28 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

28 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y ZŞ ŞAÇ D Endülüs Şövalyesi Abdurrahman kendisine ilk yaklaşan neferi belinden yakalamış, içi saman dolu bir çuval gibi yukarı kaldırdıktan sonra beş adım ileri fırlatmıştı S Yaner M Kadınlar, kısa birer çığlık kopararak n kenarındaki evlerin karanlık e doğru kaçmışlardı. “ahman, kendisine ilk yakla - şan neferi belinden yakala' içi sa- mati dolü bir çüuval gibi yul kaldır - dıktan sonra, beş adım ileri fırlatmıştı. Kimbilir hangi kemikleri şiddetle taşa | çarpan nefer, hissettiği ıstırapla acı acı feryade başlamıştı. Zabit öfkeli bir sesle bağırmıştı: — Vay habis, vay..: Demek ki, hü - kümetin zabıtasına da karşı geliyor - sun, ha... Askerler, harbeleri üzerine çevirin.. hücum edin. Üç asker, harbeleri iki ellerile sımsı: kı kavramışlar, Abdurrahmanın üze - rine atılmışlardı... Abdu , tek elile, bu harbelerden birin! kavramış şiddetle çekerek askerin elinden almış- t Ve sonra, onu bir sopa gibi başının Üzerinde savurarak askerlerden biri - nin sağ koluna indirmiş. deki. harbe, beş adım fırlamı: O asker de, acı bir feryat ile kolunu tuta tuta sahneden uzaklaşmıştı... Ü- gölgeli Abdur çüncü neferin elindeki harbe, Abdur -| yahmanın savurduğu bir darbe ile orta- sından kırılıvermişti. Dördüncü nefer, beş adım geri çeki- lerek, ac bir lisan ile: — Yâ, seydi!.. İnsan suretine girmiş olan bu cin veyahut periy tutmak lâzım mı?.. Eğer lâzımsa, lüt- fen siz de bana yardım edin, Demiş: 7ılu..ı nazırının muavini, öfkesinden | çıldı. k gibi bir hal almıştı. İki elile| sımsıkı kılıcını kavrıyarak tepine te - pine bağırmaya başlamıştı:. — Korkma, Atıl üzerine... Bu, ne cin dir, ne de peridir. Küstah ve cür'etkâr | bir serseriden başka bir şey değildir. | Eğer onu yakalamıya muvaffak olur- gzün glttarafı, zabıla nazırı muavi- dudakları 'arasında — kalmıştı. rahman, bu Şamlı zab'tin üzeri- ne gtilmiş; onun yakasından — sımsıkı yakalamış: — Küstah.. cür'etkâr.. serseri, öyle mi?.. Ah efendi!.. Artık bu üç kelime- nin manasını, sana öğretmek lâzım gel- di. Diye bağırmış.. bir çelmede onu yöre yüuvarlamıştı. Zabıta nazırının muavini de, öteki ibi acıklı bir feryat koparmış- at onlardan daha metin görüne- iğı yerde kilicini çekmiye dav- büyük bir bi kuvvetli ayağını ki- gibi kül - künetle, çelik lıcın Üzerine arbeyi lekrar eline parlak ışığı altında, ter sine çevrilmiş kalaysız bir tencereyi ran çıplak kıçına indirmeye başla- Dita naz , bir taraf-| acı fe etraftan im « diğer tazaftan da kur- yrdu. Fakat Abdurrah - en sımsıkı |i rken çalışı elile tulmıy man sol onun ensesin askerin elin- mutlaka | bastırdığı için, bu demir pençenin al « tında, güçlükle hareket edebiliyordu. Abdurrahman, mütemadiyen indir - diği darbelerin adedini sayıyordu. Ve arada sırada söyleniyordu: — Hiç telâş etmeyiniz, zabita nazırı muavini efendi... Sizin bana tayin et - |tiğiniz elli kırbacın yerine, size elli so- pa takdim edeceğim. Bu suretle, küstah bir serseri olmayıp; mukabelede kusur etmiyen nazik bir adam olduğumu gös- tereceğim. Biraz daha sabredın... Kırk altı. kırk yedi.. kırk sekiz.. kırk dokuz.. tamam elli... Buyurun şimdi, serbesisi- niz, Abdurrahman, dudaklarında acı bir tebessümle geri çekilmişti Sağ yumruğunu kalçasına, sol elini de kılıcının kabzasına dayıyarak; - Efendi!. Memleketinize gelmiş olan yabancı Berbe! nazikâne muamelede bulunmanız için, ze bu gecelik bu küçük dersin kâf: ge- |leceğini zannediyorum... Şayet bu ders ile iktifa etmiyecek olursanız; tekrar bana müracaat etmekte sizi muhtar bı- rakıyorum, Adım, Abdurrahmandır. Bu ismi, unutmayın. Belki size lâzım o - lur... Şimdilik, Allaha ısmarladık. Yara ve berelerinizin bir an evvel geçme: temenni ederim. Demişti... Ve gonra, nöornozunun sağ eteğini sol omuzuna atarak, karanlıklar içinde sür'atle ilerlemişti. * Abdurrahman, henüz kırk elli adım |kadar gider gitmez, arkazından, sür'atle kendisine yaklaşan ayak sesleri işit - mişti. Başını çevirip baktığı zaman dü- |daklarında tatlı bir tebessüm husule gel mişti. Çünkü, mehtabın ışıkları altın - İda, o iki İspanyol dilberinin koşa koşa |kendisine yetişmek istedikli e'mı farket- Mişti. Nefes nefese kendisine yaklaşan ka « dınlar, büyük bir telâş gösteriyorlar: henüz e daha — Kaçınız.. Allah âaşkına kaçınız. Gi- dip bir yerde saklanınız. Eğer saklana- cak yeriniz yoksa, biz sizi saklıyabili - rİZ. Diyorlardı. Abdurrahman, sükünet ve soğuk kan- lılığından - hiç- bir şey kaybetmemişti. Dudaklarında gene şen ve şüh bir te « besslüim olduğu halde: (Arkası var) DOLAŞAMATSINIZ BN Şon Posta wıgıl «DBİR. İLÂN., ÜLKEYİ HERGÜN DOLAŞIR.. |uzunluğunda |dan buralara ancak maden araştırmak “Son Posta,, nın büyük deniz romanı :47 Buça Barbarosa gızlı altın ve gümüş madenlerı g österecekti Limana yakın sa hillerdeki köylerde İspanyol ve Porta - kizlilerden bir çok kimseler vaktile bu- ralara yerieşip ka) « lerden karışık o larak (Epir) kavmı na mehsup oldukla- Ti da sanılmaktadır. Milâttan beş asır ön ©e bu adayı Karta - calılar zaptetmişler. se de, uzun müd. burada barınamayıp Romalılara terket - mişlerdi. Rornalılardan da bir kaç asır sonra -|Cenevelilerin eline geçmiş olan Ko! ka adası şimdi İspanyanın tahakkümü altında bir İspanyol şövalyesi tarafın- Gan idare ediliyordu. Korsikalılar şövalyeye karşı başkale dırdıkları zaman derhal İspanya do - nanmaşı limana gelir ve bütün sahil- leri ateşlemeğe başlardı. Bu sebebten balkın bir çoğu Gravana ve Tavin nehirleri kıyılarında, bir kısmı da yük- sek dağlarda yaşarlardı. Sekn.——ı bu kadar karışık tin ticareti de bilg Yerliler çok cahil, zen Şimalden ce - doğru yüz seksen üç kilometre yük ada- Akdenizin en barınabilirdi. Ara- e doğru çok ârızatı olduğun- olan bir kadar ge- rii mütebit ve zalim idiler. nu ülunan bu bü nın bütün sahillerinde hur korsanları içe ük çin çıkarlardı Zaten Türk denizçileri Korsika lima-| nina geldikleri zaman, Venedik kor - sanları (Gravana) nehri kıyılarında gümüş madeni işletmeğe gilmişlerdi. Barbarosun yolda yakalayıp (Cerbe)- ye bıraktığı sinyor Ciyovani Barbaro-| sa yalan Madenleri bütün Akdeniz dev doyurabilir, demişti ' .. İlk araştırmalar .. Buça bir sabah Doğan reisle konu- şuyordi — Buraya gelen bütün gemilerini altın, bakır, gümüş ve soma- r fazla|y 5 y korsanlar, — Bu mâhzenler muhafaza altında değil midir? — Mâahzenin demir kapıları daima kilitli durur, Ve etrafında iki külübe- de sekiz on köylü yaşar, Bunlar zahir- de balıkçılık yaparlı asıl vazifeleri bu mahzenleri muhafaza etmektir, — Şimdi nehir başında gümüş ma- deni üzerinde çalıştıkları söylenen İs- panyol korsanları kaç kişi kadar var- — Beş yüz kişi kadar tahmin edilir. Fakat, biz söylediğim körfeze baskın ıza biraz önce balıkçıdan başka — Uzaktan göreceksiniz! Bu körfe « zin adı (Uğursuz Jiman) olduğu için hiç kimse o! basmaz. İspanyol- lar buraya, halkı kandırmak içim böyle bir ad takmışlardır. Ben iki kere git - tim.. hiç bir uğursuzlukla karşılaşma- dım. — Pekâlâ. O hâlde ben gidip mesele- yi Barabarosa anlatayım., kendisinden müsaade alayım. Ortalık kararınca yola çıkarız, ... Barbaros müsaade etti.. Akşam güneşi battıktan bir saat son- ra, Doğan Bey gemisinin yelkenlerini şişirdi.. Limandan ayııldı. Buça Doğanın gemisile birlikte gidi- yordu, (Uğursuz Liman) a bir saat sonra va- racaklardı. ki mermerle doldururlar. Sizin fik * riniz nedir? — Biz de boş dönmek niyetinde de-| ğiliz.. — Ben Barbarasa göz verdim.. ona buradaki gizli allın ve gümüş maden- lerini göstereceğim. Fakat, acaba reisi- niz sözünde dürup da benim hissemi verecek mi? Doğan bey gülerek cevap' verdi: — Seni Türklerle ilk defâ görüşüyor- sun,'değil mi? — Evet inanınız ki, bundan Öönce buraya bir Türk gelmemişti. Biz sizin sadece adınızı ve denizlerdeki şöhreti- nizi işitiriz. — Barbaros çok mert bir adamdır. Sözünde durur. Maamafih bizim gen lerde sözünde durmayan, kahpe ruh! u| bir tek denizeci yoktur. Siz vefakârlık- ta ne kadar ileri gitmişseniz, biz Türk- ler de doğrulukta o nisbette nam vermi- şiz. Hiç merak etme! Hisseni fazlasile alacaksın! — ©. halde bugün güneş battıktan bir saat sonra seninle birlikte | bir küçük gemi ile çıkalım. sana girintili bir körfez gös! Bu körfezde İspanyolların iki mahzeni) vardır, Bunların bir den başka kimse bilmez. (maden ni ben- Doğan Reis — Mademki orada on kişiden fazla |kim tınları kolaylıkla elde edebiliriz, di yordu. İspanyol karsanlarının bu körfezde: ki mahzenlerde sakladıkları altınlar * dan şövalye Petronun da haberi yok “ tu. Gerçi altın kaçakcıları altınlarını en çok bu sahilde gizliyorlardı. Fakat, Don Petro onları takib edecek vaziyette de“ ğildi. zi İspanyol şövalyesinin Korsikadaki nüfuz ve kuvveti su üstünde köpük ka:* bilindendi. Petro bu köpüğü söndür - memek ve saltanatının temellerini yık* mamak için her şeye. göz yumuyor ' du. (Arkası var) va eee Nöbetçi Eczaneler 4 Bu gece nöbetçi olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler : Aksarayda: (Pertev), Fenerde: (Vi- tall), Karagümrükte: (Puat), Beyazıtta: (Cemil), Samatyada; (Ridvan), Şehslr debaşında: ( Hakkı), Eyüpte: — UArif Beşir), Eminönünde: (Salih Necati), Küçükpazarda: — (Hulüsü), Alemdarda: (Burı Asım), Bakırköyünde: — (Merkes). Şehremininde: (Hamdi) Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl — caddesinde: Tüneibaşında: — (Matkoviç), Galatada: (Yeniyo)), Pındıklıda: — (Mustafa — Nall), Cumhuriyet — caddesinde: — (Kürkçiyan), Kalyoneukulluğunda: 1Zafiropuloa), Fi- rurağada: (Brtuğrul), Şişlide: — (Asım), Bakırköyünde; (Nall Halid). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalarda: Üsküdarda: (İttihad), Sariyerde: (â> safı, Kadıköyünde: (Büyük), — (Üçleri. Büyükadâda: (Şinasi Rıza), Heybetidei (Halk), (Galatasaray). Turkıye C. Merkez Bankası İstanbul Şubesinden: «Ecnebi memleketlerden Kliring yolile Bankamıza havale edilmiş veya edile- cek mebaliğin, lehdarlar tarafından Bankamız tavassutu olmaksızın ve veya borçlar kanunundaki matlubun devri veya temliki şeklinde yapılacak olafi devirler bizce tamamen menedilmiştir. ahara devretmek istiyenler Bankamıza mele yapılmak lâzim geleceği hakkında muktazi ehemmiyetle ilân olunur». (8020) Bu itibarla lehdarlardan — matluplarıni müracastla bu hususta ne şekilde muâ” malümatı — almaları lüzumü Türk Hava Kurumu BÜYÜK PiYANGOSU 2.cl keşide 11/Ha an/1937 dedir. Büyük ikramiye: 40 ” 0 0 o liradır... Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 Liralık ikramiyelerl? (20.000 ve 10.000) liralık iki adet mükâfat vardır.. Ayrıca: (3.000) Hiradan başlıyarak (20) liraya kadar büyük küçük birçok ikramiyelerle amortileri havi olan bu zengin istifade etmek için bir bilet almaktan çekinmeyiniz...

Bu sayıdan diğer sayfalar: