7 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Bir yaparak, ayrı ayrı ikisinin de boyun: larına taktı. Korkunç bir sesle: — Hadi bakalım.. yürüyün. Doğru: ca, Prenses Şimayı hapsettiğiniz zin - dana. ipin iki ucuna iki ilmek Diye bağırdı . Hem İbonun ve hem de Faninin, her ikisinin çehresinde de sonsuz bir hayret ve korku vardı. Bunlar, gözle- rini Gâvur Mehmedin çehresinden ayı- ramıyorlar; ve, gördüklerine inanamı- iyorlardı. Fakat, Gâvur Mehmedin verdiği e- mir o kadar sert ve kat'i idi ki; en kü- çük bir itiraz hareketi bile yapmıya müktedir olamıyarak dehlize dalmış- lar; başlarını önlerine eğerek yürü - meye başlamışlardı. Câvur Mehmet, bir elinde feneri, ö- teki elinde de çifte namlulu tabancası olduğu halde onları takib ediyor; en küçük hareketlerini bile gözden kaçır - mıyordu. Böylece merdivenlerden — inmişler; kapılardan geçmişler; hücrelerin bu - — lunduğu zindanın koridoruna girmiş - lerdi. O zaman Gâvur Mehmedin gene sert ve mütehakkim sesi aksetmişti: — Dur, İbo. İbo, durmuştu. Ve, Faniyi de telâş- İ bir baş işaretile durdurmuştu. Gâvur Mehmet, İbo ile Faninin __boynundıki ilmekleri çıkarmış; bu iki 'adamı birbirinden ayırmıştı. Ve sonra, İbonun ayağına bir çelme takarak ye - re yuvarlamış; ayaklarını tekrar sım- sıkı bağlamıştı. Sıra, Faniye gelmişti. Gâvur Meh- met, gözlerini duvarlara gezdirmişti. Duvarda, Bizanslılar devrinde mah - kümların zincirlerini kilitledikleri hal- kalar gözüne ilişmişti. Gâvur Mehmet, Faniyi sürükleye- rek getirmiş; ellerindeki ipin ucunu bu halkadan geçirdikten sonra, sımsıkı dü- gümlemşti. - Şu anda Güvur Mehmet, âdeta in - sanlıktan çıkmış, korkunç ve esatiri bir mahlük şekline girmişti. Arkasındaki caketi çıkarmış, bir ta- rafa atmıştı. Tıpkı; orta devirlerde, eline teslim edileri bir mahküma iş * — könce yapmaya hazırlanan bir cellâd gibi vahşi ve zâlim bir tebessümle İbo- ya bakarak kollarını sıvamaya başla - mişti, Sonra.. oraya getirdiği odunlardan bir kucak almış: odanın karşılıklı iki duvarının kenarında yükselen iki taş sedirin arasına bu odunları yaymıştı. Daha sonra.. hırsız fenerinin içinde bunların üzerine akıtarak, zaten yan- gının kavurucu hararetile çıra haline gelmiş olan bu odunları kolayca yak- mıştı. Evvelâ odunların üzerinde bir alev parlamış.. sonra, bu alevlerin kızıl — genkleri, duvarlara çarpmıştı. Odunların üstüne eğilmiş olan Gâ- — war Mehmedin gölgesi, korkunç bir anavar gibi duvarda irtisam etmişti. — Defci İbo, canı yanan, fakat bağırmı- — ya müktedir olmiyan vahşi bir hayvan “bi derin derin inlemişti. O zaman, Gâvur Mehmet başını o- — a çevirmiş; dişlerini tamamen göste- —© gen zâlim bir tebessümle: l — İbol.. Bütün bu hazırlıklar, senin için, Demişti. bo; iliklerine kadar titremişti. De- — minkinden daha boğuk, daha derin, — aha acıklı; tıpkı yaralı bir canavar böğürmesine benziyen korkunç bir Besle inlemişti. Fakat Gâvur Mehmet; bu iniltiye — karşı, zerre kadar müteessir olmadı - gını gösteren kayıtsız bir gülüşle mu- — kabele etmişti. Odunlar iyice parlamıştı... Câvur Melimet, ayağa kalkarak orada duran “yzun ve ince bir direği almış; yerde — upuzun yatan Defci İbonun yanına ya- lunan zeytinyağı ile karışık gazdan | Belaak zevlim Tesal ee gS nİmu. beni deli divane etti. O kadar de- GİBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı: 92 naşmıştı, Cebinden çıkardığı sustalı bıçağını açmış.. bıçağın keskin ve sivri ucunu, Defci İbonun çenesinden aşağı soka- rak, elbiselerini tepeden tırnağına ka- dar kesmeye başlamıştı... Bir iki da- kika zarfında, Defci İbonun zayıf ve kayış gibi esmer vücudü, çırçıplak kal- mıştı . O zaman Gâvur Mehmet, ©o uzun direği almış; İbonun çıplak vücudü ü- zerine yatırmış; cebinden çıkardığı in- ce, fakat çok kuvvetli bir Frenk sicimi ile sımsıkı sarmıştı. Defci İbo, artık tamamile bitkin bir hal almış; yarı baygın bir halde, göz- lerini kapamıştı. Gâvur Mehmet; şüratli bir el hare- ketile, İbonun ağzındaki bezi çekmiş çıkarmıştı. İbo; evvelâ derin bir nefes almış.. söyliyeceği sözleri bulamıyormuş gi- bi, derin derin Gâvur Mehmedin yü - züne bakmış.. sonra, şaşkın ve perişan bir ifade ile söylemeye başlamıştı: — Yahul.. Sen.. sen.. şey değil mi- sin?.. Biz, sana.. ne kötülük ettik... Eğer maksadın, para ise.... Gâvur Mehmet, birdenbire İbonun sözünü keğ#mişti. Sert bir sesle muka- bele etmişti: — İbo!.. Bahçekapı karakolunun bodrumundanberi sana aynadığım o - yun burada bitti. Şimdi, seninle karşı karşıyayız... Sana, evvelâ şunu so - rayım. Dikkatle yüzüme bak.. beni ta- nıyabildin mi?,, — Canım, sen.. şey.. şey... Adını, bir türlü hatırıryamıyorum. — Pekâlâ.. düşünme. Zahmet et - me. Onu sana, ben söylüyeyim... Ben; Gâvur Mehmedim. İbonün gözleri açıldı. Boğazında, korkunç bir hırılti dolaştı. - Çeneleri, şiddetle birbirine çarptı. Ölüm şahika- sını andıran bir sesle mırıldandı: — Göâvur... Mehmet?.. — Evet.. Güâvur Mehmet... Fakat İbo.. şimdi burada, ve bâhusus şu da - kikada, senin karşında.. o, herkesin bil tanıdığı; hiç olmazsa ismini i- şittiği zaptiye tebdili Gâvur Mehmet değilim... Eğer senin karşında o sıfat- la bulunsaydım, daha üç gün evvel se- ni kulağından tutar; adliyeye teslim e- derdim... Ben.. şimdi.. şu anda kimim, biliyor musun?.. — Hayır.. ha.. yır... — O halde, iyi dinle... Şu anda ben.. karısının katillerini arayan bir ada - mım, — İbo!.. Sen, ve arkadaşların.. bana (karşı oynadığınız o kanlı oyun yok li divane etti ki; artık gözlerimin önün- den her şey silindi... Artık o şerefli mesleğim.. o, senelerce hayatımı feda 'ederek kazandığım bütün muvaffaki- yetlerim.. bunların hepsi, hiç derece- ü On dakika &onra, ben de İsefil bir câni olacağım. Zavallı karı - TAKVIN 1 ci TEŞRİN € Resmi sene, ı 1438 Arabi sene 180ö Hızıt 155 Rumf sone 1802 Eylül 24 ÇARŞAMBA İMSAK | D. 10 | 39 SON POSTA Son Posta'nın siyasi tefrikam * İttihatçılar Devrinde 4 MUHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı, Nasıl —1 - ÇA öldü? Yazan: Ziya Şakir ÖF a W Herkesin sinirleri tamamile gerilmiş, ortalığa bir korku gelmişti.. Bir tenekenin yuvarlanması, bir çocuğun koşması bile, umumi vaziyet ve süküneti ihlâl edecek derecede bir hassasiyet başgöstermişti Bu feci hâdise bir anda İstanbulun | graf makineleri işliyor: fakat bütün|ye. Meşruatiyet, hürriyet diye, bir şey dört köşesine yayılmış: memleketin |bu telgrafların yalan olduğu anlaşılır sükünet ve selâmetile alâkadar olan -| yordu. O tarihte intişar eden (Tak - lar üzerinde çok acı bir tesir husule| vimi Vakayi) sütunları, bütün bu yar getirmişti... Ve ertesi gün de hiç hoşa | lanları tekzip eden sütunlarla doldu -|0 canbaz kumpanyasını memleketten gitmiyen bir takım sözler işitilmişti. Hâdisattan istifade etmek istiyen bir takım adamlar, derhal Rumlar arasın: | değildi. Vilâyetlerde de, ruluyordu. Maamafih taşrada hâdiseler eksik İstanbuldaki da tahrikâta koyulmuşlardı. Bu iğfa * muhalif gazetelerin tesirlerine kapılan lâta koyuları bazı cahil ve idraksiz Rumlar, o gece Tatavlada toplanmış- lar, ertesi gün büyük bir nümayiş ya * parak bu meseleyi bütün cihan naza- rında protesto etmiye kalkışmışlardı. Hükümet; hâdiseyi tam vaktinde duyarak derhal icap eden tedbirleri al- mıişti. İttihatçılar tarafından da gerek bir zümre türemişti. Bunlar da bazı mühim vak'alar ihdas etmektelerdi. Meselâ., Ramazan geçmiş, bayram gelmişti. O sırada Selânikte bulunan bir at canbazı kumpanyası, (Gümül - cine) ye gitmişti. Bu kumpanya, ora> da da bir kaç gün kalarak oyunlar ve- recekti. Fakat tam oyunlara başlanacağı za- p'ı_m'ikhıneye ve gerek Tatavlaya bazı|man, derhal halk arasında bir propa- sözü geçen zatlar yollanmıştı. Bu su- ganda havası esmişti: retle de ikinci bir felâketin önü alın- mıştı, — Bu gâvurlar buraya geldiler. Yanlarındaki karıları çırıl çıplak oy - Fakat bu mesele, halka - ve; bilhas- |natacaklarmış. Şeriat buna cevaz ver" sa Bî)'oğ/lu halkına * fena bir ürküntü|mez. Bu kumpanyayı buradan defet- .» ve, arkadaşarın gibi âdi ve min katillerinden kendi elimle intika - mimi aldıktan sonra, gidip bir kara - kola girerek; beni tutun. Ben bir kati- lim; diye bağıracağım. Anlıyor mu - KS a AA gerilmiş; ortalığa bir korku gelmişti... Bir tenekenin yuvarlanması, bir ço - cuğun koşması bile; umumi vaziyet ve süküneti ihlâl edecek derecede bir hassasiyet baş göstermişti. Beşiktaş hâdisesinin üzerinden, bir kaç gün geçmişti. Bir gün öğleye doğ- ru, Galatasarayın önünde evvelâ bir koşuşma olmuş, ve sonra: — Kaçın.. geliyor. ©O anda koca Beyoğlu caddesi birbiri- ne girmiş.. kaçan halk, birbirini çiğ- nemiş.. derhal dükkânların, mağazala- tin kepenkleri indirilmiş.. hattâ, sefa- rethanelerin kapıları bile derhal kapa: tılarak sımsıkı kilitlenmişti. Sebep?.. O kadar ehemmiyetsiz bir şeydi ki; bu panikten iki saat sonra, hakikati öğrenen halk, hem bu sebebe ve hem de, kendi gösterdikleri lüzumsuz telâş ve heyecana, katıla katıla gülmüşlerdi. Ortalığı bu derece velveleye veren bu hâdisenin sebebine gelince; meğer Galatasarayda, mektep kapısının ö - ünde boş bir araba duruyormuş. Mek- tebe giren müşterisini bekliyen araba- cının canı sıkılmış. Arabanın üstün * den atlıyarak sigara almak için tütün- İcüye gitmiş... Hayvanların - başları boş kalmış.. Kim bilir, belki de çocu- ğun biri, hayvanlara bir taş atmış.. Zavallı hayvanlar da, kendi kendile - tine yürümiye başlamış... Başıboş hayvanların böyle caddeye doğru yü- rümiye başlaması, nazarı dikkati cel - betmiş, bir kaç kişi koşarak hayvan - ları tutmak istemiş.. İçlerinden biri, iki- si de, yolda gidenlere: — Kaçın!.. Diye seslenmiş... İşte bu (hiç) yü- zünden, koca Beyoğlu da birbirine girmiş ; * İstanbulda bu İ'ıâdiultr cereyan e * derken, her gün vilâyetlerden de kor: kunç bhaberler geliyordu. Bu korkunç haberlerin ekserisi, * şuradan buradan çekilmiş telgraflar şeklinde - Ermenice gazetelerin sütun- larında görülüyor; hemen hepsi de şu meali ihtiva ediyordu: I (Mâhı hali ruminin.. günü...kasa * bamızda bulunan bazı islâmlar, hı - ristiyan ahali, ve ezcümle Ermeniler üzerine hücum ederek katliâm teşeb- büsünde bulunmuş iseler de, şu — ve yahut bu sebepten dolayı işbu teşeb- büs akim kalmiştır.) İstanbul hükümeti ve İttihadı Te - rakki merkezi umumisi dehşetli telâş ve heyecanlara kapılıyor; derhal tel - i. Herkesin sinirleri tamamile | meli, buna müsaade eden (hürriyetçi) memurlara da lâyık oldukları cezayı vermeli, Sözleri, bir anda kulaktan kulağa geçmişti. Ertesi gün, (Kırmahalle medrese- si) nin müderrisi (Mehmet Efendi) isminde biri, arkasına bir kaç çömez toplamış; bir bayrak açmış: — Dinini, şeriatıni seven, arkamdan gelsin. Diye bağırmıya başlamıştı... Hoca- çıkardınız. Memleketin din hislerinle ahlâk temellerini batırdınız. Nedir, bu rezalet. Nedir, bu kepazelik?.. Şimdi. defedeceksin.. Meşrutiyet namı altın * da herkesin din hislerini rencide eden falan, falan ve filân memurları da is* temiyoruz; halkın bu arzusunu da, der" hal icap edenlere bildireceksin.. Yok” Bâ... Alt tarafı malüm... Bir alay kepa' zelik cereyan edecekti. Vaziyet vahimdi. Garibi — şurasıdıt ki, (Hoca Mehmet Efendi) nin bay * rağı altına, bazı memurlar da girmişti. Asıl meseleyi filen men'e memur o * lanlar ise, birer tarafa çekilivermişler — di. Bereket versin ki, mutasarrıf vazi yeti çok iyi idare etmiş: — Hay, haaay... Ben de sizinle be raberim. Gideyim telgrafhaneye. Ar* zunuzu icap edenlere bildireyim. Demiş... Telgrafhaneye — giderel makine başına geçmiş. Vaziyeti vilü> yete, ve Selânikteki merkezi umumi" ye bildirmiş. Her taraftan asker kuv” vetleri yetişmiş. Mehmet Hocanm sa* rığı boynuna geçirilmiş. Ona uyanlara da iyi birer ders verilmiş. Bu mesele de böylece hitama ermişti. Fakat bir kaç gün sonra Tekirda * ğında zuhur eden hâdise, bundan çok mühimdi. Âdeta memleketi aküst © * nin başına derhal bine yakın adam|decek ve çok kanlı bir âkibetle netice" toplanmıştı. Haca, bu halk - kitlesini|lenecek şekilde idi. arkasında sürükliyerek hükümet dai- resine dayanmıştı. O gün intihap dolayısile, belediye deki heyetle Rum cemaatinin bazı ( * Bu yaygaracı zümreyi, mutasarrıf|leri gelenleri arasında bir ııı'?-ıhşı j vekili karşılamıştı. Nasihatte buluna -|cereyan etmiş; intihab teftiş heyeti caktı. Fakat Mehmet Efendi, derhal|Rumların noktai nazarlarını kabul ey" mutasarrıf vekilinin üzerine atılmış: — Allah sizi kahr ismile kahreyli- —— - Daimi encümende bulunmalıdır. lememişti. (Arkası var) —rmma Ambalaj ve komprimelerin Üzerinde halls- liğin timsali olan $ markasını arayınız İstanbul Belediyesi İlânları Hepsine 40 lira değer biçilen Beykoz iskelebaşı caddesinde 8 No. L ahşap dükkân ankazı satılmak üzere pazarlığa konulmuştur. Levazım Müdürlüğünde görülür istekli olanlar makbuz veya mektubile beraber 8/10/936 Perşembe Şartnamesi 3 liralık ilk teminat günü saat 14 de (B) — (1545)

Bu sayıdan diğer sayfalar: