8 Ekim 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Ekim 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kan iind mahkemeye çıkarılan halı hırsızı Karakol yerine hastahaneye götürülmesi için yolda jiletle boğazını kanattı Dün, son günlerde — Kapalıçarşıya dadanan Vitali isminde bir halı hırsı - zının Sultanahmet 2 inci sulh ceza mah kemesinde duruşması yapılmıştır. Evvelki akşam saat 6 sularında Ka - palıçarşıda omuzunda çok güzel bir ha- h ile dolaşan Vitali bekçilerin nazarı dikkatini celbetmiştir. Bekçiler bu pe- rişan kılıklı adama yaklaşmışlar ve sır- tındaki halının kime ait olduğunu sor- muşlardır. Vitali: — Görmüyor musunuz?.. Satılığa çı kardım.. Ama, pek de satılacağa ben - zemiyor.. Çünkü, parası — tuzlu.. Bunu bana Mehmet isminde biri verdi. Demiştir. Bekçiler Vitalinin sözlerine kanaat getirmeyince, kendisini biraz sıkıştır - mışlar, suçlu kurtulamıyacağını anla » yınca halıyı sırtından atarak, birden - bire kaçmağa başlamıştır. Biraz sonra balının halı tüccarı Hâmidin dükkâ - nından çalındığı anlaşılmış — ve Vitali yakalanmıştır. İşin garibi, suçlu kara - kola götürüldüğü sırada, cebinden çı- kardığı bir jiletle hafifçe boğazını kes- miş, kanatmış, bu suretle karakola de- ğil hastaneye götürülmesini temin et- mek istemiştir. Vitali mahkemeye getirildiği zaman, boğazı kan revan içerisindeydi. Yapılan duruşma neticesinde suçlunun tevkifi- ne lüzum görülmüştür. Sarıyer cinayeti davası kararı nakzedildi Bundan bir müddet evvel eski da - rülfünun — müderrislerinden — Doktor Mehmet Nurinin kızı Belkis, Sarıyerde Hamdi paşa korusunda nişanlısı İbra - him tarafından tabanca ile vurulmuştu. Buna sebeb İbrahimin genç kıza ta - sallut etmek isteyişi, — fakat Belkisin böyle bir şeye imkân vermeyişiydi. Hâ dise adliyeye intikal etmiş, Asliye 2 in ci cezada yapılan duruşma sonunda el- de kâfi derecede delil bulunmadığın - dan, suçlunun beraetine karar - veril - mişti. Temyiz bu kararı nakzetmiş, hâ- disenin dünderi itibaren nakzeri dütüş- masına başlanmıştır. Profesör Nurinin oğlu Nurettin Cankat mahkemede, ba- basının bu hâdiseyi müteakıp kendi - sinde kalb hastalığı olması dolayısile, müdafaa yapamıyacak halde olduğu - nu söylemiştir. Duruşma Nurettinin pe derine vasi tayin olunması ve hâlen A- dapazarında bulunan İbrahimin istina- be tarikiyle sorgusu yapılması için te - hir edilmiştir. Bir arabacı hırsızlık ettiği için kardeşini vurdu Evvelki gün Karâğümrükte süustalı ile kardeşi Kadriyi ağır surette yara - (CÖNÜL İŞLERİ! hyan, arabacı İsmail dün adliyeye sev- kolunmuştur. Suçlu, müddeilumumilik- te verdiği ifadede: — Kardeşim Kadri haylâz, işe yara - maz ve bütün mahallenin kendisinden yaka silktiği bir kardeşti. 90 yaşındaki ihtiyar anamı döverek, tehdit ederek parasını alır ve bunu olur olmaz şeyle- re sarfederdi. Bu yüzden Kadriyi ev - den kovduk.. Fakat aldırış etmedi.. Son kavgamıza sebeb, benim 5 lira param - la, askeri tezkeremi ve ehliyet varaka- mı çalmıştı. Kavga esnasında onu çakı ile yaralamışım, fakat farkında deği - lim, demiştir. Suçlu İsmail | inci sorgu hâkimli - ğinde yapılan sorgusu neticesinde tev- kif olunmuştur. Kadri Gureba hastanesine kaldırıl - mıştir. Yaralı muayene eden tabibi ad- li Enver Karan, tehlikeli bulmuştur. Karısile dostunu vuran biletçi tevkif edildi Nişantaşında karısı Zehra ile dostu Mehmedi bir odada yakalıyarak ağır sürette yaralıyan tramvay letçilerinden Yaşar dün adliyeye sev - kedilmiştir. sorgu hâkimliği tevkifine lüzum gör - müştür. Yaralıların yaraları tehlike - Hidir. Çatalcada da Bir hayvan sergisi Açılıyor Baytar İdaresi şimdiye kadar İstan- bula bağlı üç kazada hayvan sergi'eri açmıştı. Yarın da Çatalcada dördüncü hayvan sergisi açılacaktır. Bu sergi- lerden maksad umumi sergiye gelemi- yen köylü hayvanlarını teşhir etmek ve iyi yetiştirenleri mükâfatlandırmaktir. Sergi masrafları ve mükâfatlar husu- Bi idareden verilmektedir. Hususi ida- re sergide kazanan hayvanlara veril- mek -üzere'het kaza için 404 lira tah- sisat ayırmıştır. Sergide vilâyetin aygır deposundan alınan Plevne Bozırk bo- ğalarından husule gelen * yavrulardan birinci, ikinci, üçüncü dereceyi kaza- nan (8 taya 145 ve 37 sığıra 259 lira ve 12 hayvana da muhtelif kıymette hediyeler verilecektir. Sergi bittikten sonra babalarının evsafını en iyi ka- zanmış olan boğa yavrularından 30 ta- nesi hususi idare tarafından satın alı- narak Silivri kazasındaki depoda bir ay beslenecek ve boğa ihtiyacı olan köylere meccanen dağıtılacaktır. Bu a- yın 10 unda Bakırköyde, 20 sinde de Yalovada birer hayvan sergisi üçila- caktır. Okuyucularımın Sorgolarına Cevaplarım Bay (H K.) e: Evvelâ kesenizi, sonra yaşınızı, da- ha sonra da tecrübe listenizi dolduru- nuz, yazınızı da tanımadığım cinsten bir kâğıda yazınız, mümkünse biraz değiştiriniz. Bunu müteakip isterseniz konuşabiliriz. Şimdilik yapacak bir şey yoktur. * Bay (A.R.) e: Bekâr bir erkeğin evli bir kadın ar- kasından koşmasını ahlâksızlık adde- den adam, evli bir erkeğin dul bir ka- dın arkasından koğmasma neden farklı bir hüküm versin? Kaybolan bir hak, gülhnan bir kis, dedirgin edilmek teh- Jikesine maruz bırakılan maddi bir va- giyet her ikisinde de mevcuddur. bak ei "e Bay Veliye: Çocukluğumda bir masal okumuş- tum, kim bilir belki siz de görmüşsü- nüzdür. Zamanın hâkimlerinden biri- nin bir kızı olmuş. Adam bu bebek için bir saray yaptırtmış, içine sadece genç kızlardan mürekkeb bir müstah- demin heyeti yerleştirmiş ve — kızını bu sarayın duvarları ve muhitinin kolları arasında kendi €insiyetinden başka bir cinsiyet plabileceğinden bi- haber olarak yaşatmış, fakat bütün bu tedbirlere rağmen günün birinde an- lamış ki kızı tablatin kanunlarından tamamen haberdardır. Masalın — bile imkânsız gördüğü bir vaziyeti 20 inci asrın kızından nasıl bekliyebilirsiniz? Elbette muhitini görmüş, muhitinde- kilerle konuşmuş, hattâ hayallere mış olacaktır. Sizin hak olarak isti; bileceğiniz şey size <temiz> olarak gel mis olmasından ibarettir. TEYZE J Suçlunun sorgusunu — yapan 7 inci! nn HÂDİSELER KARŞISINDA Mektep kitapları Arkadaşlarımdan biri yanıma geldi: — Haberin var mı, dedi möktebler a- çıldı, fakat henüz mekteb kitabları ha- zırlanmamış. Bir fıkra muhaveresini hatırladım: — Vapur neye kalkmıyor? — Kalkacak ama.., — Aması da ne? — İstim gelmedi. — Bu da söz mü, hele vapur kalksın, biz gidelim.. İstim de arkadan gelsin! Düşündüm: — Acaba muhaveredeki vapur ve is- tim kelimelerini kaldırır yerlerine mek- teb ve kitab kelimelerini koyarsam; ma- nası değişir mi? Hele bir defa da o tarzda yazayım: — Mektebler neye açılmıyor? — Açılacak ama... — Aması da ne? — Kitablar hazır değil! — Bu da söz mü? Hele mektedier a- çılsın, çocuklar mekteblere gitsinler.. Ki- tablar sonradan da hazırlanabilir!. * Bir fıkra daha aklıma geldi: Hükümdarlardan biri mes'ud. değil- miş.. Hekimler, hocalar, müncceimler toplanmış, konuşmuşlar ve nihayet; hü- kümdarın mes'ud olması için mes'ud bir adamın gömleğini giymesi Tâzım oldu- — Mes'ud musun? Diyorlarmış. Fakat bu suale: — Evet! Cevabını veren olmuyormuş. Nihayet günün birinde saçı sakalı birbirine ka- rışmış bir adama raslamışlar, Ona da sor- muşlar: — Mes'ud musun? Adam cevab vermiş: — Mes'udum. — ÜÖyle ise hemen gömleğini ver! — Gömleğimi mi vereyim? demiş, be- nim gömleğim yok ki... * Gence soruyoruz: — Okur musun? — Okumam! Diyor, orta yaşlıya soruyoruz: — Okur musun? — Okumam! Diyor, ihtiyara soruyoruz: — Okur musun? — Okumam! Diyor. Nihayet çocuğa soruyoruz: — Okur musun? — Okurum! Diyor, mes'ud adamın gömleğini ara- yanlar <«mes'udum» diyeni buldukları za- man nasıl sevindilerse biz de öyle sevi- niyoruz: — Öyle ise ne duruyorsun, okusana.. Çocuk: «Gömleğimi mi vereyim, benim gömleğim yok kil» diyen mes'ud adam gibi cevab veriyor: — Ne okuyayım? Kitab yok ki!... İsmet Hulüsi Ankara_h;va seferleri Devlet Havayolları bu hattı dörder motörlü iki tayyare ile kuvvetlendiriyor Devlet Hava yolları idaresinin An - kara seferlerine karşı giisıpy'ılân Tağ - bet günden güne artmaktadır. Bunu gözönüne alan Hava Yolları işletmesi, İngiltereye sipariş ettiği dört motörlü tayyarelerden birini İstanbul - Anka - ra seferlerine tahsis etmiştir. Bu tay - yare bügünden itibaren Ankara - İs - tanbul seferlerine başlamaktadır, ğunda ittifak etmişler.. Btrafa adamlar | ( yi kiç adamdır. salınmış. Şuva gidiyorlar, buna'bas Vü- ( 18 söng 'gibi Kisa “dan ruyorlar: yılabilecek bir zaman gğğ * Filistini karıştıran adam ,, Filistin Büy ük Müftüsü Emin Hüseyni kimdir ?. İngiliz gazeteleri “Halifa olmak gayesile hareket eden bu Arap lideri, ne gariptir ki bir Yahudinin yardımile bu mevkie çıkmıştır ve son günlere kadar İngiltere hazinesinden para «Filistini — sarsan el> diye isimlendiri- len ve günün en belli başlı şahsiyetleri sı- rasına geçen, (Ku « düs) ün büyük müf- tüsü Hacı Emin El- hüseyni, — hakkında İngiliz gazetelerin « de bir çok yazılar çıkmaktadır. Aşağı- daki yazıyı İngiliz « lerin müftüyü nasıl tanıdıklarını anlat « mak üzere bu gaze « telerğen — alıyoruz. Müftü genç denile » bilecek bir çağda, ya- ni henüz 44 yaşında « dir. Gayet mütcas « sıptır, haris ve sabit zarfında, — şahsında, Papanın — kuvvetini, bir hükümdar ve yasi lider satvetii toplıyan, birleştiren müftü, yakın şarkın en nüfuzlu ve esrarlı (Arab) 1 şeklinde yükselmiştir. İslâm dünyasında, hiç bir lider onun kadar, halkını kendisine bağlamamış ve düşmanlarının kalbinde nefret kasırga - ları uyandırmamıştır. Ve gene hiç kim - se, onun kadar Filistini idare eden İngi- Jiz mekanizmasına engel olmamış, ve ar- zı mukaddesin sulhunu sarsmamıştır. Fi- listinin Araplarla yahudiler urasında tak- &mi projesinin bu müthiş, ve korkunç muarızı, ne gariptir ki, mevkiini, kuvvet ve nüfuzunu bir yahudiye borçludur. Hacı Emin, 1920 senelerinde daha he- nüz genç bir medrese talebesi iken, bir İngiliz mahkemesi tarafından Filistin A- raplarını isyana teşvik suçile 15 sene hapse mahküm edince, Maverayi Ürdü- ne kaçmış, orada gizlenmişti. Bu sırada Kudüse âli komiserlikle gelen Vikont Samuel, an'anevi liberalizm prensiple - rine.uyarak, uzlaşma politikası takip et- Hi. Kendisine verilen kara Jlistede, Hacı Emin Elhüseyninin ismini görünce, tah- kikat yaptırd. Ve kendisinin o za - manki Kudüs müftüsünün genç kardeşi, olduğunu öğrenince firari medrese tale- besini affetli. Hacı Emin Elhüseyni de, bir kahraman olarak Kudüse döndü. Ar- tık onumn talihi açılmış, yıldızı parlamış- tL Kudüse varışından bir müddet sonra, müftü olan ağabeysi öldü. Üç kabile, Hüseyni, Halidi ve Naşasibi kabileleri arasında müftülük için aman- sız bir mücadele baş gösterdi. Daha hâlâ uzlaşma s:yasetini güden Vikont Samuel, bir islâm yüksek şürası kurarak, reisinin seçilmesin! ilân etti, Bu seçimde namzetlerden biri olan Ha- cı Emin listede ancak dördüncü geliyor- du. Buna, ve düşmanlarının bütün ah ve vahlarına rağmen, Hacı Emin müftü ve yüksek islâm şürasının reisi oldu. Hüsey- ni sırf siyaset icabı, bu mevkie getiren gene Vikont Samueldi. * Şurası muhakkaktı ki, genç ve tehli- keli müftü, İngilterenin Filistin siyase - Hnin aman vermez düşmanlarından biri idi. almıştır ,, diyorlar. Emi, Hüseyin Hacı Emin bu mevkie hiç te lâyık de« ğgildi. Zira bütün tahsili, alelâde iptidaf din tahsilinden ibaretti. Daha 19 yaşın » da iken, Kahire medresesine gönderilmiş, orada ağab ysinin Osmanlı hükümetin. den alarak yolladığı 30 Türk lirası aylık- la kıt kangat geçiniyordu. Büyük harp kapunca, İstanbulda Har- biye mektebine gönderilmiş, ve sonraları orduya iltihak ederek, İtilâf devletlerine karşı hârbetmişti. - İngilizlerin - Küdüsü zaptetmeleri üzerine de ana yurduna dönmüş, boşta olduğundan İngiliz idare- sinde küçük bir memuriyet alabilmişti, Bir müddet te Kudüs valisinin, Arap muavininin yanında çalışan Hacı Emin, derken polis müdüriyetine girdi, oradan gümrüklere nakledildi, hattâ bir ara da İntelligence Service de çalıştı. Hğikümet memuriyetinden kovulunca yahudilerle, İngilizleri Filistinden tardetmek ahdile açık tahrikâtçılığa başladı. Hiç bek'emediği müftülüğe ve islâm şürası reisliğine seçilince de fırsat eline geçmiş oldu. Velinimeti olan Vikont Sa- muele minnettar kalacağına, Arap nas » yonalizmi gayesini güderek Arapları ise yana teşvik etti. Yahudilerle Araplara karşı cihadi ekber açtı, ve halife olmak hülyasile ae silâhlı asker topladı. Hacı Emin, yahudilere karşı olan husu- met ve kinini açığa vurarak, Filistin A- raplarının siyasi ve dini liderliğini kabul- lenmeyi ilk iş olarak telâkki etti. Kene disini «büyük müftü» diye ilân etti. Se« nede 60 bin İngiliz lirasına baliğ olan va- kıf iradi 1 idareye başladı. Ve bütün mevzu ahkâma rağmen, Filistin hükü - metine bir kere olsun, bilünço vermedi, Bu paraları istediği ve dilediği gibi sare fetti. Bu arada silâh satın aldı, para ile asker topladı. Dini lider, ve bütün camilerin, dini me- murların ve hocaların müftüsü olmak sı- fatile de, bunların maaşlarını vermek, arttırmak hep kendi elinde idi. Bu yüz. den meselâ siyast tahrik ve isyanlarda ziyadesile işe yarıyan mütcassıp fe:lâh « (Devamı 8 inci sayfada) TTT A | Bacaksızın maceraları: Karanlıktan istifade ı

Bu sayıdan diğer sayfalar: