1 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

1 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Altı isimli bir buğday: Bintane * İtalyanlar bizden Sarı aldı. x Kell: buğdayını aldılar ve ismini Sarr gollaya çevirdiler. Biz de İtalyadan z ve yurdumuzda yetiştirdiğimiz Mentana buğdayına Bintane ismini verdik bunu böylece ( Ş Çü 'A' buğdayı Buğday mahsulünün piyasaya döküldü- ğü şu sıralarda, tatsız bir yanlışlığa yol açmış bulunuyoruz: Gazetelerimiz yurdu- muzda gittikçe rağbet gören bir çeşi* buğ. dayın adını yanlış yazıyorlar. Şüphesiz bu yanlışlık, gazetelerden ziyade, onlara yazı gönderenlere ait olmak gerektir. Fakat ümid ederim ki, bu tavzihten son- ra memleket malının standardiz2 edili- şinde rolü olan bu yanlışlığa bir. daha düşülmiyecektir: Mevzuuubahs buğday çeçidir, ilkönce 1928 yılında İtalyanın Rieti tohum ıslah istasyonundan getirtilmişli. Adına — yur- dunda (Mentana) deniyordu. Yeşilköy tohum islah istasyonunun himmetile yurdumuza giren ve Pasa - mukavemeti, erken yetişmesi ve verimliliğile tanına- rak çabucak yayılan bu buğ © sırâ- larda bir kısım kimseler (Musolini buğ- 'dayı) adını taktılar. Bir zaman sonra bu ad kendiliğinden (Yeni buğday) a İsti- hale etti. Gel yeni buğday, git yeni buğ- day da bir hayli çalkandıktan sonra ona (Tezeren) dediler. Neden sonra Mentana buğdayının memleket içinde fenni su- rette ıslahıma nezaret ve yerlileştiril- mesi işi Adapazarı tohum ıslah istasyos nuna verilince, bütün bu âdiar © havali- de beyenilmiyerek — zavallıya - (İtalyan buğdayı) adı takıldı. Türk yurdunda ye- tişen bir buğdaya İtalyan reklâmı yap- maktan başka işe yaramıyan bu münase- betsiz adı bir kısım kimseler, Cumhuri- yetin feyizli bir başarımdır diye (Cum- huriyet buğdayı) olarak değiştirdiler. Velhasıl şimdi memleketin sayısız kö- şelerinde bir çeşit buğdı rdır ki, ona hem Mentana, hem Musolini, hem Yeni, hem Tezeren, hem İtalyan, hem Cumhu- riyet buğdayı denilir. Bu mühim mese- leyi, günün birinde bu satırların muhar- riri olan birisi, önlemek hevesine düştü Birlikte Yaşanılamıyacak Kadın Karadeniz sahilinde, büyük bir şeh- rimizde oturan bir okuyucum, Bay «H. A.» dert yanıyor: — İki buçuk sene evvel karım öldü, cebri nefsettim, bekârlık — sultanlıktır sözüne inanarak dayanmak istedim. Fakat muvaffak olamadım, evlenmek için yaşı 28 den aşağı olmamak üzere bir kız veya bir kadın aradım, çirkin olmasın, kusurlu olmasın, zengin ol « masın, bilhassa akrabası çok olmasın, dedim. Nihayet buldum. Tesadüf kar- şıma çıkarmıştı, yüzünü gördüm, mu- vafık buldum, diğer şartların da hepsi var gibi idi, evlendik, bir senedir bir- likte yaşıyoruz. Fakat arlık taham - mül edemiyeceğim. Çünkü fikri kısım ları bırakınız, eksiklerini görmemez- CONÜL İŞLERİ' kelle) buğdayını (Sara golla) yapmaları gibi, bizim de onlardan aldığımız (Men- ııını) buğdayını (Bin-tane) yaptı. Bu lve İtalyanların bizden aldıkları (Sarı- dı devlete teklif etti. Bu kongrede bu teklifi mün: görülerek Mentana buğ- dayının Türkiyede yetiştirilen benzeri Bintane olarak tescil edildi. Binaenaleyh, memleket buğdaylarını derleyip toplamaya çalışırken, ayni buğ- dayı yanlış adlarla anmaktan çekinmeli ve onun hakiki adını yazıp yaymaya dik. kat etmeliyizi. diyorum. Tarımman Federe olmıyan Klüpler turnuvası Davutpaşa Gençler Birliğinden; Sahamı- zin tesviyesi tamamile ikma) edilerek ölcek- yeri de yerlerine konulmuş ve nizami şekle giren sahamızda ilk defa olarak gayrilede- re klüpler arasında turnuva ürülile kupa maçları tertip edilmiştir. Bu maçlara iştirak edecek alâkadar klüp mürahhaslarının nihayet 22/9/937 akşamına kadar her hafta çarşamba — günleri — saat (8) den (10) a kadar Birliğtmizin Haseki caddesinde Hekimoğlu Alipaşadaki Lakalin- de saha komiserimize müracant etmeleri, Bundan başka haftalarda sahamızda husu- #i maçlar yapmak arzu edan bütün klüplere sahamız açık olduğundan dolayı oyun saate larının tespiti için her akşam Lokale müra- enatla görüşmeleri rica olunur. , İzmir fuarı spor müsabakalar İzmir fuarı münasebetile tertib edilen Türkiye yüzme, kürek ve yelken birin- cilik müsabakaları eylülün onunda. İz- mirde başlıyacaktır. İzmirde yapılacak müsabakalarda yel- ken yarışları 10, 11, 12 eylül, kürek 10 eylülde yapılacaktır. Yüzme müsabakaları 13 ve 14 eylülde yapılacaktır. İstanbul takımı yedi eylülde İzmire hareket edecektir. likten geleyim, fakat karımın maddi hastalıkları da var.» * Bu okuyucum mektubunun alt kıs- mında şikâyet ettiği hastalıkların bir tablosunu yapıyor. Buna bakarak ken- disini şikâyette haklı görüyorum. Fa- kat telâşa mahal yok. Talâk işlerinin medeni kanuna bağlanmadığı zaman- larda bile bu hastalıklar bir ayrılma sebebi olarak kahul edilmişti. Bugün de öyledir. Maamafih bu meseleyi bir hâdise yapmıya lüzum yoktur. Kadı- na anlatmak, hüsnü rızasını tahsi! et- mek de mümkündür. * Eskişehirde Bayan «B. C» ye: Feministlerin iddialarını bir kena « ra bırakınız. Tabiat bir çok ahvalde kadınla erkeği müsavi yaratmamıştır. Büyük ninenizde aranan şart sizde de aranacaktır ve arıyan haklıdır. TEYZE 'SON POSTA 'HÂDİSELER KARŞISINDA İstanbul festivali bitti Aylarca evvel gazetelerde okudum: «İstanbul başlanmıştır. Bu sene festivalin derecede mükemmel olması için çalışıl- maktadır.» Bir ay evvel gene gazetelerde okudum: «İstanbul festivalj hazırlıkları bitmiş- tir. Bugünden itibaren başlıyor.» Üç hafta evvel festivalin birinci haf - tasının, iki hafta evvel ikinci haltasının, ve bir hafta evvel de üçüncü haftasının bittiğini öğrendim. Bugün de gene gazetelerde okudum: «Bir aydanberi devamm eden İstanbul festivali nihayet bulmuştur.» Eşe, dosta haber verdim: — Yahu festival bitmiş. Yüzüme baktılar: — Sahi mi? Biri sordu: — Başlamış mıydı? Bir başkası da sordu: — Festival nedir? Çok çükür ki bir dördüncü daha yok- tu. O da olsaydı: — Canlı mı, cansız mı, yenir mi, yen- mez mi? Kabilinden bir söz de o söyliyecekti. * Bektaşinin biri bir şeker bayramı sa - bahı, erkenden evinden çıkmış, kahveye gitmiş, çubuğunu tellendiriyormuş, sırada da bayram topları patlamıya baş- lamış, Bektaşj kahveciyi çağırıp sormuş: — Bu toplar ne topu? Kahveci cevap vermiş: — Bayram topu! Bektaşi hayretle başını iki yanâ salla« mış: — Mübarek ramazan, demiş, haberi - miz olmadan gelip geçiyor. Mübarek İstanbul festivali İstanbullu- nun haberi olmadan geldi, geçti. İsmet Hulüsi festivali için hazırlıklara âzami Amerika Cumhurreisi Ruzvetin anne- si Avrupada Pompei harabelerini gezi- arıyorum! Yazan : Salâhattin Enis Vapur iskelesindeyim. Bir insan med- dü cezri kaynaşıyor. Her cinsten, her mil- letten ve her çeşitten bir sürü insan var.. Oğlum, — gelişti, serpildi, mektebi- ni bitirdi. Şimdilik pek öÖyle park, bar düşkünü — gözük- müyor; fakaz niha- yet o da bir genç.. Belki yarm, be- nim bütün bu de- diklerim — boşuna gll" çıkar. Onun için de, baştan çıkma- dan ben onü baş- göz edeyim, ona şöyle, iyi bir kız bula- yım, dedim... Kızın iyisi... Bu karpuz değil ki, fis » keleyince ham mı, olgun mu anlıyasın, mısır koçanı değil ki, Üstünü nebati kılıfı açıp sütlü mü, sütsüz mü tefrik edesin ve nihayet et değil ki, üzerindeki mez - baha damgasından koyun mudur, yoksa keçi midir öğrenebilesin. Onun için Hak- ka sığındım. Yol teperek insan mahşeri olan köprüdeki vapur iskelesine geldim. İleriden kara kaşlı, kara gözlü bir kız belirdi. Birden karşımda bir ay doğdu sandım; o ne renk Yarabbim!.. Kar, onun yanında esmer kalır. Az ilerimde durdu. Bir de ne göreyim: Yüzünü boyarken na- sılsa ensesini boyamağı unutmuş. Ben bu cilde esmer diyeyim, İsterseniz siz em - niyetle sahtiyan diyebilirsiniz.. Geç yiği- tim, geç!.. dedim. Biraz ötemde düran sarı saçlısıı da fena .. Fakat yüksek sesle kişneyişi an - m bir gülüşü var ki iskele salanun » bütün pencereler, zangır zangır sal- lanıyordu. Buna da geç gelinim, geç!... dedim.. Bizim evin pencereleri o kadar sağlam değil, Üstelik camcı parası ver - mek niyetinde de değilim.. Yanıbaşımda birdenbire beliren bir 05 merle bir kumralı görünce o kadar sc » vindim ki, evvelki ikisi olmadı, hiç öl - mazsa oğluma bunlardan birisini inti - hap edeyim diye düşündüm. Bu arzunun bende husulile, İnkisarı hayale uğramam bir oldu: Kısa bir kulak misafirliğinden sonra derhal durakla -| Gilir, Damadım “yazın da Adada bît’, dım; esmeri kumrala diyordu: — Benimki şimdi Kalamışta beni bek- liyor.. Kumralı gıdıklanmış gibi mukaboele et- ti: — A... Benim ki de öyle... İki saat son- ta buluşacağız. — Nasıl güzel mi, bari?., — Güzel de söz mü?.. Vill; Fricin tıpkı tıpkısı.. — Adı?. — Oğuz! — Oğuz mu?, Benimkinin de., Ne tu- — Nerede oturuyor?.. — Beyoğlunda ... sokağında. — A, a... Benimk; de ayni sokakta.. Delikanlının oturduğu evin numarası « nın da ayni çıkacağını düşlüindüğüm için muhaverelerinin mabadini dinlemiyerek ilerledim. Oğlum! Bu kumralla esmerin- den de geç... En iyisi ve doğrusu ben, sa- na Beyoğlu camekânlarında gördüğün mankenlerin en güzellerinden birisinin aynını, bilhassa senin için sipariş ede -« yim. Onu karşına al, kaşına bak, gözü « ne bak; bundan bıkarsan endamına bak, boyuna bak, bosuna bak... Onun konuşmadığına münfail olma... Çünkü o, sükütun altından di kıiymet- H olduğunu, iakelede gördüğüm kızlar - dan daha çok iyi bilir... Yürüyüp gezme- diği sen; muğber etmesin; bu suretle hiç olmazsa tramvay ve otomobil parası ver- mekten kurtulmuş olursun. Sonra pek moda düşkünü de olmaz; ağzı var, dili yok olduğu için ne giydirsen ses çıkar « marz... Uzun tetkiklerden ve tahkiklerden son- ra nihayet oğluma en iyi, en hayırlı zev- Bugünkü Japon plâjlarında kıyafet | ce olarak bunu buldum, bunu imtihap et- tezadı: Salâhaddin Enis ARADIKLARIMIZ | Oğluma kız | Kızıma koca v arıyorum! Yazan: İsmet Hulüsi Benim bir kızım var: — Allah bağışlasın. Mı.. bağışlasın, hem her kimin bağışlasın!.. Kendi kızım diye söyle- * miyorum. Benim kızım pek kolay kolay eşi bulunur kızlardan değildir ha, O ne boy, ö ne bos, o ne saç, ©o ne göz. Kurban öldu. “ ğüm — Yaradanım, özenmiş, bezenmiş te öyle yaratmış. “Kızım artık gelin- lik çağına da geldi. Onu bir baş göz lâzım. Zaman biraz tuhaf, gerçi kızıml tiyen pek çok amma hiç birini benim züm tutmadı. Ben öyle şunun gibl nun gibi: KP - yart $ Ş SA CP PYEVPTE FY LYEAY,. . YF — Zengin olsun. Yok: — İleride mevkii olsun. Yok: yüksek olsun, 4 ı değilim.. Ahlâkı güzel için kâfi.. diyeceksiniz !dı-', — Ahlâkla iş bitiyor mu? Karı #D | ahlâk giyip, ahlâk yeyip içecekler ğil ya! Eh sizin de hakkınız var. Yani bif , çacık bir geliri olsun.. Şöyle az bir Kızımı geçindirecek kadar.. Beş, altf dalı bir apartıman tutar, Ha bakın gz ini filân bilmez. Bir t .. İşte bu kadar. yi mek te ister. Giyinmesi ne olacak? Bir kaç kat yazlık, bir ka€ kışlık elbise, beş on çift iskarpin, DSf da şapka, tabli iç çamaşırı, Çorap şte bu kadar, yemek pişirm Kızım biraz da gezmek ister, RE de ne olacak; haftada bir iki defâ lovaya, bir iki defa tiyatroya, bir İKi T4 fa da dost ziyaretine giti mi kâfi- Ü0ç) bil buralara yayan gidemez, bir ot bil lâzım. Taksi otomobilleri biraz Ü oluyor. Kızım için hususi bir ot0f' alıvermelidir.. Yalnız yaz gezmelefi # gezmelerine benzemez. Yazın denî’" tr b be & &: t ke k k k k & İ w .- 'Tabil bir de deniğ ; vardır. İşte bu kadaf: * cik tuta: törüne Ben damadımdan bir şey bekleti, Elhamdülillâh bir evim var, kendi limde yaşıyorum. Erkek çocuğum' , mektebe gönderiyorum, okuyor. l mın da giyimi, kuşamı yerinde... ) Fakat damadım ister de, beni bü v pal evimden çıkamır, yeni bir apart t yerlesi'rirse kendi büyüklüğüdür. !’*., nu yâp" n adama da kız vermek rusu günahtır ya! Oğlum mekteplfdn. yor amma okuduğu mektep biraz iyi !, daha iyi mektepler var. Damadım U Ve biraderini böyle mekteplerden biril” ğ rirse olur. Eh bunu yapmıyan adâi kız vermek doğrusu günahtır yâ! Karımın elbiseleri fena değil, fakâ' | madım: H — Kaynanam! K’. Diye ötekine, berikine tanıtacak- y,' rıma bir kaç kat yeni yeni elbisele” p. parsa fena olmaz. Eh bunu )"P'“'y'ı dama da kız vermek doğrusu yal Z Ben pek parasız adam sayılma! A gelirim var, geçinip gidiyorum- iç gö damadım ayda yüz, yüz elli lirA bİF "g dim ederse ona diyeceğim yoktül. yi bunu yapmıyan adama da doğr! verilmez ya! * Benim kızım nur topu gibidir. u;d/ bidir. Gerçi kızımı istiyen pek SÜ geh ma hiç birini benim gözüm tutmt' öyle şunun bunun gibi: — Zengin olsun! Yok: — İleride mevkü olsun! Yok: — Tahsili yüksek olsun! gel y Diyenlerden değilim.. Ahlâki gö sun, benim için küfi! ğ !İ'-l"j

Bu sayıdan diğer sayfalar: