11 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

11 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pariste neşredilen resmi tebliğ (Baş tarafı 1 inel sayfada) Memleket önüne vazettiği meseleler ü- Zerinde görüş birliklerini müşahede et- Mişler ve Milletler Cemiyetinin zihni- Yetine ve usullerine olan hükümetlerinin, tehalli bütün hükümetlerle itimatlı bir işbirliği halinde emniyetin takviyesine Ve sulhün teşkilâtlandırılmasına çalış- Mak hakkındaki mütabıkatlarımı teyid €ylemişlerdir. Paris, 10 (AA.) — Anadolu Ajansı- | Din hususi muhabiri bildiriyor: Başvekil İsmet İnönü dün sabah Lon- aya hareket etti syonda Başvekil im tarafından uğurlandı. Gazeteler Önü ile Fransız devlet odamları ara- | fında yapılan konuşmaların büyük bir âmimiyet havası içinde cereyan ct l tebarüz ettiriyorlur. Umumi mese- lerde bilhassa Cemiyeti Akvam ve Müşterek emni)y görü - fikir muta Sediyorlar Matin, Pelit Parisien, Ceuvre, Tour- ve Jur gazeteleri İsmelt İnönünün Yüksek şahsiyetini, Atatürkün en yakin laşı olarak memleketine ifa ettiği 1 meselelerind akatından sev Türkiye - Fransa - sürlye muahedesi (Baştarafı 1 inci sayfada) f'h'liye. Maarif, Maliye ve Gümrük ve fihisarlar vekilleri ile mebuslar, Fransız “Yük elçisi Bay Ponsot, Balkan ve Kü- Sük Antant elçileri ile diğer kor diplo- Matik, Hariciye Vekâleti yüksek metur B be hir birçok zevat bulunmakla idi kapTiciye Vekilimiz İstanbulda üç gün ldıktan sonra Bükreş tarikiyle Cenev- Ye giderek Cemiyeti Akvam konseyi- içtimama iştirak edecektir. Bay Ponso Ankara, 10 (A.A.) — Öğrendiğimize gö Fransız büyük elçisi Bay Ponsot, Çar- Hamba akşamı Ankaradan — harekel ede- Sek ve 18 Mayısta Pariste bulunacaktır. Y Ponsot, oradan Cenevreye hareket ve ayın yirmisinde orada Harici- Ye Vektli Dr. Aras ile temasa gelecektir. Suriye Başvekilinin - beyanatı / t, 10 (AA) — Suriye Başvekili beyanatta bulunarak. Hatayda Ve Suriyeliler tarafından şekavet- bıılunulduğunı ve hudutlarda teca- T olduğuna dair çıkan haberlerin $ok mübalâğalı olduğunu söylemiş ve de- Miştir ki: *Bazı münferit vakalar mevzuu bahis- - Bunun haricinde Hatayda her taraf * Hataya ait asli muahede Ce - Türk çle bah- | hizmetleri kaydediyor ve görüşmelerin suitefehhümleri dağıtmaya. ihtilâfların yakında tamamen hallin« ümit verdiği- bi memnuniyetle bildi: iyorlar Petit Parisien Sancağın idari teşki- lâtında itilâf olunduğunu, müşkülâtın Suriye hududunun garantısi üzerinde devam eylediğini, Matin ise kat'i n önümüzdeki Cenevre koönsey İç- timaında olacağını yazıyorlar. Ocuvre, Milâno katımdan beri a- radaki suitefehhümün yalnız Sancağa inhisar eylediği fikrindedir. Bu gazete diyor ki: «Mühim olan ci- het Sancak gibi harici polrlika zihniye- tinde kâfi derecede mutabakat olup ol- mıyacağını bilmektedir ki, bu vesile ile icabında geniş bir sahaya teşmil e- dilebilecek bir karşılıklı yardım esası atılabilsin » uverl diyor ki: «Görüşmeler tasfi- mekte olan Sancak ihtilâfından an fena havayı dağılmaya yaraya - caktır. Atatürkün yanında. yurdunu kurtaran Büyük Şef, Pariste Türk - Fransız an'anevi dostluğunun devamını görmekteki samim! arzumuza inanabil- miştir.» Dük dö Windsor pazar Günü evlenecek (Baş tarafı 1 inci sayfada) pılacağı zannedilmektedir, Dük dö Windsos (Kande) malikâne- sine muvaselet ettiği ilk gün, akşam çayından sonra, misis Simpsonla ma - kânenin bahçesine müddeftenberi ayrı yaşadığı müstak- hej zevcesiyle köl kola bir gezint! yap: lman çok sıkı tedbirlere rağimnen her nasıl ahçeye girmiye muvaffak olan bir Fransız fotografçısı, ağaçların arkasında lenmek suretile müstak- bel karı kocanım birçok resirm al- mağa muvalfak olmuş, fakât neticede Dükün şahsi detektifi tarafından ya - lsa rak, Fransız zabıtasına teslim e- | " dilmiştir. Fotografçı Jean Monzon zabıtanın e linden yakasını kurtarabilraiş, fakat çektiği fotografları teslim etmek mec-| buriyetinde kalmıştır. NgdnRs... l nevrede yapılır yapılmaz hudutların mü- dafaası hakkında Türkiye, Fransa ve Su yiye arasında bir üçler muahedesi de ak- dolunacaktır. Hatay muahedesinin bu a- yın sonunda yapılıp bitmesi muhtemel- dir. î“ kişinin ölümü ile neticelener Hinden burg Zeplini faciasının — belinogramla üŞ ülk resimleri Avrupa gazetelerin de intişar etmiştir. Yukarıda: Balon ya- narken, aşağıda: Yandık tan sonra görülüyor, çıkmış ve 'uzun| p e BOİ VPOI'İ—A On iki terziye aynı günde elbise ısmarlıyan delikanlı On iki elbiseyi de para vermeden aldı ve kaçtı, fakat yakalandı Emniyet ikinci şube dırektörlüğü, bir kaç gün evvel, bir dolandırıcılık hâdise- sine el koymuş, on, on iki terziyi kandı- | 'ak birer kat elbise alan bir açıkgözü j amiş, nezaret altına almışlır. Hâdi- se şöyle olmuştur: E. H. isminde biri, şeh rin muhtelif yerlerindeki an iki kadar ter ziye gidereek her birine avrı ayrı birer kat elbise rlamıştır. Her terziye, pru va günlerinde muntazaman uğramış, el- biseler dikilip bittikten sonra da, her bi- rinden birer bahaneyle parayı vermeden | elbiseyi alarâk kaybolmuştur. Dolandırıldıklarını — anlayan birer birer polise müracaat etmişler, ya- na yakıla dertlerini anlatmışlardır. Polis, çok,geçmeden, E H. yi yakala- niş, suçlu, cürümlerini 1vtiraf etmiştir. kında tahkikata devam edilmektedir. Tevkifhane firarileri Dün de sorguya Çekildiler : ada yakalanıp evvelki gece İstan- bula getirilen Tevkifhane firarileri Ür- küplü Abdullahla Antakyalı Tevlik, dün birkaç defa sorguya çekilmişlerdir. Bu sırada — bazı şahitler de dinlenilmiş ve yüzleştirmeler yapılmıştır. Firar vak'ası- n müteakıp bu tahkikata memur edilen | müddelumumi muavini, bugün de sor- guya ve tahkikata devam edecektir. Dün akgı Üstü kendisile görüştü tanbul müddeiumumisi Hikmet Onat, şöy le söyledi — Yeniden sorgu ve tahkikatla orta- ya konulan vaziyet hakkında, yarın - bu gün etraflı olarak izahat vereceğim. Yal- ki her rgusu da, bizim kendileri ya- evvelki tahkikatımızın isa- terziler, betini rek Tevfik, kapıdan değil, pencereden çık tıklarırı söylemektedirler. Tevfik kimdir ve niçin tevkilhaneye girmiştir? Tevkifhane firarilerinden Tevfik hak- kında dün ağabeysi Gedikli erbaş üst ça-| vuş Reşât Karabay bize şu malümatı ver- miştir : — Tevfik hakkında yazılanlar yanlış- tır. Tevfik amcasını veya amcazadesini öldürmemiştir. Tevfik babasının amca zadesi Mehmet Saffeti Sldürmekten maz nundur. Henüz ne muhakeme edilmiş, ne de mahküm olmuştur. Bunun için kendi- sine katil sıfatı verilemez. Kaldı ki Tey- fik isnat edilen bu cinayetin falli değil- dir. Öldürülen Mehmet Saffet Suriyede yabancı bir hükümet hesabına teşekkül eden bir casus şebekesinin elemanların - dandı. Bunun için Suriye — vatanperver- leri tarafından 936 yilı sonlarına doğru öldürülmüştür. Bizim babamız İstiklâl Mmücahedesine iştirak etimiş bulunduğu i- çin biz mandater bükümetin müstemle- ke memurları tarafından Hatay hudutla- rı dahiline sokulmuyoruz. Gerek ben, ge rek diğer kardeşim Salâhattin Karabay 'Türk ordusunda hizmet ediyoruz. Anam, ben ve kardeşlerim Türk tebaasındanız Tevfik te tevkiline kadar Defterdarda askeri dikim evinde çalışıyordu. 1934 se- nesinde Levazım yüzbaşım Bay Zühtü- te tmiştir. Gerek Abdullah, ge| Sayfa KORKU HİKÂYELERİ (Baştarafı 6 mcı sayfada) Linda ondan ayrıldı. Lâkin kalben gene ona bağlı kalmıştı. Ben buna aldırış et- ımiyordum. İradem, azmim sayesinde ken- dimi Lindaya sevdirebileceğime emin - dim. Bir mektep çocuğu gibi, kadınların nelerden hoşlandığını yeniden öğrendim. Lindayı kat'iyyen sıkmıyordum. Ona kar- şı çok dikkatli davranıyor, yavaş yavaş, onu kendime ısıtmıyor, Çanning ile a - ramızdaki farkı tebarüz — ettiriyordum. Nihayet evlendik. Linda, evleneceğimiz gece ağlamış. Bunu bana söylediler, al - dırmadım. Ona karşı gene hürmetkâr kaldım. Çanninge gelince,' onu, eskiden olduğu gibi her zaman görüyorum. Evi - mize gelmesini menetmemiştim. Ondan bir korkum yoktu ki!.. Hattâ onun daha sık eve gelmesini istiyaordum. Böylece Lindaya mukayese imkânları veriyor, ve her sahada Çanninge galebe çalıyordum. Tresk sustu. Elini boğazına götürdü. Belli idi ki rahatsız oluyordu. Acaba bo- gazına ne olmuştu? Glin bunları düşü - rürken, Trask elimden al Glin teselli edici bir' tavırla cevap ver- di: — Zaman her halde bu hatıraları sil- miştir. Ne çıkar? — Hatıra mı? Siz de mi hatıra sanıyor- sunuz? Siz de bir hayalperestsiniz, E vet Bir hayalperest. Halbuki ben deği - lim. Ben pratik bir adamım. Ben, ha - yallerle değil, hakikatlerle meşgul olu - yorum, Meselâ, Çanninin bu evdeki mev- cudiyeti ile! Treskin gözleri hadakslarından fırla- mıştı. Glin mükâlemeyi değiştirmek is- tedi. Muvaffak - olamadı. ğü zaman, ben hasta idim. Ö- ni gazetede okudum. Doğrusu, memnun oldum. Fakat ertesi günü onu ©- damda görmeyim mi? Gülerek bana yak- laştı. Başucuma oturdu. Ben hümmalar içinde yanıyordum. O, bır hastabakıcı gibi bana ilâç vermeğe kalkışıyordu. O- na dilimi çıkarıyor ve «sen öldün. Artık burada işin ne?» diyordum. Onunla alay ordum. Artık ondan bir tehlike gel- miyecek sanıyordum. Meğer ne aldanı « yormuşum! Nekahat devresini geçirmem için beni buraya getirdiler, O da benimle geldi. Peşimi bırakmıyordu. Artık kı - zıyordum. Onu kovmak istiyordum. Fa - kat kimseye dert anlatmam imkânı yoks fu, Herkes, onu görmediğini iddia edi - Yordu. Lâkin, benim bir köpeğim var - dır, bilmem hatırladınız mı, bir kurt kö- |peği! — Evet. — Onu, Çannigi güörmeğe alıştırdım. Çanning odaya girer girmez, köpeği ça - farıyor, onu gösteriyordum. İlk zaman - lar, köpek te bir şey görmüyordu. İşa - retlerle, ana, bu mel'un Çanningin mev- cudiyetini gösteriyordum. Pencerenin ya- pına mı gitti? Hemen köpeği oraya gö- türüyordum. O zaman Çanning pence - reden ayrılıyordu. Lindanın yanına so - kulacak olsa, köpeği oraya sevkediyor - dum. Köpek, yavaş yavasş benden kaç - mağa başladı. Zira, korkmağa başlamıştı. Evet. Köpek te korkuyordu. — Fakat sizden korkuyordu. — Hayır. Çanningi ona gösterdiğim za- man ondan korkuyordu. Tüylerinin eli- min altında diken diken olduğunu hisse- diyordum. Hırlamağa baslıyardu, atıl - masın diye onu zorla tutuyordum. Ni- hayet, yalmız olduğumuz bir gün, yani, ben, Çanning ve köpek yalnız olduğumuz bir gün, gırtlağıma atıldı ve beni yara- den bir ay izin alarak Hatayda amcası | *dI. Hüseyin Hüsnünün yanına pitti, Bir ay sonra avdetle gene dikimhanedeki vazi- fesine devam etti. Babasının amca 24- desi Mehmet Saffet 936 aonlarına doğru Suriyede öldürüldüğü zaman Tevfik İş- tanbulda bulmuyor ve Dikimhanede ça bışıyordu. Binaenaleyh Tevfiğin bu cina- yeti işlemesine uıışidı—ım imkân yoktur. Bunun için kendisine katil sıfatı verile- mez. Esasen firar etmeseydi şimdi tahli- ye edilmiş bulunacaktı. Çünkü tevkifini kap ettiren suçun faili olmadığı anlaşıl- mış bulunuyor, muamelesi de tekemmül ediyordu. Tevfik neden firar etmiştir? Bu sualin cevabını verecek vu.ıy_ene değilim, maa- mafih arada pehlivan Ömer isminde biri- sile kavga etmiş. Ondan korkuyormuş, belki de bu korku firarına âmil olmuş bu lunmaktadır. Şimdiki halde ben bundan başka bir sebep düşünemiyorum. Henüz kendisile de görüşmediğim için sizden fazla malümata malik değilim. — İyi ki öldürmedi. Zavallı bayvanı deli etmişsiniz. — Hayır, deli etmedim. Çanringin em- rile gırtlağıma atıldı. Glinin sinirleri artık bozulmuştu. Yap- tığı uzun seyahatten sonra bu garip ve ıssız evde, bir deli ile başbaşa kalmak kolay değildi. Tresk devam ediyordu' — Ben hayatımda hiç korkmadım. Fa- kat köpek gırtlağıma atılınca, korkuyu unladım. Çanning ile müradele edemiye- cektim. Ona karşı bir silâhım yaktu. O- nu yaralıyamazdım, tutamazdım. Yerimi ona bırakmadan başka terem yok. Silâh- larımız müsavi değil, Lâkin, ben bu mü- savatı temin edeceğim. Bu esnada, Linda, dinlenmiş bir yüzle içeri girmişti. Kocasına yaklaştı. Onun sakin halini görünce: — Cim, dedi, ne memnunum bilsen, Her halde Mister Glin ile görüşmek seni biraz ferahlandırmıştır. — Evet, canım, Yarın, Mister Glin ile ava çıkacağız. Glin kalkmış, pencereve yaklaşmıştı. Dışarıda, harikulâde bir manzara vardı, | Denizden bir sis yükseliyor ve gözle gör İrülecek bir sür'atle etrafa yayılıyordu. Döndü: — Etrafı, dedi, sis basıyor. Bataklık tg sis altında kaldı. — Ağaç görünüyor mu? — Görünüyor. Amma, etrafını bir inle san göğsüne kadar yükseklikte sis sar « mış. Denizin üzerinde yüzen bir dal pare çasına benziyor. — Yarına kadar dağılır, merak etmes yiniz. Ben gidip köpekleri hazırlamaları için emir vereyim. Tresk dışarı çıktı. Linda ile Glin, peni cereden onun bataklığa doğru yürüdü « ğünü gördüler. Linda kocasının nereye ve niçin oraya gittiğini anlıyamıyordu. Bataklığa gelip te, vücudunun kaybol « duğunu, sis tabakasının üzerinde, yalnız başının ilerlediğini görünce haykırdı; — Cim! Cim!.. Fakat Tresk bir şey duymuyordu. De« nizin üzerinde yüzen bir dal parçasıns benziyen ağaca doğru ilerliyordu. Sonra, sis mi yükseldi, yoksa o mu batmağa başı Iadı, bilinmez, kayboldu. Glin kucağına düşen Lindayı kanape« ye götürürken: | — Ah, diyordu, ne diye onu bıraktımı'| Çanning ile müsavatı temin edeceğim des Lindayı kanapeye yatırdı. Kadın bayıla mamıştı. Elile işaret #ederek su istediş , masadan sürahiyi alırken, pence « renin kanadı, rüzgârın tesirile olsa gereli açıldı. Odaya sis doldu, Linda, bir ham « lede kanapeden sıçradı. Sis, onun üzerli ne doğru ilerliyordu. Bir an içinde vü Wv:ı.'ı:lımu sardı. Glin, dehşetinden dışar? uğrıyan gözlerile ona bakarken, Linds vahşi bir kahkaha ile güldü ve: — Cim, dedi, Cim geldi! Ve bu sefer boylu boyuna yere düştü. Ecnebi ajanları Ve bir hakikat (Baştarafı 3 üncü sayfada) dır. Bazılarına göre ise, bu kasabayı yas kanlar, ihtilâlci sendikalist #narşistlerdir. Röyter Ajansının Franko kuvvetlerile beraber bulunan mümessili. bu işin mes suliyetini anarşistlere yükletmekte, hük kümetçi kuvvetlerin nezdinde bulunam Röyter mümessili ise,bu hâdiseden Frani ko tayyarelerini mes'ul saymaktadır. Bu hakikat, her ne pahasına olursa olsun Anadolu Ajansını ecnebi haber esaretin den kurtarmanın lüzumunu, bize, bir de fa daha öğretmiş oluyor. * Umumi hizmetler ve âmmenin menfa- ti ile alâkadar işleri millileştirmek za » rüreti yeni değil » dir. Fakat zama « nin inkilâbatı, bu Zzarüreti, bazı ah « valde mübrem bir ihtiyaç haline sokuyor. Hususi eşhasın e« Tinde bulunan İngiliz kömür madenleri « nin devlet tarafından satım alınmasına karar verilmesi, lüzumu tezahür eden bu' nevi zaruretlerden biridir. Çünkü bu ma- denler, zaman zaman devlet yardımına ihtiyaç görmekten vareste kalamamış bu- Tunmaktadırlar, Bu sebepledir ki, bu nevi ün İngiliz kömür madenlerine, top yekün bir kıymet biçilmiştir. Bu kıymet, rakamla ifade edilince (66,450,000) İngiliz lirasını bulmaktadır, Bu rakamı elde eden heyet, bu maden- |Jerin son on beş senelik istihsalâtını ve isatışlarını nazarı dikkate alarak bir va « sati çıkarmış ve umum! senelik salış va- satisini de (4,430,000) İngiliz lirası olarak lesbit etmiştin Baldvin hükümetinin bu kararına mu- |halefet edenler, pek az muhafazakâür ile sağcı, yani koyu muhafazakârlardır. Di- ğer partiler, bu kararı tasvip etmişlerdir, Selim Ragıp Emeç Bir tayyareci öldü Paris, 10 (Hususi) — Meşhur Fran- sız tayyarecisi Rene Pulen, bır uçüş es- nüş ve kaldırıldığı Versayl askeri hastanesinde ölmüştür. İngiliz kömür madenlerini devlet alıyor ar, Harcırah kenunu projesi Ankara, 10 (Hususi) — Yeni harcırah lk:nunu projesinin hazırlanması tehir e-

Bu sayıdan diğer sayfalar: