14 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

14 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Mihaloviç, elindeki fenerle ilerle - mişti. Ö da, yere doğru eğilmişti... Ve © zaman, şu korkunç ses işitilmişti: — Evet.. Câvur Mehmet.. ta, kendi- si... Fani gibi, o da ölmüş... Lâkin, ben bu işlerden bir şey anlamıyorum. A - Hüsnü bey, Eşekci Salihi omuzun- dan tutarak geri çekilmiş.. helecanlı bir sesle: — İşittin mi?.. Gâvur Mehmet, öl- müş... Artık, beklemek için hiç bir se- beb yok. Demişti. Teessüründen çeneleri kı- âılan Salih de derhal cevab vermişti: — Evet... Şu kerataların üstüne a- tılalim, Bastıralım. Yakalıyalım. — Hadi.. Üçü birden, dehlize atılmışlardı. E- "şekci Salih; o korkunç ve heybetli sesi- le bağırmıştı: — Davranmayın, domuz Vallahi, yakarız. Kaptan Mihaloviç: — Eğvahii Banldik. Diye bağırmış.. elindeki feneri sön- düörmek için şiddetle duvara çârpemiş- t. Ve sonra o zifiri karanlık içinde t bir kat daha dehşet kesbeden - silâh sesleri aksetmeye başlamıştı. — Al kerata.. al bir daha... — Dikkat edin. Kurşunları, hep bir nöktaya atmayın,. sağa sola dağıtın... — Aman.. ne olur, ne olmaz.. yük- Câvur Mehmedin cesedine t etmesin, ileri... herifler. ğe atın.. Korkunç bir seş, boğuk bir iniltiye | karışmış Hüsnü Bey: — Vuruldular. Ateş kesildi. Diye homurdanmıştı Hakkı Çavuş, Fakat Salih, onun kolundan yakalamışstı — Çocukluk O düzenbaz zağl'unları sen bilmezsin. Yere yat.. sürüne sürüne gideceğiz. Diye fısıldamıştı. ileri atılmıştı etme.. Şimdi, üçü de yere yatmışlar.. e - mekliye emekliye oraya yaklaşmışlar- | dı. Kaptan Mihaloviçin derin derin iniltisini işitiyorlardı. * Ertesi gün; ortalık birbirine girmiş- ti. Bu mühim ve esrarengiz hâdise, İstanbulun dört köşesinde aksetmiş; tüzlü türlü dedikodular husule getir - mişti. Fakat, meseleyi en büyük hayret ve taaccüple takip eden; bizzat (zap - tiye müşiri) Mehmet Paşa idi. Sabahleyin, mutat olan saatte; zap- tiye dairesinin kapısında (müşir bo - rusu) çalmış: — Müşir Paşa geliyor. Diye, herkes sofalarda, koridorlar - da koşuşmıya başlamıştı. Odasında, acele acele bir şeyler yaz- mMakla meşgul olan serteftiş - Hüsnü Bey de, hemen yerinden kalkmış; yaz- dığı yazıların üzerine rıh serperek ku- ruttuktan sonra, kâğıdı katlamış; o - - dasından fırlıyarak, müşir paşayı kar- GİBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 99 ne geçmişlerdi. Âdet olduğu vechile, Müşir Paşanın odasının bulunduğu s0- fanın kapımına, iki silâlhıh nöbetci zap- tiye dikilmişti. İşte tam o sırada Hüsnü bey elin - deki kâğıtla gelerek Müşir paşanın o- dasına girmek istemişti. Fakat karşı- sına, nöbetci yaver dikilmişti: — Efendim!.. Müşir paşa hazretleri, henüz kahvelerini içmediler. Malüm ya.. — Biliyorum, amma.. iş müstacel. — Malüm ya.. kahvelerini içmeden işe başlamazlar. — Canım, bugün de böyle Mes'uliyet, bana râci', Hüsnü bey, fena halde öfkelenmiş- olsun. u. — Biz, sabahlara kadar uyumiya- hn, aç, susuz, uykusuz, bıçaklar, ta - bancalar karşısında ölümlerle çarpışa- hm.. sonra da...... Diye söylenerek yaverin önünden geçmiş.. perde çavuşunun gösterdiği hayrete rağmen, Müşir paşanın odası- na girmişti. şıni knpı)a grvı'mvşu. Serhadememn kahve getirdiğini zannetmişti. Fakat kapının dibinde, yerle beraber temen- na eden serteftiş Hüsnü beyi görün-| ce kaşlarını çatarak: — Ne haber, molla?.. Böyle, sabah, sabalN e Cakbi yeni, Kuytuklu bir vü kuât haberi getirdin. Müşir paşa, vakti daha hâlâ sabah |* zannediyordu. Halbuki vakit artık ze- bi yükhayotdü Asıl vazife ve makam sahibi olan zâ-| tın gösterdiği