14 Ocak 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

14 Ocak 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Lâstik fabrikaları (Wer altında 45 8$ meselesinde aLa son vaziyet - Her maden kuyus? e e A T Fabrika, küçük imalâthane bll" hayaletı vare sahiplerile amele ne diyorlar *i e 6 Ocağa korku ve dehşet saçtığını söyled insanı daima tssız bacalarda, kör kuyulal nefesliklerde bulur ve ameleyi daima yal Yazan : A. Nalm ni Almanyanın Fası Vı*ıüoqçcşği şayiaları münasebetile Fas meselesinin tarihi Fransızlar “ Hitler ikinci Vîl_Helmî taklit edecek ,, diyor ve “ Agadir , ismini tekrarlıyorlar. İkinci Vilhelm ne yapmıştı, Agadir nedir ? Gazetelerin iki gündenberi muhtelif çephelerden mütalea ederek yazdık Jarı lâstik ayakkabı fabrikaları mesele şi etrafında dün yaptığımız tahkikat bu işi gazetemizin çok doğru gördüğü- pü meydana çıkarmıştır. , Büyük lâstik fabrikalarından birinin palâhiyettar müdürü diyor ki: , — Lâstik fabrikaları meselesini esas plarak iki cepheden mütalea etmek lâ zımdır. | — Beyaz tâstik ayakkabı, 2— Kışlık kaloş. Ben size önce gürültüye şebep olan beyaz ayakkabı meselesini anlatayım: Vaktiyle memleketimize Japonya, Çekoslovakya ve İsviçreden beyaz ayakkabı ithal ediliyor, çifti 300 kuruşa satılıyordu. Biz ayni ayakkabı- yı 150 ye satmaya başladık. Bu vazi- yet karşısında deri Üüzerinde çalışan kunduracılar «mahvoluyoruz!'» diye şi kâyete başladılar. Bu şikâyet tabil haksızdı. Zira, 17,000,000 vatandaşa mukabil biz beş fabrika senede azami 600,000 çift ayakkabı çıkarıyorduk. Fakat hükümet bu şikâyeti mazarı İti- Fransız gazeteleri Almanyanın İs- panya karşısında aldığı vaziyet dolayı- sile: — Hitler ikinci Giyomu taklit ede bara aldı. Ham kauçuğun kilosuna 100 kuruş vergi koydu. Bir kilo ham mad- deden beş, altı çift ayakkabı çıktığına göre biz fiyatlara on beş, yirmi kuruş Maden ocakların dan bir manzara İçinizde hâlâ «arap» tan korkanlar Kendi kendime! elbetteki yoktur. İstanbullu anneler| medin, ya alnındaki * hırsızlık eden çocuklarını «bir dudağı yerde, bir dudağı gökte arab geliyor'» : diye korkuturlarmış. Şimdi size böyle|rap» 1 gördüğüm zam ederek işe devam ettik. Fakat kâyetler devam etti. Hükümet evvelk sene ayakkabının kilosuna tekrar 150 cek, demeğe başladılar, bu münasebet- le de: — Açadir, ismini sık sık zikreder yet oldular. Agadir nedir, ne münasebetle şöh- ret kazanmıştır, okuyucularımıza ha- tırlatalım: 1905 yılı martının 31 inci günü he- yecan verici bir haber bütün Avrupa- yı saramıştı. Bu haber: dd — İkinci Giyomun bayrağını taşi- yan Ho Henzolern harp gemisinin Tan ca önüne gekliğini anlatıyordu. İmparator arkasında üniforma ol- duğu halde karaya çıkmıştı. Fas Sul-|dur ki, Alman İmparatorunun nutku tanının hususi surette yolladığı memu- | muharebe-doğurmadı, bilâkis bir sulh ru tarafından karşılanmıştı. İmparator | konuşmasının açılmasına vesile oldu. Fasın istiklâlini ilân mahiyetinden baş- |Diplomatlar yeşil örtülü masanın ba-| ka bir şey olmyan bir nutuk söyle-|şına geçtiler, ve bu konuşmanın adına mişti: da (Elcezire) dediler. — Ümit ederim ki, Sultanın hukuk * hâkimiyeti altında serbest bir Faa, in- Konuşmanın başlangıcında Alman- hisar ve ilhak olmadan, tam bir müsa- | ya parlak bir muvaffakiyet kazandı. vat dahilinde bütün — milletlerin ticari Siyasi bir tazyik yapıyor, Alman düş- rekabetine açık kalacaktır, demişti. manı olarak tanıdığı Fransa Başvekili Bu son cümleler, doğrudan doğru-|De le Kasse'nin çekilmesini istiyordu. ya iki ay önce Cezayiri korumak mak-|Fransa haysiyetinin muhil olmasına sadile Fas Sultanından imtiyaz kopar- İyağmen bu tehdide baş eğdi, Delkasse- mak arzüsile Fasa bir hey'et gönder-İ yi feda etti. Fakat parlak muvoffaki miş olan Fransayı istihdaf ediyordu. 1802 yılındanberi müstamere siyaseti takip — ediyordu. (Jet Fransayı iltizam ediyorlardı. Neti- Müstamere sahibi olmak isteğini bir |cede Fas, Fransa ile İspanyanın neza- çok defalar ilân etmişti. İngiltere de'reti altına verildi. Tanca ve ikinci Vilhelmin o tarihlerde yedinci Edvardla bir aradaçekilen bir resmi yete raâğmen müzakerenin sonu Fran- Almanya bir 'sanın l&hine bitti, çünkü diğer iki ık.v-l kuruş zam yaptı. Bu sefer biz şik ettik. Gümrükte alınan yüz kuruş ver- ginin iadesine karar verildi. Bu sene bu iadeden vazgeçildi. Mamül maddeni kilosunda 150 kuruş almağa deva ildi. Halbuki bu mal o kadar vergi kaldı ramaz. Beyaz keten ayâkkabıda veden ikinci mest üçü nelerin bize karşı ir. Malüm © esseseler ne istihlâk ne de mua lar. Meselâ bir çift lâstik ayakkabının 120 kuruşa mal olduğunu farzetsek ayni mal onlara 70 kuruşa mal oluyor. Büu vaziyet karşısında dayanmanın im kân: mı var? Bizim bir derdimiz de bu vaziyet kar şısında amelelerimizi dağıtmağa mec- bur oluşumuzdur. 5 fabrikada aşağı yu karı 1600 amele çalışır. Diğer imalât- hanelerin de amele mikdarını bu ye- |küna ilâve etmek lâzifidır. Biz eğer önümüzdeki beyaz ayakkabı işleme mevsiminde çalışmazsak, fabrikaları - miz senede sade kaloş işlemek için an- |cak $ ay çalşacaklardır ki senede beş ay mevcut olan bir İşin mütehassıs ve yardımcı amelesi de asla temin edi'r- mez. Bunun tek çaresi ya, küçük !ma- lâthane rekabetlerini ortadan kaldır - mak, yahut ta bizim vergimizi in Almanyanın bu isteklerine muhalif de- Agadir Meselesi.. ğildi. Tam o sıralarda çıkan Fas mul*—l Bu hâdiselerin üzerinden beş yıl- lesi, sadece İngiltere, Fransa ve İspan-|dan fazla bir zaman geçmişti. Fransa ya arasında halledilmek meylini alın- Fasta nüfuzunu arttırdıkça arttırıyor- ca, vaziyet (İkinci Giyom )un hoşuna'du, Memleket tam bir Fransız müs- gitmedi. Alelhhusus — gene o sıralarda temlekesi haline gelmişti. İşte tam o Fransa İngiltere ile bir anlaşma yap-|sıralarda yani 1911 yılı temmuzunun mış, Mısır üzerinde iddia ettiği hakla-'ilk günü ikinci-bir hâdise çıktı: rından vazgeçmek mukabilinde Fasta Bu hâdiseye tekaddüm eden aylar- tam bir serbesti ile hareket etmek mü-|da Fasta bir karışıklık kopmuştu, ya saadesini almıştı. Bu da —Almanyayı hut ta ihdas — edilmişti. Fransa da bu sinirlendirdikçe sinirlendiriyordu. İkarteklıkları behane ederek Fasın hü- * İkümet merkezini işgali altına almıstı. Bu noktada Fransızlar — ortaya bir Almanya bahsettiğimiz — tarihte iddia atarlar: ndeki harp — sefinesini Fa- — Rus - Japon — muharebesinin sın Agadir limanına yolladı, resmen: Japonya lehinde bitmesi üzerine A- —— Mademki Fas karışıklık içinde- man askerleri Fransa ile çarpışmak i- dir, Agadirde benim menafiim vardır, çin en münasip zamanın geldiği fik- himave edeceğim, diyordu. rinde bulunuyorlardı. Hekikatte Almanyanın Agadirde erkânıharbiye reisleri: mühim hiç bir menfaati yoktu. Mese- vEğer Framsa ile bir harp etmek (le Fransanın Fasta kazandığı faydala- İPanter is Hattâ meşhur ihtiyacı hissedilirse zaman müksaittir.. y karamı tavizat almaktı. Sinirler ge- demişti, derler, ve İkinci Tancaya gidişini de bu mu'"»> ornun rildi, Ufukta bir harp tehlikesi görül bir netiresi olerek pörürler, (gtera de bü ip wcumu (Loyd Corç) böylece kavded-cak mi- * ek mi?'r> S'mdider hü- s3 lehinde kullanınca Almanya daha küm vermeyelim. Muhaktak olan gu- ' ileriye gitmekten — vazgeçti. Bununla nin dö. Fakat ipin ucu İngilterede idi. İn- |nüfuslu Kongo müstemlekesi verildi. yafından söylenen bir nutuk ile Fran-lelinden gene alınmıştır. mektir. Bir de mamül maddeden alı- nan vergiyi fabrikada deği) gümrükte | Valmalıdır. Çünkü çok büyük sui mal imkânı veren bu şekil vergi tahsi ;li bu imkândan istifade edebilecek ka rakterdeki müesseseler için rakipleri- ni zedeleyecek kadar €hemmiyetli ve |k ır. | * ! Bir küçük lâs'ik ima'âthanesi sahibi diyor ki: Burada yapılan gerek yazlık, ge- rek kışlık lâstik ayakkabılar her za- man Avrupadan ge'enlerden ucuza mal edilebilirler. Binaenaleyh evve'â Avrupa rekaheti mevzuu bahsolamaz, lBîr de büyük fabrikalar sade ayakka- ;bı yapmıyorlar, Lâstik boru, atomobil İtekerleği ve saire işlivorlar. Yani hiç |ayakkabı ve kaloş Ima| elmeseler gene yaşayabilirler. (Devamı 12 inci sayfada) | aeaadar AAA ae beraber tekrar masa başına oturuldu. Ve neticede de Almanyaya Fastan vazgeçmesi — mukabilinde bir milyon |O müstemleke ki bugün Almanyanın vergisi vermediklerinden bizi sarsıyur |* | |rek esniyor, Bu esneyiş o boş ve ölü bir tehdid yapılsa, sadece gülersiniz. Fakat, bir maden amelesi 1ssız bir o - cakta böyle bir tehdid karşısında kalır. —|sa dehşetli korkar, Çünkü, Zonguldak- ta her maden kuyusunun içinde hâlâ bir korku ünsuru olarak yaşıyan bir arap>» vardır. Maden kuyularında «arap »1 görüp bayılanlar, arapın tokatını, sillesini yi- yenler, hışmına uğrıyanlar pek çoktur. Bunların hepsine *de sorarsanız size| «arap» 1 gördüklerine, bazan ondan tekme, tokat yediklerine yemin eder - Gülünç olmaktan korktuğum için bir türlü cesaret edip anlatamıyorum, A - rabı gören ve ta belinin ortasına tek - me yiyenlerden biride benim. Yani, bu satırları benim ağzımdan size naklede- nin «maden kurdu» dediği Etem ça - vuş! Ocağa korku ve dehşet saçtığını söy- lediğim «arap» ın değişmiyen bir âde- ti vardır. O insana daima ıssız - baca - larda, kör kuyularda, çıkmaz nefes - liklerde görünür. Ve sizi daima yalnız yakalar. İki kişi bir arada iseniz «a - rap» yanınıza bile sokulmaz. Şimdi, maden kuyularının abanoz gibi siyah kör kuyularında bir zebani gibi tek başına dolaşan ve daima, in - sanı tek yakaladığı zaman saldıran «a- hikâyesinin nereden çıktığını an- r gün tek başıma, bir nefesliğe bakmağa gidiyordum. Delinen nefes - likle bizim çalıştığımız yer arasında üz metroluk kör bir yol vardı. E- Jâmba, iki metro ilerisini zor teren ölü bir ışık yardımile ilerli - dum. Tıs yok.. İleride eski direkler- de peyda olan mantarların fosloru yüz. Terce camgöz gibi yanıyor, arasıra ta - vandan enseme soğuk su damlaları dü- şüyor. Örperiyorum. Uzaklarda bir di- galeride büyük bir gürültü yapıyor ve ları kaldırıp etrafâ vurulan boyundur! rılarak iki büklüm ©7 dan aşağı sarktığın! daki merak çözüldü adım yürürken almiff” mıştım, Üst tarafın! rabı kafamdaki kot ğurmuştu. Maamafih ocaklaf? kutmakla beraber © ; ve uğurlu $ 1ssız bacada geni dedikleri başka bir Biğ larında o ğim çok gi Kerpiçlik ocağında roluk kalın bir daff yorduk. Günlerden? hemmiyet veren y bugün tekrar bışlıa" hn istikametinden kazma sesleri geliyü' boğuk ve uzaktan BÜ iyice duyuluyordu O zamanın en Beycumalı Kazancti bacaya geldiği zi di. — Karşımızda G radan da bize doğri Duyduğumuz sesler ©3 kri. Ertesi gün kazmâ yaklaşıyorduk. O gün öğleden S9 hşanlarla ses alıp Ertesi gün, yerin Ü görmeden ahbab olU cadakilerle artık natmıştık. Birbirimit” naslı lâflar konuşuy? Aramızdaki kalıf akislene akislene büyüyor. Yolun ya - rıdan fazlasını geçtim, koşar adım yü- rüyorum. Ne oldu pek iyi bilemiyorum? Bir - denbire tepeme tokmak gibi birşey in- İdi, gözlerim şimşeklendi. Sendeledim İve düşmemek için yandakt direk bağ. larından birine yaslandım. Araâbı kar- şımda buldum. Elinde kısa bir sopa tu- tüyordu, bir elile bana: «Geri dön!'» der gibi bir işaret yapıyordu. Suratıma serpilen soğuk su ile be - raber çakıştırılan sert tokatlarla aklım başıma geldiği zaman kendimi - bizi: çalıştığımız bacada buldum. Ça «ne oldu sana?» diyordu. Anlattım. | İşte Agadir: meselesi bundan ib: |rettir. Başını salladı; kulağıma: — Bir dahâ gusü) aptesti almadan ocağa girme! dedi. zıla kazıla inceldi doğru iki taraftan birbirine çatıştı. AŞT nişletince yerin G yüzünü görmeden ğimıiz arkadaşlarla )) Onlar bizim tarafdı fına geçtik: Ş — Selâmü aleyik Manisa köy!e! Manisa (Huıulî) Kırdar ve beraberifl? Naili Özeren, Yun leri teftişe çıkmışla ken işleri tesbit ettik lerdir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: