June 2, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

June 2, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 4 SKALYONUN ÖLÜMÜ Son Postanın Yazan: Russell Thorndike İngilterenin en tanınmış altı za- Bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Ville Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı - zabıta Tomanı yazıyor ve katillerin keşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- Fettişi «George Cornishs e bırakı- Yorlar. Bunlardan üçünün e i ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- FPİRİ anlattı. Şimdi dördüncü mü- harrir Russell Thorndikenlin eseri başlamıştır. / Bu eser bitince gene polis müfet- h_ııııı*ıı katili nasıl tayin etliğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. ishlyon benden evvel cevap ver « — ,Beni unutmuş olacak. Fskalyon bana doğru ilerleyerek eli- Bi uzattı, ben de : — Demek o bavul senindi? dedim. e Evet, dedi, bavulum — yukarda. '€ni uzun bir zamandanberi görmedi - hm için özledim. Bavulumu araba ile gönderdim. Kendim de yavaş yavaş geldim. Sizi rahatzıs etmek ve birbirini teyen karı kocanın aşk yuvasının hu - Zürunu ihlâl etmek istemiyorum. Kanm derhal atıldı : |— Bizi kat'iyyen rahatsız etmezsi - niz. Bilâkis sizi ilk misafir olarak izaz #etmekten çok memnun olacağız. «Skalyonn a bakarak sordum: — Nasılsınız? Cevap verdi: Şee İyiyim, yalnız biraz dinlenmeğe Mühtacım .Çünkü çok yorgunum. Biraz konuştuktan sonra içki içmek üşgd.ğ;n; söyledi ve karımla beni ken- disine refakate davet etti. Karım, kat'- İyyen içki içmediği çin teklili reddetti. de içmedim. Ve bu tekliflerinden takıldığımı hissettirdim. N Karım işlerile meşgul olmak için o- dadan çıkar çıkmaz Skalyon bana ba- Ğ — O meseleyi karına açtın mı? de- h: G— layır, dedim. Henüz söyleme- m. Fakat bu akşam anlatacağım. — Olmaz. Karını ne diye kendinden *Oğutacaksın. Benden korkuyorsan, Zerre kadar korkmal Benden bir tek döz çıkmaz. Fakat karın zeki bir ka- lıiıı:. berı.ziyoı. Dikkat et de, senin ha- Umi Vaziyetini ve iç yüzünü çakma - ge gî demek istiyorsun ? -— Demek istediğim bu kadın ca - :: olduğunu anladıktan sonra seni sev- ekte devam etmiyecektir. m* Bense bunun zıddına inanıyo - m, Karım beni sever ve sevmekte am edecektir . — Beni dinlersen, bu işi karına aç- :: Benim de bu işi açmama yol ver- B B*-'"_ ağzımı nasıl kapalı tutacağı- vaşana öğreteceğim. Yoksa bu aşk yu- Sini altüst edersin! üşündüm ve Skalyonu haklı bul- :'f_:_"- Viski sofrası kurulmuştu. Skal- *i Yiyor ve içiyordu. Onun halini te- m::“ ederken geçmişimi karıya aç - » ı_'ln Vaz geçtim, Skalyonun sözünü Ü “yeceğim ve ağzını da kapatacak- . Fakat ona boyun eğmiyecektim. Sarım yemeği hazırlarken Skalyon çirdE Ze devam etti. Beni eline ge - nel"m"fkn memnundu. Ben de ona T düsündüğümü sezdirmek iste - lm, * .o:ı(:;"âuyemcii hazırlarken ben de h*hrık- lüzeltiyordum. Skalyon bana — Bana bir yer ayır. Sen beni bu- Hadan defedinciye kadar ben de © ye Tmuhafaza edeceğim. Skn bir şey demedim. ; ,,;ıkfıy_“" yemekten sonra bir hayli teki içti ve sırt sırta sigaralar teller - 'azla içki içmesini mazur gös - teftrikası : 36 İtermek için malaryadan muztarip ol - |duğunu, ve malaryadan korunmak için başka bir çare bulamadığını anlatıyor- |du. [ Skalyonun bir sigarayı yakarken yü- SON POSTA ? 'ıüne bakmıştım. Aklıma * birdenbire | ı |bu adamı nikotinle öldürmek fikri gel-! |di. Buna dair bir kaç vak'a okumuş -' tum. Bunları hatırladım ve bilhassa bi- |ri üzerinde durdum. Çünkü katil ya- lkılmamamış, bıraktığı itirafname ö- İlümünden sonra keşfolunmuştu. Vak'- anın keşfolunamamasına sebep, mak- tulün müthiş bir tütün tiryakisi olma- |sı idi. | Ben bunları düşünürken Skalyon 'türlü türlü hikâyeler anlatıyor ve ka « rımı oyalıyordu. Karım onu dinliyor, ve ben bir sürü katil plânları üzerinde dolaşıyordum. Kütüphanemde bir sü- rü zabıta romanları vardı. Karım da zabıta vak'alarını takip etmekten hoş- lanıyordu. O gece uyku uyumadım ve plân ha- zırlamakla meşgul oldum. Kendi ken- dime : — Aceleye, telâşa lüzum yok. Skal- yon dilediği parayı ele geçirinciye ka- dar yanımızda kalacak, onun yüzünü görmekten gerçi tiksiniyorum. Fakat kurduğum tuzağın içine düşmesi için burada kalması lâzımdı. Ertesi gün erkenden uyanarak ci - nayetin sahnesini tetkik ettim. Cina - yet evin zemin katında işlenecekti. O- daları birer birer dolaşarak cesedin nc- rede keşfolunacağını tasarladım. Zemin katı bir kabul salonundan, bir yemek odasından ve bir küçük oda- dan müteşekkildi. Yemek odasına bi - tişik olan küçük bir oda, benim kitap- larımla dolu idi. Bu odaya bitişik olan bir. odayı kısmen bir lâboratuvar, kısmen de bir tezgâh olarak kullanıyordum. Çünkü İi 4A tecrübelere çok derin bir düş- | inlüğüm vardı. Zemin katının büyük bir kısmı taş döşemeli idi. Karım bu taşların soğuk- luğundan şikâyet ediyor ve buralara parke döşenmesini istiyordu. Ben de tahtaları alıp çalıştığım odaya yerleş - tirmiştim. (Arkası var) HASAN Zeylinyağı is! yağı olduğu kat't olarak tasdik kafat ile yüzlerce allın madalye böbrek, mesane, safra, sarılık ve k mekierinizde, tatlılarınızda, kullanırız. H ve salal İ tihsal eden memleketlerin bile di edilmiştir, Bu idrar yolu raha N deposu: İSTANBUL, AN Yalan atmayı kolay sananlar, ar - tık yanılıyorlar. Çünkü her eve ya- lanları yakalayan bir makine koymak mümkün oldu. Bu makine, söylenen her yalanı, söylenir söylenmez sür'at- le yakalıyor ve hakikat derhal anlaşı- hyat Yalanı yakalamak için keşfolunan makineler türlü türlüdür. Bunların bir kısmı zabıta tarafından kullanılmak - tadır. Bu makineler, doktorların kan tazyiki ölçmek içni kullandıkları ma- kinenin tıpkısıdir.. Bu makineler için- de, elektrikle işleyenleri ve son derece basit olanları da vardır.. Fakat hepsinin esası, kan tazyikinin tahavvüllerini ölçerek bir kâğıt üzeri- ne kaydetmektedir . Bu makinelerin bir kısmı kutu gibi dir. Kutudan uzanan lâstikli bir tel, yalan söylemek isteyen erkek — veya kadının koluna geçiriliyor. Yalan söy- leyen adamın kanında hasıl olan aksül- troaller; kAğdolunuyoni Bir insan, yalan - söylediği farkına varmadan, için için bir cehit sarfeder. Onun farkına varmadan sar- fettiği bu cehdi makine kaydediyor ve yalan söylediğini derhal yüzüne vu- zaman, —e Yeni Neşriyat 'Yeni Hayat — Bu haftalık mecmuanın :e renkli ve güzel bir kapak içinde tanınmış yazıcıların bir çok alâkalı yazıları, hikâye, şilr, zoman, sinema ve dünya hareketleri hbakkında resimli yazılar, karikatürler, tablolarla çıkmıştır. Perşembe Gazetesi — Perşembe'nin 6i tnci sayısı bir çok güzel, meraklı yazılarla ve ne- fis restmlele çıktı. 15 inci sayısı yü JEYTİN YAĞI ünyanın en mükemmel husuta en büvük mü- Jarı kazanmıştır. Kum, tsızlıklarına bilhassa bet gibi içilir. Bütün ye- zafer nişan talarda hattâ pilâva Hasan zeytinyağı KARA, BEYOĞLU Hikâye İ Güneş gittikçe büyüdü, kızardı ve en sonra çekiç altından henöz çıkmış bir ba- kır tepsiye benzedi; üç büyük ehramın te- pelerini ve gök yüzünü de kızıla boyıya - rak sonsuz çöldeki yuvasına gekildi. Şimdi Fir'avunların bu esrarlı ülkesinde derin bir sessizlik başlamıştı. Çölün bittiği yerden — ve doğru bakan Sfenks, şimdi olmuştu. Gözlerini karanlığa saplıyarak av gözetliyen kocaman bir canavarı andın « Nil vadisine yordu. Çobanlar çoktan — sütülerini sokmuşlardı. Kendileri de karanlık bas - tıktan sonta her adım başında bir cana - rastgeleceklermiş gibi çabuk — çabuk ağıllarına yar evlerine giriyorlardı. Gizanın tozlu ve 1ssiz yollarında kalanlar birbirlerine hatırlatıyorlardı. — Çabuk ol, gimdi Nitakerit mezarın: dan çıkar. Yüzünün yarısı yanmış olan çirkin ve cılız arkadaşı cevap verdi: — Bende bu surat oldukça ondan kor- son kum yok. — Karanlıkta senin yüzünü nasıl görr sün? Erkeksin ve gençain. Bu kadarı ona yeterl. — Çok güzelmiş! Sonunda ölüm olma- #a çonu görmek için yolunu beklerdim. — Sende mi delireceksin? Zavallı O - ni bile bile onun kucağına atıldı. Yakışıklı ve kara gözlü Mar Kamı, beyaz çoban Se- tiyi unuttun mu? İkisi de Nitakeritin ba - kışlarile büyülenerek ehramlara doğru git- tiler ve üçüncü ehramın dibinde kaybol « dular. — Ve bir daha gelmediler... Fir'avun Metesofis Lidyalı — sarışın bir cariyeyi sevmiş, genç kız bu sevgiden gebe kalmıştı. Gebe bir cariyenin yaşamaması gerekti. Fakat Fir'avun onü — öldürmedi. 'Tep şehrine yolladı. Genç kadın orada dö- #urdu ve biraz sonra da öldü. Küçük kız dadısi tarafından — büyütüldü. Onun bir prenses olduğunu isbat için vaktile annesi- ne Fir'avunun verdiği bir çift pabuçtan başka bir şey yoktu. Metesofis öldü ve oğlu (ikinci Pepi) a- dile Fir'avun oldu. O zamana kadar genç kız büyümüştü. Artık annesinden kalan sarma işlemeli güzel pabuçları giyebiliyor- du' O da annesi gibi kumral ve penbe ya- maklıydı. En büyük zevki scak günlerde Nil kıyısına kadar inmek, tssiz bir yerde sulara girmek, yıkanmaktı. Bir gün Nil kıyısına inmiş, soyunmuş ve İsuya girmişti. Birdenbire bir hava dalgası oldu. Se - rinlik duyarak geriye döndü. Gördüğü şey onu şaşırtınıştır Büyük bir kartal onun pa- buçlarından birisini kapmış ve havalana- rak biraz sönra ulukta kaybolmuştu. Genç kız üzüldü, ağladı. Fakat bir kaç gün sonra sehirde tellâk- lar bağırıyordu: — Duymadik, anlamadık demeyin! Bü- yük Fir'avun ikinci Peyi emrediyor: Ağaç altında suçlulara ceza verirken bir kartal onun dizinin üstüne bir tek sırmalı ve gü- zel kadın pabucu attı. Bu pabuç kiminse Fir'avün onu sevmiştir. Sarayına çağınyor. Ona altınlar, mücevherler ve sarayında ©- dalar verecektir. Pabucun tekini alıp gel sin! Çok geçmeden genç kız Fir'avunun sa- yayına doğru yola çıkmıştı. İkinci Pepi onun kendi kız kardeşi ol. duğunu öğrenince daha çok sevindi ve ev- lendi. , İkinci Pepi öldü. Nitakerit onun yerine yıllarca saltanat sürdü. Bu sırada her gece Seven ve öldüren ölü?.. Yazan: Kadircan Kaflı bir güzel delikanlı ile berabı tesi gün delikanlıyı öldürttü du. Nitakerit te öldü ve yerine Anda Nat geçli. Nütakerit mezarında da uslu durmuyore du. Şimdi de onun Tuhunun her — akşami güneş battıktan sonra Giza yollarına çık- söyleniyor. daha heybetli (tığı, rastladığı erkekleri güzel ve büyülül bakışlarile ardına takarak ehramlar altın« daki mezarına götürdüğü ve ertesi sabah ta öldürdüğü söyleniyordu. Fir'avun Anda Nat annesini kaybettiği zaman küçüktü. Bir delikanlı olduğu za * man annesine karşı hayranlığı günden güne artiyordu. Onun hayatını öğreniyor. 8l « dükten sonra da ayni hayata devam «tti « Hni işitiyor, onunla buluşmak için can a« tıyordu. İşte © akşam Fir'ayun sarayının arka kapısından tek başına ve ayaklarının vcü« na basarak çıktı. Karanlıkta Giza ehramis larına doğru yürüdü. Gözleri hep ileriyi bakıyordu. Karanlıkta Nitakeritin — beyat hayalini görmek için gözlerini açıyar, aynl zi nda kalbi büyük bir heyecanla çar « pıyordu. *O kadar ki kendisinin arkasın « dan iki kuvvetli ve sadık adamının gizlleğ geldiklerini aklına bile getir! üyordu. Genç Fir'avun ehramlara yaklaşıyordu. Fakat henüz hiç kimseye rastlamamıştı, Birdenbire iki el onun arkasından göz « lerini kapadı. İki yumuşak ve güzel el... Genç Firavun ürperdi, lâkin kendisin| çabuk. toparladı: — Kimsin sen? Bu sesde bile ne derin hir sihir vardı. — Bir çoban... — Adın ne? — Hoza. Genç Firavun karşısında yalnız bir çit göz buldu. Karanlıkta iri bir çift yakut gi bi parlayan yeşil gözler... Yeniden ürperdi ve sendeledi. Öldüren ölünün eli ateş gibi yamyoşe dü. Bu nasıl oluyordu? Anda Nat sormak istiyor, lâkin soramlı yordu. Bakışlarını bu bir çift gözün derin. liğine ve baygın bir beste ile ask sürlerini fısıldayan sese kapılmıştı. Yürüdüler. Genç Firavun: — Ben senin oğlunum!... Sani görmen ge geldim annel... Demek istiyor, lâkin yapamıyordu. Yürüdüler, yürüdüler. Annesi ne kadar da gençti? Ne kadar — da sıcak ve sevimliydi: Nitakrit şimdi bir aşk şarkısını fisıldi. Büyük ehramın önüne — geldikler| zaman orada bir sıra kabarık toprakları seçebildi. Bunlar öldüren — ölünün — birer gece kaldıktan sonra öldürüp te buraya at- tığı sevgililerdi. Genç Firavun korkmağa başlamıştı. Nitakerit orada büyük bir taşın bir ye« rine dayandı. Taş, bir kapı gibi yavaş yavaz yordu. Derinlerde ölgün bir ışık belli belirsiz görünüyordu. Bir aşk gecesi ve bir ölüm sabahi, .. Demek ki böyle başlıyormuş!.. — Haydi sevgilim, en güzel, en tatlı ve sonsuz aşk seni bekliyor orada... Bu, karşı durulamıyacak bir sesti, Genç Firavun ayağını yeraltına merdivene doğru uzattı. — Durl.. Gitmel... (Lütfen sayfayı çeviriniz ) yordu. açılı- inen

Bu sayıdan diğer sayfalar: