7 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

7 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA rgün He Suriye Hariciye nazırının Sözlerinde biz hiçbir Samimiyet göremedik Yazan: Muhittin Birgen (Baştarafı 1 inci sayfada) devlet adamlari'le temas ederek Sancak meselesinin nihal halline ait bazı me - seleleri konuşacaklı. Hey'et, ekspresle İstanbula gelmiş ve ayni ekspresle yo- luna devam ederek Ankarada durma - mıştır. Cebelüddrüzdeki son vaziyetin Suriye hey'eti için, yolda vakit kay- betmeğe bırakmıyacak kadar ciddi ol- duğunu tahmin ederiz. Şamdan bura- Resimli Makale: ya haberler gelinciye kadar, rusunu söylemek lâzım gelirse, Suri - ye hey'etinin Ankara ile ne konuşabi- leceğine biz de zaten pek akıl erdire - miyorduk. * Bunun muhtelif sebepleri vardır. Bir tanesi, Suriye hey'etinin Suriye nam- na salâhiyetle söz söyliyebilecek — bir mevki ve sıfatı olmamasıdır. Bugün hangi bir meselede müstakilen karar #lmıya ve fikir beyan etmeğe salâhi - yet olan bir hükümeti değildir. San - cak meselesi de bir Suriye - Türkiye meselesi değil, bir taraftan bir Türki- ye - Fransa ve bir taraftan da Millet - ler Cemiyetini glâkadar eden beynel- milel bir iştir. Denilebilir ki Suriye, Fransa ile akdettiği muahede mucibin- ce yakında müstakil bir memleket o- lacaktır. Biz buna da lüzumundan faz- Ja inanıyor değiliz. Bu ittilak muahe- desinin akdi tamamlanıp mer'iyet im kiine girdiği zaman dahi, Suriye hü - kümeti, müstakil bir devlet olarak sa- yılacak değildir. Sade, müstakil bir devlet olabilmek için lâzım gelen ev - safın bir çoğunu haiz bulunmıyacağı gibi Fransanın Lübnandaki vaziyetine ve Lübnanlıların sa ile olan mü - nasebetlerine bakıldığı zaman bü za - vâallı memleketin, yakın zamanlarda bir dereceye kadar daha istiklâl elde edebileceğine inanmıya dahi imkân yoktur. Suriye, müstakil bir varlık sa: hibi olabilmek için şimdiye kadar, maülesef, çok parçalanmıştır. Coğrafi, VeYa iktisadt? olsun, siyasf veya mane- vi olsun, hangi taraftan bakılsa Suriye parçalanmıştır. Böyle olmasaydı, belki yakın bir atide, Irak gibi, Mısır gibi bir istiklâle sahip olabilirdi. Şimdilik bu- ma imkân yoktur. * Suriyenin bu vaziyetinden — ancak kendileri mes'uldürler. Suriye bunu iz- temiş ve istediğine de nail olmuştur. İkide birde, bize dönüp, bizi Suriyeyi istilâ emellerile itham edenler, bu yol- Ga hatır ve hayale gelmiyen masallar uyduranlar, kendi gözlerindeki merteği görmeyip, — başkalarının — gözlerinde Çöp aramakla meşguldür. Bizim bü - tünm derdimiz, parçalanmış ve parça « Tanmıya mahküm görünen bir Suriye içinde bir Türk memleketi olan Ha - tayın da sefalet çekmesine mini ol - maktır. Yoksa, bizim Şamın şeker'ne fişık olmadığımızı Suriyeliler pek iyi bilirler. Osmanlı devletinin ve 'Türk mületinin asırlardanberi «Kavmi Ne - cibi Arap» diye &l üstünde tuttukları bir milletin Suriyedeki parçası, Os - manlı imparatorluğu devrinde, bir Su- riyeli vahdetine sahiptiler ve impara- ftorluk onları tamamenserbest bırak - mıştı. Onlar, o zamanki rejimi beğen- mediler ve halkm hiç olmazsa hitaraf durmasına mukabil, siyaset elebaşları vasıtasile, 6 rejimi yıkmıya çalıştılar. Şam meb'usu Şükri El Aselinin, bizim aleyhimizde yazdığı yazılarile meşhur olan El Muktebos yazelesinin yerine geçen bugünkü El Kabes gazelesinde aleyhimizde yapılan neşriyatı gördük- çe acı acı gülümsiyorum; milli şuuru inkişaf etmemiş bir dostunun ve düsmanının nerede oldu- #undan gafil bulunmakla temeyyüz e- der, Demok ki Şamdakiler, henüz dost. larım ve düşmanlarını nerede mâak Tâzım geldiğinden hüberdar &ı dirler, Hayat böyledir: Aklını başına alan - Jar müstakil olurlar ve müstakll ka - (Devamı 8 inel sayfada) onların programlarının değişmiş olması da bu suretle izah edilebilir. Fakat, eğer doğ- millet, bu suretle| İtalyan hapishanelerinde tek kişi- lik küçük hücreler vardır, ağır hap- se mahküm olanları bu hücrelere korlar, Mahküm gardiyanın dahi yüzünü göremez, söz söyliyecek kim- se bulamaz, nihayet delirir. Yılan istilâsına Uğrayan şehir Cenubi Amerikada altın madenleri- nin işletildiği yerde, zenginliğile ma- ruf bir şebir vardır. Bu şehrin ismi Kimberley'dir. Buranın zengin sakin- leri geçenlerde büyük bir tehlikeye ma- ruz kalmışlardır. Memleketi birdenbire nereden gel- diği belli olmıyan yılanlar istilâ etmiş- tir.. Tramvay tevakkuf mahallerinde e- lektrik direklerine sarılmış kobralar görülmeğe, mekteplerde sıraların al - tından renkli, çıngıraklı — yılanlar çik- mağa başlamış, bir çok evlerin su küp- leri bu hayvanların zehirile zehirlen- miş. Mektepler tatil edilmiş, ve belediye yılanlara karşı büyük — bir mücadele açmış. Mendillerin büyüRtüğü hakkında kanun Hler şeyin olduğu gibi şimdi men- dillerin de modası var. Meselâ bu se- nenin mendilleri geçen seneye nazar van daha büyük. Bu moda ihtilâli ke- bir zamanında da vardı ve ilk defa o mak üzere 'a tarihte mendillerin cesar meti hakkında bir kanun yapılmıştı On altıncı Lüi karısı Mari Antuvar | met ile beraber bir haloda bulunuyor- du. Mari Antuvanet davetlilerin her bifirile çöğüü çöğüt mündtll zıları ufak, bazıları büyük idi. Kraliçe bu vaziyete fena halde si> nirlendi. Kocasından rica etti, Ve men- dillerin boyu hakkında bir kanun ç- karmasını istedi. Bunun üzerine On altıncı Lüj kraliyet hudutları dahilinde bütün mendillerin ayni en ve boyda olmasını emretti Tam tramvay rayının üzerin geçilemez olmuştu. Otomoh iç Dün akşam Galatada hususi bir otomobil . Yol tıkandı, gelip zayı düzeltmek istedi. Kan ter içinde kalmıştı, ama ya - | pamadı, üç beş kişimin yardımı ile otomobili bir kena - ra çektiler. Ârızanın elektrik cereyanında olduğu sanr hyordu, hemen bir mütehassıs çağırdılar. Adam baktı: İSTER İNAN İSTER İNANMA! İnsan cemiyet hayatında yaşamak için yaratılmıştır. Aileye, dosta, ar- kadaşa muhtaçtır, yalnız kalınca ha- yat müvazenesi sarsıntıya uğrar, rü- yet ufku kapkara kesilir. SÖZ ARASINDA HER GÜN BİR FİKRA Bir yerine on Meşbur bir muharrir epey para ka - zanmaşına rağmen yakasımı bir türlü tefecilerden kurtaramıyordu. Bir gün muharrir evinde idi, Eve gelen bir a - dam, ondan on Kira istedi; ve: kaldıracağız. Dedi. Muharrir çantasını açlı. Çan- tada yüz Hira verdi. Yüz Kirayı birden adama verdi: | — Alın ,dedi, size yüz Era veriyo - || vum. Bu yüz lira ile bir yerine on ta - ne tefecinin cenazesini kaldırın! ——— « | Müzik bilen suç işlemezmiş İlnıı yeni tarzda bir usul ile wlâh etme- | ge kalkmışlardır. Bu usul şudur: Her suçlu bir musiki âleti çalmâ-ı sını öğrenmektedir. Her biri, iuiıiıdı-l na göre bir âlet beğenmekte ve müte- hassış hocaların nezareti altında çalış- mağa başlamaktadır. Ruhiyatçılar, musikinin ıslâh edici hassalarından bahsederek müzik çalan kimselerin arasında pek az mücrim ok duğunu söylemektedirler. İngilterede taç giyme hazırlıkları İngilterede taç giyme merasimi yak- Taştıkça, hazırlıklar da artıyor. Dün ge- len Paris Süvar gazetesinde okudur ğgumuza göre şimdiye kadar tamam 4() baülyos veni bayrdle: Saabi sdlürüür. Kralın resmini havi madalyalardan ive bunları yapan fabrika şimdiye kadar 240' töllyon- sipariş almıştır. | — Gene Birmnighamı'da bir müesse - se otomobillerin dekorasyomu ile uğ- |raşmaktadır. Her otomobilin üzerine | süslü murassa çardaklar kurulmakta: | dir. 567 Radyo istasyonu olan memleket Cemahiri müttehide — Amerikada BĞ tane radyo neşriyat istasyonu var dır. Gene Amerikada 26 milyon âhi- ze istasyonu mevcuttur. 4Ü milyon da tadyo vardır. Ve bu istasyonlardan hiç İnsan yaşamak için arkadaşa muh- taçtır. Fakat bu arkadaşım iyi seçil- mesi elzemdir, çünkü iyi arkadaş in- sanı saadete, muvaflekiyete götürür, fenası ise felükete sürükler.. Tatulması Dünyanın — tutulması en güç olan Avustralya hapishanelerinde suçlu- | Palığı, bu kanatlı balıktır. Bu balık son nefesini bitirinceye kadar balıkçılarla |mücadele eder, suyun sathından — bir metre yüksek uçmağa muvaffak oldu- ğu için ağa tutulmaz, çok sür'atli ha- rekel ettiği için zıpkın ile de yakalan- maz ve tıpkı bir istavrit balığı gibi ol- ta ile yakalanır. Resimde bir insan boyundaki balı- ğın güverteye alındıktan sonraki hali- ni görüyorsunuz. Çinliler kumar borçlarına sadık oluyorlar Çinliler hem kumar oynamasını çok severler, hem de kumar borçları- na fevkalâde sadık olurlarmış, bunun böyle olduğunu meşhur Fransız mis- yonerlerinden Abbe Hue şu şekilde anlatıyor: «Gömleğine kadar vermek tabiri vardır ya, bu tabir tam manasile Çin - de kullanılmaktadır. Çinli kumarbaz, evvelâ parasını, s#onra mücevhberlerini, nihayet elbiselerini verir. Ben bir çok kumarhane - kapılarından — tekmelerle kapı dışarı edilen anadan doğma çıp- laklar gördüm. İçlerinde sokak orta- sında soğuktan donanlar da vardı. Bir tanesi son nefesinde: «Namus- lu olarak öldüğüm için hayata gözleri- mi sevinçle kapıyorum« diyordu. tasyonlarından istediklerine söz söyle- trler, istediklerine de söyletmezler. Buralarda devletin kontrolü bile yok- biri devlete ait değildir. Tamamile şir-|tur. Radyo ticareti Amerikada tıpkı ketlere nittir. Bu şirketler o radyo is-İşapka ticareti gibi serbesttir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! bozuldu. — Ârızayı bulu deki zât indi, ân- mütehassıs kısaca — Deponuzda Otomobili kullanan adam çaresiz kalmıştı, nından beş lira çıkararak uzattı. O zaman da çağırtılan| şişe getirtiniz, dedi. ırum, fakat beş lira verirseniz, dedi. n > benzin kalmamış, köşe başından bir, — LO Z e e A AĞAT ĞÜEŞE GĞ ÜM ——— üi Bi HELeetüeRTĞĞRi M Ş İAELm ea K a NL N L ee İ eeei Pa üeü neeae el yen aa Dürzi isyanının Neticeleri (Baştarafı Tinci sayfada) mek kudretinden mahrum olan Suriyt hükümeti, Fransadan yarndım islemifı fakat, Fransa, kendisinin bitaraflığI tercih ettiği cevabmı verince işler det ğişmiştir. Şimdi, Şam hükümeti içili Atraş ailesile anlaşmaktan başka çart kalmamıştır. * Resmi membalardan çikan haberleri göre Suriye-heyeti, Paristen umumi kararım alarak yola çıkmıştır. Kabil olduğu kadar 'atle Şama gelecektir. Ayni zamanda, Atraş hareketine Teis' lik yapan Hasan Beye de, anlaşmak ü* zere Şama gelmesi için haber gönderik miştir, Evvelce vadedilmiş olan umus — mi af ilân edilmek ve Atraşların iste dikleri şeylerin bir kısmı verilmek su* retile, Şam ile Süveyd arasında bir iti- Yâf hâzıl olacağı zannediliyor. Buradaki Nasyonalisi gazeteler, Su- riyenin bir kere daha parçalanması de“ mek olan bü hâdiseden dolayı Fransa 'ya karşı şiddetli neşriyat yapıyorlar. Elinde silâhı bulunmuyan Suriye hü: kümeti için, Suriyede de, Cebelde de hâkim olan Fransa küvveti bu mesele- de bitaraf kalınca, ne yapmak müm- kün olabileceğini Fratsızlara sorupdü- ruyorlar. Ancak, bu sualleri ne dinle- yen, ne de bunlara cevap veren var dır. Fransa, bu yeni ihtilâftan bilâkis gayet menmun görünüyor ve Suriye hükümetine anlatmak istiyor ki mu- kadderatı kendisinin elindedir. Hatay meselesine dair yeni hiç bi haber yoklur. Yalnız, Dürzi meselesi- nisi aldığı bu şekilden sonra Nasyona- Hat matbuatın bir kısmında bir dil yur muşaklığı peyda oldu. Bu arada El Ey" yyam gazetesi, dün yazdığı bir makalede Ankarada Türk devlet adamlarile ko- nuşacak olan Suriye hey'etinin bu zi- © 'yaretinden sanra bit anlaşma zemin? bulunarak iki memleket arasındaki ih- tilâfın bir neticeye bağlanması husu- sunda temenniler izhar ediyordu. Bu tarzda bir ifade, bu gazetede ilk defa olarak görülüyor, Hey'et Adanadan geçti Adana, 6 (Husust) — Avrupadan avdet eden Suriye Başvekilinin riya- setindeki hey'et bugün — şehrimizden geçti: Hey'et âzam buradaki kısa te” vakkufları esnasında gazetecilerle kor nuşmaktan çekindiler. Dünyayı dolaşmak İçin evlerinden Kaçan yaramazlar Evlerinden kaçarak Asyayı yayâ devretmek hülyasını kuran iki yarar maz çocuk, dört beş gün arandıktan sonra, İzmitte yakalanmış ve dün şeh- rimize getirilerek, ailelerine teslim e dilmişlerdir. Yaramazların başlarından geçeni anlatalım: İnhisarların Ahırkapıda ambar me- muru olup Samatyada Etyemezde otu- ran Feridunun oğlu- on üç-yaşındaki Ferdi, Nisanın birinci günü evinde an- nesinin sandığından on üç lira âlarak sebine koymuştur. Ferdi eve: — Ben Kanlıcaya halama gitmex is- tiyorum. Bir gece misafir kalacağım! demiş ve yola çıkmıştır. Ferdi Kanlıcaya gilmiş, oğlu Hasanı bularak ona : — Benim cebimde para var. Gel se- ninle yaya olarak Asya seyahatine ç kalım! demiştir. İki yaramaz, seyahati kararlaştırdık” tan sonra Haydarpaşaya geçerek İzmit trenine binmişlerdir. Diğer taraftan Ferdinin, ertesi gün eve dönmediğini gören ailesi Kanlıcadaki halasına mü” racaat etmiş, ihtiyar hala: n — Hasan da yok. Beraber gittiler. Gelmediler! cevabını vermiştir. Bunun üzerine polise müracaat edil” miştir. Polis, her tarafa felgraf çekmif tir, Nihayet yaramazlar, İzmitte yakâ” lanmışlardır. Ferdi 24 üncü ilk mek* tebe gitmektedir. Artık böyle büyük seyahatlere çıkmağa tövbe eltiğini sü” Temektedir. halasının

Bu sayıdan diğer sayfalar: