14 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

14 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KA — öldüğü vâkidir. Fransız tarihine şöyle —— bir göz atılacak olursa Mmeşhur âlim STT TETT T T SON POSTA ldeal Çıft Aranıyor BİRBİRLERİNİ ÖLÜNCEYE KADAR SEVEN KARI KOCA OLABİLİR Mi? Ailede de ebedi saadet şartları nelerdir? Bunları okuyunuz ve kendi aile hayatınızı gözden geçiriniz! ekârlara nisbetle büyük bir| sderler. Fakat bu evli- os'ut olanlar da olmıyan- zaran ayni nisbette çok mudur- t? Hayır, değil mi? üşünen fransızca Pari Soir ga zetesi ideal çifti bulanlara ve ideal çif- mükâfatlar vadetmektedir. adığı ilk nüshada ymetli muharrir Andre Moruvaya ideal evlilik hayatının ne olduğunu ta- tif ettirmiştir. Maurois diy ki al çift müşterek yaşa- dıkları hayat müddetince saadet hisset- miş olan kimselerdir. Acaba böyle bir çift var mıdir, ve varsa hangi şerait al- tında biribirine bu derece bağlanmış ve biribirlerile sevişmişlerdir? Fransızların bedbin filosoflarından La Rachefon Could ebedi bir saadetin mevcut olabileceği kanaatinde değildir, Fakat tarih La Rachefon Could'un ya- mıkdığını isbat etmiştir. Eşlerden birinin ölümile diğerinin de || Cinsi-cazibe bu şartların birincisidir. Cinst cazibe evlilik hayatını yapan ilk eserdir. Son zamanlarda aşksız nikâh « . BN Jar gittikçe azalmaktadır. Ve ailenin Berthelat'nın karısının ölümüne daya- İbeka ve saadeti namına da bu vaziyet: pamıyarak arkasından öldüğü malüm -İten memnun olmak gerektir. dur. Sosyalist nazırlardan Marsel Som-| Erkeğin vücut- kuvvetinin kadınm bat'nın da karısı kocasının ölümüne da- füzerinde çok tesiri vardır. Bugün bu te yanamıyarak hayata gözlerini yummuş |sirlere erkeğin başka meziyetleri de il- tu. ğ Mihak etmiştir. İyi, sür'atli karar ve » İr.:,î:lıcrede ı_denl Çift Kral sarayınm İren, verdiği sözü tutan erkekten kadın Tesmi havaşı :ÇînE kadar sokulmuştu. |hoşlanır, kadın erkeği daima yardımcı Kraliçe Mari, müteveffa Kral Jorju fev İve bir ilticagâh telâkki etmelidir. Ka- )tho_ı severdi. Btrıbırlğ"mi şömdiye ka |dının hâkim olduğu ailelerde ekseriyet- gar hiç incitmemişlerdi. Gene İngilte- İle rahat ve huzur yoktur. Güzel olmâ- rede Gladstone ile Dizraeli'nin evlilik |yanlar bu sözlerden kuşkulanmasın - hayatları saadet bakımından pek meş- İJar, Zira cinsi cazibe ile güzelliğin hiç hurdur. Dizraelinin karısı son günler- bir alâkası yoktur, Bu öyle bir şeydir de kocasına yazdığı bir mektupta «Sa-|ki insanın içinden doğan ve her insa- y.endc bütün hayatım şaadeı içinde geç-İnım gönlünde muhakkak bir aslan ya- tir diyordu. Dizraeli ise karısı için: tar, Şu muhakkaktır ki en çirkin kızı *Otuz senedir evliyiz, en büyük zevk İbile sevecek erkek vardır. Kadın ko - ve saadeti onun yanında bulurdum. İşi- |casının işlerine fazla müdahale etme - min başında olduğum zamanlar, her | melidir. Ettiği zaman dahi ettiğini ih- ân karımın yokluğunu hissederdim> di- |sas etmemek daha doğrudur. Kocası - Ki c e nan dertlerini sezmek onu söyletmekten Nitekim ikisi de ikisi de bir mezarda |daha faydalıdır. Zevce kadınlığının bü- ayni l.ıhdın iı;io:ic y_atmzkşadular. tün şefakatini erkeğine hasretmeğe mec p Şu m&lhr gösteriyor ki mes'u* ve|lburdur. Bir ailenin bekasında âmil o- ideal çxfgler hayatta vardır. Bu idealllan mühim bir mesele de neş'edir. İki hayat d_aıu_na aşklîı_ başluı_ıîı.ıg, arkadaşlık |insan biribirile ne kadar iyi anlaşabi- ve samimiyete dönmüştür. İtimat ve |lirse anlaşsın, arada sırada iki tarafın fedakârlık saadetin birinci unsurudur. |üzerinde ittifak edemiyecekleri mese - İdeal çift nasıl olur? Bu ruhi mesele- |Jeler çok olur. ye kolay cevap vermek hayli zordur, | - Biribirlerinin dostlarından, ahbaph- -İstisnalar bertaraf edilirse mes'ut karı İrından hoşlanmıyabilirler, ayni kıyafet koca hayatı için şu şartlar lâzımdır: lerden zevk almazlar, ayni kitabı ayni ti 'GÖNÜL İSLERİ A saydığını görüyorum. Aile, kızları - huin yabancı bir erkek Ie sık siık, ko- nuşmasına müsaade etmiyor. Kendi- sine derhal müteassıp damgasını mı vuracağız? Bu noktayı geçtikten son- ra meselede halledilemiyecek bir ci- het görmüyorum, ret cevabr ile kar- şılaşmak istemiyen bir erkeğin yapa- cağı şey basittir: Müşterek bir dost bulur. Onun vasıtasile zemini yok - lar, müsait görünce teşebbüse ge - çer. Aksi halde de kızı unutmuya ça- lışır. Esasen ortada aşk yoktur, me- sele bir kaç gün içinde örtü D gi - Bir aileye Müteassıp damgası Neden vurulur? Sivastan postaya atılmış, Mavi - boncuk imzalı bir mektup diyor ki: Memurum, henüz evlenmedim. E- sasen bu memlekette de yabancıyım. Kimseyi tanımıyorum, diğer taraf- tan da kız babalarının erkekten baş- lik adı altında bir nevi masraf parası istediklerini işitiyorum, ve korku - yorum. Bununla beraber evlenmeyi dü - | deşine almak n — ,şünmek sırası da geldi. Bir aile ile tanıştım ki üç tane kızı vardır. Bun- lardan en küçüğüne aklım yattı. On- da da bana karşı bir meyil hisseder gibiyim. Fakat bir mânla var: Kızın akrabasından bir zat onu kendi kar- yetindedir, kizin al- lesi de bu izdivaca taraftardır. A le müteassıp, kızla sık sık konuşma- ma müsaade etmiyor, binaenaleyh a- ramızda bir söz birliği edemiyoruz. Söz birliği etmeden de kızı istemek- ten korkuyorum, vermezler diye. Ne yapayım? Bu akuyucumun — ihtiyatkârlığı, namusluluğu ve ciddiyeti — taassup der. *** Erzurum'da Bayan «K.» ya: Bu noktada gönül işleri - idari bir mesele Hle birleşmektedir. Admnızı mahfuz tutmasını rica ederek hâdi- teyi erkeğin âmirine anlatınız, Mah- zur yoktur. ... Tuzluca'da Bay (F. U. Z,) ye: Size kısaca: — Mademki yaziyet böyledir, ne- den tereddüt ediyorsunuz? Diye soracağım. Cevab vermek sı- rası sizindir. YEYZE Don Manuel Azana İlk-tahsilini bir papaz mektebinde yapmışlır. Fakat memleketinin içinde bulunduğu hayat şartları Azananın ir- ticaa bağlı kalmasına mâni olmuştur. Papaz mektebinde geçen hayatının ye- gâne yadigârı: Rahiplerin bahçesi a- dındaki bu hayati tenkit eden edebi e- seridir, Sonra politika kavgalarına girmiş, müteaddit defalar hapse mahküm edil- miş, İspanya diktatörü Primo dö Riva ile mücadeleye girişmiş, 1936 şubatın- da İspanya halk cephesinin — intihabı ekseriyetle kazanması üzerine — İspan- ya Reisicumhurluğuna getirilmiştir, Azana kalın bağa gözlükleri, saf yü zü ile basit bir lise profesörü hissini verir. İyi bir hatiptir. Fakat hitabetin- de de bir profesör edasından kurtula- maz, En bâriz vasfı çok samimi ve güler yüzlü ve ayni zamanda çok kuvvetli bir edip olmasıdır. Halk cephesi hükümetinin başında İspanyanın yoksul kitlelerini - sefalet- ten kurtarmak için çalışmaktadır. Fasist isyanı karşısında ilk anlaıdal ufak bir tereddüt geçirmişse de İspan- yanın meşru hükümetini âsilere karşı müdafaadan vazgeçmemiştir. Azana 55 yaşlarında sevimli bir ih- tiyar, kuvvetli bir muharrir, — müşfik bir devlet reisidir. tro piyesini okumak veyâ seyretmek jstemezler ve son zamanlarda da ayni siyasi fikirleri taşımıyabilirler. Eğer bu anlaşamamazlıklar kavga ile değil ide alay ve neşe ile halledilir, iki taraf |biribirlerinin kanaatlerini lâtife ve hür- metle karşılarlarsa, yalnız Kavga etme- mekle kalmazlar, ayni zamânda her ün konuşmanın ve bir arada olmanın verdiği yeknesak muhaverelerden de kurtulurlar, 'Tebessüm etmesini bilmek, hattâ ken di kendisile insanın alay etmesi en lâ- zımlı işlerden biridir Aile devletinde koca, Başvekil, Har- biye ve Hariciye Nazıtıdır. Kadın ise Dahiliye ve Maarif ve Maliye Nazırlığı işlerini görür, Çocuklar ilk terbiyeleri- İni analarından alırlar. Kadının ev ha - İyatını neşeli yapması vazilesidir. Ü Kadın yalnız dost kalmakla iktifa et: |miyerek terbiye ve zamana göre aşkı tda kamçılamâlıdır. Bu itibarla kendisi- nin-şık ve temiz giyinmesini, kocası« |nı başka kadınlardan uzaklaştırmasını |bilmelidir. Maamafih bazı insanlar iz- divaçtan yalnız rahat ve huzur bekler« (ler, başlarını dinlemek isterler. Burla- ra karşı kıyafetçe biraz lâkayt kalma«< ,nın da zararı pek yoktur. | Kadın kocasının huylarını bilerek o- İnu icabında sükünete - ve icabında da Bgürültülü bir hayata sevketmelidir. Aile kendi kabuğuna mı çekilmelidir, leş ve dost arasında mı yaşamalıdır? Bu mesele hakkında kat'i bir kaide koymağa imkân yöktur. Biraz tarafla- ınn âdet ve ahlâklarına bağlıdır, yeni evliler ekseriya tenhalığı tercih eder - ler. Balayı seyahatlerinin müânası da budur. Fakât gonraları kalabalık bir içine girmek fena değildir. Zi- ne alışmış olan karı koca ev- m sıkıntısının tesirile kavgaya şlarlar, sonra da biribirlerini beğen- memek temayülünü gösterirler, On, on beş senelik evliler arasıra bi- ribirlerinden uıak.aqmnlnnn—n faydası ivardır. Tarafların aileleri saadet için her za- Tarihlen .Sy;falar - Birinciteşrin — 14 — - z ei DA —e üem e T /Saltanat devrinde sakal Sarhoş Şehzade yenıçerı ağasının dogru sözlerine kızdı. Adamlarına dönerek bağırdı: “ Utanmadan sakal taşır. Bu herifin sakalını kılıçla tıraş ediniz! ,, Yüzünden kanlar akan bir atlı, or - dugâhın içinde sağa sola gidiyor: «Bu- gün benim başıma gelen, yarın da si- zin başınızdadır» diyordu. Yıldırım Beyazıdın. oğlu Süleyman Çelebi Edimede saltanat sürüyordu. Hemen hemen bütün tarihçilerin onu padişah olarak saymamış olmalarına rağmen tam bir padişah gibi yaşadı. Bosnayı altüst etti, Karniyolaya akin- lJar yaptırdı, Venedik cumhuriyetini vergiye bağladı. Fakat zevk ve selahatte daha ileri gitti, O kadar ki kaynatası olan Bizans imparatorunun ona nasihat etmesine sebep oldu. Buna da aldırmadı ve ge- celeri sabaha kadar eğlenerek gündüz- leri de-akşama kadar uyumayı âdet e- dindi. , Harbe gittiği zaman bile nrduxâhu her türlü eğlence vasıtaları, en güzel kadınlar ve kızlar, her çeşit şarap bu- hunüyordu. * Eflâk üzerine sefere çıktığı sırada bir ormanda ordugâh kurmuştu. Bir - denbive ortalık karıştı. Baskına uğrandığı sanılarak askerler telâşa düştüler. . Yarı sarhoş olan Süleyman Çelebi yattığı yerden nedimine sordu; — Nedir bu gürüliüü... O sırada çavuşlardan biri içeri gir- di: — Bir geyik yolunu şaşırıp ordugâha girmiş, andandır. Dedi. Süleyman Çelebi döğruldu: — Geyiğin boynuzunda şarap şişesi yar mı? Diye sordu. Bu tuhaf sorgu karşısında şaştı. Süleyman Çelebi kahkahalarla gül- dü: — Ne şaşarsımız? Eğer -varsa kalkıp alacağım. Çünkü ondan başka hiç bir şey yerimden kalkmağa değmez... * herkes İçki ve sefahat, bü cesur, iyi kalbi ve zeki adamı, körkak, insafsiz ve hak - sızlık eden bir adam yapmıştı. Halbuki Musa Çelebi boş durmu - yordu. Süleyman Çelebinin hayatını öğrendiği için Edirneye bir baskın yap- mağa karar verdi, Bir gün ansızın E - dirnenin kale duvarları dibinde görün- dü, Süleyman Çelebi gene sarhoştu ve iğrenç zevklerle meşguldü. Mihaloğlu hemen- saraya koştu. Sü- Jeyman Çelebiye Musa Çelebinin gel - diğini haber verdi. Süleyman Çelebi aldırmadı ve: — Şarap geldiyse ver!.: Manasile biten acemce bir beyit söy- liyerek savdı. —— Hey bunak, sen delirmesen böyle hayallerle zevkimi bozmazsın. Bu Mur sa dediğin de kimdir ki başına bir kağ başıboş herifi toplayıp gelsin ve benim tahtımı elimden alsın? — Fakat, sultanım... Bu bir hayal değildir. — Hayaklir, kuruntudur. Yıkıi karı şımdan... Evrenos Bey Yeniçeri ağası H.ıun ağaya koştu: — Artık bu adamdan hayır yoktur. Diyerek olup biteni anlattı. Bu sefer Hasan ağa saraya gitti: — — Bultanım, kardeşiniz kale kapısı- na dayanmıştır. Hücum için hazırla - mir. Halbuki siz burada zevk ile uğra- e-İşırsız. Asker ve bizler sizin uğrunuz - da canımızı fedaya hazırız. Ancak ba- şım:zda bülunmalısınız. Hele düşmanı kovalım, ondan sonra gene zevkli safa- ya dalarsmız. Allah ömrünüzü arttır- sın! : Süleyman Çelebi. bu sözleri .önce kahkaha ile karşıladı: — Yalnız Evrenos değil, bunların hepsi bunamış!.. Diye mırıldandı. y Fakat biraz sonra Hasan ağanın ken- — disine saygısızlık yaptığını düşünerek fena halde kızdı. Adamlarına emir ver- di: 4 — Utanmadan sakal taşır, Bu herifin sakalını kılıçla tıraş ediniz. Hemen şimdi, şurada... Di Zavallı Hasan ağanın sakalı tır dilirken yer yer derileri de yüzi yüzü kan içinde kalıyordu. —» Hasan ağa saraydan çıkar çıkmaz a- tına bindi. Ordugâha vardı. Askerin or- taşında kanlı yüzünü göstererek olup bitenleri, Süleymanın yaptıklarını an- lattı. — Uğruna canlar bağışladığımız dam hize böyle yapsın ha!.. Bugün be- nim başıma gelen, yarın da sizin başı < nızdadır. Ne durursunuz? Yiğit ve ce- sur bir şebzade olan Musa, Çelebiyi karşılıyalım. Diyordu. Karaca, Mukbil ve Oruç Beylerden başka bütün beyler bunu kabul ettiler. Biraz sonra kale kapıları açılarak Mu- sa Çelebi şehre giriyor ve Süleyman Çelebi kendisine sadık kalan Üç beyle bizlikte İstanbula doğru kaçıyorlardı. Düğüncü köyü Türkmenleri onu süs- lü atından tanıdılar. Türkmenlerden iyi binici vesilâhşor olan beş karde$ atlarile, onu yakından görmek icin, kar- şı çıktılar. Süleyman kendisine hücum edileceğ andı. Birer ok atarak iki tanesini öldündü. Diğer üçü de Süley « man Çelebiyi vurarak attan düşürdü « Jer, başını kestiler. Bardağın dolmuş olduğuna şüphe iyoktu; fakat onun devrilip dökülme « Bu sefer ihtiyar Evrenos Bey saraya İsine bir sakalın tıraş edilmesi sebep ol* koştu. Süleyman ona çıkıştı: güveyliği de Karı koca daima daha mes'uttur. him bir unsurdurlar. Küçükken, karı ve kocanin biribirlerine karşı olan mu- habbetini arttırırlar, taraflar çocuklari- Je meşgul olmaktan, biribirlerile kavga man muzır olmuştur. Bu bakımdan iç|ve münakaşa etmek yoluna - sapmazlar, —a — şayanı arzu birşey değil-|Çocuklar büyüyünce bu sefer de onla- İdir. Müstakil evlerinin sahipleri olan|ra iyi bir terbiye verebilmek muştu. Turan Cun çin ana İve baba, çocukların yanında birer nü- Çocuklar da aile saadetinde çok mü-|mune insan olmak n çalışırlar ve ge“ ne.bu sebepten biribirlerini İncitmez- ler. Bahtiyar âile şu şartları kabil oldu- gü kadar çatısı allında cemedebilen bif ailedir. j

Bu sayıdan diğer sayfalar: