21 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

21 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Temmuz SON POSTA Sayfa 7 Üa alisi Geçen gün Los Angeles adliye sarayı- Zin önünde bir çok lüks otomobiller ge- €k duruyor, içinden, şehrin ve civa- Tn en kibar, en şık, en güzel kadınları Sıkıyordu. Acaba adliye sarayında bir me- Sim mi var, bir kabul resmi mi olu - Yordu? Bir emri hayır için müsamere mi Veriliyordu? Hayır. Sadece o gün, Vil - Sörje isimli bir delikanlının davası Vatdı ve bütün kadınların ağzında onun dolaşıyordu. Sarışın bir dilber yanındakine: — Ne güzel delikanlı! göreceksin! iyor, bir başkâsı teyit ediyordu: gördüm. Hakikaten güzel! mNıhkemc salonunu kadınlar doldur - h“ııu. Sarışın dilber ile arkadaşı, itişe kışa bir yer bulabildiler. Arkadaşı kan, içinde kalmıştı, homurdanıyordu: — Bir delikanlıyı görmek bu kadar Mnete değer mi? — Ne diyorsun. Vilyem için bütün ka- inlar deli oluyor.. Santa Barbarada bir kadın yok ki onu tanımasın.. Bilsen ne he gözel çocuktu.. Lâkin... — Lâkin ne? ıuî'"'"’ dilber, arkadaşına ön sırada 0- & 'ân genç ve gayet güzel bir kızı göster- d7 İtte bu kızı tanıdığı güne gelene ka- Iı.: Öyle idi. Lâkin onunla tanıştı, nişan- M“”ar. Artık Vilyem başka kimse ile h'lul olmamağa başladı. Fakat kızın bası bir türlü bu güzel çocuğa kızını ek istemiyor. — Neden? e z Çünkü kendisi milyoner. Kızı da öy- ilyemin ise beş parası yok. Milyo - » Vilyem aleyhine dolandırıcılık çtı. Bugünkü muhakeme de bu! Kapı ..:.ıııu, içeriye Vilyem giriyordu. dirkâr görünür görünmez, salonda tak- k Diz mırıltı peyda oldu. Hakikaten İ '$ın dııh..-dııım söylemişti. Vilyem er _nntxâı llığ:nînv canlı timsali, yirminci lonis'i idi, Hükim sordu: — Mister Sorje, sizin güzelliğinizden is- fade ederek zengin kızları aldatmak hu- '“;ı“nd.ı bir usulünüz varmış, bundan do- |V aleyhinizde dava ediyorlar. Ne der- 6:17 Usulünüz hakkında malümat ve - Misiniz? T davası a k;t'*şy hay efendim, «usul, dediğiniz aç büsümde hiç bir fenalık yoktur. An- Beri , Ben, makinistim. Bir seneden- "“'mıdım Bir gün aklıma bir «Güzel A- %u klübü» kurmak geldi. O da şöyle bi Ben yirmi dört yaşındayım. Gayet İop öynarım. Mahallemde herkes be- Tever, bana hürmet eder. Benim gibi üzel adamlar klübü Amerika halkı mahkemeye düşen bir aşk macerası heticesinde böyle bir klübün mevcudiyetinden haberdar oldu ve muhakeme klüp âzasından birinin evlenmesile bitti işsizim. Her tarafa baş vurdum, iş | rım da var. Onlar da iyi, ve yakışıklı de- likanlılar. Bir akşam, futbolcu arkadaş - larımı davet ettim. Birahaneye gittik, o- turduk. Birer bira içtikten sonra dedim ki: «Arkadaşlar, size bir teklifim var; de- dim, hepimiz işsiziz. Öteye, beriye baş vurup beş on kuruş kazanıyoruz, ve ev- yelce arttırdığımız bir miktar para ile ge- çiniyoruz amma, bunun ne zamana ka- dar süreceğinden haberimiz yok. Hepimiz de sağlam ve yakışıklı gençleriz. Tekli - fim şu: Ne miktar paramız varsa hepsini gortaya koyalım. Aramızda bir de kur'a çekelim. Kime düşerse, bu parayı ona ve- zelim. Şıklaşsın, yüksek ve zengin kim- gelerin gittikleri yerlere gidip, orada, kendisine zengiri bir zevce arasın, Evle- nince de, kim kaç para verdi ise, faizile 'onu iade etsin. Ve sırasile bu usülle he- pimiz birer zengin kadın bulabiliriz.> Bu teklifim derhal kabul edildi ve yir- mi genç aramızda «Güzel Adamlar klü- bü>» nü kurduk. Garip bir tesadüf ilk ikur'a bana düştü. Paraları aldım ve San- to Barbaraya gelerek, burada genç ve zen gin bir kızla tanıştım, seviştik, nişanlan- dık. İşte bütün mesele bundan ibarettir. Nişanlımın babası beni dolandırıcılıkla jtham ediyor. Halbuki.. , Vilyemin bu derecede samimi ve dü- rüst “bir itirafta bulunuşu onun beraet gtmesile neticelendi. Mahkeme salonu al- kışlarla çınladı ve herkes dağıldı. İki gün sonra, Vilyemin nişanlandığı kız, onun oteline koşuyor ve bir müjde »weriyordu. Milyoner babası evlenmele » rine müsaade etmiş: — Bu kadar zeki, açık göz bir damada sahip olmak ta iyi bir iştir. MAĞ0 oyniyan ve işsiz olan arkadaşla -| Demişti. -Sıcakların artması Ankarayı tenhalaştırdı ,q:’“lnra 19 (Husust) — Baş şehirde sezilen bir tenhalık var, Yaz dolayıs*tle bi 'Ula Mezuniyetini geçirmeğe gidenlerin adedi hergün artmaktadır. Ak- l Bay ? kalkan trenler hıncahınç doludur. Burada kalmiş olanlar akşamları Sariş ., 1 ve umumit bahçeleri doldurmaktadırlar, Kızılayın umumi merkezinin Ü Gîî.:h bilhassa çocukların ve ailelerinin rahat nefes aldıkları bir mahal- ı._ 'derdiğim resimde her akşam parka getirilen ve herkesin savgisini inde toplamış ikiz ve gürbüz iki güzel yavru görülmektedir. , ? Merak ettiğiniz şey nedir? * xt «Son Postan nın ilmi sima mü- tehassısı fotoğrafını göndererek sual soranlara cevap vermekte devam ediyor Fırsatlardan istifade etmesini biliniz ! Reşadiyede Ahmet Güvenç isimli o - kuyucumuz soruyor: — Cereyan eden mesele arzuma mu - vafık şekilde hallolunacak mı? Muvaffa- kiyet — sırlarından biri de ağırbaşlı - lık, ciddiyet ve dü rüstlük ise de bu- nu istiğna merte - bezine vardırma - mak ve daha ziya- de itimat telkin e- âlci olmak ve fırsatlardan istifade etme- gini bilmek lâzımdır. * Kuvvetli enerji sahibi değilsiniz! İstanbul M. Yavuz imzasile soruluyor: — Hayatta muvaffak olacak mıyım? Zekidir, — işinde titiz davranır. İn- tizamı sever, ka - zandığı para ile geçinmesini — bilir. Orta bir. kazançla da hayatını tan - zim edebilir. Baş - kalarına tahak - küm etmek, şöhret sahibi olmak gibi Gavaları yoktur. Âmirlerine kolaylıkla kendisini sevdirir. Enerjisi kuvvetli de- Bildir. * Zengin olmanız bir tesadüf ve şans meselesidir Ankaradan Afif istmli okuyucumuz so- yuyor: — Zengin olacak miyım? Dileği bir tesa - | düf ve şans mese- lesidir, yoksa ta - bi temayülleri, bir sistem — dahilinde çalışarak — gayeye erişmeği pek vâü - detmiyor. Hayal, his ve kadın me - seleleri maddi me- satye pek yer vera fnemiş ise sevgi maceraları rol oymnıyabi. Jir. Şıklık ve iyf giyinmek ihtiyacı mal kıymeti bilmeği de davet etmelidir. * Serbest ve sokulgan değilsiniz! Tepebaşıdan Necip imzasile soruluyor: — Karakterim nasıldır? Ağırbaşlı ve az konuşur, Entrikalı işleri başaramaz. Serbest ve sokul « gan değildir. İçin - den pazarlıklı ola- bilir. Çabuk ve sik kızmaz. — Kızdığı zaman da şiddetli olmak ister, . . * Saadeti bizzat yaratmağa gayret ediniz ! Kütahyadan Rabia imzasile soruluyor: — Eşim beni mes'ut edecek mi? Dileğini müm - kün olduğu kadar bizzat yaratmağa Bayret — etmelidir. İstenilen şeyi te - darik etmeğe im - kân yoktur. An - cak heyecanlarla takviye etmek ka- bildir. Muhatabı - a: mes'ut edebili - yorsa mukabilini beklemekte haklıdır ve bu kendiliğinden meydana gelir. Son Posta Fotoğraf tahlil kuponu Adras .... KADIN| Tayyarede resim yapan meşhur kadın san'atkâr Luis Paskalisle mülâkat Fransız gazetelerinden: 'Tayyare madeni bir şimşek gibi gö- ğe yükseliyor. Önüne rastlıyan bulut- lar yarılıp bir an ona yol açıyorlar, son- ra birleşip sıkışıyorlar, Başında deriden tayyareci şapkası, gözlerinde gözlüğüyle ince, ufak tefek bir kadın sinirli fakat kendinden emin bir elle anu yeni ufuklara doğru yük - or. Yeni bir tayyareci veya yeni bir n.—( kor meraklısı kadın mı? Hayır onun tayyaresi rekor yapma- ya koşmuyor, Hayal ve güzellik topla- maya uçuyor. Bu ince, ufak tefek ka- dının Luiz Paskal'ın göğe yükselişi o - nu bütün ışığı ve güzelliğile olduğu gi- bi bir tual üzerinde tesbit etmek için- dir. Göğün resmini yapmak. küçücük bir çerçeve arasına sıkıştırılmış — bir tual parçasiına namütenahiliğin bir parça - sını sığdırmak. Yani - uçan bir hayali çerçevelemek, içinde — firtınalar veya binlerce renkler saklayan geçici bir bu- Jutu tesbit etmek. Ne güzel fakat ne güç bir iş. Luiz tayyaresinden iniyor. Dönüp bana bakıyor. Onun gözlerine bakar - ken ben de havalarda uçmuş gibi olu- yorum. Çünkü onlar göğün rengile do- lu. Sesimi çıkarmaya, bir şey sormaya cesaretim yok. Söze o başlıyor: «Bonjur madmazel, benimle gel - mez misiniz?» Onu saygile takip ediyorum. Çünkü bu kadın büyük bir iman — sahibidir. Meslek imanı, Beni atölyesine götürüyor. Burası semada geçen saatlerin, — dakikaların, hattâ saniyelerin aksi ile dolu bir yer. Suallerime başlıyorum: — Tayyarede resim yapmak fikri siz- de ilk olarak nasıl doğdu? — Ol, Bu pek sadedir, Evvelâ size mesleğime ait ihtisaslarımı anlatayım. Havacılık, edebiyatçılara her zaman güzel bir ilham membaı olduğu halde resimde hiç bir yer bulamamıştır. Ne- den? Ressamlara sorarsanız bunu şöyle izah ederler: <Tayyarede iken resim ya- pılmaz.» Halbuki ben bu husüsta «De- gas» la bir fikirdeyim. Onun düşünce- si şudur: «Resim, her şeyden evvel res- samın kendi hayalinden bir parçadır. Hiç bir zaman tabiatın bir «kopye» si olmamalıdır. Ressam eğer isterse ona tabiatten ancak bir iki şey ekleyebilir. Bence de böyle. Tayyarede çizilen manzara resim için ancak dinamik bir eleman olur. Atölyesinde yani mabe - dinde bu manzaraya renklerle can ver- mek ressama aittir. Esasen artistler yaşadıkları devir - lerin birer aynasıdır. Devrin her bü « yük tesiri onların eserinde gi , Ha vacılığın dev âdımlarla ilerlediği bir devirde resmin buna lâkayt — kalmas. garip olmaz mıydı? İşte beni ilk defa etayyareci res - sam» olmaya sevkedecek sebepler! — Mesleğinizde nasıl inkişaf — etti - niz? — Çok -basit, Etüdleri size sıra ile göstereyim. Mademki ressamsınız. Onları seyrederken gözümün önün - de göklerin bütün şiiri canlandı. Ve tayyarenin resimdeki yerini öğrendim. İlk tablolar kuvvetli ve serbest bir elle çizilmiş, şurada tayyare hangarla- rı, atölyeler, bu yanda (projektör) le- rin kuvvetli ışığı altında bir - tayyare yapmaya uğraşan işçiler, daha ötede yere oturmuş tayyare kanatları için bez dokuyan kadın Daha — sonra (projektör) lerle aydınlatılmış bir tay- yare meydanında geceleyin uçmaya ha- zırlanan bir tayyare, Bu tablo bilhassa teknik bakımdan çok mükemmel. görülüp, iyi çizilmiş. Belli bu möslekte vukufu olan bir insan eli önu emniyet- le çizmiş. L!c nihayet havada bir tayyare res- mi. Ressamın m ği arlık yere ait bir şey olmaktan çıkıyor. Semavileşiyor. Lüiz anlatıyor: — Mevzuda tenevvü yapmak arzusu beni fabrikadan tayyare meydanına 0- yileserlerini incelerken, bir v Luiz Paskalis radan da hava yolculuğuna, göğü incee den inceye tetkik etmeye, onun «san « suz maviliklerini» yakından — tanıyıp, devrimizin «geniş ufuklara — açılmake ihtiyacını teskine sevketti. — Böylece meşhur bir tayyarecinin dediği 1 «gözün ölçemiyeceği namütenahi! zevkini- tattım. Orada ışık dumanlı, renk renk ve bambaşkadır. Ben işte bunu görı gibi rmeye uğraştım. Sözünü kesiyorum. Uğraştım, demeyiniz. Canlandırdım deyiniz daha iyi. Çünkü: — Gözlerinize akseden o bambaşka göğü aynen lab - lolarınızda da görüyorum. Bütün can- hlığı ve bütün aydınlığile, Hakikaten tayyareden yere hakarak çizilmiş tablolarından sonra Luizin gö- rüşü bir hayli genişlemiş ve yüksel - miş. Meselâ: Meşhur tayyareci Maris Bastie'in Atlan! geçişine ait tablo - sunda semayı bütün azameti ile öyle güzel canlandırmış ki.. — Hava nazırı bir «Hava ressamları» cemiyeti kurdular. Ve bana bu «cemi « yetin rehberi» ünvanını verimek lüt « funda bulundular. — Rehber! İşte ben de bu sözü arı « yordum. Evet siz yeni bir yolun, yeni bir mesleğin rTehberi iz. — Ve bütün'yol gösterenler gibi be- nim de önüme hep insanların ihtirası çıktı. Tam emeğimin mükâfalına eriş - tiğim zaman karşımda erkeklerin ht « sumetini buldum. Fakat yılmadım, mü cadele ettim. Gözleri mahzunlaşıyor. (Luiz) in bu anda, insanların küçük taraflarını bir türlü anlayamıyormuş gibi bir hali var, Bundan sonraki tabloları hep göğe ait. Namütenahilikten koparılıp önü - me serilmiş olan bu gök parçalarını he yecan ve hayranlıkla seyrediyorum, Ve hiç birini seyre doyamıyorum. Bu tabloların hep eşsiz. birer süs, Onlarda yer ve insan görünmüyor ar - tık. Yalnız fezanın güzelliği, ve ışığın haşmeti. Sanki bir cennettesiniz. Bu cennete sizi eriştiten şey ne dini itikat ye nazariyeler, ne de felsefi düşünce- lerdir. Oraya ancak kanatların mucize- sile yükselebilirsiniz. Luiz Paskalis arkamdaki pencere » den görünen göğü gösterip bana şun - ları anlatıyor: — «Bu» nu anlatmaya, gösler çalışmak belki de boş bir iddi artiste o kadar zevk veren bir ş: Benim eserlerim henüz istedi latmaktan uzaktır. Onları an zengin olan modern Fransız ressamlı - #ının işleyebileceği yeni bir çığır olsun diye teşhir ediyorum. Semayı yukarı - lardan ve baş döndüren bir hız içinde görüp çizmek modern filezofiye ne kadar uygun bir şeydir. suyor, ben bir ressam gözi gazeteci / zile de onun giir ve hayal tarafını tet- kik ediyorum. Zihnimde her iki cep hesi de yerleşi karar veriyoru! bu yeni meslek; bir tual'ın dar çerçı sine namütenahili, yalnız bir kadın işidi hayal diyarı; ince ve durmadan dı şen renklerinin kararsızlığını kad hundan almıs cibidir. Luiz £

Bu sayıdan diğer sayfalar: