçmek isteriz. Halbuki iş o kadar basit muhakkak mevcuttur. Bu vaziyette 6 âmil (merhaba) yerine (allahasmarladık) diye- nin karşısındaki adamdan hiç hoşlanma- masıdır, Bazan birisine söz verdiğiniz £ halde randevuyu unutur, gitmeyiz, İsrar karşısın» da dayanamayıp yapmayı vadettiğimiz bir işi derhal unuturuz. Bütün bunlar bir tesa- |düF sayılmamalı, bizi sevkeden deruni his ,daima araştırıtmalıdır. İşte bu gibi ruhi hâletlerin tetkikini ilk defa bir ilim şeklinde ortaya atan maruf Alim Freud'un ortaya attığı Paychanalyse ,İbugün üniversitelerde yer almıştır ve. ted- iris olunmaktadır. üniversitesinde profesördür. Freud'un Psikanaliz üzerinde keşifleri değildir. Bu sözü söyleten deruni bir âmil! telif Psikanalir tetkikleri göstermistir o ki sinir buhranlarının bir çoğu tahteşşuurun tesiriyle husul bulmaktadır. Bunlar daha ziyade bir takım ruhi karışıklıklardır ki tes davini ancak doğrudan doğruya ruha hitap, <yletnekle kabil olur. Bu türlü sinir ve ruh teşevvüşlerine mi sal olmak üzere çok yakın bir arkadaşımın. karmna üşik olan bir adam tasavvur eder İer. Bu adam hits ile dostluğu arasında pes rişan olmaktadır. Sevdiğine malik olmak istiyor fakat arada arkadaş var.. bir an has rına şu fikir geliyor: — Arkadaşım ölse.. yahut onu öldürse tesiri birden görülmeyen bir zehirle onu 26 hirlese. Bu adam müvazenesi yerinde, hissi. yatına kat'iyen hâkim birisise fikrinden vaz geçmek için nelsine cebredecek ve bünün fena bir şey olduğunu söyleyerek tatbikin- den vazgeçecek. Fakat bir de fikrinden vazgeçemediği hali düşünelim. Bu takdirde cinayeti işler yecektir. Üçüncü ihtimal de: Bu adam © müthiş düşüncenin bir an bile şuurunda yaşaması” na tahammül edemiyecek ve derhal onu düşünmemek için unutmaya çalışacak yani bu fikri tahteşşuurunda hapsedecektir. Bu suretle o artık fikrinden vaz tiğini zannedecektir, Halbuki iş hakikatte katiyyen böyle değildir. Tahteşşuura hapsedilen bu artık mütemadiyen onu iz'aç edecek, baş- ka başka şekillere bürünerek şuura çıka- cak, hülâsa daimi bir rahatsızlık tevlid e- decektir. Ve bu yüzden o adam hasta o- lacak. Eline bıçak alamaz, tebancayı gör“ meğe bile tal a nmül edemez bir bale gele cektir, İşte psikanalist doktorlar bu hastalığın tedavisi ile meşgul olmaktadır. Günün bis zinde ortaya çıkan gibi görünen hâdise» lerin men'şelerini tâ çocukluk zamanların- şa cereyan eden bazı vak'alarda bulacak Jar ve hastayı bunu izah ederek kurtulma- sna çalışacaklardır. Psikanalizm artık İâyık olduğu ehem- miyeti bulmaktadır. Romnya koral : : Heyeti geliyor 26 ve 28 nisan pazar ve salı ak « şamları o Rumen koral heyeti Kr zılay için, Fran - sız Tiyatrosun - da iki konser ve- recektir. Bu heye Romanyada ve Avrupada müte - addit O turneler yapmıştır. Ro - manyanin muh - yerlerinde Hey'et Şefi N'Lungu verdiği konserler, Romanya matbua- tında daima takdirle karşılanmıştır. Koral heyeti ses üzerinde konser ler vermektedir. Musiki münekkitleri bu heyetin tek ses üzerinde konser ves ren heyetlerin içinde en ziyade mu « vaffakıyet göstereni olduğunu maktadırlar, Kafilenin şefi profesör Lungu'dur. Adnan vapuru hacılarla geldi Bir müddet evvel Türkistanlı mts- lümanları Hacca götürmüş olan Ad- geç” düşünce yaz « Freud bu sene seksen yaşına girecek, JDâNn Vapuru hac vazifelerini ifa etmiş tir. Kendisi bir Avusturyalıdır ve Viyana |olan bu hacılarla beraber dün geriye dönmüştür, Vapurun geriye dönmiyeceği hak - şok ileri gitmiştir. Bir çok asabi hastalık. |kında evvelce ortaya bazı şayialar çık- ları sinir buhranlarını kendi metodu ile teda mıştı. Bu suretle bunların hakikate

Bu sayıdan diğer sayfalar: