18 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

18 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa a Hergün Toprağı köylüye esir Etmek için yegâne usul: Asri kooperatifçilik! Yazan: Muhittin Birgen iraat Bankası kanununun Mec- liste müzakeresi esnasında Da- iylüyü ıuprını değil, » dedi; ha- U dur: Tabiati insana esir etmek! İnsan ta- blatin ne derece tahakkümü altında ka- lırsa o derecede iptidai bir hayat devrin- de bulunuyor demektir. İptidai insan tabiate ve toprağa esir olan mahlüktur. Medeni insan da tabiate hükmeden ve toprağı, kendi bilgisinin ve sâyinin esiri gibi kullanan adamdır. Bunun için, Şük- rü Kayanın pek yerinde olan biz müna- sebetle hatırlattiği gibi, toprağı köylüye esir etmek fikri, yalnız Türkiye Cümhu- riyelinin bir ideali değil, belki de her medeniyetin bir şiarıdır. Fakat, itirafa da mecburuz ki, Tilrki- yede köylü henüz toprağın esiridir. Mem- leketin medeni seviyesinin düşkünlüğü de bundan ileri gelir. Binaenaleyh, ne yapıp yapmak ve toprağa tahakküm et- mek Mmecburiyetindeyiz. Türk köylüsü toprağı ne zaman mağlüp ederse, inkılâp ta bütün eskiyi, bütün iptidaiyi o zaman mağlüp etmiş ve kat'i surette muzaller olmuş bulunacaktır. * Maalesef, bu iş kolay da değildir. Bir köylünün toprağa tahakküm etmesi, on- dan almak istediği şeyi tamam alabilme- si, onu bir esir gibi kullanacak kudrete gelmesi, birçok şartların tahakkukuna bağlıdır. Bilgi, tecrübe, alet, Bermayo gibi bir takım manevi ve maddi kuvvet- lerin bir araya gelmesi ve bunların bı- rikmeleri lâzımdır ki bu sayode köylü, mihayet toprağa tahakküm edebilsin. He- le toprak denilen şey, bizim Anadolunun büyük bir sahasında olduğu gibi, bozkır- lardan mürekkep bulunur, gerek kendi içinde bulunan verim kuvvetleri ve ge- rek iklim şartları itibarile zayıf olursa! Geçenlerde, gene bu sütunlarda yazmış olduğum gibi, orta Anadalunun geniş bir sahasında yaşıyan insanların, hattâ rağa esir olarak, hattâ yakalarını iklimin zalim ve gaddar şartlarına kaptırmış bulu narak asırlar arasında, hayatlarını nasıl mMmuhafaza edebilmiş bulunduklarına şaş- mamak kabil değildir. Türk denilen mah- lükun ne çetin bir mücadeleci olduğunu anlamak için Şükrü Kayanın işaret etti- ği bozkırlar üzerinde onun gösterdiği yaşama kuvvetinin derecesine bir bak- mak kâfidir. Böyle bir toprak üstünde ona hâkım olmak bakikaten güçtür. * Bizce köylünün toprağı kendisine osir edebilmesi için, köyde mevecut bulunma- sı lâzım gelen şartlar, yani mücadele kuvvetleri o kadar çok ve yerine göre © kadar çok değişen bir tenevvüe sahip- tir ki bunları onun elinde toplamak, bü- tün bir hayat ve tarih problemini hallet- | mek kadar uzun ve güçtür. Mesele ne hir zirat kredi, ne alet, ne toprak mülkiyeti, ne de kimyeyi gübre ve yahut her hangi bir şeydir. Köylü toprak üstühde mün- feriden mücadele ettikçe, hiçbir zaman bu küvvetleri elde edemiyecektir. Kövlü- nün bu mücadeleyi toplu bir halde, teş- kilât halinde yapması lâzımdır. Pıı%;ı veya falan sahada, mücadele için ne yap- mak lâzım geldiğini, tecrübenin, bilgi- nin, sermayenin ve tekniğin kuvvetini bir araya toplama ve biriktirmenin yol- larmı ancak böyle bir teşkilât bilebilir. Teşkilâtsız mücadele, başı bozuk kutvet- Resimli Makale: İyi kitap bir &İfn madenine benzer, mesele o maden ku- yusunun içinden altın kıymetini haiz olan malümatı çekip çıkarabilmektedir. İyi kitap seçiniz, seçtiğiniz kitabı iyı o- kuyup hazmediniz, kendinizi kanatlanmış, bütün dünyanın üzerinde üçuyor gibi görebilirsiniz. Mazi, hal, istikbal ve yüzlerce insan neslinin hazırlayıp biriktirdiği fen gözünü- ıünhnndıdir SON POSTA Üniversite tahsili yapmak maalesef herkese müyesse: de- gildir. Fakat tahsili noksan kalanlar için de yese düşmiye mahal yoktur. Üniversite tahsili yapamamanın hayat:mız- da bıraktığı bilgi boşluğunu evvelâ iyi kitap, sonra da iyi gazcte sayesinde doldurabiliriz. Kitap ve gazete okumak mutlaka genç olmıya ihtiyaç yoktur. Unutmuyalım ki, yük malümata malik olan büyük adamların çoğu bildikle- Tni 30 ımndun sonra uğrenmışlcvrdır ayın romatizma lâcı olarak Kullanıldığı zamaslar Avrupalılar 18 inci asırda romatiz- manın ilâcını keşfettiklerini sanmışlar- dı. Romatizmaya tutulanlar derhal çay kaynattırırlar ve bu çayı yudüm yu - dum içtikçe romatizmanın geçeceğine inanırlardı. Bu tarzı tedavi bir müddet devam etti. Fakat çay içip romatizması gıçen bulunmadığından sonradan bu tledavi tarzından da vazgeçildi, bundan sonra çay yalnız münebbih olarak — kullanıl- dı. Biçimsiz uzuvları düzelten bir madde bulundu Bir Amerikalı doktor, wfu bulunmuştur. Bu dokt ıudm—n olan uzuvlarıni u_ Meselâ: Burnu haddindon fazl elan bir insanın burnuna bu medde rüldükçe burun küçülüyormuş. Bunu Amerikan metmu! len yazan Fr ç bir şey de il: «Bu madde bir i her tarafına sürülecek olsa, mekte uzun müddet devam edilse n - san parmak çocuk hikâyesindeki «par- mak çocuk» kadar da küçülecek mi? reketi, tam manasile asri bir,xooperatil- - ————————* | Kayalıklara HER GÜN BİR FIKRA Ressamın cevabı Bir kolonya fabrikası tanınmış res- samlarımızdan birine şu tarzda bir mektup gönderdi: «Ressamlar arasında bir reklâm mü» sabakası açtık. İ ressamın on muhtelij resim göndermesi tâzımdır. Muhtelif ressamların gönderdikleri Tesimler arasından bir tanesini seçip yüz lira mükâfat vereceğiz... Gönderilen Te simler iade edilmez.» Ressam mektubu alır almaz şu ceva- bi yazdı: «Kolonya fabrikaları arasında bir müsabaka açıyorum. Her kolonya fab- rikasının on şişe kolonya göndermesi lâzımdır. Muhtelif fabrikalarım. gön- derdikleri kolonyalar arasından bir ta- nesine yüz lira müküfat vereceğim, Gönderilen kolonyaler iade edilmez., Çamurla süslenen kadın başları Tırmanan Yelkenli gemi Çin sularında çok garip bir hâdise olmuştur. Bu sularda seyahat cden bir yelkenlide nöbetçi kalan gemici uyu - muştur. Deniz o sırada cezir halinde ol- duğu için gdam uyandığı zaman gemi- yi bir taşın üzerinde bulmuştur. Denix seviyesinden çok aşağıya indiği görül- müştür. Gemiyi yüzdürmek için tekrar meddi beklemek lâzım gelmiştir. Kahtve ekmeği Beynelmilel kahve piyasasında kah- atlarını düşmekten vikaye için hü- n tasvibile her sene"Brezilyia iyonlarca kahye denize auılmakta i- Son alınan haberlere göre fazla kâh- veleri denize atacak yerde bir nevi «kahve ekmeği» yapılmak süretile bun- lardan istifade edilmesi çarosi bulun- muştur.. Yani kahve münasip bir şe - kilde öğütülerek başlıca kibi kah - veden ibaret olan bir ekmek yapılmış- in yazdıklarına göre ekah- Sözün Kısası Yazı ÇoîOlduğu için Bugün Konamadı 16-17 Yaşında beş Delikanlının Soydukları dükkân (Baş tarafı 1 inci sayjada) le Abdülcelilin de kasayı açmakla uğf” şarak, parayı oradan çıkardıkları kani” ati hâsıl olmuştur. Vakanın evveliyatı ve cereyan şekli göyle: Tatlıcı ve mahallebici Abdülkadir, © varda, «Hacıbaba» diye anılır. 54 yaşti” da bir adamdır. Emin, bu adamın yanıli” da evvelce bir müddet çırak olarak Ç# lışmıştır. Diğerleri de müşteri — sıfatllt dükkâna gelip giderlermiş! Emin, «Hari” baba» nın hayli para sahibi -olduğunuı dükkânda iş görmüş olması dolayısilk yakından biliyormuş. Bundan, arkadaşi” | * rına Bahis açmış. Aksarayda bir yerdi buluşarak, «<Hacıbaba» yı saymanın verişli olacağını konuşmuşlar, bu tasaV” vurun elbirliğile yerine zenrllmmı!l” katar kılmışlar! Hazırlanan plâna göre, Müştakla EE mal, Abdülkadirin dükkânına MN" kendisine «biz, senin yanında çalışmak İ$” tiyoruz» demişler. O da «yarın ananıt babanızla bir görüşeyim de...» demif Delikanlılar, solur. Fakat, bu gece yat”? cak yerimiz yok. Bizi misafir etmez M" sin?» deyince de «pekâlâ, bir kenardt yatın!a yollu müsaade almışlar! Maksadları; gece ilerleyince, Emin! Abdülcelili de içeriye almak, bir köşeyt gizlemek ve sonra anahtarın yerini 03' renip, bunu ele geçirerek kasanın açıl” masını temin etmek! Gerçi o gece, sahibinin, kasasının anahtarımı üzerindi yattığı iki şilte arasına sakladığını 8 zetleyip öğreniyorlarsa da, dışarıda bek- | liyen arkadaşlarını içeriye sokarak, tâ* | sarladıkları füli yerine getiremiyorlar O gece, öyle geçiyor ve ortesi gü'k Eminle Abdülcelile «siz bahçeye inin, ti” raçaya çıkın, oradan da içeriye girin'? diye en müsaid yolu tarif ediyorlar Ve bu suretle de ertesi gece içeride buluşt” lunca, Kemal, şilte arasını işaret ediyotk «Hacıbaba, horul horul uyürken, anâalir tar oradan el yordamile çekiliyor. Müştü” kın da o sırada bir kenarda derin bir U3” kuya daldığı ve bir türlü uyandırılamt” dığı, tahkikat cümlesindendir! Müştakla Kemal, yukarıda kalıyorlâfi Eminle Abdülcelil, aşağıya iniyorlar, B* min kasayı açmağa muvaffak olamıyofi fakat Abdülcelil, işi başarıyor, Kasada 400 lira mevcudmuş. 50 Tiralik” ları Abdülcelil, 1 liralıkları Emin ceblt” rine yerleştirerek, yukarıda yatanlâf” dan uyanık olan Kemole — <işler yolul” da; 300 papel elde ettik, Şimdi biz tü yoruz!» diye fısıldıyorlar ve gpıdiklvf’ yoldan kaçıyorlar! Ertesi sabah uyanıp ta, kasasındail paraların yerinde yeller estiğini gü «Hacıbaba, telâşla işi'polise haber vef$” yor. Tahkikat ve takibat başlıyor. Mü tak, Taksimde yakalanıyor. Kaçanlarıt ” geceyi Aksarayda bir yerde geçirip, * bahleyin' de,/ gece dükkârdü' kalanld <sonradan saydık. Meğet aldığımız pafl topu topu 160 lira imiş!» diye 40 ar pay verdikleri, sonra, hep beraber hamâ” ma gittikleri, yıkanıp çıkınca da elbist' çorap, fotoğraf makineleri satın aldıki” rı tesbit ediliyor! Bunlardan Kemal, dün akşama kadif yakalanmamıştı. Diğerleri geç vakit ld: liyeye verilmişler ve alıkonulmu çilik ruhu sokmak lüzumunda mutlaka | — Afrikada yapılan saç tuvaletleri biz- Takibat ve tahkikat devam etmektedi” lerle harbetmek gibi bir şeydir ki dalma mağlübiyetle neticelenir. 'k'“' etmeliyiz. Bu işin yollarını bulmak | dekilere hiç benzemez. Ekseri yerlerde ğ abildir ve bü yolları bulmak mutlaka saçları çamurla başa yapıştırırlar.. üze- lâzımdır. Başka bir usul ile toprağı esir a Bahşetmek istediğimiz teşkilât, şuurlu.| hgğine getiremeyit, bit konperatifçiliktir. — Kooperatifçiliğin esas Tühumü sadık olan şuurlu hir har kettir. Türk köylüsü bu hareketin içine Birmedikçe, bu hareketi, zamanla, derv- » çok Jezzetli ayni zamannda Bıdası bol ve faydalı imiş. İleride Bre- 'a hükümetinin milli mahsulü koru- ak için yeni bir kanunla bu ekmeğin ,yenilmesini mecburi tutacağı da tah - min edilmektedir. - rMân lSTER İNAN İSTER İNANMA! Sineklerin kudreti Havaların ısınmağa batlaması ile nekler gene meydana çıkmağla başlı İstanbul bu hayvanlardan heı;i_ len fazla geçen sene iztirap çekini ğ Kurünu ülüdan beri #inek tan sonra bü tabakanın İtakarlar. Muhittin Birgen ce derece toprağı kendisine rüm hiçbir v:h dünyöyr işgal eder, durur. Nitekim aşf *lnivew tır. Böyle bir hareket geç ihkişaf eder, yavaş || — Bu se0an matboamıza uğrıyan bir dest anlattı: şdarm. gördüm. zmabudü! a Yunanlılar xeıfıîî;n:;#;' meyva verir ve bizim ilerlemek için accle «Yenikapı semtinin iy hı: yerinde evceğiz yaptır - — Arsamı satmaktah vaz li l_rnı müuhafaza etmesi için ku nıeril' eden sinirlerimizi yorabilir. Fakat, ben || "*Ya teşcbbüs etmiştim. Arıya tarıya güç hal ile metce — Sabupt rirlermiş. Sinek bir çok muharrirl murabba 5 liraya bir arsa buldum. Peyini verdim, fakat sahibi senetlerini kaybetmiş, yenilerini çıkartmıya teşeb - büs edince tapu müamelesinin yapılması gecikti. Nihayet öğrendim ki senetlerin yenileri çıkarılmış, az evvel gidip İSTER filozofların yazı yazmalarına veıîl:wı miş Bunlar hakkında Senek Şu söylüyor: f «Sinekler imparatorlazdan daha KUY vetlidirler, harpleri kaybattirirler, p hastalık aşılarlar, vücudumuzu yer trirler. Sinek istilâsı tavıden dahâ # hir felâket sayılamaz.» başka bir çare bulunabileceğine kani olanlardan değilim. Daha seri, daha ya- kın ve müsbet neticeler almak için tasav- vur edilebilecek bütün diğer teşkilât tecrübelerinin bizi yanlış yollara sevket- mesi ihtimali fazla olduğuna kanitm, Bu. nun için, köye şuurlu bir kooperatif ha- Yeni Himan buraya yapılacakmış, bundan sonra arsı- man kıymeti metre murabbaina 5 lira değil, 50 lira.. Şimdi gidip bu zat aleyhine bir dava ikame edeceğim.» İNAN İSTER İNANMA! |

Bu sayıdan diğer sayfalar: