27 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

27 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA _.I İttihad ve Terakkide on sene | İkinci kısım No. İHAN HARBİNE NASI Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Seferberlikle beraber Almanların Bel- çikayı işgali sırasında orduda,İttihat ve Terakki muhitinde âdetâ bir telâş vardı Göben ve Breslav gehıîrinin, birdenbire Türk sularına girerek ve efradının başlarına birer fes geçirivermeleri ve bunların tarafımızdan satın almmı_ş (_ıl- duklarının ilân edilmesi Türkiyenin tuttuğu yolu göstermeğe kâfi gelmişti. O kabinenin Azaları olup da gün henüz sağ bulunanlar vardır. Halil, Mustafa Şeref, Ahmet Nesimi yların bu meseleleri aydınlatmaları tarih için bir vazifedir. Bu vazifelerini Yapmaları lâzımdır. Ancak, ben bir ga- Zeteci ve meb'us merak ve tecessüsü ile bu temayülleri günü gününe ya - lan tâkib ederdim. Yalnız benim tördüklerim kaynaktaki asıl hareketler il, bunların yakın muhitteki akis - ridir. Benim için bu hâdiseleri aksettiren #yna, İttihat ve Terakkinin umum! kâ- i Bay Mitat Şükrü ile bizzat merkezi tmumi idi. Tanin'in başmuharrirliğini Yaptığım beş sene zarfında ilk gün - itibaren aramızda kararlaştırdığı- *iz kollaborasiyon misâkına son gü - hüne kadar sadakatle riayet ettiğini her Zaman tekrar etmekte haz duyduğum Y Mitat Şükrü, beni gelip geçen şey-| n muntazaman haberdar eder ve bir şeye karışmıyarak beni dai- Ma serbest bırakırdı. Aynı zamanda o, alât beyin ve Talât paşanın çok ya- | üN ve samimf bir arkadaşı olduğu i - $in daima onun fikirlerini ve temayül- Tİnİ temsil eder, siyasi hayatını o - funla birlikte yaşardı. Harbe girmeye vaktimiz olmıyacak!.. Bunun için gerek ondan ve gerek Merkezi umuminin diğer âzalarından aldığım malümat, duyduğum hikâye- ker, ifadelerine şâhid olduğum fikirlere ” inaden harbe girip girmemek mesele- '_"dl yukarda yapmış olduğum üç de- Vir tasnifinde tamamen isabet ettiğimi nediyorum. Seferberlikle beraber — Almanların lçikayı işgal edip Paris üzerine sark- Miya başladıkları ve henüz Marn mu- tebesi yapıldığı sıralarda - ki Fransız ümeti Parisi tahliyeye hazırlana - vZ gel at | L GİRDİK? Eski Göbeu, bugün kü Yavuzumuz duları üzerine yüklenerek bunları ez meğe başladığı zamandan itibaren bu nevi fikirlere biraz sükünet geldi. Bilhassa kabine muhiti içinde — itdal ve ihtiyat fikri arttı. Bu hareket sür'atle o kadar ilerledi ki bir kaç hafta sonra hükümet kapitü- İâsyonların ilgasına karar verdiği sıralar da İttihat ve Terakki muhitinde bâriz surette hâkim olan fikir, harbe girmek- te kabil olduğu kadar gecikmek fikri i- . Hattâ bu sıralarda bizim harbe gir- memizi istiyen Almanların, muhitte, harbe'girnekte geç Kaldığımız 'takdiki de neticeden istifadeye hakkımız ol - miyacağı fikirlerini yaymakta olma - larına rağmen — İttihat ve Terakki ve hükümet harbe girmeğe karar veremi- yordu. tiğimizden dolayı neticeden istifadeye hakkımız olamıyacağı fikri bile bir ne- vi tevekkülle karşılanmıya başlamıştı. Gene o sıralarda bir gün Mitat Şükrü bey bana diyordu ki: — Kapitülâsyonları hele bir kaldıra- hım, bizim istifademiz bundan bile iba- ret kalsa bizim için gene kâfidir. Demek oluyordu ki biz © zamanlar bu kadarına bile razı olmayı göze al - mıştık. Harbe hiç girmediğimiz veya gecik-| liyordu. Ovlar, Türkiyeye karşı en evvel Boğazların kapatılması sırasında kız - mışlardı. Bunu takiben iki Alman ge misinin Türk sularına girmesi ve Türk- leşmesi hâdisesi onları hiddetlendiren ikinci vak'a oldu. Üçüncü — hiddetleri de kapitülâsyonların kaldırılması es - jnasında tezahür etti, Hattâ bu hiddete Alman #efiri bile iştirak etmişti! Fa - kat, ne yapsınlar, hepsinin harp elle- rini ve kollarını tamamen bağlamış - tı. Her hiddetlenme esnasında Rusya r defa köpürmüş, fakat Fransız ile İn- giltere kendisini teskin — etmişlerdi. Harbin ikinci ayından sonra, bunlara da sükünet geliyordu. O sıralarda ken- |dilerile temas ettiğim Fransızlar Al - man ya ile aramızda her suretle çok sıkı fikı münasebet toessüs etmiş bulun - masına rağmen İttihat ve Terakkinin harbe kolay kolay iştirak kararı ver - miyeceğine emin olmuş görünüyor - lardı. Yalnız bir korkuları vardı: En - ver Paşa. Onlar biliyorlardı ki, meş - ruti şekilde idare edilmesine rağmen, meşrutf bir devlet teşkilâğnın bütün (organlarının serbestçe işlemesi üzeri- ne değil, şahısların nüfuzlarını üzeri. ne oturtulmuş bir devlet makinesinde bu şahıslardan en nüfuzlusunun bu ka- rar ve hareketi bütün memleketi ar - Yazan: Miguel Zamaois Bir mubarririn her şeyi bilmesi |â - zıma geldiği cibetle, bir dağın, daimi ka- rın, tepelere tırmanmanın ne demek olduğunu öğrenmek için bir dağcı! merkezine bir kaç gün geçirmeğe miştim, Fakat yalnız bunları değil mesinin de ne olduğunu endim. 'Tehlikeli anlarda baş dönmesini his- setmemiş olan bir kimse, dünyada mı eut en korkunç intibalardan birini duv- mamış demektir, Herkesin söz birliği ile bu kadar tutması, dağirdaki anında bir saadettir. Deniz tutması bu kadar fena olmak'a beraber, ancak vapurun battığı esnada hakikaten tehlikeli olmağa başlar... Sonra doğrusu ya bu normal bir ra - hatsızlıktır: İstikrar için yaradılmış bir uzviyetin sallanmzasının acı ve yerinde | bir karışıklık husule getirmesi tabil - dir. Baş dönmesinin tezahürü başka tür- lü gariptir ve izah ta edilemez. Güzel bir havada, zinde ve neşeli, kafa ve a- dalece tam manasile müvazeneli bir halde tepelere tırmanıyorsunuz... Bir- deribire, yolun bir tarafındaki yokuş dikleşti, Gözünüz, hiç bir pürüzü ol - mayyan uçurumu gördü diye bakın ne korkunç bir şey başınıza gelir: Endişe iliklerinize kadar işler, boğazınızı sı - kar.,. Müvazene, düşünme iradeniz ta- rafından bozulur... Artık mantığınıza hükmedemezsiniz... Üzerinde bulun - duğunuz keçi yolu ber zamanki gibi sağlam ve emniyetlidir, tam bir emni - yetle ilerlemek için o ane kadar ihti - yaçtan fazla görülen genişliğini mu - hafaza etmiştir... Fakat buna rağmen size gene cambazın İstikrarsız leli gi- bi gelir... Ve ayni zamanda, namert korku - eyvahlar olsun - bir delilik gi- bi kafanıza girer; aşağıdan gelen es - rarengiz cazibe kuvvetine karşı kay - manın boşluğuna dair içinize sabit bir fikir yerleşir ve iliraz kabul etyimen şu muhakeme kırlaklarınızda çınlar du- rur: «Boşluktan korkuyor musun? di - ye irişmeni tesri için ve çektiğin ce - hennemi işkence bir an evvel bitsin di- ye hemen ona âtil'» Yarınki nushamızda : sadece profes nel bir rehberin kuvvetli pençesi sayesinde kur - tulunca, döğrüsu ya ayni tecrübe - ye canını zor kor. Bu delil size kâfidir ve ölünciye kadar edağ adamı» olamıyacağınızı kabul e- dersiniz. Bunun içindir ki az kaldı şakuli bir hattı takiben avdel edeceğim heyecan- h bir tırmanıştan sonra rehberime, Kara baş dön -| Yazan: Pio Baroja Çeviren:Nurullah Ataç | Münzevi Çeviren: F, Varal — Hayır, lâyik bir münzevi, sizim, benim gibi bir fert... Bir zama emm keklerin fenalığından, kadınların ha « fifliğ #lelümum dünyanın çirkin. liğinden bıkarak Corpelet dafının yale çın tepelerine miş: münzevl enteresan bit adam mı bari? O tepeye gölürdüğüm bülün a « n hayret edilecek kas T insan olduğuny rak düşünmek hisleri vermi: — Akl: liyorsun, Antoniol. l) münzevi filozofla görüşmek — ister «j doğrusu. Haydi bir gayret edeli .4 yol pek tehlikeli mi? ı Antonio tereddüt etti: — Yalnız şu «Dağ keçisi geçidi> vag biraz... Zor olan, fakat orasını bir a aştık mı ötesi kolay, 4 Ertesi sabah harcket ettik ve cörül saat tırmandıktan sonra birdeni v& karşımıza meşhur «Dağ keçisi geçidit çıktı. â Vallahi dağ keçisi olmıyan birisi içirş oradan geçmek muhal! İki dağı birleşa tiren incecik bir duvar tasavvur edin, iki tarafında üç bin metre derinliğine de iki uçurum... Keskin bir bıçak ıjııı_ ni andıran bu yüz metrelik duvar üz 4 tünde sivri kayaklıklardan teşekkül ete miş dört beş tane de mânla vardı. İnsanın tahaffuz sevki tabi bu küstahça meydan okuma bana daha önceden öyle bir baş dön « mesi verdi ki, Antonio hemen müdae hale etmeseydi muhakkak bir çiğ ha« Hinde aşağı yuvarlanacaktım; — benzim atmış: — Allah beni buradan geçirmesin.., diye söylendim. Allah esirgesin! Siziğ şu filozof münzeviniz ayni zamanda hem Sokrat, hem Paskal, hem Koönfüç: yüs olsun isterse... Antonio yanıma oturarak : — Ben de bunu beklemiyor değil « dim, dedi. Bir müddet sustuklan sonra ilâve etti: — Madem ki Corpelet çıkmıyoruz, © halde size Münzevf hakkında ne bi « liyorsam anlatayım... Fakat şu şartla; Bunu y Si bile memleket is« mini kaydetmi « yoceksiniz. Mün » gemi bir varlık teşkiğ etmektedir. Bun « dan dolayı, işin ig yüzü her tarafta ağza düşerse bizim için zarar demektir. «Bu adam her zaman bu kadar ha kim, bu kadar akıllı, ne diyeyim, bit | müddettenberi olduğu gibi saygı tel « kin eden bir kimse değildi. Hattâ es « | Tak Bordo'ya nakletmişti - ordu ve İt- dağcılığımın artık sona erdiğini söyle -| kiden kumarbaz, müsrif, ayyaş bir de, fihat ve Terakki muhitinde âdeta bir elâş vardı; «seferberlik geç yapıla - ileceği için belki de harbe girmeğe Yaktimiz olmıyacak!» diye endişe e - Venler çoktu. Hattâ harbin bir kaç ay İçinde bitmiş olacağını tahmin edenler hi vardı. Fakat, Marn muharebesi tanların Fransadaki hamlelerini kır- 81 ve kesif Rüs ordularının ağır bir |Ti artık hemen hemen terkedilmiş gi - "'Ldîr gibi Avusturya-Macaristan or- | Nöbetçi Fczaneler Zeceki möbetçi dezaneler şunlardır: Sir Rasim). Bakırköyünde: (Merkez) Hattâ iyi bir asker, münevver bir|kasından sürükliyebilirdi. Bunun için insan ve kâmil bir kalb olarak tanın -|bütün korkuları o tarafa teveccüh et. miş bulunan İzzet Paşanın da o gün -|mişti. Ötekilerden, hükümetin sair un- lerde harbe girip girmemek — meselesi |surlarile sivil ittihatçılardan, artık, az hakkında mütaleası sorulmuş, onun da|çok, emin olmuş gibiydiler. harbe girilmemesi hakkında rey ver - Nihayet korktuklari'da — başlarına miş olduğunu duymuştum. Bu da fi - kiğleri teskit ötünle, hei göudük l |O —— Karadeniz vak'ası ve harbe giriş biydi. İtilâf devletleri ile olan vaziyet İtilâf devletleri bizim — Almanlarla yaptığımız ittifaktan çabuk haberdar olmuşlardı. Zaten, haber almıya bile lüzum yoktu. Göben ve Breslav ge - milerinin, birdenbire Türk sularına gi- Emrivaki Bir bayram günü, birinci veya ikinci Beyazıtta: (Belkisi, Eminönünde: (A Minasyan). Penerde: — (Emilyadi). Ka - Tagümrükte: — (Suat). — Küçükpazarda: (Hasan Hulüsi). Samalya Kocamusta - fapaşada: (Ridvan). Şehremininde: (Na- Tüm), Şahzadebaşında: (İsmall Hakkı), Beyoğlu cihetindekiler: Gülatada: (Mustafa Nall, Yeniyol). Has- Köyde; (Nisim Aseo), Kasımpaşada: (Mü- *Yyyet). Merkez nahiyede: — (Galatasaray, Matkoviç). Şişlide: (Asım). —Taksimde: (Kürkçiyan, Zafiropulos, Ertuğrul). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada: (Merkez). Heydelide: (Yu, Buf) Kadıköy Pazaryolunda: — (Rifalt Muhtar). Modada: (Alâeddin), Üsküdar İskelebaşında: (Mferkem, günümü olduğunu iyi hatırlamıyorum, fakat posarık bir ikinciteşrin içinde ve galiba bu ayın onlarında bir gündü. O gün matbaaya gitmeyecek, istirahat edecektim. O zaman Bostancıda otu- ruyordum. Sabahleyin eve — bir polis geldi ve mühim bir mesele olduğu için îx:rek başlarına birer fes geçiriyerme - leri ve bunların tarafımızdan satın a- hnmış olduklarının ilân edilmesi Tür- |kiyenin tuttuğu yolu göstermeğe kâfi gelmişti. Fakat, bundan bir şey çık - İmadı. Rusya bu fırsattan - bilistifade dim. Zavallı adam bundan gayetle mü- teessir oldu: — Ne yazık ki, diye içini çekti, siz san'atkâr ve yazı yazan adamlar, ka - faca zayıfsınız. Yoksa benim ile gel - seydiniz size öyle şeyler gösterirdim ki hayrette kalırdınız! Hele «Dağ keçisi geçidine »gelmediğinize pek üzülüyo- rum, fevkalâde bir manzaradan başka ayni zamanda Münzeviyi de görürdü- nüz. : — Münzeviyi mi? — Evet, <Dağ keçisi geçidir ni aşın- ca, Corpelet tepesi gelir ki onun zir - vesinde yirmi beş senedir bir adam o- turmaktadır. Bu, çok garip bir adam - dır. Bütün dağcılar oraya kadar tır manarak onu ziyarete gelirler. — Bir papaz mı 0? Sinirli ve ciğerleri zayıf olanlar Çam ağacının bütün şifai tesirlerini haizdir. füsü kolaylaştırır. Siııı"geri Maklüyedar Cd Hikanlı imiş! — Ne çıkar, madem ki halini sonra | dan ıslah etmiş.. — EFakat işin tuhafına bakın ki açıke ça fena bir adamken hakim clması, haydutken fazilet timsali, şeytanken münzevi olması, başka türlü yapama « ” masından ileri geliyordu. Nasıl mr? Bundan yirmi beş sene evvel «Dağ kes çisi geçidi» ni geçerken, duvarın ya « rısından ötesinde, öyle bir başı dön « Mmüş ki, rehberlere sarılmış ve denizda boğulan bir adam gibi, onları da aşağı sürüklemek istemiş, Bunun üzerine reki berler onun kafasına vurarak bayılt « mışlar ve öbür tarafa bitkin bir halde irmişler ötesini artık anlarsınız... — Anlıyamadım... ğ — ÖbBdür tarafa geçince, geriye dön- meğe bir daha asla cesaret edememiş! M Hül âsasile banyo yapınız. banyosu tenefe Cildi güzelleştirir. Kokulan bize karşı harp ilâmına taraftar idi, İt- tihat ve Terakki içinde Fransız dostlu- ğgunun mümessili sayılan Cavit Beyin |© İstanbula inmekliğim lâzım geldiğine ir, Mitat Şükrü Beyden naklen po - izale eder. Neşenizi artırır. Şişesi 60 kuruştur. Her eczanede arayınız. DeposuTaksim eczanesi. ÇAM isim ve markasına ve etiket Fransızları temin ve tatmin hususun- dürlüğünden bir telefon aldıkla. 8 daki gayretleri Rusları susturmaya ki- |" bana haber verdi. fayet etmişti. Cavit Bey itilâf dev -| Mühim mesele? Acaba ne olabilir- İJetlerine teminat verirken «ben hü -di? Hemen kendimi toparlayıp merak kümetin âzâsı bulundukça hiç merakiçinde yola çıktım. Yolda düşünüyor-|kuz yaşında iken Amasyada kaybolmuştar, | etmeyin, biz harbe iştirak etmeyiz» di-|dum. yor ve onun sözüne de emniyet edi - (Arkası var) |N.'ısınn Karşıbağ Taşlotuk z KAYIR : Seferbezliğin dördüncü senesinde mahallesinden Çıtak oğullarından Hüseyin kızı Lütfiye do- Bi geçen sene görenler va dir. Adresini bi- üzerinde Takslm eczaneı Si firmasına dikkat ediniz, « Doktor Hafız Cemal Lahiiye —mitehanası Pazardan — masda — hergün —3 - 6 'll)ıvııı'.ın.ııııtm No, Telefon: 2398 e. !Eı—uîx |

Bu sayıdan diğer sayfalar: