9 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

9 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üvey kızını öldüren Ömer hâkimlere cevap vermiyor Mahkemede başından kasketini çıkarmak istemeyen bu adam, sorulan suallere “ Bilmiyorum,, cevabını veriyor Feriköyünde üvey kızı Remziyeyi öl - düren Ali oğlu Ömer Tiril ilk tahkikatı müteakip sorgu hâkimliği tarafından ida- mı talebile Ağırceza mahkemesine ve - rilmişti. Suçlanun muhakemesine —dün başlanılmıştır. Ufak tefek, perişan kıyafetli, garib ta- vırlı bir adam olan Ömer Tiril mahke « meye kasketle girmiş ve reis ihtar etti- ği halde kasketini çıkarmak istememiş- tir. Nihayet, mübaşirin müdahalesile suçlu kasketini çıkarmış, sorguya başla - nılmıştır. Fakat, suçlu bu sefer de, sorü- lan suallere cevab vermemek istemiştir. Reisin: — Adın ne?.. sualine karşı: , — Bilmıyorum diye cevab vermiş ve artık kendisine ne sorulsa, hep ayni na- karatı tekrarlamıştır, — Babanın adı ne? — Bilmiyorum. — Niçin, cevab vermiyorsun? — Bilmiyorum. Şi Fazla ısrar karşısında süçlü nihayet! bir kaç kelime söylemiş ve: — Ben hastayım, burnumdan rahatsı - zım, bir şey Bilmiyorum.. demiştir. Burnundaki hastalığın, zihnf vaziyetile bir alâkası olup olmadığı soruldukta, suç- lu gene ayni nakaratı tekrarlamıştır: — Bilmiyorum.. Bu vaziyet karşısında, iddila makamı, suçluda duruşması yapılmasına mâni teş. kil edecek bir hastalık olup olmadığınin anlaşılmasi için kendisinin tabibi adilde muayene ettirilmesini istemiştir. Mahke- me bu talebi kabul ederek, duruşmayı başka güne tehir etmiştir. Silivride cereyan eden bir yaralama vak'ası mahkemede Silivrinin Kurfallı köyünde kazıkla e- aniçtesi Kâmili ağır sürette başından ya- ralıyan Şakirin muhakemesine Ağırceza- da başlanmıştır. Suçlu Şakir mahkemede demiştir ki: — Silivri panayırından bir gün evvel- di. Köyün kahvesinde arkadaşlarla is - kambil oynuyorduk. Bir aralık içeri e - niştem Kâmil girdi. Bize, oyuna iştirak etmek istediğini söyledi. Kabul etme - yince, masanın üzerindeki kâğıtları kap- tı. Aramızda kavga çıktı, Kâmil bıçağını çekmişti. Arkadaşlar bizi ayırarak, beni kahve - den dışarı çıkardılar. Aradan bir müddet geçti. Gece geç vakit evime dönüyordum. Yolda tekrar Kâmille karşılaştık. Eniştem gene bıçağını çekere, üstüme hücum etmek istedi. Elinden kurtularak, bir kazıkla elindeki bıçağı düşürmek is tedim. Kazık başına isabet etti, yere yı- kıldı. Şahid köy kâtibi İsmail de hâdise hak - kında şunları anlatmiştır: — Saat 11,5 vardı. Gece yarısı beni u- yandırdılar, Hâdise mahalline gittiğimiz zaman Kâmil yerde yatıyor, Şakir de a- yakta yanında duruyordu.. Bize: — Onu ben vurdum. Bıçakla üstüme hücum etti, dedi. Duruşma, diğer şahidlerin celbi için başka güne kalmıştır. Tabanca ve kılıç satarken yakalanan 70 lik ihtiyar 110 yaşlarında Markedo isminde bir mu- sevinin Sultanahmed 2 nci sulh cezada dün duruşması yapılmıştır. Markedo ka- palıçarşıda bir Karadağ tabancasile, bir metre tülünde bir kılıç satmaktan maz - nundur. Suçlu mahkemede: — Ben eskiden artisttim. Bu Karadağ tabancasını belime takar, kılıcı kuşanır, Zeybek oynardım. Ne yapayım, şimdi ih- tiyarladık.. Artık hokkabazlık yapıyorum. Bunları işime yaramadığı için satacak- tım. Esasen, tabanca bozuktur, patlamaz, demiştir. Şahidlerin celbi için duruşma talik e - dilmiştir. Kumarbazlar mahküm oldular Evvelki gece yakalanarak mahkemeye verilen İstanbulun maruf kumarbazla - rından Rahmi, Aram, Agop, Tevfik, Ya- şar, Boğos ve Şebat onar lira, kumarha- ne sahibi Kara Kemal de 50 lira para cezasına mahküm olmuşlardır. Kumar oy- nanan ev de mahkeme kararile kapatıl- mıştır. İtalyan - balıkçılarile anlaşma yapıldı Tstanbuldan balık alan İtalyan balıkçı- larile İstanbul balıkçıları arasında fiat farkından mütevellid bir ihtilâf — vardı. İstanbul balıkçıları, tesbit ettikleri fiat- tan aşağıya satmamak için kayıklarla ba- lığı denize dökmekte, fiatı düşürmemeğe çalışmaktaydılar. Ahiren, İtalyanlarla İs- tanbuldaki balıkçılar arasında bir an - laşma yapılmıştır. Bu anlaşmaya göre, İtalyanlar, toriklerin çiftini 35, palamut- ların çiftini 5 kuruştan alacaklardır. Balıkçılar, Yunanistan ve Bulgarista - na da istedikleri fiattan istedikleri ka - kaçmağa başladım. Fakat yolun döneme- | dar balık gönderebilecekler, bu hususla cinde bir evin köşesinde beni önledi. Öl- |hiç bir kayıt ve şarta tâbi olmıyacaklar - düreceğini anlamıştım. Elime geçirdiğim dır. —— <-— —— 6 ——— g——— ——— ONUL İŞLERİ' Bu suale ne cevap Verirsiniz? Adını ve memleketini yazınayaca- ğım bir eckek okuyucumdan garib bir mektup aldım. Hemen hemen aynen aşağıya geçiriyorum: — «Aşağıki satırları okuyunca dü - şüncelerimi hem garib, hem de yerin- de bulacaksınız. 23 yaşındayım. Geçen sene her na- sılâa dul, esmer, çirkince ve 30 yaşın- da bir kadınla evlendim. Karımın te- miz ahlâkı ve dürüst halleri var; fakat pek neş'esiz ve soğuk. Yegâne ve en büyük kusuru da bu. Neş'eli günleri- mi. heyocranlı zamanlarımı donuk, tat gız mukabelelerle soğutuveriyor, Ar - tık onu pek çirkin bulmaya başladım. Memleketi dolduran beyaz, sarışın, oynak, fıkırdak ve güzel kızları gör - dükçe kendime lânet ediyorum. Çocuğumuz yolda, geliyor. K Bu kadındar muhakkak ayrılma « — ya fikri sabit haline getirdim. Mede » İ Ca e ni kanun bu hususta sert hükümler! ihtiva ediyor. Farzedelim, muhakeme neticesinde ayrılmaya muvaffak o! - düm. Nafaks vermek lâzım — gelecek. Buna iktidarım olmadığı gibi zamana ve masrafa tevakkuf eden muhake - meyi de göğüslemeye tâkatim yok. Di- ğer taraflan karım o kadar uysıl ve samimidir ki, ayrılırken hiç bir müş. külât göstermeyip annesinin evine gi- deceğine, yüreğine taş bağlayıp susa- cağına eminim. Şimdiye kadar hiç mühim kavga - mız olmadığına göre ayrılmak için bir bahane de bulamıyacağım. Çirkin ve soğuk karımla yaşamama imkiân yok, Hem ona acıyorum, hem bana. Teyzeciğim, benim şu halimi iyice düşünerek teraziye koyduktan sonra yeniden yuva kurmaklığım için bir çare bulmanızı rica ederim.» * Bu okuyucuma tek tavsiyem şu: «Mademki çocuğunuz yolda, bekle- Piniz, gelsin, sonra konuşalım.» TEYZE . SON POSTA | M Doktorlar tekâmü Mazhar Osman, e- lindeki cedvelle kür- süye vurur: — Çocuklar susa « hm, Burasını kadın- lar hamamına ben « zettiniz. Pakize — İzzet — Şerefli hemcinsleri - me hakaret edemez - siniz bay — Mmubassır. Kendinize geliniz, Mazhar Osman — Ben kimseyo hakaret etmedim. Pakize — İzzet — Kadınlar hamamı ta- birinden büyük ka - dın kütlesine haka « ret mânası çıkar. Pro testo ederim, Mazhar Osman — Fazla geldin, bura- sı mekteb, sesini ko - ser misin? Pakize İzzet — Kesmezsem ne olur? Mazhar Osman — Cezaya kaldırırım. 'Tam yarım saat ayak üstünde bekler - sin. Ali Şükrü — Bay mubassır.. Mazhar Osman — Ne istiyorsun? Ali Şükrü — Su içmeye gideyim mi? Mazhar Osman — Biraz evvel Cer - rahpaşalı Rüştü gitmişti, O gelsin, Bi - dersin. Galib Ata — Bay mubassır, Rüştü sizi aldattı. Ö su içmeye gitmedi. Koridorun köşesinde gizli gizli sigara içiyor! Mazhar Osman — Ben ona bir izin - siz vereyim, sigara içmeyi anlasın! Bu sırada dışardan Hafız Cemal görü- nür, Mazhar Osman — Çocuklar Lokman hekim hocanız geliyor, uslu durun. Hepsi birden susarlar. Mazhar Osman — Bak, Ayağa kalkarlar, Lokman hekim gi - rer, Mazhar Osman çıkar. Lokman he - kim kürsüdedir. © Lokman Hekim — Çocuklar size şim- di dizanteriden bahsedeceğim.. Not edin.. Bu hastalık dizlere musallat olan bir has- talıktır. Esasen isminden de anlaşılıyor ya, «Diz ağrım» denilirken sonraları di- zanteriye çevrilmiştir. Hastalığın teda - visi, hastasının her sabah yataktan kal . kar kalkmaz ayaklâtını havaya dikip üç kere: «Dizanteri, dizanteri» «Haydi git geri geri» Demesile kabildir. Şükrü Hâzım — Bay öğretmen bu has talığın teşhisi nasıl yapılır? Lokman hekim — Onu döktor söyler. Şükrü Hâzım — Biz doktor değil mi- yizt.. Lokman hekim — Sahi biz de dok - torduk.. Doktor olduğumuz için teşhisini de kendimiz yapmamız lâzımdır. Şimdi aklıma geldi. Bu gayet basittir. Hasta e- Ber bir entari giyiyorsa muhakkak di . zanteriye tutulmuş demektir. Bunu an - Jamıyacak ne var? Sani Yaver — Bay öğretmen kulakta da bu hastalığa tesadüf edilir mi? Lokman Hekim — Hayır, kulakta ol. maz, kulak hastalıklarının en belli baş - hsı kum hastalığı adını verdikleri haş . talıktır, Kulakta kum taneleri peyda olur. Bu hastaeığın tedavisi basittir. Kulaktaki ku- mu almak lâzımdır. Bazı kulaklardan yir mi otuz araba kum çıktığı vakidir. — A Yazan : İsmet Hulüsi tıman yaptırırlarken hastalarının kulak - larından çıkardıkları kumlardan istifade etmişler, hariçten kum almamışlardır. * Lokman Hekimin dersinden sonra on dakika teneffüs yapılır. Teneffüste dok- torlar bahçeye çıkar, birdirbir oynarlar. İkinci ders operasyon dersidir. Operatör Bürhaneddin evvelâ operas- 'yonun tarihinden söze başlar: — Baylar, der, operasyon ilmi çok e- ki bir ilimdir. Romalılar ve eski Yunan- lılar zamanında da herkesce malümdu. İlk operasyon meşhur Venüs heykeli ü - zerinde yapılmıştır. Kendisini görmedi - nizse de herhalde resmini görmüş oldu - ğunuz bu heykelin bir tarihte kolları kangıran olmuştu. O devrin tanınmış o - peratörlerinden, operatör Nissen heykelin kallarını kesmek suretile kangrenin ö - nünü almaya muvaffak oldu. Biraz da operasyonun hangi hastalık- ların tedavisinde işe yaradığını anlata - yım.. Operasyon bilhassa çiçek hastalığında tbik edilir. Çiçek hastalığına — tutulan insanın başında ve ellerinde, vücudunun hor yerinde cins cins çiçek fidanları çı - kar, Güller, karanfiller, sarmaşıklar, sar dunyalar, fulyalar, menekşeler, ballı ba balar vesaire vesaire... Bunların bir ta - kımı gayet güzel olmakla beraber diğer bir takımı da yabani ve kokusuzdurlar. İşte böyle zamanda operatöre ihtiyaç ha- sıl olur. Operatör hastanın vücudundaki çiçekleri muayene eder, iyilerini olduğu gibi bırakır, fenalarının bir kısmını ke - ser, veyahut iyi çiçeklerden aldığı aşılar- la aşılar. Çiçek aşısını duymuşsunuzdur. Salim Ahmet — Duydum bay öğret -« men Sıhhiye müdüriyetinden verirler - miş. Bürhaneddin — Hayır yanıldınız. Sih- hiye müdüriyetinde çiçek aşısı bulun - maz, en iyi çiçek aşısı pazartesi paza - rında bulunur. Ahmet Asım — Bizim hastanenin bah çesinde de vardır. Aşı isteyen meslekdaş- lara kendi elimle keser veririm. Operatör Nissen — Nayn kesmek.. O nayn operatör. Keser ben, ih operatör, Ahmet Asım — Ne dediniz, ne dedi - niz? Bürhaneddin — Talebenin kendi ara- larında konuşmaları doğru değildir. So- racağınız varsa bana sorunuz. Ahmet Asım — Hani Nissen bir şeyler söyledi.. anlamadım da. 1 kursundaâ | için çok ıöylâs onu keserim, ** , ’ Ahmed ASP | Anneciğim, annedi ğim beni beni kurtarif — Sınıfta İ lık çıkar. Mazhâf v_ a man girer. GÜ * Mazhar oııl'!_ 4 Susun ne oluytf  Ahmed M“', Anneciğim beni i secekler. S Mu.hıı'w’ ğ eh Sus, diyorum, Burası gürültü dı yeri değil Brk mektebi y N Ahmed ASIP Ç D Ben kor! p korkuyorum. K Bayılır.. yere düşer.. « Hakkı Hayri — Benim .umd_l";. mış, bayılan insana bir ruh y:dww men ayılırdı. Amma o ruh ne r“"':’_ .i İhsan Sami — Sakın tuz ruhü G Ali Şükrü — Ben buldum, yuldi? A Tesviye ruhu. d! İ Mehmet Kâmil — Doğradur, Eüge | ruhu alacak, adından — da belli Öf rTuhu insanı eski seviyesine ptll'".' İ ni bayılmışı ayıltır. Bir eczaneyt gönderelim de aldıralım. | ı Eczaneye adam gönderilir. sil İ Fakat adam eli boş döner? A çei | — Baylar, tesviye ruhu Kuww bulunmaz, hırdavat satanlar da müuş. Süleyman İhtan — Benim ıkhmıg ka bir ruh geliyor. Lokman ruhu C7 leri ruh da bayılanları ayıltırmış. — 14 Kenan Tevfik — Evet, evet duymuştum.. Lokman ruhu ayıltır: Hulüsi Behcet — Bu kolay, Lokman aramızda, ruhunu bayılsı rir ayıltırız. Lokman Hekim — Benim nıh“;:: cudumdadır. Vücudumdan ruhu veremem. y Salim Ahmet — Bu nasıl ’M':ı'ı; tor bu tarzda söz söyler mi? Vi yf | her hastaya elimizden gelen ,çı maktır. Ona ruhumuzu vermzlllw a derse hiç çekinmeden, tereddüt be* l vermeliyiz. Ne dersiniz arkaâi nimle ayni fikirde değil misiniz? — * — Ayni fikirdeyiz, sesleri. Salim Ahmet — Mademki ÖY g Lokmanı yakalayalım, onun ruhutü la alıp bayılmış olana yedirelim. Jj Ahmed Asım — Yahu ne oluy' ne var? Şükrü Hâzım — Ay sen bayılmış ** Bil miydin? N Ahmet Asım — Çoktan ıyw seyrediyordum. Şükrü Hânım — Öyleyse mestif madı. Lokman Hekimi de bırakalif gi Lökman Hekim — Ben öldüm rildim sayılır. Mazhar Osman var, ne yok? Lokman Hekim — Hiç gidenlerin hepsi bizden davacı, mez yakamıza yapışacaklar. ğ — İşte bu fena! f Bütün doktorlar düşünceye ç Mektebin tatil zamanı —da * Zi! çalar. ve* « * — Öbür dnn!'::' | Hattâ bir çok kulak doktorları apar -| — Bürhaneddin — Ben anladım. Senin el Hsleİy | £ | ——— — ee | Bacaksızın maceraları : Muzi lik l St | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: