2 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

2 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransızcadan tercüme edebi roman öyle daha iyi.. çok, çok, çok daha iyi, Ben seni seviyorum ve işle seni kurtarıyorum; seni seviyorum... Söylediği sözlerin hepsine birden tek bir kelime ile cevab veriyormuşum gi bi, yüksek sesle: — BSeni seviyorum... dedim. O sustu. Ağzını hayretle açarak yü- züme baktı, sonra neş'eli bir kahkaha atarak: — Beni seviyor musun? Yok canım, sahi mi? Tabii seveceksin azizim! Ve şüh bir tavırla başımı kendisine Çekti ve uzun uzun gözlerime baktı. Ben sendeliyerek doğrulurken o, ba* Şını tekrar yastığa bıraktı, göz kapak. larını sür'atle kırptı: — Ah, ne kadar yorgunum, bilsen, ne kadar yorgunum sevgilim! Saat daha yediye gelmedi değil mi? Yediye... Gözleri tamamile kapandı ve başı Yastığa tamamile düştü... Ve odanın kapısı açıld XXIX Büyük odaya avdet ett Marki (Gaspar) — Arzu eltiğiniz bu bir size bahşedebildiğim için çok Mmemnunum. nkisarı hayale uğramadınız ümit ede” Tim, dedi Odanın ortasında ayakta duruyordu 'ana, boyu daha uzamış, vücudü daha gözleri daha mülehakkim mış gibi göründü. Duvarlardaki mumların hepsi sön- dürülmüştü. Yalnız şöminenin iki ta- Tafında sütunlar üzerinde duran lâm- | dü. Kont (Fransuva) | ini kısmakla mesguldu. larki tekrar bana hitap € — Şimd. i; k Lütfen 0. uZ? niz zaman, saati evvel içinde uy K ğü gösteriyordu. Mulen»udvıı görünmek medim. Metin adımlarla Yürüyerek Bösterdiği yere gittim, o » turdum. Könt oğluna seslendi: — Antuvan! Ben koltuklardan, büyük adeseye en Yakın olanına oturmuştüm. Karşımda, ©h on iki adım mesafede, öteki koltuk Gürüyördu. O, boştu. Vücüdüm oturdu- koltuğun derinliğine o şekilde um, arkalır . ve y yaslanıyordu ki, hiç bir yorgunluk hissetmiyordum. Fakat pederinin emri üzerine, vikont (Antuvan)ın yaptığı bir hareket beni Bayri ihtiyari ürküttü ve yerimden bi. Vikont, n Yük bir feneri eli Tü yaklaşmıştı. Tafa çeviri Başımı kendisinden ta- imi görünce: yınız, gözleriniz kamaşır, açtı. ştan ayağa KT D ni boğul - düm. Çdn yarı ka anlık olduğu için bu siğ Ziya daha şiddetli görünüyordu. "ıvul.ı gözlerimi ka, im, Sonra tekrar üzerime fevcih edilen hüzmeye bakmıyarak, ileriye, odanın karanlık kısmma, nim Şef adeseve ve karşımda duran koltu. Ba doğru baktım. Oraya bakar bakmaz, gayri ihtiyari, Udala gibi ürperdim. Fıı— saniye evvel bomboş olan kol - tukta şimdi bir adam, daha doğrusu bir #ey vardı. Oturan bir adamın ziyadar Bölgesi, bizzat benim gölgem. Benim Bölgem olduğunu anlamak için bir ko- 'unıu kaldırdım, gölge ayni — hareketi işi anladım. İlk tahmin doğru imiş. T koltuğun a Mrn hayalinin foktada bulunuyordu. Kar Gada, benim üze îcuıh edilince, açtım vi Koltuklar. lese vasıta. aksettiği nlık olan 0- me .şidıicv alim ka ve fenni ümü zdinı, bir l..n dı*ıı i':mr $ gülünç bularak, kendi kendime SON POSTA 'Tercüme eden: H. V. Nüvazişlerim arasında hayata avdet etli. Bu esnada, Vikont, fenerin kapağını kapadı ve hayal kayboldu. O dakikaya kadar nazarı dikkatimi celbetmiyen bir hâdiseyi ancak o za - man düşünerek hayret ettim. Haya Bu cevabı verirken ayni zamanda koltuğun kumaşını da elimle muayene ettim. Bu kumaş saton, yahut kadifeyı benzer bir şey değil, çok sıkı dökunmuş bir nevi ipek dra idi. Her halde mü - alelâde bir adese vasıtasile inkisar etti-|cerrit bir madde olacaktı. Koltuğun a- rilmiş olsaydı, ayakları yukarıda, başı hâdise da a yi 0 zaman anlıyamamıştım, elân yamıyorum. Markinin ince sesi şu suali sordu: — Resin ın sesi cevap verdi: — Evet efendim, çoök parlak! Başımı kolt H » dım. Koltuk, başımı o kadar iyi kav yordu ki, şaye: bayılsam, boynum bü . külmiyecekti. uvay » onun lâmbalar olduğunu görüyordum. Lümi yası gece kandili kadar kısılmıştı. Marki sordu: — Oturduğunuz yerde rahat mısı - nız? Bir rahatsızlık, sertlik filân his . setmiyorsunuz ya? Bu cihet çok ehem- miyetlidir, baberiniz olsun! Koltuğun yaylarını yokladım ve kı - saca cevap verdim: Rahatım! iken nneı | yaklarının alt kısmının da kalın cam- yıda görünmesi icap ederdi; halbuki |dan mamul olduğunu bu sıirada farket. görünüyordu. Bu izahi gayri kabil| tim. Gözlerimi kaldırdığım zaman Marki (Gaspar) ın karşımda, ayakta durdu - ğunu gördüm. Sesinde ve tavırlarında fevkalğde bir tatlılık ve nezaket pey - da olmuştu. Bana dedi ki: — Neredeyse sabah olacak efendim. Artık işimizi daha fazla geciktireme « yiz. Teçrübenin icrası hususunda bir itirazınız var mı? Son bir teessür hamlesile n mafil rt bir baş ha: nkclı razım olmadığını mi zaptederek, yaptım. ve hiç bir Size fevkalâde müteşekkirim elendim! Marki bu sözü söyledikti deta müteessir bir halde y tı. Hayret etitim. Biraz süküt etlikten sonra şöyle dedi: (Arkası var) HER SABAH ALNY İNECA DAHA GENÇ! Bu AKŞA" « Terkibinde — Vi - * yana Üniversite « gi profesörü Doktor Stejskal'in cazip keşfi «Biocel» cevheri bulunan ve yegâne cild unsuru olan pembe ren- gindeki Tokalon kremiini kullanınız. Hüceyreleri canlandıran bu cevher, kemali itina ile seçilmiş genç hay - ü lmiştir. Ha buruşuk vanlardan i hazır fenni ların, cild sından iler miştır. — Binaette | ; terkibindeki B siz uyurken, cildinizi besler ve onu gönçleştirip yumuşatır. cevherin diği Tokalan leyh İlk kullanışında, Cildinizin ne ka- dar tazeleşip yumuşadığımı — göre- ceksiniz. Bir kaç gün sonra, buru- şukluklar kaybolmağa başlar bir seneletrce gını,leşmış görüneceksiniz. Sabah. Tokslon ah naktaları &tıp yumuşa- ve hafta nihayetinde remini k Ve Cildi bey ritir. tır. 50 yaşlarındaki kadıslar, genç kiz- ların bile gıpta c ği sehhar bir tene m olurla MİSAFİRLER Yazan: Mih, Zoşçenko Bügünlerde ortalıkta öyle misafirler türedi, ki hiç sormayın!.. Bgibi misafirleri bir dakika li rakmağa gelmiyor. Aksi takdirde kendi külüstür paltosu yerine senin kürklü paltonu, kendi delik lüstikleri yerine se- nin yepyeni lâstiklerini ö gündür. Bu gibi misafirlerin sofradaki lerden - Allah ne verdiyse - büyük bir kısmını — cebine, koynuna doldurmasına da bir diyeceğimiz yok.. fakat gel ge! bu yiyaceklerle beraber sofradaki peçe- bir Bu yiyecek- taların, hattâ sofra örtüsünün bile orta-| dan kaybolduğu oluyor.. İşin kötüsü bu- nu kontrol etmek imkânı da — olmuyor. Velhasıl iki gece içinde bütün sofra kımının yürümesi bile işten değil!.. İşte bugünlerde ortalıkta türiyen mi- safirler bu cinsten misafirlerdir. Geçenlerde ahbaplarımdan birin şına, bu yüzden, çok tuhaf bir vak' di.. Bakın dinleyin.. Bu ahbabım isim günü münasebetile on - on beş kadar tanıdığını akşam yeme- ğine davet etti... Davetliler arasında kı- zı da - kiz olmuyanı da; kadını da - ka- dim olmiyanı da; içeni de - bardak bar - dak yuvarylıyanı da vardı. Ahbabımın — s0! çok mükellel$ti. Havyarıma kadar her türlü yiyecek; şam- panyasına kadar her türlü içecek vardı... Yiyeceğine diyecek yok. Fakat içecek için koyduğu usul biraz acayipti. Herkes içtiğinin parasını verecekti. Yalnız ka - dınlar bundan müstesna tutulmuştu. Halbuki ben öyle «bekri Mustafa>» karı- lar bilirim ki... Ceplerinden —on erkeği ar. Neyse” Sizin anlıyacağınız erkekler parayı suliyacak, karılar beleş- ten içecekler.. Fakat meselemiz bu ol. madığı için bunun üzerinde durmuyaca - ğım.. Hem esasen bu beni alâkadar ct - mez., Ev sahibi düşünsün!.. Ev sahipleri üç kişiden ibaret' kadının baba ta. ba- & ge- ısı ve Evdokimoviç eskiden damadı n ya - nında oturmazdı. Galiba davet münase - betile onu mahsus çağırmışlardı.. Öyle ya.. On beş misafir geldiğine göre onla - rın hareketlerini kontrol için beş misa - fire bir ev sahibi düşmüş olacaktı.. Ev sahipleri aralarında şöyle düşün - müşlerdi Biz üç kişiyiz! safirlere nefes bile aldırma; Ve.. dediklerini yapmağa, firleri kontrol etmeğe başlamışlar.. Bu üç misafirden ilk «saffı harp> hadi- etne çıkn ihtiyar Evdoklmoöviç oldu. A- damcağız ilk beş dakika zarfında o ka- dar karnını tıka basa doldurdu, ki.. <A- nacığım» bile demesine imkân kalmadı.. Bir köşeye oturdu.. Ellerini; kaşını gö - zünü oynatmak suretile misafirlerle ko- nuşmağa başladı. Moruk yalnız yemek yemekle iktifa etmemişti.. Tabil içkiden de sebeplenmi, Zetirof, kayı içetledi.. Kin beş dakikaı mağa başladı. Gecenin saat on ikisine doğru hiddeti son dereceyi buldu.. Biraz olsun sinirle- rini yatıştırmak için kendisi de içmeğe başladı.. Yarım saat sonra o da İiti! gibi oldu.. gitti, yemek odasının orta yerine sızdı.. Misafirler iyice karınlarını doyurduk- tan, adamakıllı da kafaları tütsülediklen sonra şarkıya başladılar.. Şrkıdan sonra muhtelif cins oyunlar oynandı.. Oyunlardan birinin en hararetli bir safhasında ansızın kapı açıldı, — İçeriye Zetirofun karısı girdi.. Kadın, limon gibi sapsarı idi: — Edepsizliğin bu derecesi de olmaz, dedi, ayıp yahu!.. İçinizden birisi abdest- hanedeki yirmi beş mumluk ampulü a- şırmış.. Demek bundan sonra misafirle - rin helâya da girmelerini yasak edece-- Biz!.. Kadının bu sözlerindi ta bir gürültü koptu.. Gü detinden Evdokimov Meselenin ne olduğ Dikkat edersek mi- tasının bu haline e bir şey aşırmasın bir, evin odalarını dolaş - pek nra ortalık- rültünün firlerin şurasını — burasını vmağa koyuldu. Kadınlar tiraz ettile 'ma el dokür! ihtiyarın bu haline şiddetle » Vüci nn hiç bir tara- durmak istemediler. takıre | H. Alaz hareket ettiler.. Herkesin üstünün aranmasını teklif et « Rusçadan çeviren Erkekler daha makul tiler.. Teklif kabul edildi. Tedbirler alın- Ldı, kapılar kapandı, taharriyat başladı. Misafirler kendi arzularile ceplerin terslerini çe or, gömleklerini, pabuç. larını çıkarıyor, pantalonlarını çözüyor- lardı.. Fakat hiç birisinde - bir kaç çö - rek, bir peçeta, bir iki çatal başka dikkate değer bir şey çıkmadı.. Kadınlar için de vaziyet ayni idi.. Bun- m |larda fazla olarak küçük bir sürahi ile bir iki kadeh bulundu. — Fakat ampı kimsede çıkmadı. Zelirofun karısı isafirlerden — özür diledi.. Hariçten birinin gelip ampulu a- Şirmiş olması ihtimalinden bahsetti Fakat ne olursa olsun eğlencenin tadı tı.. Kimsede oyun için ve yas için iştah kalmamıştı.. Misafirler yavaş yavaş evlerine git - meğe başladılar.. Sabah olup ta evin sahibi Zefirof u - yandığı zaman her şey anlaşıldı.. Meğer Zetiroi, misafirlerden her hangi birinin abdesthane ampulünü aşırması ihtima- Hne binaen sızmadan evvel onu oradan çıkarmış ve cebine yerleştirmiş.. Fakat adam sarhoşluk dolayısile dikkat etme- diği için üstelik lâmbayı da kırmış. Yarınki nushamızda : Ayşe Gül Yazan: Melahat Sezener " Yeni neşriyat —| nı.omı—î — Cemil Sena tarafından yeni programa göre tadil ve ehemmiyetli noklar. la takviye edilmiş olan Filozofi grubu hak- kındaki umum! malümalı hâvi bir eserdir. Olgunluk imtihanlarına bazırlanacaklara ve felsefe okuyucularına yarar bir ehemmiyel taşımaktadır. Maden — Türk Mühendisleri Cemiyeti ta« rafından çıkarılan bu meslek meemuasinm 3 üneti sayısı çıkmiştır. Yeni Adam — 186 ncı sayısı kültüre, ede- biyata, san'ata ve siyasete dair muhtelif im- zaların yazılarile çıkmıştır. Ar — Bu san'at mecmuasının 7 inci sayist resme ve heykeltraşiye ait bir çok resimler ve yazılarla çıkmıştır. Havacılık ve Spor — Hata Kurumu genel merkezi tarafından neşrolunan bu ön böş günlük derginin 195 inci sayısı çıkmıştır. Uyanış — Uyanış ismile çıkan eski Serveti “inunun son sayıst edebi yazılar, şiirler, hi- kâüyeler ve tercümelerle çıkmıştır. OPTAMiN Saç Eksiri Başta gençlik._nçlardı kudret yaratır Saçların seyreklenmesinden, den endişeye — mahal zayıflayıp Gdökülmesinden, kepeklenmesin - kalmamıştır. saç köklerinde yeniden ederek saçlarınızı eti izale, mayı temin ia nutamın SaçEksiri muhafaza - eder

Bu sayıdan diğer sayfalar: