12 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

12 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 İkincikânan —— Oruncu İttihad ve Terakkide on sen HARBİN İKTISADİ VAZİYETİ kısım SON POSTA Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — alât Paşa bir çok defalar Enverden İsmail Hakkı Paşanın Levazım .e î eislıgın den atılmasını istemişti er Paşa İsmail Hakkı Paşayı fevkalâde tutuyordu. Talât Paşa onun bu işden Enver Paşa: “Eğer o olmazsa Ordu aç kalır!,, diyordu, Orduyu, hemde memleketi aç bırakmıştı. aşlırılmasını istedikçe halbuki o hem Baap, bimdeki — tezkere dahi arafı iddianın — tutulur tek k"ı- bulunmadığını — göster - bindan L Bunun — için - bel- 'Iirıı..n d,h'!h bir şey daha ko - Biktak e kendisini biraz daha Zaptı umn".h;' zabit yaptım kerli, hayli güçlükle, işi res- 'rh—ın'ılı:m"n hakkındaki rica Wördikten #rasında, kendisine im- kas, SonTa onu serbest bırak- . Bu min — tezkeresine i deni'ıîü!m'le. alım satım mu- dekil h:.ıı teyin vukuunu göste- in mü, unmadığına göre ku - ve depo, € edilmesi icap eyle- b 'Ya konulmuş olan aske- ni Sin kaklırılmasını rica ile itan mn'::""_dui _'llııımeltıi yar lina "h'î!'. sivillere mahsus ' bir ıı;ııb“ kumaşlara o de- JYaç varsa bunların n idaresi ğ :_ı_,i'ğ""'""ı amade tutula- Oksa cevap — yo: ğ : | z l:lvin llıın bilir ne kadar insan : IRı::ı smail Hakkı Paşayı da Üescleyi :::l.m"'l: KA 'Ni harbe sevketmek çaldı; Soruyordu. H ŞPden şikâyet Öim, kendisini Talât Paşa, Lana | ler halde kendisi- | edilmiş — olacaktı. Üyeti görmeğe — gittim. n:.:l.ğ'î“ Enver Paşa imiş N müdah, fumaşlara benim ta- Miş. Talâk “ıf edildiğinden şikâ- l Aşaya işi bütün te - le ani at | hr tm. A dâka ile dinledik-| e Eânıh senden razı olsun... i bu yolda Yürümeğe teş - rda, z li l;"'_b" yandan komis- 'eni teşkil edilmiş o - Nezareti, ş o l m'"evd“ntmek ile meş- Yesi, n Bün bekledim, leva - l n Yazdığım tezkereye ce- MA Yi k aldırıp kumaşları bizim mua depodan askeri mus|i: Nesim Mazliyah yordum. Doğruca gidip onu buldum ve meseleyi etrafile anlattıktan sonra, le- mail Hakkı paşanın çok ısrarı halinde işi iaşeye devretmiş olduğumu söyliye- ceğimi bildirdim ve bu hususta ken - disi ile mutabık kaldım. Bir saat sonra paşanın yaveri otomobille geldi, beni alıp götürdü. İsmail Hakkı paşa beni odasının kapısında karşılıyarak- ilti fatlarda bulundu. Kırk yılda bir, bir işleri düşmüş olduğu halde halletmedi- ğimden dolayı serzenişlerini de ilâv etti. Ona göre iş hakikaten bir teklif sizlikten ibaret idi. Buna bir hal çare bulmak münasib olacağlım söylüyor, henden de bunu rica ediyordu. Ben de teklifsizliği kabul etmekle beraber hal çaresi bulmanın haddizâtında güç ol - duğunu ve bununla beraber zaten iş de benim elimden çıkmış bulunduğunu söylüyordum. Hattâ, teessüf etmeği de unutmadım: — Vah vah... dedim; eğer sizin bu bu kadar ehemmiyet verdiğinizi bil. ydim, dosyaları iaşeye devretmiş bu- lunmadan evvel işin bir hal şeklini a - a ü p îğ*lüıı. &sikalara Na: Etmesi ı alâmet ü İ Hakkı du. Dylemiş, o da « e a ı .;n" Mhîg:de,-hn_'" Jakkı Paşanın daveti çaldı, komisyonda p iraz K . #erzenişten BUi bi i yi ğ 'efehhümden » Onun aya; |) Ben bizzat Ki töyledim. O & bana otomobilin; gidip kendisin a ia ara K, enüiz geçemale devretmek idi S Mütabik kalmak isti Bu gibi ahvalde di-| v bir hal arı isticvap ve el |rardım. Şimdi iş benim elimden çık - 'zaran tevkif ve mu- zım gelirken buna dar Örmedim. Demek olu- Paşa işi hasır altı Kalktım, Talât paşa- 'ver paşayı aö-; ben meseleyi iyi yamıyan * © tarihte asker için lâzım demiş. , iken İsmail — Hakkı pa- son- İ va'nü ibaret o- SİZ etmi Dtiç etmek üzere be- istediğinin söyledi. hu dalı SST aakat bir adı “marönerek deha nâzik der. ini, Tasib gördüm ve zahmet da teşekkür e- i. Benim maksa- Şe nazırlığına geç - irdmuameleyi bitmedi. tedilmiş gibi göstermek tlttarafını ona bırak- İçaıştır. Maamafih Kemal beyle pekâlâ halledebilirsiniz. Ben burada kendisi ile işin esası hakkında bir münakaşaya da ebidline dim. Niçin girişmedim? Bilmiyorum. Bir metresi bile askeri giydirmeğe ya- olan kumaşı Almanyadan daha ucuz tedarik etmek kabildi « bu aşağı kali- teden sivil kumaşlara, neden dolayi de- ğerinden bir misli fazla fiat vererek al- mak istediğini pekâlâ sorabilirdim ve o da buna mâkul bir cevab bulmaktâ güçlük çekerdi. Bunu niçin yapmadığı- mı bilmiyorum. Fakat, yapmadım. O tarihte ben — çok yorgun, hattâ bitâb Pa ' C denecek derecede yorgundum. Bir ta- raftan gazetede, bir taraftan men'i ihti- İkâr komisyonunda, nihayet bir taraf - tan da mecliste çalışırken son haftalar- da bir de o sırada yapılmakta olan is - tikrazı dahili için propaganda işlerinde uğraşmış ve sürmönaj'dan tamamen bitkin bir hale gelmiştim. Bunun için mücadeleden kaçarak işi iaşe nazırının sırtına yüklemeği tercih ve İs. kı paşaya yukardaki sözleri söylemekle iktifa eylemiştim. Kara Kemal onun başlıca hasmı idi Bu söz, onunla biraz da eğlenmek | gibi bir şey oluyordu. Bilirdi ki Kara| Kemal onun başlıca hasmıdır. İşi onun. Bu gibi i Biraz ik- ram ve iltifat, biraz güler yüz, onun İteslim olmasını temine kâfiydi. Hal - buki iktısadi işlerin idaresinden dolayı |ne vakittenberi kendisi ile mücadele e- | den Kara Kemalden hiç ümidi yoktu. atlatmak kolaydı Bununla beraber bir şey söyliyeme - di O tarihten; biz'kağığün öontü'bende komisyonun işlerini iaşe devretmiş ve bir iki gün sonra da Al - manyaya gitmiştim, Döndüğüm-zaman her şey yıkılmış bulunuyordu. Bu me- selenin ne olduğunu öğrenmeğe imkân kalmamıştı. Yalnız şunu öğrenmiştim i benden bir müddet sonra Abranos- | n da kalkıp Avrupaya gitmişti. A - lelusul tevkif edilmesi lâzım gelirken İbu adamın kalkıp serbestce Avrupaya |gidişi, himayenin devam etmiş oldu- ğunu gösterir. İsmail Hakkı paşanın levazım işle - rini nasıl idare ettiği hakkındaki bu mi- İsali ben böylece hikâye ile iktifa edi - yorum, Bundan çıkarılacak neticeyi' o- kuyuculara bırakmayı daha muvafık | bulurum. Gerek merkezi umuminin, | gerek İstanbul heyeti merkeziyesinin İsmail Hakkı paşa hakkındaki fikirleri | iyi değildi. Bilassa Talât paşa onun çok aleyhinde idi. Bunun için, yukarda da söylediği gibi, bir çok defalar, Enver paşaya mü- racaat etmiş, onun İevazım reisliğin - den çıkarılmasını istemişti, Fakat, her defasında Enver paşa buna muhalefet etmiş, «eğer o olmazsa ordu aç kalır!» |demişti. O olmazsa ordu aç kalır!.. Fakat, o, hem orduyu, hem de memleketi aç bı- rakmıştı. Eğer Romanyanın istilâsın - dan sonra oradan bir hayli mikdar er - zak çekilmemiş olsaydı, İsmail Hakkı paşanın iktısadi idaresi hem memle - keti, hem de orduyu aç bırakacaktı. İHak *7 ta halledemez. Bütün ümidi bende idi. | raz lerde toy olması icâb eden bir | bulmuş olacak, ki sustu; doğruldu ve İdı. | ağır ge Yolı Vapur kırmızı denizden ağ | Bombaydan geliyo |ların çoğu Ciddeye çıkacak' denlizi yakıyor; sular d on kişi güvertede, geniş hasır kanapelere uzanmış oturuyorlar, Bil- mem kaçıncı dondurmamızı yiyoruz. Limana - yaklaşıyorduk. bir çok Hindli müslümanlar eşyaları: nı taplamış bekleşiyorlardı. Hepsinin yüzünde, büyük bir iş yapmağa hazır- lanan insanlara mahsus bir ifade vat- | dı. Gemi rıhtıma yanaştı. Ya ak, kısa entarili Arap çocuk: çekirge gibi vapura tırma- bire: | nıyorlar.. Hacca gidecek yolcular inince gemi boşalıvermiş: a ken güvertede rının üstüne Çömelmiş ağlıyan zümüze ilişti. Mütemadi - Kadın onun y O vakit bütün yol snasında sempatisi ve güzel konuşmasile kendini sevdir - miş olan ve beş altı dil bilen ihtiyar Hicazi di; ve kadınla hindçe ko * lr.u.şıı»a(ııı başladı.. Kadın bu konuşmadan biraz teselli bizim İhtiyarla beraber rıhtıma cık!_v, Yirmi dakika sonra Hicazlı döndüğü vakit hepimiz merakla sorduk: Zavallıcık, dedi, burada tanıdığı $ Mektupla, vapurdan onu vaadetmiş, sSÖz vermiş. ğız beklemiş, beklemiş. Adam yok.. Acemi olduğu için şaşırmış ve | s& har tıya düşen kadın gibi o da başlıfnış ağlamağa.. Adama - döhşetli nezaretine | küfür ediyor ve kızıyor.. Boyuna mı -İneyim, işlerimi halledeyim, vasiyet ; rıldanıyor! Ba - na Bana diye sö) İçimizden genç: — Bunda üzü- lecek ne van A - dam sende.. dedi. O vakit ihti: n gözleri parladı. — Böyle söyleme delikanlı dedi. Söz insanlığın temelidir. Bir insan sözün- deki sadakat derecesine göre kıymet alır bizde. Maamafih zamanımızda belki bunun kıymeti kalmadı. Şimdiki in: paradan başka hiç bir şeye değer vermiyorlar.. İhntiyar biraz sustu. Etrafına bakın- Elile uzayıp giden kum yığınlarını ererek devam etti: — Bu renk renk yanan çöller neler saklar bilir misiniz? Burada ne ka - wimler yaşamış, ne şehirler kurulmuş ve sonra bu dipsiz kumlara gömülmüş tür. Size şu söz verme meselesine ait hatırıma gelen ve çok eski zamanda geçmiş olan bir vak'ayı anlatayım: «Muhammedden evveldi. Elhire ad- li bir şehir vardı. Bu belde de bugün diğer beldeler gibi çöllerin bilmem ka- çıncı kat dibindedir. Elhire krallarından Ennuü'mân bir gün maiyetile beraber ava gitmişti. Avlanınken kral bir geyik gördü ve ge- yiği vurmak için kovaladı. Fakat hay- vanı yakalıyabilmek ve avlıyabilmek için atını çok koşturdu. Neticede ar - Yazan: n (Arkası var) İ “HASAM, TIRNAK CİLASI kadaşlarından epey uzaklaştı ve onla- eee | yi kaybetli. Bu sırada da gağanak halinde bir yağ- mur başlamıştı. Kral ilk rastladığı bir kulübeye doğru gifti ve kulübe sahi - binden kendisini barındırmasını ri - ca eyledi. Kulübe sahibi Hanzala ve karısı bu Tanrı misafirini içeri aldılar. İzaz ve ikramda bulunarak yegâne sermayele- ri olan tek keçilerini kestiler. Etinden kebap, sütünden misafire tatlı yaptı - lar.. Evlerinde bulunan azıcık undan pide pişirdiler ve böylece mükemmel bir sofra hazırladılar, Yağmur dinmemişti. Bu yüzden kral 5 P Ka İnsanların sözü.. u -| mecburiy beyaz |- Güvertede Yarınki nushamızda : Gizli aşk Peride Celâl Sayfa 13 A Wı ) Yazan: Faik Beremen i - orada idı. açılmıştı. Ennu'" geçirmek Misafis Sab ara Hanzalaya dön- dü. 'mâ: ir şey — Lüzumunda gelir isterim.. diye cevap verdi. Aradan bir kaç yıl geçti. Hanızala « nın i bu müddet zarfında epey: la koyuldu.. Bu sıralarda kral sarhoş bulunduğu dık iki vezini bilmeden i, Kendisine geldiği vakit olmuş ve cenazeleri bü 'yük bir merasimle kaldırtmıştı. On! güzel ve muazzam birer mezar yap - Irıp senenin bir gününü sevinç ve bir gününü kedere tahsis eylemişti. Keder ve sevinç günlerinde vezirle- rin mezarında otururdu. Sevinç gü - nünde oradan geçenlere ikramda — ve KNitufta bulunur, keder gününde ge « çenleri ise öldürtürdü. İşte Hanzalanın krala müracaat et - tiği gün böyle senenin keder gür.üy - dü. Eonu'mân onu görünce çok müteessir olarak: — Ey Hanzala dedi, yanıma gelecek başka bir gün bulamadın mı? — Fakat kralım, haberim yoktu. — Ne yapayım, ki öldürüleceksin., — Ben sizi ziyarete, hayır ve hasa » natınızdan hisseyap olmağa geldim. A kibetim bu mu olacaktı? — Kurtuluş yok. Verdiğim emir u- mumidir. Fakat yapılacak bir işin vat tanıdı ve yleyse bana hiç olmazsa bir se e müsaade verin. Ailemin yanıma dö- namemi hazır « hyayım.. — İşleri- mi bitirince ge * Vir, emrinize a « made olurum. — Peki bunun için sana — kim kefil çıkar? Hanzala ha * Ziıruna şöyle bir göz gezdirdi. ÂArala * rında bulunan Şerikübnü Amrı tanı * yarak: — İşte kralım, Amr bana kefil olur.. dedi. Amr da ilâve etti: — Evet, ben onun yerine kefilim.. Gelmediği takdirde kafamı kesersiniz. ©O zaman Hanzalanın gitmesine mü: saade edildi. Giderken kral ona beş yüz deve ve bir çok eşya hediye etti. * Bir yıl geçmişti. İdam günü gelince kral Amrı çağırarak: — Hanzala uğruna gideceksin gali- ba.. dedi. — Hiç zannetmiyorum. G sözünde mutlaka duracaktır. Fakat kral Hanzalayı kurtar nak is- tediğinden Şerikübnü Amrı bir ân ev- vel öldürtmek isteyince vezirler — işe karışıp: — Daha gün henüz bitmemiştir haş: metmeap, dediler. Bekliyelim, Han - zala gelmezse © vakit emriniz icra ©- Tunur. Güneş batmak üzereydi. CeHâtlar hazırlıklarını bitirerek Amrın kolla - Tını bağladılar, 'Tam bu sırada uzaktan bir süvari göründü. Dundular. Gelen Hanzala idi. Kral onu görünce: — Ölümden kürtulmak varken ni- ye geldin sersem dedi. Hanzala sükünla cevap verdi: — Ben söz verdim hükümtfrim. Na- sıl dönebilirdim.. Ennu'mân o vakit çok mütehassis oldu. Ve bu iki yiğit adamı affederek © menfur keder gününü de kaldırdı.» * İhtiyar hikâyesini bitirdi.. Gittikçe uzaklaşan kum yığınların$ baktım.. Güneş batıyordu; ve liman di şimdi git gide akşamın karanlığına kâ

Bu sayıdan diğer sayfalar: