22 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

22 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 AYNEN e Hergün — — Sade o çocuk mu? Onun gibi Daha niceleri var ! "Yazan: Muhittin Birgen g ki gün evvel Naci Sadullahın Son Postadaki röportajını büyük bir â- ika ve dikkatle okuduktan sonra dün kendisine sordum: «— Kırşehirli o çocukla konuşulan şeyler hep doğru mudur? Yoksa biraz çeşni vermek için araya ga kale karıştı mı?» dedim. Gazetecilerin bazan yaptıkları da malümdur; bunu bildi- gim ve aleyhinde olduğum için bir ke- re bu suali sordum. Naci bana, ruh iti- bârile tamamen doğru olduğunu temin ettikten sonra eski Türk masallarının «Keloğlan» ma benziyen bu küçük Türkün macerası ve istediği birşeyi el- de etimek için gösterdiği inat, bana bu «Keloğlan» tipinin canlandırdığı adsız (yani isimsiz) Türkleri hatırlattı ve çok mütehassis oldum. Ah, bu Türklerin adsızları, Keloğ - Yanları! Bu, dünyanın hiç bir müşkülü- ne karşı göğsünde bir korku duygusu taşımıyan, «ayağına demirden bir ce - dik takıp eline demirden bir asa» aldı mı, arzın mubhitini birkaç defa dolaş- maya çıkmayı, şöyle bir akşam veya sabah gezintisi gibi âdi bir iş sayan, ser best ruhlu, ekmeğini taştan çıkaran Türk delikanlısı! İşte bu tip, şu yolları kilometrelerin yüzleri ve binleri ile sayılan memleketin köyünden ki dağından dağına hâlâ dolaşıp duruyor! | Kalkütaya tayyare ile gidiyormuş. Re- * Bu tipin arada bir göze çarpan nü-|dikleri zaman Hintli tayyare yolculu- munesi, sâde ondan, şu Kırşehirli kü - çükten'mi ibaret? Bunların da- ha niceleri var! Üsküdar mezarlık- işine bakıyormuş, bir aralık ensesinde larının bittiği, Kadıköy hududunun başladığı yerde bir Ayrılıkçeşmesi var- dır. Bu çeşmeden iki yol ayrılır; bu yo- lun biri deniz kenarından, üleki içer- den, Kocaeli yarımadasını geçerek A- nadoluya doğru gider. Eskiden İstan- buldan ayrılan sefer kafileleri bu çeş- meye kadar getirilir, orada selâ nir, gözyaşları orada dökülürmüş. Or dan ileriye doğru gidenler Bağdat cad- desini tutarlar ve kimbilir, belki de, Bağdada kadar giderlermiş, nasıl ki, tuttukları yola hâlâ bugün Bağdat cad- desi diyoruz. İşte bu Ayrılıkçeşmesinden ayrılan iki yoldan hangisini tutup gilseniz bu yol üzerinde Kırşehirden değil, hattâ Sivastan, Diyarbekirden, Erzurumdan yaya gelen ne kadar Aliye ve Veliye ;tesadüf edersiniz. Ceplerinde demiryo- Tuna verilecek on psraları olmıyan bu delikanlılar ya İstanbula gelip üç beş sene çalışmak mukabilinde beş on li- Ta biriktirmek ümidile, yahut o beş on Yirayı ceplerine koyup ta memlekele dönerek bir çift öküz almak üzere yola çıkmış seyyahlardır. Yürürler; hergün yürürler ve arada bir de rastgele bir yerde çalışıp boğazlarını çıkarırlar. Bunlardan her gün gelen veya giden birkaç düzüne insan vardır. İşte, bun- Jar, talihin hiç bir şiddetinden korkmu- yan mütevazi Türklerdir! * Ya şimendifer? diyeceksiniz. Şimen- difer henüz iş arayanlar için değildir. Devlet Demiryolları idaresinin grup halinde seyahat eden işçiler için çok ucuz bilet verme usulünü tesis etmesi» ne rağmen, çarığını kudretin kendisine verdiği deriden kendi kendine, taş, ka- ya ve diken üzerinde yürüyerek yapan bu genç tip bugün de yaşıyor. Belki son ucuzluk bunları bugün kısmen olsun azaltmıştır, fakat, henüz nesil kesilme- miştir, Fakat, artık Avrupada emsali mev - cut olmıyan bu nesli cumhuriyetin or- tadan kaldırması, hayata karşı bu ka- dar küstah bir cesaretle bakan bu genç- lerin içindeki sakin, fakat inatçı enerji- ye daha başka ve daha müsmir teza - hür sahaları vermek için onu şimen- difere, otobüse, hiç olmazsa kamyona bindirmesi lâzımdır. Henüz köyde is - tihsal ile ihtiyaç müvazene haline gel- memiştir. İşte o da onun için yürüyor. Keloğlan, bundan dolayı hâlâ fiilen ya- şıyor. Ne zaman köyde istihsal ile ih- tiyaç arasında müvazene kurulursa Kel oğlan o zaman ancak tarihte ve ma- &) İ derse ait sorguların cevap habbeyi kubbe ise R alm Makale İmtihan salonunda bir larını muvaffakiyetle ve - ren talebenin vaziyeti ne Bir tayyare pilotu Havada yılan Hücumuna Uğrarsa ne olur? Holandalı bir tüccar Bombaydan fakatine bir de yılan terbiyeciliği ya-| pan bir Hintli almış. Göklere yüksel ğundan korkarak bayılmış, tüccar bu- nun farkında olmadığı için ön tarafta soğuk soğuk bir şeylerin dolaştığını hissedip de başımı çevirince omuzla- rında iki yılan görmüş ve korkusun- dan donup kalmış, tehlikenin vehame-|! #. ti karşısında bayılacağını anlayan tüc- car, Hintliyi zor ayıltmış. Hintli bir 1s- lık çalmış ve yılanlar derhal yerlerine girivermişler. Dürbün bazan ne işeyarar?.. Amerikada adamın biri, evinin penceresinde oturmuş, 100 metre iler- deki stadyonda oynanan bir futbol maçını seyrederken, gözü bir aralık başka bir yere kaymış. Bir de ne gör- sün?... Bir otomobil önünde giden bısikle-' te bindirmek üzeredir. Heyecanı ar- tan adam, artık futbol maçını unut- muştur. Yeni hâdiseyi seyretmeğe baş- lamıştır. Otomobil bisiklete çarpmış ve bı- sikletteki adam yere düşüp bir iki kıv- randıktan sonra hareketsiz kalmıştır. Neden sonra, vak'a mahalline yetişen polis hiç bir şahidi bulunmıyan bu ö- lüm vak'asının failini, dürbinli ada- mın yardımile bulmuştur. Otomobili kullanan Alman bok- sörü Neuwsel'le dövüşen boksör Ben Foord'dur. salda yaşayacaktır. * İsmet İnönü dün Cenubi Anadolu - da, evvelki gün şarkta, bugün de garp- te beyhude dolaşmıyor. O bu derdi bi- liyor ve ona derman arıyor. Hayatı u- cuzlatmak için büyük bir mücadeleye girişmeğe karar vermesi sebepsiz de- gildir. İstiyor ki Keloğlan artık tarihte yaşayan bir kahraman olsurı ve bugür- kü Türk, hattâ en küçük ve en sessiz Türk, medeniyetin bugünkü tekerlek- leri üzerinde, kanile müdafaa ettiği bir vatanın bir ucundan öbür ucüma, iste- diği zaman koşa koşa, hattâ uçarak git- sin | Dua edelim ki o muvaffak olsun! Muhittin Birçen Hayatın yalnız bir saf - hasında kazanan, yahut ta kazanmış görünen adamın vaziyeti de tamamen öyle- İstanbul içinde çimentonun 105 kuruştan 150 kuruşa SON POSTA G Her şeyin sonuna bakmalı! da değil, bütün sonunda anlaşılır... | HERGÜN BIR FIKRA O bile kabul etmez! 1908 Meşrutiyet inkılâbını müte- akıp toplanan ikinci Osmanlı par- lâmentosuna, Rumelide Serficeden, Buşo Efendi adında bir Rum me - bus gelmişti. Buşo, o vakitki ekseriyet partisi olan İttiha ve Terakkiye muhalif ol duğu gibi, açıktan açığa Yunan € - mellerinin de mürevvici, muzahiri bulunuyordu. Günün birinde, onun mahiyetini meydana vurmak İsteyen İttihatçı- lardan biri, Mecliste : — Sen Osmanlı değilsin ! Diye bağırınca, Buşo : — Yok! dedi. Osmanlıyım ama, Osmanlı Bankası gibi ve onun ka - dar Osmanlıyıml, Bunun üzerine, Bağdat mebusu Baban zade İsmail Hakkı merhum, oturduğu yerden, Buşoya haykırdı: — Nafile, övünüp durma, Buşo!. Senin Osmanlılığını, Arnavutköyü- nün çileği bile kabul etmez ! >. * Hitlerin ablası Hitlerin ablası Paula Hitler küçük kardeşinin eriştiği mevkie © rağmen dünyanın en mütevazı kadınıdır. Pek az misafiri vardır. Babayani giyinir, alış verişe bizzat çıkar ve tek bir uşa- ğı vardır. Hitlerin hemşiresi evlenmemiştir. Bütün sevgi ve muhabbetini kardeşi- ne vermiştir. Hitleri taparcasına se- ver. İnkıraza başlıyan bir ırk Sovyet âlimleri ve hemen bütün dünyanın ırk nazariyelerile meşgul o- lanları büyük bir keder içindedirler, Zira Eskimo ırkı inhitat içindedir. Es- kimolar arasında vasati ölüm yaşı 24 de kadar inmiştir. Bilhassa verem, genç Eskimolar arasında fevkalâde tahribat yapmaktadır. Eskimoları kurtarmak için bir hey- et şimal mıntakalarına gidecektir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! sadece perakendeciler tarafından yapılmaktadır. Bu gö- çıktığı, ayni zamanda da ele geçmez bir matah haline gel-| rüşe itirazımız yoktur, Yalnız piyasada çimento bulun- diği söylendi. Şimdi Ticaret odasının yaptığı incelemeler- den anlıyoruz ki, çimenio fabrikalarında memlekete ye- | sal edilmekte olmasının ihtiyacı olanları tatmin edebile- tişecek kadar çimento istihsal edilmektedir ve ibtikâr da İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bir talebenin ders sene- sini boş geçirip geçirmedi- Zi yalnız bir dersin sonun» ARASINDA madıktan sonra memlekette kâfi derecede çimento istih- ceğine biz inanmıyoruz, fakat ey okuyucu sen : Bir adamın hayatta mu- vaffak olup olmadığı da muayyen bir durumda de- fil, bütün ömrünün sonun- da meydana , çıkar, derslerin İngilterede her sene Kaç hız » Sevgilisine kaçıyor ? İngilizler soğukkanlı bir millet ol- dukları için aralarında aşk maceraları diğer milletlere nazaran (opek azmış. Bunu ispat etmek isteyen | İngilizler memleketlerinde bir sene zarfında kaç kızın ana ve babasının rızası olmadan sevgilisi ile kaçtığını tesbit etmek is- temişler ve 20 bin tanesinin bu işi yap- tıklarını bunlardan da 19,250 sinin ev- lendiğini anlamışlardır. Şayanı dikkat bir anket Amerikada merakh bir içtimaiyat- çi ber gelen geçenin eline bir kâğıt tu- tuşturup uzaklaşıyormuş. Bu kâğıtta şunlar yazılıymış: «Lütfen şu adrese cevap veriniz! Farzedelim ki yeni (evlenmiş bir çifte davetlisiniz. Bu çiftler o sırada, müthiş bir kavgaya tutuşsalar: 1 — Aralarını bulmaya mı çalışır. dınız? 2 — Yoksa birisinin tarafını mı tu- tardınız? 3 — Ve yahut ta çarçabucak, ora- dan uzaklaşır muydınız?.. Yani ne yapardınız? Gene farzedelim ki, bir deniz ke- narında yikanıyorsunuz. Şöyle külli- yetli miktarda borçlu olduğunuz bir adamın büyük bir tehlike içinde oldu- ğunu ve hattâ, dalgalar tarafından sü- rüklenmekte bulunduğunu görüyor- sunuz. O zaman ne yapardınız? 1 — Onu kurtarmaya çalışır mıy- dınız?.. 2 — Ve yahut, orada bulunanla- rin gözünü boyamak için, şöyle bir te- kım lüzumsuz hareketlerde, kurtarma teşebbüslerinde mi bulunurdunuz? 3 — Ve yahut da, şükran mukabi- li olmak üzere, hayatını kurfardınız diye, borçtan kurtulurum ümidile, su- ya atılır, alacaklınızı kurtarır mıydı. nız?... Kârgir evlerde oturmak iyi değilmiş İngiliz kimyagerlerinden biri, kâr- gir evlerde oturmanın sıhhate Şök mu- zır olduğunu neşrettiği bir eserle is- pat etmiştir. Kimyager gaz ve duman- ların tesirile taşların asid sülfürik neşrettiğini söylemekte ve bu asidin de vücudumuzun tahammülünü azalt- tığını ileri sürmektedir. Yalnız Londrada senede 30) bin va- gon asid sülfürik elde edilebilirmiş. ir Birinciteşrin Sözün Kısası Kış müjdecileri E. Talu * ış mevzuu bahsolunca Bİ demek te yerinde mi, bil Sadece haberci dersem daha doğru cak, galiba! Her ne ise, bunlar, bu haberi! önce aklınıza geldiği gibi, çipi! lar, keskin soğuklar, nar gibi lar, gürül gürül yanan sobalar, lar değildir. Ve ben onlardan bi miyorum. Bu sayıp döktüğüm şeyler, heği sızın zuhur eder, tedariksiz il gafil avlar ve düşünmeğe vakit Mi mazlar. ü Mübarek kış mevsiminin dahâ ka alâmetleri vardır ki, yazın ölürü ve iyi günlerin kötü günlere inki nı yavaş yavaş, sindire sindire, ra alıştıra haber verirler. Bunlar, # cıktan başlıyarak ile kestane, Trabzon hurması, mısır buğdayı gibi yiyeceğe, yün MW Ja, yağmurluk, lâstik, palto, kürk $ giyeceğe, odun, kömür; çıra gi cağa, balıkyağı ve saire gibi lük eden şeylerdir. carneknlarda, üz gün kışın hulülü bir talık, pek pek on beş yirmi günlük mesele olduğuna katiyetle hükme lirsiniz, Ve v zaman, içinize derhal bir ginlik, bir hüzün, bir melâl çöker. nedense kış, sevilen bir mevsim d€ dir. Havanın müte sergilel cemb olan bir mesaip silsiles nizin önünde korkunç heyulâlar EB tecessüm edip, rahatınızı kaçırır. Bi siz, hesapsız masrafların önünde bü hır, kalırsınız. Fazla olarak, maneviği tmıza, gökyüzü, mütemadiyen yöğ ve tipi şeklinde melâl yağdır Eskiler, kışın bu sevimsi zararlarına karşı birtakım kuru liler icat edip te avunurlar: «Mani kenarı kış gününün lâlezârıdır! hut arapça olarak: «Ennarü fakihs Şita» derler, helva sohbetleri yafetleri filân tertip ederek, hoş DS bu mevsimi geçirmeğe bakarla; Bugünküler, bunun yerine kış SP larını icat ettiler... Daha medeni bif kilde eğleniyorlar. Fakat ne de © kış melâl mevsimidir.. Manavda # taneleri, Trabzon hurmalarını görü de, dün içimi hüzün bürüdü.../ EN Biliyor musunuz ? I — Bombayda doğan meşhur Ü giliz şair ve romancısı kimdir? 2 — Norveçin nüfusu ve mesahai hiyesi ne kadardır? 3 — Meşhur Fransız krah bi Fransuva hangi kralın eline düşmüş, annesi oğlu için kimde dım dilemiştir? (Cevapları Yarı? * Dünkü Suallerin Cevapları: ! — Lamartine Fransız şair ve F tikacılarındân biridir. 1790 dg, Mat da doğmuştur. Lirizm üzerindeki $$ leri ve bilhassa Türkiyede «99 seyahat» isimli eseri çok büyük şöhret kazanmıştır. Jirondenlerin © rihi isimli eseri de meşhurdur. 2 — Avrupadaki yedi sene " il 1756 da başlamış, 1763 de bit. Fransa, Avusturya, Rusya ile İns” re, Prusya arasında yapılmıştı 3 — Cusima deniz harbi Tayo Rus filoları arasında 1905 de Yö mıştır. Japon filosuna geçen sepe Ö amiral Togo, Rus filosuna da 995 Roceçvenski kumanda etmişler, Silosu mağlüp, olmuştur. Roman birinciliğini Mac bir kadın kazandı... Milletler arası roman Birineiliğ bir Macar kadın Tomancısı ( a” kendisine 24,000 lira mükâfat miştir. Pek yakında İngilizce © mesi çıkacak olan Macar yoman&ı dam Jolande Foldes'in eserinin «Balık avlayan kedim dir. za ği «ww usa 30 m5 9

Bu sayıdan diğer sayfalar: