9 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

9 Şubat 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ziraat bahisleri: Güzel Istanhulu fena tanıtmıyalım: zararı bütün memlekete dokunur * * & lıtanbul geçen on sene içinde olduğu gibi bundan sonra da kendi ya- #i t bilecektir. Ancak artık İstanbuldan da kimse yar- TİYATRO Arılardan çok bal almanın yolları vardır - Şehir Tıyatrosunda : dım beklememelidir. Artık onun da tam — mânasile ı Bugünkü diyeceklerim — arıcılıkta imarı sırası gelmiştir. üüü Cumhuriyet, şarktan garbe, şimal - den cenuba kadar, buram buram tüten sınırlar ortasında kuruldu. Bu buram buram tütenler, sakin, rahat ev baca ürül gürül işleyen fabrika baı il, düşmanın yakıp yıktığı harabe - Esasen altı yüz yıl bakımsız ka- deği lerdi. lan, ün «yoke dediğimiz yolları, be- genmediğimiz otelleri, memba suları, Çamlıcası, Adaları, Boğazı ile İ: yeğüne şı Eski devirlerde olduğu gibi, İstanbul | tek büyük şehir mi kalaca riyetten de, Cumhuriyet hükümetin - den de, eski devirlerin sakim zihniyeti- hi beslemesini, yalnız İstanbula veya|, her yerden evvel İstanbula ehemmi - yet vermesini bekliyemezdik. Ne İstan bullu böyle bir istek gösterebilirdi, ne de hükümet bu isteğe cevap verirdi. Cumhuriyet yeniden bir büyük İs- tanbul değil; herşeyden önce büyük bi ülke, yeniden bit vatan kuracaktı. Evvelâ, Türkiye — Cumhuriyetinin merkezini yapmak gerekti Ankara Türk azminin merhâle; Cumhuriyetçi gönü besidir. Bütün memleket, dört el varı ve yoğiyle Ankaranın kurulması ıldı. Bütön vilâyet ve hususi ida- releri Ankaraya yandım etti. Bir imar bürosu kuruldu, Nafla, Belediyenin ye- teremediği işlerini başardı. Yolları böy- le yapıldı, hali böyle yapıldı, ağaçları böyle dikildi. Bir taraftan Ankara kuruluyor, bir öyle yüzlerce şehir ismi ki tıpkı Ankara gibi sanki topraktan fışkırdı, yeniden yapıldı, ih- ya ve imar edildi. Şoselerle, demir yol larile biribirlerine bağlandı. * İstanbul, dün Cu mür şehri olduğu di. Böyleyken hal! ile belediyesinin yüzünü ağı şehir halinde geldi, rına, yoksullarına, xnl!nrnı yardım e- derken bile kendi Kadın meselelerinde Erkeğin ilk vazifesi  Bay arada oturan bir Z» bir müddet tanış telâkilerine fasıla vermi tinde kalmış olduğu bir genç kızın hücumlarından müştekti: Önüne çıkana aleyhimde bulu- muyor, hakaret ve iftira, sözlerinde hepsi mevcut, ne yapayım? dıyor. Bu, bir karakter meselesidir. Ya- pılacak şeyi yapacak adamın seciye kuvvetine göre değişir. Tahmin ediyorum ki, aleyhinizde söylenilenilen şeyler bilahara size muntazamen naklediliyordur, karak- teri zayıf bir adam iseniz kızarır, a - sabileşir, ve kızarsınız, kimbilir, belki-de mukabelede bulunursunuz. Fâakat kuvvetli bir karaktere sahip iseniz, yapacağınız şey gülümsemek, muhatabınıza: — İster misiniz, geçelim, demektir. Fakat hangi yolu ihtiyar ederseniz ediniz, centilmenliğin değişmez kai- r başka bahse 4| plânı yapılryor. masını bilecektir, çünkü bunu pek iyi bildiğini on sene içinde isbat etmiştir. 1925 de 73.820 Jira ile idare edilc itfalye bütçesinin 935 de 359,806 | ya çıkarılması; 1925 de 267,690 lira ve- | rilen hastahanelerimize 936 da 851,044 lira verilmesi; mezbahanın asri bir şe ası, kanalizasyon - şebel aftan ikmal edilirken bi Terkosun ele a r halk evlerine par yda 67 buçuk kuruş in tenviratı için 1925 de ve- rilen 170,000 Jiranın on sene içinde 320,000 Jizaya çıkarılması ve bu sene n yması 1 | şehre iki yüz fener daha ilâve edilmesi; mektep çocuklarını eski harap konaklar dan, mezarlık içindeki evlerden kurta- vi ve fenni yapılmış| !6 yeni mek tebe yerleştirilmesi bunun en bariz de- dir, 'stanbul belediyesinin bu saydığımız ieraatımı, istisnasız bütün Türkiye be- Bugün İstanbulluların yol istiyoruz, ruz, su istiyoruz diye beledi şiki iyet etmeleri, gene İstanbul elediyesinin lehine kaydedilecek lerdir. İstanbul asırlardan ber! yı SUZ, asfalt olunca halkın gözü açıldı ve bu güne kadar rahat rahat gezi ana yollarından şikâyete baş!ı rat bütçesi 320,000 liraya çı a: Karanlıktayız! diye h k. Terkos bol bol akı! ha su isliyoruz. Yarın tte İstanbulun y yapılacaktır. O zaman da hay ğız: Metropolitenler istiyoruz!. Büyük Ça saya, Alemdağına, Yuşatepesine çıkmak için fenikülerler h!.yoruı_ Bo- Bazda köprüler istiyoruz.,. İstiyoruz, oruz... İhtiyaç ancak hayatla durur ve mütludur o belediyeye ki, halkın ihti- yaçlarını - giderdikçe - arttırır. * İstanbula kendi yağiyle kavrulacak- t artık İstanbuldan da klememelidir. İstan - 'm olan müesseseleri: Artık onun da *t mânasile imarı sırası geldi. İstanbulun Ancak unultmıyalım ki bu iş te zaman işidir, Hem de uzun b r zaman İşi, Bugüne değil, yarına ça- ışan feragatli nesil oıduwun'uyu İs :nbu!un imar İstanbul da kumıu_vnn istedi 1 de kurulacaktır. On sene içinde be- (Dennıı 12 inci sayfada) desini unutmayınız: Bir erkek hiç bi vesile ile bir kadın liyemez, hele bu kadın tal ra ayrıldığı bir kadın olursa.. * Pangallıda Zafer sokağında otu - rTan okuyucuma: Mektuübunuz bana evlenmiye ne - den cesaret edemediğinizi ırılatma- dı. Hayatını bekârlıktân evliliğe de- tirmek istiyen her genç hir tered- düt devresi geçirir, bu tereddüt devresinde hatırına gelen — sualler bilhassa ikidir: | — Mes'ut olacak mıyım, mes'ut edecek miyim? 2 — Macideter sıkıntısız geçirmekliğim mümkün ©| olmıyacak mı? diye düşünür. Bu suallerin birincisi alınacak kt zan vaziyeti ile, ikincisi de yeni yu - vaya girecek paranın miktarı ile a - lâkadardır. Siz hangi bakır niz, cevap verebi meliyim, T zaman, .ç bir bir hayat mdan tereddüttesi - ekliğim için bil - TEYZE lediyelerine örnek diye gösterebiliriz. | ». |köylü kendi Müuhitinin susuz, ve karanlıktı. Şehir dışı )u!,çn ay İçok mühimdir: Bir çok köylü | aldıkdarı balın azlık veya, çokluği hep yılından bilir, hiç kendi üzerleri- ne yormazlar. Halbuki dünya arıcılı- fına hocalık eden ad_ mlar ç | kabul et İt eden ar rdir. Kışt İvanların arıları pek az lerinden eğer kovan yavruları olmazsa, mevcud arı say mn bir ord zım ile çıkmasını Bu sayede pek kı: |çek mevsimi» geçmeden kovanı bildiğine balla doldurmı Tur. Yoksa arıları ba haline bırakıp da ond. larımı beklemek akıl kân dir. Bu söze elbette hak verdiniz değ mi?.O halde ne yapılacağını da söyl yeyim: Bunun için kovanın anasını yü- murtlamıya kışkırtmak İâzı Her| manını bilir. İşte bu e arılarınıza koyuca şeke: Şi ti Idört kilo şeker-üç kilo su) ver- ,,.U_» başlarsanız ana arı baharın gel- diğini sanarak vaktinden önce yumurt- lamıya Birişir. Yalnız doğacak yavru - ların beslenmesi i eçiçek tozus na «Çiçek tozu» mâcun halinde r. Reçetesi şudur: (Kurutu! - muş toz yumurta sarısı 50 gram, ince çavdar unu 40 gram, karboniyeti kal- üm (0 gram, bal 400 gram, alkoide imiş asit salisilik 5 santigram.) Böylece haftada bir defa koyu şer - bet, bir defa mâcun vererek arılarınızı |çiçek mevsimine çok kuvvetli yetiş - tirmiş ve tabii mevsim sonunda çok| bal almış olursunuz. Ziraat Ziraatçi - Tarımman Türk köylüsü kendisi «rençpera den çok güzel bir ad bulmuşlur. Hastalığım esnâsında ziyaretime ge- len bir kaç meslekdaşla dereden te - .| peden konuşurken, sözümüz bir aralık dil çalışmalarına geÇmiş ve her biri - miz bu mevzu üzerinde ayrı bir nokta- ya temas etmiştik, benim ihtiyarsız sürüklendiğim nokta ekendimize ve - rilen ada» dairdi. Yakın zamana ka - dar dilimizde bu mesleğe mensub kim- selere verilen şümullü bir ad yoktu. (Ziraat) i bir çokları. (çiftcilik) diye tercüme ederler. Ve onunla uğraşan - lara da eçiftcir derlerdi. Halbuki, (çifteilik» ziraatin, bağcılık, sebzeci lik, meyvacılık, tavukculuk, kayuncu- luk ve ilh.. gibi şubelerinden birisine verilen dar ln:mah bn' di. Ve bu- nun Arabcadaki karşılığı (ziraat) de- ü (felâhat) tır. Bittabi Çiftei kelt: si de bu bakımdan 81 adamını an - latamıyar (fellâh) 10 karşılığı olüyor - du. Ne Tarım mutlu ki Türk lügati ana san'a - timiz olan (ziraat) in öz adı da guııml düğü tarihten çıkarılıp Türk köylüsü ne armağan edildi. Bu güzel ad bildi- ğiniz gibi (tarim) dir ve (zireat) in tam karşılığı bir kelimedir. Bövlece man - men edatlarını da — bildiğimize B&öre «ziraatcis yı da bulmuş wh,n - ruz: Tariımman. Tarımman ziranı er bâabını bütün şümulile tek kelimede topliyan bir addır. Bumu yürda yayıp benimsetmek işinde San Posta ön a yak oluyor, ben de beş yıldır bana (a) | y: olan (Çiftci) yi b arak yerine (Ta- rımman) * almakla işe girişiyorum. ('ıfld — Türumman | Ziraate dair öğrenmek istediklerinizi İbize yazınız, size cevab verelim. "|la sandal Bahar temizliği! | 'Tercüme bir piyes.. muharriri: Fre- driek Lousdale.. Tercüme eden: Avni Givda, Bahar Temizliği, bir aile içinde ge - çen bir 'anın hikâyesidir: Richard Sanes bir romancıdır.. Ye- di senelik evli. Karısı Margarete ağır li bir kadın: Kocasını seviyor. U - n herkesten uzak, kocasile şamış. Fakat senelerden son- yatında bir değişiklik husule ge- 'or. Bazı kimselerle tanışıyor. Tanış- kadın ve erkek karışık. lar kocalarından, başka erkekler- e gezmekten hoşlanıyorlar. Erkekler keza, kadınlarından ayrı, sevgilile « rile yaşıyorlar, Bunların arasında bekâr var. Ernest. Ernest, Margareteye âşık olmuş, bü aşk geçlel bir hevesten başka bir şey /| Bahar eğil. Fakat Margarete bunu böyle bil- Erneste fazla yüz vermi- a sevgisine büyük bir itimadı bir adam Bahar temizliği piyesinde çok fak olan Hüseyin Kemal mesini söyledikten sonra onu ü perdede başka boyunbağile g0 ruz. Hüseyin Kemal rolünde muf o!du Çunku iyi suru,iu. Asal Margarete bir akşam yemeği veri - yor. Yemekte bu takım insanların hep- si bulumacak, Kocası da gelecek.. Ko 1 yemekten evvel geliyor.. Karısına 1 beğenmediğini söylüyor. Ka- dm d.nlemlvor T gelmiş Akşam yemeği ye- m.*rr')' sofrada bir sandalye fazla. U - r fazla sandal- ist istemiş. B_ı sırada Richard içeri yor. Faz- e gelecek misafir de biraz yumuşaktı. Margarete rolünde Neyyirenif dığı zaman inanmış görünüyı tereddit davranacağı sahnel tereddit davranıyordu. Bilbas) perdede yaptığı hafif jestlerle etmek istediği her şeyi ifade edk Tal jest rolünde birinci £ dede samimi davranması lâzım' mimi davrandığına Margareteyi #i aktı. İyi yaptı. Çünkü yalnıf |) gareleyi değil, seyireileri de inâP'İ İkım ve üçüncü perdede daha lüyı ü '..rd'61 kıdı söylüyor. Cıtkü onun ge iği n . Rolünün adamı oldu, Va orada bulunan kadınlardan aşağı de - ğildir ki.. Rithard misafirlerinin hensinin a « Jarının paylarımı veriyor.. Misafir - iyorlar. garete de gidecek ve Richarddan ayrılıp Ernesile evlenecek.. Fakat iş düzeliyor. Sokak kadını Mona ve Margareteye âşık görünen Er- nest, bu işte Richarda yardımcı olu - bir züppe, Sait eski bir uşi bir sokak kadını; Cahide, pa bir genç kız rolleri Neşet biraz sıkılgandı. zit seyircilere dönük konuşuyor€ Sabahat sesini değiştirirk lar alıyordu. Amma her dirler. Bu kadar az kusurlu yefil için çok ümit verir. yorlar. " Richard karısını seviyor, ve kadın henüz sukut etmiş değildir. Yalmz Richardın da kabahati olmuş; karısını hmal etmiş.. Artık o da karısını ih * mal etmiyecek.. Perde karı kocanın barışması sah - nesile kapanıyor. İsmet Bi Arnavutkoyun e vak'anın ıçyuz*ı Evvelki gün Arnavutkö Markonun gazinosunda üç kii ralamaktan suçlu sivil komisef ? dün sorgu hâkimliği — tar "İ tevkif edilmiştir. Hâdisenin bif kançlıktan ileri geldiği anlaşılf dır. Lâtif gazinoda Gülizar ismiri” kadınla otururken şoför Siyam girmiş, Lâtif Siyamın eskiden ğı Gülizara tecavüz edeceğini ve oturmakta olduğu balkondaf! inerek niye geldiklerini sormuşf' M soruş Siyamın ağırına gitmiş, aralarında kavga başlarnış. LA baricasını çekerek ateş etmiştir. — Siyam ayağından — iki yarâ yanında bulunan arkadaşı ııflv förü Halit karnından — ve yaralanmış, Halim de başındaf öj muştur. En ağır yaralı Hakittir. " sine dün ameliyat yapılmıştır: "ı * Bu aile hikâyesinin en güzel tara - fı, güzel sahneye konulmuş ve güzel oynanmış © lmasındadır. Piyeste vak'a- lar, beklenilmiyen hâdiseler — yoktur. Dı.'ıcıîhı bir hikâyedir. Muharrir, ka- mış, kadını fena dostlarla , ve bünün tehlikeli netice- sini gösterdikten sonra bu tehlikeli ne- ticeden korunabilmek çaresini bulmuş i bitirmiş. Tercüme eden Avni Givda kulağa fena gelmiyen bir di kunnnmış Ko - rda tercüme eserlerin bazıla - yri tabil lisan yoktur. Sahneye knm.luı ve dekorlar çok Birinel ve üçüncü perdenin piyesin ruhuna uygun bir salon guzdu r. ikinci perdedeki yemek salonu ge - rek dekoru ve gerek aksesvarı cihetin- den noksansızdır. ! Oynanış tarzına gelince; Bu piyeste ıb?“ başlı üç şahsiyet vardır: Richard, karısı Margarete, ve Margareteyi se - ven Ernest. Richard rolünü Hüseyin Kemal ya - pıyor. Hüseyin Kermalin makyajı İzel.. Giyinişi belki makyajından da gü- n yenl olmaması. Şap - H, boyunbağına varımcı- hepsi uygun düşmüş. Gerçi bunlar ufak şeyler. Fakat seyirciye Richardı tanıtabilmek için bu —ufak ihmal etmemek lâzım. Hüse - 1 Kemal de ihmal etmemiş. Hem © v ci e, bilümum helkla temas j perde- İtahdemin gibi, badema sıhh mua de sokak kadını boyunbağını değiştir- bi tatulmaları - kararlaştırılmışlır. | Türk İsviçre tücaret anlaşmaf | İsviçre ile Türkiye arasındaki Taşmasında barzı tadilât yapılmıştı. man müaddel şekli dün Türkorise bi tir. Kuru çay hazırlayanlar muayene Kuru çay satan dükkânlardü çayları paketlere koyan ve harman f

Bu sayıdan diğer sayfalar: