Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SON POSTA Nihayet Donanm »No.zö SADAT “'AZAN: KADIRCAN Kaflı a Başkumandanı Don Jan Mesinaya Geldi Mark Antuvan Kolona da se- limana doğru yola çıkmıştı. Venedik filosu Mesina boğazının şimal ağzındaki küçük Faro lima - nmaı henüz geçmemişti ki yaman bir fırtına çıktı. Venedik filosundaki kı- lavuzlar bu kıyıları iyi tanımıyor - lardı. Bu yüzden sekiz gali kayala- ra oturdu. Ertesi gün fırtına dindi ve deniz duruldu. Fakat bu gemiler- den ancak iki tanesi yüzdürülebil &« di. | Halbuki ayni yolu tutan Papa a- miralının gemilerine bir şey olma - dı. Lâkin onların başına başka bir felâket gelmişti: Sicilyadaki kral vekili Marki dö Pesser ansızın öldü. Papa amiralı bu ölümün yasını da- ha büyük ölçüde göstermek için ge- milerini karaya boyadı ! İki filo da eksiklerini tı.mım'hya-; rak ve yas tutarak Mesinaya dön - dü. A Bu sırada Napolide büyük Ybir bayram manzarası vardı. Çünkü Don Jan ağustosun dokuzunda bu li- mana girmiş, büyük ve parlak bir merasimle karşılanmıştı. Bütün şe- hir donanmış ve halk deniz kıyısına dolmuştu. Uzak şehirlerden bile Türkler üzerine gidecek olan tari- hin en büyük hıristiyan donanma - sının genç başkumandanını görmek için gelenler pek çoktu. Papa, bu mukaddes ittifaka mah- sus olmak üzere büyük bir bayrak yaptırmıştı. Bunun üstünde çarmıha gerilmiş olan Hazreti İsanın resmi wardı. Onu Romadaki Sen Piyer lıi-' lisesinde büyük merasimle ve uzun - dualarla ve kendi elile takdis et - mişti. Napolideki kral vekili kardinal Granvel bu bayrağı büyük mera - simle hıristiyan başkumandanına , teslim etti. On altı ağustosta filo harekete ha- zırdı. Fakat beş gün süren bir fırtı- na onları timanda demirli kalmıya * * MEM Ç b Düşman Safları Arasında... Ağustosun yirmi ikinci günü öğ- leden sonra Don Janın donanması| -- Limanda bir kaynaşma ve sevinç dalgalandı. — Geliyor!.. Baş kumandan ge - Hiyor!.. Kumandalar, bağırmalar ve dü p A, — dük sesleri duyuldu. Venedik ve Papa amiralları donanmalarına de-' mir aldırıyorloardı. Biraz sonra her iki donanma Mesina limanından ç—J ' — karak büyük bir heyecan ve sevinç- le Don Janı karşılamağa gidiyor - du. Her iki taraf karşılaştığı zaman - Don Jan Papa amiralına şu ku - " Mmandayı verdi: ' mı alınız!.. | — Venedik amiralının da sola geç- - mesini ve ayni şekli almasını em- retti. Şimdi donanma üç sıra üzerinde Mesina limanına giriyordu. Yüksek —direklerin tepelerinde " Bancaklar ve filâmalar dalgalanı - yor, gemilerin bordalarına dizilmiş olan askerler renk renk üniforma- lar ve güneşin ışıklarında parlıyan zırhlarile etrafa heybet saçıyorlar - dı. Başkumandanın büyük galisi bü- ıtün ihtişam ve heybetile her şeyden kiz galiden ibaret bir filo ile aymilö göze çarpıyordu. Deniz o kadar durgundu ki iki kı- yının yeşil ağaçlıkları, kayaları, te- peleri ve buralardaki beyaz evler suya aksediyordu. Bütün kıyılar, pen- ile dolmustu. Şehirdeki ve civar ilköylerdeki bütün kiliseler hep bir - Wden çanlarımı çalıyorlardı. Sarayın, tersanenin, beyaz mer - merden yapılmış olan büyük tiyat- |ro binasnın önü geçit resmine ha - zırlanmış gibi duran İspanyol as - kerlerile dolmuştu. Papa amiralının verdiği bir işa- ret üzerine iki cenah birden yürü - yüşlerini pek ağırlaştırdılar. Böyle- likle Don Jamın «en başta olduğu İs- panyol donanması onlardan önce İimana giriyordu. Bu sırada selâm resmini yapmak Üüzere gemilerin bütün bataryaları ve tüfekler barutla doldurulmuş 'bu- lunuyordu. —— Limanın ağzına geldikleri zaman Don Janın gemisinin en uzun dire- ginin en yüksek noktasına bir zabit tırmandı. Elindeki Sent Barb (1) bayrağını başının üstüne kaldırdı. O anda bütün topçular toplarının fitillerini ateşlemek üzere hazırlan- dılar. Biraz sonra zabit başmın üstüne |doğru kaldırdığı bayrağı birdenbi- rve aşağı indirdi. O anda Don Janın kocaman gemisindeki bütün toplar Başkumandan gemisinin büyük top- Tarı büyük bir gürültü ile patlıya - ( Arkası var ) yılan bir bâkiredir. İzmitlidir. Milâdm 286-' 310 yılları arasında Roma İmparatoru ©- Tan Maksimyen zamanında hıristiyanlık düş- manları tarafından öldürülmüştür. (2) Bir veya bir kaç batarya topun hep birden ateş etmesine denir. Ölümünü teessürle haber verdi - gimiz kıymetli gazeteci Sadettinin ve- nazesi dün kendisini sevenlerin göz, yaşları arasında ebedi metfenine tevdi' — Sağıma geçiniz ve borda ıiz.__î edilmiştir. Cenaze merasimi Teşvikiye l::alnill:l'-l Tae başlamış, cenazeye Matbuat Cemi - yeti ile İnhisarlar idaresi tarafmdanğ |üç çelenk gönderilmiş, Matbuat Cemi -İçesinden kurtulamıryarak bile bile ölü- İyeti reisile İnhisarlar Umum müdürü ve Sadettinin gazeteci arkadaşlarile in-' |hisarlardaki arkadaşları tenazede hazır bulunmuşlardır. Cenaze namazı kılındıktan sonra ta- but taşlığa kadar omuzlarda taşmarak' götürülmüş, bundan sonra otomobile konulmuş, Kuruçeşmedeki aile kabris- tanına nakledilmiştir. ' cereler, kapılar ve hattâ damlar halk | rak etrafı beyaz dumanlara boğdu. | (1) Topçularla tulumbacılarm piri sa-' Sadettin dün defnedildi Cenaze otomobili 20 kadar otomo - 3 Kemal öldü Kemal, Seni ilk defa sahnede görmüştüm, ve gene son defa sahnede gördüm. Bu iki gö- Yüş arasmdan ne kadar yıl geçti bilmiyo- rüm; her halde az bir zaman değildi. ya- hut ta çok az bir zamandı... Göz açıp ka- payıncıya kadar gelip geçti Ne yazık!! Kemal, Sen ilk mefesini sahnede almıştın, Hefesini sahnede verdin; ilk nefes aldı - ğin gün; — Küçük Kemal doğdu.. Demişlerdi. Sen bütün bir sanat var - hğile sahnemizde yaşarken: — Küçük İKemal yaşıyor. çiknez ikuvvet, seni aldığı zaman a: — Küçük Kemal öldü. Dediler. İşte bu son söze isyan ettim, — Küçük Kamal de kim? Dedim: — Ben tiyatroda bir ttek Kemal biliyo yurm, büyük sanatkâr Kemal, o mu sldü?, Kemal, Sen günden güne zayiflıyor, günden gü- ne wücuttan düşüyordun.. Bunu biliyor - duk. (Gene biliyorduk İki günden güne sa- nat hislerin kuvvetleniyor, günden güne bir kat «laha yükseliyordum. Hasta idin Kemal, belki ayakta dura - cak mecalin yoktu. Fakat sahnede duru -! yordun, seni yikan ölüm, eğer 'sahnede ya. mnına gelmiş olsaydı. buna inanırım, seni yıkmak değil, sana dokunamazdı bile. dHayatın değil, sahnenin malıydın; ha-, yattan salacak olan bir türlü sahneden ala- miyordu seni. Kemal, Duyuyor musun? Halkevlerinde piyes temsil edenler senin dilinle konuşuyaorlar.. Görüyor musun? Kaç sahnede kaç kişi se- nin jestlerini taklit ediyorlar. Seni öldük - ten sonra da yaşatmak istiyor onlar. Çün- kü onları sahnede sen yaşatmıştın. | Kemal, İçimde acı war.. Yıkılan sanat abidesi, önünde göz yaşlarımı tutamıyorum. Sah- nemiz için, sahneyi sevenlerimiz için ağlı-, yorum. Sana 'senin için ağlıyorum Ke - mal! İsmet Hulüsi Divanyolunda Bir hırsızlık Divanyolunda Firuzağa mahallesin-: de Cebeci sokağında 15 numaralı ev - de oturan mmualliım mütekaidi 'Residin' evine dün hırsız girmiş, ibir miktar mü- cevherat çalarak kaçmıştır. Hlırsızın hüviyeti henüz anlaşılamamıştır. bille takip edilmiş, devamlı we şiddet- Ti bir yağmur altında cenraze defnedilip Sadettinin istirahati rühu için temen - nilerde bulunulduktan &8onra dönül - Şmüştür. Sadettinin ailesi teşekkür ediyor | Dermansız bir hastalığın zalim pen- mün kucağına düşen zevcim Sadettinin cenazesine gelmek ve bizleri teselli et- mek zahmetinde - bulunan - Matbuat Cemiyeti Reisi ve Giresun meb'usu Hakkı Tarık Us ile İnhisarlar Umumiü Müdürü Mithata ve kocamın eski ve yeni meslek arkadaşlarına açık teşek- Ö TİYATRO & son. Diyorlardı. Ve ölüm denen önüne ge- i|rinde karı koca, damat gelin çilingir |gözlerini açmıya çalışan insanları dün-, -| yada evimize kabul edemeyiz! |lerinden, küçükse gözlerinden öperim, |baram'! r olsun, kabahat kusur, günah hep bi - |siz ihesabınızı kızın amcasile görürsü - ,pnüz!! İkince Hasan odadan fırladı: | |Medihanın amcası 'ikimdir, necidir? 5 Son Postanın Tefrikası: rüşemiyeceğim, lütfen siz gidin de ak- şama ımi olur, yarın sabaha mı, kızın amcasını gönderin buraya, ben onün- la görüşeyim! — Lâkin bu size çok pahalıya otu- rur sonral.. — Ne yapalım, başa gelen çekilir! hemşireceğim, kısmetimizde ne varsa kaşığımızda © çıkar! Hem isterseniz |kızın amcası evde iken ben size gele- | yim, kendisile orada görüseyim! — Allah etmesin, biz kır kahvele- sofrası kurup âlemin genç evlâtlarını sofralarına alarak onların yüzlerini, — Şu halde her me kadar kendileri- ni tanımıyorsam da eğer hanım kızı- mızın amca beyi benden büyükse el- lütfen akşama buraya teşrif — etsinler' de onunla görüşelim! Kadın hiddetle kalktı: — Demek, dedi, siz Nuh deyip Pay- gamber demiyenlerdensiniz. Ben şim- «i gider, o kahveci olacak herifi de bu- Sokak kapısma doğ,ru yürürken Fatma tekrar önüne geçti: — Hanım, dedi, yapmayın, öfke ile kalkan ziyanla oturur. Sonra çok, am- ma pek çok pişman olacaksınız. Hele zavallı fakir kahvecinin bu üşte zerre kadar kabahati yok... ! — Demek, kızlarımızı araya bir ta- kım düzenlerle siz düşürdünüz! | — Böyle değil amma, haydi böyle!| ziml!. Ne söyliyecekseniz bize söyle- yin, ne yapmak istiyorsanız bize ya - pm; elin bigünah, fakir kahvecisine' gidip sataşırsanız buna ne kul razı ©-. lur, ne de Allah! — Anlaşıldı, anlaşıldı, dedi. Artık — Başüstüne efendim, hesabımızı, onunla görnürüz; €eğer amca bey ak - şama buraya 'teşrif buyururlarsa bizi ihya ederler! : Medihanın anasi çat"! diye kapıyı çe- — “Ah ihamım tteyzeciğim, bakın şu Allahın işinel Benim — yüzümden 'Neler geldi sizin başmıza' —Aldırma sen.:. Keyfine bak, biz! böyle ne vartalar atlatmışız... Tevek- keli dememişler: amca beyi de bir görelim, ne mene şeymiş? Erkek olduğu için her halde daha iyi söz anlar. Sen biliyor musun? — Son buluştuğumuz gün bana amcasından İbiraz bahsetmişti. Bun - dan yedi, sekiz sene önce babası öl - düğündenberi, kendilerini ne amcaları bakıyormuş... Adam galiba sarayların birinde tüfekçi imiş... Hem de olduk- ça zenginmiş... Ayda Medihalara öen beş lira para veriyormuş... Fakat Me- dihanın babası öldükten sonra, “annesi, biraz sinirlermiş, 'biraz geçimsiz bir hale gelmiş olduğu için herkesle otu- ramıyor, ondan dolayı amcası ve yen- |gesinden ayrı olarak Beşiktaşta oturu- — Şu halde hemşireceğim, darılma-| yın, gücenmeyin, ben sizle fazla gö -| : İgeniş bir hendeğe benziyen maw k İbuka sesleri geliyordu. Alt ve üst ' İkağa içki kokuları sızıyordu. /ranlığı çınlatıyorlardı. İpenceresinin önünde yeni deml İna patlican kızartıyor; kızı ev 'a di rın da sana hayırlı havadisler weririz! * uf Akşamla yatsı arası... Aygır ı:â maların iki dağ arasına sıkışmış rinde yaz gecelerine mahsus ü hayvanlı tam bir curcunadır "JIY’ da. Mühallenin bostana karşı dötli tün evlerinin kapıları hemen ardları” kadar açıktı. Hava inbat olduğu için, bu ardlıt” na kadar açık kapılı evlerin îçıel'nâ' _ dışarıya ağır, tenbel, yorgun ve M sarmısak, yanık zeytin yağı knkğl fir fırın havası siniyordu. Evlerin w 1 zılarmdaki havan eli tıkırdıları lav”” bir türkünün #ymk tdardlmi l Alt ve üst katlardaki karanlık ©df ların açık pencerelerinde her genç kgı ayrı ayrı makamlarla bir şeyler Ü'd; damıyor; daha arka, daha kuytu $? kaklardan ise hafif hafif ud, def, #” B'ü, KA y Jardaki bazı karanlık odaların pene” önlerine, evlerin evin Öön tardl“_“' rastlıyan önleri tahta parmaklıklı, iç leri bol çiçekli bazı bahçelerden de *” Mahalleyi en geç, en con — dolaf? genç yoğurtçu karakaş Sıtkı içlerin * de içki kokusu sızan bu pe 'bahçelerin önünde duruyor; oralar” ki içenlerle biraz şakalaşıyor; oralaf * | dan uzatılan tabaklara ellişer, yüzer hhem yağurt koyuyor ve bazen ık?“"' cıların kendisine ikram ettikleri teki' — Muhabbete! Deyip ayakta yuvarladıktan sonrf bir üki dakika kadar orada burnile Zi? ma taklidi yaparak çifte telli ph)'m'd“ Ewlerin karşısındaki bostanda kâf” we su kurbağaları yarışa qdm'nğu"î'bı bu ağır, inbat havayı seslerile âidik'_d’ dik ediyorlar; yüzlerce ağustos ği hiç durmadan tek nota üzerinde Aygır Fatmaların kapıları ve lok’i _ ( kocat! altındi henüz gelmemişti. Karısı kocasına zîi" ! şam anzorotunu ağır ağır içiyor. V ki kızın amcası gelecek olursa or!“”E pek olgun ve dolgun bir kafa ile 8Ö rüşmeği uygun bulmuyordu. ( Arkası var) iğe başlamıştı. Fatma mutfakta Bir Doktorun Günlük | Notlarından — Ö /| Muvakkat sağırlıklarıf | Tedavisi . kulaklarının ağır işitmeğe başladığıf | we uğuldadığını, arada sırada baş dö" Ğ mesinden rahatsızlık çektiğini nnıvl”î * Yaşının biraz ilerlemiş olmasına YARRI men kalp ve ciğerleri sağlam olan h’_' tada yeni başlıyan bir tasallübü şerayi" yorlar, ara sıra da buraya misafir geli- yorlarmış... Fatma, Hasanı Biraz daha teselli et-' tikten sonra: * — Artık, dedi, sen yarın yine bir a- relim ! e Hasan çok fena bir yese kapılmış- tı. Fatma tekrarladı: | — Hiç üzülme, meraklanma, sana demin ben ne dedim: «İki gönül bir olunca ayıramaz pa-: ı ralık bize uğra da sana neticeyi bilâi-î W (*) Bu nmotları kesip saklayınız, yi Kulak muayenesinde: Her iki ida kulak yağlarının topluu-anmld | öleri gelen sert tikaçlar ,gö.rülüyotd“* ! İki gün ve gece müvellidülhumuzalı * | | “ve gliserinle bu tuıkaçları yumuşör:tî dım. Ve onluk lâstik şırınga ile V | su ile bir miktar müve’flidüîimmüîğ su karıştırarak kulak içlerini yıkıp; "Tıkaçlar çıktı. Hastanın kulakları “i di we sağırlık ta ortadan kalkmış © 10-17 tansiyon mmevcuttu. b hi tarafıl” | but bir albüme yapıştırıp kolleksiy” yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu n0 e A kürlerimi bildirmeği bir borç sayarım. | dişah!» Haydi, bak keyfine, çık kırla- : » İMerhumun zevcesi; | ra, biraz hava al!l . İ bir doktor gibi imdadınıza ye , N ee el a Ö li Tei 4 l LĞ