bu kayıtsızlık, Hüsnü beyi bir kat dahar öikölendirmiğti: Â deta, sertce bir sesle ceyab vermişti — Affınızı istirham ederim, paşa hazretleri... biraz acele ettim. Fakat.. siz değil. Ne ise,. Müşir paşanın, bugün iyi- lizi üzerinde idi. Yüzünü büsbütün Hüsnü beye çevirmiş: — Hayrola.. atlat bakalım. Diye mukabele etmişti. bu da sebeb- Hüsnü bey, elindeki kâğıtları gös -| tererek söze girişmişti: — Paşa hazretleri!.. Efendimizi, u- zun boylu rahatsız etmiyeyim. Tak - dim edeceğim şu raporların mütalea - sından da anlaşılacağı üzere.. sâyeci şâ- hânede.. sâyeci devletlerinde.. dün ge- ce çok mühim bir muvaffakıyet elde e- dildi. — Yaaaa?.. — Evet, efendimiz... — Canım, sabah keyfile raporları kim okuyacak?.. Hele, sen anlat baka- lhım, biz de şöylece tatlı tatlı dinliye - lim, Hüsnü bey, önüne bakmış; hafifce gülümsemişti. Ve sonra, sözlerine de- vam etmişi — Efendimiz!.. Şimdiye kadar bir çok cinayetler yapan.. ve şu mühüd Hırvat prensesi meselesinde alâkadar şılamıya hazırlananların arasına ka - Tışmıştı. Kapıda, bir manga (zaptiyç efradı) tarafından selâmlanan müşir paşa, a - ğar ağır merdivenleri çıkmış; odası - nın kapısı önüne dizilerek yerle bera- ber temenna edenleri, sağ elinin par- maklarının ucu ile selâmlamış.. sol e- tlindeki inci püsküllü mercan - teabihi sallıya- sallıya odasına girerek, Bo - ğaziçine ve limana nazır olan' pen - ceresinin önüne haşmet ve azametle kurulduktan sonra, kapının dibine sı- ralanan yaverlere, hademelere, uşak - lara, odacıbaşı : — Çubuk istemem. Az şekerli bir kahve. Diye mırıldanmıştı. Orada duranlar, yerle beraber bi - rer temenna daha etmişler; derhal o- davı terkederek kapinin ağır ve al ç- ha perdesini irdirmişlerdi. Y-verlor, hedemeler; odacılar, şaklar; perde çavuşları; yerli yerleri- olantar, hemen kâmilen ele geçirildi. — Yanaaa?.. Demek ki, © prenses meselesinin aslı varmış, ha... Allah bi- liyor ya?: Ben o meseleye daha hâlâ hayal nazarile bakıyorum. Demek ki aslı varmış. — Aslı olmaz olur mu, efendimiz?.. Bu hususta Gâvur Mehmet kulunu - zun sarfettiği: mesaiyi.. ve elde ettiği bazı netice ve muvaffakiyetleri, müte- addid defa efendimize arzetmiştim. (Arkası var) DÖYÇE ORİENT BANK Drssdner Bank Şubesi Morkezi: Berlia Türkiyedeki :”lırlı Galata - Istanbul - Izmir Deponu: İst. Vütün Gümrüğü * Her türlü banka işl * ASI Vâkıa, rahatsız etmekte | Nasıl doğdu, Nasıl yaŞadı' Nasıl öldü? Son Posta'nın siyasi tefrikası * Yazanı Ziya Şakdt “Oradakiler, birdenbire arabanın üstüne atılmışlar, derhal kayışları sökerek hayvan- ları arabadan unklaşlırmışlar ve bastonla vurarak arıbanın camlarını kırmışlardır — Efendiler!.. İntihab, feıhcdı.e » mez. Ve.. yapılan bu nümayişler de, hoş görülemez.., Söyleyin, Toplanan- lar, derhal dağılsınlar. Eğer dağılmaz- larsa, hükümet vazifesini ifa edecek « tir. — Efendim!.. Biz, söylemeye cesa- ret edemeyiz. Buyurun. Siz söyleyin. Biz de, halka tercüme (21) edelim. Sadrâzam Kâmil paşa, kısa bir dü- şünce geçirmişti. Bir fenalığa meydan vermemek için, bu teklifi de kabul et- mişti. Yanına, Mavro Kordato beyi ala « rak binek taşına çıkmış; muhatabları- nın Türkcelerinin pek kıt bildiği için - aynen - şu kısa sözleri söylemişti: — Hükümetce, istediğiniz - şeylere bakılacak. Kanun ve nizama muvafık- sa, yapılacak. Siz, şimdi dağılın. İşini- ze gücünüze bakın, İnt mekten de geri kalm olduğunu ve açık ba devam et- Sadrâzamın bu sözleri üzerine her taraftan: v Ph lli be — Ti telis?.. So—sIeı- yükselmişti. işareti Mavro âzamın üzerine, rdato bey, onun sözlerini üme et kat birdenbire: — Ohi.. ohi,.. Feryadları, karalara çarpan bir de- niz dalgası gibi gürlem il paşaya — şöyle hııab etmişti: — Bu söylediklerinizi fes - hettik, diye bir kâğıda ya yoksa.. şifahi ifadeyi bBiz kabül etmeyiz Sadrâzam Kâmil paşa; artık orada bir saniye bile durmıya lüzum gör - memiş.. derhal arkasını dönerek içe- ri girmişti... Mavro Kordato bey ile Beyoğlu despotu da vazifelerini bitir » dikleri için, arabalarına binib gitmek istemişlerdi. Fakat, halk arâsından biri: — Sadrâzam, onları kandırdı. Onlar da, patriği kandırmıya gidiyorlar. Bı- rakmıyalım. Diye bağırmıştı. Oradakiler birdenbire arabanın üstü ne atlamışlardı. Derhal kayışları söke- rek hayvanları arabadan ayırmışlardı. Sonra da baston saplarile vurarak ara- banın camlarını kırmışlardı Bu hücum karşısında, Mavro Kor- dato efendi ile Beyoğlu despotu, kor- kudan az kalsın, bayılacaklardı... Fa- kat o anda gür sesle verilen bir ku - manda; nümayişcilerin velvelesi üze- rinde top gibi patlamıştı: Babiâlinin cephesine sırtını veren, ve şu âna kadar işe müdâhale etmiyen asker kıt'aları; heybetli bir şakırtı ile süngü tâkmışlardı. Hariciye nezareti tarafında bekleyen süvariler de derhal kılıç çekerek atlarını mahmuzlamışlar- dı. Berrak bir, teşrinisâni. güneşinin al: tında parıldıyan süngüler ve kılıçlar; sadrâzam Kâmil paşarim nasihatından daha müeesir gelmişti. Nümayişciler, çil yavrusu gibi, dağılıvermişlerdi Bütün bu yorgunluklar, boşa gitmiş- ti. Fazla olarak, nümayişciler tarafın- dan dükkânları cebren kapatılan bazı ecnebiler de, bu çirkin taşkınlıkları hoş gormmışlcrdı Hele, halkı heyecana getirmek için bir gece evvel, Tatavla kilisesinde hususi bir âyin icra edilme- si, ve bu âyinde de, Beşiktaş karako - lunda parçalanan (aşk şehidi, Todo » ri) nin istirahati ruhu için bir duadan sönra, bir de beyanname neşredilerek halkın büsbütün galeyana- getirilmesi, Beyoğlunun ağır başlı Rum ve &cne- yani. İliye bi muhfellerinde şiddetle takbih edil - mişti. İstanbulda bu arbede cereyan eder- ken, İzmirden de buna benzer bir takım haberler gelmişti... Aydındaki Rum- lar, (Aristidi paşa) ile Atina darülfü- nünü muallimlerinden Karolidi efen - diyi meb'us intihab etmek istemişler - di. Halbbuki Karolidi efendi, yabancı bir hükümet teb'asından olduğu için bir çokları bu zâta rey vermemişlerdi. Rumlar, bunu cemiyetin ve hükümetin tertibi telâkki ederek (Aya Fotini) ki- ksesine toplanmışlar, bir hayli gürül- tü etmişlerdi. Hükümet tarafından, askerle bera- ber bir de nasihat heyeti gönderilmiş- ti. Şikâyetçiler, bunu da dinlememiş- lerdi. Nihayet, bizzat hükâmet hileye müracaat etmiş; (Bergama) dan on rey alınarak Aydına verilmiş.. bu (resmf * ve yahut, şer'i - hile) ile Ka- rolidi Efendi meb'us çıkarılarak, va - tandaşlar memnun edilmişti. Hiç kimse, hiç bir işin farkında de- . Onun için; Karolidi Efendinin, emmelen Yunan tebaasından o- duğu meselesi, gürültüye gidivermiş- ti. Nitekim, İstanbulda Ermeniler ta - rafından meb'us - çıkarılan' (avukat, Kirkor Zehrap Efendi )de, Rusya hü- himayesinde idi. Hattâ, İböyle işlerin pek © kadar ince elenip İsik dokunulmadığı - (devri sabık) ta| |bile, bu zât (protoje) olduğu için (ad-| ifayi — vekâletten men) . Fakat bu intihap meselesinde mümkün olduğu kadar velvelesiz ve ağır büşl çalışan Etme « nile; ecnebi bir devlet himayesinde bulunan Zehrap Efendinin meb'uslu- m kümetinin nezaretinde, edilmişti ( aRaste <| Bugünkü Program İSTANBUL Öğle neşriyalı: 1230: Plâkla Türk musikisi, 1250: Hava- dis, 13,05: Plâkla hafif müzik, : Muhtelit plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.20: Çay saali, dans musikisi. 10.30: Piş- kin teyze tarafından monoloğ. 20: Müzey - yen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Münir Nureddin ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21: Plâkla sololar. 2120: Orkestra, 2230: Ajans haberleri. BUKREŞ 18: Halk müsikisi. 17: Yerli haberler. 1820: Plâk neşriyalı. 19,25: Mühtelif hava- lar, 20,10: Şarkılar. 2045: Balon orkestrasi. BUDAFEŞTE 18; Gazino havaları. 19,10: Balon orkes- tram. 20,10: Macar şarkıları (Çigan orkes- tzası), 21,50: Muhtelif havalar. 22,80: Plük- dar, PRAG y1.10: Almanyadan nakil. 18,55: Plüklar, 19,20: Askeri bande. 20/05: Flarmonik or- kesira. 2215: Plâklar, 22,20: Tiyatro. 2240: Plâklar, YİYANA 19.25: Öpera (Samsun -« Dallla). Plâklar. 29,45: Şarkılar! VARŞOVA 17,15: Şankilar. 17,50: Müsahabe, haber- ler. 19,.20: Plâklar- 21: Chopin'den parçalar. 21.30: Örkestra. 22)30: Konset. 23: Dans plük- ları 2230 Yarınki Program İSTANBUL Öğle Neştiyatı: 12,90: Plükla Türk musiklel, 12.80: Ha- vadis, 13/08: Plâkla hafif müzik, 19325 Muh: telif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 1830; Çay saati, dans musikisi. 19.30: Dr. İnkaya tarafından konferans, 20: Rifat vıı arkadaşları taralından Türk musikisi ve halk | şarkıları, 20.30: Türk musiki heyeti tarafın- dan klasik eserler. 21: Plâkta sololar. 21.30: OÖrkestra, 2230: Ajans haberteti. uunu akide şekeri gibi yutturuvermiğ” lerdi... Nitekim (Mateos İzmirliyal efendi. de, (313) senesinde - Osmanl Bankasının basılması yüzünden çıkali ihtilâl neticesinde, yüzlerce masuff Türk ve Ermeninin kanlar içinde cafi vermesine sebep olanların en başındi olduğu halde, bu zati da, patriklik mâ* kamına geçirmişlerdi. Bütün bu hareketler, ibret alınacak birer (ders) ti. Aşikâr olan bir haki * kat varsa; beş öon gün sonra açılacak olan meclisi meb'usanda zuhur ede * cek olan (muhalefet unsurları) bu ver sile ile büsbütün baş göstermişler. (İttihat ve Terakki cemiyeti) ne kar$! husumetkârane bir siyaset takâp ede cek olanlar, daha bugünlerde tebellüt etmişlerdi. * Bu gürükülü fırtınanın bulanık sur larında balık avlamak fırsatını kay * betmek istemiyen (Türk muhalifler) de, derhal cemiyete hücuma geçmiş * lerdi. (İkdam) gazetesile (Tanin) ga zetesi arasında, dehşetli bir kalem mü cadelesi baş göstermişti... Bu müca dele; İkdamın, (müntehibi sani) ler hakkındaki bazi mütalcalarile başla £ mıştı. Ve sonra, iğrenç bir dedikodu mahiyetini almış; ne kadar kirli ça maşır varsa, ortaya saçılmıştı. Efkârı umümiyenin münevver züm” (İkdam) gazetesini fena halde takbih ediyordu. Çünkü İkdam gaze- tesi, düpedüz Yunan siyasetine taraf- tar görünüyordu. Meselâ; (Proodos) gazetesile olan maddi alâkasından sarfı nazar; bu gazetenin Türkler a - leyhindeki yazılarını aynen sütunları- na geçiriyor.. (Arkası var) ——— A resi; SELÂNİK BANKASI TT Tesis tarihi 1888 İdare merkezi istanbul - (Galata) Türkiyedeki şubeleri: İstanbul, (Galata, Yonicami ; İzmir, Mersin. Adana bürosu Yunanistandaki şubelari: Selânik, Atina, Pire. e Her nevi banka muameldt İstanbul ve galata şnbelerinde kiralık kasalar Yevm, myuı llıvıdlı ve Halk gazetazi Yerebatan, Çılalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yan ve sesimlerin — bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI TÜRKİYE — ( 1400 YUNANİSTAN ECNEBİ Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmınz, Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta, kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Sonposta Telefon : 20203 1400 | 750) 2340 | 1220 32700 | 1040 |27 ,k ,s l

Bu sayıdan diğer sayfalar: