26 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

26 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA İttihat ve Terakkide on sene 14 üncü kısım TTİHAT VE TERAKKİNİN SONU ——— N.. 15 Talât, Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen .. . Hükümet şaşırmıştı,Bekirağa bölüğüne bu kadar münevveri tıkmak kolay bir iş değrildi Tesadüf, bana tekrar bir kor- ku geçirtme oyunu hazırlıyormuş: Beııkıntan Kuruçeşmeye gitmek üze- Te rastgele bir tramvaya atladığım za - Man, arabanın sahanlığında Refik Ha- lid, Mahmud Sadık, Abdullah Zühtü- ye rastgelmiyeyim mi ?Bereket versin ki karanlık ve birbirlerile konuşup gü- lüşmekte olmaları sayesinde beni ta - Himalarına mahal kalmadan başımı gevirdim ve paltomun yakasını: kaldı - Tarak, çehremi onlara göstermemek ü" zere ne kadar büzülmek kabilse o ka- dar büzülerek ilk durak yerini bekle - dim. Tramvay durur durmaz, onlar ar- kamda gülüşürlerken, ben de bir cani gibi, kendimi onlara göstermeksizin tramvaydan atlıyarak karanlığa gö - müldüm! Kuruüçeşmede, bugün yeri kömür depoları yapılmış olan yalıya yerleş -« tiğim zaman ,âdeta hürriyete tekrar kavuşmuş — gibiydim. Koskoca yalı, Zengin bir kütüphane, karşımda de - niz, burada rahat rahat oturabilir, e - vimle ve şehirle istediğim gibi müna - sebette bulunabilirdim. Bunun için o- Taya gelir gelmez, içime de bir ferahlık Ve sinirlerime sükün geldi. Yahya Sezai Beyin yalısında O fena günlerin talihsiz ittihatcıları arasında en talihli gene bendim. Bana karşı olan dostluğunu hayatımda hiç Unutamıyacağım Yahya Sezai bey, be- ni yalıya davet etmekle beni selâmete çıkarmıştı. Sezai bey ekseriya Ezine- deki çiftliğinde bulunduğu için evde, &v sahibi olarak küçük kızı ile ninesi vardı. Onunla beraber Amerikan Kol- lejinde okuyan bir arkadaşı da İstan - buldan "mektebe gidip gelmek güç ol - duğu için ekseriya, yalıda misafir ka- lirdı. Onlar şabahları mektebe gider - ler, akşamları gelirlerdi. Yalının bir ta- rafı benim, bir tarafı onlarındı. Onlar mektebe gittikleri zaman da her tarafı im olurdu. Evdeki hizmetciler, hep küçükten evde büyümüş takımından olduğu için polise haber verilmek teh- likesi de yoktu. Bütün müşkülât aşcıda idi. Gündüzleri yemek yiyen bir ada - Mmın mevcudiyetinden haberi almamak lâzım geldiği için ekseriya akşam ye - Mekleri fazla istenir ve ertesi gün için tedarikli bulunulurdu. Akşamları mektebli kızlarla konu - #ür, bazan — onların derslerine yardım eder, gündüzleri yataktan geç kalkar. ekseriya boş zamanı kitab okumakla Beçirir ve aynı zamanda hariçle de mü- Hasebette bulunurdum. Yalının bu - lunduğu yer, görülmeksizin girip çık - Miya müsaid olduğu için beni görmek için gelip giden yakınlarım için hiç güç- lük çekilmez ve ekser günler misafi - Tim de.olurdu. Arada bir, Sezai Bey de çiftlikten Beldi mi, işler büsbütün iyileşir, elif - yi ıslah meraklısı olan aziz dostum- la akşamları saatlerce hasbihaller ve an da münakaşalar yapardık. Hü « lâsa, Bekirağa bölüğündeki dostlara Nisbetle ben âdeta sanatoryomda idim! Hükümetin şaşkınlığı Polis bir müddet Bostancıda baba- Min köşkünü, Nişantaşında da bizim €vi tarassut etti. Hem de o kadar açık- tan açığa gözetledi ki, memurların yak Diz göğsüne bir levha asmaları eksik- Üt Bir hafta kadar süren bu gözetle - Meden sonra bundan da vaz geçtiler. tevkif işlerinden “Tevfik Paşa pek memnun olmadığı gibi, memleket ef- kâtı da yavaş yavüş işin aleyhine dö- nüyordu. Ekserisi, hükümet işlerinde resmi bir vazifesi olmıyanlardan mü- rekkep bulunan bu mevkufların mem- lekette bir çok akrabaları, dostları ve tanıyanları vardı. Bunların yaptıkları | mukabil propaganda, Hürriyet ve İti- lâf gazetelerinin, umumİ surette itti - hatçılar ve bilhassa mevkuflar aley - hindeki neşsiyatlarına karşı kuvvetli bir tesir vücuda getiriyordu. Yavaş ya- vaş, halk arasında: lmen. olup bitti şeklinde yaptığı bu| — Memlekette ittihatçı olmıyan vardı? Her ittihatçıyı Bekirağa böl ğüne tıkmak ve mahküm etmek | lıım gelse ceza görmiyen kaç kişi ka- ir? Tarzında bir mantik hareketi başlı- yordu. Ayni zamanda, her ittihatçı, kendisini bir dereceye kadar tehlikede hissettiğinden var kuvvetile, mukabil propagandaya ehemmiyet veriyordu. Tevfik Paşa, azılı İttihatçılar Tevfik Paşa Ö yasıma böniakileein gelişe beni vik sık ziyaret etmeleri ve hattâ bazan da ı nde ı:iııfı'r kalmaları da kolaylaştı.| — ve damat Ferit arasındaki nsan, her vaziyetin içinde kendisini hayatın her köşesine yerleştirmenin mücadele kolayını buluyor; ben oraya sade ya -| Bunun için, Tevfik Paşa hükümeti, hatça yerleşmekle kalmadım. Hattâ|bir yandan bu işleri yaparken bir yan- hariçle temasa da başladım. Hariçten |dan da şaşkınlık eserleri gösteriyordu. gelen haberlere göre, hükümet şaşır -| Hem tutuyor, hem de tutmaktan kor- mişti. Bu kadar memleket münevve-| kuyordu. Meselâ, ilk hamlede - tuta - rini Bekirağa bölüğüne tıkmak, kolay !madıkları Nadiyi sonradan yakaladı « bir iş değildi. Bunlar için bir cürüm |iar, fakat, bir iki gün içinde bıraktılar. bulmak, bu cürmü bir dereceye ka —,Tf'vfık Paşa, yeniden insan - tutmıya dar kanuna uydurmak, ondan - sonra|taraftar değildi. da bu cürme göre cezalar verip işi tas-| O zaman, Tevfik Paşa ile azılı iti-| İfiye etmek lâzımdı. Dahiliye —nazırı İlâfçılar ve Damat Ferit arasında bir fik Paşaya rağ - mücadele başladı. — (Arkası var) 'TAM YERLİ MALI 10 TANESİ 15 KURUŞ İnunla bir göz aşmalığımız bile yoktu. | ra genç ateşli bir delikanlı değildim ki s-rem | laş parçası düştü. Başımı kaldırıp hay- Z o a ö ir e ÜĞŞÜ n —e Yazan: Peride Celâl Bayburtlu Söze: z «Bugün gene pek kara bir günüm di- ye, başladı, Çünkü gene bahar geldi.» Tenha bir kır kahvesinde idik. De karşımda oturuyondu. Saçları bembe » yazdı, yüzünde ihtiyarlıkla beraber 1z » tırabın çizdiği keskin hatlar vardı. Eli- ni başına götürüp, şakaklarını sıkarak ağır ağır devam etti: — Onunla geçen sene baharda tanış- mıştım. Köşklerimiz yanyana idi. Doğ- rusu ben buna evvelâ hiç ehemmiyet vermemişlim. Bazı sabahları — kırlara doğru uzun gezintiler yapardım. İşte onu ekser bu sıralarda evden çıkarken balkanda görürdüm. Balkonda ayakta durur, şarkılar söylerdi. Yirmi iki yaş- larında vardı. Yüzü yeni açmış şeftali çiçekleri gibi pembe, gözleri gök ma - visi idi. Dalgalı uzun sarı saçları vardı. Balkonunda her şeye kayıtsız şarkılar söyliyerek etrafa gülümsiyen bu çocu- «Çılgın, hayatın baharında daha, ondan bu kadar neşeli ve mes'ut tabil» diye, içimden gıplta ederek küçük bir bakış fırlatır ve yoluma giderdim. O- Çünkü ben çekingen bir adamım. Son- &yni saatte köşkümün balkonuna fırla- yıp, onunla konuşmak için bahaneler arıyayım. Çocuğum yerinde olan bu genç kızla alâkadar bile değiklim. Bir gün ziyaretime bir arkadaşım gelmişti. Şundan bundar. konuşurken © sözü dolaştırıp bitişik köşke getirdi ve.â’îul:hmğî_ l;';::;rî,t kız, — dedi. mosi_nj, ıluşbolmımssım isterse, ben dt D Bütün bu havalinin erkekleri onurla | Hü işte böyle istiyordum. İ | | n ğ ü Bir gün gene karşılıklı oturuyordulk. meğgül, O da bundan mennan güü e y I igözlerini gözlerime dikerekş nüyormuş.. Sen içlerine karışmıyor r ll sun, bir şeyden haberin yok, onlar bir- | dan, gayet tabii bir şey Kgibi beni sevdiğini söyledi. E duğum yerde taş gibi kaldım. Sonr a kalktım Ve anu kolundan kapıya kadar götürüp: «Beniml ğlenmene tahammül! edemem ço « | cuğum» dedim. Gitti. O akşam: «Ne fes İna k ış, babası yerinde bir a « damla böyle eğlenmek!» diye, yatağfıma birlerinde toplanıyorlarmış, danslar, gezmeler, ve bu arada erkeklerin kıza yanıp tutuşmajarı alıp yürüyormuş..» Arkadaşım benim lâkayt bir gülüm- | seme ile kendisini dinıediğimi görün- ce dudaklarında müstehzi bir tebes - süm belirerek: Senin için de sabuz, ihtiy: yormuş, dedi. Güldüm, dudağım; bü | di ğ da oradan oraya dönerek uyuyamadım. $ klxî'v :F)ük' :”dmd bes altli gü | Onun artık gelmiyeceğini düşünmek â« İ | TRaCaşım göti, aradan beş allı gün|, . ge üzüntümü son haddine çıkarı« | kadar geçmişti. Bir gün pencereleri | bahçeye bakan yazı odamda bazı esi evrakları tetkikle meşguldüm. Dalmı - şım, Tam kâğıtlarımın içine küçük bir yordu, ertesi gün gene geldi. Ona enie |çin geldin?» diyemedim ve o giderken gene gözlerimin içine ısrarla bakarak wsizi seviyorum» dedi, Yalnız & hem de pek retle etrafa bakındım, sonra «kim at - tli?» diye, pencereye gittim. Bahçede komşum genç kız dürüye N ki sümle açılmış, Avuçlarındı Beni görünce y gun ge öyliyemedim ve 8 i beklemeden “|ben ona: «Tam kırk dokuz yaşındayım " İ çocuğum dedim ve sen yirmi iki yaşım: | dasın, haberin var mı?» | Tatlı tatlı gülüms da olmanız beni sunuz orda? dedi almıştım. Birbirimizi hakle benimle nasıl t& Tâüibali olabi -| et büyü cevap vermediğimi kü M sel ucunda pencere- | y bu kadar samimi, iyordu? O, beni | —E | dedi ün Ve birdenbire uzun ASemiye Ca LR Ç rak yerinden kall um dedim. hafif ça: 1 *|lemese bile göz raf zarmanı geldi. Evet, siz Size yarım saatlik bir misafirlik | sunuz. Fakat benim sizi # yapsam iİster misiniz? dedi lan... Benim için birisine Buyurun, dedim. Fekat korkarım bükerek «çucuk» demi ki sıkılacaksınız. musunuz? Arkadaşl: Ve ona kapıyı açması için usağımı ça-| Şını şu ihtiyara isbı | Birdim, yıllardır. hiç bir İhtiyar adam oturduğu koltukta doğ- g | rularak yüzüme muztarip bir bakış fır- «çocuk et dediler. Eğer kadına çevrilmemlş lerini üzerine çevirebilirsen hayres timiz pek büyük olacak.» Ben bahsi kör buluünuüyorum. Onlar sizin yak görünce içini çekerek: nız gözlerinizi değii, gönlünüzü de çei — O işte böylece hayatıma karıştı,| tiğimi çoktan biliyorlar, Zannediyo « dedi. O günden sonra sık sık geliyordu. | rum ki siz de benim pek çocuk olma « Bir.bahar günü gibi güzel ve canl iğımı artık anladınız. Şimdi benimle Bir yaz güneşi gibi sıcuktı. Sesi ke ye, dudak büküp tukça serin bir su halinde, sanki & akıyordu. Hep o konuşur, ben dinler - da alışmıya, gelme iz?, tirince yüzüme cevap bekı diği günle palhı bir hav güneş insanın Joş ve karanlık anı j ti: bir andâ aydınlatıp gönle ferah ve:rdyı"ıl Başımı avuç'arıma a'arak casın » zaman nası| insan güneşin hiç çekilme- (Lütien saylayı çevirinla)

Bu sayıdan diğer sayfalar: