8 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

8 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—w Beğen d G cen Kadın artist ruhlu olmalı ve dans bilmelidir! Bere veya şapkasının kenarından çık- iğini erkek tipleri hangileridir? SON POSTA Bugünkü program 8 - Temmuz - 937 - Perşembe İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12.30: Plükla Türk musikisi, 1250; Hava- dis. 13.06: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans müsikisi, 10,30: Spor müsahabeleri: Eşref Şefik, 20,00: Badi ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk kadın ve (RADYO)| Pulathanede yeni tütün depoları yaptırılıyor Trabzon (Hususi) — Pulathane Trabaonun , Burada istihsal edilen undan daha ucuz fiat- bir Kazası değil âdeta tütün tarlalarile çev- |la ve kalite itibarile biraz farklı ekmek yap- rilmiş bir mahallesidir. Temiz ve muntazam mak mümkün olacaktır. Bu takdirde halk ta bir çarşısı bulunan Pulathane hafta pasarı daha ucuz ekmek tedarikine imkân bulacak- günleri kalabalıktan geçilmez bir aliş veriş| tar. Şar BÜ ö şarkıları, 2030: Ömer Rıza tarafından A - :h |Fapça söylev, 2045: Safiye ve arkadaşları ta- Kadın gürür ve sevgi sahibi —|ratından Türk musikisi ve halk şarkıları, lmalıd (saat âyamı), 21.15: Orkestra, 22.15: Ajans olmalıdır ve borsa haberleri, 22307 Plâkla sololar, o « Kadının boşlıca meziyeti erkeği idare|Ptra ve operet parçaları, mış, rüzgârla dağılan, parlak, kumral, kı- | “*Mesini bilmesidiz. Ayrıca tam manasile vırcık, ipek yumağı gibi saçlar. Bu-saçların gölge yaptığı yuvarlak bir alın.. Esmoer bir yüz, bu yüzün üzerinde bir papatya gibi açılan kirpikler, bu kir- pikler arasında mehtaplı bir deniz veya hafif bulutlu bir gökyüzü gibi parlak iki elâ göz Bu sihir!! gözleri gölgelendiren, çiçek yaprakları pibi üstüste yığılmış, kalın ve uzun ik kaş. Ağzı çerçeveliyen ve kızıllığırı ufukta parlıyan akşam güneşinden alan küçük düdaklar ve yanaklar, ufak ve toparlak bir çene. Mütenasip bir vücut, ince bir bel, ge- Niş omuzler, artist ruhlu, dans bilir, 18 yaşında, kıskanç, orta mektep mezunu, beyaz, içli ve şen bir genç kız, Tokat Behzat caddesi No, (..) A. H. (Sarih isminin neşrini istememiştir.) — 566 — Erkek mânidar ve mahzun bakışlı olmalıdır Beğendiğim erkek tipi şudur: Sarışın, orta boylu, geniş omuzlu, çu- kur çeneli, yukarıya doğru kalkık kaşlı, manidar ve mahzun bakışlı tiplerden hoş- lanırım. Güzel veya çirkin dahi olsa e- hemmiveti yoktur. Yeter ki huyu güzel ye yuvasına sadık olsun. Hayatı çok iyi tanımış azim ve sebat sahibi, zeki, iyi bir ruh, karakter ve se- ciye sahibi olmalı. Hayatı müreffeh bir şekilde idame et- tirecek derecede tahsilli olmalıdır. Eşinin en ince hususiyetlerine kadar anlıyabilerak kabiliyette olmalıdır. Kayseri: S, T. (Sarih adres ve isminin neşrini İste- mMmemiştir ) Otuzunu geçmiş tecrübeli bir erkek Beğendiğim erkek! Çok iyi tahsil görmüş, kadınm ruhuna Hüfuz etmek kabiliyetinde, oluzunu geç- Miş, tecrübeli, üst ahlâk ve seciyeli, Heşeli, pürshhat, uzun boylu esmer bir Benç.. Samsun: Sghure Güngör (Sarih adresi şrini istememiştir.) | | İ ev işlerini bilmeli, kocasını her zaman güler yüzle karşılamalı ve daima güzel görünmeğe gayret etmelidir. Çocukları- YARINKİ PROGRAM 9 Temmuz 937 Cuma İSTANBUL Öğte neşriyatı: 12.30: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- na çok ehemmiyet vermelidir. Tahsili or- | Gis. 1308: Muhtelif plâk neşriyatı. ta olmalı, zevke çok düşkün olmamalı - dır. Tip itibarile orta vücutlu, saçı, kaşı, gözü siyah, yüzü orta derecede basık, Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans müusikisi, 19: Radyofo- nik komedi (Merak). 20: Fasıl taz heyeti, *j20.40: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. renk “itibarile pembe olmalıdır. Zekâsı |2045: Pasıl saz heyeti, (aat âyam. 2115: her noktada yüksek, gurur ve sevgi sahi-| Örkesira, 22.15: Ajans ve borsa haberleri. W olmalıdır. 22.30: Plâkla sololar, opera ve öperet porça- Turgutlu Gazi ulu yolunda No, 4/A da| /9 M Gümüş Kanat Kızılcahamamda büyük pehlivan güreşleri 16 Temmuz günü Yeşil Kızılcaha- mama sevgili Atatürkümüzün ayak | basıp şereflendirdiği günü tes'it et- mek üzere T. Hava Kurumu ve Kızı- lay şubeleri tarafından bir pehlivan güreşi tertip edilmiştir. Başa: (150), başaltına: (100), bü- yük ortaya (50), küçük ortaya: (90), ayağa: (25), desteye; (10) lira mü- kâfat verilecektir. DOYÇE ORİENT BANK Dresdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubelerir Galata - İstanbul - İzmir Deposu: İst, Tütün Gümrüğü * Her türlü banka işi * Sıhhat noktai nazarından ÇOK GÜZEL bir tarzda, yapilmiş şık çocuk arabaları, her “yerden ucuz | fiyatlarla yalnız ı BAKER Mağazalarında satılmaktadır. ö Açılış. Kapauş Bi sina kabiliyetli olduğundan — fermantasyot. Somatılar yağmur bekliyorlar |27 7 aa yatarda söylenilim neti || tandea ÜĞN - Soma (Hususi) — Bir kaç aydanberi 8So- |şekli alırlar. Bu keyfiyet öyle anlaşılıyor ki || Nev-York Yüi u İ maya yağmur yağmamaktadır. Bu nmön*ıu.ım ekseri mütahassıslar tarafından bile (J Paris 150000 180ste tütün ve pamuk ekenler endişe işindedir. Her | anlaşılmış değildir. Buna ancak burada u- || Mülüno o — €da tarafta olduğu gibi burada da yeni öorman zun müddet kalmış ve tütün ziraatile uğra- (J Brüksel 911610 — ELA6i9 kanununun vecibeleri iyi anlaşılmınmış oldu- | şanlar vakıftırlar. Atina SASSı — Küser Bundan odün ve kömürsüzlük başgöstermiş- | Binacnaleyh bu cihetin tütün idarelerin- 657958 tir. Gaziantepte et fiatları yükseliyor Gazlantep (Hususi) — Burada sebze ve su 42.5 kuruşa yükselmiştir. Erzurumluların su derdi yakında hallediliyor (Baştarafı 5 inci sayfada) ve faaliyet kaynağı halini alır. Her salı günü civar köylerden kasabaya ge- len binlerce köylü bir haftalık ihtiyacını o gün pazardan alır. Altmiş üç bin nüfusu olan kazanın doksan bir Köyü mevcut olup hemen hepsi tütün zi- raatile uğraşır. Benevi istihsalâtı 2.200.000 kiloyu bulan ve arsrulusa| bir şöhreti olan Pulathane tütün- mayis afı zarfında biraz hararet ve rütubet peyda ederek fermantasyon denilen devreyi atlastıktan sonra ipek gibi tel tel ve saçaklı fevkalâde nefis bir hal alır. Ekseri memleketlerin tütünleri fermantas- yön zamanında hasıl olan' hararet ve rütu. bete tahammül edemiyerek çürürler. Halbu- ki Pulathane tütünleri ist ekseriyet itibari- le bu hararet ve rütubete tahammül bassa- ee tamamen anlaşılabilmesi için mütehassıs- ların Pulathanede uzun müddet kalarak bu tütünler üzerinde esaslı tetkik ve tecrübeler yapması icab etmektedir. Pulathane titvün- |meyvanın bolluğuna rağmen et flatları pa- Jerinih bu hassasınım iyice bilinmemesi yü- ,hılıdır' Belediyece kilosuna otuz kuruş narh zünden müstahsll ungur her zaman İçin mağ- fverilen kemikli koyun etinin kilosu otuz beş dur olmaktadır. Çünkü kış ortasında eksper- |ve 37.5 kuruş narh konan kemiksiz etin kilo- | Jer tarafından muayene edilerek Ikinci deze- €e flatı verilen bir tütün mayıs ayını müte- akib ikinci İle birinci arası; hattâ birinci de- rece nefaseti haiz bulunmaktadır. —Halbu- KI hiç bir müstahsil mayıs ayına kadar mah- sulünü elde tutamamaktadır. Bu kaza halkının yegâne meşgalesi tütün yetiştirmek olduğuna göre hali hazırda mevcut tütün anbarları köylünün mahsulü- nü depo etmiye kâfi gelmiyor. Esasen İnhisarlar Umum Müdürlüğü de bunu nazarı itibara alarak yen! depalar yap- Belediye Meclisı Nafin Vekâletinin bu | UMiYya karar vermiştir. Bu binatarın en kı. sa bir zamanda ikmali köylüyü bir çok za- teklifini memnuniyetle kabul etmiş ve bu İyar ve müşkülâttan kurtarmış olacaktar. hüsüsteki kararını da Vilâyet makamı| Kızılcahamamda ucuz ekmek vasıtasile Vekâlete erzeylemiştir. Yer suları Şehir içinde çıkan ve yer suları adı ve- rilen içme suları da şunlardır: yapmak imkânı var Kızılcahamam (Hususi) Kazamız ufak bir merkezdir. Burada topu topu 8 fırın var- dır. Bu fırınlarda birinci nevi undan has el 1 — Çal Ahmet suları, 2 — Hacı De-|mek yapılmakta ve kilosu 11 kuruşa satıl- de ağa suları 3 — Topçuoğlu suları, 4 — | maktadır. Kırkçeşme suları, © — Şhfiiler suyu, 6 —| melerinde Bekırcı suyu, 7 — Kurşunlu eaınli suyu, Un Ankaradan getirilmektedir. an ölçüdür.) ei Mevcut suların hepsi tahlil “ettirilmiş, B — Gez suyu, 9 — Akpınar, Kadana ve | mevaddı uzviye karıştığından dolayı ka- Tahtahamamı suları, 10 İ suvu, 15 — Debakhane suları. — Alipaşa ca- bili şürp 11 — Cennet suyu, 12 — Yazı- (|olanlar , 18 — Küle sıyu, 44 — Millet |zı çöşmeler büsbütün Seddedilmiştir. Bu lmyanlardan islâhi mümkün h edilmiş, olmıyanlardan ba- hususta vilâyet, ciheti askeriye ve bele- Fransızlar kümeshayvanı Fransız Ziraat Nozareti tavuk, ördek hin- di ve bu cins hayvanatın yavruları ile kuluç- ka yumurtalarını memlekete sokmamağa ka- rar vermiştir. Bu karar 'Türkofise bildirilmiş l almıyacaklar leri; üzerinden zaman geçtikce tatlılaşan ve | "€ Oradan da ulâkadarlara tamim edilmiş. İstanbul Borsası kapanış fiatları 7 -7 - 1937 ÇEKLER 14990 Suların mikyasi mâ dörecesi: Ekserisi- İ diyoce yapılan mütemadi kontrol saye- nin 1,5 tur. Bazıları 4 ve $ e kadar yük- | sindo tifaonun hemen hemen önüne geçil- selir. (Bu ölçü membalarında di çeş- miştir. AA ŞÜÇT NĞ CÜĞ l * Son Posta ,, nın tefrikası : 41 Bu eğlencelerin p& çoğu, Ce- | yor; saatlerce aynanın karşı! vad — Rasimin deki yalısında, bazan da Ayaspaşadaki apartımanında geçiyordu. Her gün | UZAK Yazan : K. R. Enson nda, giyi- bazan — Yeniköy —lan kuşanıyor; süslenip sokağa çıkıyor- du. Bir akşam gene apartımana geç dön- leden sonra toplanmak için sözleşiyor-'müştü. Hüsamettin salonda kanapeye Jar, çay vaktine kadar oyun oynuyor- lar, sonra biraz dans ediyorlardı. Arada bir akşam yemeğini de oradan yedikle- ri oluyor, yemekten sönra gene gece yarılarına kadar poker masasının ba- şından ayrılmıyorlardı. Bu gürültülü yaşayışa, Süheylâ hiç de alışık değildi. Fakat acı bir sevinçle yüreği çarpıyor: — Oh, diyordu, kim bilir, Hüsamet- tin bunları gördükce ne kadâr kızıyor". Çektiklerimin acısını ben de hiç olmaz- sa böylelikle ondan çıkarıyorum ya... Görünüşe göre bü sevinç de boşuna £ İdi. Kocası ona hiç aldırmıyordu. Nere- de olduğunu, geç vakitlere kadar ne- Trede kaldığını, kimlerin evinde yemek yediğiti - bile sormuyor, sanki merak bile etmiyordu. Onun bu kadar soğuk- O luğu, yabancılığı, Sübeylâyı deli edi- yör; yeni yeni çılgınlıklara sürüklü- y yordu. Arlık evin işlerine de bakmı- uzanmış, gazeteleri karıştırıyordu. A- yak seslerini duydu, başını kaldırdı. Süheylâyı görünce hiç sesini ;karma- dı. Bir kaç saniye baktı; sonra yeni baş- tan gazetesine daldı. Genç kız. ona doğrü yürüdü; şanki ğul kendisine bir soran olmuş gibi; ı — Akşam yemeğini Cevad Rasimin apartımanında yedik, dedi. Gece de po- ker oynıyacaktık. Oyunculardan birini telefonla çağırdılar, gitti. Karemiz de eksik kaldı, onun için dağıldık!. Yarın gene Cevad Rasimin Yeniköydeki yalı- sında toplanacağız. Doğrusu çok kibar bir çocuk... Bugünlerde or!larla, bera- ber o kadar iyi vakit geçiriyorum ki... Artık kararımı verdim: Canım nereye isterse oraya gideceğim!.. Hüsamettin, gazetesini bırakmadan ona bakıyordu. Süheylâ, sanki ondan karşilik beklemiyormuş gibi kapıya doğtu yürüdü. Birdenbire arkasından ni çevirdi. Hüsamettin, demindenber kendini zorlamış zorlam:ş da en sonun- da artık tutamamış gibi gülüyordu... İşte o zaman gözünün önünde her yer karardı; oracığa düşüp bayılacak gibi oldu. — Benim yerimde Fehamet olsaydı, kim bilir onu 1ne kadar kıskanırdı. O- nun böyle başka gençlerle düşüp kelk- tığını duysa gider hepsi ile kavga eder, ortalığı altüst ederdi. Bana gelince, gülüyor; adam yerine bile koymuyor!. Diye acı acı düşündü. Artık ne yapa- cağını bilmiyordu. Şapkasız sokaklara uğrıyacak, gene halasının evine sığınas caktı. Salondan doğru bir kanape gicırtısı duyuldu; birisi ayağa kalkıyormuş gibi gürültü oldu, arkasından da Hüsamet- tinin sesi geldi: $ — Süheylâ!, Bırak artık şu çocuklu- L O da zavallı kızın çektiği acıyı an- lamiış olacaktı. Bir bakışla barıştılar. Süheylâ, orada duramadı; kendı odası- na kaçtı. Artık göz yaşlarını tutamıyor- dü. Hıçkıra hıçkira yatağının üstüne düştü, Kendi kendinden saklamıya ne lüzüum vardı?. Bu adamı hâlâ seviyor- du, işte.,, kaç günkü delilikler hep bu sevgiden, hep kendini ona sevdireme- menin acısından idi. Şimdi kendi ken- dinden utanıyordu. Kocasına nisbot, derken zorla kendi kendini de lekole- meğe kalkmıştı. Şu bir balta içinde ne- relere girmiş çıkmış, kimlerle düşüp kalkmıştı?, İşte Hüsamettin bunların hiç birisine aldırış etmiyordu. , Ne ol-|Rasim, onun böyle birdenbire değişi- muşsa gene kendine olmuştu. Artık işin bütün korkunçluğu ortada idi: Kendisi hâlâ Hüsamettinden vazge- gçemiyor; o da bir başka kadını, F meti seviyordu, Bunun sonu nereye va- racak, kestirilemezdi!. İlk önce, Feha- metle yarışa kalkmayı istemiyor gibi görünmüştü. Onu bırakıp başka bir ka- dıtı seven erkeğin arkasından koşmak, kendini zorla ona sevdirmeğe kalkmak bir küçüklüktü. Peki, acaba isteseydi, Hüsamettini Fehametin elinden alabi- lecek miydi?.. Buna da artık güvene- miyordu. O geceden sonra yeniden iki arkadaş oldular. Ne Hüsamettin, onun Cevad Rasimle böyle birdenbire pek içli dışlı oluveren ahbaplığını sordu; ne de Sü- heylâ, Fehamet için ona sitem etti. İki- si de şu bir hafta içinde olup bitenlerin lâkırdısını açmadılar; sessizce barıştı- lar, T * Genç kız, yaramazlık etlikten sonra tövbe eden çocuklar gibi artık bir köşe- ye sinmişti; bir daha Cevad Rasimin de, arkadaşlarının da yüzünü görmemek için kendi kendine söz veriyordu, Yazık ki böyle olmadı. Arası iki üç gün geçmişti; bir sabah Cevad Rasim telefon etti. Akşam Üzeri birlikte çay içmek için onu çağırdı. Ka- dınlar, isterlerse karşılarındakini kor- madan onların elinden kurtulmayı pek iyi bilirler. Süheylâ da öyle, tatlılıkla fakat insanda hiç ümlâ bırakmıyan bir Besle, gelemiyeceğini söyledi. Cevad vermesine şaşırdı; büsbütün de geriye dönemedi: — Öyle ise, başka bir gün olmaz mı?. ha- | dedi. — Teşekkür ederim, fakat pek yor- günüm. — Büugün dinlenirsiniz, işte... Yarın beklerim. — İmkân yok, yarın terzi gelecek. — Öbür gün?. — Halama söz verdim, ben oraya gi- deceğim, — Şu halde, ne zaman? — Hiç söz veremem. — Yoksa, hiç mi gelmiyeceksiniz? — Eh, biraz da öyle ... — Anladım, Hüsamettin darıldı, de- ğil mi?. — Hayır, Hüsamettin niye darılsın?. Ne var ki ortada?., Kocamla aramızda dargınlık çıkarabilecek hiç bir suç iş- lediğimi bilmiyorum. — Bilmem, belki haniya şu oyun borçlarımızdan dolayı kızmış olmasın, diye düşündüm de onun için sordum. Süheylâ titredi. Hepsinden önce, o- yun borcu derken Cevad Rasimin se- sindeki acılıktan ürktü. Sonra kendisi bunu unutmüş gibiydi. Birdenbire Ce- vad Rasimin yalısında poker oynadıkla- rı gece gözünün önüne geldi. İmzaladı- ğı kâğıdı hatırladı. Başına kan sıçradı; kıpkırmızı oldu: — Ha, dedi, gu sizin yalıda oyun oy- nadığımız gece, bir hayli kaybetmiştim; onu söylüyorsunuz, değil mi? — Evet, (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: