Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
'daima on ikiyi bu - | sal eden bir motör, hem bu IDN POS'IIA Şımalı, Şarkı, Garbı ve Saati Olmıyan Bir Memleket Sovyetler Şimal Kutbunda buzdan bir şehir İ-urdular, o havalide petrol ve demır bulacaklarını umuyorlar Evet, şarkı, garbı ve şimali olmıyan ve sâaati daima on ikiyi gösteyen memleket!.. Oradan ne tarafa dönseniz, hangi ta - rafa baksanız yalnız cenubu — görürsünüz. Ne zaman saati fen - nen ölçmek isteseniz lursunuz. Ya gecenin en ikisi, ya gündüzün on ikisi! Kutuptan bahset- tiğimizi anlamışsınız dır. Sovyet gazetele- rine bakılırsa şimdi orada iki kilometre genişliğinde ve iki buçuk kilometre u - zunluğunda, üç metre kalınlığında mütemadiyen oynayıp du- ran bir buz adası üzerinde bir Sovyet eşehri» teessüs ediyor. Rudolf adasile — kutup noktasındaki bu buz adası arasın- da muntazaman tayyareler işliyor ve bu kış orada oturacak olan Sovyet vatan- daşlarının muhtaç oldukları şeyleri taşı- —yorlar. Bu küçük ada üstünde küçük bir de «şehir» kuruluyor. Bu şehrin inşaat mal- Zemesi «buz> dur. Buzdan kesilen blok- "lar, taş gibi, birbirinin üzerine konula- —rak yüksek bir duvar vücuda getiriliyor. Dört taraf bu duvarla çevrilerek arada fırtınalara karşı mahfuz bir sahanın et- rafı örüldükten sonra bunun ortasina bir çadır kurulüyor. Çadırın zemini ve etrafı ren postlarile örtülüyor. Bu suretle yan- yana kurulan evlerden bir küçük şehir vücuda gelmiş oluyor: Tam otuz beş nü- fusun kışı rahatça geçirmek istediği ve - kim bilir! - belki de önümüzdeki yaz Rusyadan gelecek misafirler için içinde buzdan bir otel kurulacak olan bir şehir! Şehrin güzel bir tayyare meydanı var- dır. Ancak buraya gelen tayyareler te- kerleklerine kayak geçirerek gelirler ve buzların üzerine öyle konarlar. Sıhhat bakımından dünyanın en güzel memle- keti burasıdır: Gecesi ve gündüzü, bina- enaleyh gece ve gündüz arasında hararet farkı yoktur. Haziranın iptidalarında bu- rada hararet sıfırın altında iki derecedir. HFHalbuki daha cenupta soğuk daha ziyade idi: Sıfıriın altında 4, 5, 6 derece! Bu şehirde yeni tarzda bir radyo istas- yonu işliyor. Bir yeldeğirmeni ile işliyen | hiçbir enerji sarfetmeğe muhtaç olmıyan, hafif bir rüzgârla dönerek elektrik istih- istasyonun muhtaç olduğu, hem kışın bitmiyen gece- lerinin ziyasını temin edecektir. Şimdi, Moskova telgrafhaneleri, gişelerinin üze- rine «Şimal kutbu için telgraf kabul edi- lir» cümlesini âsmış bulunuyorlar. Ayni zamanda telefon muhabeleri de yapılıyor. Gene bu sayede, gelecek aylarda tel- graf ajanslarının verecekleri havadisler arasında kutuptaki küçük şehre ait olan- lar da buluncaktır. Sıfırın altındaki suhunet derecesinin kim bilir kaça kadar gideceğini, kutupta bü- yük kiş fırlınalarının ne dereceye kadar şiddet gösetereceğini ve nihayet, buz blokları arasında inşa edilmiş küçük kö- loninin bu fırtınalara dayanıp dayana- mıyacağını bu süretle öğreneceğiz! Bu seneki tecrübeden gonra belki de ge- iecek yaz kutupla Moskova arasında da- ha muntazam tayyare seferleri kurula- cak, belki de şehrin nüfusu yüzü bulacak! Şimal gittikçe enteresan bir âlem olu- yor. Rusya, daha şimdiden kutup dairesi- nin öte tarafındaki arazide bir takıma tap harriyata girişmiştir. Rusyaya nisbeten yakın olan mıntakalarda bazı madenler bulunmuş ve işletilmeğe bile başlanmış- tır. Daha şimalde. kutup dairesinin öte tarafındaki arazide yapılan taharriyat ta Londranın en * kullanışsız ve karanlık evi Başvekiller, bu anahtarı bile olmıyan evde oturmağa mecburdurlar İngilterede gazete okuyup ta: «Dovning street No, 10> adresini öğrenmemiş İn- giliz başvekillerinin oturdukları evin bu cümle ile gösterildiğini anlamamış olan yoktur, bizde dahi bunu bilenler çok - tur. Ve bunlar Dövning caddesinin 10 numarasında bütün konforu havi bir bi- nanın yükseldiğini tahayyül ederler. Zehaplarını tashih —edelim: Dovning caddesinin 10 numaralı binası kara yüz- lü, bakana kasvet veren bir evdir, kon - çok iyi alâmetler göstermektedir. Meselâ, | for kelimesini icat edenler İngilizlerdir buralarda petrol, demir ve saire bulun- duğu ve bunların nakilleri de kabil ola- cağı anlaşılmaktadır. Kim bilir, belki de kutup noktasında ve yhut etrafında sağ- lam arazi bulmaya da imkân vardır ve buralarda da maden bulunur? * Kutup seferini idare eden tayyareci- nin adı Majuruk'tür. Rusyanın en mü- him tayyarecilerinden olan ve birçok re- korlar kırmak ve bilhassa şimal mınta- kalarında dolaşmakla maruf olan bu tay- yareci bu seferin hgreket kumandanıdır. Heyet arasında bir takım âlimler vardır ti bunların yapacakları tetkikler için lâ- zım gelen alât ve edevat ta şimdiden kutba nakledilmiş bulunuyor. Meselâ, kutup denizlerini ölçmek, bunların su- ları hakkında tetkikatta bulunmak için beş bin metre uzunluğunda bir kablo ile bunü indirip çıkarmaya mahsüs bir de vinç vardır. Bir taraftan kutbun buzları, diğer taraftan kütüp denizlerinin süları Moskovaya nakledilip durmaktadır. Öte- denberi kutup noktasında canlı hayvan bulunmaz zannedilirken bu defa kutupta Âlka ismini taşıyan, bir nevi su kuşu bu- lunduğu görülmüş ve bu hayvana da bir tayyare sırtında Moskovaya kadar bir se- yahat yaptırılmıştır. Bu sefer münasebetile meydana çıkan meselelerden biri de kutupla Moskova arasındaki radyo muhaberatının bazan bir takım mıknatısi (Magnetigue) tesir- ier altında kaldığıdır. Şimdiye kadar muhtelif vesilelerle vücudundan şüphe edilmiş olan bu tesirler hakkında bun- dan böyle şüpheye mahal yoktur. Bu te- sirleri yapan kuvvet nedir? Madeni ol- ması lâzım gelen müessirler, hangi saha- dadırlar? Şimdiden bunların da öğrenil- mesine çalışılacaktır. Bir hafta kadar evvel bizim gazetele- rin bazılarında kutupta buzların altında «kaynars sular keşfedilmiş! diye verilen, kim bilir kaç santigrad mübalâğalı ha- vadis te, bu tetkikler esnasında, buz ada- larının altındaki derinliklerden alman suyun suhunet derecesinin yukarıdaki- lere «nisbetle» sıcak olmasından ibaret- ,tir. Bizim gazeteciler kutba gidemiyor- larsa bile havadisinde olsun sansasiyon yapıyorlar ya! Hulâsa, kutup, göğsünde sakladığı sır- ların bir kısmını olsün bu sene, insan az- minin mMüuzalfer kucağına teslim edecek görünüyor. Jüles Verne'in bile tahayyü- lüne cesaret edemediği bir hâdise olan bu kutup seferi, bugün tayyareciliğin bü- yük terakkileri sayesinde, alelâde - bir tayyareci mrehareti derecesine kadar in- miştır İnsan denilen mahlük ilerlemekten yo- tulmadığı gibi ne yemekten, ne de malik olmaktan bıkar. Söovyetler ülkesi denilen memlekette hesaba sığmaz servetler var- ken, kutuplara kadar el atmayı düşünen insanlar karşısında ötekilerin boş dura- amma, bu kelimenin manasını bu binaya tatbik etmeyi nasılsa unutmuşlardır, son Sabık İngiliz başvekili Baldvin Davning Street No. 10 dan çıkarken yıllara gelinciye kadar içinde banyo bi- le yoktu. Kont Baldvin; — Ev, eski, karanlıktır, çabuk kirle - nir, hiç münasip değildir, derdi. Fırsat buldukça kendi hususi evine kaçardı. Mac Donald ise bu evde mecburiyet saikası ile, sırf parlâmentoya ve saraya yakın olduğu için otürurdu. Zira baş - deydi. Bizim meşhur Loyd George gelince © başvekil iken: — Bü evi ancak karım idare edebilir, A derdi. Maamafih İngiliz başvekillerine mah - sus evin en büyük hususiyeti kapısıdır. Bu kapinın üzerinde mavi bir bakır lev- ba üzeriıâe: «Birinci hazine lordu>» yazılıdır. Zira kanunu esasi mucibince İngilte- rede başvekil yoktur, nazırlardan biri meclise riyaset ettiği için bu adı gayri resmi olarak taşır. Binanın kapısı tahtadır, rengi de ye- şil. Asil garip noktası ise anahtarı olma- masılır. Başvekil evine gelince cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açamaz. İçeri- den açılması için zili çekmek, içeride - kileri uyandırmak — mecburiyetindedir. | Yaknız şurasını da unutmıyalım: Kapı - nın önünde gizli bir polis nöbetçisi var- dır, ve içeriye girmek hiç bir hırsızın ak- lından geçmez. caklarını zannediyor musunuz? Biz o fi- kirde değiliz. Yakın zamanda başka bay- raklar taşıyan tayyarelerle başka başka pasaportlar taşıyan âlimler kutupta bu tarzda kasabacıklar kuracaklar ve belki de bu defa elektrik motörlerini rüzgârla değil, kutupta rüzgârdan da bol olan buz- larla işleteceklerdir! vekilliğe geldiği zaman otomobili yoktu, |. tramvayla gidip gelmek mecburiyetin - | - Sayfa 7 KADIN | Yaz aylarında makyajınız nasıl olmalıdır ? «Yaz makyajınız» diyorum. Çünkü bo- yanma şekli yaş gibi mevsime göre de değişir. Kış makyajı daha soluk, daha az göze çarpan renklerle yapılmış olmalı - dır. Yaz makyajı ise bilâkis daha canlı, daha göz alıcı renkte olmalıdır. Çünkü: Kışın soluk havası altında fazla boyalı bir yüz göze batar. Yazınsa ancak parlak ,ve göz alıcı renkler hoşa gider, Maamafih makyajın mevsimle değiş - mesindeki sebep yalnız bu değildir. Bu- na elbise ve şapkaların biçimleri, renk - leri de sebep olur. Yaz elbiseleri umu - miyetle daha göze çarpar renklerdedir. Şapkalar daha süslüdür. Çiçek, dantel, bu göz alıcı şeylerle çerçevelenen kadın ,yüzü göz almak için biraz daha renklen- miye, daha canlı görünmiye muhtaçtır. Makyaj ve kıyafet bir değildir. Birbi - tini tamamlar. Tamamlamazsa ne giyen güzel, ne de elbise şık görünür. Yaz başladı. İster deniz banyosu yapı- hepinizi yakacaktır. İşte yaz makyajı - nın rengi bu yanık renginize en ziyade uyan bir boyanma olmalıdır. Esmere, sa- | rışına göre biraz değişir amma umumi vasfı birdir: Renkli ve sıhhatli bir yüz. Gözünüzün Önüne olgun bir kayısı ge- tiriniz. Güneşe gelen tarafı hafifçe kı - zarmış bir kayısı. İşte sarışınların yaz makyajı. Şimdi bir de olgun bir şeftaliyi düşü- K D ( nık, kıamızısı biraz daha koyu.. Bu da esmerlerin yaz makyajına en güzel bir örnek olabilir. İkisi de yanık birer renk. Fakat birin - ciler_in yanıklığı daha ziyade yaldızlı gi- ,bi. İkincilerinki daha kizil. Bü makyaj için mutlaka iki renk pud- raya ihtiyag vardır. Biri biraz daha açık, öbürü daha koyüca. İkisi de tabif ren - ginize en yakın birer renkte.. Fakat asla solük değil... Kızıl ve yanık, Bu şapkanın kenarları siyah hasırdır. Kordelâsı beyaz - siyah - yeşildir. kordelâ gibi garnitürler çoktur. Bütün | 'nız, ister yapmayınız. Sıcak güneş az çok | yediliyordu. Halbuki nünüz, Rengi kayısıdan biraz daha ya -| Yaz makyajında gözlerin uçlarına sürme ile yukarıya doğru bir çizgi çekmelidin Bundan başka bir de «pudra zeminİx diye sürebileceğiniz bir tuvalet suyun olmalı. O da renkli, Renginize göre açı veya koyu pembe. Bu su yüzünüze hem hafif bir reni, hem de cildinize daha sonra süreceğiniz pudraları içecek bir düzgünlük ve kadi- felik verir. Pudranıza zemin sürdükten sonra ilk önce koyu renkli pudrayı bol bol sürünür- sünüz, fazlasını ya bir fırça, yahut ta ipekli bir mendille siler. Bir kaç dakika durursunuz. Sonra ikinci pudrayı sürer- siniz. Bu pudra daha az sürülür. Yüzünüz tuvalet suyu ve ilk pudra ile kâfi deres« cede renklenmiştir. İkinci pudra ona tip«s kı saydığımız yemişlerin kadifemsi düz« günlüğünü vermek içindir. Bu makyajda ,bütün maharet pudraların rengini seçe« bilmektedir. Bu renkler hem cildinizin tabii rengine uymalı, hem de ona kızıllık verebilmelidir. Halbuki kışın sevdiğiniz ,pudranin yalnız asıl renginize uygun ol- ması kâfidir. Yaz makyajında bir yenilik te şudurj Ağzın ve gözlerin küçüklüğü. Kışın yüı zÜ nisbeten soluk Tenklere boyadığınız jiçin bu solukluk üstünde bütün renk va göz alıcılığı gözlerle dudaklarda topla « mak lâzım geliyordu. Bunun için o meve sim mMmakyajında gözleri mümkün oldüs ğu kadar büyük ve parlak göstermek e“ sastı. İri ağızda küçücük bir ağza tercili yazın bütün yüz renklidir. Bütün yüz gözü alır. Ne göz « lere, ne de ağza bir hususiyet vermekli icap etmez. Bunun için göz kapaklarını /fazla boyamaktan vaz geçmeli, kaşları u< ,zatmamalı, ağzı da mümkün olduğu ka « dar yuvarlak ve küçük görünecek şekilde boyamalı. Bu makyaj bilhassa yuvarlak yüzlü, elmacık kemikleri çıkık olanlara yaraşmaktadır. Eğer bu tipte iseniz gözs lerinizin ucuna sürme ile yukarıya doğ- ,Tu hafif birer çizgi çiziniz. Bu çizgi göz« lere tatlı bit çekiklik verir, makyajınızı hususileştirir. Şık bir şapka modası Kalotu beyaz (grogren) den yapılmıştır,