2 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihat se Terakkide on sene 17 inci Azerbaycanda Yazan: Eski Tanin Başmuhartriri Muhittin Birgen Karşımdaki zatın bir Çeka memuru olmasına rağmen sert cevap vermem, biliyordum ki, yapmak istedikleri şey beni Azerbaycandan çıkarmaktı Kafkasyada enternasyonal dil türk-|min üzerinde bir tesir icra etr çedir. Ermenili ler de güzel türkçe söy. lerler ve A şivesini Azeriden fark” sız olar: r, her nedense | "Türkiyedeki “Ermeniler bir türlü bizim gibi konu beteremiyorlar. Ben, çok defa şımdakinin gunun farkına varamamı- Bizim memur da Ermeni olduğu için » türkçe konuşuyordu. — Siz, Muhittin beysiniz, değil mi? Tailer de mana ı Üniversitede hoca olan, nühim bir şi —'Pek güzel. «Ti ne demektir? Yani, kelimenin mar — Siz, dedim; güzel türkçe konuş yorsunuz. «Tanin» in ne demek old ğunu bilmiyor musunuz? — Hayır, ben âdi konuşma dilini bi. lirim. Böyle türkçenin Farisisini bil- mem. «Tanin» Farisi değil, Arabi bir keli- medir amâ, bizim burada «elenikasını bilmek» tâbiri mukabilinde Kafkas Er- mendileri «Farisi» fâbirini kullanırlar. Onlâra göre türkçenin yüksek şekli, e- . debi dili, «Farisi» dir! — Tanin demek, uzayıp giden akseden ses demektir. Bu cevabımın üzerine, memur uzun uzadıya düşündü. Sonra tekrar sordu: — Başka bir manası yok mudur? Bunu neden bu kadar çok merâk et- tiğini anlıyamıyordum. — Galiba, dedim; manası bu kadar. dır. Başka bir manası daha var da ben bilmiyorum, olabilir. Ben de «Farisi» de © kadar kuvvetli değilim, — Amma üniversitede ders vermi - yor musunuz? — Evet, lâkin ben Üniversitede «Fa- risi» okutmuyorum, ilim ve metottan bahsediyorum. İşin daha derin tarafına gitmeğe lü. zum görmiyen bu zat yeniden bir hay- Ji düşündükten sonra tekrar sordu: — Siz bu Taninde nâsıl bir vazife gördünüz? — Her türlü vazifeyi gördüm. Önce ses, muharrir, sonra dört sene tahrir mü *l dürü, daha sonra da beş sene başimu harrir oldum. — Siz ittihatçısınız değil mi? — Elbet öyle olmam lâzım. Başka! türlü, bu gazeteye başmuharrirlik ya - pabilir mi idim? Karşımdaki zatın bir Çeka memuru ve bir Ermeni olmasına rağmen, sual - lerine bir dereceye kadar sert cevap “ vermem, benim kahramanlığımdan zi « yade başka bir sebepten ileri geliydrdu, Biliyordum ki bütün yapmak istedikle- ri şey, beni Azerbâycandan çıkarmak - tır, Bu hususta aylardanbe: kadar a. çık tarzda, tihkikat, tetki cereyan etmişti ki bütün o Çeka dairesinde gö- ze çarpan harici ketumiyet ve esrar manzarasına rağmen, muştu. Bunun için, ben de artık kız . bir sebep yokken mes'ul ünist hükümeti tarafından, kı mış ısrarlar ve ricalar üzerine buray femi tam bir dürüstü içinde yapmış, 7 jim aleyhinde en küçük b memiş olduğ 1 dilmiş olmam, nihayet benim sinirleri. meselenin bütün | mahiyeti bana kadar gelecek yol bul -| kısım No. 20 son İttihatçı tenilen şey benim Azerbaycand e ekb olduğuna göre, zaten bu da kabul edebileceğ tim bir ş için cevaplarım, bile ton itibarile O, «Tanin» i Ankarâya geçmişti. ve cevaplar da bu fasıl üzerinde © tti, Fakat sorulan bu defaki su- İniş Ermeni memuru biraz kızdır dı gerekti. Bununla berâber me muâmele etmek üzere Kreatin ce talimat almış olacaktı ki darılmadı. Ne. zaketle #Mukabelede bulundu; — Rahatsız etmeğe mecbur oluşumuz vazife iktizasıdır. Bunun için bize rılmamanız icap eder. Çeka inkilâbın bekçisidir. Her şeyi anlamak ve bilmek ister. Size Sualleri bunun için soruyo- rum. Bu söze evvelki cevaplarımdan daha kuvvetlice bir mukabele olmak üzere, dedim ki: — İşte, benim canım da bunun için! sıkılıyor; inkılâbın bekçisi olan bir| teşkilât inkilâbın düşmanlarile uğra «| şabilir; fakat, inkilâbın dostlarını ra “ hatsız etmekten çekinmek mecburiye - tindedir. Bunu hesaba almıyorsunuz! Ben tonu yükseltince o, kendisini za. yıf hissetti. Ve önünde kapalı duran €- peyce kalın bir dosyayı karıştırmıya başladı. Dikkat ediyordum: Karıştırı - şın tarzı bir şey aramaktan ziyade, dü. şünmekti, Nihayet baklayı ağzından çı- kardı: — Diyorlar ki, siz burada Ankara hü- kümeti hesabına casuslukla meşgul o. luyorsunuz! Buna ne dersiniz? Bu defa kızdım. «Casus» kelimesi fe- na halde canımı sıktı, Bu âdamın ağ- zile kendimi hakarete uğramış olarak hissettim. Daha sert bir tonla hemen cevap verdim: “ — Bilirsiniz ki, dedim; casusluk gü - zel bir şey değildir. Bu, san'atların en kötüsü, insan ahlâkına en ağır gelen bir şeydir. İnsan bu san'atı keyif için yapmaz; para için ve bir ihtiyaç mu - kabilinde yapar. Benim ise böyle bir işle uğraşmam için hiç sebep yoktur. (Arkası var) Nöbelçi Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlardır: İstahbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nüri). Alemdarda! (Bş- ref Noşeti. Beyazıdda: (Belkıs). Samat- yada :(Teofilas). Eminönünde: (Salih Necati), Eyüpte: (Arif Beşir). Penerde: (Hüsamettin). Şehremininde: (Nâzım), Şehzadebaşında: (İ. Hakkı). Karagüm- Tükte: (Arif). Küçükpazarda; (Hulüsi), Bakırköyünde: CE). Beyoğlu cihetindekiler; Tünelbaşında: (Matkoviç). Yüksekkaldı- rımda: (Vingopulo). Galatada! (Merkez). : (Kemal-Rebul), Şişlide: (Per- a VALİ Rıza), Boğaziçi Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (İttihad). Sarıyerde: (Asaf). Kadıköyünde: (Moda, Merkez). Büyüka- dada: (Şinasi Rıza). Heybelide: (Halk). İsikışık bir yerde yakalanmıyalım. Işarıda; kendimizi serbest serbest mü - ladı,. İrer sersetiye benziyorlardı. “SON POSTA İİSON POSTA) nın TARİHİ TEFRİKASI —5$9— Yazan: Kumandan, kılıcını al sallıyarak durmalarını işaret etti: a | AKNE ve Yusufun osergüzeştlerini, Musadan (o Musevilerin, Davud o ve Süleyman peygamberler zamanında na- sıl şevketli birer devlet kurduklarını. bilâhare Babil hükümdarı Buhtunnasa rın, Yahudileri esir edip Babile ge diğini ve ırkdaşlarının, hâlâ, Babilde esir yaşadıklarını anlattı, İhtiyar, rahat bir gece geçirmelerini temenni ettikten sonra, ne olursa olsun nöbetle uyumalarını erek çekilip gitti, Rüstem.. torba le bu g ta” varlı adamların alabilirler. İhtimal ki felâkete uğ, halkının bir kısmı da buraya Bu gece dikk Dedi, Rüstemle arkadaşları, geceyi hâdi » sesiz, rahat geçirdiler. Bütün gece, iki şer ikişer nöbet beklediler, Gün ağa mıya başladığı zaman Giv ile bir hiz- metçi nöbet bekliyorlardı. Giv.. bir şey olacağına ihtimal verdiğinden değil. günlerdenberi. gönlünde kabaran me lâlini oyalamak istediğinden evin da- muna çıktı, Sabahın ilk aydınlıkları ara. sında geldikleri istikamette, yıgın yığın uzanan yüksek dağlara baktı, baktı, Dudakları, hicranlı bir şarkı mırıldanır- ken, gözleri, uzaklarda, buzlu dağların arkasında kalan sevgilisinin hayaline daldı, Sinirleri, tatlı bir ateşle yanıyor., içi, derin bir heyecan içinde bayılıyor- du. z Giv.. böyle kendinden geçtiği bir anda, birdenbire, sarsıldı. Aksi taraf - tan, hudut cihetinden, dört nala yürü. yüşe benzeyen ayak sesleri * işitmişti. Döndüğü zaman, otuz kişilik bir süvari müfrezesinin son sür'atle geldiği ve köye epeyce yaklaştığını gördü. Çabu- cak, aşağı indi. Uykuda zannettiği Rüs- temle arkadaşlarını uyanık buldu, On- lar, daha evvel uyânmışlar.. bir kaç saatlik mesafede bulunan hududu, er. ken erken, geçmek için yola çıkmıya hazırlanıyorlürdı. Herkes, çadır parça- larindan ve yiyeceklerinden ibaret o- lan bohçalarını sırtlarına yerleştiri - yorlardı. Rüstem. Givin getirdiği haberi, bü. yük bir can sıkıntısı ile karşıladı. O, böyle hududa yaklaştığı bir sırada mü- cadele etmek, dövüşmek, kırışmak is- temiyordu. Bunu, pek beyhude ve lü- zumsuz buluyordu, fakat mecbur olur. sa.. sırf kendilerini müdafaa etmek. yollarına dikilecek maniaları bertaraf eylemek için çarpışmaktan geri kala- mazdı. Rüslem.. arkasına sarmakla meşgul olduğu paketi yere fırlatarak ayağa fırladı: —Arkadaşlar! Eşyalarınızı birakınız! Onlşsa, artık, ihtiyacımız yok. Hududu sağ salim geçersek, orada istedikleri. miz emrimize hazır! Hiç durmadan, | sokağa çıkalım. Bu süvariler, bizi yaka lamıya geliyorlarsa.. hiç olmazsa böyle Di. dafaa edebiliriz. Dedi ve en önde evden fırladı. Bura- da, yolu bilen Hurap öne geçti, Kafile, 'ün dışarısına doğru yürümeye baş- hakikaten bi. Hepsinin Rüstemle arkadaşları. muhakkak a kekli > zaman, orada duran İmi yaca süvari müfrezesi ile karşılaştılar. Müf., rezenin kumandanı, köylülerle konuşu- yordu, Onları gören köylüler, müfreze kumandanına onları gösterdiler. Ku - mandan, onları, birer birer süzdükten sonra, kılıcını havada sallıyarak durma. İarını işaret etti ve; — Hey. delikanlılar! Siz kimsiniz? Buralarda ne diye dolaşıyorsunuz? Diye sordu. Hurap, en öndeydi. Ku- e “sile delikanlılar, siz Miiniz?» diye bağırdı. izilnü bitiremedi; ış ve hayretle ba saçların, sakalın karma karış ü şın? Seni, hiç böyle görmedim, Başını" za bir hal mi geldi? — Başımıza, çok şükür bir şey gel - medi. Ekbatandan gelen bu adamları daha kısa yoldan getireyim diye buzlu dağlardan geçirdim. Hem onlar.. hem ben perişan olduk. İçlerinden birisi de uçuruma yuvarlanıp gitti, (Arkası var) mem re İN en rma mmm Beher tonunun muhammen bedeli (80) lira olan aşağıda liste No. ları ve mü- vakkat teminat mikdarları yazılı takriben 4698,809 ton muhtelifülcins demir, potrel, demir levha ve saç 15/9/9837 Çarşamba günü saat 15,30 dan itibaren #ırasile ayrı ayrı ihale edilmek üzere Ankarada idare binasında satin alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin her liste hizasında yazılı muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları, resmi gazetenin 7/5/936 gün ve 3295 veya 1/7/937 gün ve 3845 No, lı nüshalarında intişar etmiş olan talimatname daire - ,sinde alınmış vesika ve tekliflerini ayni gün saat 1430 a kadar komisyon-reisii - ğine vermeleri lâzımdır, Şartnameler 315 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa vezne - lerinde satılmaktadır. (464) Liste No. Tonu Muvakkat teminat mikdarı 6408,12 lira 7176.06 » 499708 » 5021398 » 1289,530 1481,514 836,770 990,995 ——— z Muhammen bedeli (29,000) lira olan sâbit ve söyyar telgraf makine ve ye - 'dekleri 10/9/937 cuma günü saat 15,30 da kapalı zarf ust Ankarada * Nafia Vekâleti binası içinde malzeme dairesinde toplanan Merkez 9 uncu arttırma ve eksiltme komisyonunca satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin (2175) liralık muvakkat teminat ile kanunun ta- Yin ettiği vesikaları, resmi gazetenin 7/5/ 1936 gün ve 3297 veya 1/7/1937 G. 3645 No. İı nüshasında intişar etmiş olan talimatname dairesinde alınmış vesika ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar idare malzeme dairesindeki komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler (145) kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. (4528) Dahiliye Vekâletinden: - 1 — Vilâyetler evi meydanında yaptırılacak Pergolalarla Şeref halleri, Taş merdiven ve istinat duvarları inşaatı kapalı zarfla ve vahid fiyatla eksiltmeye konmuştur. 2 — Muhammen keşif bedeli 102,700 lira 40 kuruştur. 3 — Eksiltme 11/8/1937 çarşamba günü saat 15,30 da Vekâlet binasında topla- nan Satınalma Komisyonunca yapılacak tir. 4 — Muvakkat teminat 6385 lira 00 kuruştur. 5 — İstekliler bu işe aid şartname, proje ve evrekı 5 Vilâyetler İdaresi U. Müdürlüğünden alırlar. 6 — İstekliler Nafıa Vekâletinin 1937 senesi için, muteber müteahhitlik vesi- kası ile Dahiliye Vekâletinden alacakları vesikayı ve kanuni vösaiki ibraza mec burdurlar. 7 — İstekliler teklif mektublarını 3 Üncü maddede yazılı saatten bir saat ev- yeline ar Vekâlet Satınalma Komisyonu Reisliğine makbuz mukabilinde tes- lim ederler, 8 — Posta ile gönderilecek teklif mektublarını 7 inci maddede yazılı saatte Komisyon Reisliğine gelmiş bulunması şarttır. Postada olacak gecikmeler kabul edilmez. «2289» «45853 lira 15 kuruş mukabilinde

Bu sayıdan diğer sayfalar: