4 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

4 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ Son Posta,, nın tefrikası : 33 Fransızcadan tercüme edebi roman Ayak ve el bileklerimde cereyanın şid- | yılmadan evvelki mevcudiyetim, bana, deti artıyordu, parmaklarımda da öy» ebediyet kadar uzaklaşmış, hesab edi- le,.. Parmaklarım nemli ve buz gibi so—ılmuyecek kadar uzak asırlara gerile- Ruktu... Tıplı içindeki suyu damla miş gibi geldi ... damla harice sızdıran toprak bir testi| Islak ellerle şakaklarımı uğuşturu - Bibi... Ve mütemadiyen ensemde ve 0-| yorlar, ıslak bir mendilden almıma su- Muzlarımın çukurunda o kadir, vurma- lar damlatıyorlardı. Koni (Fransuva), Ba teşne nazarların, durmadan, dinlen- | Öönümde duruyor, beni ayıltmağa çalı- Tercüme eden M. V. | halde o kımıldamadı. Demek ki ayrı ay- rıiki adamdık, iki ayrı mahlük... İki mahlük, fakat hiç şüphesiz, bir tek mahlükuün iki yarım parçası. Pör- süyen vücudüm, benden zorla koparı. lan, zahirileştirilen bu diğer mahlüka Utihak etmekateşile yanıyordu... Mmeden indirdiği daybeleri duyuyor - dum... Kendimi, şimdi, daha zayif hissedi- i beyhu. ki saate dağru çevir - di ise göz kapak- mişti. Gözlerimi or ne de başka tarafa çe- Yalnız ilerisini, üze - Fündeki altm zerreleri esrarengiz bir Parıltı saçan benim şeffaf adeseyi, biraz evvel üstünde kendi hayalimin oturdu- ğunu gördüğüm koltuğu, ve resimli du- varın bir kısmını, hayal meyal görü » yordum. Çok fazla incelen vücudümden, ha- Şatın, saniyeden saniyeye, sessiz, seda- Siz akıp gittiğini duyar gibi oluyor * dum,.. ulâde bir şey ki bir an i- geri geldi ve hayretten göz- çinde kendi aksimi gör- düğüm İ , « vazihan, Sarahatle, hiç $ nin ademden doğan bir Bölgenin vücut buluduğunu görüyor - İum.., XXXI Adidemden ( bi in vücu b İlkönce bu, belli belirsiz. görünüyor du... G krısta bir şeydi... Bu şeyin öte ta- Tafında koltuğun arkalığını, baş dayı. Yacak yerini, kenarlarını görebiliyor- dum. Tamamile şekilsiz ve renksiz, şnnj.mlı ve donuk, süt renginde bir ışık- kraı Maamafih mevcuttu. Biraz evvel be- nim hayalimin, adeseden inikâsından, daha hakiki bir surette mevcuttu. Mad- di, el ile tutulur bir varlıkla meyçuttu. unu anlıyor, hissediyor, biliyordum. Belki de canlıydı. Evet canlıydı, yaşıyordu! Zira, o zi- Yadar cismin nesicleri arasında onun Vücudünü teşkil eden maddenin içinde, Bene ziyadar, o cismin kendisinden da- Ziyadar bir damar ve sinir şebekesi duğunu görmeğe başlıyor, görü- Yor, vâzihen görüyordum, Ve bu da- Marların, bu sinirlerin içinde bir mer- kezden, bir kalbten fışkıran, fosfor zi- Yalı bir maddenin, muntazam hareket- lerle dolaştığ koştuğunu da görü- Yordum, Görüyordum; görmek bir şey değil, üssediyor, biliyordum. Kat'i, şaşmaz, bir bilgi ile biliyordum. Kendi kalbi- Mmin darebanını, kendi kanımın damar- nda cevelân ettiğini nasıl biliyor- Sam, onun kalbinin attığını ve fosfor #ualı damarlarında bir maddenin do » laştığını da öylece biliyordum. Ve ge- he anlıyordum ki bu mablük, haki. katte, ademden değil, benden - eyet benden - doğmuştur. ve hakikatte o|ların dökülmesini durdurur, uzalır. Mahlük ben'dir. Hâleti nez'e gelen zayıf vücudümün derinliklerinden, - aklımın ve dımağı- Min, içinde boğulduğu bu öldürücü Tahayetin derinliklerinden, bu yegâne hakikat fışkırdı ve evvelce, bana, kapa- , müphem sözlerle anlatılan şeyleri, a- Çak, çok açık bir surette anladım.., Evet, o, ben idim, Karşımda oturan Bu gölge, bu ziyadar ve şimdi daha oz Şelfaf gölge ben idim... Hissettiğim zâfiyet biraz daha fazla» Sonra işitmez ve görmez oldum. yah bir örtü her tarafımı kap- kendime geldim. Her lde çok sonra olacak, bilmiyorum. Fakat kendime geldiğim zaman, ba- Boş bir gösteriş, yahud heyülâ değil, bir insan, başka bir insan bu! Üzerinde, bir ölüyü hatırlatacak hiç bir şey yok- tu. Ne bir kefen, ne bir çarşaf. Arkasın- da esvabı vardı. Benim elbisemin aynı. Biraz evve! yepyeni bir halde bulunan kendi elbiseme baktım, şimdi eski, müs- tamel, iplikleri görünecek derecede es- ki bir hale gelmişti. Tıpkı benim gibi eski... şıyordu. Derin bir nefes alarak gözlerimi aç" tım, Koltuğumun kenarına sıkı sıkı ya- pışan parmaklarımı gevşetlim... Kont rımı biraktı, alnzmı sildi ve ö- nümden çeki O zaman g gördüm... Öteki koltukta bir adam oturuyordu. Benim gibi bir adam, tıpkı, tıpkı bana benziyen bir adam, Bizzat ben... Baktım ve hangimizin asıl ben olduğumuzu anlıyamadım. Ay- TI ayrı İki adam mı, yoksa iki ayrı şa- hısta temessül eden bir tek adam mı olduğumuzu anlıyamadım. Gü le bir kolumu kaldırdım. Bu kol, kursaktan bir kol kadar hafif oldü. ğu için kaldırmağa muvaffak oldum. Maksadım ,bu hareketimin, karşımda- kiadamı -öteki ben- taklide mecbur edip etmiyeceğini anla- maktı. Hayır! Ben kolumu kaldırdığım İ — Yeni neşriyat — | Konya — Konya Hualkevi tarafından ayda bir neşredilen bu mecmuanın 9 uncu sayısı Konyanın tarihine, laymetli eserlerine, hal- |kiyatına alâ muhtelif yazılar ve Tesimlerle çıkmıştır. | Taşan — Merzifon Halkevli tarafından karılan bu kültür mecmuasının ağustos yısı Intişar etmiştir. Çocuk — Çocuk Eslrgeme Kurumu lara - fından her hafta muntazaman çıkarılan bu ş_uu-l ik mecmuasının 44 üncü sayısı İn- di ğ Heyhat! Neye yarar? Ne fayda? Bili- yorum, ey bu yazıları okuyacak siz. Jer! Biliyorum ki sözlerime inanmıya- caksınız! Fakat düşününüz ki deli değilim. De- H olan bir adam böyle konuşur, hatır- lar, tahlil eder, tesbit eder mi? Hayır ? değil mi Ve d nünüz ki öleceğim... (Arkası var) Banyodan sonra | | | M. T. A. — Maden Tetkik ve Arama ensti- tüsünün bu değerli mecmuasıtın temrmız sa- yısı gene çok nefis bir tabı ile çıkmıştır. Saçlarınız dökülmeğe başladı ise... Telâşa düşmeyiniz OPTAMİN ; verebiliyor? Elinde şemsiyesi mi tar? Hayır! Fekat —yüzüne güneş sir etmiyen iki nikab koymuş: VYVENÜS PUDRASI VENÜS KREMİ.. BANKA — KOMERÇİYALA İTALYANA Sermaye ve ihtiyat akçesi: 847,596,198,95 İtalyan liretidir. Merkezi İdare: MİLANO İtalyanın başlıca şehirlerinde ŞUBELERİ İngütere, İsviçre, Avusturya, Macs- ristan, Yugoslavya, Romanya, Bul- gariştan, Mur, Amerika Cemahiri Müttehidesi, Brezilya, Şili, Uruguay, Arjanlin, Peru, Ekvatör ve Kolumbiyada Afilyasyonlar İSTANBUL ŞUBE MERKEZİ Galata Voyyoda caddesi Karaküöy Palas (Telef, 4841 /2/3/4/0) Behir dahilindeki acenteler : Kstanbulda : AMâlemelyan hanında Telef. 22900 /3/1)/12/15 Beyoğ - ! dunda: İstiklâl caddesi Telef, 41046 | İZMİRDE ŞUBE Sizi bu dertten kur- tarmak için hazırlan- mış bir eksirdir * Vitamin kullanılarak yapıldığı için Bgüddeleri ve kökleri ibya ederek nç-i Kepekleri tamamen temizler, İstanbul Telefon Direktörlüğünden : 18 ağustos 937 cuma günü saat 15 de İstanbul Tahtakalede Telefon müdüri - yetinin eksiltme komisyanu odasında üç bin dakuz yüz elli dört lira doksan üç kuruş keşif bedelli mezkür müdürlük binasında yapılacak bahçe duvarı inşaat ve teferrüâlı açık eksiltmeye konul muştur, Mukavele, eksiltme bayındırlık işleri genel hususi ve fenn! şartnameleri, pro- je, keşif hülâsasile buna müteferrik diğer evrak Telefon Müdürlüğü Levazım kaleminde her gün görülebilir. Muvakkat teminat 297 liradır, İsteklilerin en az 3000 liralık bu işe benzer iş yaptığına deir göstereceği vesika üzerine Nafla müdürlüğünden almış oldukları mütsahhitlik ve Ticaret odası vesikalarını bâmilen mezkür gün ve saatlen eyv. vel teminatlarını mhüdüriyet veznesine yalırmak suretile komisyona gelme » leri. — 46199 ŞFK —— —— Aşktan üs _Mıoüyu—.huhımlnuı;lduuiiıh'ıhbwuı meğe mecbur kalıyor. Genç kadın hıçkırdiı: — Aman Allahım demek kararın kat'i, demek Ahmedi, istemiyorsun?. Refik odanın ortasında asabi adımlar- la dolaşıyordu. Birdenbire onun önünde durdu: — Bana hak vermen lâzım Zehra de- di. Ne de olsa öbür adamın çocuğu de- ğil mi? Bir türlü ısınamıyorum. Gülüşü, ağlayışı, yaramazlıkları, ne bileyim ben, her şeyi sinirime dokunuyor. Sana ko - eandan ayrıl derken Ahmedi de babasına bırakman lâzım olduğunu ilâve etmedi. ğim için şimdi müteessifim. Bözünü bitirdikten sonra sert adım - larla kapıya doğru yürüdü. Genç kadın arkasından bağırdı: — Refik.. Döndü, kaşları çatılmıştı: — Biliyorum, ayrılamıyacağını söyli- yeceksin. Tekrar ediyorum, başka çare yok, ikimizden birini tercih etmelisin, Ya ben, ya çocuğun.. Ve kapıyı çekip gitti. Odada yalnız ka- lan genç kadın onun arkasından — yaşlı gözlerle uzun uzun baktı. Üç senedenberi sevişiyorlardı. Altı ay evvel Refik Zehra' «Kocandan ayril, bu adamın senin üzerinde bir hakkı ol masına tahammül edemiyorum.> dediği zaman genç kadın hemen kabul etmiş, dört yaşındaki oğlu Ahmedi beraberine alarak kocasının evinden kaçmıştı. Altı aydır beraber yaşıyorlardı.. Bütün dost- Jarı onun bu nikâhsız, çirkin hayata na- sıl tahammül ettiğine hayrette idiler. Fakat Zehra bir kere bile Refiğe evlen- melerini teklif etmemiş, halinden hiç bir şikâyette bulunmamıştı.İşte bütün bu fe- dakârlıklardan sonra genç adam bu sefer de en can alacak damarma basıyor. Ço- cuğundan da ayrılmasını istiyordu. Zehra uzun müddet olduğu — yerden kalkmadı. Ve başını ellerinin arasına a. larak düşündü, düşündü. Hangisin! ter- cih edecekti? İkisini de o kadar çok sevi yordu ki., Ertesi gündü. Refik odasında sabırsız adımlarla dolaşıyor, Zehrayı bekliyordu. Zehra çocuğunu almış, babasına bıraka» cağını söyliyerek gilmişti. Genç adamın — birdenbire — yüzüne memnun bir tebessüm yayıldı. Kapt açı- larak içeri Zehra girmişti. Gözleri kıp. kırmızı, yüzü pek solgundu. Refik mem- nuniyetini gizlemiye çalışarak genç ka- dına yaklaştı: «Seni çocuğundan ayırdır i ğum için beni affet Zehra, dedi. Buna ben de çök müteessirim. Çünkü sen 1zlı. Tap çekiyorsun. Fakat ne yapayım kı bü benim elimde değildi. Senin yalnız bana kalmanı istiyordum. g Genç kadın hâlâ kapının önünde du - rüyordu, Yüzünde acı bir tebessüm ge - zinerek: «Yazık diye, mırıldandı. Bu ha- reketinle beni büsbütün kaybetmiş ol - dun..> ve gözlerinden yaşlar süzülerek ilâve etti: «Sen ne istediysen yaâpmıya gayret et-| sevmesine mâni değildi. tim. Fakat.» durdu, sonra derin bir ne- fes alarak: — Sana baştan anlatmalıyım, Ahmedi aldım, bu dedi. cuğu babasına teslim etmekti. Senin ar- zunu yerine getirecektim. Ahmet bu - y Ddi tün hisler sabah — babasına | götürdüm. Evden çıkarken kararım ço -| Yazan: Peride Celâl dÜ 1 gün pek neşeli idi. Yolda kuş gibi cıvı dayıp duüruyordu. Ve ben kabil oldi kadar âsabıma hâkim olnuya çalışıyor « dum. Babası her hafta gibi çocuğu bi » — başkası ile göndermediğimi, berabür gele diğimi görünce hayret etti. Fakat buna biraz da memnun olduğunu bakışiarın « dan sezdim. Bir aralık Ahmet yanımız « dan uzaklaşmıştı. Ben çocuğu artık büse bütün kendisine bırakacağımı nasıl söye liyeceğimi düşünüyor, âdeta utançla lit riyordum. Fakat o benden evvel söze başladı. Yüzü çok ciddi, kaşları hafif ça- tılmış, yüzüme bâkarak: <Zehra, dedi, iyi ki bugün Ahmetle beraber — geldin. Çünkü sana söyliyecek şeylerim vardı. Ahmedin artık büsbütün benim yanıma da kalması lüzım, Öbür adamla yaşadı « ğin dedikodulu serbest hayat, böyle ha» yat böyle hareket etmemi icap ettiriyor.» Kocam buraya gelince sustu. Sonra gözlerini başka bir fa çevirerek ha e fif tilrek bir sesle: <Anasından ayırmake la Ahmede büyük bir fenalık etmek üze- re olduğumu biliyorum, dedi. Çocuğum için yapmadığım fedakârlık yoktur. Ses nin de Ahmetten ayrılmayı kolay kolay kabul etmiyeceğini sanıyorum. Sana bit gteklifte bulunacağıım, Fakat evvelâ bu teklifi bana yaptıran saikin yalnız Ah », — medin saadetini düşünmem olduğunu inanmanı İstiyorum.>» Kocamın bana ne teklif edeceği ma « Jümdu. Her şeye rağmen beni affediyore du. Gözlerine Baktım ve yalan söyleme- — diğini, bu fedakârlığı sırf Ahmed için yaptığını anlıyarak onun bu hareketi — karşısında kendimi pek küçük ve hakir gördüm. Ne vicdansızca hareket etmeli üzere olduğumu düşünerek utandım. Refik birdenbire yüzü sarararak ba « ğordı: —— Peki sonra, sonra ne oldu.. ğ Zehra ağlamamak için dudaklarımı 151 Tarak cevap verdi: — Sen ya çocuğun, ya ben, ikimizden birini tercih et dememiş miydin? Kocar mın bu İnsanca bareketi kimi tercih et « mem Vâzımı geldiğini bana gösterdi. O « — nun teklifini kabul ettim, Başka ne ya « pabilirdim? Seni seviyorum. Fakat, bü. zan insan aşktan üstün hislerle hareket — etmiye mecbur kalıyor. J Sonra sesi yavaşlıyarak ıgldıynrumı, diye mırıldandı. Ve seri bir hareketle dö- — nüp kapıdan çıktı. h O gittikten sonra genç adam olduğu — yerde bir müddet taş gibi hareketsiz — kaldı. Bütün yaptıklarına derin bir piş- manlık duyuyordu. Gözlerinde muzta « rip bir mana vardı. Kendi kendine: «O«' nu kaybetmenin bu kadar acı olacağım — hiç düşünmemiştim>» diye, mırıldandı, Genç kadın sokakta bir otomobile at. layıncıya kadar göz yaşlarını zor tuttu ve otomobilde kocasının evine gidinciye kadar ağladı. Çocuğunu tercih etmişti. Fakat bu öbür adamı hâlâ bir çılgın gibl Yarınki nushamızda : Hayat güzel Yazan: Jean Ramecu Çeviren; Faik Berçmen

Bu sayıdan diğer sayfalar: