21 Temmuz 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

21 Temmuz 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 ——— : Fransızcadan tercüme edebi İhtiyarlığı ve ölümü intaç eden şey, vücüdünüzde yaşayan hüceyratın ve a- tomların, hayatımızı uzatmağa yarıyan yeni hü ler ve yeni atomlar tev- lit etmek kabiliyetini kaybetmeleridir; genç bir vücudun, hiç bir kuvvet sarf etmeden ifa ettiği bu yenileşme vazi- fesini yapacak kudretin artık vücudü- müzde kalmamış olmasıdır. Şu halde, ihtiyar vücudümüz için Hası gayri ka- bil bir hale gelen bu vazifeyi, her iki vücut için de çalışabilecek ve yükletik len yükün fazlalığını his Bile etmiye - cek olan daha genç ve dinç bir vücuda, ne için tahmil etmiyelim? Buna karşı hiç kimsenin makul bir itiraz dermeyan edebileceğini zannet- miyorum. Üstadım böyle düşünüyor- du, Ben de onun gibi düşünüyorum. Oğlum ve hafidim keza. Temeddüh makamında söylemiyo- rum fakat bizim gibi yaşlı ve binaen- aleyh aklı başında dört hâkimin itti- fakla vermiş oldukları bir karar, yaşlı rımız nazarı itibara alınırsa kırk ki: nin verdiği karara bedel ve binaeni leyh vacibülitaa olmak iktızasıdır. Biz- Zat siz de bu hususta benimle hemfikir- siniz ümidindeyim. İşte efendim, muhibbeniz Madam de..., kendi kendilerin leştirmek kabiliyetini artık kaybetmiş oian bizim ihtiyar- vücudlarımızın — hüceyratına zindegi vermek gayesile ve kend: arzu- sile burada bulunmaktadır. Marki (Gaspar) m elindeki enfiye kutusunun kapağı, birdenbire hafif bir Bürültü ile kapandı. Xxıx Üç ihtiyarla karşı karşıya ötüruyor- duk. Aramızda hiç bir değişi olma- Mığş gibiydi. Hiç bir bağla bağlı değil- dim, serbesttim. Zahiren ayağa kalk- Mmak, yürümek, vurmak "İmkânına ma- lik bulunuyordum. Fakat zahiren! Ha- kikatte mukavemet edilmez bir kuvvet, ezici bir yük, her âzamın üzerine çök- Müş ve kelimenin bütün manasile, bü- tün dehşetile beni felce uğratmıştı. Ha- yatımı kurtarmak, sevdiğim kadını kurtarmak için, emri ilâhi bile nazil ol- $a, tek parmağımı oynatacak, gözümü kırpacak kudretim kalmamıştı. Ve Mar- ki (Gaspar) o korkunç cevabını rahat rahat bitirdi. Hiç ses çıkarmadan din- ledim. Vücudümün en derin noktaları- na kadar giren târifi imkânsız korku, tekallüs eden çehremde belli olmadı. Kan emic! adam şimdi susuyordu. O- danın sessizliği içinde, ara sıra vam- pirlerin kanat çırparak geçtiğini du- yar gibi oluyordum. Marki (Gaspar), birdenbire tekrar söze başladı: — Zabit efendi, dedi. Ümit ki artık merakınız teski Şayet içinizde ufak bir ş izahatımda karanlık bir nok Sa, onu da izale ve tenvir etm deyim. Esasen fikri âcizanemce hiç Şeyi karanlıkta bırakmamak ve meçhul her şeyi tamamile tenvir etmek daha Muvafıktır. Binaenaleyh, deminki iza- hatımı, teferrüata aid bazı tafsi sile itmam etmeme müsaadenizi ve ge- vezeliğimden dolayı da bir defa daha affınız) rica ederim Maamafih, sizi sıkıyorsam, bu izaha- ti dinlememekte serbestsiniz. — Uyu Duz. Uyumanıza hiç bir mani yoktur! Demin söylediklerimin iyice anlaşı!n di ederim ZI için, söyliyeceklerimin bi * Son Posta,, nm tefrikası : 19 | I SBON POSTA Zabit efendi, insanların ve hususile|tirdiğini bilmiyorum. Fakat üstadımın doktorların, her devirde, ihtiyar vücud- lara genç kanı aşılamak için ne derece- ye kadar çalışarak zihin yorduklarını i- kışacak değilim. Aşılamak tabirile kas- |dettiğim şey, zafiyete düşen bir ada- mın damarlarına, sağlam vücudlü di- İğer bir adamın kanını zerketmekten i- I'h.arıı? olan ve hiç bir muvaffakiyet elde edilemeden uzun zamanlardanberi tat- |bik edilen o kaba saba tecrübedir. Buüu usul saçmadır ve vahşetten baş- ka bir şey değildir. Esasen doktorlar, saçmadan ve vahşetten başka bir şey icad edebilirler mi? Bu adamlar bir ca- hil sürüsünden ibarettir. Asrınızda bunlara atfedilen ehemmiyeti gördükce istikrah ediyorum, Benim yaşadığım asrın insanları daha akıllıydı. Tabii maşsınızdır ki, üstadım, ga- yesine vüsul için, her hangi tıbbi bir u- sule müracaat etmiş değildir. O, kimya ve simya âlimi olmakla iftihar ederdi. Ne baytar ,ne de berberdi. Tetkikatını yırtıcı bir nişterle değil, kimya âletle- rile yaptı ve aradığını buldu... Bu keşfini hangi tarihte tahakkuk et- ——— bir çok asırlar muammer olduğu şüphe götürmez bir hakikat olduğuna göre, uzun ömür sırrının pek eski terihlerde zah etmeğe ve size ders vermeğe kal-|keşfedilmiş olduğu anlaşılıyor. Bu keş- fin çok eski bir tarihtenberi mevcud ol- duğu noktasında bilhassa .srar ediyo- rum; çünkü bu, üstadımın şerefini art- tıracak bir sebebtir. Zira bu sır, manyatizma ve elektrik ilimlerinin en asri tatbikatile çok ya- kından alâkadardır ve onlara müşabe- heti vardır. Bu da, o büyük adamın ya- şadığı asırdan ne kadar ileri geçtiğini isbata kâfidir. Elektrikten bahsettiğime baxıp da üs tadımın oyuncak kabilinden elektrik eğlencelerile vakit geçirdiğini zannet- meyiniz. O, ilmi simyanın o kadar yük- sek tabakalarımna kadar çıkmıştı ki her bhangi bir şeyi gümüşe yahud altına tah vil etmek, onun için en basi iş hük- mündeydi. Kaç defa kendi gözümle gör düm. Madeni bir cismin terkibatını, başka cinsten madeni bir cisim üzeri- ne, âdeta sihirle nakleder gibi naklet- miştir. (Arkası var) z Bütün ıstırabların panzehiri PİN — Bir tek Geçiremiyeceği hiçbir ağrı ve sızı yoktur - I Mesi şart değildir. Binaenaleyh bunla- | GRİPİN, baş, diş, sinir, adale, roma- " dinlemeseniz de olur. Fakat söyliyeceğim. Söylenmiş, sö lenmiştir. Şimdi artık billyorsunir muhibbe- hiz Madam de... bütün kalbi ve bütün Vücudile bizim menfaat e hadim ol Mak, bizim udlarımızı gi içleştir- Mek ve yenileştirmek mal le b da bulunuyor. Bu kadına karş: besledi & sile belki de da- ze bu ka- bu icaz- kkında daha ziyade tafsilât al- iniz. Bu hususta sizden hiç lamiyacağım. tizma ağrılarına karşı en tesirli ilâç- tır, icab ederse günde Üüç kaşe alınabilir. kaşesile GRİPİN, hele bu karışık bahar havalarında nezle, grip ve bronşite karşı sizi bir kale gibi muhafaza ve rahatsızlığınızı izale eder. Gripini tercih ediniz __—İstanbul Günirükleri Başmüdürlüğü;aen: İstanbul gümrükleri için daktilo almacaktır. İsteklilerin en aşağı orta tahsil görmi olması ve memurin kanununun dördüncü maddesinde yazılı şartları haiz bulunması lâözimdır. Bu şartları haiz istekliler ihtiyaçtan fazla olduğu takdirde arala da müsabaka imtihanı yapılacaktır. İsteklilerin nihayet 24/7/937 Cu - maztesi günü saat (13) e kadar vesikalarile müracaat etmeleri icap eder. (4417) Neva caddesinden buruşuk suratlı bir| gönlü razı olmadı. Kapıya yanaştı. Koca« Mhtiyar adam gidiyordu. İhtiyarın boy-!man kulağını anahtar deliğine dayadı ve nunda kocaman bir nişan asılı idi. İhtiya- yın arkasından, âdeta sıçrayarak, kısa boylu bir delikanlı yürüyordu. Delikan- hıniın yakasında bir kokard vardı. İhtiyar, asık suratlı ve ciddi bakışlı idi. Delikanlı ise, düşünceli dü gözlerini kırpıyordu. Görünüşe gi rede ise ağlayacaklı. İkisi de Yevalampi- ya Stepanoviç'e gidiyorlardı. İhtiyarın sür'atli adımlarına yetişebilen delikanlı: — Amcacığım, diyordu, kabahat benim değil!. Beni nafile yere işimden çıkardı- lar.. Ben hiçbir şey yapmadım. Driyan- kofski benden fazla içki içtiği halde onu çıkarmadılar da beni çıkardılar.. O, her- gün sarhoş olarak geliyor.. Halbuki ben hergün sarhoş değilim. Amcacığım, ek- selâns bu işde büyük bir haksızlıkta bu- lundular.. Bu haksızlığın derecesini size tarif edemem, — Sus... Domuz!, — Zarar yok amcacığım, izzeti nefsi- me rağmen, ben domuz olayım. Fakat si- ze tekrar ediyorum: Sarhoş olduğum için beni işimden çıkarmadılar. İşimden çık- mama sebeb bir fotoğraf meselesidir. Ek- selânsa, hepimizin resmini ihtiva eden bir albüm hediye ettiler.. Herkesle bera- ber ben de resim çektirmiştim. Faka! gel- gelelim benim resmim çok fena çıkmış- zorlukla tı. Gözlerim patlak patlak, ellerim kütük | resimdeki | Naştı.. Ve kulağını anahtar deliğine daya. gibi görünüyordu. Burnum, burnum kadar hiçbir zaman uzamamıştı. Ben bu resmi albüme koymağa utandım. Çünkü ekselânsın evine birçok bayanlar gelir.. Tabii bunlar albümleri karıştırır- lar.. Bu arada benim resmi de görürler.. Doğrusu ben bayanların gözünde kendi- mi küçük düşürmek istemedim. Vakıâ ben güzel değilim amma, herkes cazip ol- duğumu söyler.. Halbuki resmim, insan- dan başka her şeye benziyordu.. Herhal- de ekselâns Yevalampiya Stepaniç al- bümde benim resmim yok diye darı'mış olacak.. Belki de benim kibirlilik ettiği- mi, yahut nizamata riayetkâr olmadığımı Zannetmiş olacak.. Halbuki ben pekâlâ nizamlara riayet eder bir adamım. Kili- seye giderim. Dini merasimlerden kaçın- mam. Aman amcacığım beni iyice müda- faa et!. Bütün ömrümce sana dua ede- rim, İşsiz kalmadansa ölmek daha ha- yırlı.. İhtiyarla genç delikanlı bir köşeyi dön- düler.. Daha üç sokaktan dolaştılar.. Ni- hayet Yevalampiya Stepanoviç'in evine geldiler.. Ve kapısını çaldılar.. Kapı açıl- dı. İçeri girdiler.. İhtiyar adam gence dö- nerek: — Ben kabul salonuna gireceğim, dedi, sen beni kapının önünde bekle!. Senin yüzünden bu muhterem adamı rahatsız edeceğim.. Allah belânı versin it!. Sakm ha buradan ayrılma!'.. İhtiyar, hafif tertip kanburunu doğ- rulttu.. Boynundaki nişanı düzeltti. Ök- sürdü.. Ve... kabul salonuna girdi Delikanlı kapının önünde kalmıştı. Kalbi heyecandan küt küt atıyordu. Her tarafı buz kesilmişti. Merakla: — Acaba içeride ne konuşuyorlar?, di- ye düşündü.. Bu sırada kulağına iki ihtiyarın sesi, mırıltı halinde, aksetmeğe başladı.. — Acaba amcam neler anlatıyor?. Din- lesem mi?. Daha fazla meçhulât içinde kalmağa dinlemeğe başladı. Kulağına Yevalampis ya Stepanoviç'in sesi geldi: — Hayır yapamam. 'Bana inanınız ya« pamam.. Size hürmetim var Prohor Mie hayliç, siz benim arkadaşımsınız, sizin için her şeyi yapmağa hazırım.. Fakat... -| Bunu yapamam.. Rica ederim ısrar etmee yiniz? — Ekselâns, kanaatlerinize tamamen iştirak ediyorum. Bunun şımarık ve ahe lâksız bir çocuk olduğunu inkâr edecek değilim.. Hattâ sizden ileri giderek büs nun bir sarhoş olduğunu da söyliyece. ğim.. Hattâ hattâ daha ileri giderek bu« nun bir edepsiz, bir hırsız olduğunu önü« ne gelen şeyi aşırabilecek kabiliyette bue lunduğunu da söyliyeceğim.. Onun nasıl bir hergele olduğunu tarif etmek — bile güçtür. Meselâ bugün siz ona bir iyilik yaparsınız, yarın hakkınızda bir jurnal vermesi işden bile değildir. O böyle biz ahlâksızdır. Velhasıl namussuz hergelce nin biridir. Ona zerre kadar acımıyorum., Elimde olsa onu bir kaşık suda boğarım.. Fakat, ekselâns, bütün bu ricalarım ane nesinden ötürüdür. Zavallı kadına acıe yorum.. Sırf annesinin hatırı için sizi ra- hatsız ediyorum. Hergele, annesinin va«s rını yoğunu çaldı ve rakıya verdi... Sözün burasında delikanlı kapıdan aye rıldı. Koridorun içinde birkaç defa do- laştı.. Beş dakika sonra tekrar kapıya ya- dı. Gene amcası konuşuyordu: — Ekselâns, annesine merhamet edi- niz!. Bu lütfu annesinin hatırı için yapı- nız!, Kadıncağız, oğlu işsiz diye kederine den ölecek. — Peki, hatırınız jçin bu defalık onu tekrar işe alacağım.. Fakat en ufak bir şeyini görürsem derhal kapı dışarı ede« rim. Evet, evel, hergelenin en ufak bir şeyini görürseniz derhal kovunuz!. Delikanlı gene kapıdan ayrıldı ve kori- dorun içinde dolaşmağa başladı.. Büyük bir sevinç içinde ellerini uğuşturarak kendi kendine söyleniyordu: — Aferin amca.. Amma da bizi müda« faa etti.. Hem de öyle yanık yanık söyle. di ki herif ister istemez razı oldu.. Cahil adam amma, akıllıca lâf söylüyor. Bu sırada amcası çıktı. Mükedder bir yüzle: Seni gene işe aldı. Haydi yürü it!, Delikanlı büyük bir sevinç içinde am- casının ellerine sarıldı: — Amcacığım, dedi, çok teşekkür ede- rim. Sizin himayeniz olmasa ben mahva- lurdum. İkisi de sokağa çıktılar ve evlerine doğru yollandılar.. İhtiyar asık — suratlı ve ciddi tavırlı idi. Delikanlı ise şer ve şatır, neşe içinde idi. Yarınki nushamızda : Bayan Firdevs Yazan: İsmet Hulüsi Bir adam zehirlendi Darphanede kaloriferci -Abdü'celil oğlu Mustafa kalorifer ocağında ekmek ki tip yedikten sonra zehirlenme a - lâimi göstermiş, Cerrahpaşa hastane - sine kaldırılmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: