21 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

21 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Suriyede Yumuşama hareketi Yazan: Muhittin Birgen 'Türkiye ve Türklük aleyhindeki neşri- yat tamamem durmadıysa bile, eski şid- detini kaybetti. Meselâ El Kabes gazetesi, *Mahmut Sami Beyin hatıraları» unvanı altında yapmakta olduğu hayali neşri- yatı, «bir iki gün» sonra tekrar başlamak üzere kesti; fakat, okuyucularına karşı vadini tutmıyarak, bir hayli zamandan- beri, bahse avdet etmedi. Bir başka ga- zete de, san günlerde, Suriyenin Türkiye ile olan münasebetlerinden bahsederken şimdiye kadar tutulan yolun yanlış oldu- ğunu söylüyor ve hulâsatan diyordu ki: «Türkiye ile anlaşmak için bizim Fransa yolile konuşmamız doğru değildir. Türk- lerle doğrudan doğruya konuşmamız mü- reccahtır. Çünkü, Türklerle Suriyeliler birbirlerinin dillerinden daha kolay an- larlar.» Hatay meselesinin halledilmek üzere bulunduğundan, İsmet İnönü ile Blum arasındaki kanuşmalardan bahse- den en müfrit Vatani gazeteleri bile, ar ftık o eski şiddetli dili kullanmıyorlar ve meselâ İskenderun için Hatay ve İsken- derunlu için de Hataylı denilmesi bahis mevzuu olunca kıyamet koparmıya kalk- mıyorlar. Hulâsaten, bunlar gibi daha birçok hâdiseler zikretmek kabildir. Bü- tün bu hâdiseler, Suriyede sinirlerin gev- şemiş ve kafaların bir dereceye kadar yumuşamış olduğunu gösterir. * Bu harekette Türk hükümeti tarafın- dan tutulan siyasetin ve Türk matbuatı tarafından kullanılan konuşma ve söyle- me usulünün pek çok faydası olmuştur. Suriyeli Vatani, şimdiye kadar tuttuğu huşunet, şantaj ve palavra yolunun sök- mediğini, Türkün sinirlenmediğini ve id- dlasında sükünetle sebat ettiğini görün- ce ve Fransanın da, Vatani - iddialarını lüzumundan fazla tutmadığını anlayın- ca, yumuşama ve sakinleşme yolunu ter- cih etmiştir. Benim bu sütunlarda yaz- mış olduğum makalelerden birini geçen- lerde tercüme etmiş olan bir Suriye ga- zetesi, Suriye hakkında Türklerin yalnız dostluk hissi ile Mmütchassis oldukları hakkındaki sözlerime ait satırların altı- mı çizerek neştediyordu. Demek oluyor ki Suriye yumuşamıştır. Hiç şüphe etmemeliyiz ki bu yumuşa- mada biraz da Suriye halkının siyasi ma- hafil ve matbuat üzerinde yaptığı tesirin de büyük bir hissesi vardır. Çünkü, Su- riyenin karmakarışık ellerde bulunan matbuatı ne yazarsa yazsın halkım Tür- kiyeye karşı dostluk beslediği muhak- kaktır. Bunun matbuat üzerinde ayrıca bir tesir yapmış olduğunu tereddütsüz kabul edebiliriz. * 'Türkler, bu hareketten ancak memnun olurlar; henüz bir müstemleke hayatı ya- şıyan, müstemleke hayatı yaşamaktan kurtulması zamanı da - Fransa ile yapı- lan muahedelere Tağmen - henüz çak uzak görünen bir memlekette samimi va- tanperverlerin sinirli yüklü ve gergin olmasını biz gayet tabif bulduğumuzdan, bu kadarcık bir yumuşama da bizi mem- nun etmek ve bize gelecek zamanlar için -İyi ümidler vermek için kâfi gelir. Suriyeli komşularımıza şu ciheti gayet samimi olarak söyleriz ki bizimle iyi bir dostlük yapmaları kendileri için tarihen mukadder ve zaruri olduğu kadar fevka- lâde de faydahdır. Bizim için bu dostlu- ğun tek şartı, samimi surette dost olmak, Suriyenin ne içinde, ne de dışında Tür- kiyeye ve Türke karşı husumet göste:- memektir. Bizim Suriye üzerinde hiçbir gizli fikrimiz olmadığına göre — biz bu dostluğa birkaç kati'ile mukabele etmeğe hazırız. Fakat, bu dostluğun gayet sami- mi olması şarttır. Bu bakımdan bizi en çok sinirlendiren şey, Suriyenin Türklere karşı cephe al- mak için Ermenileri tutmasıdır. Mesc! Suriyedeki milli isyanların birinci dere- cede mühim bir başı olup son günlere ka- dar Kahirede yaşamakta bulunan dökter Abdurrahman Şehbender, E) Ehrâm g- zetesinde okuduğuma göre, Mısırda neş- gedilen bir Ermeni gazetesine, Ermeni- lerin Araplarla beraber olmaları ve Su- riye davasını müdafaa etmeleri Küzumu- ma dair hayli mühim sözler söylemiştir. Bu bir hatadır; Suriyenin bizim karşı- (Devamı 11 inci sayfada) 9 İr zamandanberi Suriyede bir yumuşama hareketi göze çarpr yor. Şam gazetelerinin dilleri sakinleşti; ' SON FOSTA | Bazıları çok söylemiye, yahut ta maksatlarını yazı ile an- Tatırken uzun yazmıya meraklıdırlar. Bunlar muhatapla -« rında usanç uyandırdıklarının farkında leri çok söz ve uzun yazı arasında ekseriya kaybolur. değildirler. Hedete N v oların kine dir. Anlaşılmak ve sıkıntı vermemek isterseniz az söyleyiniz, kısa yazınız ve doğrudan doğruya isteğinizi anlatınız. çok söz dinlenmez, uzun yazı okunmaz, dolambaçlı yol şüphe arasında tehlikesiz olanı «hattı müsta- SÖZ ARASI İnsanları üç Sınıfa ayıran İngiliz Nazırı Geçenlerde vefat eden İngiliz nazırla- rından Lord Snowden sırasına göre sert ve pek söyliyen bir adamdı. Her ölünün arkasından olduğu gibi bunun da bir ta- kım fıkraların anlatmağa başladılar. Bir gün gene Fransızların müteveffa adliye nazırları Chöron ile bir meselenin halli için Lâhaye'de bulunuyormuş. Mü- zakere uzamış, Snowden Chârana kız - mıaş, birdenbire yerinden fırlıyarak: — Azizim demiş, difnyada üç nevi in- san vardır. Birinci tip, nankör olanlar, ikinci tip, kıskançlar, üçüncü tip de bu- dalalar. Bunlar, yani bu son tip insanlar, daima bahtiyardırlar. Filhakika Ch&âron Lard Snowden'in bir sözüne uzun uzun cevap verirken daima: — Çok bahtiyarım, diye söze başlarmış. Tayyarede işkence Arjantinde Santa - Cruzda son gün - lerde iki İskoçyalıyı taammüden. katlet- mekten suçlu bir adam yakalanmıştı. Katil, suçunu bütün ısrarlara rağmen ikrar etmiyordu. Arjantinde suçlulara işkence yapmak ta yasak olduğu için nihayet başka bir çare düşündüler ve Gustavo Lajus is - mindeki bu adamı bir tayyareye bindir- diler. Tayyare yükseldi ve pek yüksek - lerde çeşit çeşit taklaklar atmağa, sür'at- le aşağıya düşerek, gene yukarıya kalk- mağa başladı. Ömründe biç tayyareye binmemiş olan Gustavo Lajus tayyare « den fena halde korktu ve her şeyi itiraf edeceğini söyliyerek hâdiseyi bülbül gi- bi anlattı. Gustavo Lajus bu mesele hak- kında bilâhare şu sözleri söylemiştir. «Yiyeceğim cezanın idaâam olması çok muhtemel olduğu için ne pahasına olur- sa olsun itiraf etmemeğe ve her nevi iş- | HER GÜN BİR FIKRA Herkesten evvel Şehir tiyatrosunda ufak rollere çıkan bir bayanın annesi dir akşam perde açılmadan evvel rejisörün o- dasına girdi; — Kızıma bu akşam biraz erken izin verseniz, dedi, evde misafirleri- miz var da.. — Öyle amma bayan kızınızın pi- yeste rolü var.. — Rolü olduğunu biliyorum. Fakat siz müsaade ederşeniz; kızım rolünü bu akşamlık herkesten evvel yapıp bitiriversin! — ll .B; botla denize Açılan 6 yaşında Bir çocuk Fransanın Atlântik kıyılarının birin - de oturan, bir balıkçı çocuğu, altı yaşın - daki Frans bir gün ortadan kayboldu. Annesi, babası kendisini ararlar, bula - mazlar. Aradan günler geçer. Nihayet ebeveyin çocuklarının denize düşmüş ve boğulmuş olduğuna hükmederek ımıruıı ağlarlar. Derken bir gün bir gemi limana gelirken yedeğinde ufak bir padlbofun içinde Fransı da getirir. Çocuğun meydana çıkması aileyi se - vince garkeder. Frans da bu arada baba- sına şunları anlatır: — Yelkeni açtım. Deniz güzeldi. Ba - kahm nerelere kadar gideceğim diye dü- şündüm ve yola çıktım. Yanıma ekmek vtııılnnşünı.hichrıyııutgehne- den üç gün üç gece gittim. Korkmağa başladım, ağladım. Kimse gelmedi. Ni - hayet bu vapura rastgeldim. Kaptan ıg— ladığımı gördü. Beni de bir temiz dövdü. ea eearmaeern ae miştim. Fakat polisin; böyle bir şey ya- pacağını hatırıma getirmedim. Öm.ründz hiç tayyareye binmemiş bir adamı bin - Jerce metro yükseklere çıkardıktan son- ra, başaşağı tayyare ile koyu verirseniz yalnız itiraf etmekle kalmaz, gayri ihti- yari çamaşırcılara mahçup olacak başka kencelere tahammül etmeğe karar ver -| şeyler de yapar. lf' «Van» da oturan bir arkadaşımız anlattı: Gürpınar kasabasında oturan bir İranlı aile 20 yıl önce İrana hicret etmiş ve orada Makru kasabasına yerleşmiş, bunu mütcakip te salimen vardığına dair Gürpınardaki bir İSTER (Gürpmar) a gelmi: Greta Garbo Şirley Templi Çekemiyor , * mişlerdi. Bu arada ortaya bir şayia çıktı. — Greta Garbo film hayatından çeki- lecek... Bütün gazeteciler Gretanın münzevi evine koştular. Ondan şu haberleri aldı- lar, — Küçük Şirley Templin benden faz- la para kazandığını istihbar ettim. Şir - ley çok kıymetli bir san'atkâr olmakla beraber, biz eski san'atkâlara hürmet edilmemesini bir bakaret telâkki ediyo- rTum, Madam Simpsonun cihazı Madam Simpson nerede ise evlene- cek, Herkes onun cihazını merak edi - yor ve halkın merakı nisbetinde de bu Mmahrem şeyler gizleniyor, Buna rağ - Men gazetecilerin öğrenmeğe muvaf - fak oldukları kısımlar şunlardır: / Nikâhının kıyılacağı gün açık mavi, vücuduna yapışık, yere kadar uzanan bir entari giyecektir. Mavinin hususi rengine bundan sonra (Blen Wallis) denecektir. Bal ayında ve seyahatlerinde golf tayyörler giyecek ve bulunduğu mem - leketin cari modasına göre kumaşlar se- çecektir, Kocasile başbaşa kalacağı za - man giyeceği entarilerden biri gene a- çık mavi lâme bir kumaştır. Tuvaletleri de mavi ve siyah tafta ü- zerinedir. Plâj elbiseleri ise şimdilik mektum tutulmaktadır. Bu elbiselerin — ortaya )l':;i bir moda atacağı tahmin edilmek- dr. İSTER İNAN İSTER İNANMA! dostuna mektup yazmıştı. Posta kutusuna 20 yıl evvel atıl- mış olan bu mektup orada 20 sene uyuduktan sonra bugün iştir. İNAN İSTER İNANMA! A yaİ: | Bastığı yer... — | E. Talu (Baş tarafı 1 inci sayfada) ken bir busci tevkir kondurur... , O yer v(-uîışinsınılnmnşimd”' (Kadar takrir ettiği, insan kulağının DU A&na değin dinlediği en şanlı hamaset döF tanının ilk mısraıdır... " Kuşlar onun civarından uçurl-ll'”“ Ş saygı ile susarlar. j ©O taşın üzerinde «O» nun ayak izleri mutlaka vardır... 4 Kurtuluşa ve yükselişe doğru, verabt” rinde alıp götürdüğü ve başına giydirdi istiklâl ve şeref eklili ile tarihin koynutl attığı sevgili milletile, <O» ebediyet YÜ — lunda ilk adımı buradan attı. İ Dünyanın gözlerini kamaştıran, gönül — lerinde gıpta ateşini tutuşturan, dimâb” | larını işıklandıran NUR, ilkünce orada | © yerde parladı. Şahlanmış bir küheylân, kükremiş DİE aslan, coşmuş bir okan, kudurmuş ş volkan gibi, bir denizden öleki denilik | düşmanları sürüp atan, bir mezarlık ÜS tüne ulu bir devlet kuran «Yüce Ki ' hızını oradan aldı... K <Ö> 'nun ayak bastığı o yerin ve oÜM şaın kutsal bir kıymeti, azametli bir D'" nası vardır. ©O kiymetle o manayı, «O> nun saytr sinde hür ve mesut yaşıyan biz, bugül” leri idrak ettiğimizden dolayı ı.qadyti y tarihinin en bahtiyar insanları, bir anıtlâ | teyit ve tesbit etmeliyiz. i Angçak, hiçbir heykeltraşın kalemi bi kıymet ve azameti ilade edemâz... Onun için oraya, o yere ve o taşın Öf tüne tunçtan bir kitabe koymalı: : Yurdunu kurtarmağa giden ATATÜRK 19 Mayıs 1919 da ilk defa buraya ayak bastı. TA ki, o kitabenin üzerine sade geliP geçen minnettar yurttaşlar değil, asti” lar da hamd ile, şükranla, hürmetle Yü sürsünler! ğ uai Suriye Başvekili Parise gidiyor Şam, 18 (Hususi muhabirimiz yâ” yyor) — Bugünlerde Başvekil Cemil B” 'yin yeniden Parise ve Cenevreye gide” — ceği hakkında bir takım haberler dülü” şıyor. Hattâ gazeteler de bundan ü diyorlar. Hatay meselesinin hallzdm' bitmek üzere bulunduğu bir sırada S” — riye başvekilinin de müzakere mahallif” de bulunması icap ettiği söyleniyor. KUY” — vetli bir rivayete göre, Cemil Bey ) ayın yirmi beşi ile otuzu arasında burat | dana hareket edecek ve Ankarada Kalü” rak Doktor Aras'la görüşecektir. AYf zamanda Doktor Aras'ın o tarihlerde A rupada bulunacağını gösteren haberler burada gazetelerin bahsettikleri bu riYE yetin ne suretle telif edilebileceğini Kİ tirmek kabil değildir. Başka bir rivayS” — göre de Cemil Bey Döktor Aras'la rede görüşecektir. Gene gazetelere akseden başka riYi , te göre Cemil Beyin seyahati, Hatay Mf | selesine ail müzakerelerle ancak U4 tan yani Suriye, Türkiye ve Franst ıı.>(.- sında aktedilen muahede bakım! a alâkadardır. Bu rivayete göre Hatay M | selesi için Suriyenin yapacağı hiçbir "b' H kalmamıştır. Fransa ile Türkiye ıı“ı:" ) da kararlaştırılan esaslar dahilinde - bu meselenin halledilip biteceği hakkif” daki kanaat umumidir. Bunun için Vi — mil Bey, hattâ Cenevreye de gitmi " yalnız Pariste Suriye - Fransa ittifak '* ı ahedesine dair yapılacak bir - tadil ge meşgul olacaktır. Fakat, bu tadil de ye | tay meselesine verilecek yeni şekil ) üzere FraBif alâkadardır. Malüm olduğu ile Suriye arasmdaki muahede ieAİ İ dığı zaman Hatay meselesi ortada fjgı Bilâhare Hatay meselesi çıkıp, bunâ taraftan Milletler Cemiyeti ııh-"; vehirlınftındı'l'ı'ırklye.!'rın-"'ıç riye aralarında yeni bir şekil veril mruahidenin tedili icap etmiştir. ZM dildiğine göre bu da muahedenin f*’:,' ' de değil, belki de ayrıca imzalanacak ” — protokol ile temin edilecektir. Bayındırlık işleri Ankara 20 (Hususi) — Bayı işleri kontrol te''matnamesi bi ki resmi gazetec> çıkmıştır. dar

Bu sayıdan diğer sayfalar: