18 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

18 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A C e L eTT L LN BryGrı Tifo ile radikal Mücadeleye karar vermek Zamanı gelmiştir —— Yazan: Muhittin Birgen (Baş tarajı 1 inci sahifede) çekmeğe — mahküm tün — hayatınca olacaktır; bundan — sonra, bir ta- kim İstanbullular da tifo —yüzün - den, taşıması kendilerine ağır gelen mas- raflara uğradılar; nihayet, eğer İstanbula senede bir kaç turist gellyorsa bü sent onlar da gelmiyorlar. Uğradığımız zararlar arasında, bence pek büyük olan bir zarar da, manev! ola- nıdır: Tifo salgınlarına uğrıyan bir mem- leketin ve bir şehrin medeni teşkilâtı noksan, medeni vasfı geridir. Garp me - deniyeti, tifo salgını bilmez. Bu, şarka mahsus bir şeydir * Bütün bu hâdiselere böyle bak tık, tereddüde mahal olmadığını görü - rüz: Mutlaka ve mutlaka, tifoya karşı ra- dikal bir mücadele açmak Jâzımdır. Bu- gün İstanbulu baştan başa aşılasak hat- tâ şehrin taşımı toprağını da aşılanmıya mecbur etsek, yarın bu aşınım müddeti geçtiği zaman, tifonun yeniden çıktığını ve senenin bir kaç ayında, azar azar wak'alarla uyur bir halde devam ettik- ten sonra günün birinde bir salgın şekli- ni alarak, nüfusa muhtaç olan bu memle- kette yeniden türlü türlü zararlar yapa- caktır. Halbuki küçük yaştaki çocukları aşı ile de siyanetin imki yoktur. Onla- rı, yani memleketin bu en yeni, ve en taze kuüvvetlerini ne suretle müdafaa e- deceğiz? İstanbul şehrinde 700,000 nüfus var - dır. Bunun yarısını aşılamak lâzım gelse bunu yapmak için kim bilir ne kadar za- man emek ve para sarfedeceğiz! Hayır, aşı ile mücadele, bir !lııicadr!e! değildir; tifo salgını ile yarın gene mü -| cadele etmeğe mecbur olacak bir şehir, | medeni bir sıhhat hayatına sahip olan bir şehir sayılamaz. Bunun için, mücadeleyi , âr- aşı ile değil; tifonun mikroplarile, hasta- İ lığın sebeplerile yapmak mecburiyetir. deyiz. Yapılacak başka şey yoktur; tifo- ya karşı radikal mücadele budur. * * Istanbulda belediyı için biz dalma tekerrür edecek sarfıyatı Faparken pek çok zararlara uğruyoruz. Parça parça, muvakkat işler için, yaptı- ğımız masraflar parayı sokağa atmaktan başka bir şey değildir. İstnbulun en bü- yük Türk şehri olarak varlığını mmuha- faza ve haklarını müdafaa etmesi lâzım gelen şehir heyeti, bir senenin mücbet kat'i ve radikal hallini temin için harcke- te geçer ve meydana hakikaten bir| proğram korsa bunun tatbik çarelerini de bulur. Bir kere devletin karşısını ge- gip yardım istemekte haklıdır; ister ve alır. Devlet, İstanbulun bir derdine de- va bulmak için yardımı esirgiyecek rolde bir devlet değildir ve düryanın en mü- him merkezlerinden birinde kurular bu şehre yardım etmeği kendisine vazife bi- lir, Meselâ, Türkiye maliyesi, İstanbula geniş vadeli ve faizsiz bir-para ikraz-et- mekten çekinmez. İslanbul belediyesi bu-| nüu istemesini bilmelidir. Daha bunun gi- bi yapılacak pek çok şey vardır ki İstan- bul belediyesi müsbet programlarla dev- letin karşısına çıktığı zaman bunların sepsini elde edebilir. Bundan başka, İstanbul şehirlisi de, is- raf edilmiyeceğinden emin olduğu işler için fedakârlıktan çekinmez. İyi tetkik edilmiş bir işte, iyi bir plânla, iyi bir ne- tice almak imkânlarımı gördüğümüz za - man biz bu fedakârlıktan çekinmeyiz, El- verir ki, bizim paralarımızın israf edilmi- yeceğinden, bir sürü memur maaşına ve- rilmiyeceğinden ve hep yarım işler için sarfedilmiyeceğinden emin olmalıyız. * Bütün bu sebeplerden dolayı, biz, bir İstanbullu sıfatile ve kendisini her gün tifonun tehdidi altında hisseden İstanbul halkının hislerine tercüman olarak, açık- ça şunu söyliyebiliriz ki, biz tifo aşısile beraber şehir meselelerinin muayyen bir sıraya Konup radikal şekilde halledilme- sini istiyoruz. Bu yapılmadıkça her türlü mücadele neticesiz kalmıya ve her gay- ret bir saman alevinden ibaret olmıya mahkümdur! Muhittin Birgen Resimli Makale: İnsanların bütün kuvvetleri ve bülün zâfları itiyadların- da toplanır. Muntazam yatıp ka'karak, muntazam çalışarak, daima itidalde kalarak muvaffak olan adsmın bu muvaffa- kiyeti bu itiyadlarının mahsulü olduğu gibi, içki iptilâsı ile, kadın iptilâsı ile bühassa kumar iptilâsı ile insanlıktan çı- kan insanı bu derekeye düşüren de gene “ SON POSTA İtiyad çocuklukta maz bir zincir halinı kendi itiyadlarıdır. — çatlayarak Zmnlır. baş'ar, gençlikte inkişaf eder ve kırıl- e gelir. Aslenin ve mektebin vazifesi ço- cukta iyi itiyadları yerleşi'rmek, kötü huyların itiyad haline gelmesinin önüne geçmektir, genç bir fidana istediğiniz gşek- H vermek mümkündür, eğaç halme geldiği zaman eğilmez, ( Söz ARASINDA ) Bir dişçi hastalarını Güldüre güldüre Diş çekiyor Vi Amerikada bir dişçi müşterilerine fazla ıztlırap çektirmemek, hem kendi işini kolaylaştırmak, hem de müşteri- lerine farkına varmadan ağızlarını aç- tırmak için yeni bir usul bulmuştur. Bu usul müşterileri güldürmektir. Her nekadar dişçi diş çekerken hissi iptal ederek acı duyurmamakta ise de Müşteriler tabil bir sinirlenme netice- si olarak ağızlarını açıp çekilecek dişi kolayca dişçinin kerpedenine vermek istememektedirler. Dişçi — bunun için |müşterileri güldürmekten başka çare bulamamıştır. Dişi ağrıyan müşteriyi |güldürmek kolay mı? Dişçi düşünmüş, taşınmış, bunun kolayını bulmuş. Kur- naz dişçinin bulduğu usul hastalarının karşısında maskaralıklar, hokkabazlık- lar, tuhaflıklar yapmak değildir. Ga- yet abus yüzlü olan dişçi müşterilerine güldürücü gaz koklatmaktadır. Bu ga- zı farkında olmadan koklayan hasta gayri ihtiyari gülmeğe başlamakta, gü- Yerken hem diş ağrisı — duymamakla, bem ağzını açmaktadır. Dişçi de işini kolayca ve rahatça görmektedir. Kavgalı maç Hindistanda da oluyor , Kavgalı maç yalnız — bizde olmaz.. Hindistanda da olurmuş. Hint Müslü - man futbol takımı Hindistanın en kuv- vetli takımı imiş. Fakat son günlerde Budistlere mensup bir takımla yaptığı maçta dörde karşı iki ile mağlüp ol - müuştur. Bu mağlübiyeti gören Müs - lüman Hintliler derhal sahaya hücum etmişler, tabil Budistler de onlara kar- şı hücumda gecikmemişlerdir. TEMRMLNİ Ben varım ya İran şairlerinden biri odasında uşa- gile berabermiş. Şair uşağına dizleri- nin çok ağrıdığından bahsetmei.. şak: Mademki, dizleriniz ağrıyor, de- miş, böyle diz çöküp oturacağınıza a- yağınızı uzatın Odanızda yapyalnız- u- Şair cevab vermiz: — Varsın odamda benden başkası bulunmasın, ben vanım ya; kâfi!, A- yağımı uzatmam hürmetsizlik olur, #—— —- —— ——— * Garip bir bahis: Canlı balık Yutan küylüler Sön günlerde Polonyalı iki köylü canlı bir balığı olduğu gibi yutmak i - çin bahse girişmişler. Köylülerden bi - ri bahsi kolayca kazanmış.. öteki de tâ- bil olarak kaybetmiş. Fakat bahsi beden köylünün bahsi kaybetm balığı yutamadığı âdeğil, acele ile ba n kuüyruk tarafını ağzıra soktuğu hayvanın dışarı kaçmış olmasıdır. çin Bir hâkimin bir artistte karşı gösterdiği nezaket Viyana ceza mahkemesinde şimdiye kadar görülmemiş bir muhakeme cere- yan etmiştir, Bir davada Viyan: e - rasının en yüksek artistlerindi ir ka dmın da şahit olarak dinlenmesi lâzım gelmiştir. Artist yaşlıdır. Fakat sahne- de çok genç görünmektedir. Buna mu- kabil hâkimin mahkemede şahidin ya- şını ve hüviyteini tesbit etmesi lâzım !gelmektedir. Halbuki hâkim Viyana - nın yaşlı, fakat en yüksek artistini sa- miin huzurunda bizzat yaşını söyleme- ğe mecbur bırakmak suretile müteezzi €etmek istememektedir. Hem belki de artist ihtiyarlığını gizlemek için yalan söylemek meeburiyetinde — kalacaktır. Hâkim düşünmüş, taşınmış ve nihayet bir çare bulmuştur. Samiine: — Mühakeme gizlidir, salonu boşal- tınız! emrini vermiş, ve salon boşalmış. O zaman hâkim artiste büyük bir ne - zaketle kanuni mecburiyeti izah ede « rek yaşını sormuştur. Bunu zapta geçirdikten sonra mah - keme kapılarını — açtırmış, ve samjini Trendeki havuzda Boğulan Bir Amerikalı Zelitvrye San Fransisko ile Nevyork arasın -| 4 padat> da işleyen trenlere son zamanlarda bi- rer tane de havuzlu vagon ilâve edil - miştir. Tren yolcuları istedikleri za - mar bu vagona geçmekte ve vagonun havuzunda banyo yapmaktadırlar. Ha- vuz ekseriyetle kalabalık olmaktadır. Çünkü epey geniş yapılmıştır ve için - de bir kaç kişi birden yüzebilmekte - dir. Geçenlerde Cons Faty isminde yüz- me bilmiyen bir adam bu havuza gir- miüş ve boğulmuştur. Havuzlu vagonda ilk boğulan insan o olduğu için adı her taraftan duyulmuş ve «havuzlu tren kurbanıs adile öldüktep sonra meşhur olmuştur,. Şimdi veresesi tren kumpanyasın - dan yüz bin dolar tazminat istemekte- dir. Doğuştan eski Mısır lisanını bilen İngiliz kadını Son günlerde Londrada ispirtizme- ye ait çok meraklı bir kitap intişar et- miştir. Bu kitapta 18 inci sülâleden Fira - vunlar zamanında yaşayan bir oyuncu - nun ruhunu taşıdığını — iddia eden bir İngiliz kadınından bahsedi!mektedir. Bu kadın Mısır dili dediği bir dille konuşmaktadır. Eski Mısır eserleri mütehassısı Ho- vart bu kadının konuştuğu dilin haki- ki Mısır dili olduğunu iddia etmekte - imiş. Bunun bir hakikat olduğuna inan - maktan, kadının Mısır eserleri müte - hassısı ile anlaşmış olduğuna inanmak daha akla yakın geliyor. tekrar içeri aldırmıştır. Artist Viyananın en çok sevilen ar- tisti olduüğu için Viyana gazeteleri hâ - kimin bu nezaketini takdir etmişler - dir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Bir İngiliz gazetesinin yaptığı istatisliğe nazaran Londra şehrinde cumartesi akşamından pazartesi sabahına kadar kır weya deniz havası almaya çıkan halkın mikdarı umum nüfu- sun yüzde (81) dir. Bu mikdar Berlin şehrinde yüzde (67) ye, Paris şehrinde yüzde 52 düşmektedir. Bu listeyi gören bir arkadaşımız İstanbul halkı arasından İSTER tatil gününü açık havada geçirenlerin nisbetini öğrenmek üzere bir incelme yaptı. Bu suretle öğrendik ki geçen pazar günü Akay vapurlarile (26) bin, Şirketihayriye vapurlarile ve iramvayla (41) bin, tren, kamyon ve otomobil ile de (17) bin kişi seyahat etmiştir. Bu rakamların yekünu (84) bin eder, umum nüfusa İNAN İSTER nisbeti yüzde (15) kadardır. İNANMA! z |masını dileriz. İlacaktır. Şimdiye kadar birçok d Temmuz 18 Sâdabad E. Talı " ahranda döst İran, Efgan ve yak devletlerile bizim aramızda 4' dilen sön muahedeye ne de güzel &d verildi! t Sâdabad!, Bu kelimenin İçl_'::' «Sâd» var, «âbadlık» var, samimiğ var, romantizm var. â Böyle bir ad taşıyan bir muahl“_ nin uğurlu, kadem'li olmamasına İ kân yoktur. Versay kelimesinde, vermeyi ve # mayı tecessüm ettiren bir çekişe şe pazarlık.. Sevr de, Arapça mânü$i —| nın hatıra getirdiği bir «üküz» Hük Lokarnoda bir karın guürultusu ve bi mayasiz hamur çeşnisi sezersiniz. Halbuki, Sâdabad.. ne munis, ne GÜ na yakın, ne tatlı ve serin, rüh ek$â9” | (© bir hayal uyandırıyor, değil mi? , Bu isim, yanımda telâffuz cd“d'r; çe, gözlerimin önünde, çağıl çağıl 4 kan bir dere kenarında ve görüp ge$ miş, asırlık ağaçların kuytu - gölgele rinde tatlı tatlı muhabbet eden, gçf oynaya teci vedad eyliyen İ kardeşin mes'ut manzarası canlan! 7 Sâdabad, gamsız ve âgusuz günlü | rin yadigârı olan bir addır. Yeni İ badın da, onu imzalayan dört - kardtl millet için gamdan ve âgudan âzad€» zun bir refah devresinin mübeşşiri | van UK .. En APFEF. , AF EVE Bende, bir «nedim» kudreti n'ımY: dı, yeni Sâdabadı da eski Huum:ıml_ğ gazeller ve — şarkiılı tes'it ve teb'ide çalışırdım. Ve günün birinde, bu muahedeflk mes'ut semerelerine gıptalı nznn.'"',: bakacak herhangi bir yabancı miliet «Gidelim servi revanım, yürü, ” Diyerek, onu bize katılmağa te$ ederdim. pi Herhalde; Tahranın o güzel, di ve döst muhitinde imzalanmış olan ni, dört kardeş muahedesi, 6 karde rin müstakbel münasebetleri bakt dan fâli hayırdır. Ufak bir kelime oyunu ile onu de kullularım: Sa'd bâd! P e A Si e a Ölüm şuat bulundu mu? Yirminci asır ilminin en büyük ©* g gsesi, muhakkak ki, ölüm şuamnın kı e çef ESHELLE SRRESCEYTER 0 bu şuaın bulunduğuna dair haberler $ tı: Daha geçen sene İtalyalı küşif )”: koninin bu şuaı bulduğuna dair w!:' havadisleri verildi, fakat birkaç gün "i ra bizzat Markoni bu havadisi tekziP “,;’ Şimdi de İngiliz gazeteleri Roniâ' bir mühendisin ölüm şuamı bulduğt | yazıyorlar. Bu mühendis ihtiratnın Ü üü * yetini göstermek üzere bir teerübe YÜYE mış ve 1âboratuvarının bulunduğu yün bütün kedi ve köpeklerini bu şüf ödürmüşmür — — ae Biliyor musunuz ? Ça B e İ 1 — «Acaib seb'ai âlem> denilen ğ büyük eserden biri olan Diana mü”i, herede idi ve tarihte bu mabedin diği safhat nelerdir? 2 — Osmanlı «divanı hümayunu» kaç sınıf memür bulunurdu? | 3 — Cazibe kanununu kim, nasıl muştur? | (Cevabları yartfi) ' * 41 (Dünkü suallerin cevabları): | 1 — Formosa adası Asyanın şark” Çinin Fu-Kien eyialeti karşısın! 36000 kilometre genişliği vardır. TEF UA lar bu adaya Taiwan ismini vermiş!? 2 — Dünyada 6 büyük din - mef”'ği larile beraber - şunlardır: - Hiristi: 364.510.000, Konfücianism 300.830.00Ü, Hinduism — 210.540.000, — islâf” 225.825.000, Budism 138.031.000, Tik 13.053.000 kişidir. 3 — Rusyanın Volgadan sonra ©t him nehri sayılan Dinyoper nehri A ğer isimleri şunlardır: Eski Türklef g nehre Özü, Romalılar Danapris, YÜ ler de Borysthenes adını vermişler© — e aö n ei gi aei ü a pARLL

Bu sayıdan diğer sayfalar: