8 Aralık 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Aralık 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa SON POSTA Birincikânun B)—. 1 ralat Defterdar Yahnikapan Babıâlide açılacak kör, Ü'Eâ t'îlhfe 4% Gençler eroin adlı mel'un E sağır ve dilsizler mektebi Dilsiz, sağır ve körler kurumu reisi “ Memleketteki dilsizlerin ekseriyetini kadınlar teşkil ediyor , dedikten sonra kulağıma fısıldadı: “Aman bunu yazma, bütün bekârlar kapımıza dolarlar ! zehire nasıl alışıyorlar? Hakiki müşahedelere müstenil l] levhalar ve bunlardan çıkan neiict ; Yazan: Kemal Tahir «Beyaz Ölüm» ü ben ilk önce şöyle/ FEYR Yazan : Selim Tevfik İzmir sağır, kör ve dilsizler mektebinde kör talebenin orkestrası Babıâğlide, bir «Dilsizler, sağırlar, körler mektebi» açılıyor. Dün, dilsizler, sağırlar, körler ku - Tumu reisi Süleyman Gök ile konuşu- yordum. Onun söylediğine göre, mem- leketteki dilsizlerin sayısı yirmi bine Bence bu hesapta mutlaka bir yanlışlık var. Çünkü kılıbıkların yekünu bile yirmi binden beş on misli fazladır. Şoförlere sorarsanız, — memlekette yüz binlerce sağır vardır. Otomobil altında kalanlardan sual eylerseniz, memlekette yüz binlerce kör mevcuttur. Bu itibarla, bir sağır - lar, dilsizler, körler mektebi açılaca - ğanı öğrenince parmağım ağzımda kal- di ve: — Acaba, dedim, bu kadar talebeyi hangi bina istiap edebilecek? Fakat, sağırlar, dilsizler, körler ce - miyeti reisinin sözlerinden anladım ki, şimdi açılacak olan esağırlar, dilsiz - ler, körler» mektebi nümuneliktir. Çünkü Süleyman Gök: — Şimdilik, diyor, ancak yirmi ta- Tebe alabileceğiz! Daha fazla talebe almak arzusun - daymışlar amma, maalesef - gelirleri müsait değilmiş. Koca sağırlar, körler, dilsizler kurumunun bütün — varidatı, takvim satışından ibaretmiş. Şimdi bu yârmi talebeyi seçerken çok titiz dav- ranyyorlarmış. Çünkü dilsizlik, sağır - lik dolandırıcılığı yapan açıkgözler de varmış. Bunlardan bazıları, dilsiz gibi dav- ranarak dilsizler cemiyetinin hamiye- tini dolandırmışlar. Şimdi cemiyet â - zaları, bir daha dolandırılmamak için Ççok sıkı davranıyorlarmış. Kendile - rinden yardım istiyecek olan körlerin, dilsizlerin, sağırların hakikilerini sah- GÖNÜL İŞLERİ! Bir erkeğin çocuk İstememesinin Sebepleri.. Bir kadın okuyucum kocasının ço- €uk istememesinin açıkça söy ene- Hinden gayri bir sebepten doğabile- ceğinden şüphelenmiş, bana soru - yor. Söylediği şu: «Üç senedenberi evliyiz, bu müd- det zarfında bir kaç defa anne ol - mak ihtimalinden şüphelendim. Her defasında da kocamın muhalefet eri ile karşılaştım; Zengin değiliz, bakamayız, sefil ederiz, dedi. Fakat ben içimden dü- şünmiye başladım: — Acaba kocam benden ayrılmak mı istiyor, diye merak — ettim, dersiniz, kocamın Heriye — sürı sebepler ne dereceye kadar va tir?a * Gerçekten bazı erkekler hedef it- n telerinden ayırt edebilmek için akla gelmedik çareler düşünmüşler. Fakat dilsizlik sahtekârlığı yapmıya niyetli olanların gözlerini açmamak için, bu çareleri ifşa edemezlermiş. Dilsizler cemiyeti reisi Süleyınan Gök, bana, bayramdan sonra tedrisata başlıyacak mektebin binasını da gez - dirdi. Talebeler, Yeni Nesil mektebi öğretmeni Bayan Neyyire tarafından okutulacaklarmış. Bayan Neyyire, İz- mir dilsizler mektebinde iki sene staj görmüş kıymetli bir hocaymış. Bence bu mektebin müdürlüğüne de, zoriu| bir kaynana bulmalı. Onu göre göre, | biçare dilsizler de çenelerini açmanın yolunu öğrenirler. Fakat şaka bertaraf. Yeni mekte - bin konforuna hiç diyecek yok. Yep - yeni sıralar, pırıl pırıl yemek masala- rı, gicir gicir karyolalar... İnsan bunları gördükten sonra: — Gözün kör olsun! — Dilin tutulsun! Sözlerinin hâlâ birer beddua sayıl- masına şaşıyor. Eğer dilsizler, körler, sağırlar mek- tebi, takvimlerini satıp ta kadrosunu, konforunu biraz daha genişletirse bu eski ve meşhur bedduaların birer ha- yır dua şeklinde kullanılacakları mu- hakkak! Refaha, rahata, şefkate, ihtimama, bilgiye kavuşmasını istediğiniz bir düşkün ve namuslu ahbaba rastladı -| nız mıydı, hemen teselli vereceksiniz: — İyi olur inşallah... Üzülme. Al - lah büyüktür, Senin gözünü da kör e- der elbet! Açılacağı gazetelerle ilân edilen dil- sizler, körler, sağırlar mektebine, da- ha şimdiden, müthiş bâr tehacüm var- Mmış, Fakat müracaat edenler içinde | tihaz cmk'en hayat seviyesine va- rıncıya kadar çocuk sahibi olmak - tan çekinirler. Gerçekten bakıp bes- liyemiyeceklerini düşünürler, fakat bir defa korktukları ihtimal ile kar- şılaşınca endişeleri birden - silinir, yerini neşe kaplar, 1625 de Osmanlı devletinin def! darlığı «Yani kapan»s abiyle me hur Ahdülkerim Efendi yepardı kap ona talebeliği zamanından kalr tır. Beyazıt imaretine mülâzemeti € nasında aç gözlülüğü ve sofraya' yemek | geldikçe kurt gibi saldırıp dolmaları, yahnileri kapışı ile «Yahni kapan» is- mini almıştır. * Müjdecinin âkıbeti 1638 de Dördüncü Murat Bağdadm fethire gidiyordu. İzmitten ayrılı: av- rılmaz, kendisile beraber gelen Hase- kilerden birinin İzmitte bir erkek ço- cuk doğurduğu haberi geldi. Müjdeyi getiren adam mMuhafaza altına alındı, ve tahkik edildi ve doğan çocuğun er- kek değil, kız olduğu anlaşıldı. Acele ile müjdeyi yanlış getiren cerci Padi- şahın emriyle esasen derhal kazığa vu- ruldu. * Tüfek ve kılıç işiemez kalkan : e Ayni sene ordu Padişahla beraber Musula vâsıl olunca, bir Hint elçısı gel di ve Dördüncü Muradın bak yüz sürerek getirdiği bir sürü met hediyeleri takdim etti. Hediyeler içinde fil kulağından ya- pılmış ve Üzerine gergedan postu © çirili kan vardı. Dördüncü Murat bu kalkanı önüne | koydurdu. Eline geçirdiği bir tuğla ile o kadar müthiş bir kuvvetle vurdu ki, | tuğla kalkanın bir tarafından geçip ö- teki tarafından çıktı. Padişah kalkanın içine 500 altın koy durarak elçiye iade etti. * Türkiyede ilk kadın e!'çi 1612 de Gürcistandan İstanbula bir kadın elçi geldi, Kadın sefir, Padişahı İran harbine devam etmeğe teşvik e- den Özbek elçilerile uğraştı. harbi dur durmak istedi. Fakat muvaffak olama- dı. körler çok azmış. Çünkü körlük, gözle görülür bir bedbahtlıkmış. Bu itibar- la, gözlerinden mahrum kalanlar, a - ivuç açıp, körlüklerini teşhir ederek para kazanmayı, mektebe yazılmaktan daha kârlı buluyorlarmış. Yani, sizin anlıyacağınız en açıkgöz sakatlar kör - lermiş! Ben: — Acaba, diyorum, körlük, sağırlık, dilsizlik te irsi midir? Cemiyet reisi: — Asla diyor... Hattâ meşhür ha - tiplerimizden birisi, cemiyetimize da- kil bulunan bir dilsizin oğludur! Son - İra, bizim âzalarımızdan çoğu, çok 'mrsm izdivaçlar yapmışlardır. Me - |selâ geçenlerde, kör bir erkekle, dil - Sonra bir sınıf erkekler de vardır ki onlarda çocuk istememe meyli :2- divaç rabıtasını muvakkat — telâkki etmelerinden doğar, fakat bu sımf erkeklerin sayısı çok —mahdultur, Bizli düşünceleri de çabuk anlaşılır. Ben bu meselede daha ziyade (lk şıkkın mevzüu bahso'duğunu sanı - yorum. Bu takdirde ize vaziyeti ida- re etmek kadına düşen bir iştir. ... Bayan Kadriyeye: İnanmayınız, nikâh memurunun kata kaplı defterine yazılmıyan hiç bir akit mutcbet değildir. Noterde hizmetçi alınır, zevce değil. TEYZE lı siz bir kadın evlenmişti. Çocukları hiç kusursuz doğdu. Güldüm: — Kör bir adamla, dilsiz bir kadı - nın evlenmesi... divaç! Kadının bütün günahlarına e - bediyyen göz yummuş bir koca, ve yiyememiye kocasının başının — etini mahküm bir zevce! Mes'ut olmamala- rına imkân mı var ki? Bay Süleyman Gökün, ayrılırken söylediğine göre, memlekette mevcut dilsizlerin ekseriyetini kadınlar teşkil ediyorlarmış. Bay Süleyman Gök: — Fakat, diyor. Sakın bunu yazma- yın... Çünkü evlenmek niyetinde olan bütün bekârlar kapımıza dolarlar! Selim Tevfik - a | Büu iâ- imiş (tüfek ve kılıç işlemez) bir kal | Voltere göre ideal iz- tanıdım: Nahit isminde bir arkadaşım vardı. Galiba Aksarayda oturuyordu: Uzun boylu, güçlü, kuvvetli oldukça güzel bir delikanlıydı. Bir gün adliye koridorlarında kar - şılaştık. adan buradan konuşurken: — Gel bu akşam bul dedi, şöyle biz bize bir eğlenelim. O akşam buluştuk, içiyorduk. Bir a- ralık masadan kalktı. Avdet ettiği za- an halinde hiç bir fevkalâdelik für- edim. Bir kaç kadeh daha içti. | Müthiş terliyordu. Merak edip sor -| du: — Terliyorsun Nahit? Cevap verip vermemekte tereddüt ediyor gibi bir durakladı, sonra bir - denbire: rma, dedi. Gene sustu. Ve birdenbire damdan düşer gibi! — Sen hiç ercin kullandın mı? diye | sordu. — Hayır. — Yazık. | — Neye yazık? — Öyle bir zavki var'ki... Nasıl alıştığını anlattı. Daha bir| haftadır içiyormuş. | — Arkadaşlar dans salonunda çe - . Bana da ve .». Sade rakı ile be |se böyle terletiyor. — Zevki nasıl? Anlatamam, Kokladıkça anlaşıl- maz. Hem bir iyiliği varsa kullanması kolay. Şöyle bir gürdan ucile alır, bur- nuna dayarsın. Derin bir nefes alır - sın. Oldu gitti. Meze imiş, su imiş, hiç r içilir-| “|bir şey istemiyor. Al cebine bir paket sokakta, evde, yazıhanede bir kenara çeki! kokla. — Ne kadar koklüyorsun günde? — Bir, bir buçuk paket. — Koaç kuruşa paketi? — Boy boy, 25, 35, 50, 60... Ben 25 kuruşluğundan alıyorum elveriyor. — Nahit yaptığın doğru değil, zehir insanı mahveder. — Yok canm istesem hemen bıra - kırım. — Nereden alıyorsun eroini? — Her yerde satıyorlar. Unkapanın- da, Çarşıkapıda, Sirkecide, Beyoğlun- da... Her yerde... — İçenler çok mu? — Bir sürü varız. O gece bu müthiş iptilâdan vaz geç- mesi için bir sürü nasihatler verdini. Fayda etmedi. Nahide bir uy sonra gene adliye ko- ridorunda rastladım. Tamamen bit - mişti, Yarı baygın oturuyordu. Elbi - sesine, tıraşına o kadar ehemmiyet ve- ren, şik çocuk tamamen değişmiş, üs- tü başı, yüzü, bilhassa gözleri tama : men başkalaşmıştı. — Bu ne hal Nahit? dedim. — BSorma, barmanım, diye cevap verdi. — Harmanım ne demek? — Sabahtanberi alamadım. Boşta - yım da. Artık çalışmıyorum. Kemal kardeşim bana büyük bir iyilik eder misin? — Söyle. — Bana yirmi beş kuruş ver. — Ne olacak? — Şu zıkkımdan alacağım. Biliyo - rum olmaz diyeceksin, yaşıyamam on- bu m seninle, Öyle |* Bir ay sonra ona tekrar rastladıı! tamamen bitmişti İları satın almak büsbütün güçleşmik ” ti. Paketi ele vermiyorlar, dükdl koklatıyorlardı. Günde dört paketi papel eder. Bu kadar parayı ben, zaman nerede bulurum. Başka bir tuttum. Bir kâğıt parçasımı bükü ince bir boru baline getiriyorum. boruyu burnumun tâ içine kabi! ol duğu kadar sokuyor öyle çekiyorü? Bu süretle eroin beynime tesir yordu. Biliyorum çok kötüledim. Eskid kullananlar zerresini vermiyorla!l Halbuki yeni alışanlar bu kadar h değillerdi. Ben de bir kaç arkadaş! yarttım. Bunu hiç unultamıyorum. alçağım ben... e 3 EEF, N * O vakittenberi Nahidi hiç görm€ dim, Fakat tekrar içmeğe başladığı duydum, Şimdi nerede, ne h.ııd.ıw," lâ yaşıyor mu? bilmiyorum. Kemşl Tuhir AA İki nunaş karıştırılarak yapılan bir takım DETETEEREFE , EETEECEEE | TEFE, suz Kemal. Artık Ben | Solda: Alt kısım siyah kad ıfed’ı bitdim. Keaell dir. Üstündeki uzun ceket gri miâ Nahit yalan söylemiyordu. kendendir. Siyah jup çok dar v& ÜĞi * Bir müddet sonra bir ahbaba Nahi- di sormuştum. — Bırakmıştı, tekrar başladı, dedi. Ona son defa rastladığım zaman ge- me erocini bırakmıştı. dür. Ceket raglan kolludur. K0 dikişi üzerine (jur) yspıhmşul' y Ajurdan göğse de - modelde görd 4 nüz şekilde - geçirilmiştir. Kollar Ti ğıya kadar boldur. Bilekler de üi» siz ve yalnız lâstik konularak bu" müştür. Yaka tamamile kapali — Annemi az daha öldürüyordum, |biraz diktir. dedi, tekrar cehdettim. Bu sefer ko - Tayını rakıda buldum. Geceli gündüz- lü tam bir hafta içtim. Şimdi iyiyim. Neler çektim. Bu toz insanda insanlık bırakmıyor. Son zamanlarda satıcılar, mallara hile yapar oldulardı. Kireç, aspirin falan karıştırıyorlardı. Günde dört paket vız geliyondu. Daha sonra- Sağda: Bu takımın üzerindzn Jecek truvakar tayyör. Güzel bir & kıyafetidir. Kol dikişlerinden ve€ #' ğüsten aynı şekilde bir sıra jur rilmiştir. Yaka diktir. İki dugıni likleniyor. Yakanın etrafınd? Ki Ş bir kürk band önden eteklere ” iniyor ve bütün eteği çeviriyor. ?glıgâ-ı İ $ E'Eğ a AM w p ! Üi <

Bu sayıdan diğer sayfalar: