19 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

19 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa — — — 68on Posto ,, nın tefrikası: 45 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan A R. Suat genç mülâzım'arla İngiliz kızlarının birbirlerine iltifat eden sözlerine tercümanlık yapmamıştı. O aşkı çok başka türlü tahayyül ediyordu. Onun genç kız ruhunda Pol ve Virjinin hatıraları yaşıyordu Mülâzim Haydar bey: — Asaf efendi!. Seni, hesap memu- ru arıyor. Dedikten sonra, Suatla söze giriş - mişti: — Oğlum!.. Şimdi kumandan bey söyledi. Yarın, gemiye bir çok ziyaret- çiler gelecekmiş.. bunların kâmilen re- simleri çekilecekmiş. Şimdiden bazır- lhık yapmak Jlâzim, Acaba, mevcut camlarımız kifayet edecek mi?.. Sı- caktan, eczalar bozulacak diye, ödüm kopuyor. Sen, şu cam kutularını say. Ben eczaları gözden geçireyim. Suat, hiç bir şey düşünecek ve an- layacak halde değildi. Bütün hisleri ve fikirleri, büyük bir buhran ve teşev- vüş içinde idi. #- Biraz sonra, Haydar bey çıkıp git - mişti. Suat, brandaya uzanmış.. göz - lerini tavana dikmişti. Birbirini kova- lıyan gemi böceklerini, gözlerile takip ederken acı acı gülümsemiş: — Ben de kendimi zeki, akılı, kur- haz, bir çok şeyler bilir bir kız zanne- derdim. Meğer; pek saf, pek cahilmi- şim. Okuduğum beş on kitaptan; ha- yat için lâzım olan, hiç bir şey öğren- mermnişim, Diye söylenmişti. Bunda da, haksız değildi... Çünkü ©; (aşk)ı (hayatın en büyük nimet ve şaadeti) olmak üzere telâkki etmişti. Günün birinde, o nimet ve saadete, kendisinin de ereceğini beklemekte i- di. Hiç şüphe etmiyordu ki, nihayet bir gün gelecek.. upkı (Bernardan de Ben piyer)in düşündüğü gibi karşısına bir Pol.. bir Ahmet.. bir Mehmet çıka- cak.. candan, yürekten doğan bir hisle| ona: — Seni seviyorum. Diyecek.. ve bunu derken de; tıpkı, (Virjini)ye söyleyen (Pol) gibi, insan- lığın en yüksek heyecanı ile titreyecek- ti... İşte o; (aşk)ı (Pol ve Virjini) ro- manından böyle öğrenmiş.. ve iki se- nedenberi de böylece beklemişti... Hal- buki; © kadar kiymet ve ehemmiyet , çok hassas bir genç telâkki ettiği mülâzim Ali; İngilizçeyi öğren- miye başlar başlamaz. kadınlara hitap etmek için klişe halinde bir takım ke- limeler ve cümleler bellemek istemiş.. aşk hitaplarını maddi ve sefil bir dere- ceye indirmiş.. aşk namına söylenen kelimelerin, iğrenç bir riya ve iğfalden başka bir şey olmadığını göstermişti... Oyun âçin Suadın hayalinda yaşayan aşkın samimiyeti bir anda, iflâs ediver- EŞtI. Bir Doktorun Günlük Notlarından — (*) Gözlerde Görülen şaşılık Şaşılık ekseriyetle ırsidir. Fakat kisbi yani sonradan da olabilir. Gözü mühtelif — islikametlere — çe adalatın bir veyahut ikisinde felç olur, © göz muntazam devirlerini yapamaz. Ve iki gözün mihveri arasında fark husule gelir, bu suretle şaşılık tezahür eder. Şaşılık bugün kabili tedari bir hasta- hıktır. Bir çok şaşılıklar ameliyatla hemen hemen hali tabiliye yakın bir derecede düzeltilmektedir. Bonra şaşılığın sebeblerinden en başlı- cası hyprmstropldir. Böyle olunca göt- lük takmak lâzımdır . Miyyoplarda da şaşılık olur. Ferkları şudur ki birinciler- de göz içeriye kayar miyyoplar da ise di- şarıya yanl burnün aksi tarafına kaçar. Her ikisine de gözlük takmnak mecburidir. Şaşılık hakkında takrar bazı izahat ve- roceğiz. (*) Du notları kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon yayıgım. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir dokter gibi imdadınıza yetişebilir. veyahut mülâzim Asafın zihniyetleri. ni öğrenmiş olmakla kalsaydı; mese- leye bu kadar ehemmiyet vermiyecek $ kalbinde sakladığı (Pol ve — Virjini) aşkının, bir gün olup da ken müyesser olmasını bekliyecekti buki; işte bugün, o İngiliz kızı da in- sanlığın hakiki çehresini saklayan maskeyi bir anda yüzünden indiriver- miş.. iğrenç ve süfli bir hayvanlık his- sine kapılarak: — Bu geceyi sizinle beraber geçi - relim, Diyecek kadar cür'et göstermişti... Kendini bildiği gündenberi, büyük bir sabırsızlıkla beklediği ilk aşk - hitabı, böyle mi olmak lâzım gelirdi. Suat ; bunları düşündükten sonra, de- rin derin içini çekmiş: — Yazık.. çok yazık... Meğer; er - kek ve kadın, hepsi de ayni şeymiş.. hepsi de hissiz, kaba, riyakâr.. hepsi de; bir anda hayvanlaşıveren, temiz hisleri ayaklar altında çiğneyen birer mahlük imiş... Diye, söylenmişti. Ve sonra..' kalbinde açılan yaraya sanki zorla bir şifa bulmak istiyormuş Kibi, ilâve etmişti: — Oht.. Ne iyi ettim. O hayvan ruh- lu kaltağa verdiğim cevapla, onun su- ratına ne kuvvetli bir tokat indirdim... Hele, onun - söylediklerini, mülâzim Asaftan saklamak o kadar iyi oldu ki... Oh olsun.. hiç olmazsa onları birleş - tirmedim. İkisinin de çılgın his ve he- veslerini ayaklarımın altında çiğnedim Güvertede, gece nöbetine çıkmış 0- lan Ertuğrul bandosunun çaldığı oy- nak bir Mazorka, bir ahenk sağnağı| halinde işitiliyordu. Tavanda ve duvar- larda gemi böceklerinin — koşuşmaları devam ediyordu. Bunlar, bir müddet koşarak birbirlerini takip ediyorlardı. | Ve sonra duruyorlar, başbaşa veriyor- lar.. sanki leziz bir pusenin sermest eden hislerile gaşolmuş gibi, dakikalar- ca durup düşünüyorlardı. Suat, birdenbire bir kahkaha atmış- ti — Ah.. ne iyi olacak?.. Onlardan asıl intikamı, şimdi alacağım... Evve- lâ onları, büyük bir heyecan karşısında İbırakacağım. Sonra da karşılarına ge- çerek gülmekten katılacağım... Vakia; yapacağım şey, biraz tehlikeli olacak.. fakat ben, icap ederse, onun mes'uli- yetine de katlanacağım, Diye mırıldanmıştı. Hemen, yerinden fırlamıştı. Bu gün karadan dönerken getirdiği küçük bir paketi çıkarmıştı. Bu pakette, Bir kaç arşın uzunluğunda siyah bir bez ile, bir kaç tane renkli kalem vardı. Suat, bunları bir daha elden geçir - |dikten sonra; fotograf malzemesinin jarkasında saklamıstı. | * Ertesi gün, daha sabah karanlığın- dan itibaren, gemiye bir hücum baş- lamıştı. Bombayda bulunan müslü - manlar, kayıklara ve sandallara dola- rak gelmişler; ve geminin etrafını sar- mışlardı. Kumandan Osman bey; derhal mer- divenlerin indirilmesini.. ziyaretçilerin gemiye kabul edilmesini emretmişti. Bu emir cümlesinden olarak, bütün genç zabitler, gelen misafirleri karşı- layacaklar.. geminin her tarafını gez-| direceklerdi. Mülâzim Haydar bey ile Suat, fo - tograf makinesini güverteye çıkarmış- lar; akın halinde gelen halkın resmini almağa başlamışlardı. Suat, sık sık - fotagrafhaneye inip çıkıyor.. mütemadiyen camları değiş - tiriyordu... Bir aralık, mülâzim Ali ile karşılaşmıştı, BON POSTA * Son Posta tın Tariht Tefrikam :x B9 Üç gün sonra, şehrin batı kapısında müthiş bir kalabalık vardı, Herkes, Tanzerin aşağı Firatta diri olarak bulunmuş.. bugün yurduna dö- necek diye seviniyordu. Sokaklarda — kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar küme küme toplanmışlar: — Tanzer yurdumuzu kurtarmağa geliyor.. diye bağrışıyorlardı. Gerçek Tanzerin Sumerlilere yap- tığı iyilikleri hiç bir kumandan bu ka- dar büyük bir feragati nefsle yapma - mıştı. Tanzer üç büyük savaşta muzaffer olmuş ve harp dönüşünde yurduna ve- fah ve saadet getirmişi, Sumerlilerin en çok korktuğu nok- ta şu idi: Ölen bir insan tektar dirilip halk arasında dolaşmağa başlarsa, bu müâ- but (Enhil) tarafından hazırlanmış bir felâket demekti. Ölmüş adamın diril- mesini meş'um sayan Sumerliler böy- le bir hâdise yüzünden yurdlarına u- gursuzluk çöktüğünü elbette istemez- lerdi Bu inanış yalnız Sumerlilerde değil, bütün Mezopotamyalılarda kökleşmiş- ti. Elâm ve Akatlarda bu inanışın çok canlı ve sayısız örneklerine rastlan - mıştı. Bir gün (Kalde) de genç bir kız da- ğa çıkmış.. bir daha dönmemiş. Akat- hlar genç kızı öldü sanmışlar. Aradan yıllar geçmiş. Bir sabah ayni kız ya - nında üç çocuğu ile dağdan şehre in - miş, kendisini görenler: lar. Hattâ kızın anası, babası bile ken- disinden uzaklaşmışlar, Kızcağız kim- seye derdini anlatmak imkânını bula- mamiş.. tekrar çocuklarını alıp dağa çıkmış. Meğet vaktile dağda bir çoban- la sevişerek ana ocağından kaçan bu kız yıllardanberi dağda, çobanın yanın- da yaşıyormuş. Onunla evlenmiş.. ço- cukları olmuş. Gelgelelim, bu hakikati halka anlatmak kabil olamamış. çocuklu kıza: «Uğursuz kadın!» de - mişler ve şehre sokmamışlar. Çünkü herkes onu öldü biliyordu... Tanzerin merasimle şehre - girişi, halktaki inanışı kökünden silmeğe ve- sile olmuştu. Tanzer kır bir ata binmiş.. eski sa- vaşlara giderken giydiği demir örgülü elbisesini giymişti. Ur kapısından gi - rerken, herkes onu muzaffer bir ku - mandan harpten dönüyor sanmıştı. Tanzerin zekâsı bu mesele üzerin- de işlememiş olsaydı, tekrar bu şerefli ve eski mevklüne geçebilir miydi? Ur'lular onun atının Nöbetçi EFczaneler Bu gece möbetçi olan eczaneler şunlar- dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev), Beyazitte: (Bel- kıs), Fenerde: (Hüsamettin), Şehremi- ninde: (Hamdi), Karagümrükte: (Suat), Samatyada: (Erofilos), Şehtadebaşında: (Asaf), Eyüpte: (Arif Beşir), Eminönün- de: (Beşir Kemal), Küçükpazarda: (Ne- cati Ahmet), Alemdarda: (Esat), Bakır- köyünde: (HNâD), . Beyoğtu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde : ( Galatasaray ), Tünelbaşında: (Matkoviçi), Galatada : (Yeni yol), Fındıklıda: (Mustafa Nail, Cumhuriyet caddesinde: — (Kürkçiyan), Kalyoncuda: (Zafiropulos), Firuzağada: (Ertugrul), Şişlide; CAsım), Beşiktaşta: (Süleymen Recep). Boğaziçi ve Adalarda: Üsküdarda: ( İmrahor ), Sanyerde : ANurl), Böyükadada: (Şinasi), Heybellde: (Arkası var) (Tanaş). «Hortlakl» diye bağırarak kaçışmış- ! | Üçk UST AA TEDİYAİ TUNÇCÇAY Hassa zabitleri Tanzerin dönüşü çok sevinç duymuşlardı, Sarayda Tanzeri herkes severdi bastığı yere alnını sürerek: — Hoş geldin, Tanrının oğlu.. yür- dumuza uğurlar getirdin, büyük akın- cı! Diye:bağırışıyorlardı: Tanzer halkı selâmlıyarak, doğruca Sümer sarayına gitti. Sarayın kapısı önünde de bir hayli kalabalık — vardı. Hassa zabitleri Tanzerin dönüşünden çok sevinç duymuşlardı. Sumer sara yında Tanzeri herkes severdi. Ur'da onun bir tek düşmanı vardı: Nâraş.. Bu iki kahraman arasında ilk önce kadın yüzünden — başlıyan - gerginlik, aradan yıllar geçince şeref ve akın me- seleri üzerinde de kendini göstermeğe başlamıştı. Nâraş, Sumerde kendisin den daha büyük ve şerefli bir kuman- danın bulunmasını istemiyordu. Ana yurttan yabancı illere yapılacak akınlarda da, akıncıların başında yal- nız kendisinin bulunmasınma taraftar di Halbuki Tanzer de hem iyi bir ku - * MAZON isim, HORO Yazan : Celâl Cengiz den mandan, hem de cessur, akıllı ve ö - lümden yılmaz bir muharipti. Yerliler Nâraşı sevdikleri kadar Tanzeri de se verlerdi. Tanzerin ölüm haberi Ur'luların ma- neviyatını o kadar sarsmış, cesaretini o kadar kırmıştı ki.. çünkü Tanzerin varlığı, halkın cesaretini arttırmağa kâfi gelen bir kuvvetti. Herkes onu gördükçe başını yukarı kaklırarak bit muharip gibi sert adımlarla yürümeğe başlardı. Tüanzer attan iner inmez sarayın İ < kinci katınç çıktı.. Gudea — kendisini taraçada bekliyordu. Tanzer kralın huzuruna çıkar çık * maz yerlere kapandı.. — Beni öldü sandınız, fakat yaşıyo- rum, mellâ Diyerek üç kere yerdeki kırmızı granitleri öptü.. sonra yerden kalktı. kralın yanına sokuüldu.. ve eğildi.. ür kere dizini öptü, Gudea: (Arkası var) — aa MIDENİZE dikkat ve İYİ HAZIM ediniz. Çabuk, iyi çiğnemeden yemek yiyenler, fazla baharatlı ve bibef li yiyenler, bilhassa içki vdl' midelerini tahriş eaıı-ıçnkı-. 'e EK- ŞİLİK, HAZIMSIZLIK, ağırlık ve baş dönmeleri hissederler. MAZON MEYVA TUZU HAZIMSIZLIĞI, MİDE EKŞİLİK ve YANMALARINI GİDERİR. İNKIBAZI defeder. bir şişe MAZON alınız. Hiçbir mü: masil müstahzarla kıyas kabül etmez. S markasına dikkat. 1 —180 — 22/MarVi987 — Puzartesi 181 — 365 — 28 Salı 366 — 560 — 24 Çarşamba Böl — 726 — 25 Perşembe 726 — 858 — 26 Cuma Belediyeden aylık alan emekli ve öksüzlerin Mart 1987 üç aylık maaşiSfi yukarıda yazılı günlerde aylık Güzdanlarındaki lediye sıra sayılarına gÖ” Ziraat Bankasından verileceklir. Aylık sahiplerinin müracı İstanbul Beşinci İcra Memurluğundan Emine, Nuri, Mehmet, Ahmet, Talip murisleri — Ethemin — tasarrufunda Emniye: Sandığına birinci derecede ipotekli bulunan ve paraya çevrilmesine verilip yeminli üç ehli vukuf tarafmdan tamamına (2073) lira kıymet takdir nan Kırkçeşmede erki Hocateberrük ve yeni Mollahüsrev mahallesinde rı ilân olanür : olur karar olar Kırkçaşiif sokağında eski 15, 17 ııüıvıruı—l:l.ıll(olıujlııılıl'n,ıi—ln» solu 129 haria No.lu Celâl zeresesi gayri (Mahallen Himmet sokak No. 7 dir) kapıdan girildikte bir koridor oda, bir helâ, birinci katta bir sofa üzerinde 2 oda, bodrum katında bir 1 mutfak, üzerinde asma 1 oda, bir helâdan ibaro:tir. Elektrik vardır. Mesahast S# mucibince 51,50 m2 olup bundan 49 m2 bina arka kumında ı,ıo-ıı*"' bahçe kalmaktadır. Yukarıda evsafı yazılı ev tapudaki kaydında olduğu Arttırmaya vazedilmiş olduğundan 3-5-937 tarihine müsadif (Pazartesi) 14 ten 16 ya kadar dairede birinci arttırması icra edilecektir. meti muhammenenin 96 78 ni bulduğu takdirde müşterisi üzerinde Aksi taktirde en son arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma 15 detle temdit edilerek 18-5-937 tarihine müsadif (salı) günü saat 14 ten 16 Y9 | dar, keza dairemizde yapılacak ikinci açık arttırmasında arttırma muhammenenin 96 75 ni bulmadığı taktirde satış 2280 No. lu kanun tevfikan geri bırakılır. Satış peşindir. Arttırmaya İştirak etmek istiyenlerin muhammenenin 94 7,5 nisbetinde pey akçası veya mülli bir bankanın teminat P |.. Hakları tapu sicili ile sabit olmyan sİPG larla diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve ve masarife dair olan iddinlarını evrakı müsbitelerile birlikte ilan tarihinden " ,, ren nihaye: 20 gün zarfında birlikte dairemize bildirmeleri umı-.Al-__... hhknuwi:müı—hlohnınnhıuhıhdıiıüpıyhıwmdnmw Müterakim vergi, -tenviriye, tanzifiye ve dellâliye resminden — mütevellit Tüsumu ve Vakıf icaresi bedeli müzayededen tenzil olunur. 20 senelik tubunu hâmil bulunmaları lâzımdır. baren herkesin görebilmesi için dairede cekleri ilân olunur. — (1512) ile 936-690 No. lu dosyaya müracaatla mezkür dosyada mevcut vesaiki kulleri, h yöl'üe v ı&'# eçk v Arttırma bedeli e bedeli Sered ı_J'—, el tavizi müşteriye aittir. Daha fazla malümat almak istiyenler 1-4-937 ı-—ıh:':') açık bulundurulacak — arttırma f*

Bu sayıdan diğer sayfalar: