14 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

14 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa Harb sonrası dünyasının € eee — n mühim simalarından biri Ramsay Makdonald Bir köy hocası idi. Sonra kimyahane çırağı, grev onu sırasile otobüs kâtibi, müşevviki, beş çocuğunu büyütmekten âciz kalmış bir baba ve nihayet İngiltere imparatorluğunun Başvekili olarak gördük Makdonaldin ö « | ile harb sonrası | nyasının en mü -« K dü him simalarından bi- rinin tarihe karıştığı- na inanabiliriz. Filhakika bu İngi- devlet adamı hâ- sevki ile rb sonrası dünya « 4 n büyük siya- değişikliklerine selerin etmiştir. Makdonald, İngi » lizlerin uzun n ehemmiyet renin ihya edilmesi müm - Avru- kanaate vardığı gün 1914 den evvel. Makdonaldın bir portresi ilmesi de imkânsızdır. büyük bir ideal adamıydı hayallerinin sukuta Si hayatının - son asır müddetle perestiş şevkle, aşkla yıkmak işie yn bi münasebetini kesti. Bü: ihanın silâhını bırakması icab etti. ii propagandasının başındaydı. Kendi tinin tekrar silâhlanması lâzım ini © müdafaa etti. Marx nazari » erinin mürevvici idi, İngiliz sermaye- ve İn; parasını kurtarmak - için ili temerküz kabinesi teşkil eden gene © oldu.. cuda get Makdonald bütün uğradığını gördü. Siya seneleri rım ettiği mabudları ne hasretti. Amı ka rk: Si İ * 1931 yılı ağustasunda — bulunuluyordu. İngiliz lirası Amerika dolarına pervasız karşı koyabilmek için muharebeden ev - velki altın mikyasına irca edileli sekiz yıl olmuştu. Fakat memleketin yükü ağırdı: Harb ü içtimai masraflar yükü, dün- ı yükü, Amele fırkası erkânı 6 zaman memle- lâtında çesaslı ıslahat yapılma - ediyorlardı. — Ma aliyesini kurtarmak için yaparak İngili rmeyi tercih et- t İki sene sonra Londrada arsiulusu han ekonomi konferansı toplanm 1 ci- — —— .— CÖNÜL Hürriyet ve aşk Servete Müreccahdır İşte bir mesele ki, tek kelime ile kesti- rilip atılabilir, fakat kestirilip atıldıktan #onra üzerinde tekrar düşünmemek müm- kün olamaz. Bu meseleyi bana genç bir erkek oX yucum getirdi. Mektubu cesericedid. de- nilen eski kâğıdlarla $ büyük sayfa tu- tuyor, Pakat hülâsa edilmesi mümkün - dür. Diyor ki: — Bir tücear allesinin oğluyum, batam bana kendi iştigal ettiği sahanın haricın- de işlerle meşgul olmak üzere küçük bir mücssese yaptı, orada çalışıyorüm. Va- ziyetim fena değil, daha iyi de olabilir. Fakat ortaya öyle bir hâdise çıktı ki hu- zarumu altüst ediverdi. Bakınıd — süyli- yeyim: Babamın kendi işlerinde müzaharetini gördüğü bir ailenin bir kızı var, epeyce tahsil görmüş bir genç, fakat çirkin ml Çirkin. Bir babam beni karşısına aldı —Kendi aramızda kararlaştırdık, sizi ev- lendireceğiz, dedi. Derhal — Jtiraz ettim, Babam mütecessir oldu ve anladım ki bu letler arasında muharebeden evvelki re- fahın esası olan büyük şermaye ve eşya hareketlerini tekrar uyandırmak mev - hsoluyordu. Umum merasim celse- el Makdonald bir sabah ları hususi bir toplantıya madan ecnebi murahha çağırdı. Onlara * Bu mâsanın etrafında toplanmış ye- . |di sekiz'kışiyiz, dünyayı eski ü © refahi. bulamadan dönersek bizi asarlar.. Demişti. Bir kaç hafta sonra gene on « lara şöyle hitab etti: «— Eski refahın sırrını ke amma, ne yapalım, gene memleketleri! ze dönünüz.» Bir yıl sonra «Lozan» konferansı top- landı. -Bu toplantıda Almanyayı «Fon Pa- p haricinde Fransaya maliye işlerini geri- ye-bırakıp askeri işleri ön plâna alacak anlaşma yapılmasını teklif eti Bu anlaşma sayesinde tehdid edici bir de genişlemekte olan Hitler cerey bilirim» diyordu. d bir Fransız devlet adi sihirbazını bıra rupanın İstikbali Fransa ile Almanyanın h nevredtdir, cümlesini söyledi. Makdonald Almanyanın 1918 den sonra tekrar yükselmesini bütün kuvvetile toş- vik etmekle beraber Pa Berlinin Sraların s ile da anlaşmalarına izdivacın yapılmaması anun da, benim de işlerimizi bozabilecektir. Pakat nasıl ev - leneyim? -Kımı seymiyorum bir, sonra dâ iki senedenberi devam eden bir gönül ele derhâl kestirilip atılabilir, de- ştim. Gerçekten öyledir: — Çocuğum bir insanın hayatında fir- Satın da, servetin de, saadetin de bir kuç defa gelib gitmesi mümkündür, fakat gençlik yüzünü ancak bir defa gösterir. maddeten, manen sevebileceğin zaman çok kısadır. Sen bu kısa xamanı sevmedi- Bin bir kadının yanında öldürürsen, son- Ta zengin olmuşsun, aksaçlarınla ve yıp- Tanmış vücudunla bu servetin faydası no? Cesaretini iki elinle tüt ve kendini para ile satma! Diyeceğim, fakat üzerinde gene düşü- nüyorum. Bu delikanlı kendisine namzed olarak gösterilen genç bzi tanımayor, oau bir iki defa görmüş, çirkin bulmuş, mü- naşebeti işte bundan ibaret, Fakat ben nice genç kızlar büll sadece uzaktan bakana çirkin gör T; Muhitlerine girince bir melekle karşıla- Çırsınır. Aziz okuyucum, senin İlk hamle- de reddettiğin genç kta ya bunlardan biri ise? TEYZE im zi temsil ediyordu. Ve resmi celseler | usi surette anlaşmasında değil, Ce - | er va -| SON POSTA - HÂDİSELER KARŞISINDA Sorgu suale dair Sultanahmed camlinin kapısında bir es- kici otururmuş, adamın biri eskicinin ya- nına gelmiş: — Sultanahmed camil nerededir, bili » yor musun? Demiş, eskici adama bakmış. Boynunu bükmüş: — Bilmiyorum. Cevabını — vermiş. ! Adam — yürümüş Çİ duruyormuş. SI « mitçi ile uzun uzadıya konuştuktan son- ra tekrar eskicinin yanına dönmüş: » Ben, demiş, sana Sultanahmed ca « miini sormuştum. Sen bilmiyorum, de « din, Meğer, bu cami Sultanahmed camii imiş. Sen bilmiyor musun? Eskici gene boynunu bükmüş: — Biliyorum arr söylemek işime gı na, demiş, bildii ez. — Sultanahmed camii burası; desey * din, ağzın mı aşınırdı. — O kadarla kalacağını bilseydim, hiç tereddüt etmez, hemen söylerdim. Fakat ondan sonra hangi tarilte yapıldığını hangi mimarın yaptığ olduğunu, — içerisinin kaç kişi aldığını, bunlara benzer daha bir çok şeyler sora- gağını hesapladım da, bilmiyorum, de - dim. kaç pencer * Ben bu esficinin hikâyesini hiç unut - mam. Sokakta, vapurda, tramvayda, ti - yâtroda yanıbaşıma gelip: — Bu mağaza ne mağazasıdır? | — Bu iskele Beylerbeyi mi? ğ — Bu tramvaylar da amma kalabalık — Piyesi hasıl buldunuz? Tarzında sualler soranlara eskil bilmiyorum.. demezsem de tek keli cevab verit, ve hemen yanından uZ. şırım. 'Tek sualle söze başlayıp yirmi Otuz su. Vali birbiri ardına sıralıyanlar mızda ©o kadar çoktur ki İsmet Hulüsi arşı koydu, eski İngiliz darbı du: |wit için meselini hatırlr At hi 'letlerini yekdi; Makdonâld, Avrupanın - diktatörlük upada hâkim olmak için / erine düşürünü: rüklüğünün de sâbit öldüğü.. bir zanian- da hayata gözlerini kaptyor. A, L. Joune * ; nsgeant gazetesinden alınmış- tir, bittabi Fransız görüşünü ifade eder Tahlili müşkül bir sima Bir köylü kadın ile Losslemouth İlmanı » nin bir deniz işçisinden evlenme - haricinde dünyaya gelmiş olan Ramsay — Makdonald'a derler, Hayatı gerçekten rüzgür içinde geç - miştir. Onu evvelâ okuyup yazmayı İncili hete- liyerek öğrenmiş bir köy hocası, bir otbüs kü- tibi, bir kimyahane çırağı, muharrik, grev içinde askere gilmeklen imtina öden bir a. dam, annesiz kalan 5 çocuğunu büyütmek- İten âciz kalmış bir baba, sonra.. Majeste Kralin Başvekili olarak görürüz. Bazıları ona Marks'in — ruhudür, — derler, Daha ziyade İskoç şiiri Roberis — Burns'un tesiri altında kalmıştır. Makdonald, eski Başvekil Baldvin ile bir- likte siyasi hayattan çekildiği zaman kralın kendisine herhangi bir asalet ünvanı, her - hi sandalya vermesini istemed! — «Oturduğum köyün halkı — beni küçük evim olan James ile anarlar, Maylard diye- cek olsalar gülerler, hem «beni de güldürür- ler,» diyordu. | ve demokrasi olarak- iki cepheye ayrıl -| Nz darbı meselinin çü -| İngiliz politika âleminin bir fırtına kuşudur, müşevviki, Sosyalist Hardi'nin talebesi, harb bir nişan ve Lord kamarasında bir Ziraatimiz için traktör mü, yoksa hayvan mı lâzım? * * &* Yurdun iktısadi şartlarına bakınca, ziraatimizin muhtaç olduğu iş ve çeki kuvvetini daha çok yıllar traktörden değil, hayvan- lardan beklemeğe mecbur Hi Ötedenberi şahidi olduğum bir müna- ]kr—şa vardır; ne san köylümüzü ve o- nun geçim kaynağı olan zirantimizi kal- lâfı açılsa, bu münakaşanın ta- taya çıkarak söze başlar. eyi, oldu. | — Tleri memleket ğu gibi kopye etm 1â öküz hay - topraklara Falan filân nlerce. dönüm — toprak; de sürülüyor, eki- ve elde editen yüksek Ha- okunu- bir tarla par- ek harcamak eyip mahsulü âdeta sıkarak çıkarı - muhtaç olduğu kuv- direnin dürtüşile — arttırm! çalışmak boş gaflettir. Bize büyük işler görecek, bizi dün yesine ulaştıracak trak « a Arkasından traktörün gördüğü işle- ri saymaya girişirler. Günde şu kadar tarla sürer, bu kadar ekin biçer, şu ka - dâr demet taşır, boş kalırsı odun keser, Su çeker velhasıl şöyle iyidir böyle iyi - dir. Diyenlerin çoğu bu cazib müdafaaya kapılırlar. Traktör taraftarlarının say - dığı memleketlerde makinenin neder bu den bu kadar kadar revaç bulduğunu, verimli olduğunu daha raştırmaya vakitleri le bir meselede o yerlerin tabil vaziyet- lerini, toprak ve iklim hususiyetlerin. nai ileriliklerini, ticari ve durum - darını, gaz benzin fiatlarını, lamirat iş - erini, ziraaı sahalarının genişliğini, her gile elindeki toprak mikdarını, işletme İsermayesin', köylünün yapılarını, bil - hassa yollarını, ekip biçtiği mahsul çe - şitlerini, nüfusunu dağılış ve kesafetini, |amele vazi daha buna benzer ni ©e meselelerini inceden inceye tetkik et- |mek lâzım geldiğini bilmeye de âk | yetmez, Fakat, ileriliği memleketin #cablarını yerine getirmekte bulan mutedii - taraf, cephesini kurunca iş değişir, c ds der ki: Traktörlerin yaman işleri başaran | vasıtalar olduğunda — haksız değilsiniz.| |Adana gibi bazı husuği bölgelerimiz içih |dediklerinizin hepsi variddir. Yer yüzü- nün bazı bölgelerinde, bu vasıtaların zi- lr'xnu kalkındırmaya büyük hizmet; ol - duğu da yalan değildir. Lükin böyle a - mumi bir fikri ileri sürmedea önçe, yür« dun hususiyetlerini göz getirerek #yni şartların bizde olup olmadığını bir. defa düşünmek lâzımdır. Çıvisinden ga- zına kadar her - parçasıni avüş — dolusu para ile dışatıdan getirtmek mecburiyo- timizi bir tarafa bırakalım. Bu kudretli nesneyi hangi toprakta işleteceksiniz.? * «12 milyondan fazla n bugünkü köy nüfusumuz tam 40 bin köye dağıl - mıştır. Bu 40 bin köyün 16 bininde nü - fus 150 yi bulmuyor, 16 bininde de 400 ü aşmıyor. Geri kalan 8 bin kadarında da 1000 den yükarı nüfusu olanlar — sayıl: » etini lemek ve onu bir üven-| | İyı fakat traktöre değil, beygi dır. Nüfusun böyle azar azar dağılışı ön- ların işlenecek topraklar üzerine kümme - Jenmesinden ileri gelmiştir. Demek bu - olacağımız meydana çıkar 'ayvan dbizde daha çok yıllar traktöre galebe edecektir ğün köy dediğimiz memleket parçası, ole dukça dar sınırlıdır. Yurdun coğr nişliği, araz! genişi fade etmez. İke tısadi bakımdan toprak, köylünün emeği altında dönümden aş: rak sahibi olan köylü ailesinin adedi mev cudun yüzde 60 ını bulmaktadır. Ge lanın e de 1000 dönümı r uhitte âçü b mez, Onlat da topraklarını küç: lara bölerek başkalarına ide T e bugünkü köy nüfusu - nun işleyebildiği işletir zirast saha: işetmeler) halindedir ve bi nişliği ne de işletme törün Özerlerinde yürüme: müssid ikaya benzetmek bir Orada , şu anla! köy ülemine rastlayamaz Am da köy ve köylü diye yoktur. Köy dedikleri bir küçük kasaba, köylü dedikleri çiftlik sahibidir. Arazi — belli başlı parçalar halinde ve birleşmiş ser « mayelerle işlenir. Ziraatin bütün icabla- rı birbirini tamamlı. dü - zenlenmiştir. Nevyork'un 1000 kilometre ötesinde tereddütsüz sütçülük yapılır. El de edilen sütün şehre nasıl göndi ği düşünülmez bile.. Ufacık bir bile posta uğrar, telefonla v zdedi bir vidanın yenisini çok bekle zum yoktur. Yakındaki bir atölye onu & te hemen değiştirir. Bir de, bizim uçsuz bucaksız köylerimiz! düşününüz. Ufacık bir vida için değil, radyı macak iki bir ak vaziyet Kırılan ize Tü. hayli gitmek lüz lıklar için ise, işi büsbütü gönlerce boç durmak, köprüsüz hendek- E yolu müşkülâtla geçip kasabanın tek sına gilmek icap eder.» «Hem efendim, bu memleket Tübe etmerr.iş değildir ki? Pok ya mâzide yurda 1500 kadı muş, © gönişce araz! kimselere birer * met gazlarını ucuza vi tepleri açarak becerikli tirdi. Fakat ne beklenilen hizmeti başa « rabildiler, ne de zirai bünyemize yerle » şebildiler. Emekler havaya gittiğ: gibi, hibi olan mahünt dirilmişti. Hükü di. Makinis: mek« edi adamlar yetiş e : €en aşağı 3 milyon lirayı temsil eden ma- ; baht.. sizliğina düşlü. Neden sönra gaz muafi; yeti kaldırılarak traktör sahib'erine tar- minât verildi de zararın önü a'ındı. C <a manlar beygirle ziraati taahhüd edenle- ye yüzde 10 fazla tazminat - verilmişti. İşin doğrusu da bu idi. Medeni âlemden radyoyu, sinemayı şunu ve bünu almak; ta tereddüt etmeyebiliriz. Fakat ziraat in kılâplarda memleketin icabıni göz ö « nünde bulundurmak zorundayız. Bu kü vaziyet, ziral küvveti öküzden ai kineler de bir kenarda çürümek nâ- vetme - mizi âmir bulunuyor.» Traktör aleyhtarının dediklerini şöyle bir düşünmeye vakit bulamadan, h: kuvvetine taraftar bir ba; rine muhatap olursunuz: «Traktözü kötülemekten alehitlâk me- kine aleyhtarlığı anlaşılmamalıdır. (Devamı 11 itici sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: