29 Mart 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

29 Mart 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

On üçüncü kısım. İttihad ve Terakkide on sene No, 11 SON POSTA MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİHAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen Talât Paşa : “ Bizim için acı da olsa hakikat budur. İttihat ve Terakkiyi kongreye teslim edeceğiz! ,, dedi. karşı en büyük mes'uliyeti asıl o za * man üzerimize almış olacağız. İttihat ve Terakki içinde öyle insanlar var ki hiç ses çıkarmadan, tam bir kalb hulü- su içinde ve sadakatle senelerdenberi bizim arkamızdan yürüdüler. Bunla - tın içinde pek çoğu bizim arada bir har talarımızı gördüler, ağız| lar, Bir kısmı da var ki, bizim yaptık- için bir siğAEA Si bi İ aü : İ rını açmadı" larımızı hiç beğenmedikleri kenara çekilip uzakta durdular, fakat, mnamussuzluğun, irticaın, ecnebi uşak- lığının ekmeğine yağ sürmemek içinA sabredip ağızlarını açmadılar. İui[ıat' ve Terakki içinde bir haylı anürai ve ahlâksız bulunduğunu da, maalesef, tecrübelerle gördük. Bunlara karşı ben kendim hiç bir mes'uliyet hissetmiye- bilitim. Fakat, ötekilere karşı benim vicdanımın mde ağır bir yük var- dır. Ben bu yükü bundan fazla taşıya- mam! Ben bu yükü taşıyamam Talât paşa, bittabi aynen bu kelime: leri söylemiyordu. Fakat, «ben bu yü-Vİttihat ve Terakkinin son günleri bi Tak lerinde kü bundan fazla taşıyamaml» kelime-| — Sırbistana sevkettiği ku=crlc leri kulağımda duruyor ve Talât pa - Fransızları yenemiyen şanın bu sözleri söylerken, çehresin- Mareşal Von Mackenzen deki, kararını vermiş adamlara mah -| Bizim için acı da olsa hakikat budur. sus azimkâr ifade, gözümün önünde-İİttihat ve Terakkiyi kongreye teslim dir. edeceğiz. Devam ediyor: Bu sözler davayı halletmiş oluyo: v t ı . — Bizim, artık, bir vazifemiz var: aK ee B n Bu bahsettiğim samimi ve sadık İtt- hatçılara karşı dü - İsine taraftar olanların, dün ak; ; tık onlara da söylemek, karar vermek | heri ;İm:'u“y:::;':n“:r:ımfîa ve yapmak imkânlarını vermek moc-|'Talât paşa yenmişti SA SADA K şti. buriyetindeyiz. Ben, kendi hesabıma, | — Artık, İttihat ve Terakkinin istik. kararımı vermiş bulunuyorum. Kon”|bali kongreye bırakılmış oluyordu. greyi çağırıp İttihat ve Terakkiyi, ser-| — Doktor Nazim: bestçe, kongrenin eline teslim etmek| — Ppokzla ö FŞ Feetai ) H Te aai a. e| Föme VAST A Terakkiyi, şimdi onun yeni unsurlar| — Dedi. Bahaettin Şakir: m rına bırakmamız Jâzım. Bu yeni un -| £ v, Tanin? sur, kongre esnasında beni tutup dar- Dedi, Talât paşa csvap.verdi.: ağacına assa dahi, ben mührü onların| —— Tanin hak R ith: AĞ Z eline teslim etmek fikrinde musırrım! anin bakkında Müthat - Şükrü Tavsiye ederim, siz de benim gibi dü- şününüz. nim artık İttihat ve Terakki namına halka söyliyecek sözüm kalmamıştır» diyor. Ben ona hak veriyorum. Nete- kim, bugün için benim de kalmamıştır. ü aa damaima İttihat ve Terakkinin tarihine karşı kendimizi mes'üliyetten ancak bu su- retle kurtarmış olabiliriz. Talât paşa bu sözleri söyleyip bitir- W FO a | diği zaman, salonda derin bir süküt| | hasıl oluyor. Bü sözler, çok doğru ve | #yni zamanda samimi ve müessirdir. İki doktor da süküt ediyorlar. Belli ki onların üzerinde de tesir etmiştir. Şim- di, bu sahneyi hatırlarken düşünüyo- zum: Eğer bu memlekette her posta ve telgraf memuru böyle duymuş, ve böyle söylemiş olsaydı elbet Tür nin manzarası büsbütün başka türlü olurdu. Hiç şüphe yok, bütün zaaflar pna, bütün ilimsizliğine rağmen, Tar Yât paşa zeki, güzel düşünebilir ve te- miz kalbli bir adamdı. İttihat ve Terakkiyi kongreye teslim edeceğiz! Biraz süküttan sonra topçu Rıza bey sordu: — Ya kongre İttihat ve Terakkinin iemini de değiştirirse? i Zh Tolât paşa cevap verdi: 17: İnkilâp dersleri: Üniversiteden nak - — Ne isterse yapar. Bir vakitler İt-|len Yusuf Kemal Tengirşenk, 1830: Ptâkla Üküe ve Terakkinin sahipleri, Selanile | a Teaıllli, 1848 RRiNDDA Halkevi meş- M rdı bütü Mak: riyat kolu namina Bay Nusret Sefa — (Yenl te, Manastırda, bütün Makedonyada | çıkan eserler) 20: Belma ve arkadaşları ta- gizli çalışan insanlardı, bizlerdik. O|rafından Türk musikisi ve halk - şarkıları, Zamandanberi litihat ve Terakki bizim | 2930: Ömor Ria tarafından arapga söylet, 2045: Cemal Kümil ve arkadaşları tarafm- Bu günkiî Program 29 - Mart - 1937 - Pazartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikis.. 12$0: Hayadls. 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 18.30: Plâkla dans müsikisi. 19.30: Çocuk- dara masal: İ. Calib Arean. 20: Rafat ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları. 2090: Önter Riza turafından urab- ca söylev. 2045: Safiye ve arkadaşları ta - rafından TTürk müsikisi ve halk şarkıları, Bart Ayarı 2115: Şehir Tiyatrosu dram kısını (Samsön Dalilar, 22.18: Ajans ve bor- sa haberleri. 2230: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. Yarınki Program 30 Mart 937 : Salı İSTANBUL Ökle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk mutikisi. 12,80: Hava- dis, 13,05 Muhtelif Plâk neşriyatı. elmaktan _çıkmışıır. Kongrenindir. | dan 'Türk mosikisi ve halk şarkıları: Saat Kongre ne isterse onu yapar. Bizim ar- | âyarı, 2115: Şehir Tiyatrosu öneret — kismt (Lüks Hayatın 3 üncü perdesii, 22.15: Alans we borsa haberleri, 22,30: Plâkla sololar, ope- tık, hiç bir şey üzerinde musırran ileri- | değildir. | za ve gperet parcaları. ye fikir sürmemiz bile caiz du, Merkezi umumi içinde, İttihat ve| & Tesakkinin olduğu gibi devam etme- | | ile ayrıca düşündük. Muhittin, «Be-| Gazetenin sahibi olan Mithat da bu fi- kirdedir.Şu halde şimdilik Tanini ka- patmak lâzım geliyor. Sonra, bakalımı vpukuat ne gösterir? Bu sırada gözler bana çevrildi. Doktor Nazım, kızgin kızgin: — Korkuyorsun, Muhittin! Dedi. Korkmak değil, utanmak! Korkmak! Bütün insanlar gibi, kor- kulacak bir vaziyette elbet ben de kor» karım. Fakat, bu defa korkulacak bir şey yok: (Arkası var) Gaareeenecera e naNErErme N SALAEAA AA EEEERE NL ENEReEERekERERanan Düşünülecek bir mesele: Küçük kazançların Yükünü hafifletmek (Baştarafı 2 inci sayfada) kul ve bem mill let için faydalı olan şey küçük kazançlarım aşağı mertebele- liraya kadar olan kazançlardan hiç bir şey almamak, hiç olmuzsa yüz liraya kadar olan aylık ve ücretlerin yükünü derece derece hafifletmek, Bugün ek- ser amele, yirmi liraya kadar ça lan sonra, ekazancımın üst tarafını et alacak, ne diye çalışayım?» dü- sile çalışmıyor. 'aza maden, hali ekseriya Bu riya işçi bulmakta müşkülâ ni de bir çok yerlerde tesbit eti ldir. Esasen, bugünkü hayatta ©- tuz lira kazanç, fakir sınıflar için ne- dir ki bundan da vergi alınmak haklı Bu mertebenin yükü kaldırıl- r. Ondan sonra da yukarıya, yüz & doğru gidildikçe derece derece bu yük hafifletilebilir. Bu suretle es- kiden zaruret &evkile konulmuş olan ağır nisbetler ortadan kalkmış olacak. tır. * | — Devlet, böyle bir ameliye ile çok bir şey kaybedecek de değildir, Bir elden verdiği paranın mühim bir kısmını Ö- İbür elden tekrar alacaktır. Şu suretle: Küçük kazançlılar, ellerindeki parayı mütemadiyen piyasaya vereceklerdir. Bunun da ekserisini mamul eşya mü- bayaasına tahsis edeceklerinden evve- lâ bu eşyadan devletin almış olduğu muamele vergisi artacaktır. Ayni za- manda fabrikaların kazancı da arta- caktır ki bu da devlet için kâr demek- tir. | Ondan &e reket gel bu da kazanç vergilerinde bir yükselme yapacaktır. Neticede devlet bir elle verdiğini öbür elle almış ola- caktır. e bile olmasa, yalnız dev verdiği sözü tutması, küçük ka- insanların, amelelerin, amele gi- hayatlarının biraz ıslâhi ve nihayet bilhassa dahilf yı kuvvetle harekete getirme gi- bi sebepler uğrunda bir fedakârlık | yapmak, hiç de mühim bir şey değil- , bize bunda fayda bülün- | duğunu gösteriy İş nihayet bir hesap meselesidir: Millet Meclisinin iktısat ve müvazene leri bu hesabı kolaylıkla ya- pabilirler. Yaptıktan sonra, bu satır. lardaki fikri yabana atmıyacakları mu- hakkaktır. Muhittin Birgen aayetvr Berrdiyesi Şahir Ti Bde & iyatrosu ŞehirTiyatrosu Tepebaşı lu dram kısınında oyun yoktur. Fransız üyatrosu hei Üperet kısmında akşam saat 20.80 da | BÜZSERE rindeki yükü hafifletmek, meselâ, otuz | -| tap verd amelelerinde ben bu| ; Şakadan intihar Yazan? Michel Corday Çeviren: Faik Berçmem Saat . gecenin onuydu. M. Griset, Göz yaşları dinmeden devam ediyor. çalışma odasından yatak odasına geç -| — Ah! Chantel! Bu çok müthiş.. Çok meğe hazırlanırken birden kulağına te- | müthiş.. Hakikati görmeliydim.. Evv!, lâşlı ayak sesleri geldi, Bir saniye son guürurumla hodgâmlığım onu öldürdü, ra uşak yanında amele kiliklı birisile| —Bu sırada otomobil köşkün kapısına kapıda göründü da durmuştu. Doktor dostunu bu haldet Her ikisi telâş lar. Adam sık sik | yalnız bırakmak istemedi nefes alarak kasketini arıp: Salonda, M. Griset gene inlemeğe — Afledersiniz mösyö, dedi. Beni sa- bil memuru yolladı. Bir bedbaht in - tihar etti de.. M. Griset onun sözünü keserek ba - ğirdi: — Oğlum mu yoksa? Amele kılıklı adam başını eğerek ce- — Ondan başka kimsem yoktu, Her im onun içindi. Onu, kimle olursa 3 bırakmalıydım. Sent bu müâallimeyi tanıyor muydun? ile evet işareti yaptı. Bas — Evet mösyö.. Barajın yanında bir Baat evvel kendini suy'a atlı Baba ıztıraplı ve hıçkı! edi: — Öldü mü? Evet mösyö.. Ne onun, ne de mu- allimenin cesetleri bulunmadı.. — Ne? O da mı beraberdi? | Ah, ihtiyar deli! Ben, bir sesle | başlamadım mı? Acı günler, mazi b ças unutuluyor.. Cesetlerini bulup on« Acaba klarımı duyarlar mı? Kim |Jardan af dilemek istiyorum. beni, hiçkıri! bilir.. M. Griset, yorgunluktan — elbisesile — Evet mösyö beraber intihar etti » anapenin üstünde kıvrılmış ka' ler... sunda, kâbuslu rüyalar gör M. Griset güçlükle bir nefes aldı; al-| dü. Bu rüyalar içinde hep oğlunu gö « nını çatlatacak gibi sıkıyordu.. Lâkin Tüyordu. £ ” çabucak kendini topladı ve uşağa: Gözlerini açtığı zaman hâlâ bu rü « — Hemen otomobili.. Doktor Chan - | Yaların tesiri altın Sanki oğlu teli de uyandırın, dedi. gelmiş gülerek ona bakıyordü. M, Grir On dakika sonra otomobil baraja | set bird ire korkuyla fırladı. Evet doğru hareket ediyordu. uyumuyor ve Tüya görmüyordu. Kar - M. Griset bir. senedenberi bütün | #iSında dipdiri olarak oğlu Etlenne duk kuvvetile ve nüfuzile oğlunun bu mu-| TAYOrdu. allimeyle evlenmesine karşı koymüş -| T Etlenne!, tu. Kendisi sanayi sahasında yüksel - Delikanlı babasını kucaklıyarak: miş ve çök zenginleşmişti. Bütün varı —Evet, benim baba! diye cevap verdk. yoğu'oğlu içinde Oğlundan başka kin-| M Griset azun -dakikalardan tE sesi yoktu. Karısı çoktan ölmüştü. kendine gelebildi. Hangi mucizeyle bu Her yaz, bir kaç hafta dinlenmek ü- basübadelmevt vuku bulmuştu? zere oğlu Etienne'le beraber buraya Etienne mesel: anlattı: «Bu işl gelirler ve çok sakin bir hayat l»'l'c'.r'ir- mahsus, babayı yumuşatmak ve yola lerdi. Baba, oğlu için muhteşem bir is- | getirmek için yapmı. lardı. Kıyıda ge e tikbal bazırlıyordu. Onun bir köy mu- | FİPmek Sur IİIF_' evvelâ, sahil memü. allimesile evlenmesine nasıl razı Ola - Tünun arı dikkatini celbe uğraşmış- bilirdi? anlık basınca o şapkasını, Otomobil durdu. Barajın gürültüsü eşarpınti sahilde bırakarak kendilerini suya atmışlardı; ayni za « manda da bağırmışlardı. Delikanlı iyi bir yüzgeç olduğu için, sevgilisini tus tarak hemen karşı tarafa geçmişti. O « rada, üç yüz metre ötede otların için- de elbiseler bulunan bir otomobil bek- liyondu: Geceyi civardaki bir, misafirhanede geçirmişlerdi. Etienne, bunları anlat « tiktan sonra daha yumuşak bir sesle devam etti: — Bana darılma baba! Seni merha « getirmek başka çüre kalma- 1 Kendi kendime şöyle düşünmüş- inde kaldılar. bam, benim ölümüme inana « üstü. Yolda kırık rak, bana karşı î'ıx.(erm:ş olduğu mu « halefetten ve mümansattan pişman o- ecenin içinde uğulduyordu. Yen!den y ştırmâlar boşa Çıktı.. Cesetler gene bulunmadı. Sahil memuru bu acıklı hâdiseyi şöy- le nakletti: İki genç saat sekize doğru görünmüşler.. Önce, sahil boyunca ge- zinmişler. Memur onları gözlerile ta - kip etmişti. Karanlık basar basmaz, ba- rajın homurtusuna rağmen bir çığlık duymuş ve koşmuştu. Sahilde bir er - kek şapkasile bi din eşarpı dürüyor- du. Onlar da ışlardı amma ce - setleri bulamamıştılar. Çarnaçar doktorla M, Gri bir sesle ağlıyor ve hem de mırıldanı- yordu: — Ah! Şimdi anlıyorum. Bu felâkete sebep hep benim gururumdur. Mul n dedikodüusundan ve tenkidinden çekindim.. Ayni zamanda tecrübeme ve mantığıma istinat ediyordum. Ne bu - dalalık!.. Hangi tecrübe? Hangi man - tık? Elll yaşında bir adam cibette ki| yirmi yaşında bir delikanlı gibi dü -| şünmez. Hakikatte onun mes'ut olma - | masına çalışıyordum demekti, Şimdi. Her şey bitti artık.. Ah, benim- küçük Elienne'im!. Ne kadar neşeli, ne kadar cazipti.. Seni bir daha göremiyecek mi- yim? l zi affet baba,, Yarınki nushamızda : Gençlik cürümleri Çeviren: F. Varal S

Bu sayıdan diğer sayfalar: