3 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

3 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKİNCİ KISIM — A. R, Kapı çalınmıştı, Cemil derhal yerinden fırladı az kalsın misafirin üzerine atılacak : “ Ah Emma seni ne kadar özledim,, diye bağıracaktı, fakat genç kız, gözleri ile işaret yaparak onu bu fikrinden vazgeçirmişti. Orsk'da, ügörüşünüz» demekte cid- den hakkınız varmış. Korkuyorum ki;| — Hoş bulduk, aziz prensesim. beni de bir ihtilâlci yapacaksınız. — Aman, yavaş söyle.. her şeyden Yusupof, derin derin içini çekmiş -|evvel şunu ihtar edeyim ki; artık bura- — Hoş geldin, aziz dostum. ti: da prenses yok. — Kim bilir?.. Bizim bile kıpkızıl| — E, nasıl hitab edeyim. bir ihtilâlci olmıyacağımız ne malüm?.| — Sadece, Emma. Demişti. — Pekâlâ, Emma.. nasıl istersen öy- Cemil, Prense veda ederek apartı -|le olsun... Fakat sen, fena halde üşü- mana girmişti. Kendisini reveranslar -| müşsün. Z la karşılıyan hizmetci Anuşkaya, gi -| — Evet. Keskin bir soğuk var. dip yatması için izin vermişti. Odasın-| — — Paltonu çıkar. Soyun. Şu köşeye da bir hayli zaman gezindikten sonra: | geç.. — Zavallı Maşa!.. Senin saf kalbin, bu çılgın canavara senelerce nasıl tap- mış?... Eğer burada olup da bu rezale- ti gözlerinle görseydin, muhakkak te- cennün ederdin. Diye söylenmişti. 1 * Ertesi gün, (Madam lâ Kontes Olga Nerimanof) un üç saatlik ziyaretin - den bir hayli yorgun düşen Cemil, ge- niş sedirin üzerinde tok bir kedi gibi is- tirahat ederken, vakit epeyce geçmiş.. — saat dokuza gelmişti. Fakat Cemilin kalbi, büyük bir sa - bırsızlık içinde idi. İkide birde saate bakarak: — Emma, niçin gelmedi?.. Onun da şimdiye kadar gelmesi lâzım gelirdi. yordu: nuşalım. Beraberce gideceğiz?. — Nereye?.. — Gittiğimiz zaman, görürsün. Emma, sobanın yanındaki koltuğa yerleşmişti. Cemil de oradaki küçük bir taburayı çekmiş; Emmanın dizle - rinin dibine oturuvermişti. — E.. söyle bakalım, aziz dostum.. nasılsın i — Bildiğin gibi Emma.. ya, sen?.. — Ben de, soba borularının üzerin- deki fırıldaklar gibi.. muhtelif rüzgüre ların cereyanına tâbi olarak dönüp du- ruyorum... Bugün halam geldi, değil mi?.. Diye, söylenmekte idi, — Evet, geldi. Nihayet, dokuzu haber veren saatin| — Çok kaldı mı?. çanlarına, birdenbire kapının zili de| — Üç saat. karışıvermişti. Bir saniye sonra da ka-| — Eh, ne ise.. geçmiş olsun... Dün pı açılarak, Madam Anuşka başımı u -|gece de, Yusupofla beraberdin? zatmış: — Evet, k — Bir misafiriniz daha geldi — Mükemmel bir komedi seyret- Demişti. . tin?. — Kim?.. Nasıl misafir?. — Genç bir kız. Cemil, derhal yerinden — fırlamıştı. kapıya koşmuş, küçük hole bakmıştı. Az kalsın, orada duran genç kızın ü - zerine atılacak : — Ah, Emma.. bilsen, seni ne ka- dar özledim. Diye bağıracaktı. Fakat; genç kızın, gözleri ve dudak- larile yaptığı birişaret üzerine derhal sâkin ve ciddi bir vaziyet almış: — Buyurunuz Madmazel. — Çok çabuk olmak şartile. Geç Demeye mecbur kalmıştı. kalmıyalım. ğ Prenses Emma Feedorovna, sür'atle| — Cemil, dışarı çıktı. Anuşkaya emir- küçük salona girmiş; kapıyı kapamış- ler verdi. Tekrar odaya girerken, su - ti... Ö zaman ikisinin çehresinde de|allerine devam etti : samimi bir tebessüm uyanmış; Emma,| — — Mutlaka gitmemiz lâzım mı, Em- başındaki kasketi fırlatıp attıktan son-| ma?.. r__ı_:_;llen'nî Cemile uzatmıştı: — Mutlaka, —R — Seni biraz telâşlı görüyorum. — Sorma... Müthiş bir mücadele i- çindeyim. — Muhakkak, izdivaç meselesile... — Yok canım. O cephe, benim için bir oyuncak meselesi... Ah; karşımda asıl bir azgın güruh var ki... Ne ise, birazdan gözlerinle görür.. öğrenir - sın. Madam Anuşka, elinde bir tepsi ile içeri girmişti.. ve, daima kibarlara hiz- met ettiğini iddia eden Anuşka; Cemis le karşı terbiyesinin derecesini göster- — Nasıl kornedi Emtna.. şuna, bir trajedi desene... — Yoook... Seyrettiğin sahne, he- nüz komedidir. Daha, trajediye vakit gelmedi. — Bir kadeh konyak içersin, değil| mi?. Hattâ.: biz buy küdoh” fanü bakla üşüm, — Şu halde, kadına söyliyeyim. Der- hal bir punç hazırlasın. Emma, bir daha saate baktı: Bir Doktorun Günlük Notlarından PAZAR © Karaciğer ve safra Kesesi ağrıları Mide üzerinde duyulanı şiddetli ve az çok “mzün fasılalı sancılarda mutlaka kâara ci- Şer ve safra taşlarını düşünmek lâzım- dir. Esasen göbeğin üzerindeki bütün şid - detli ve fasılalı sancılarda kara ciğer Afetlerini aramak mecburiyeti vardır. Mide nahiyesinde çok şiddetli sancılar ya mide çibanında ve yabud mide kan - serinde olur. Fakat bunların ağrıları sık sıktır. Halbuki kara ciğer ve safra taş- larına atd olan sancılar seyrek ve fasıla- bdır. Datma böyle sanerlara ehemmiyet vermek ve derhal tedavisine koşmak lâ- zimdır. Çünkü hangi ihtimal olursa ol- gülümsemiş.. elindeki tepsiyi masa - nın üstüne bıraktıktan sonra, Emma - nın yüzüne bakmadan odayı terketmiş- ti. Cemil, Emmaya bir kadeh konyak vermişti... Emma, kadehteki konyağı son damlasına kadar içtikten sonra, di- linin ucu ile ince ve zarif dudaklarını sun işin başlangıcında yapılan tedavi || Yalamış: dalma muvaffakiyel verir. — Bir daha... İ——— Demisti. V) Bu notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kölleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gibi imdadınıza yetlişebilir. Cemil; bu garib rtuhlu kızın, bu ser- şirah duyarak: (Arkası var) — O kadar vaktimiz yok. Biraş ko-| taksa, bence iki İbir tehlike yoktur. mek için ,ona manalı bir tebessümle |dan sü SON POSTA *« Soa Posta » nın Tarihif Tefrikası * 17 ——— Sama'ya: “Sen Kralın kızını seviyor muşsun ,, dediler ve Sertellâya doğru yola çıkardılar . Sumerlilerin an'aneleri mucibince esirlere kız verilmîyorau, halbuki Gudeanın kızının esir Elâm zabiti Sama'ya âşık olduğu söyleniyordu. — Evet.. dün ve bugün pencereden bahçeye bakarken gördüm. Sama da a- ğgaçların arasında ceylânlarla oynaşı - yordu. — Nasıl olur, Nâraş? Sama, bir &- sirdir. Kızım onu sevse bile, onunla Emma, paltosunu çıkararak söyleni-| birleşemez.. — Kızınızın hayatı onunla kurtula- birleştirmekte hiç — Yavaş söyle, Nâraş! Göklerin kulağı her zaman açıktır, Ulu Tanrı bu sözleri işidirse, göklerin gazakından kurtulamayız, Töremizde esirlere kız vermenin yasak olduğunu unuttun mu sen? — Sama da Elamda bir Türk kabile- sinin oğludur. Töremiz: (Yabancıya kız vermel!) diyor. O, bir yabancı de - gildir bence. — Sus Nâraş, sust Günah işleme! Bu sözlerle sarayıma ve yurduma u - gursuzluk getireceksin! Ben, kızımın böyle bir tutsak ile birleşmesine ta - hammül edemem. — Ya bu yüzden ölürse..) — Kanımı içime akıtır, ıztırablarımı yenmeğe çalışırım. Atalarımın bana bıraktığı töreyi bugüne kadar bozma - dım. Bundan sonra da - kızımın bir gö- ll işi için « bozamam..: — © halde Sama'yı saraydan uzak- laştırmalısınız! — Doğru söylüyorsun! Onu yalnız saraydan değil, Ur'dan da uzaklaştır - malıyım. — Nereye göndermek fikrindesi - niz? — Sertellâya.. — Çok iyi olur. * (Sama) Sertellâ yolunda Gudea, hâssa zabiti Sama'nın mai- yetine on iki muhafız vermişti. , Sama, ertesi gün Sertellâya gitmek üzere yola çıktı . Sama, Ur şehrinden neden uzaklaşı tırıldığını bir türlü anlıyamamıştı, Hâssa alayındaki arkadaşları ona sadece * — Sen kralın kızını seviyormuşsun! Demişlerdi. Halbbuki onun bir şeyden haberi yoktu. Sama kralın kızının yüzünü bi- le görmemişti. Fırat boylarından gidiyorlardı. Sama, çok güvendiği ve sık sık şa - kalaştığı muhafızlardan birile yolda konuşarak ilerliyordu: — Kaç günde varacağız Sertellâ' - ya ? — Yedi gün sonra.. — Uzun bir yol. — Fakat ;tatlı bir yolculuk! — Neresi tatlı bu yolculuğun? Ur'. üyoruz. — Kabahat sende..! — Niçin? — Ur'da sevecek kız mı bulamadın? Ateşle oynıyanın elbette eli yanar.. — Kimden bahsediyorsun? — Kralın kızından.. — Sen de mi inandın bu masala? — Masal değil.. hakikat.. — Yalan.. yalan.. hepsi yalan. Ben kralın kızını tanımıyorum, — Bahçede dolaşırken görmüşsün! — Hayır.. görmedim. Belki o beni best hareketi karşısında, ruhen bir in-| görmüştür. Sama'nın arkadaşı susmuştu. Bir kaç dakika konuşmadan yürü - SÜMERYILDIZI,. TUNÇANY a Yazan : Celâl Cengiz düler. Sama sordu: — Gudeanın kızı (Güneş) den ka- çıyor diyorlar... Pencereden beni gör- mesine imkân var mı ? — Ulu Mâbud kendisini affetmiş. Artık (güneş) e bakabiliyor.. ve sen bahçede dolaşırken: (Bu yakışıklı za- bit kimdir?) diye sormuş. — Benim bunlardan haberim yok. Şimdi kralın beni Ur'dan niçin uzak - laştırdığını anlıyorum. — Fakat, kralın kızı beni sevse bile, ben onu sevemez- dim. — Sumer kralının kızı dünya güze- lidir. Ona bakan gözler bir anda kama- şır.. böyle eşsiz bir güzel sevilmez mi hiç..? — Çünkü ben bir başka kıza gönül verdim. Üstüste sevgi olur mu? İnsa- nın kalbinde bir kadın sevgisi yaşar - ken, bir ikinci kadını nasıl sevebilir> — Doğru. Eğer bunu krala söylemiş olsaydın, seni yanından ayırmazdı. — Ur'dan ayrılırken bir şeyden ha- berim yoktu. — BSevgilin Elamda mı? — Hayır. Ur'da.. hem de Ur sara -(| « :5T.B TI 00,00 yında, © 7.5T.B. TTT 00,00 — Tuhaf şey! Ben Ur sarayındaki || —— kızların kimler tarafından sevildiğini Devlet Demiryolları Borçları bilirim. Nasıl oldu da bunü duvma - Hü dım! İBrgani %.TSı Anadolu Tvell 40,0* — Duyamazdın! Çünkü ben sevgi-||E”s Ersurum. 95,00 || Anadolu M — 4$,0) mi ilk defa sana açıyorum. Sosyeteler Eshamı — Sevgilinden duyabilirdim. Litra — Ondan da duyamazdın. Çünkü sana söylemeğe muktedir değildi. Sumerli muhafız hayretle Sama - nın yüzüne baktı: — İşte bir muammal Kızlar sevgi - lerini biribirlerine söylerler. Ben bu iş- leri çabuk duyarım. — Benim sevgilim uykuda. Henüz konuşmuyor. Bunu ancak dört ay son- Ya duyabi_li,ı.iiıı. v RADYO Bugünkü Program 3 İkincikânun 1827 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk musikisi. 1280 Hava- dis. 13.05: Plâkla hafif müzik. 13.28: Muh - telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Ambüsadörden naklen varyete mü - ziği. 19.30: Konferans: Selim BSırrı Tarcan tarafından, 20: Müzeyyen ve arkadaşları ta- rafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 2030: Belma ve arkadaşları tarafından Türk Muhafız askeri kahkahayla gülme ğe başladı: — Tunçayı seviyorsun desene... — Evet., onu seviyorum. Hem de çıldırasıya... — O halde ben de sana şimdiden haber vereyim: Tunçay başkasının ma hdır. Sen ona mâlik olamazsın! — Kimin olursa olsun.. beni, ont sevmekten kimse menedemez. — Tanzer gözlerini kaybetmekle beraber, gene tehlikeli bir adamdır. On- lar birbirlerini çok severlerdi. Tanzer sevgilisini mabedden kurtardı.. onun yüzünden gözlerini kaybetti. Tunçayı - kör de olsa - kimseye kaptırmaz ar « tık. * (Arkası var) vereaesaeneseesesAnARALALA AA KEKELENE nnn * Son Posta 4 İstanbul Gelir ve Para BORSASI 2-1 . 1937 Türk Devlet Borçları Kira © TAT.B. 12,90 Lira * 8 Hazine B. 00 10 Dahilt istikmas 95,00 Küra İst. Tramvay 22,5) Bomonti 9, S0 Terkos 1475 A, Çimento — 15,35 ÇEKLER Kış 618,00 ;lnohl 17,0125 ( Liret NAKİT Kış. 20 F, Frangi 117,00|| 1 Mark 1 Dolar 1 İsterlin 20 Liret İs. B. Mü. ..» Ha » » Narme Merkez B. D. 61.00 10,00 10,00 92100 LT L için 0,7945 150938 İsterlin P. Frangi Kış. »» | 1600 | 20 Drahmi — 23,0) 622,00 | 20 Leva 23,05 125,0) || 20 Ley 1402 L K LK Mübadil Bon. — 00,00 Gayrt » » 000 ) Altın 1019 , Mocldiye 02 JErsdi Fonsiye 1884 senesi n 1003 103,00)| 1911 üı S10 Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan geraneler yunlar - j z Müsikisi ve halk şarkıları. 21: Baat âyarı: Or- || istanbul cihetindekiler: kestra, 22: Alans ve borsa haberleri. 2230: |) , L L £ (ziya Nuürü, Alemdarda : Plâkla sololar. (A Riza), Bakirköyünde : (İstepan). Yarınki program Beyandda ; (Haydar). Eminönünde : 4 İkincikânun 1937 (Bensason). Fenerde : (Arif). Karagüm- SWTANUNUŞ rükte : (Arif). Küçükpazarda : (Hikmet Ökle neşriyatı: Cemi). Samatyada : (Brofilos). Şehre - mininde : (Nâzım). Şehzadebaşında : (Ü- niversite) Beyoğlu cihetindekiler: Galatada : (Sporidisi, Hasköyde : (Ni - sim Aseo), Kasımpaşada : (Müeyyed). Merkez nahiyede : (Kanzuk, Cüneş). Şiş- lde : (Halk). Taksimde : (Taksim, İti - madi. Üsküdar - Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada: (Merkez). Heybelide : (Yu* suf). Kadıköy Pazaryolunda : (Merket). Modada : (Paik İskender). Üsküdar Se- lmiyede : (Selimiye) 1230: Plâkla Türk müsikisi. 12.50: Hıv.ı- dis, 1305: Plükla hafif müsik. 13.25: Muh - telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 17: İnkilâb dersleri: Üniversiteden naklen, Mahmut Esat Bozkurt tarafından, 18.30: Plâkla dans musikisi, 19,90: Çocuklara ma - sal: İ. Galib tarafından. 20: Rıfat ve arka - daşları tarafından Türk musikisi ve halk şar- kıları. 20.30: Satiye ve arkadaşları tarafın - dan Türk musikis! ve balk şarkıları. 21: Ba- at âyarı :Şehir Tiyatrosu dram kısmı tara- fından bir temsil. 22: Ajans ve borsa haber- deri. 2230: Plükla sololar

Bu sayıdan diğer sayfalar: